Bu gece kendinize bir iyilik yapın. Kendinizi böylesine bir zevkten mahrum bırakmayın. Benden size bir kısa hikaye, ışıklarınızı söndürün mumlarınızı yakın, arkanıza yaslanın ve okumaya başlayın. Hikayemizin adı;
''CEHENNEMDEN GELEN KOKU( Yazdığım hikayenin 5. bölümüdür)''
Neyse ki Gizemide kediyide sağ salim oradan çıkardım! Arap şükrü sokağında Batmancilik oynayan Samael vardı artık sıkılmaya başlamıştım. Bu arada da maji çalışmalarıma devam ediyordum ''Sağ el Yoluydum'' insanlara yardım ediyordum. Bir teşekkürü bile söyleyemeyen insanlara..
Yusuf'la konuştum bugün, ona ruh çağırmamız gerektiğini söyledim. Yusuf tehlikeli olduğunu söylesede kafasına yattı ''ne çağıracaz'' diye sordu. Sağ el yolu bir majisyendim Yusuf ise sol el yolu bir majisyendi kısaca sizin anlıyacağınız dilde birisi iyi dediğiniz tarafı diğeri kötü dediğiniz tarafı simgeler her ne kadar öyle olmasada sizin gözlerinizden bakıldığında durum budur. Yolumdan dolayı ona elemental doğa ruhu yani toprağın cüceleri veya havanın silphisini gibi ruhları çağırmamız gerektiğini söyledim iyice düşündük sonra ben daha basit bir ruh buldum Lilith'in kızı Succubus. Bir çeşit şeytandı ilk etap için basit bir ruhtu böyle başlamamız gerekiyordu çünkü çağırdığınız Şeytan eğer güçlüyse değil odanın içerisine çağırmayı 20 metre yakınına yaklaşsa size hiç bir şey yapmasa bile enerjisinin güçlü ve ağır olması nedeniyle sizi komaya sokar. Lafı gevelemeye gerek yok Yusuf dahil herkese bugüne kadar Ananemin kanser olduğunu onu doktorların ve benim çokca denemelerime rağmen iyileştiremediğimi onu güçlü bir şeytanın yada ruhun iyileştirebileceğinden bu işe kalkıştığımı anlatıp durdum ama daha önemli bir sebebi daha vardı. Kendi canımı riske atmamın sebebi ileride daha güçlü bir şeytan yada ruhu çağırıp biran önce seni buldurmak istememdi. Succubus kafamıza yattı ikimizde hazırlıkları yaptık geriye sadece zaman kalmıştı bu işlerde zaman çok önemlidir vaktinde yapmıyorsanız boşa kürek çekiyorsunuz demektir.
Zaman geldi çattı saat sabah 3:00'ü gösteriyordu. Succubusu ben davet edicektim. Siyah mumlara elementlerin sembollerini kazıdım, bakireden alınmış bir kalemle Lilith'in ibranice yazılışını, pentegramı, siğili ve mühürleri çizdim. Tütsüyü ve mumları yaktım ve sözleri söylemeye başladım;
''Ey kızıl saçlı, Oterite, ilk kadın..
İçimde büyük açlık, Üstünde senin adın..
Gönder bana kızlarını sakladığın duvardan,
Gerekirse yalvarmam, yalvarmadan duramam.
Kızıl saçlı sonsuz güzellikte sen,
Ey Lilith, bana bir kızını gönderiversen..
Tatmin etmez beni dünyanın elma ve narları,
Senin elinden hediye kızlarını almalı...''
Sonra kağıda içimden geçenleri yüksek bir istek enerjisiyle yazdım ve ardından ''duy beni Lilith'' deyip kağıdı ateşe atarak dumana çevirdim aradan 10 dakika geçmişti başarısızlığımın nedenini düşünüyordum gelen giden yoktu yatağıma yattım küfrederek uyumaya karar verdim uykuyla uyanıklık arası durumun ortasında bir şey dudağımdan öpmeye başladı gözümü açtım ama açtığıma inanamadım Succubus yani cehennemin güzel kokusu bana gelmişti dur bir dakika hemde senin görüntünle! Ona, sana olan özlemle çok sıkıca sarıldım çok güzel kokuyordu fakat sana ne kadar benzerse benzesin onun bir şeytan olduğunu aklımdan çıkarmıyordum. Bir saat sonra güneş doğdu ve Succubus gitti.
Durumu Yusuf'la paylaştım sonraki gün bir haber geldi Gizemi hastaneye kaldırmışlardı bedeninde kesikler varmış kan kaybından ölmek üzereyken kurtarmışlar bugünde böyle bir haberle başladık güne işte ne yapalım artık alıştık bunlara iki gün sonra Leyla arkadaşlarına aşırı korku ve heyecanla gece onu bir şeyin korkuttuğunu anlatıyordu bu olamaz!? Succubus.. Succubus beni kıskanıyordu. Gamzeye bir süre beni düşünmemesi ve konuşmaması gerektiğini anlattım yolumuz ayrıldı aklım onda kaldı başımı çevirdim müthiş hızlı bir araba ona doğru geliyordu Allahdan mesafe o kadar açılmamıştı koşup onu olabildiğince ileri fırlattım artık kaybedecek bir dakikam bile yoktu eve koştum hemen Succubus'u göndermek için ritüeli yaptım enerjisi üzerimden kalktı hissettim yani öyle bir enerji yayıyordu ki hissetmemek elde değil zaten derin bir nefes aldım kutlamak için soluğu Arap şükrü sokağında bir kafede aldım. Arkadaşlarla muhabbetten sonra yalnız kalmak istedim huzurlu ve mutluydum günü kurtarmıştım her şey yolundaydı.
