Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 1150 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 1150 Ziyaretçi
|
Son Aktiviteler |
Nereden Başlamalıyım?
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: desdinova
07-04-2025, Saat: 11:03
» Yorumlar: 0
» Okunma: 354
|
Ayahuasca çayi hakkinda b...
Forum: ŞAMANİZM
Son Yorum: Gümüşkurt
29-12-2024, Saat: 23:19
» Yorumlar: 0
» Okunma: 394
|
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 819
|
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 743
|
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,642
|
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 9,037
|
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 26,324
|
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,372
|
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,631
|
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,913
|
|
|
Eski Mısır’da Cinsiyet Tespiti ve Doğum Kontrolü |
Yazar: EvrimBilge - 16-08-2017, Saat: 00:55 - Forum: ESKİ MISIR
- Yorum Yok
|
 |
Mısır’da 1898 yılında Sir Flinder Petrie adlı bilim adamının ortaya çıkarttığı Kahoun Papirüsü ile 1862 yılında bulunan Smith Papirüsü ve 1873 yılında bulunan Ebers Papirüsü’nde gebelik, idrar hastalıkları, varisler ve gebelik testleriyle ilgili bilgiler yer alıyor. Müzelerde sergilenen papirüslerde yer alan bilgilere göre, hamile şüphesi olan bir kadın her gün sabah idrarıyla biri buğday, diğeri arpa dolu iki torbayı sularmış. Hamilelik şüphesi olmayan bir başka kadın da yine ayrı ayrı buğday ve arpa torbalarını idrarıyla sularmış. Hamilelik şüphesi olan kadının idrarla suladığı buğday ve arpa dolu torbalar, diğer kadının suladığı torbalardan daha önce çimlenirse, hamile olduğu anlaşılırmış.
İki kadının suladığı buğday ve arpalar aynı anda çimlenirse hamilelik olmadığı ortaya çıkarmış. Hamile olan kadınların sabah idrarlarında aşırı miktarda hormon bulunduğu için, buğday ve arpa torbaları diğer normal idrarlarla sulananlardan çok daha önce yeşerirmiş. Günümüzde meyve ve sebzenin daha erken sürede yetiştirilmesi için hormon kullanılması da aynı yöntemin bir benzeridir.
Bebeğin Cinsiyeti
Mısırlıların kullandığı yöntemde, doğacak bebeğin cinsiyeti de önceden tesbit edilebiliyordu. Hamile kadının idrarıyla sulanan tohumlardan, buğday taneleri daha önce filizlenirse bebeğin erkek, arpa taneleri daha önce filizlenirse bebeğin kız olacağı anlaşılıyordu.
Prof. Julias Manger, 1933 yılında laboratuvarda kutuların içerisinde kurutma kağıtları üzerine yerleştirdiği buğday ve arpa tanelerini, idrarla sulayıp, Mısırlıların kullandığı gebelik ve cinsiyet belirleme yönteminin doğruluğunu ispat etmiştir. Günümüzde kullanılan gebelik testleri de, kadının idrarındaki hormon sayısının yoğunluğuna göre sonuç verir ve aynı esaslara göre uygulanır.
Prof. Dr. Hulusi Köker de, Mısırlıların kullandığı gebelik testi yönteminin bilimsel olarak doğrulandığını ve hatta bebeğin cinsiyetinin de aynı yöntemle belirlenebildiğini onaylıyor.
Doğum Kontrolü
Mısırlılar, kadında kısırlığın tespiti için rahim ağzına (uteris) akşam yatarken sarmısak veya soğan yerleştirmişler. Sabah kadın uyandığında genzinde sarmısak veya soğan kokusu duyarsa tüplerinin açık olduğu ve gebe kalmasına bir engelin olmadığı anlaşılırmış. Koku duyulmazsa kadının tüplerinin kapalı olduğu, bu nedenle hamile kalamayacağı bilinirmiş. Ayrıca kadının rahminin içerisine paslanmayan metallerden olan altın veya gümüş yüzük konularak gebelik önlenirmiş. Arap kervancılar da bu yöntemi öğrenip, uzun çöl seyahatlerinde dişi develerin gebe kalmalarını önlemek için rahimlerinin içerisine temizlenmiş çakıl taşı doldururlarmış.
|
|
|
Mısır'ın Ölüler Kitabı/ Heliopolis-Teb-Saite |
Yazar: EvrimBilge - 16-08-2017, Saat: 00:52 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Eski Mısır'ın ezoterik yönünü sembolik bir biçimde, en iyi anlatan metinlerin başında "Mısır'ın Ölüler Kitabı" gelir. Bilinen ilk Ölüler Kitabı, 453 Bab'dan oluşan metinlerden oluşur. Bu metinler, Eski Mısır'ın kutsal yazılan olarak kabul edilmişlerdir.
Atlantisli bilgeler tarafından eğitilen Mısırlı rahiplerce hiyeroglif harflerle kaleme alındığı tahmin edilmektedir. Bu metinler, Mısır mabetlerinde yüzyıllarca gizli tutulmuş ve içindeki sembollerde gizlenen sırlar çok az sayıda kişiye aktarılmıştır. Bu orjinal metinler günümüze kadar gelememiştir.
