Varlık, potansiyel enerjisinin ancak %10'luk bir kısmıyla bu dünyada yaşarken, şuurunun da tamamım değil sadece %10'luk daraltılmış kısmı kullanabilir. Dolayısıyla sahip olduğu pek çok ruhsal yeteneklerini bu dünya yaşamında kullanamama durumuyla karşı karşıya kalır. Bütün bunların sonucu olarak, kendisini sadece bedenden ibâret bir varlık olarak görme yanılgısı içine dâhî düşebilir. Oysa ki, "ben" dediği bilinci, asıl rûhunun sonsuz imkânlarından sadece; ama sadece çok küçük bir kısmıdır...
Şuûrun toplandığı birden fazla merkez vardır ki bunlardan bir tanesi, çok eski devirlerden beri astral beden ya da esiri beden olarak isimlendirilmiştir.
"Belirli sinir merkezlerine bağlı bulunan, bir çeşit seyyal enerjetik maddeler toplamıdır." da diyebiliriz bu astral bedene...
Bu enerjetik bedenin fiziki bedenle irtibatından doğan bir ışınım vardır. Mavimsi-gri renkteki bir dumana benzer görüntüsü olan bu ışınımı, bazı medyomik hassâsiyete sahip insanlar görebilmektedir. Bu ışınım hareketi; fiziki bedenin her yerinde, çeşitli renklerde kendini gösterir. Biyomanyetik bu enerji alanına hepimizin bildiği gibi Parapsikoloji'de "Aura" ismi verilir.
Anlayışımızı kolaylaştırmak için fizikî bedeni bal peteklerine benzetecek olursak, söz konusu enerjetik astral bedenin bu petekleri dolduran bir akışkan olduğunu söyleyebiliriz...
Belirli bir şekli olmayan bu maddeler topluluğu, varlığın düşünceleriyle istenilen bir görünüme sokulabilir. Hayâlet gördüğünü iddia eden insanların gördükleri şey, aslında işte bu astral bedenin çeşitli şekillere bürünmüş h♪lidir... Yâni hayalet denilen şey; rûhun görüntüsü değil, ruhsâl enerjinin şekillendirdiği astral bedendir.
1960'lı yılların sonlarına dünyanın birçok ülkesinde bu konuyla ilgili çalışmalar, doğru önemli sonuçların alınmasına yol açmıştır. Hatta ruhsâl bir enerjinin varlığını kabul etmeyen ve materyalizmin kalesi olan eski Demirperde Ülkeleri'nde bile...
Örneğin; 1968 yılında Çekoslovak ve Bulgar bilim adamları, dünya kamuoyuna ortak bir açıklama yaparak; bitkiler ve hayvanlar da dahil olmak üzere, tüm canlı varlıkların sadece atom ve moleküllerden meydana gelen fiziki bir bedenlerinin olmadığını, fiziki bedenin eşi olan bir enerji bedenin de mevcut olduğunu keşfettiklerini ilan etmişler ve bu bedene de "biyolojik plazma bedeni" adını vermişlerdi...
Herhangi bir organı kesilen hastalar çoğunlukla o organı yerinde hissettiklerini belirtirler. Rus bilim adamları, yaptıkları aura ile ilgili denemelerde, esası Kirlian Fotoğrafçılık Metodu'na dayanan bir metot ile önce sağlam bir yaprağın sonra da üçte biri kesilmiş olan bir yaprağın fotoğraflarım çekmişlerdir.
İlk fotoğrafta yaprak üzerinde yanıp sönen parlak canlı ışık huzmeleri ve yaprağın kenarlarında bir hat şeklindeki aydınlık alanın mevcûdiyeti, yine kendini göstermiştir. İkinci fotoğraftaki görüntü ise oldukça farklı olmuştur. Bu sefer yaprağın yüzeyi yine tam olarak görünmüş ancak kesilen parçanın olduğu yer diğer kısımlardan bir çizgi ile ayırt edilebilecek şekilde şeffaf kalmıştır.
Astral bedenin maddesi, devamlı bir hareket halinde olup akıcıdır. Kendisine has bir titreşim hızı vardır. Frekansı, duyu organlarımızla algılayabildiğimiz maddelerin frekanslarından çok yüksektir. Bu sebeplerden dolayı, fizikî maddeler onun için bir engel teşkil edemezler. Örneğin bir duvarın içinden kolaylıkla geçebilir. Astral bedenin akıcı olması ona bölünerek kendi eşitlerini meydana getirebilme özelliğini kazandırır. Böylelikle astral bedenin bölünmesi sağlanarak frekansı değiştirilebilir. Astral bedenimizin mevcut frekansını yükseltebilmemizle düşüncelerimizin pozitif kalabilmesi arasında büyük bir paralellik vardır.