Kafeden çıktım karşıda yıkık göçük bir yere masa konmuş kimseler yoktu oraya oturdum cebimdeki kanyağı çıkardım çeyreği kadarını yudumladım. Kendi kendime tebessüm edip duruyordum ama.. Saçları tuhaf bir kız yanıma gelip ''selam oturabilir miyim?'' dedi. Chi'si farklıydı ve benim ki kadar kuvvetliydi. Buyur ettikten sonra bana burada yalnız başıma ne yaptığımı sordu ve konuşmaya başladık. Elimdekinin ne olduğunu sordu kanyak olduğunu söyleyince şaşırdı ve ''piyasada satılmıyor diye biliyorum sen nereden buldun onu'' dedi elimden alıp özlemle başına dikip adının Sahra olduğunu söyledi. Kanyak özellikle cadılar tarafından ilaç yapımında kullanılır onun cadı olduğunu düşünmeye başladım tam o sırada bileğimi tuttu avucumun içine bir takım taşlar koydu ve onları dökmemi istedi. Masaya döktüm onlara baktı ve
''Akacak kan burnundan sebepsiz
Kazma küreğin yakıldığı ayda tutulacak Güneş
Atacak kalbin hiç atmadığı gibi
Çaresi yok sıkışacak göğsün, daralacak nefesin
On takvimi deviremeden sana gelecek ölüm.'' dedi.
Ben birden buz kesmiştim ve şok geçiriyordum. Kalktı gidiyordu ona dur diyecektim ama diyemedim her şeyim kilitlenmişti sanki. Ölümden korkmuyordum ama benim korkum sensiz ölmekti seni beklerken..
''SAMAELİN HİKAYELERİ BÖLÜM 5: CEHENNEMDEN GELEN KOKU (KISA GECE HİKAYESİ)'' Bölüm 5 burada bitiyor. Kendi yazdığım hikayedir umarım beğenmişsinizdir.
Not: Konuyu nereye açacağımı tam olarak bulamadığımdan buraya açtım eğer yanlış yere açtıysam yöneticiler değiştirirse sevinirim.
Your Page Title
#satışortaklığı
''CEHENNEMDEN GELEN KOKU( Yazdığım hikayenin 5. bölümüdür)''
Neyse ki Gizemide kediyide sağ salim oradan çıkardım! Arap şükrü sokağında Batmancilik oynayan Samael vardı artık sıkılmaya başlamıştım. Bu arada da maji çalışmalarıma devam ediyordum ''Sağ el Yoluydum'' insanlara yardım ediyordum. Bir teşekkürü bile söyleyemeyen insanlara..
Yusuf'la konuştum bugün, ona ruh çağırmamız gerektiğini söyledim. Yusuf tehlikeli olduğunu söylesede kafasına yattı ''ne çağıracaz'' diye sordu. Sağ el yolu bir majisyendim Yusuf ise sol el yolu bir majisyendi kısaca sizin anlıyacağınız dilde birisi iyi dediğiniz tarafı diğeri kötü dediğiniz tarafı simgeler her ne kadar öyle olmasada sizin gözlerinizden bakıldığında durum budur. Yolumdan dolayı ona elemental doğa ruhu yani toprağın cüceleri veya havanın silphisini gibi ruhları çağırmamız gerektiğini söyledim iyice düşündük sonra ben daha basit bir ruh buldum Lilith'in kızı Succubus. Bir çeşit şeytandı ilk etap için basit bir ruhtu böyle başlamamız gerekiyordu çünkü çağırdığınız Şeytan eğer güçlüyse değil odanın içerisine çağırmayı 20 metre yakınına yaklaşsa size hiç bir şey yapmasa bile enerjisinin güçlü ve ağır olması nedeniyle sizi komaya sokar. Lafı gevelemeye gerek yok Yusuf dahil herkese bugüne kadar Ananemin kanser olduğunu onu doktorların ve benim çokca denemelerime rağmen iyileştiremediğimi onu güçlü bir şeytanın yada ruhun iyileştirebileceğinden bu işe kalkıştığımı anlatıp durdum ama daha önemli bir sebebi daha vardı. Kendi canımı riske atmamın sebebi ileride daha güçlü bir şeytan yada ruhu çağırıp biran önce seni buldurmak istememdi. Succubus kafamıza yattı ikimizde hazırlıkları yaptık geriye sadece zaman kalmıştı bu işlerde zaman çok önemlidir vaktinde yapmıyorsanız boşa kürek çekiyorsunuz demektir.