GÜNÜMÜZDEKİ "ÖLÜLER KİTABI"
Günümüzde "Mısır'ın Ölüler Kitabı" ismi verilen ve ikiyüze yakın Bab'dan oluşan metinler, piramit duvarlarından, lahit üzerindeki kayıtlardan ve çeşitli papirüslerde bulunan yazıtların derlenip bir araya getirilmesiyle oluşmuştur.
Günümüze kadar gelen ve "Mısır'ın Ölüler Kitabı" ismi verilen metinler, Antik Mısır'daki "Osiris-Thot Öğretisi" anlayışı üzerine kurulmuş, fakat öğretinin kısmen ilk günkü halinden uzaklaştığı, Mısır'ın geç dönem hanedanları zamanına ait derlemelerdir.
"Mısır'ın Ölüler Kitabı" olarak isimlendirilen üç farklı derleme söz konusudur. Bunlar: "Heliopolis", "Teb" ve "Saite Derlemeleri "dir.
1- Heliopolis Derlemesi;
Sakkara'daki piramitlerin dış duvarlarına, odalarına ve bazı lahitlerine işlenmiş hiyeroglif yazıtlardan derlenmiştir. Beşinci ve altıncı hanedanlar dönemine aittir. Onikinci hanedanlar dönemine kadar bu derlemeler kullanılmıştır.
2-Teb Derlemesi:
Onsekizinci hanedandan yirmikinci hanedana dek papirüslere yazılmış ve lahitlere işlenmiş hiyeroglif yazıtlardan derlenmiştir. Yirmi ikinci hanedan döneminde son halini almıştır.
3-Saite Derlemesi:
Yirmi altıncı ve sonraki hanedanlar döneminde papirüs ve lahitler üzerine hiyeroglif, hiyeralik ve demotik karakterler kullanılarak yazılmıştır. "Ölüler Kitabı "nın son biçimi olarak kabul edilir.
Mısır'ın Ölüler Kitabı'nın en eskisi olan Heliopolis Derlemesi'nin yazılışının M.Ö. 3.500'lerden öncelerine ait olduğu tahmin edilmektedir. Bu derleme, bu tarihten de çok daha eskilere ait metinlerden kopya edilmişlerdir. Bunu yapılan hatalardan anlayabilmekteyiz. Bu kopyalamayı yapanların, ellerindeki orjinal metinlerin bazı bcilümlerini okuyamadıkları anlaşılıyor Çünkü yer yer kendi yorumlarını getirmişler ve okuyanıadıkları yerlerle ilgili tahminler yürütmüşlerdir.
Demek ki, bu metinlerin oluşturulduğu dönemde ilk orjinallerinin bazı bölümleri okunamayacak derecede eskiydiler. Okuyabildikleri ama belki de anlayamadıkları bazı bölümlerle ilgili Mısırlı katiplerin yaptıkları yorumlar ise, orjinal metinlerin ilk halinin bozulmasına neden olmuştur. Bunu çok doğal karşılamak gerekir çünkü ilk metinlerin en az on - oniki bin yıl öncesine ait olduğunu unutmamak gerekir.
Eldeki tüm veriler göstermektedir ki, orjinal metinler aradan geçen binlerce yılın ardından kuşaktan kuşağa geçişi sırasında, yapılan kopyalama hatalarına maruz kalmıştır. Metinler mitolojik bir üsluba sahiptir.
Burada bir ihtimali de göz ardı etmemek gerekir Atlantisli bilge Thot vasıtasıyla, ilk kez Mısır'a gelen bu metinler belki de son derece açık bilgiler içermekteydi. Yani mitolojik anlatım üslubuna büründürülmemiş bir haldeydi. Eger bu savım doğruysa, o halde söz konusu metinlerin mitolojik bir üslupta kaleme alınması Mısırlı rahipler tarafından daha sonraki yıllarda gerçekleştirilmiştir ki, bunun böyle olduğuna dair ezoterik bulgular mevcuttur. Daha önceki yayınlarımızı takip eden okurlarımızın hatırlayacağı üzere, sembolik eğitim sistemine geçiş bizim devremizle birlikte yani Demir Çağ'ında başlamıştır.
Sembolik eğitim sisteminin en önemli müesseseleri ise dinler ve mitolojilerdir. Mısır'ın Ölüler Kitabı'nın da anlatım üslubunun mitolojik bir özellik taşıdığı ortadadır. O halde bu sembolik üsluba büründürülme işleminin. Mısırlı rahiplerce gerçekleştirilmiş olma ihtimali oldukça yüksek görünmektedir.
MISIR EZOTERİK KÜLTÜRÜ MISIRLI GİBİ DÜŞÜNMEDEN ÇÖZÜLEMEZ
Bu bölümde sizlere sözünü ettiğimiz bu binlerce yıl öncesine ait sırları içinde barındıran Mısır'ın Ölüler Kitabı'nın çeşitli derlemelerinden çıkarttığımız özeti, içerdiği konularına göre sınıflayarak aktarmaya çalışacağım. Az sonra çok farklı bir dünyanın kapılarını aralamaya kendinizi hazırlayın... Çünkü daha ilk satırlarından itibaren kendinizi Mısır'ın o sihirli dünyasının ve Mısır'ın o kendisine özgü anlatım biçiminin içinde bulacaksınız.
