Submit Face book
Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 5/5 - 1 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5

''Tanrı' nın Doğum Günü'' Alıntılar...


''Tanrı' nın Doğum Günü'' Alıntılar... konusu, NOTLAR forumunda tartışılıyor.
#1
Önce ölümün tarihini bir düşünelim. Ölümün korkunç imajı, korkunun öğrenilmesi sırasında yerleşti. Korkunç ölüm, insanlara hayatı dolu dolu yaşama bilincini kazandırdı. Dünyaya bir kere daha gelmeyeceğini bilmek, insana içinde olduğu anın değerini bilmeyi öğretti. Tekamülün ilk basamaklarındaki insan, “yeniden diriliş”ten haberdar olsaydı, yaşama dört elle sarılmayacak, “yolu uzatacaktı”. Gerçekten de ölüm, insanlığa yaşamayı öğretti. Bir düşün... Dünyaya gelirken avazın çıktığı kadar bağırıyor ve ağlıyordun. Ruhsal yuvandan ayrılmak istemiyordun. Seni burada tutmanın tek yolu seni çıkış kapısından uzak tutmaktı. Ölüm sende bir korku unsuru haline getirilmeseydi, bulduğun ilk fırsatta evine geri dönerdin.
      Anlayabildiğin hiçbir şey sana acı veremez. Bilge, acı çekmez. Acının öğretmen olduğunu bildiği için. Acı, içinde sana yazılmış bir mektubun saklı olduğu bir şişedir. Farkındalığı yüksek insan, acının şişesini açar ve içindeki mektubu okur.
      Acı, Tanrı’dan gelen bir ceza değildir. Acı, kişinin kendisini aşmasıdır. Acı, gelişmektir. Spor sonrası duyduğun kas ağrıları, kaslarının geliştiğinin müjdesidir. Her acıda, “anlama” ve “anlamlandırma” sınırlarını zorlarsın.
      Ölüme dönersek... Ölüm, henüz ölmemişlerin acısıdır. Ölüm acıyı geride kalanlara verir. Ölümün insanı acıtan yanı, onu anlayamamasıdır. İnsan ölümden korkar çünkü onu anlayamaz. Sevdiğin filozof Wittgenstein’ın “insan bilmediğini bilemez, insan ölümü anlayamaz” yaklaşımı bu yüzden felsefe tarihinin sonu olarak kabul edilmiştir.
      Felsefe, sonsuzluğun ortasına çizilmiş bir çemberdir. Dolan sâdece çemberin içidir. Çemberin dışı senin için hâlâ boştur. Çizginin ötesine geçebilirsen, sonsuzluğun orta yerindeki çemberini genişletebilirsin. Öteye geçebilmen için ihtiyacın olan köprü, mistiktir.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Hayır işlerine kendilerini adamış insanlar, tekamülün sonlarına yaklaşmış insanlardır. Onlar kendi cennetlerine yakınlaştırılmış kişilerdir. Dünya büyük bir partinin verildiği bir yerdir küçüğüm. Partinin ev sahibi olduğu bilincinde olan kişiler bilgelerdir. Bu yüzden parti sonrası herkes eve uyumaya giderken, bilgeler bulaşıkları yıkamak için mutfağa gider. Alacakları ödül, dünyanın tüm bulaşıklarını yıkamaya değecek kadar büyüktür.

      “Sevdiğin işi yapmak, yaptığın işi sevmek” ekosisteme sunabileceğin en büyük katkıdır. Hayvanların dünyasına bir bak... Doğada yaptığı işten mutlu olmayan tek bir hayvan yoktur. “Ayağını sürüye sürüye” işe giden bir ceylan göremezsin. “Dizi dizi uçan kuşlar”, bir sürünün parçası olarak da özgür olunabileceğinin anlatımıdır...
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 İmanın bir önceki evresi, sorgulama evresidir. Sorgulama olmamışsa, iman da gelişmemiştir. Sorgulanmadan kabul edilmiş inançlar, kaskatıdır. Güçlü görünse de gerçekte kırılacağı anı beklemektedir. Sormamış, sorgulamamışsan, seçmemişsindir de. Tutuculuk, en korkulan şeyin başa gelmesidir. Tutuculuk, risk altındaki inançtır.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 “Tanrım bana verdiğin nimetler için sana şükürler olsun.” Ağzından dökülen bu cümleyi duyması gereken kişi aslında sensin. BEN değilim... Tanrı, insanın üzerindeki nimetlerinin zâten farkındadır. Tanrı olmak, nimetleri teşekkür beklemeksizin karşılıksız vermektir. Şükretmek, Tanrı’ya teşekkür etmek değildir. Şükretmek, mutluluğu elinde olmayanlarda aramamaktır. Şükretmek, hemen şimdi mutlu olmaktır. Şükretmek bilgeliktir. Şükretmek, sana yukarıda anlattığım mutluluğun sırrıdır. Şükretmek, koşulsuz mutluluk boyutudur.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 Karma felsefesi de Tanrı nezdinde cezanın olmadığını anlatır. Sâdece geri-dönüşler vardır. Seçimini yaparsın. Ve karmanda bunun geri dönüşlerini yaşarsın. İyi ya da kötü, yaptığın her şey sana geri döner.

      Karma, ruhun etki-tepki yasasıdır.
      Bir insanı öldüren, bir katil karması yüklenmiştir ki, ona Tanrı’nın ceza vermesine hiç gerek yoktur. Kimsenin ettiği kimseye kalmamış, katil karması kişisel cehennemde temizlenene dek onu rahat bırakmayacak ağır bir kader yükü haline gelmiştir.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    Kader, geçmişten geleceğe baktığında bir defterdir. İçi senin tarafından doldurulmayı bekleyen boş sayfalarla doludur. Kader, gelecekten geçmişe baktığında ise bir kitaptır. Çünkü, senin hakkındaki hüküm zamansızlık boyutunda çoktan verilmiştir. Tüm yaşamlarının bütün anlarının kayıtlı olduğu o kitabın kapağı hologramlıdır. Gelecekten bugüne baktığında kapakta “Nasıl tekâmül ettim” yazar. Bu günden geleceğe bakıldığında ise kapakta okunan “Bir şekilde tekâmül edeceğim”dir. Er ya da geç tekâmül etmen... Bütün senaryo, bu amacın bir aracıdır.

      Yanlış bilinen kader inancında insan, hazır bir senaryoyu oynamakla görevli bir aktördür. Senaryoda bir değişiklik yapma imkanı bile yoktur. Gerçek olansa, insanın kendi filminin senaristi olduğudur.
      BEN bu filmin prodüktörüyüm... Filmin çekileceği platoyu, teknik ekipmanı özetle senaryoyu perdeye yansıtacak tüm altyapıyı BEN sağlıyorum.

Your Page Title
Ara
Cevapla


Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
  Tanrı Kelimelerle Konuşmaz Neval Ercan 0 2,032 11-07-2017, Saat: 13:16
Son Yorum: Neval Ercan
  Tanrı' nın Doğum Günü Neval Ercan 2 2,371 09-07-2017, Saat: 14:57
Son Yorum: Neval Ercan

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi