Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 1083 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 1083 Ziyaretçi
|
Son Aktiviteler |
Nereden Başlamalıyım?
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: desdinova
07-04-2025, Saat: 11:03
» Yorumlar: 0
» Okunma: 546
|
Ayahuasca çayi hakkinda b...
Forum: ŞAMANİZM
Son Yorum: Gümüşkurt
29-12-2024, Saat: 23:19
» Yorumlar: 0
» Okunma: 491
|
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 905
|
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 823
|
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,791
|
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 9,228
|
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 26,566
|
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,460
|
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,740
|
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 2,009
|
|
|
Atalarımızdan gelmeyen çok sayıda yeni yabancı gen tespit edildi |
Yazar: Emka - 06-12-2017, Saat: 15:10 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Açık kaynak Genome Biology’de yayımlanan yeni bir araştırmaya göre insanların da dahil olduğu bir çok hayvan birlikte yaşadıkları mikroorganizmalardan önemli fonksiyonlara sahip yabancı genler topladığı anlaşıldı. Araştırma, havanlarda evrimin temellerinin atalardan aktarılan genlere bağlı olduğu şeklindeki geleneksel düşünceye meydan okuyor, ayrıca araştırmada önerilen ilginç fikirlerden birisi de bazı soy ağaçlarında bu sürecin halen devam ettiği.
Aynı ortamda yaşayan organizmalar arasındaki gen transferine yatay gen transferi ( horizontal gene transfer – HGT ) olarak bilinmektedir. Tek hücreli organizmalarda sık rastlanan bir olaydır ve bakterilerin antibiyotikler karşısında hızla mutasyon geçirmesi fenomenine açıklama getirilmesini sağlamıştır.
HGT bazı hayvanların evrilme sürecinde çok önemli roller oynamıştır, mikroorganizmalardan ve bitkilerden gen toplayan yuvarlak solucanlar da ( nematode worms ) buna dâhildir, bazı böcekler kahve çekirdeklerini sindirmek için ihtiyacı olan enzimi üreten genleri bazı bakterilerden elde etmiştir.
Fakat HGT’nin insan gibi genleri doğrudan atalarından alan karmaşık hayvanlarda gerçekleşmesi uzun zamandır geniş bir tartışma konusu olmuştur. Cambridge Üniversitesinden araştırmanın lider yazarı Alastair Crisp, “Yüzlerce aktif yabancı genlerdeki artış göz önüne alınırsa, insanların da dâhil olduğu hayvanlar arasında yatay gen transferinin (horizontal gene transfer – HGT ) ne kadar yaygın olduğunu gösteren ilk çalışma.
Sürpriz olansa bu aktif genlerin ortaya çıkışı nadir olmaktan çok uzak, görünüşe bakılırsa HGT birçok belki de bütün hayvanlarda evrim sürecinde önemli roller oynamış ve bu süreç halen devam etmekte. Bu da evrimi düşünme şeklimizi tekrar gözden geçirmemiz anlamına gelmektedir.” dedi.
Araştırmacılar 12 Drosophila yada meyve sineği, dört farklı yuvarlak solucan türü ve insan dahil 10 farklı primat türü üzerinde incelemeler yaptı. Araştırmacılar inceleme yaptıkları canlılardaki genlerin diğer türlerle benzerliklerini hesapladı, hesaplamalara göre incelenen genlerin çoğu yabancı.
Diğer bir grup türle yaptıkları karşılaştırmalar sayesinde araştırmacılar genlerin ne kadar önce elde edildiğini hesaplamayı başardı. Aralarında ABO kan grup genlerinin de bulunduğu birçok genin omurgalılar tarafından yatay gen transferi yoluyla alındığını tespit edildi. Geriye kalan genlerin büyük kısmının metabolizma içinde enzimlerle ilgili olduğu tespit edildi.
İnsanlarda HGT yoluyla elde edilmiş daha önceden rapor edilen 17 ve ek olarak insan genomunda daha önce rapor edilmeyen 128 yabancı gen tespit edildi. Bu genlerin bazıları, yağ asitlerini parçalama ve glycolipid oluşumundan sorumlu lipit ( lipid ) metabolizmasıyla bağlantılı olduğu anlaşıldı. Diğer genler ise bağışıklık sistemi cevaplarıyla ilgili, bunların arasında iltihaplı cevap verme, bağışık hücre sinyalleri, antimikrobiyal cevaplarla ilgili, diğer bazı genler ise, protein düzenleme, oksit giderici faaliyetler gibi amino asit metabolizmasıyla ilgili.
Ekip gen transferinin geldiği organizma klasını da tanımlamış olabilir. Elde edilen bilgilere göre bunlar bakteriler ve protistler incelenen bütün türlerde ortak donorlar olduğu anlaşıldı. Ekip ayrıca virüslerden gelen yatay gen transferi tespit etti, bu genler primatlarda 50 yabancı gene kadar çıkıyor. Tespit edilen bazı genlerin ise mantarlardan geldiği anlaşıldı.
“Protistler (Latince: Protista, bazen Latince: Protoctista), ayrışık (heterojen) bir canlı grubudur ve hayvan, bitki ya da mantar olarak değerlendirilemeyen ökaryot canlılardan oluşur.”
Araştırmacılara göre yaptıkları çalışma muhtemelen karmaşık çok hücreli organizmalar arasındaki yatay gen transferinin boyutlarını hafife almaktadır, üstelik buna örnek olabilecek bazı ev sahibi parazit ilişkileri şimdiden bilinmekte.
Araştırma gen dizileme işleminde kullanılabilecek potansiyel uygulama alanları açıyor. Genom projeleri bakteri sonuçlarını bulaşma varsayımından yola çıkarak sonuçlardan siliyordu. Araştırmacılara göre potansiyel bakteri bulaşma ihtimaline karşı gözlemenin yapılmasının gerekli olması yanında bu genlerin yatay gen transferiyle gelmiş olma ihtimalinin de göz önünde bulundurulması da çok önemli.
Kaynak: Bilim Nedir?
|
|
|
Tanrı'nın burcunuza verdiği görevi biliyor musunuz? |
Yazar: Spiritüeller - 06-12-2017, Saat: 14:38 - Forum: Astroloji
- Yorum Yok
|
 |
Yeryüzünü kocaman bir salon olarak hayal edin, hem maddi hem manevi pek çok hazine ile dolu bir oda. Şimdi de yeryüzünün yanında Tanrı’nın yıldızlı bir lobi yarattığını hayal edin; yeryüzünün tam yanında, mavi gezegenimize bakan, melekler için yapılmış bir bekleme odası…
Tanrı oniki çocuğunu, altısı dişi, altısı erkek oniki meleksi varlığını işte bu bekleme odasına davet etmiş. Yeryüzü denilen hazine yüklü oda ile bekleme odasını birbirinden ayıran büyük kapı çılgınca dönen alevlerden oluşan bir anaformuş.
Tanrı çocuklarına şöyle demiş: “İşte sizlerden korumanızı ve hizmet etmenizi istediğim yeryüzü. Adanmışlığınızı ve gelecekteki çalışmalarınızı takdir edişimin bir simgesi olarak her biriniz sırayla hediyeler odasından taşıyabildiğiniz kadar hediye alabilirsiniz. Aldıklarınıza daha sonra hükmedeceksiniz. Sonra göklere yükselmeli, karanlıkta dolaşan yaşayan varlıklara yol göstermek için kendinizi bir burç olarak kuvvetlendirmelisiniz.”
Bu oniki burç çocuk, kendilerini yeryüzünden ayıran ana kapının önünde bulduklarında, bilinmezliğin verdiği korkuyla kıpırdamadan öylece kalakalmışlar.
Tam ilk kim gidecek diye tartışması başlamak üzereyken, Koç adındaki meleksel varlık vahşi bir savaşçı kükremesiyle anaforun içine atlayıvermiş. Geride kalanlar ona ne olduğunu görmek için pencereye koşuşmuşlar. Bilinmeyen yeryüzüne inen çılgın kardeşlerinin çevik, sıska ve erkeksi bedenine tedirginlikle bakmışlar.
Allaha şükür, iki ayağının üzerine düştüğü ve ana kapının ateşi onu yok etmediği için sağ salim kurtulmuş. Ne de olsa, Koç bir ateş burcuymuş; ateş ateşi nasıl yok edebilirmiş ki? Bir alev kendini yakabilir mi? O birinciydi o her şeyi başlatandı ve diğerlerini anafor korkusunun yarattığı tutsaklıktan kurtardı. Hepsi için yolu açtı ve odayı emniyete aldı. Öncü oldu. Bazen Ram diye de çağrılan ve kurbanlık koyun olmaya eğilimli Koç daima kelimelerle anlatılamayacak kadar cesur işler yapar.
O günden sonra da Koç burcu ilk buyuran oldu. Ona astroloji yılı başlatan varlık olma ayrıcalığı bahşedildi. Koç ilkbaharın başlangıcını ve baharla birlikte hayatın ortaya çıkışını ifade eder. Koç yeryüzünden gücü ve her şeyde ilk olma yeteneğini almaya karar verdi. Ama bunu yapmak için beraberinde çok fazla şey götüremedi.
Eğer bir numara olmak istiyorsanız, hızlı koşmalısınız ve mal mülk sizi yavaşlatmamalı. Koç çok akıllıymış; yerden bir tohum almış ve tohum kavramını kendi ebediyeti olarak ilan etmiş. Tohumun içinde DNA vardır ve DNA neye isterseniz klonlanabilir. Bizim Koç kardeş anafordan geçerken nereye gittiğini sizce biliyor muydu? Hayır. Sizce o cesur biri mi? Belki ama çoğu zaman cesurdan çok aptal gibi görünür. Zaten bu yüzden Koç’un yüzünde o kadar çok yara izi vardır.
Koç çıktığı gibi, Boğa kendini geçide doğru atıvermiş, önündeki her şeyi itip dağıtmış. Çok becerikli bir kadınmış o, bir imparatoriçeymiş. Odaya iner inmez, etrafına bakmış ve gülümsemiş. Alabileceği bir sürü şey varmış. Kendi kendine “Aptal Koç, değerli hiçbir şeye dokunmamış…” diye düşünmüş. Boğa ağır yük hayvanı olduğu için, sırtında bir sürü şey taşıyabilirmiş. O yüzden de her şeyi yüklemeye başlamış. Para ve mücevherler dolu büyük bir kutu almış ve o günden sonra, güzel şeylere özellikle de pahalı olanlarına tapan Boğa, finans ve değerli taşların hükümdarı olmuş.
Odadaki tüm sanat eserlerini almış, çünkü onların da para demek olduğunu biliyormuş. Para eden her şeyi almış. İşte bu yüzden Boğa sanatı, kıymetli şeyleri, doğal yetenekleri ve parayı yönetir. Boğa’nın felsefesi sadece maddi eşyalarla sınırlı değildir; bize kendi değerlerimizin ya da kendimize biçtiğimiz değerin ne kadar para kazanacağımızı belirleyeceğini de öğretir. Denklemi şöyledir: Kendine verdiğin değer bankadaki hesabına eşittir.
Boğa hediyeler odasını terk ettikten sonra, bilinmeyen bir yerden İkizler ortaya çıkıvermiş. İkizler bir hileci ve sihirbazmış. Lobide kuyruğun sonundan en başa geçmeyi iyi bilmiş bu meziyetiyle. İkizler, hediyeler odasından iletişim, zeka ve işle ilgili her şeyi almış. Mantığı basitmiş. Boğa’nın tüm değerli hediyeleri, sanatsal ve ticari eşyaları alıp gittiğini görmüş. Bütün bunlarla ne yapacağını sanıyormuş? Hepsini onun için satacak birine yakında mutlaka ihtiyacı olacakmış ve bunu yapacak da oymuş. Komisyonunu da alacakmış tabii üstelik tüm o ıvır zıvırı depolamak ya da taşımak zorunda kalmadan! Sonunda Boğa’dan çok daha fazla para kazanacakmış!
İkizler dil, ticaret, alışveriş, hisse senedi piyasası ve reklamlar kavramını da almış. İkizler odadan yalancılık ve hırsızlık kavramını da almış. Ne de olsa İkizler’ i yöneten Merkür yalancıların ve hırsızların Tanrı’sıdır. Her kim yazı yazıyorsa, yalancı ve hırsızdır. Yazarlar düşüncelerini kelimelere çevirirler, ama düşündükleri her şeyi yazdıkları çok enderdir. İkizler kazanç terimini uydurarak, hırsızlığı biraz da olsa gizlemenin zekice bir yolunu buldu. Bunu yapmak zorunda kaldı aslında, zira dil ancak bu şekilde işe yarar hale geldi. Dil yalanın bir şeklidir, ama gerekli bir şeklidir. Dilimiz Merkür’dür!
İkizler geldiği gibi hızla salonu terk etmiş. Birdenbire hazineler odasını sel basmış. Ekselansları Okyanus Kraliçesi Yengeç odaya girmiş. Bazıları onu Anne Yengeç olarak da çağırırmış. O sudur, dolayısıyla yürürken her yana sular dökülmüş ve yeryüzünün yıldızlı dünyasındaki lobisinin çatlaklarından sızmaya başlamış. Bunu o kadar güzel yapmış ki yeryüzünün yüzde 71’i onun sularıyla kaplanmış.
Odadan doğum, annelik, şefkat ve beslenme kavramlarını almış. Anne Yengeç ayrıca odanın kendisini de almış (emlağı almış). Yengeç evlerin ve ailenin burcudur. Ev ailenin kabuğu, aile kişiliğinizin kabuğu ve kişiliğiniz özünüzün kabuğudur. Yengeç nereye giderse gitsin evini hep sırtında taşır. Yengeç, doğum yapma kavramını doğurmuş ve kozmik ebe olmuş. Yengeç ayrıca bilinçaltı kavramını, kaybedilmiş anıların, zamanla yitip gidenlerin hükümdarlığını da almış. Alışkanlığa dair de her şeyi almış. Doğumu aldığı için yaşlılığı da almış. İşte bu yüzden, insanlar hem doğduklarında hem de yaşlandıklarında bakıma ihtiyaç duyarlar.