Bu gizemlerle dolu dünyaya girmeden önce önemli bir aynalıya değinmek istiyorum: Sözünü ettiğimiz bu çevirilerin asla tam anlamıyla Antik Mısır Kültürü'nün kavramlarını ve bu kavramlara yükledikleri anlamlan sizlere tam olarak aktarabileceğimizi asla düşünmeyin. Böyle bir iddiada bulunmak Osiris ve Thot'un torunlarına büyük bir haksızlık olur.
Düşünün ki, bu metinlerin ilk başta Batı dünyasınca çözülmesi ve okunabilmesi gerekmekteydi. Çünkü uzun yıllar bu metinlerin grameri çözülememişti. Çözüldükten sonra da, çevirinin ne kadar doğru yapılabildiği ayrı bir tartışma konusu olmuştur. Buna bir de Fransızca ve İngilizce'den Türkçe'ye çeviri hatalarını kuşkusuz ki ilave etmek gerekir.
Mesele bununla da bitmiyor. Bu metinler son derece kapalı sembolik bir dile sahiptir. Bu sembollerin ne anlama geldiğini ortaya çıkartabilmek için Mısır Ezoterik Geleneği'ni çok iyi anlamak halta anlamaktan öte, onların duygu ve düşüncelerini kendi içinizde yaşatabilmeniz gerekmektedir.
Şunu kabul etmek gerekir ki, Mısır Ezoterik Kültürü'ne ait sırlan içinde barındıran sembolleri açmak ,sanıldığı kadar kolay değildir. Ama bir kez bir yerlerden başladınız mı, göreceksiniz ki, gerisi kendiliğinden gelecektir.
Sırların bir gün açılacağı biliniyordu...
Atlantisliler tarafından eğitilen Mısırlı rahipler daha sonraki yıllarda, bu sırların bekçiliğini üstlendiler. Atlantis kökenli inisiyasyonun merkezi de Mısır olmuş ve sırlar gizli mabetlerde saklanmıştı. Ancak şunu kesinlikle unutmamak gerekir: Tufan Öncesi'ne ait sırlar sonsuza dek saklı kalsınlar diye değil, zamanı geldiğinde ortaya çıksınlar diye buraya gizlenmişti.Bu sırların ebediyen gizli kalması istenseydi, bunlar hiçbir şekilde -üstü kapalı da olsa- gelecek kuşaklara yazılarak aktarılmazdı. Aktarıldı ve yazıldıysa, bir gün mutlaka anlaşılsın diye Mısırlı rahiplerce kaleme alınmış olmalıdır...
İnsanlık ''Evrensel Lisanı" yani "Sembolizmi" okumayı öğrenene kadar bu bilgelik de saklı kalmak zorundaydı. Ve saklı da kalmıştır. Çünkü anlaşılamamıştır.
İşte bu duygu ve düşünceyle şimdi kökeni onbinlerce yıl öncesine ait sırların hiç değilse bir kısmını gün ışığına çıkartmaya çalışacağız... Bunu yapabilmek için kendinizi o devrin Mısırlıları yerine koymanız şarttır. Çünkü Mısır Ezoterik Kültürü, Mısırlı gibi düşünülmeden çözülemez...
REU PERT EM HRU
Mısırlılar'ın kutsal saydıkları metinlerinden derlenerek oluşturulan kitaba günümüzde genel olarak ''Ölüler Kitabı" denir.
Kitap "Reu Pert Em Hru" başlığıyla başlar. Bu nedenle kitabın isminin "Ölüler Kitabı" değil, "Reu Pert Em Uru" olduğunu iddia edenler de vardır.
"Reu Pert Em Hru" İngilizce'ye "Chapters of the Coing Forth by Day" olarak çevrilmiştir. Türkçe'ye bu cümleyi: "Günle Gelecek Olana Ait Bölümler" ya da "Güne Çıkış'ın Bölümleri" olarak çevirebiliriz.
Osiris rahiplerinin burada "gün"den kastettikleri büyük bir ihtimalle gecenin karşıtı olan "gündüz"dür: Yani "ışığa" ve "aydınlığa" çıkış kastedilmektedir.
Burada önemli olan "Işık"la olan buluşmanın vurgulanıyor olmasıdır ki, bu ezoterik geleneğe göre: "Ruhsal Aydınlanma" anlamına gelir. Bu nedenle, bu başlığın içerdiği anlamı, "Aydınlanma ve Uyanmaya Giden Yolun Bölümleri" olarak yorumlamak hiç de zor değildir.
Ölüler Kitabı'ndaki "Ölüler"
Bu yorumumuzu destekleyen bir başka ifade de bizzat kitabın ismiyle ilgilidir: Mısır'ın Ölüler Kitabı...