Zaman geldi çattı saat sabah 3:00'ü gösteriyordu. Succubusu ben davet edicektim. Siyah mumlara elementlerin sembollerini kazıdım, bakireden alınmış bir kalemle Lilith'in ibranice yazılışını, pentegramı, siğili ve mühürleri çizdim. Tütsüyü ve mumları yaktım ve sözleri söylemeye başladım;
''Ey kızıl saçlı, Oterite, ilk kadın..
İçimde büyük açlık, Üstünde senin adın..
Gönder bana kızlarını sakladığın duvardan,
Gerekirse yalvarmam, yalvarmadan duramam.
Kızıl saçlı sonsuz güzellikte sen,
Ey Lilith, bana bir kızını gönderiversen..
Tatmin etmez beni dünyanın elma ve narları,
Senin elinden hediye kızlarını almalı...''
Sonra kağıda içimden geçenleri yüksek bir istek enerjisiyle yazdım ve ardından ''duy beni Lilith'' deyip kağıdı ateşe atarak dumana çevirdim aradan 10 dakika geçmişti başarısızlığımın nedenini düşünüyordum gelen giden yoktu yatağıma yattım küfrederek uyumaya karar verdim uykuyla uyanıklık arası durumun ortasında bir şey dudağımdan öpmeye başladı gözümü açtım ama açtığıma inanamadım Succubus yani cehennemin güzel kokusu bana gelmişti dur bir dakika hemde senin görüntünle! Ona, sana olan özlemle çok sıkıca sarıldım çok güzel kokuyordu fakat sana ne kadar benzerse benzesin onun bir şeytan olduğunu aklımdan çıkarmıyordum. Bir saat sonra güneş doğdu ve Succubus gitti.
Durumu Yusuf'la paylaştım sonraki gün bir haber geldi Gizemi hastaneye kaldırmışlardı bedeninde kesikler varmış kan kaybından ölmek üzereyken kurtarmışlar bugünde böyle bir haberle başladık güne işte ne yapalım artık alıştık bunlara iki gün sonra Leyla arkadaşlarına aşırı korku ve heyecanla gece onu bir şeyin korkuttuğunu anlatıyordu bu olamaz!? Succubus.. Succubus beni kıskanıyordu. Gamzeye bir süre beni düşünmemesi ve konuşmaması gerektiğini anlattım yolumuz ayrıldı aklım onda kaldı başımı çevirdim müthiş hızlı bir araba ona doğru geliyordu Allahdan mesafe o kadar açılmamıştı koşup onu olabildiğince ileri fırlattım artık kaybedecek bir dakikam bile yoktu eve koştum hemen Succubus'u göndermek için ritüeli yaptım enerjisi üzerimden kalktı hissettim yani öyle bir enerji yayıyordu ki hissetmemek elde değil zaten derin bir nefes aldım kutlamak için soluğu Arap şükrü sokağında bir kafede aldım. Arkadaşlarla muhabbetten sonra yalnız kalmak istedim huzurlu ve mutluydum günü kurtarmıştım her şey yolundaydı.
Kafeden çıktım karşıda yıkık göçük bir yere masa konmuş kimseler yoktu oraya oturdum cebimdeki kanyağı çıkardım çeyreği kadarını yudumladım. Kendi kendime tebessüm edip duruyordum ama.. Saçları tuhaf bir kız yanıma gelip ''selam oturabilir miyim?'' dedi. Chi'si farklıydı ve benim ki kadar kuvvetliydi. Buyur ettikten sonra bana burada yalnız başıma ne yaptığımı sordu ve konuşmaya başladık. Elimdekinin ne olduğunu sordu kanyak olduğunu söyleyince şaşırdı ve ''piyasada satılmıyor diye biliyorum sen nereden buldun onu'' dedi elimden alıp özlemle başına dikip adının Sahra olduğunu söyledi. Kanyak özellikle cadılar tarafından ilaç yapımında kullanılır onun cadı olduğunu düşünmeye başladım tam o sırada bileğimi tuttu avucumun içine bir takım taşlar koydu ve onları dökmemi istedi. Masaya döktüm onlara baktı ve
''Akacak kan burnundan sebepsiz
Kazma küreğin yakıldığı ayda tutulacak Güneş
Atacak kalbin hiç atmadığı gibi
Çaresi yok sıkışacak göğsün, daralacak nefesin
On takvimi deviremeden sana gelecek ölüm.'' dedi.
Ben birden buz kesmiştim ve şok geçiriyordum. Kalktı gidiyordu ona dur diyecektim ama diyemedim her şeyim kilitlenmişti sanki. Ölümden korkmuyordum ama benim korkum sensiz ölmekti seni beklerken..
''SAMAELİN HİKAYELERİ BÖLÜM 5: CEHENNEMDEN GELEN KOKU (KISA GECE HİKAYESİ)'' Bölüm 5 burada bitiyor. Kendi yazdığım hikayedir umarım beğenmişsinizdir.
Not: Konuyu nereye açacağımı tam olarak bulamadığımdan buraya açtım eğer yanlış yere açtıysam yöneticiler değiştirirse sevinirim.
Şeytan olarak doğmazsın. Seni dönüştürürler...