Yengeç sularını alıp gittiği gibi odada güneş ışımış. Aslan ortaya çıkmış. Aslan mutluluğun ve neşenin burcuymuş. Odada hiçbir şey kalmadığını tahmin ediyorsunuzdur o yüzden Aslan yaratıcılık kavramını almış. Demiş ki: “Êğer odada hiç hediye kalmadıysa, biz de yaratırız! Varmış gibi yaparız! Ben bir Kralmışım ve bir asam ve bir tacım ve bir pelerinim varmış ve sizler benim halkımmışsınız.”.
Aslan’ın çocukların, oyunculuğun ve eğlencenin hükümdarı olduğu söylenir. Çocuklar tüm dikkatin merkezinde olmaya bayılırlar ve hepimiz onlarla oynarız ve ne isterlerse almalarına izin veririz. İşte bu yüzden film yıldızları ve Kraliyet aileleri sansasyonel gazetelerin sayfalarını doldururlar. Herkes prens ve sevgilisine ne olduğunu bilmek ister ve herhangi bir ünlünün boşanıp boşanmayacağını merak eder. Aslan odadan drama ile birlikte sahnelere ve sinemalara, tüm yaratıcı çalışmalara hükmetmeyi almış. Sevgiyi de almış… Sevgi sadece birinin sevgilisini değil, aynı zamanda Sufilerin “Sevgili” diye çağırdıklarını da kapsar. Aslan odadan ruhaniyatı da almış.
Aslan’ dan sonra Kutsal Başak gelmiş. Parti düşkünü Aslan’dan sonra Başak’ın ortaya çıkışı Zodyak’ta ani bir değişikliğe neden olmuş. Başak bu görüş ile savaşmak ya da parti Aslanını kapı dışarı etmek yerine onu kabul etmeyi seçmiş. Hatta çok ciddi bir şekilde bir süpürge kapmış ve büyük bir alçakgönüllülükle salonu temizlemeye başlamış. Kral’ın bir gece önce verdiği veda partisinden kalan bira şişelerini, plastik tabakları, sigara izmaritlerini ve diğer her şeyi temizlemiş. Hiçbir kızgınlık ya da kırgınlık hissetmeden en iyi yaptığı şeyi yapmış: Dağınıklığı toplamak! Başak hazineler odasından hizmet, çalışma, diyet ve düzen kavramlarını almış. Başak meleklerin Kraliçesi, zodyağın dadısı, düzen, çalışma ve hizmetin Mary Poppins’i olmuş.
Hazineler odası tertemiz olduktan sonra en yakışıklı Şövalye Terazi ortaya çıkmış. Oda tahmin edeceğiniz üzere bomboşmuş. Terazi tasarım ve simetri burcu olduğu için buna hiç aldırmamış. Terazi ilişkileri ve ortaklıkları yöneten burç olmuş. İlişkiler, Terazi’nin odadan aldığı bir başka kavramı doğurmuş: Adalet! Adalet etki ve tepki arasında ki ilişkiyi temsil eder.
Oda bomboş kaldığı gibi her yer sessizliğe bürünmüş fırtınadan önceki sessizlik… Aslında kasırgadan önceki demek daha doğru olur. Birkaç dakikalık sessizlikten sonra, odanın içinde Akrep’in görünmesiyle birlikte her yeri bir sis perdesi kaplamış. O salona indiği anda oda değişivermiş, bu yüzden de Akrep hazineler odasından değişim kavramını almış. Değişimle birlikte odadan hepimizin bir gün mutlaka karşılaşacağı hepimizin korktuğu bir şeyi daha almış: Ölümü!
Bir başka su burcu olan Yengeç bize yaşam ve doğumu getirmişken, diğer su burcu Akrep ölümü tanıtmış. Su ile susuzluğumuzu giderirken, diğer yandan da suda boğulabiliriz. Ölüme ek olarak Akrep cinselliği almış. Cinsellik ruhların yeniden beden kazanmasını sağlayan bir kavramdır. Ölümü ve cinselliği alan Akrep odadan bir de diriliş sürecini almış. Ölümün ölümü, yaşamdır. Cinsellikle birlikte Akrep, mahremiyet ve buna bağlı bir dizi reaksiyon zincirinin ürettiklerini de almış: iyileştirme, suç, sırlar, araştırma, paranoya, kişisel soruşturmalar, diğer insanların parasını yönetme, ortak hesaplar, miras vs. Akrep bir “x-files” burcudur.
Yay okçudur. Yay bir ok alıp fırlatır ve sonbaharın sabit burcu Akrep’i vurur. Böylece Tarot Kartı Ölüm olan Akrep düşer. Tanımsal olarak, Akrep’i öldürmek imkansızdır. Bunun nedeni, Akrep’in ölüme hükmetmesidir.
Ölüm nasıl öldürülebilir? Bir hayaleti ona bir silah doğrultarak korkutamazsınız. Yay orada durur ve okuyla ölümü, Akrep’i hedef alır. Ama son anda, okçu hedefini değiştirir ve okunu gökyüzüne doğru fırlatır. Onun anlamı ölümü felsefi olarak öldürecek olmasıdır. Ölüm, Yay tarafından bir kavramdan, bir fikirden yapılmış bir okla öldürülür. Yay’ın fırlattığı ok Ölüm için zehirli Gerçekle sıvanmıştır. Yay felsefe ve dine hükmederken Ölüm’ün son olmadığını bize anlatır.
Akrep’in sisleri dağıldıktan sonra odaya şimdiye kadar yaratılmış en güzel şey gelmiş. Hatta bazıları Akrep’in ölümcül sislerinin dağılmasına neden olanın efsanevi at-adam olduğunu söylemeye bile cesaret eder. Yarı at yarı insan, yarı tanrı yarı insan Işık ve Güç yayarak odanın tam ortasında durmuş. Bu Yay’mış. Nasıl olmuş da odaya girmek için bu kadar beklemiş? O kadar atletik ve güçlüymüş ki; çok daha önceden savaşabilir ve odadan hakkı olanları alabilirmiş. Sanırım bunun nedeni Yay’ın aslından doğuştan bir gezgin olmasıymış yabancı gelenekler ve yabancı gezegenler onun her zaman ilgisini çekermiş. Yay odada etrafına bakındığında, diğer burçların daha önceden almaya zahmet etmedikleri görünmez bir kavramı fark etmiş. Son derece önemli olan bu şey orada, Tanrı’nın bıraktığı aynı yerde hiç el değmemiş olarak duruyormuş. Bu hazinler odasındaki en değerli şeymiş. Akrep hazineler odasından bütün sırları almakla, tüm bunların asıl özünün de ortaya çıkarmasına yardımcı olmuş aslında Yay’a. Neymiş bu?
Sevgi değilmiş… onu Aslan almış… Para değilmiş, onu Boğa kapmış. Hayat değilmiş, ona Yengeç el koymuş.
Bu GERÇEK’ miş, tüm Gerçek, diğer her şey bir yana, sadece GERÇEK!
Yay Gerçek’i almış.Yalanları zıt burç İkizler almış. Şimdi zodyaktaki dokuz burçtan biri Gerçek’in hükümdarı olmak zahmetine katlanmış! Bu sizce önemli bir şey değil mi? Gerçek büyük bir kelimedir ve bilgelik felsefe öğretme din ve yüksek öğretim gibi onu yakından ilgilendiren pek çok başka kavrama da Yay hükmeder olmuş. Yay gerçeği hakikaten bilmenin tek yolunun seyahat etmek ve değişik kültürleri tanımak olduğunu fark etmiş. İşte bu yüzden Yay bir gezginmiş. Hazineler odasından şansı ve iyimserliği de almış. Ne de olsa en yakın komşularınız bir yanda Akrep diğer yanda Oğlak ise iyimser olmak zorunda kalırsınız. Eğer Yay yılın en karanlık zamanına ve aynı zamanda Gerçek’e hükmediyorsa bunun anlamı şudur: her birimiz kendi gerçeğini hayatının en zor anlarında bulur! Karanlığın içinden Aydınlık gelir. Gerçek tünelin ucundaki ışıktır… Yay her zaman aceleciymiş ve dört nala kaybolup gitmiş.
Şimdi sırada Oğlak varmış. Son derece ihtiyatlı bir burç olduğu için çok yavaş adımlarla yürümüş ve de hazineler odasına varması epey bir zamanını almış. Duvarları, temeli ve odanın yapısını almış. Bunları başka bir şey inşa etmek için kullanabileceğini biliyormuş. Oğlak içlerinde yere bakan tek burç olmuş ve hiçbirinin odanın altındakileri almadığını görmüş. Alt dünya öylece duruyormuş. Kazmış kazmış, kazma işlemi yüzyıllar sürdüğü için farkında olmadan son derece sabırlı, disiplinli ve tahammüllü olmayı öğrenmiş ve böylece oda ona bu üç niteliği bahşetmiş. Kaza kaza toprağın bütün zenginliklerini; altın, mineraller, uranyum, petrol, elmaslar… Oğlak’ın yavaş olması bundanmış, o geç çiçek açanmış. Oğlak zamanın korkulan kavramını da almış odadan. Başarılarımız-başarısızlıklarımızı, bizi yaşlandıran zamanı; bize bir karakter veren zamanı.
Ardından Kova ortaya çıkmış. Odada kesinlikle hiçbir şey yokmuş… Ne yer ne duvarlar hiçbir şey. Kova son derece zeki bir burçmuş; dahiliğin burcuymuş. Onun odadan aldığı şey gelecek olmuş. Oğlak geçmişi almışKova da geleceği. Kova ayrıca esrarengizlik, gariplik ve eşsizlik üzerinde ki egemenliği de almış. Gelecek nasıl alınabilir? Kova bunu telif hakkı ve patentler kavramlarını icat ederek yapmış. Aynı zamandahayırseverlik, kardeşlik, yardımlaşma, başkalarını düşünme ve arkadaşlar kavramlarını da almış.
Balık sonuncuymuş ama çok önemliymiş, eskiden Denizkızı diye tanınırmış. Onun en son gelmesinin nedeni, hayal kurmayı sevmesi ve hayali işleriyle onu sürekli meşgul eden milyarlarca hayali arkadaşı olmasıymış. Nihayet, boş hazineler odasının sessizliği onu nefis hayallerinden uyandırınca, bir zamanlar hazine odasının bulunduğu yerdeki boşluğun içine süzülmüş. Gülümseyip içini çekmiş. Hiçliğin tam ortasına oturmuş. Kendisini hiç de dolandırılmış gibi hissetmemiş, çünkü onun kendisi bir hazineymiş…
Odanın aslında bir yanılsama olduğunu ve kardeşlerinin aldığı tüm hazinelerinde yanılsama olduğunu biliyormuş. “Şekil boşluktur” diye şarkı söylemeye başlamış“Boşluk şekildir”. Balık boş alandan hayal kurma, uyuma ve meditasyon yapma yeteneğini almış. Odaya girenleri ilkinden taa Koç’tan itibaren hayalini kurmuş, sonra çember kapanmış ve böylece kimse hazineler odasının Balık’ın hayalinin bir parçası olduğunu fark etmemiş. Hayal kurmaktan sıkılınca, Balık uyumaya gitmiş ve rüyalarında hediyeler odasının inşasına devam etmiş. İşte bu yüzden Balık uyumayı sever, çünkü rüyalarında çok verici olur. Tıpkı harikalar dünyasındaki Alice gibi, Balık da Zodyak’ı, gezegenleri ve geri kalan hepimizi hayal eder…Bir daha uyuyan bir Balık gördüğünüzde onu tembel olmakla suçlamakta acele etmeyin, varoluşun içinde sizi hayal ediyor olabilir… Neşe ve sevgimiz coşkulu rüyası mücadele ve acılarımız kabusudur Balık’ın.
Kaynak: Işığın 12 Krallığı- Gahl Sasson
|
|
|
BİRİSİ SANA ”NASILSIN?” DİYE SORDUĞU ZAMAN VERDİĞİN CEVABA DİKKAT ET. NEDEN Mİ? |
Yazar: Emka - 06-12-2017, Saat: 12:22 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
İÇİMDEN BİR SES DİYOR Kİ..
Birisi sana ”Nasılsın?” diye sorduğu zaman
Verdiğin cevaba dikkat et
Neden mi?
Sıkıcı, kötü, berbat
ve buna benzer olumsuz kelimeler kullandığın zaman
Baştan kaybetin demektir…
Bilmelisin ki bilinçaltın,
Bunları emir olarak alır ve uygulamaya koyar
Nerde bir sıkıntı, kötü, berbat şey varsa
Hayatına çeker getirir
Sende onları yaşamak zorunda kalırsın
Unutma:
Senin her zaman
Yapacak güzel şeylerin vardır..
Öncelikle sen Kendine başkalarından daha yakın ol
Kendini iç sesini yani beni dinle
Hala daha yeteneklerini keşfetmemiş olabilirsin
O zaman kendi gücünü keşfetmenin zamanı geldi demektir…
Boş boş durma, bir kurtarıcı da bekleme
Hayatında ne olacaksa
Kendi özgür seçimlerinin getirisi olacaktır
Bu yüzden
Küçük de olsa mutlaka hedeflerin olsun.
Sakın işsizim deme, bir şeyler yap..
Ben işsizliğin var olduğuna inanmıyorum…
İş, illa ki çok para ya da kariyer getiren bir şey değidir
İş onu yaparken
Yani
Üretirken
Mutlu olduğun şeydir
Para ve kariyer sonradan gelir
Hiç kimse bir anda zirvede olmaz
Basamaklar beş, beş, on, on çıkılmaz
Bir anda merdivenlerin
10.cu basamağında olamazsın ki
Önce ilk adımı atmayı becerecek…
İbadet eder gibi çalışacaksın
Ve geldiğin noktada
Yaptığın iş ne olursa olsun, en iyisi olacaksın…
Haksızlığa uğradığın zamanlarda bile
Hiçbir şeyden korkmadan, üslubunu bozmadan
Hakkını savunacaksın
İnsanlık hali
Yapacak bir işin,
Gidecek bir yerin olmadığı zamanlarda bile
Küçük bir saksıya bir çiçek dikebilirsin
Evinin en güzel köşesine de
Onu büyütebilirsin
Mesela ona bir ismi koyabilir
Her gün onunla sevgiyle ilgilenebilrsin..
Çevrende yardıma ihtiyacı olan insanlara
İmkanların ölçüsünde..
Yardım edebilirsin
Bilmelisin ki
Yardımsever olmanın huzuru hiçbir şeyde yoktur..