Evet... Bu metinlere neden Ölüler Kitabı ismi verilmiştir?...
Söz konusu metinlere bu ismin verilmesinin nedeni olarak, belki bu metinlerin ölümden sonrasıyla ilgili çok çeşitli konulara değinmiş olması gösterilebilir. Ki bu yorumun tamamen yanlış olduğunu söyleyebilmek, pek mümkün değildir. Çünkü gerçekten de Ölüler Kitabı'nın büyük bir bölümünün konusu bu dünyada geçmez. Az sonra hep birlikte ayrıntılarıyla göreceğimiz gibi çoğunlukla konuların geçtiği mekân "Öte Alem"dir.
Mısır'ın Ölüler Kitabı'nın bu özelliği bir çok araştırmacıyı, aşağıdaki örneğimizde görebileceğiniz benzer tanımlamalara itmiştir:
Kısmen kendisine öte alemde yardımcı olması amacıyla, ölmekte olan kimsenin huzurunda okunan metinlerden, kısmen ile ölülerin gömülme yönlemlerini açıklayan metinlerden derlenmiş, eski Mısırlılar'a ait bir kitaba verilen isim "Olüler Kitabı'dır. Ölüler Kitabı" ikiyüz civarında sihirli söz topluluğu veya Egyplologlar'ın ifadesini kullanırsak, Bab içermekledir. Bunların bazıları pek uzun bazıları ise birkaç satırdan ibarettir. Bunların bilinmesi ölüye geçmek zorunda olduğu Tuat'ın oniki bölgesindeki maceralı yolculuğu sırasında ona yardımcı olacak mabet kapılarının ve kentlerin koruyucu Tanrıları'nı tanımayı, bazıları Osirise dua gibi olan bu yakarışlarla onların iyi tesirlerini çekmekte ve özellikle pek çok sayıda yırtıcı, sinsi kötü ruhun fenalıklarından veya isimleri, zihni, iç organları yiyen, sürekli ölüler aleminin uluhiyetlerinin gölgesinde yaşayan yılan-şeytanlara yakalanmamasında yardımcı olmaktır-.
Bunlara benzer tanmılamalarla birçok kitapta karşılaşmak mümkündür. Ancak bu tanımlama meselenin tamamı değildir.
Konuyu biraz açalım...
Ölüler Kitabı'm, sadece ruh varlığının bedenini terk ettikten sonra karşılaşacağı olayların bir açıklaması olarak görmek, onu gerçek değerinden uzaklaştıracaktır. Her ne kadar bedenini terk ederek Öte Alem'e yani Spatyom'a geçen varlığın (ölünün) karşılaşacağı olaylar hakkında ayrıntılı bilgiler de kitabın konusu içinde varsa da, esas özelliği; varlığın hem bu dünyada, hem de Öte Alem'de sadeleşmesi, arınması ve onların tabiriyle söyleyecek olursak: "Tanrılar'a eşit olabilmesi için öğrenilmesi gereken bilgiler" içermesidir.
İşte bu yüzden, mabetlerde ezoterik bilime inisiye olan adaylara, belirli bir metotla açıklanan sırları bünyesinde sembolik bir dille muhafaza eden Mısır'ın Ölüler Kitabı, her iki açıdan da değerlendirilmesi gereken bir özelliğe sahiptir. Yani Ölüler Kitabı'nda anlatılanları hem bedenini terk eden varlığın karşılaşacağı olaylar, hem de inisiye adayının eğitimi sırasında yaşayacağı şuur halleri olarak görmek mümkündür.
Aslında her ikisini de birbirinden ayırmak oldukça güçtür. Hatta ayırmamak da icabeder. Çünkü her ikisi de birbirinin parçası ve devamıdır. Bunun nedeni, öncelikle İnisiyatik Çalışma'nın ruhsal bağlantılı bir süreç olmasında gizlidir.
Mısırlı rahipler ve bu rahiplerin denetiminde eğitimlerini sürdüren rahip adayları Astral Seyahat Teknikleri ve Durugörü Yetenekleri'ni kullanarak öldükten sonra gidilecek olan Astral Mekânı yani bugünkü tabiriyle Spatyomu (Öle Alemi) daha ölmeden önce inceleme ve o mekânın özelliklerini öğ*renme imkânını bulabiliyorlardı. Hatta Öte Alem'le bu alemi bir arada yaşayabiliyorlar, spatyomdaki varlıklarla da ruhsal irtibatlar kurabiliyorlardı.
Bu, sadece Mısır İnisiyasyonu'na ait bir özellik değil, tüm inisiyatik çalışmalarda uygulanan metotlardan biriydi. Az sonra göreceğimiz gibi bu ruhsal irtibat, sadece Spatyom'daki varlıklarla kısıtlı değil, evrensel - kozmik bağlantılar da söz konusuydu.
Bu konuya az sonra döneceğiz...
Evet... Dikkat ederseniz kitabın ismi bile bizi ne kadar meşgul etti... Bizi kitabın ismi bu kadar meşgul ettiyse, içinin içinden nasıl çıkacağız diye düşünebilirsiniz... Bu düşüncenizde son derece haklı olduğunuzu söylemek zorundayım... Çünkü konu Mısır'ın Ölüler Kitabı olunca, meselenin özüne ulaşmak, gördüğünüz gibi pek kolay olamıyor.
