1. Mevlit ve ilahi
Şamanizmde müzik hayatın ve ayinlerin değişilmez bir parçasıdıydı. Oysa İslam dininde müzik pek hoş görülmez ve Kur’an’ın müzikle okunması kesinlikle günahtır. Ancak buna rağmen Şaman geleneğinin devamı olarak Anadolu’da Hz.Muhammed’in Hz.Ali’nin hayatları müzikle okunmaktadır. Mevlit ve İlahiler sadece Anadolu’da uygulanan müzikli anlatımlardır. İslam dininde ölünün ardından mevlit merasimi diye bir uygulama başka hiç bir islam coğrafyasında yoktur.
2. Satı ve Satılmış isimleri
Çocuklara “satı” ya da “satılmış” ismini vermek şamanizmden gelmektedir. Şamanizme göre her iyinin getirinin bir kötü götürüsü olmak zoruda idi. Bu yüzden her yeni bebek doğan eve aynı zamanlarda bir de ölüm uğrayacağına inanılırdı. Ölümün ise hanedeki en zayıf kişi için geleceğine inanılırdı ve bu durumda zayıf olan yeni doğan çocukların ilk hedef olacağı düşünülürdü.
Bu inanca göre yeni doğan çocukları ölümün pençesinden korumanın en güvenilir yolu çocuğu geçici bir süre için komşulara ya da tanıdıklara vermekti. Bebek başkalarına verildikten birkaç hafta sonra ölümün ziyaret edip gittiği farzedilir ve çocuk komşu ya da tanıdıklardan sembolik bir hediye karşılığı geri satın alınırdı. Olay itibariyle belli bir süre de olsa satılıp geri alınan bu bebeklere “Satı” ya da “Satılmış” ismi konurdu.
3. Mezar ucundaki küçük su oyukları
Mezarların ayak ucunda bulunan küçük su oyukları şamanizmde ruhların susadıklarında kalkıp oradan su içecekleri inancına dayanarak yapılırdı. Müslümanlığa geçişle birlikte bu Türk geleneği susamış kuşların faydalanacağı düşünülerek Anadolu’da devam ettirilmiştir.
4. Ölülerin ardından yapılanlar
Ölülerin arkasından yemek pişirmek veya helva dökmek aslında eski Türklerin yuğ törenlerinden kalma bir gelenektir. “Ölü aşı” adı verilen bu gelenek, Divan-ı Lügat-it Türk’de bu yemeğe “YuğBesen” olarak kendine yer bulur.
5. Makas – bıçak vermeme
Makas, bıçak gibi kesici aletleri elden ele verirken üzerine tükürmek veya elden vermeyi tamamen redderek herhangi bir yere bırakarak karşıdaki kişinin almasını beklemek şamanizm kaynaklı eski bir Türk davranışıdır.
6. Hapşurana çok yaşa demek
Anglo-sakson kültürlerde hapşuruk karşısında “Tanrı kutsasın” anlamına gelen “God bless” kalıbı kullanılmasına rağmen, biz Türkçe’de “çok yaşa” deriz. Bunun sebebi Şamanizm inancına sahip eski Türklerin ruhun nefeste taşındığına inanmasıydı. Hapşuruğun ani nefes çıkışına sebep vermesinden ötürü kişinin ruhunun vücudundan ayrılmasında korkulur ve çok yaşa denilerek iyi niyet ve endişeler beyan edilirdi.
7. Kapı eşiğine oturmama
Şamanizme inanan eski Türklerde bazı hayvanlar çok sevilir, değerli görülürdü. Eski Türk toplumunda neredeyse insan kadar değer gören atlarında ruhları olduğuna inanılır ve ölümlerinden sonra sahibinin kapısının eşiğinde beklediğine inanılırdı. Dolayısıyla eşiğe oturarak ya da basarak hayvanın ruhun incitilebileceği düşünülür, eşikler atlanılarak geçilirdi.