Sen herşey de bir mantık ara ve mantıklı ol
Fakat mantıklı oluşun duygularını yaşamana
Engel olmasın…
Hissediyorsan Aşık ol…
Aşkının karşılığı olmasa bile
Ah edip, vah etme…
Bu güzel duyguyu yüreğinin derinliklerinde yaşa…
Sabretmeyi öğren…
Ama sabrederken boyun eğmeyi değil,
Mücadele etmeyi…
Seni yıpratan, mutsuz eden insanlardan
Mutlaka uzak dur…
Yaşam enerjini,
Enerji vampirlerine kaptırma
Gerektiği yerde ”HAYIR” demesini bil…
Bu dünyada seni terk etmiyecek, tek kişi
O da yine sensin
Bu yüzden
Kendini SEVMEYİ öğren…
Ama
Birisi sana ”NASILSIN?” diye sorduğu zaman
Sakın
Sıkıcı, kötü, berbat deme,
En azından şükretmeyi öğren
ŞÜKRET!
Ben daima seninleyim
Ne kadar küçük olursa olsun ilk adımı isteyerek at.
İyileşmeyi ve öğrenmeyi tüm içtenliğinle iste,
MUCİZELER mutlaka gerçekleşecektir.
KENDİNLE BARIŞ, DÜNYA SENİNLE BARIŞMAYA HAZIRDIR
Sonsuz Şifa Enerjisi Bireysel Seansları Uzmanı
* Cavit ÇAĞ
|
|
|
İnsanları etkilemede kullanabileceğiniz 10 psikolojik hile |
Yazar: EvrimBilge - 04-12-2017, Saat: 11:21 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Öncelikle belirtelim ki burada bahsedeceklerimiz insanların özgüvenini hedef alan yada kötü sonuçlar doğurabilecek karanlık sanatlar içermiyor. Burada arkadaş kazanma ve insanları etkilemek üzerine bilimsel olarak bulunmuş bazı yöntemlerden bahsedeceğiz.
İyilik yaptırtın
Birine kendinize iyilik yaptırtın. Buna Benjamin Franklin etkisi de denir.
Efsaneye göre Benjamin Franklin’i sevmeyen bir adam varmış. Benjamin Franklin bu adamı kazanmak için ondan kendisine az bulunan bir kitabını ödünç vermesini istemiş. Adam kitabı verince de tüm kalbiyle teşekkür etmiş. Bunun sonucunda kendisinden hiç hazzetmeyen bu adamla arkadaş olabilmişler. Benjamin Franklin’in sözüne göre: Size bir iyilik yapan bir kimse, daha fazlasını yapmaya kendisini hazırlamış hissedecektir.
Bilim adamları bu teoriyi test ettiklerinde, kendilerine iyilik yapılmasını isteyen bilim adamları her zaman daha iyi şekilde değerlendirilmiş. Mantıken insanlar birine bir iyilik yaptıklarında o kişinin iyilik yapılmaya değer biri olduğunu otomatik olarak düşünürler.
Yükseği hedef alın
Yani istediğinizden fazlasını dile getirin daha sonrasında istediğinize razı kalın.
Bu teknik yüze duvar tekniği olarak da adlandırılır. Basitçe birinin size büyük ihtimalle reddeceği anlamsız bir şey isteyip, bir süre sonra daha az anlamsız birşeyi (gerçekte istediğiniz şeyi) istemek. Bu teknik biraz ters gibi gelebilir ancak sizi reddetmek zorunda kalan kimse kendini kötü hissedeceğinden, daha mantıklı bir şey istediklerinde kendilerini size yardım etmek zorunda gibi hissedeceklerdir.
Bilim adamları bu tekniği test ettiklerinde, eğer her iki şeyi de isteyen aynı kişi ise bu tekniğin işe yaradığını keşfettiler. Yani aynı kişiye karşı insanlar iki defa reddetmeme eğilimindeler.
İsimler
Bir kimsenin ismini yada mevkisini yerine göre kullanın.
Dale Carnegie, ki duymadıysanız kendisi insanları etkileme ve onları kazanma konusunda bir uzmandır, insanların hangi dilde olursa olsun isminin, kendilerine göre duyabilecekleri en güzel ses olduğunu, ve birinin ismini kullandığınız durumda onun varoluşunu doğruladığınızı söylemiştir. Ki varoluşumuzu doğrulayan bir kimseye karşı pozitif hisler beslememiz de normaldir.
Mevki yada görev kullanmak eğer ki prensibine göre oldukça etkilidir. Basitçe kendi kendini gerçekleştiren bir kehanet gibi kişilerde kullanacağınız mevki ve görev bir süre sonra o kişinin kendisini öyle hissetmesine neden olacaktır. Bir akıllıya kırk kişi deli derse deli olur gibi. Mesela yakın arkadaş olmak istediğiniz bir tanıdığınıza arkadaşım derseniz bir süre sonra kendisini arkadaşınız gibi hissedecektir. Yada iş yapmak istediğiniz birine Patron derseniz, biraz bayat bir hitap tarzı olsa da etkili olacaktır.
Pohpohlama
Pohpohlama sizi her yere götürür.
Bu seçenek biraz bariz gibi görünse de bazı önemli ikazlarımız olacak. Eğer pohpohlama içten görünmüyorsa faydadan çok zarar getirir. Bilim adamları insanların pohpohlamaya karşı cevaplarının motivasyonunu incelediklerinde ilginç bulgular buldular.
Basitçe söylemek gerekirse insanların her zaman kendi düşünceleri ile bir mantıksal dengeleri vardır. Mesela kendine güveni yüksek birine kendine güveninin yüksek olduğunu söylerseniz, bu onun kendi düşüncesini doğruladığı için sizden daha çok hoşlanmasına neden olacaktır. Ancak kendine güveni düşük birine kendine güveninin yüksek olduğunu söylerseniz, bu kendi içinde nasıl hissettikleri ile ters düşeceği için geri tepecek ve sizi daha az sevmelerine neden olacaktır. Tabii ki kendine güveni az olan bir kişiyi daha da alçaltmanız gerekmiyor.
Aynalama
Onların davranışlarını aynalayın.
Aynalama, taklit olarak da bilinen şey kimi insanlarda doğal bir yetenektir. Bu insanlar otomatik olarak girdikleri topluluktaki davranış biçimlerini, hatta konuşma kalıplarını kopyalayarak uyum sağlarlar. Ancak bu teknik bilinçli olarak da kullanılabilir ve sizi başkalarının gözünde daha hoş bir hale getirmek için mükemmel bir yoldur.
Araştırmacılar takliti incelediler ve buldular ki taklit edilenler, kendilerini taklit edenlere karşı daha pozitif yaklaşıyorlar. Daha da ilginci ise taklit edilen kişilerin, genelde diğer herkese karşı sadece kendilerini taklit edenlere değil ama herkese karşı daha pozitif davranışlar içerisine girdiklerini buldular. Bunun böyle olmasının nedeni birinin davranışını taklit etmek o kişiyi onayladığınızı gösteriyor. Bu onaylama kendilerini onaylayan kişiye karşı pozitif bir yaklaşımı otomatik olarak getirmekle beraber, kişinin kendine güvenini, mutluluğunu ve hayat enerjilerini arttırdığı için diğer kişilere karşı da pozitif yaklaşmasına neden olmaktadır.
Yorgunluğu kullanma
Biri yorgun ise ondan ricada bulunmanın tam zamanıdır.
Eğer bir insan yorgun ise diğer insanların yapacakları ifade ve isteklere karşı daha açık olacaktır. Bunun sebebi bir insan yorgun ise sadece fiziksel vücutları değil, mental enerjileri de azdır. Yorgun birinden bir şey istediğinizde belki de anında alamayacaksınız fakat büyük ihtimalle ağızlarından yarın yaparım çıkacaktır, çünkü o an bununla ilgilenmek istemeyecekler. Ve ertesi gün de bu isteği yerine getirecekler çünkü insanlar verdikleri sözleri tutmak isterler.
Reddedemeyecekleri teklif
Basitçe küçük bir istekle başlayıp yolunuzu yapmak
Bu yüze kapı tekniğinin tam tersidir. Önce basit bir istekte bulunun, bu isteğe yardım etme sözünü aldıktan sonra insanlar daha büyük isteklerinizi de kabul etmeye daha yatkın olacaklardır. Bilim adamlarını bu fenomeni marketing için araştırmıştır.
İnsanlardan yağmur ormanları ve çevre için desteklerini istediler, ki oldukça makul bir istektir. Ardından keşfettiler ki insanlar bir defa yağmur ormanı ve çevreye desteklerini beyan ettikten sonra bu konudaki ürünleri almaya daha çok meyilliler. Yalnız kesinlikle iki isteği birbiri ardına makinalı tüfek gibi sıralamayın. Psikologlara göre ikinci istekle birincisi arasında 2 gün olmalı en az.
Sükut altındır
İnsanların hatalarını düzeltmeyin
Yine Carnegie’ye göre birinin yanlış olduğunu söylemek kesinlikle gereksiz birşey ve sizden nefret etmelerine neden oluyor. Farklı düşündüğünüzü belirtmenin ve nazik bir konuşmaya çevirerek birine yanlış olduğunu söylemeden -ki bu onların egolarının merkezinden vurur- daha iyi bir yolu var. Ray Ransberger ve Marshal Fritz tarafından keşfedilen Ransberger yöntemi. Fikir çok basit. Tartışmak yerine sessizce söyleyeceklerini dinleyin, ve ardından onların nasıl hissettiğini ve neden böyle hissettiğini anlamaya çalışın. Ardından onlarla paylaştığınız ortak noktalardan başlayarak kendi pozisyonunuzu açıklayın. Bu onların sizin söyleyeceklerinizi daha candan dinlemelerini sağlayacak ve aranızı kötü yapmayacaktır.
Söylediklerini tekrarlayın
İnsanların söylediklerini cümleyi farklı bir şekilde ele alarak tekrar edin.
Ülkemizde gazetecilerin bazıları özellikle Mehmet Ali Birand bu tekniği hemen hemen her ropörtajın da kullanıyordu.
İnsanları etkilemenin en pozitif yolu onları anladığınızı onlara gerçek bir empatiyle yaklaştığınızı göstermektir. Bunun en kolay yolu söyledikleri cümleyi farklı bir şekilde dile getirip tekrar etmenizdir. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, terapistler bu tekniği kullandıklarında hastaları çok daha fazla duygularını açmışlar ve daha derin konuları paylaşmışlardır.
Bu gerçek çok kolay bir şekilde arkadaşlarınızla ilişkilerinize transfer edilebilir. Söylediklerini dinledikten sonra soru haline getirip cümleyi farklılaştırarak onlara sorduğunuzda sizin anladığınızı doğrulayacaklar ve daha rahat sizinle konuşacaklardır. Ayrıca sizi daha dikkatli dinleyip daha iyi bir arkadaşlık göstereceklerdir, çünkü siz onları dinlediğinizi gösterdiniz.
Baş sallama
Konuşurken başınızı onaylar biçimde sallayın özellikle onların onaylamalarını istediğiniz bir isteğinizi açıklıyorken.
Bilim adamları bulmuştur ki eğer insanlar birşeyi dinlerken kafalarını onaylar şekilde sallıyorsa eğer kendileri de aynı şekilde düşünüyordur. Ayrıca eğer karşılarında biri kafasını onaylar şekilde sallıyorsa bunu taklit ederler. Bu normaldir çünkü biliyoruz ki insanlar taklide yatkındır özellikle pozitif bir anlam içeriyorsa. Yani demek oluyor ki ekstra ikna edici olmak istiyorsanız kafanızı konuşurken onaylar şekilde sallayın. Karşınızdaki kimse de kafasını sallamamak için zorlanacak ve bir süre sonra söylediğiniz şey doğrultusunda düşünmeye başlayacaktır
Kaynak: superileri
|
|
|
13 Basit Adımda Evinizi Negatif Enerjiden Arındırma Yolları! |
Yazar: EvrimBilge - 04-12-2017, Saat: 11:18 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Bir eve misafirliğe gidiyorsunuz ve aniden içinizi derin bir sıkıntı kaplıyor, üzerinize bir ağırlık çöküyor ve ruhunuz daralmaya başlıyor...
Bunu hemen hemen herkes deneyimlemiştir sanıyoruz ki. Yaşam alanınızı etkileyen kötü enerji, nazar ve büyü temizlenmedikleri takdirde bunlara neden oluyor. Siz de kendi yaşam alanınızı hem kendi ruhsal dengenizi korumak hem de ağırladığınız misafirlerin böyle deneyimler edinmemesi için evinizi kötü enerjiden, nazardan ve büyüden arındırmalısınız.
Peki evimi nasıl arındırabilirim diyenler için bu yöntemlere biraz yakından bakalım...
1. Bunun için aslında yapmanız gereken ilk ve en önemli şey öncelikle kendi zihninizi ve ruhunuzu tüm o negatif enerjilerden arındırmaktır.
İşe önce kendinizi şifalandırarak başlayın. Meditasyon, yoga gibi zihninizi arındırabileceğiniz, düşüncelerinizi daha organize bir şekilde kontrol edebilmenize yardımcı olacak yöntemleri deneyebilirsiniz. Ya da en basitinden suyun arındırıcı gücünden faydalanarak ılık bir duşla tüm günün kötü enerjisini üzerinizden atabilirsiniz.
2. İstifçilik yapmayın! Tüm o ıvır zıvırları, işinize asla yaramayacak ama atmaya kıyamadığınız her şeyden evinizi de kendinizi de kurtarın.
Biliyorsunuz ki nerede çokluk orada bokluk demişler.
3. Pencereleri açın, toz alın, çöpleri çıkarın, battaniyelerinizi yastıklarınızı havalandırın...
Bırakın odalar buram buram oksijen dolsun... Önemli olan da esasında pencerelerinizi uzun süre kapalı tutmamaya özen göstermek. Evinizde çöp ve bozuk, kırık herhangi bir şey tutmayın.
4. Adaçayı ya da birkaç defne yaprağı yakıp evinizde dolaştırırsanız enerjinin yükseldiğini hissedeceksiniz.
Binlerce yıldır ritüellerde de kullanılan adaçayı evinizi kötü enerjiden, nazardan arındırmanın en etkili yolu. Aktarlardan edinebileceğiniz kuru adaçayını bir kase içerisinde yakarak dumanını evinizde köşe bucak dolaştırabilirsiniz. Aynı işlemi antik çağlardan beri bilgelik sembolü olarak kullanılan defne yaprağı ile de yapabilirsiniz.