AYDİNLANMA YOLU'NDA RUHUN SAFLAŞMASI
Mısır'ın Ölüler Kitabı ruhsal değişim için, hem ölünün hem de ölüye yardımcı olacakların yapmaları gereken bir dizi ritüelden bahseder. Bu ritüellerin çoğu majikal unsurları da içinde barındırır. Sözü edilen bu ritüellerin uygulanmasından sonra ne olacağını da, yine o kendisine has üslubuyla şöyle dile getirir:
Ölüler Kitabı'nın ana konusu "Ruhun Saflaşması"na yardımcı olmaktır. Ölünün ya da inisiyenin Öte Alem'in çeşitli safhalarından geçerek "Tanrılar'ın Huzuru"na çıkabilmesi için yapması gerekenler, Mısır'ın Ölüler Kitabı'nın Bablarını oluşturmuştur. Yani ölmeden önce ya da öldükten sonra inisiye rahiplerin yaptıkları ruhsal deneyimlerin ve kozmik irtibatların mitolojik bir üslupla anlatılmasıyla ortaya çıkmış metinlerdir bunlar...
İçerdiği konular...
Mısır'ın Ölüler Kitabı, daha sonraları bir araya getirilen Mısır yazılı kayıtlarından derlenerek oluşturulduğu için, işlediği konular arasında tam bir devamlılık söz konusu değildir. Bu özellik daha sonra bir araya getirilen bazı Kutsal Kitaplar için de geçerlidir. Bir örnek vermek gerekirse Kur'an-ı Kerim'in içindeki sureler de, vahyin iniş sırasına ve içerdiği konularına göre yer almamıştır. En son Kutsal kitap olma özelliğine sahip olan Kur'an-ı Kerim'in de içerdiği konular belirli bir sıra takip etmez. Neyse bu ayrı bir konu...
Biz şu anda incelemeye başlayacağımız Antik Mısır'ın Kutsal Kitabı'nı, içerdiği konulara göre sınıflayarak ele alacağız. Böylelikle içerdiği temaları daha kolay ortaya çıkartma imkanına ulaşabileceğiz.
Derlemelere verilen İsimler...
Mısır'ın Ölüler Kitabı'nın önemli bir bölümünün çeşitli papirüslerden alınan yazıtlardan derlenerek hazırlandığını söylemiştik. Bu yazıtlar, o papirüsleri kaleme alan katiplerin isimleriyle anılır. Nu Papirüsü, Ani Papirüsü, Anhai Papirüsü, Nefer-uben-f Papirüsü, Turin Papirüsü gibi...
Bu nedenle de bu papirüslerde çeşitli konuların başlangıçlarında: "Osiris Nu der ki: ...", "Osiris Ani der ki:..." gibi ibarelere rastlanır.
Osiris Nu, Osiris Ani gibi tanımlamalar o papirüsü kaleme alan katibin bir Osiris Rahibi olduğu anlamına gelir. Yani Osiris Öğretisi'nin sırlarına vakıf inisiyeler demektir.
|
|
|
Kristal Melek Meditasyonu |
Yazar: EvrimBilge - 15-08-2017, Saat: 21:27 - Forum: Melek Enerjileri
- Yorum Yok
|
 |
izlere kendi uyguladığım ve etkisini gördüğüm melek meditasyonunu paylaşmak istedim.
1. Beyaz ve daha önce başka amaç için kullanılmamış temiz bir kristali önünüze koyun ve lotus pozisyonu alın.
2.Melek enerjisine odaklanın.
3.Teslim olun ve düşüncelerin gelip gitmesine izin verin;en doğru ''an'' bir his olarak içimize doğacak.Doğru anda başlayın.
4.Dış etkilere kapalı hale gelin.
5.Akış ile bir olduğunuzu hissedin.
6.Sesler uzaklaştığı ve boyut geçişine yakın olduğunuz zaman ,sevdiğiniz Melekleri isimleri ile çağırın ;sizin için gerekli mesaj ve enerjileri kristale taşımalarını rica edin.
7.''Melek'' sözcüğüyle onların isimlerini tekrar edin,bu sizin ''mantra''nız olsun.Her bir melek ismi size enerji olarak geri dönecektir.
8.Mavi bir çember imgeleyin.Başmelek Mikail'in mavi güç enerjisi şimdi sizi sarsın;artık hiçbir şeyden korkmuyorsunuz.
9.Meleklerin ilham verici bilge ışığı şimdi tüm odayı (veya her nerdeyseniz orayı)sardı.
10.Evrenin en saf enerjisi ile çalışabildiğiniz için çok şanslısınız .
11.Gevşeyin ,artık çok mutlusunuz.
12.Deneyiminiz ve meditasyon anında olanları mutlaka defterinize not alın.