8. Kurşun dökme
Kurşun dökme adeti de şamanizmden gelen geleneklerindendir. Şamanizmde bu olaya “kut dökme” adı verilirdi. Kötü ruhlar tarafından çaldığına inanılan “talihi, saadeti” geri döndürmek için yapılan bir çeşit ayindi.
9. Mezar taşı
Özellikle eski yıllarda yüce kabul edilen kimselerin ölümlerinden sonra ruhlarından medet ummak ve mezarlarının kutsal görülmesi şaman geleneğin devamıdır. Mezarlara büyük taşların dikilmesi ve bu taşın sanat eseri haline getirilecek kadar süslenmesi İslam coğrafyasında sadece Anadolu’da görülmektedir.
10. Nazar inancı
Anadolu’da hatta modern şehirler de dahi halk arasında “nazar” inancı çok yaygındır.
Bazı insanların olağandışı özellikleri olduğu ve “kenafir” adledilen bakışları ile karşılarındaki kimselere rahatsızlık vererek, kötülük getirebileceğine inanılır. Bunun önüne geçmek için nazar boncuğu, göz boncuğu gibi takılar takılır. Bu inanış da Şamanizm’den kalmadır.
11. Gidenin ardından su dökmek
Şaman kültüründeki suyun kutsallığı olgusunun doğurduğu adettir. Su berekettir, kutsaldır. “Su gibi çabuk dön, ak geri gel, ak çabuk, kazasız belasız git” demek için su dökülür ve bu adet günümüzde bile hala devam etmektedir.
12. Tahtaya vurmak
Eski Türkler göçebeydi ve daha önce görmedikleri coğrafyalarda çok dolaşırlardı. Daha önce girmedikleri ormanlara girerken, ormandaki kötü ruhları kovmak için ağaçlara vurarak ilerlerdiler. Tahtaya vurma adeti, sadece Türk kültüründe değil geçmişte şamanizm inanışına sahip olmuş bir çok Avrupa kültüründe de vardır.
13. Ölünün ardından toplanmak
Birisi öldükten sonra evinde toplanıp dua okumak, bu toplanma işini 7, 21, 40 günde bir tekrarlamak gibi eylemler Şaman kültüründen kalmadır. Eski Türk inanışına göre ruh fiziki bedenini 40 gün sonra terk etmektedir. Vefat edenin “40’ın çıkması” deyimi buradan gelmektedir. Şamanizm’de ölen kişinin ruhu evi terk etsin, göğe yolculuğuna başlasın, öteki ruhlar karışmasın diye insanlar ölen kişinin evinde toplanıp ayin yapar ve ardı sıra yas tutarlardı. Bu gelenek bugün bile hala devam etmektedir.
14. Çocuklarımıza doğadan esinlenilmiş isimler koymak
Orta Asya Toplulukları ve tabi ki eski Türkler doğaya büyük saygı duymuşlardır. Fiziki çevrede bulunan dağ, dere, deniz, ırmak, ateş, fırtına, ay, güneş, yıldızlar gibi tabiat şekillerine ve olaylarına saygı hisseden eski Türkler çocuklarına bu saygı neticesinde doğaya öykünen isimler koymuşlardır. Bugün çocuklarımıza verdiğimiz isimlerin birçoğu da aslında bu derin saygıdan kaynaklı bağlardan dolayıdır.
15. Ağaçlara, türbelere çaput ve bez bağlamak
Şamanizm inancında dilek dileme şekli, saygı duyulan ve yaşamın sembolü kabul edilip, yaşam üzerinde yüce etkileri olduğu düşünülen büyük ağaçlara ve bunların dallarına küçük kumaş parçalarını bağlamak sureti ile gerçekleşirdi.
Günümüz Türkiye’sinde bu eski Şaman geleneği halen devam etmektedir. Temelinde ise doğadaki yüce ruhlu ağaçların iyi ruhlu insanlara yardım edebileceği inancı yatmaktadır