İkisi de kötü enerjiden arındırır fakat adaçayının nazardan defne yaprağının da büyüden koruduğuna inanılır.
5. Evinizi sirkeyle silin. Belki giriş kapınıza bir de sarımsak asmayı deneyebilirsiniz.
Şu sirke nelere kadir, yapamayacağı şey yok adeta. Temizlikte falan kullanılması bir yana ezelden beri de büyü yapıldığına inanılan bir evde evi büyüden arındırmak için kullanılırdı.
Çok kokuyor derseniz üzüm sirkesi yerine elma sirkesi kullanabilirsiniz.
Üzerinizde de nazar olduğunu düşünüyorsanız mutlaka banyo suyunuza biraz sirke karıştırıp onunla yıkanın.
6. Mum ve tütsü hem evinize dekoratif bir görünüm kazandırır hem de misler gibi bir havaya büründürür.
Zevkinize göre seçtiğiniz bir esans içeren mum ve tütsüler kötü kokuları da kötü enerjileri de temizler. Özellikle beyaz mum yakmanız daha verimli olacaktır.
7. Evinizde kötü enerjiyi absorbe edecek koruyucu taşlar ya da Himalaya tuzu bulundurun.
Günümüzde Himalaya tuzu şekilli şukullu hale getirilip abajur gibi dekoratif eşyalar olarak kullanılabiliyor. Hem çok şık görünüyorlar hem de tuz iyi bir kötücül güç savuşturucudur.
Taşlar ise pek çok amaçla kullanılabiliyor. Kötü enerjiden, stresten tutun da televizyon, telefon, bilgisayar gibi elektronik eşyaların yaydığı radyasyonu yok eden taşlar mevcut. Mesela güçlü bir koruma taşı olan Jasper'ı evinizde bulundurabilir, üzerinizde taşıyabilirsiniz.
Aytaşını yastığınızın altında bulundurmak da karabasan ve kâbuslardan korur.
8. Odaların her bir köşesine tuz döküp 2 gün öyle bırakın. Tuz negatif enerjiyi üzerinde toplayacaktır.
Özellikle yeni bir daireye taşındıysanız dairenin eski sahiplerinden kalan kötü enerjiyi temizlemek için iyi bir yoldur.
9. Odalarda ya da pencere pervazlarında mutlaka bitki bulundurun.
Aloe Vera edinebilirsiniz mesela. Hem herhangi bir zahmeti yok hem bitkinin cildimize bin bir türlü faydası var hem de kötü enerji düşmanı... Daha ne olsun?!?
10. Evinizin güneş ışığı alması önemli. Mümkün değilse de aydınlatmaların doğal olmasına dikkat etmelisiniz.
Güneş girmeyen eve doktor girermiş malum...
11. Evinizin duvarlarına ve kapılarına lavanta yağı sürerek hem doğal bir oda kokusu yaratır hem de enerji döngüsünü kuvvetlendirirsiniz.
Adeta şifa dağıtan lavantanın stresi de uzak tuttuğunu hatırlatalım. Sakinleştirir, ağrılara iyi gelir ve antimikrobiktir.
12. Kelimelerin ve ezgilerin gücünü evinize yayın. Evi müziksiz bırakmayın.
Genellikle klasik müzik tavsiye edilir, klasik müziğin iyileştirici gücü yıllardan beridir konuşulur. Bizse bunun biraz dışına çıkarak Pagan müziğin mistik gücünden yararlanmanızı da öneriyoruz. Sizi de evinizi de dinlendirecektir.
13. Son olarak evinizi arındırdıysanız evinizin yeni pozitif ve güçlü enerji döngüsünü korumak için Kuvars Kristali'nden faydalanabilirsiniz.
O kadar uğraştınız, evi ferah mis gibi bir ortama dönüştürdünüz. Artık hem huzurlu uyuyabiliyor hem verimli çalışabiliyor hem de huzurlu huzurlu vakit geçirebiliyorsunuz. O zaman bu enerjiyi korumanız gerekiyor. Evinizin en güzel köşesine Kuvars Kristali yerleştirin ve gerisini ona bırakın...
Öyleyse ruhunuzu dinlendirecek bir şarkıyla baş başa bırakalım sizi. Şifa olsun!
|
|
|
BURÇLARIN KARAKTER ÖZELLİKLERİ |
Yazar: EvrimBilge - 04-12-2017, Saat: 11:16 - Forum: Astroloji
- Yorum Yok
|
 |
İnsanlığın gökyüzüne verdiği önem, M.Ö. 4000 yıllarında Sümerler tarafından gök cisimlerinin incelenmesiyle başlamış ve bu sayede günümüzde kullandığımız takvimin temeli atılmıştır. Ayrıca bu gelişmeye Mezopotamya, Yunan, Mısır, Pers, Hint ve Çin uygarlıkları da önemli katkılar sağlamışlardır. Babilliler, gökyüzünü daire olarak kabul etmişlerdir. Bu dairenin 30 derecelik on iki eşit parçaya bölünmesiyle de burçlar ortaya çıkmıştır.
Burçlar, kişilik özelliklerimizde büyük rol oynarlar. Astrolojide, güneşin, ayın ve diğer gök cisimlerinin hangi konumlarda bulunduğunu hesaplayan “Ephemeris” adı verilen grafiklerden yararlanılarak kişilerin horoskopları çıkarılır. Bir kişinin hangi burca mensup olduğunu biliyorsak o burca karşılık gelen özelliklerden faydalanarak o kişinin karakteri hakkında büyük ölçüde bilgi sahibi olabiliriz.
Burçların isimleri Zodyak kuşağındaki yıldızlara göre belirlenirler. Güneş, yıldızlar arasında en güçlüsüdür. Belirli bir burçta doğan bir insanın kişiliğini öylesine etkiler ki, güneşin o günkü durumu iyi hesaplandığı takdirde kişinin özellikleri bizleri hayretlere düşürecek derecede doğru olarak belirlenebilir. Kapsamında olduğumuz burcun yansıttığı karakter özellikleri ömür boyu hayatımızı etkilemeye devam edecektir.
KOÇ BURCU (21 Mart-2O Nisan )
Gezegeni : Mars
Grubu : Ateş(Pozitif)
Cinsiyeti : Erkek
Özelliği : Cesaret
İdeali : Zafer
Arzusu : Liderlik
Yetenekleri : Problem çözmek
Renkleri : Ateş kırmızı, Nar çiçeği, Al kırmızısı
Çiçekleri : Lale, Gelincik, Papatya
Kokuları : Manolya, Itır
Günleri : Salı
Sayıları : 6, 9, 15, 348
Taşları : Akik, Lal
Koç burcu insanı akıllı ve kolayca öğrenebilme kabiliyetine sahip kişilerdir. Organizasyon kabiliyeti gelişmiş olup, çevresindeki kişileri varılması zor hedeflere bile kolayca yönlendirebilirler. Çevresindeki insanları mutlu etmekten hoşlanır ve zamanla bu iyiliklerin kendilerine döneceğinin farkındadırlar. Toplum içerisinde ön planda olmaktan, dikkat çekmekten ve beğenilmekten hoşlanırlar. Dürüst, iyi niyetli ve temiz kalplidirler. Karşılarına çıkacak sorunlara karşı oldukça dirençlidirler.
Koç burcu insanının genellikle zevkli ve eğlenceli bir yaşamı vardır. Olumlu ve girişken yapıları ile kolayca eğlenebilirler. Sempatik yapıları, eğlenceli davranışları ile çevrelerindeki insanları kolayca etkileyip eğlendirebilme kabiliyetleri vardır. Herkes gibi maddiyattan hoşlansalar da onlar için şan, şöhret ve övgü çok daha önemlidir. Koç burcu insanlarının spora olan merakı çok fazla olduğundan spor salonlarında oldukça fazla rastlayabilirsiniz. Hasta olmaktan hiç hoşlanmazlar. Ciltleri de sağlıklı ve bakımlıdır.
BOĞA BURCU (21 Nisan-2O Mayıs)
Gezegeni : Venüs
Grubu : Toprak(Negatif )
Cinsiyeti : Dişi
Özelliği : Dayanıklı
İdeali : Ün ve şöhret
Arzusu : Rahat yaşamak
Yetenekleri : Üretken ve paylaşımcı
Renkleri : Pembe, açık Mavi, Krem
Çiçekleri : Kırmızı gül, Pembe karanfil
Kokuları : Elma çiçeği, Zambak
Günleri : Cuma
Sayıları : 6, 7, 28
Taşları : Pembe Kuvars, Yeşim
Boğa burcu insanları sakin yapıları ile tanınırlar ve bu sayede hayatı zevkli bir şekilde geçirirler. Yaşamları boyunca karşılaştıkları sorunlar karşısında yılmadan mücadele ederler ve ne kadar acı çekerlerse çeksinler her zaman ayakta kalmasını bilirler. Boğalar için dost ve arkadaşlık duyguları önemlidir. Küçük olaylar karşısında bile kolayca mutlu olabilen bir yapıları vardır. İyi niyetleri ve sükunetli davranışları ile yaşama zevk katarlar.
Boğa burcu insanı zevklidir, kıymetli, güzel ve çekici gelen her şeyden zevk alırlar. Para kazanma kabiliyetleri de gelişmiştir. Hangi mesleği seçerlerse seçsinler, sonunda istedikleri parayı kazanıp, rahat bir yaşamı elde ederler. Hayatlarını çocuksu bir neşe içerisinde devam ettirmek isterler.
Koleksiyon merakları olup, eski paralar, tablolar, mücevher ve altın onların ilgisini çeker. Koleksiyon yapıp, ileride bunlardan maddi bir kazanç elde edeceklerini bildikleri için kendilerini de güvende hissederler. Boğalar tutumlu olsalar da, güzel kıyafetler giyip kaliteli restoranlara gitmekte zevk alırlar. Aile ve dostlarına karşı da elleri açıktır. Çevresindeki insanlara karşı merhametlidir ve onlara yardım etmekten hoşlanırlar. Sakin bir yapıları olsa da enerjileri kolay kolay tükenmez.
İKİZLER BURCU (21 Mayıs-2O Haziran)
Gezegeni : Merkür
Grubu : Hava (Pozitif)
Cinsiyeti : Erkek
Özelliği : Sevgi gücü
İdeali : Başarı
Arzusu : Taktir görmek
Yetenekleri : İletişimde usta
Renkleri : Sarı, Gri, Açık mavi
Çiçekler : Çiğdem, Papatya,Lale
Kokuları : Yasemin, Lavanta
Günleri : Çarşamba
Sayıları : 4,5,28
Taşları : Akik, İnci
İkizler burcu insanı yetenekleri ve dikkat çeken konuşmaları ile tanınır. Yeni şeylerle uğraşmak ve ilgilenmek ikizler burcu insanının hayat felsefesidir. Zekalarını kullanarak karşılarındaki insanı konuşmaları ile kolayca etkilerler. Konuşmaları hızlı olsa da kelimeleri tane tane vurgulayarak konuşurlar. Çevrelerindeki arkadaş ve dostlarını mutlu edip, eğlendirmekten büyük keyif alırlar. Gülmek ve güldürmekten çok hoşlanırlar.
Bir ortamda bütün ilginin üzerlerine çekilmesi onlara büyük zevk verir. Mizah ve espri anlayışları oldukça gelişmiştir. Gelişmiş zekaları, anlamlı ve iyi konuşmaları, güler yüzleri ile bir ortamda kişilerin ilgisini kolayca çekebilirler. Çevrelerindeki insanları iyi analiz ederler. Onların kişiliklerini, tavırlarını ve zayıf noktalarını kolayca anlarlar. İkizler burcu insanı fiziksel olarak genellikle uzun boyludur ve düzgün bir vücuda sahiptir. Çekici fizikleri ile kolayca fark edilebilir bir yapıları vardır. Gözleri keskindir.
YENGEÇ BURCU (21 Haziran-22 Temmuz)
Gezegeni : Ay
Grubu : Su (Negatif)
Cinsiyeti : Dişi
Özelliği : Sadakat
İdeali : Yükselmek
Arzusu : Maddi güven
Yetenekleri : Sanatçı ruhlu
Renkleri : Beyaz, Gümüş, Kahve
Çiçekleri : Nilüfer, Zambak
Kokuları : Müge, Leylak
Günleri : Pazartesi
Sayıları : 2, 3, 23
Taşları : Yeşim, Ay taşı
Yengeç burcu insanı merhametli ve şefkatli oluşu ile tanınır. Çocukluk anıları önemlidir. Ailesine çok fazla önem verir ve onlarla huzurlu ve mutlu olurlar. Sevdikleri insanlar için ellerinden geleni yaparlar. Parasal konular, kendilerini güvende hissetmek ve rahat bir yaşam için önemlidir. Bu uğurda en zor işlerde bile hiç zorlanmadan çalışabilirler. Lüks yaşantıya düşkün değildirler. Kazançlarını kendi hayatlarını güçlendirmek için kullanırlar.
Bu yüzden yengeç burcu insanı genellikle hırslı olur. Yengeç burcu insanının hayatında dostluk ve arkadaşlıkların yeri büyüktür, güvenebileceği, duygularını rahatça paylaşabileceği arkadaşlıklara ihtiyaç duyarlar. Yengeçler size güvendiklerinde romantik ve duygu yüklü dünyalarını sizinle kolayca paylaşabilirler. Çevrelerinde barışçı özellikleri ile dikkat çekerler. Ay’ın etkisinde olan yengeç burcu insanı, duygusal ve psikolojik olarak çok kolay etkilenebilen bir yapıdadır.