Unutmayın ;Melek Enerjisi özünde başka bir boyutun işidir.Siz gerçekten Meleklerle çalışabilmek için dünyadaki sayılı''iyi, bağışlayıcı,özel ,farkındalıklı,seçilmiş'' kişilerden biri olmalısınız.Ama diğer enerji çalışmaları,meditasyon teknikleri,ritüel ve uygulamalar herkes içindir.
alıntı:Melekler ve Dünyanın Kurtuluşu
|
|
|
Dondurulan Bedenler Canlandı! |
Yazar: EvrimBilge - 15-08-2017, Saat: 17:33 - Forum: GÜNCEL HABERLER
- Yorum Yok
|
 |
Yaklaşık 60 yıldır üstünde çeşitli çalışmalar yürüttüğü dondurularak ölümsüzlük bilmecesi çözüme kavuşturulmaya oldukça yaklaştı.
Yaklaşık 60 yıldır üstünde çeşitli çalışmalar yürüttüğü dondurularak ölümsüzlük bilmecesi çözüme kavuşturulmaya oldukça yaklaştı.
Şimdiye kadar dondurma kısmında başarılı olan tüm deneyler çözülme kısmında bazı hücrelerin direkt olarak buzdan cama dönüştüğü için hayata geri döndürülemiyordu. Fakat bu sorunu Smithsonian Enstitüsü ve Minnesota Üniversitesi ortak yürüttüğü bir çalışmayla çözüme kavuşturmuş gibi gözüküyor.
Zebra balıkları üzerinde denenen bu deneyde, çözülme sırasında biraz metal ekleyen bilim insanları, bu şekilde embriyoları sağlıklı bir biçimde hayata geri döndürmeyi başardı.
Embriyoların sadece %10'luk bir kısmı yaşamayı başarmış olsa da bu bilim tarihinde bir ilk. Bu yöntemin geliştirileceği konusunda söz veren bilim insanları, insanlar üzerinde uygulanabilmesinin kısa bir süreçte mümkün olmadığını belirttiler fakat nesli tükenmekte olan hayvanlar için kısa süre içerisinde kullanılabilecek bir durumda olacağını belirttiler.
Kaynak: Shiftdelete
|
|
|
İÇİMİZDEKİ ŞİFACIYI KEŞFEDELİM |
Yazar: EvrimBilge - 15-08-2017, Saat: 17:19 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Bu yazdıklarım şuana kadar olan araştırmalarımın derlenmesinden oluşmaktadır.
Şifalandırmanın birden fazla tekniği vardır.Ama sizin ilk önce çarkalarınızın açılmış ve dengelenmiş olması gerekiyor, çünkü enerji aktarımını bu yolla yapacaksınız. Aura görmek teşhiste bulunmak biraz daha ayrıntılı bir konu, ben size uzaktan şifayla ilgili bilgi aktarmaya çalışacağım. Fazla yabancı terim kullanmadan, bu işi bilmeyenler için basit bir dille anlatmaya çalışacağım.Tabii başlamadan belirtmek isterim ki, şifalanacak kişinin rahatsızlığını önceden bilmemiz gerekir. Biraz önce bahsettiğim gibi aura görmek, teşhiste bulunmayı biliyorsanız, o zaman sorun yok. İlk öncelik nefes ile başlıyacağız, ama bu her zaman alıp verdiğimiz yüzeysel nefes değil. Dik oturup havayı burnunuzla derin çekeceksiniz vücudunuzdaki bütün hücrelere kadar ulaştığını düşünerek ve göğüs kafesinizin tam anlamıyla dolduğunu diyaframınızın şiştiğini hissederek nefesinizi almalısınız. 2-3 dakika bu şekilde devam edin, sonra nefesinize odaklanın başka bir şey düşünmeyin, nefes almanın dünyadaki en önemli şey olduğunu bilin, hayatla ölüm arasında ki en önemli çizgidir nefes. Sonra vücudunuzun her organını, her noktasını sırasıyla kasın, parmak uclarınızın bile kasıldığını hissederek yoğunlaşın ve bırakın.

Bütün vücudunuzun gevşediğini hissetmelisiniz, bütün düşüncelerden sıyrılın. Kafanız bomboş sadece nefes alıp veriyorsunuz, sonra kendinizi mutlu hissettiğiniz bir mabet düşleyin. Orası bir göl, bir ada, bir bahçe olabilir. Burası sizin dinlenme noktanız, gözleriniz kapalı ve orda dinlendiğinizi düşleyin, burada kendinizi hazır hissettikten sonra (2-3 dk olabilir) alfa/teta düzeyi dediğimiz uyku ile uyanıklık arasında bir hal içinde olmanız gerekiyor ki, bu halde geçerken “şimdi çok rahatladım ve gevşedim kendimi olduğumdan daha iyi hissediyorum “ şeklinde bir telkin ile bu düzeye giriş yapın. Bundan sonrası, evrende bulunan hayatın yakıtı olan mutlak enerjinin içinize aktığını imgeleyin ve kabul edin. İlk adım şifalandıracağınız kişiyi düşleyin ki, sizin ondaki rahatsızlığı biliyor olmanız gerekli.