ASLAN BURCU (23 Temmuz-23 Ağustos)
Gezegeni : Güneş
Grubu : Ateş (Pozitif)
Cinsiyeti : Erkek
Özelliği : Cömert
İdeali : Başarı
Arzusu : Zirveye çıkmak
Yetenekleri : Plan kurma
Renkleri : Koyu sarı, Turuncu
Çiçekleri : Kırmızı gül, Sarı krizantem, Orkide
Kokuları : Misk, Portakal çiçeği, Gül
Günleri : Pazar
Sayıları : 1, 4, 9, 27
Taşları : Sarı safir, Sarı elmas, Kehribar
Aslan burcu insanları güçlü yapıları ile tanınırlar. Dünya onların sahnesi gibidir. Gelişmiş taklit yeteneği vardır. Konuşmaktan çok hoşlanırlar. Güzel ve ilgi çekici konuşmaları ile çevrelerinde büyük bir dinleyici kitlesi oluşturabilirler. Aslan burcu insanı toplantı ve konuşmaların merkezinde olmaktan büyük mutluluk duyar ve bunu kolayca başarabilirler. Herkese yardımcı olmak, onları korumak ister. Çevresindeki insanları ne kadar iyi olduklarını göstermek için çabalarlar. Kendilerine çok fazla güvenirler ve hayatta en iyisini başarmak için çalışırlar. Aslanlar parasal konularda ise lüks yaşama düşkünlükleri ile tanınırlar. Her şeyin en iyisini elde etmek, lüks bir hayat sürmek için uğraşırlar.
Kazançlarını bu uğurda kolayca harcayabilirler. Pahalı mücevherler, lüks kıyafetler, gösterişli mekanlar aslanların her zaman ilgisini çeker. Sosyal yaşantıları çok fazla gelişmiştir. Sürekli bir macera içerisindedirler. Eğlenceli yaşam, gece hayatı, bitmek bilmeyen partiler ve gösteri dünyası tam da aslan burcu insanına göredir. Aslanlar günlük hayatta çok fazla hareketli oldukları için sağlıklarına gereğinden fazla dikkat etmeleri gerekebilir. Güzel ve etkili konuşmaları sayesinde sizi ilk karşılaşmanızda bile kolayca etkileyebilme kabiliyetine sahiptirler.
BAŞAK BURCU (24 Ağustos-23 Eylül )
Gezegeni : Merkür
Grubu : Toprak,(Negatif)
Cinsiyeti : Dişi
Özelliği : Disiplinli
ideali : Başarı
Arzusu : İtibar görmek
Yetenekleri : Proje üretmek
Renkleri : Açık sarı, Açık mavi
Çiçekleri : Açelya, Lavanta çiçeği, Mimoza
Kokuları : Leylak, Limon çiçeği, Beyaz sardunya
Günleri : Çarşamba
Sayıları : 5, 10, 45
Taşları : Koyu mavi safir
Başak insanları pratik, sorumluluk sahibi ve becerikli yapıları ile tanınırlar. Hayatlarında her şey planlı ve bir düzen içerisindedir. Hedeflerini bir plana yayıp, o doğrultuda çalışabilecek bir yapıdadırlar. Onlar için çalışmak önemlidir. Mantıklarına göre hareket etmeyi severler. Zodyak içerisinde sorumluluklarının en çok farkında olan burç başak burcudur. Başakların ev hayatları, işi, hemen hemen yaşamlarındaki her şey bir düzen içerisinde olmalıdır.
Şehir hayatında yaşamayı severler ve insanlarla birlikte yaşayabilmeleri için konulan kurallara harfiyen uyarlar. Başak burcu insanı genellikle dürüsttür. İyi bir ahlaka ve insan sevgisine sahip olurlar. Yaşamları boyunca çıtayı hep yüksekte tutup mükemmeli aramak için uğraşırlar. Mantıklı, disiplinli ve sabırlı davranışları ile tüm zorlukların üstesinden kolayca gelebilirler.
Sahip oldukları zeka sayesinde espri anlayışları da çok fazla gelişmiştir. Başak burcu insanı için para, ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için gerekli olan bir araçtır. Lüks yaşama, pahalı ve gösterişli şeylere düşkün değildir. Çalışkan olsalar da amaçları çok para kazanmak değildir. Tutumluluk konusunda çevresine paylaştığı fikirler sıkıcı olsa da başakların asıl amacı bu konuda insanlara yardımcı olmaktır. Başaklar parasını mantıklı bulduğu şeyler için harcarlar. Ucuz diye bir ürünü almak yerine, ihtiyaçları olduğu için en iyisini almayı tercih ederler. Başaklar için özgürlükleri önemlidir. Başaklar gözleri ile insanları kolayca etkileyebilirler. Genellikle bakımlı ve titiz olurlar.
TERAZİ BURCU (24 Eylül-23 Ekim)
Gezegeni : Venüs
Grubu : Hava,(Pozitif )
Cinsiyeti : Erkek
Özelliği : Saygılı
İdeali : Şöhret
Arzusu : Değerinin anlaşılması
Yetenekleri : Güzel sanatlar
Renkleri : Pembe, Açık yeşil
Çiçekleri : Pembe gül, Krizantem
Kokuları : Gardenya, Yasemin, Gül
Günleri : Cuma
Sayıları : 1, 6, 22
Taşları : Opal, Pembe kuvars
Terazi burcu insanı yaşamı boyunca huzuru bulmak için uğraşır. Teraziler için yaşam, paylaşım, uyumlu olmak, güzellik ve aşk demektir. Onlar için hayatta denge oldukça önemlidir. Fikirleri ile duyguları arasında bir uyum sağlayabilirse huzurlu olur. Gülmeyi, eğlenmeyi, hayatında değişiklik yapmayı çok sever. Güzellik ve aşkın gezegeni Venüs tarafından yönetilen Terazi burcu insanının etrafına neşe saçan bir tarafı vardır. Diğer burçlar arasında imrendirici güzellikleriyle dikkat çekerler. Her zaman bakımlı ve güzel giyinirler.
Sosyal hayatları oldukça gelişmiştir. Ayrıca teraziler iyi bir ev sahibidirler. Onların evini ziyaret ettiğinizde huzurlu yaşamak için oluşturdukları ortamı çok kısa sür
AKREP BURCU (24 Ekim-22 Kasım )
Gezegeni : Mars, Plüton
Grubu : Su (Negatif )
Cinsiyeti : Dişi
Özelliği : Kararlılık
İdeali : Zenginlik
Arzusu : Güven duyacağı bir ortam
Yetenekleri : Her alanda başarılı
Renkleri : Kırmızı, Siyah
Çiçekleri : Karanfil, Hanımeli
Kokuları : Manolya, Misk Amber
Günleri : Salı
Sayıları : 8, 9, 28
Taşları : Topaz, Lal(Granat)
Akrepler tutkulu ve zekaları gelişmiş insanlardır. Derin duyguları vardır. Onlar tutku ile derinliklerin içinde gerçekleri ararlar. Genellikle yaşadıkları duygusal olayları kolay kolay unutmaz, en ince detaylara kadar hatırlarlar. Yaşadıkları deneyimleri, onlara karşı yapılan her davranışı hafızalarına derinlemesine işlerler.
Akrep burcu insanının karizmatik bir yapısı ve ilgi çeken bir çekiciliği vardır. Akrepler hayatı benimsedikleri ölçüde başarılıdırlar. Genellikle kendi işlerini yapmak isteseler de başkaları için de uyumlu bir şekilde çalışabilirler. Hayatta karşılaştıkları başarısızlıklar onları pek fazla derinden etkilemez. Hırsları sayesinde yaşanan başarısızlıktan ders alıp kısa sürede toparlanırlar. Akrepler çok fazla konuşmaktan hoşlanan insanlar değildirler. Bilmedikleri bir konuda kolay kolay fikir yürütüp yorum yapmazlar.
Akrep iyi bir dinleyicidir. Öğrendiklerini pekiştirip, bu doğrultuda yorum yapmayı tercih eder. Akrep burcu insanını bakışlarından tanımanız çok kolaydır. Çok çekici gözleri vardır. Hastalandıkları zaman ise genellikle sabırsız olurlar. İradeleri güçlüdür, acılara dayanma güçleri yüksektir.
YAY BURCU (23 Kasım-21 Aralık)
Gezegeni : Jüpiter
Grubu : Ateş (Pozitif)
Cinsiyeti : Erkek
Özelliği : Canlılık
İdeali : Ün yapmak
Arzusu : Gezip, görmek
Yetenekleri : Yazar, Edebiyatı kuvvetli
Renkleri : Bordo, Mor, Mavi
Çiçekleri : Leylak, Mor menekşe, Lale
Kokuları : Kırmızı gül, Nergis, Zambak
Günleri : Perşembe
Sayıları : 3, 5, 25
Taşları : Topaz, Firuze
Yay burcu insanı enerjik, neşeli ve heyecanlı özelliklere sahiptir. Ruhları küçük bir çocuğun ruhu kadar saf ve temizdir. Onlar genellikle içgüdüleri ile hareket etmeyi severler. Yaylar dürüst ve iyi niyetlidirler. Herkesten fazla özgür olma istekleri vardır. Hayatı rutin bir şekilde yaşamak onlara göre değildir. Yeni yerler keşfetmek, yeni diller öğrenmek ve farklı kültürleri tanımak yayların hobileri gibidir. Seyahat etmeyi de çok severler. Devamlı geleceğe bakarlar. Yerlerinde duramayan bir yapıları vardır. Yaylar sahip oldukları ile yetinen tipler değildir. Hayatta risk almayı severler ve umutlarını kolay
kolay kaybetmezler. Hayata karşı olumlu bakışları sayesinde düştükleri yerden kalkmaları çok fazla zaman almaz. Yayların idealist yapıları onların başka inançları keşfetmesini, başka kültürleri tanımasını sağlar. Yay burcu insanının toplum ve ahlak kurallarını sorgulayan bir yapısı vardır. Her zaman güler yüzlü oluşları ile yay burcu insanı toplum içerisinde kolay fark edilir.
OĞLAK BURCU ( 22 Aralık-2O Ocak)
Gezegeni : Satürn
Grubu : Toprak (Negatif )
Cinsiyeti : Dişi
Özelliği : İnatçı
İdeali : Yükselmek
Arzusu : Yönetmek
Yetenekleri : Ekonomi ve Finans konuları
Renkleri : Mavi, Yeşil
Çiçekleri : Kırmızı karanfil, Kamelya
Kokuları : Funda, Kamelya, Kır çiçekleri
Günleri : Cumartesi
Sayıları : 6, 8, 13, 36
Taşları : Akik, Kehribar
Oğlak burcu insanı güvenilir, tutucu ve ciddi olması ile tanınır. Oğlaklar hayatlarını bir düzen içerisinde geçirmekten büyük zevk alırlar. Güvenilirlik ve dürüstlük oğlak burcu insanı için oldukça önemlidir. Uzun vadeli planlar ile hedeflerine emin adımlarla ilerleyen bir yapıları vardır ve bunun için ellerinden geleni yaparlar. Oldukça sabırlı ve dikkatlidirler. Onlar işlerine çok fazla önem verirler. Oğlak burcu insanının dışarıdan bakıldığında oldukça ciddi görünen bir yapısı vardır. Her zaman sorumluluklarının farkındadırlar, karşılaştıkları zor bir durumda pes etmezler.
Hayatın kurallarını benimserler ve geleneklerine bağlıdırlar. Oğlak burcu insanı için güven duygusu çok önemlidir. Hatta neredeyse güven konusu onlar için bir tutku halini almıştır. Duygusal bir yapıları vardır. Genellikle akıllı ve mantıklı insanlar ile arkadaşlık kurmak isterler. Oğlaklar dışarıdan bakıldığında ciddi görünseler de arkadaş ve dostlarına karşı oldukça sıcak kalpli ve yardımsever insanlardır. Genellikle para kazanma konusunda oldukça başarılı olurlar. Gereksiz yere harcama yapmaktan kaçınırlar. Tutumludurlar ve kazançları ile ileriye dönük planlar yaparlar. Kendinden emin tavırlarıyla herkesin dikkatini çekerler.
KOVA BURCU (21 Ocak-18 Şubat)
Gezegeni : Uranüs
Grubu : Hava (Pozitif)
Cinsiyeti : Erkek
Özelliği : Etkili konuşma
İdeali : İlerlemek
Arzusu : Yardım
Yetenekleri : Teknoloji konuları
Renkleri : Koyu Mavi, Lacivert, Ara renkler
Çiçekleri : Menekşe, Kasımpatı
Kokuları : Yasemin, Violet
Günleri : Pazar
Sayıları : 4, 8, 22
Taşları : Oltu, Yeşim
Kova burcu insanı dahi, özgürlüklerine çok düşkün, düşünceleri yaşadıkları zamanın ötesinde sezgisel ve mantıklıdır. Dil, din, ırk ayrımı yapmadan herkesin eşit şartlar altında yaşamasını isterler. Kovalar insanlık adına bir şeyler yapmaktan büyük zevk alırlar. Kendi rahatlarını düşünmeden inandıkları, doğru bildikleri uğruna elinden gelen her şeyi yaparlar. Farklı kültürler ile ilgilenmekten, eski medeniyetleri incelemekten çok hoşlanırlar. Birden fazla konu ile aynı anda ilgilenebilme özellikleri vardır. Genel olarak kova burcu insanı entellektüeldir.
Hayatları boyunca her şeyi deneyip, tecrübe etmek isterler. Bunu yaparken eğlenmekten de geri kalmazlar. Kovalar yarınların insanıdırlar. Onları bugün ne olduğu pek fazla ilgilendirmez. Çevresindeki insanları pek fazla sorgulamazlar. Bencil değildirler, sevecen tavırları ile toplumda kolayca fark edilirler. Kovalar genellikle fikirlerini ve düşüncelerini eyleme dönüştürdüklerinde mutlu olurlar. Ekip çalışmasından zevk alırlar. Sağlıklarına çok fazla önem verirler. Elektronik eşyalara karşı da ilgili olan kovalar, yeni çıkan ürünleri takip etmekten hoşlanırlar.
BALIK BURCU (19 Şubat-2O Mart )
Gezegeni : Neptün
Grubu : Su (Negatif)
Cinsiyeti : Dişi
Özelliği : Yardım sever
İdeali : Rahat etmek
Arzusu : Dünyayı dolaşmak
Yetenekleri : Sanatsal alanlarda yaratıcı
Renkleri : Mavi, Gümüş, Gri
Çiçekleri : Yasemin, Beyaz gül
Kokuları : Zambak, İnci çiçeği
Günleri : Perşembe
Sayıları : 1, 7, 23
Taşları : Ametis, İnci
Balık burcu insanları merhametli, sabırlı ve duyarlı olmaları ile tanınırlar. Balıklar sadık, dürüst ve vicdan sahibi insanlardır. Her ortama kolayca uyum sağlayabilirler. Çevresel etkenlerden en kolay etkilenen burç balık burcudur. Balık burcu insanı oldukça neşeli ve eğlenmeyi seven bir yapıdadır. İnsanları kolayca etkileyip, inandırabilirler. Kendisine ait bir dünyası vardır. Çoğu zamanını kendi oluşturduğu bu hayal dünyasında geçirir Balık burcu insanının eli çok açıktır. Duygusal ve merhametli olmaları nedeniyle çevrelerindeki herkese yardım etmek isterler. Bu sebeple paralarını kolayca harcayabilirler. Oldukça duygusal, hassas ve romantik insanlardır. Balık burcu insanının oldukça güçlü bir altıncı hissi vardır. Gelişmiş sezgileri sayesinde mistik konulara, felsefeye ve dine karşı inanılmaz ilgileri vardır. Arkadaşlık duyguları onlar için çok önemlidir. Birisine değer verdiklerinde o kişi için her şeyi yapabilirler.
|
|
|
BURÇLARIN GÜN VE GECELERİ |
Yazar: EvrimBilge - 04-12-2017, Saat: 11:12 - Forum: Astroloji
- Yorum Yok
|
 |
burclaringunvegeceleriKoç:Burcunuzun uğurlu günü Salı günüdür,gecesi ise Cuma gecesidir.Bu gün performansınızın güçlü olduğu daha atak ve cesur davranışlarda olabilir, kendinizi başkalarına kabul ettirmede güçlü bir özellik sergileyebilirsiniz.
Boğa:Burcunuzun uğurlu günü Cuma,gecesi Pazartesidir.Bu gün kendinizi güvenceye almak istediğiniz konularda daha rahat hareket edebilir ve yatırımlarınız konusunda daha şanslı olabilirsiniz.
İkizler:Burcunuz için uğurlu kabul edilen gün Çarşamba günü,gecesi Pazar gecesidir. Bu günlerde çevrenizle daha hızlı ve rahat iletişim kurabilir, öğrenmek istediğiniz konularla ilgili çok daha çabuk sonuç alabilirsiniz.
Yengeç:Burcunuzun uğurlu günü Pazartesi,gecesi Salı’dır.Bu günlerde,eviniz ve ailenizle ilgili meseleleri çok daha kolay halledebilir ve yaptığınız çalışmalarla kendinizi ve ailenizi güvencede hissedebilirsiniz.
Aslan azar günü ve gecesi Aslanlar için uğurludur. Pazar günleri yeteneklerinizi ortaya çıkartabileceğiniz çalışmalar içinde olabilir ve alacağınız sonuçlarla herkesin övgü ve takdirini kazanabilirsiniz.
Başak:Sizin için en olumlu gün Cuma,geceniz Çarşamba’dır.Cuma günleri yapacağınız dikkat gerektiren detaylı araştırmalardan güzel sonuçlar alabilir ve mükemmel anlaşmalar yapabilirsiniz.
Terazi:Burcunuz için en uğurlu gün ve gecesi Cuma’dır. Cuma günleri bulunacağınız sosyal ortamlarda son derece başarılı ilişkiler kurabilir etkin konuşmalarınızla çevrenizi etkileyebilirsiniz.
Akrep:Cumartesi günü en olumlu günü, gecesi ise Perşembe’dir.Bu günlerde başkalarını etkilemek ve gücünüzü kanıtlamak istediğiniz tüm konularda başarılı çalışmalar yapabilirsiniz.
Yay:Sizin uğurlu gününüz Perşembe, geceniz Cumartesi’dir. Kendinizi geliştirmek, inançlarınızı sağlamlaştırmak, araştırmalarınızı ve kaynaklarınızı büyütmek istediğiniz her türlü çalışmada Perşembe gününü tercih edebilirsiniz.
Oğlak:Burcunuzun uğurlu günü Cumartesi, gecesi Pazar’dır. Bu günlerde, sizi hedefinize ulaştıracak çalışmalar yapabilir, güçlü iradenizle başarılı sonuçlar alabilirsiniz.
Kova azartesi günü burcunuzun uğurlu günüdür. Gecesi ise Çarşamba’dır. Bu günlerde yapacağınız organizasyonlarda ve geleceğinizle ilgili çalışmalarda üstün başarılar sergileyebilirsiniz.
Balık:Burcunuzun en şanslı günü Perşembe günüdür, gecesi ise Cuma gecesidir. Hayallerinize kavuşmak için Perşembe günleri harekete geçebilir ve yapacağınız çalışmalarda şansın sizden yana olmasıyla başarılara imzalar atabilirsiniz.
BURÇLARIN GÜN VE GECELERİ
KOÇ BURCUNUN GÜNÜ : SALI GECESİ : CUMA
BOĞA BURCUNUN GÜNÜ : CUMA GECESİ : PAZARTESİ
İKİZLER BURCUNUN GÜNÜ : ÇARŞAMBA GECESİ : PAZAR
YENGEÇ BURCUNUN GÜNÜ : PAZARTESİ GECESİ : SALI
ASLAN BURCUNUN GÜNÜ : PAZAR GECESİ : PAZAR
BAŞAK BURCUNUN GÜNÜ : CUMA GECESİ : ÇARŞAMBA
TERAZİ BURCUNUN GÜNÜ : CUMA GECESI : CUMA
AKREP BURCUNUN GÜNÜ : CUMARTESİ GECESİ : PERŞEMBE
YAY BURCUNUN GÜNÜ : PERŞEMBE GECESİ : CUMARTESİ
OĞLAK BURCUNUN GÜNÜ : CUMARTESİ GECESİ : PAZAR
KOVA BURCUNUN GÜNÜ : PAZARTESİ GECESİ : ÇARŞAMBA
BALIK BURCUNUN GÜNÜ : PERŞEMBE GECESİ : CUMA
|
|
|
BURÇLARIN BİTKİLERİ |
Yazar: EvrimBilge - 04-12-2017, Saat: 11:07 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Burçlarımızın kendisini iyi hissettirdiği pek çok bitkisi olduğunu bilirsek bize yardımcı olacak yapı taşlarımızla birlikte mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir hayata kapılarımızı açmış oluruz. Her burcun pek çok şifalı bitkilerinden 1 tanesini listemizde açıklamalı olarak nelere iyi geldiğine bakalım.
KOÇ BURCU (21 Mart – 20 Nisan )
Isırgan Otu : Romatizmaya ve kansere karşı koruyucu etkisi vardır.
BOĞA BURCU (21 Nisan -20 Mayıs )
Kuşkuş Otu : Diş eti kanamalarına, varis ve hemoroite faydalıdır. Cildin yaşlanmasını önler.
İKİZLER BURCU (21 Mayıs -2O Haziran )
Yabani Sarımsak : Deri hastalıklarına,sindirim ve yüksek tansiyona iyi geldiği bilinmelidir.
YENGEÇ BURCU (21 Haziran-22 Temmuz )
Dere Otu : Su ve tuz dengesini sağlar.Sindirim problemlerine iyi gelmektedir.
ASLAN BURCU (23 Temmuz -23 Ağustos )
Ebegümeci : Öksürük, kabızlık, bronşit tedavisinde kullanılır.
BAŞAK BURCU (24 Ağustos -23 Eylül )
Altın Başak : Böbrek, bağırsak hastalarında ve kanamalarına iyi gelmektedir.
TERAZİ BURCU (24 Eylül -23 Ekim )
Eğrelti Otu : Yatıştırıcı etkisi vardır.
AKREP BURCU (24 Ekim -22 Kasım )
Gece Sefası : Kan temizleyici ve ağrı gidericidir.
YAY BURCU (23 Kasım -21 Aralık )
Çuha ve Ökse Otu : Çuha yağ eritmeyi hızlandırır. Ökse otu ise pankreası korur ve güçlendirir
OĞLAK BURCU (22 Aralık 2O Ocak)
Sarı Kantoron : Romatizma, siyatik,ishal ve uykusuzluğa iyi gelmektedir.
KOVA BURCU ( 21 Ocak -18 Şubat )
Temre Otu : Kanı temizler, sulandırır ve göz rahatsızlıklarına birebirdir.
BALIK BURCU (19 Şubat -2O Mart )
Karahindiba Otu : Ödem ve ayak sızılarına iyi gelmektedir.
|
|
|
Meleklerin işaretlerini fark etmek… |
Yazar: Emka - 02-12-2017, Saat: 22:33 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
“Melek” kelime anlamı olarak Allah’ın mesaj vereni demek… Doğal olarak da melekler bize aslında bıkmadan, usanmadan sıcacık sevgi mesajlarını iletir, bizim için en hayırlı yolu kulağımıza fısıldar. Peki ama biz o mesajları fark edebiliyor muyuz?
Aslında günlük hayatın koşuşturmasında belki de en önemli şey bir anlığına durup “her şeyin yolunda olduğunu duymak” ya da “bu konuda bir mucize bekle!” mesajını alabilmek… Bunun için de bir parça da olsa “antenlerimizi” açmak ve etrafımızdakilerin farkına varmamız gerekiyor.
Gelin bugün milat olsun deyin ve bundan sonra karşınıza çıkan “işaretleri” fark edin!
İŞTE MELEKLERİN İŞARETLERİ…
Bulutlar
Kazara başınızı kaldırıp gökyüzünde melek şeklinde bir bulut gördünüzse, hayır uydurmuyorsunuz, melekleriniz sizi selamlıyorlar. Melek şeklinde bulutlar, meleklerin en hoş işaretlerinden biridir.
Tüyler
Çoğumuz melekleri kocaman kanatlarıyla hayal ettiğimizden, farklı renklerde melek tüyleri, meleklerin önümüze belki de en sık çıkardığı işaretlerden. Bazen farklı renklerde tüyler çıkıveriyor karşımıza… Melek tüylerinin renklerini yorumlamanın en güzel yolu kendi içsel rehberliğinizi kullanmaktır. Gri renk bana bilgeliği çağrıştırır, siyah yaratmayı, pembe sevgiyi… Bu konuda ilk içinize doğan mesaj ya da his doğrudur, güvenin.
Gökkuşakları
İstisnasız her zaman bizi gülümseten gökkuşakları, sadece gökyüzündeki harika görüntüleriyle sınırlı değildir. Bir bardak suyun içinde görünen gökkuşağı, bir yol tabelasında ya da çiçekler sulanırken oluşan gökkuşağı da meleklerinizin göz kırpması olabilir.
Metal paralar
Sanki en çok da parayla ilgili anlarda, “Bereket sana geliyor merak etme” demek için önümüze geliyor o güzel bozuk paralar. “Allah’ın sınırsız bereketi sana akıyor, kollarını aç, buna inan!” diyor melekler sanki önümüze paraları çıkarırken. Eğilin ve alın onları, bir kuruş bile olsa. Her seferinde de, “Evet, o müthiş bereket bana akıyor ve ben o bereketi alıyorum artık, çok şükür!” deyin.
Ayrıca, bulduğunuz paraların üstündeki resimlere de dikkat edin, onlar da bazen bir mesajdır bize. Bu resimlerle ilgili içinize ilk doğan hisse ya da düşünceye güvenin, egonuzun, “Yok canım, sen de!” demesine de kulak asmayın. “UYDURUYORUM” diyen sese dikkat! İçinizden bir ses, işaretler önünüze çıktıkça “uyduruyorum” diyecektir veya bu sadece “algıda seçicilik”. Bu da çok doğal. İçimizde iki ses var çünkü; biri meleklerin sesi, öteki de “öteki ses”! Hangi sesi dinleyeceğinizi siz seçeceksiniz.
Tavsiyem, siz gün içinde sadece tarafsız bir gözlemci gibi gelen işaretleri fark etmeye devam edin. Bir süre sonra “Artık bu kadarı da tesadüf olamaz” dediğiniz bir an gelecektir.
Sayılar
Son olarak melekler, sayıları kullanarak da mesaj verir bizlere. Aniden önünüze geçen bir arabaya kızarken, gözünüzün önünde sanki büyüyüveren plakasını fark ettiğinizde gülümseyiveriyorsanız eğer, melekleriniz başardı demektir. Size plakadaki sayılarla mesajlarını ilettiler. Bu bana çok oluyor. İstanbul trafiğinde tam tepem atacakken, aniden önüme geçen aracın plakasındaki mesajı fark edip gülümsüyorum. Sanırım meleklerim benimle şakalaşmayı seviyor.
İŞTE SAYILARIN ANLAMLARI:
1: ‘Düşüncelerine dikkat et çünkü şu anda düşüncelerinle yaratıyorsun’ demek.
2’li sayılar -22.22 ya da 222 gibi- ‘meleklerin senin yanında’ demek. Onların sizi selamlamasının ya da size destek olduklarını söylemelerinin bir başka yolu 2 sayısıdır.
3’lü sayılar ise aydınlanmış üstatların sizinle olduğu, sizinle çalıştığı anlamına gelir. Buda, Mevlana, Meryem Ana gibi…
4’lü sayılar, ‘bu işi meleklerine bırak, biz hallediyoruz’ demek. İçinizi rahat tutun ve o işin en usta ellerde olduğunu bilin.
5’li sayılar -555 gibi ‘doğru yoldasın, bu yaptığını yapmaya devam et’ demek. Güzel bir değişim geliyor. Yani melekleriniz yürüdüğünüz yolu destekliyorlar.
6’lı sayılar -666 gibi ‘bırak bizlere, bırak Allah halletsin’ demek. 666’nın 444’ten farkı şu: 6 sayısı ile melekleriniz bilmenizi istiyorlar ki, sizin o konudaki endişeniz veya ‘acaba olacak mı, ne zaman olacak’ gibi tasalarınız, olayı ters yönde etkiliyor.
7; benim görmeyi en sevdiğim sayılardan biri. ‘Bir mucize bekle’ demek çünkü.
8; ‘bereket sana geliyor’ demek. Her anlamda bereket olabilir bu, özellikle de finansal anlamda.
9; ‘hayatının amacı üzerinde çalış’ demek. Sizin ve yakın çevrenizin dışında bir alanda, başkalarının iyiliğine yönelik bir konuda…
0; ‘Allah seni seviyor’ demek. Kendinize, yaptıklarınıza güvenmeniz gerektiğinde karşınıza çıkabilir bu sayı.
Eğer bu sayılardan birkaçını birlikte görüyorsanız, mesajları birleştirin ve en önemlisi, içgüdülerinize güvenin. O mesaj hakkında ilk aklınıza gelen şey doğrudur.