O kişinin rahatsızlığı nerede ise o bölgeyi düşünerek içinize akan prana enerjisini kalp ve alın çakranızdan çıkan ışın demetiyle o kişiye aktardığınızı düşleyin ve bu sırada “ben sadece bir kanalım tanrının bahşettiği bu enerjiyi şifalandırmak üzere aktarıyorum ve aktarırken bende şifalanıyorum “diye telkinde bulunun ve şifalanan kişinin size gülümsediğini ve mutlulukla bu enerjiyi kabul ettiğini imgeleyin. Böyle birkaç dakika enerji gönderdikten sonra, o kişinin aurasının enerjiyle dolduğunu hissedin. Sonra kendinize dönüp, auranızın dolduğunu hissedene kadar içinize akan parana enerjisini imgeleyin ve rahatlayıp gözlerinizi açın.
Alıntı: bendekiben
|
|
|
Ruhsal Şifanın İyileştirici Gücü |
Yazar: EvrimBilge - 15-08-2017, Saat: 17:16 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Kendimizi ve bedenimizi ne kadar tanıyoruz? Bu can alıcı soruya vereceğimiz cevaplar, klasik toplumsal telkinler ve eğitim ile öğrendiğimiz bilgilerle sınırlıdır.
Oysa İnsan varlığı üzerine yapılan çeşitli araştırma sonuçlarına baktığımızda, insan bedeninde birtakım enerji merkezlerinin olduğunu ve hatta bunların haritalarının bile çıkarılmış olduğunu görüyoruz. Bu enerji merkezlerini beş duyumuzla algılamamız mümkün değildir. Ancak parapsikolojik araştırmalarda çok yol almış olan Ruslar, bu enerji alanlarının bir kısmını görünür hale getiren Kirlian fotoğraf tekniğini geliştirmişlerdir. Kirlian fotoğraflarında, bu enerji merkezlerinin durumunu, duygu ve düşüncelerin niteliğine göre değişen renklerle tespit etmek mümkün olabilmektedir.
Zaman zaman toplumda pek çok kişi de, tüm canlıların bedenleri etrafında parlayan bir enerji bulutu gördüklerini ifade ederler. Bu kişiler, auranın renk ve şekil değişikliklerine bakarak, kişinin içinde bulunduğu fiziksel ve ruhsal durumu tasvir edebilmektedirler.
Bu enerji merkezleri insanın fizik bedeni üzerinde yer almayıp, fizik bedenin daha ince titreşimlerine sahip, ruhsal enerjinin fizik beden ile etkileşiminde katalizör vazifesi gören süptil bedenlerimiz (astral, esiri) üzerinde yer almaktadırlar.
SAĞLIK VE HASTALIK
Hastalıkların veya sağlık bozukluklarının çok yönlü sebepleri vardır. Görünen ve tıp tarafından kabul edilen sebeplerin yanında (bakteri ve virüsler, kötü beslenme...) bir de bağışıklık sisteminde meydana gelen güçsüzlükler söz konusudur.
Bağışıklık sisteminin ve hastalıkların yenilmesi sadece ilaç tedavilerine değil büyük ölçüde bizim ruhsal durumumuza bağlıdır. Çünkü hastalık dediğimiz süreç, temelde akışı engellenmiş bir enerjinin fizik bedenimize yansımasıdır.
Bu enerji akışındaki dengesizliklerin sebebi nedir?
Bu unsurlar direkt olarak zihin ve duygusal tavırlarımızla bağlantılıdırlar.
Zihin ve beden arasındaki ilişki öylesine bütünleşmiştir ki, psikolojik ya da duygusal sebepleri bulunamayacak hastalık yok gibidir.
Yaşamımızı giderek artan bir şekilde tehdit eden stres, hastalığı azdıran en temel faktördür. Öfke, endişe, korku, ümitsizlik, üzüntü, darılma, yalnızlık vs. strese sebep olur. Stres, içsel gerilimimizi artırır, gerilimle birlikte kaslar sıkışır. Sıkışan kaslar, kan akışını ve sinir sisteminin fonksiyonlarını etkiler. Bu düzen bozulduğunda fiziksel rahatsızlıklar başlar.
Stresin sebeplerini kendi içimizde bulmaya çalışmak ve bir dizi gevşeme egzersizleriyle bu çalışmayı beslemek tüm kasları ve sinir sistemini rahatlatabilir.
Geleneksel tıp şüphesiz bize yardım etmekte ve gerekli olmaktadır. Ancak hastalıkların sebeplerini sadece fizik beden üzerinde iyileştirmeye çalışmak, problem kökten çözülmediği için tekrar önümüze gelmesine neden olmaktadır.
Gerekli enerji sağlandığında, beden bütünüyle sağlığını yeniden kazanma yeteneğine sahiptir. Önemli olan meydana getirdiğimiz ve beslediğimiz düşünsel ve duygusal hallerdir. Kuruntular, takıntılar, olumsuz düşünce süreçleri astral beden üzerinde yoğun enerji değişimlerine sebep olmaktadır. Fiziksel beden ile astral beden arasındaki uyum bozulduğu zaman ise bizler tekrar hasta oluruz.