Melek işaretlerini anlamak için en önemli şey, işaretleri hatırlayıp gün içinde neler yaşadığınıza dikkat etmektir. Her geçen gün işaretleri daha kolay fark edecek, size gelen mesajları daha net alacak, gülümseyerek gününüze devam edeceksiniz. Ne mutlu size ve meleklerinize!
Beki İkala Erikli
Pozitif Dergisi 2015/01
|
|
|
İnsanın kullanım kılavuzu Human Design |
Yazar: Emka - 02-12-2017, Saat: 22:28 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Hayatta kendiniz olarak yol almak için neler yapabileceğinizi, koşullandırmalardan nasıl arına bileceğinizi, hem kendinizi daha çok sevip hem de insanlarla daha iyi anlaşabilmenin yollarını anlatan bir kullanım kılavuzunuz olsun istemez misiniz?
Yazı: Yaprak ÇETİNKAYA
Human Design ya da İnsan Tasarımı… Size sizi anlatıyor ve bunu, alt yapısında Iching, Kabala, astroloji ve genetiği barındıran bir mekanizma ile doğum tarihinizi, saatinizi ve doğum yerinizi kullanarak yapıyor. Doğum saatinizi ne kadar net biliyorsanız sistem size o kadar sağlıklı sonuç veriyor. Siz bu çalışmanın sonunda ortaya çıkan sonuçlara göre yani “tasarımınıza uygun” olarak yaşamaya başladığınızda hem siz, hem ilişkileriniz hem de hayatınız bambaşka oluyor. Bu bir mucize değil; size bundan sonra hayatında hiçbir sorun, sıkıntı olmayacak demiyor, bundan sonra ne olursa olsun “Ya sen engelleri fark etmeyeceksin ya da onlara takılmadan, onların çevresinden dolaşarak geçeceksin ve olaylar seni eskisi gibi yıkmayacak” diyor. Peki bunu nasıl söyleyebiliyor? Türkiye’deki sistemden yetişmiş az sayıdaki “Dizaynınızı Yaşama” rehberlerinden olan Ayşe Tekbaş’a İnsan Tasarımı sisteminin detaylarını sorduk. İtiraf etmeliyiz ki ilk bakışta önümüze gelen tablolar, rakamlar, renkler ve terimler bizi korkuttu. Bu işin eğitiminin üç buçuk yıl sürdüğünü ve her dönem arasında sınavlar yapıldığını öğrendiğimizde ise korkmakta haklı olduğumuzu anladık. Ayşe Tekbaş bu detaylı eğitimin önemli bir bölümünü tamamlamış, şu anda Dizaynınızı Yaşama Rehberi -Kariyer Analizi -Küçük Şirket Danışmanı olarak çalışıyor, analistlik eğitimi ise devam ediyor. Tekbaş’ın bize gösterdiği tablolarda ilk dikkatimizi çekenler şöyle: Bir insan bedeni çizimi üzerinde farklı renklerde merkez denilen kareler, üçgenler, bunlar arasında kimi renkli kimi beyaz yollar var. Kağıdın alt bölümünde ise tip, profil, tanım, iç otorite, strateji, öz olmayan tema ve imza gibi başlıklar ile yanlarında açıklamalar yer alıyor. Aslında konunun o kadar karmaşık olmadığını, bu sistemde önce tipinizi bilmeniz gerektiğini, anahtar kelimelerin ise “Strateji” ve “Otorite” olduğunu belirten Ayşe Tekbaş tüm sorularımızı yanıtladı.

İnsan Tasarımı nedir, bize anlatır mısınız?
İnsanın kullanım kılavuzu diyebiliriz. Her insanın kendine özel bir tasarımı var ve bunu yaşamak için dünyaya geliyor. Ortaya çıkan tablonuz sizin okulunuz, tabloda tanımsız olan beyaz alanlar ise almanız gereken dersler diyebiliriz. Bu sistemi kullanmamızın amacı ise insanın kendine has tasarımını yaşamasını engelleyen faktörleri ortadan kaldırmak. Daha anne karnındayken annemizden, çevreden, gezegenlerden aldığımız koşullandırmalar nedeniyle sürekli olmadığımız halde yaşamaya programlanıyoruz. Her bireyin “tanımsız alanları”nı çevresinden aldığı koşullandırmalar nedeniyle otomatik olarak yaşamaya çalıştıklarını ifade ediyor. İnsan Tasarımı’nın amacı bu koşullandırmaların ne olduğunu bilmek ve onlardan nasıl uzaklaşabileceğimizi göstermek… Tabloyu okumayı bilen için sizin yaşamınızı, özünüzü, sizi ifade ediyor. Ne zaman öz olmayan davranışlardan uzaklaşabileceğinizi, hangi davranışların öz olmayan davranışlar olduğunu, nerelerde sıkıntı yaşayabileceğinizi, nelere yeteneğiniz olduğunu katman katman içeriyor. Karışık gözükse de basit ama bir o kadar da derin…
Bu kadar çok bilgi insanı ürkütüyor. Derinleşmek şart mı?
Hayır, değil… Sadece tabloda ortaya çıkan “stratejinizi” ve “otoritenizi” hayatınıza entegre ettiğiniz zaman, zihninizin öz olmayan davranışı nereden kurgulayıp, sizi nasıl yönlendirdiğini fark edip bunları hayatınızdan çıkardığınız zaman değişim zaten başlıyor. Hem de akla hayale sığmayacak şekilde… Birkaç sene sonra geriye bakınca “Ben nasıl yapmışım bunları” diyecek kadar…
Öz olmayan davranışlar derken neyi kastediyorsunuz?
Tasarımınıza uygun yaşadığınızda sergilediğiniz davranışlara “öz”; uygun yaşamadığınız zamanki davranışlara ise “öz olmayan davranış” deniliyor. Öz olmayan davranış zihnin bizi özden uzaklaştırmak için sergilediği davranışlar… Öz olmayan davranış yaşadığımızda kendimizden uzaklaşıyoruz ve kendimize saygımız da azalıyor. Hayatımızda sürekli uğraş içinde oluyoruz ama bütünü hissetmediğimiz için gitmek, varmak istediğimiz yeri netleştiremiyoruz ve oraya varamıyoruz.
Tasarımınızı kavrayınca hayatınızı bir film gibi seyretmeye başlıyorsunuz.Hangi olayın neden olduğunu,ne zaman kendiniz olup olmadığınızı fark ediyorsunuz ve böylece kendinizi suçlamayı değil sevmeyi öğreniyorsunuz.
Bu davranışlar bize ne yapıyor?
Zihnimiz bizi sürekli olmadığımız bir şey olmamız için zorluyor. Aldığımız eğitimlerin çoğu bireyin ihtiyaçlarına yönelik değil, herkesi homojenleştirmeyi hedefliyor. Eleştiriye uygun olsak da olmasak da sürekli eleştiriliyoruz. Bir yarışın içinde koşuşturma halindeyiz. Tüm bunların arasında bizi biz yapan özelliklerimizi keşfedemiyoruz. Sonuç; hüsran, öfke, acı, hayal kırıklığı oluyor. Bunların karşısında yer alan duygular ise tatmin, barış, başarı, sürpriz… Şu an bulunduğunuz noktadan özünüze dönmek için kullanacağınız yöntemlerden biri de İnsan Tasarımı.
Zihnimiz bunu bize neden yapıyor?
Kötü niyeti yok. Anne karnından itibaren anneden, gezegenlerden, gıdalardan, arkadaşlardan yani her şey tarafından koşullandırıldığımız için zihin bizi bu koşullandırmalar doğrultusunda hareket ettirmeye çalışıyor. Dolayısıyla öz olmayan davranışa itiyor. Koşullandırmaları hep tablomuzda beyaz yani tanımsız olan yerlerden alıyoruz; yani biz olmadığınız yerden…
Tanımlı-tanımsız alanları açıklar mısınız?
Tablonuzda nokta atışı şeklinde sorunlarınızı ve hayat yolunda rastlayacağınız problemlerin ne olacağını görebiliyoruz. Tablonuzda beyaz gördüğünüz her şey tanımsız yani aktivasyon almadığınız yerler, renkli gördüğünüz her şey de tanımlı anlamına geliyor. Siyahlar renkliler zihniniz aracılığı ile kişiliğiniz hakkında algılayabildiğiniz özellikleriniz ve doğum anınızda aldığınız tanımdan geliyor. Kırmızılar ise doğumdan yaklaşık 88 gün önce gönderilen bilgilerden geliyor ve bilinçdışı… Zihin bu kırmızı bölgelerle kendini eşleştiremiyor. Ancak bir başkası size “Sen şöyle şöyle yapıyorsun” dediğinde fark ediyorsunuz. Örneğin siz duygusal olmadığınızı sanırsınız ama size duygusal olduğunuzu söylerler. Yani bilinçdışı olarak aldığınız duygusallık aktivasyonunu zihin sizinle örtüştüremiyordur. Tanımsız olan yerler sizin bu hayatta almanız gereken dersler… Örneğin tablonuzda baş bölgeniz tanımsız yani beyaz diyelim. O zaman siz kendinizi başkalarının dertlerine çok fazla kaptırdığınız, o sırada kendi işinizi gücünüzü bıraktığınız noktada bir süre sonra baş ağrısı çekebilirsiniz, başkalarının stresleri sizi çok gerebilir. O sırada tanımsız olan bir başka alanınız da bu durumdan etkilenip sizi zorlar çünkü tanımsız alanlar entegre çalışır. Örneğin duygusal açıdan da tanımsızsanız stresi daha fazla hissedersiniz.
Çok fazla beyaz-tanımsız alan olması kötü bir şey mi?
Herkesin olabileceği tanım 26 adet ve Iching’e göre 64 aktivasyon olasılığı inanılmaz bir boşluk gerektiriyor. Beyaz alanlar herkeste var. İnsanlar tablolarındaki boşlukları görünce nedenini soruyor ama içine girdikçe anlamaya başlıyor. Bu alanlar öz olmayan davranışların onları yakaladığı alanlar…
Bu tabloyu hayata geçirmenin yolu nedir?
Kişinin doğum bilgilerini aldıktan sonra tabloyu oluşturuyor ve yüz yüze iki-üç saat süren bir görüşme yapıyoruz. Bazı insanlar görüşme bitince “Muhteşemdi” diyor ama öğrendikleri bilgileri hayatlarına entegre etmiyor. Oysa İnsan Tasarımı’nın hayatınızda değişiklik yapması için hayatınıza dahil etmeniz gerekiyor. Nasıl ki bir vitaminin faydalarını sadece bahsederek elde edemezsiniz, sadece o vitamini vücudunuza alarak yararlanırsınız, tıpkı onun gibi… İnsan bedenindeki hücrelerin hafızaları var ve yedi yıllık süreçlerde hücreler yenileniyor, her yedi yılda bir adeta yeniden doğuyoruz. Ancak zihinde özellikle yenilenmeyen hücreler var ve oradaki bilgileri değiştirmek için farkındalığa ihtiyacımız var. Öz olmayan davranışlarınızı öğrenip yakaladıkça, “Bu davranışı şu sebepten yaptım, beni öz olmayana çekiyor” diye sık sık fark ettikçe zihniniz de değişmeye başlıyor. Kendinizi tanımaya başladıkça kendinizi sevmeye de başlıyorsunuz. Aile ilişkileriniz, arkadaş ilişkileriniz değişiyor. Gırtlak gırtlağa geleceğiniz insanlarla mutlu ilişkiler kuruyorsunuz. Örneğin tablonuzda duygusal tanımınız yoksa etrafınızda bir kişi kendini kötü hissettiğinde siz sorunun kendinizden kaynaklandığını düşünebilir, karşınızdaki kişiden çok daha kötü hissedebilirsiniz. Şöyle düşünün; sizin duygusal alanınız boş bir oda gibi. Eşya olmadığı için ses çok yankı yapıyor. Karşınızdaki kişi duygusal tanımlı ise onun odasında eşyalar var. O kişi sizin odanıza girip bağırdığı zaman ses patlama yapıyor ve siz ondan daha kötü hissediyorsunuz. Oysa o duygusal tanımlı olduğu halde sizin kadar etkilenmiyor. Kendinizle ilgili bunu fark ettiğinizde öz olmayan davranışlara girmek yerine “Bu benden kaynaklı değil, ben bir dolaşıp geleyim” deyip ortamdan uzaklaşabiliyor, enerjiyi boşaltıp geri gelebiliyorsunuz. Çok küçük detaylar gibi görünüyor ama hayatınızı tamamen değiştiriyor. Bu bir deney… Denersiniz, işinize yaramıyorsa kenara itebilirsiniz. Ama kenara iteni görmedim çünkü sistem tam nokta atışı yapıyor. Yeter ki siz karar verin ve denemeye gönüllü olun.
SİZ HANGİ TİPSİNİZ?
İnsan Tasarımı sisteminde dört ana tip bulunuyor ve her birey dört tipten biri olarak doğuyor: Jeneratör, manifestör, projektör ve reflektör. Her tipin kendine ait bir stratejisi ve otoritesi oluyor ve bunlara uygun yaşayanlar öz davranışlar sergilemeye başlıyor, hayattan daha çok zevk alıyor, güçlükler karşısında daha kuvvetli oluyor.
1. JENERATÖR
İnsanların yüzde 70’i jeneratör; dünyadaki yaşam enerjisini onlar üretiyor. Tasarımına uygun yaşamayan her jeneratörün öz olmayan teması hüsran… Her jeneratör dünyada hüsran temalarından birinin altında yatan enerjiyi besleyen kişi aslında… Jeneratör tasarımına uygun yaşamadığında dünyaya saldığı enerji herkesi olumsuz etkiliyor. Jeneratörün hayata sorusu ise “Ben kimim?”. Ağzından çıkan her lafın altında kim olduğunun arayışı var. Jeneratörün stratejisi ise hayata cevap vermek için beklemek. Jeneratörün yapmakta en zorlandığı şey de bu çünkü içinde dünyayı besleyen bir enerji var ve beklemek ona zor geliyor, hemen bir şey yapmak istiyor. Ancak beklemediği zaman tasarımına uygun yaşamamış oluyor ve sonunda bitip tükeniyor.
2. PROJEKTÖR
Bugünün ve geleceğin liderleri… Jeneratörlere rehberlik etmek üzere olan projektörün stratejisi davet beklemek. Eğer davet almadan bir şey başlatırsa dışlanan kişi oluyor ve acı hissediyor, “Değerimi bulamadım, niye böyle oluyor” diye sıkıntı içine giriyor. Başkalarının ne yaptığını izleyen ve onları anlamaya çalışan birilerini görürseniz bilin ki onlar Projektör… Çünkü onun hayattaki sorusu “Diğeri kim?”. Ancak bir projektör davet edilerek bir şeyler yaptığında yani tasarımına uygun yaşadığında değeri biliniyor ve başarı hissi duyuyor.
3. MANİFESTÖR
Gezegende “Ben bunu yapacağım” diye bir şey başlatan tek tip… (Eğer otoritesi destekliyorsa…) Varoluş sorusu, “Diğerlerini nasıl etkiliyorum?”. Dikkat etmesi gereken tek şey kararından etkilenecek kişilere kararını haber vermek. O zaman önündeki engeller ortadan kalkıyor ve daha rahat ilerlemeye başlıyor. Aksi takdirde hep dışlanıyor ve o zaman hissedeceği duygu öfke oluyor. Tasarımına uygun yaşadığında hissettiği ise huzur oluyor.
4. REFLEKTÖR
En az bulunan tip… Bir karar vermek için bir ay döngüsü kadar beklemeleri gerekiyor. Sorusu “Onlar kim?” Öz olmayanı yaşadıklarında hayal kırıklığı yaşıyorlar, tasarıma uygun yaşadıklarında ise karşılarına sürprizler çıkıyor.
Merkezler ve etkilediği konular
İnsan Tasarımı tablosunda baş, zihin, boğaz, G merkezi (benlik), ego, kalp, sakral, dalak (solar pleksus) ve kök merkezleri bulunuyor. Hepsinin fiziksel olarak bağlantılı olduğu organlar var ve öz olmayan şekilde kullandığınız her merkezde o organlar zarar görüyor. Bu nedenle tasarıma uygun yaşamak sağlık açısından da önem taşıyor. Baş: İlham, zihinsel baskı ve endişeler Zihin: Sebepler, kavramlar ve cevaplar Boğaz: İletişim ve cisimlendirme G merkezi: Kimlik, yön ve sevgi arayışı Ego/kalp: İrade ve maddi dünya Sakral: Yaşam enerjisi ve cinsellik Dalak: Sağlık, mutluluk ve değerler Solar pleksus: Duygular, sinirsel merkezler ve duygusal zeka Kök: Vücut, stres ve depresyon
KANALLAR
Merkezler arasında kanallar bulunuyor, tıpkı kapalı devre bir sistem gibi… Ancak kanallar beyaz ise iki merkez arasında enerji akışı olmadığı anlamına geliyor. Tamamen renkli bir kanal oradaki enerji akışının tıpkı bir otoban gibi yoğun olduğunu gösteriyor. Bir yere kadar renkli olması ise enerjinin ancak bir yere kadar gidebildiğinin göstergesi…
OTORITELER
Otoriteler duygusal, sakral, ego/kalp, dalak, benlik ve aya bağlı otorite olarak çeşitleniyor. Örneğin sakral otoritesi olan insanın bedeninden gelen “hı-hı”, “ı-ıh” sesini takip etmesi gerekiyor. Dalak otoritesi olan kişi içgüdüsünü takip etmeli, benlik otoritesi olan ise kendini nerede, nasıl iyi hissediyorsa, nereden fayda sağlayacaksa ona göre hareket etmeli. Ego/kalp otoritesi olan insan ağzından çıkan sözlerin onu nereye götürmek istediğini takip etmeli.
Kendini suçladığı davranışların aslında öz olmayan davranış olduğunu fark eden kişi “o hareketi yapan ben değilmişim” demeye başlayınca kendini affediyor.Kendiyle barışıyor ve rahatlıyor.
Tabloyu hayatımıza uygularsak hangi değişiklikleri yaşayabiliriz?
Siz kendi merkezinize dönünce insanlar da kendi merkezlerine gidiyor. O insanların davranışları artık size batmadığı için patlamalarınız da olmuyor. İnsanlarla daha medeni bir şekilde konuşmaya başlıyorsunuz ve her şey daha rahat işliyor. Bedenimiz en önemli aracımız. O sürekli olarak zamanda ve uzayda ilerlerken bilgi topluyor ve o bilgileri zihinden daha iyi algılıyor ve daha iyi kullanıyor. Bedeni takip etmeye başladığınız zaman hayat daha güzel akmaya başlıyor. Beklemediğimiz gelişmeler, sürprizler başlıyor. Doğru insanlarla karşılaştıracak, doğru aşklar yaşatacak doğru işler yaptıracak bir döngüye giriyorsunuz. Hayatın akışında zorluklar yine oluyor ama o zorluklarla karşılaşınca yere düşseniz bile hemen kalkıp, dizlerinizi silkeleyip yola devam ediyorsunuz. O deneyimi hiç yaşamamanız gerekiyorsa yanından hiç fark etmeden geçiyorsunuz çünkü artık radarınızda değil. Hayatınız kolaylaşmaya başlıyor. Rahatlıyorsunuz ve hayattan zevk almaya başlıyorsunuz.
Kimler yararlanabilir?
7’den 70’e herkes… Bunun yaşla bir ilgisi yok. 70 yaşında bu işe başlayan insanlar var. O kadar darbeler almışlar ki daha fazla sarsılmadan yaşamak istiyorum diyen insanlar var. Çocukları için bu sistemden yararlananlar var. Çocuğunuzun kendi tasarımını nasıl yaşayabileceğine, yeteneklerine dair bilgiler elde ediyorsunuz. Burada görüşmeye çocuk ve aile birlikte katılıyor. Hatta konuyu bilen bazı aileler artık çocuklarının doğum saniyesini bile kaydediyor ki daha derin bilgilere ulaşabilsinler.
Bu sistem gelecekten haber veriyor mu?
Bir insanın başına gelecekleri kimse bilemez. Bazı konularda ihtimaller görünüyor. Örneğin beden tipi 5 çıkan bir insanın belirli aralıklarla check-up’a gitmesi gerektiğini söylüyoruz çünkü bu tip insanların vücudu bir sorun olduğunu son ana kadar göstermiyor. Eğer tablonuzdan elde ettiğiniz strateji ve otorite bilgilerini hayatınıza entegre edebilirseniz bu ihtimalleri de ortadan kaldırmış oluyorsunuz.
SİSTEMİN ORTAYA ÇIKIŞ ÖYKÜSÜ
Sistemin kurucusu Robert Allan Krakower, 1983 yılında ailesine, yayıncı ve medya üreticisi olduğu işine, yani hiç kimseye haber vermeden Montreal’den ayrılıyor ve İbiza Adası’na yerleşiyor. O her şeyden elini eteğini çekmiş bir hayat sürerken ailesi yedi yıl sonra kendisini ölü ilan ediyor. Yıllarca İbiza’da yalnız bir yaşam sürüyor ve 1987 yılında bir akşam evine dönerken yaşadığı kulübenin içinde bir ışık olduğunu fark ediyor. İçeri girdiğinde “Bunu öğreneceksin, çalışmaya hazır mısın?” deniliyor ve sekiz gün boyunca kendisine Human Design bilgisi indiğini söylüyor. Krakower, önce delirdiğini düşünüyor, zamanla bu bilgileri yavaş yavaş insanlarla paylaşmaya başlıyor. Bu süreçte ortaya çıkardığı tablolarla insanların hayatının birebir örtüştüğünü görüyor. O yıllarda bilimin henüz kabul etmediği ve nötrino denilen partikülün kütlesi olduğu tezini öne sürüyor. Hatta ispatlanana kadar “şarlatan şapkası” adını verdiği bir şapka ile dolaşıyor. Ne zaman ki bilim dünyası “nötrino”nun bir kütlesi olduğunu kabul ediyor, o zaman, “Artık şapkamı çıkarabilirim çünkü ben bilimden bahsediyorum” diyor. İnsan Tasarımı sistemi, insan bedeninin doğumdan 88 gün öncesinde nötrinolardan tasarımını sabitleyen ilk tanımı aldığını ve nötrinolardan gelen bilgi akışının hayat boyu devam ettiğini, bu nedenle de bedenin doğru yolu zihinden daha iyi bildiğini savunuyor.
BİR JENERATÖRE TAVSİYELER
İnsanların yüzde 70’i jeneratör olduğu için Ayşe Tekbaş, bir jeneratör örneği vermeyi tercih ediyor. Bir jeneratör için strateji “Hayata cevap vermek için beklemek”. Algısı o kadar açık ki her gelen içeri girebiliyor ve jeneratör olan kişi kendiliğinden bir şey başlattığında darbe yiyor. Ancak çevresinden gelen bir şeye cevaben hareket ettiğinde özüne uygun yaşıyor. Örneğin bir kişi “Bunu yapmak istiyor musun?” diye sorduğunda jeneratörün bedeni “hı-hı” diyorsa kalkıp yapması gerekiyor çünkü bedenin verdiği enerji, o işi sonuna kadar götürmesini sağlıyor. Ancak bedeninin “ı-ıh” dediği bir işi yaptığında ise jeneratör zarar görüyor çünkü enerjisi olmadan işe başlıyor ve sonunu getiremiyor. Bunun sonucunda da stres, gerginlik ve insanlarla çatışma geliyor. Yani bir jeneratörün zihni devreye katmadan, bedeninden yükselen cevabı dinlemesi gerekiyor. Bir arkadaşınız size “Bugün tiyatroya gidelim mi?” dediği anda zihin devreye girmeden içten “hı hı” sesi geliyorsa bilin ki beden, “Gidebilirsin, hatta gitsen iyi olur, ben sana bu enerjiyi veriyorum” diyor. Ancak biz uzun yıllar boyunca zihnimizi takip etmeye alışkın olduğumuz için bu iç sesi duymakta başlarda zorlanabiliyoruz. Oysa bedenimiz nötrino yağmurunun altında ve evrenden sürekli bilgi alıyor. Doğru yönde nasıl ilerleyeceğimizi sadece bedenimiz biliyor. Bedenin bu gücü dört tip için de geçerli. Tiyatro örneğinde zihin devreye girip, “Tiyatroya gidersen şu olabilir, karşına şu kişi çıkarsa sorun yaşarsın” diye sürekli konuşabiliyor. Ama bedeninizin ilk olumlu tepkisini dinleyip o tiyatroya giderseniz orada hayatınızın aşkı ile karşılaşabilirsiniz, çok ciddi bir iş teklifi alabilirsiniz ya da hiçbir şey olmasa bile çok güzel zaman geçirip rahatlayabilirsiniz.

BEDENI NASIL DUYACAĞIZ?
Bedenin sesini dinleyebilmek ise öz olmayan davranışlarımızın ne olduğunu bilerek başlıyor. Ayşe Tekbaş, “Ne olmadığınızı bilirseniz ne olduğunuz zaten ortaya çıkıyor o yığının içinde. Öz olmayan davranışlarınıza yoğunlaşınca, onları her gözlemlediğinizde ‘Bu durum bu sebeple oluyor’u yakaladığınızda soğan kabuğu soyar gibi soyuyorsunuz ve öz olmayan davranışınızın nedenini yakalıyorsunuz. Onu yakaladıkça bedeninizi takip etmeye başlıyorsunuz” diyor. Strateji ve otoriteyi karar vermek için kullanmamız gerektiğini belirten Tekbaş şöyle devam ediyor: “Hayatımızdaki her adım zaten birer karar. Yemek yemek, evden çıkmak, seçtiğimiz arkadaş, eş, hepsi kararlarımızın sonucu… Stratejinize ve otoritenize uygun karar almadığınızda sürekli problemlerle boğuşuyorsunuz. Sevgilinizle, arkadaşlarınızla sorun yaşıyorsunuz, bir yere gidiyorsunuz içiniz daralıyor, niye gittim ki diyorsunuz. Bunlar birike birike sizi zorluyor.”
ŞIRKETLERIN KADERINI DEĞIŞTIREBILIYOR
İnsan Tasarımı sistemi iş hayatında da kullanılabiliyor. Bu sistemde bireylerin kendi hayatlarında kullanacakları kullanım kılavuzunun yanı sıra hayatları boyu birbirleri ile olan iletişimlerinin ne olacağına yönelik analizler de yapılıyor. Bu analizler sisteme göre toplumsal birimlerden en küçüğü olan üç-beş kişilik gruplardan oluşan Penta’ların ve üç Penta’nın birleşimi olan WA’nın incelenmesi ile gerçekleştiriliyor. Penta’nın yapısında idari işler, halkla ilişkiler, yönetim, planlama, uygulama, muhasebe güvenilirlik, vizyon, koordinasyon, kültür, kapasite ve adanmışlık bölümleri bulunuyor ve tüm bu kısımlarda aktivasyon olması gerekiyor. Bir şirkette bu bölümlerde aktivasyon olup olmadığı çalışan personelin doğum tarihi ve saati bilgilerine göre çıkarılan İnsan Tasarımı ile ortaya çıkıyor. Ayşe Tekbaş şunları söylüyor: “Bir şirkette çalışan insanlar birbirlerinin aurası içine giriyor ve enerji akımı başlıyor. İnsan Tasarımı’na göre her insan ortamdaki enerjiyi destekleyecek enerjiyi sunmak üzere seçiliyor. Beşer kişilik ekiplerde hiçbir alanda boşluk olmadan kurgulanıyor. Örneğin o şirketin güvenilirlik alanında aktivasyon yoksa müşteri gelmiyor ya da gelen kaçıyor. O zaman nasıl bir insan daha yerleştirilirse Penta’nın tamamlanabileceği ortaya çıkarılıyor. Uygun kişi yerleştirildiğinde şirketin işleri değişiveriyor. Buna örnek olarak hocamızın anlattığı güzel bir hikaye vardır. ABD’de güzellik merkezi açan iki kadın uzun süre müşteri çekemeyince bu çalışmayı yaptırıyorlar ve görülen boşluğu doldurmak üzere işe bir kişi daha alınıyor. Sadece temizlik ve çay kahve servisi işlerine bakan bu kişinin varlığı merkezdeki müşteri trafiğini hemen artırıyor. Büyük şirketlerde ise Penta kurgusu tamamlansa dahi enerji alanını değiştirmek daha zor olduğu için değişim iki yıl kadar sürebiliyor.”
Pozitif Dergisi 2014/03
|
|
|
|