Dolayısıyla öncelikle zihinsel dünyamızı diri ve sağlıklı tutmanın önemini kavramamız gerekir. Hür türlü tedavi, hastalığın iyileştirilmesinde bir araçtır. Önemli olan sağlığın ve canlılığın sürdürülmesi için tüm varlığımızla pozitif bir yaklaşım içerisinde olmamızdır.
ŞİFACILIK NEDİR?
Geniş bir perspektifte baktığımızda, şifacılık, tüm evrende bulunan, ancak biz insanların gerek görgü ve tecrübemiz gerekse takip ettiğimiz metotlar nedeniyle kullanmakta yetersiz kaldığımız bazı kanunlardan, güçlerden yani evren enerjisinden yararlanmak demektir.
Gerçek bir şifacı, tedavi ettiği hastasının astral bedeniyle ileşitim kurarak, bu beden üzerindeki enerji merkezlerini harekete geçirerek şifa veren gerçek bir medyomdur.
Şifacılık uygulamaları başlıca iki ana grupta toplanır:
1) MANYETİK ŞİFACILIK
Tüm insanlarda bulunan, hepimizin kullanıp aktarabileceği, manyetik, fiziki bir güçtür.
Manyetik kuvvetin insan organizmasına etkisi bilinen bir gerçektir. İnsan bedeni tıpkı bir pil gibi elektrik üretir ve bu güç aktarılabilir. Bu etkinin en çok aktarıldığı yerler, eller, gözler, nefes, aktarılma yöntemleri ise paslar, sıvazlamalardır.
En bilinen uygulaması, bir annenin huzursuzlanan çocuğunu kolları arasına alarak sakinleştirici etkisini bebeğe yönlendirmesidir.
Aynı şekilde şifacı da, manyetik enerjisini, bedenin belirli bir bölümündeki hastalığı iyi etme amacıyla bir başkasına aktararak basit bir manyetik şifa çalışması yapmış olur.
Daha sistematik olarak yapılan manyetizm çalışmalarında izlenilen metot ise şudur:
İnsan vücudu bir polarizasyona sahiptir yani bir kutuplaşma vardır. Genellikle insan bedeninin ön kısmı +, arka kısmı -, sağı +, solu - durumdadır. Madeni mıknatıslarda artı ve eksi kutuplar karşı karşıya geldiklerinde aralarında bir çekim, aynı isimli kutuplar da karşı karşıya geldiklerinde aralarında bir itim olmaktadır. Aynı şekilde insan bedenindeki bu polarizasyonda da, aynı isimli kutupları kullanarak uyartıcı, zıt isimli kutupları kullanarak ise sakinleştirici bir etki meydana getirmemiz mümkündür. Örneğin felçli bir kolu, solda ise, (-) olması nedeniyle, biz de sol kolumuzu yaklaştırmak suretiyle felçli kolda bir uyarma meydana getirebilir ve bu şekilde polarizasyon dengesini kurmuş oluruz.
2) RUHSAL ŞİFACILIK
Şifacı bir medyom vasıtasıyla yapılan, bedensel enerjisinin ötesinde, ruhsal tesirlere aracılık etmek, ruhsal rehberler yardımıyla gelen ruhsal tesirleri hastaya yönlendirmek suretiyle yapılan iyileştirme ve tedavi şeklidir.
Ruhsal şifa uygulamalarında ortaya konan enerjinin kaynağı ruhsal şifayı uygulayan kişi değil, Ruhsal Dünya’dır. Dünyadaki hiçbir maddesel alet, bu şekilde bir şifa verebilme yeteneğine sahip değildir.
Bu güç, ruhsal dünyanın titreşimleriyle uyumlanabilme yeteneğine sahip vazifeli varlıkların aracılığı ile fonksiyonunu yapar. Bu süreçte, bizzat medyomun kendisindeki yetenekler; medyomun ruhsal tesirlere olan hassasiyeti, ruhsal aleme olan inancı ve böyle bir vazife planıyla yeryüzüne doğması çok etkilidir.
Ünlü kahin, durugörür ve şifacı medyom olan Edgar Cayce’nin hayatı ve çalışmaları bu konuya verilebilecek en güzel örneklerden biridir.
Cayce, herhangi bir yere uzanarak transa geçtikten sonra, adeta fiziksel gözleriyle görüyormuşçasına, hasta yakınında olsun ya da olmasın, hastanın astral bedenindeki dengesizliklerin fizik beden üzerinde meydana getirdiği etkileri tespit edebilmekte ve tedavi yöntemleri önermektedir.
Ancak uyandıktan sonra bunların hiçbirini hatırlamaması ve verdiği reçetelere inanamaması, her şifa hadiseninin ardında ruhun şuurlu etkisinin bulunduğunun açık bir kanıtıdır.
Özellikle Amerika’da bu konuda pek çok örnek mevcuttur. Birçok durugörür, bir kimsenin bedeninin içine, sözcüğün tam anlamıyla bakabilmekte, bedenin et ve kemik dokularının içini görebilmektedirler. Bu çalışmaya “röntgen görüşü” derler ve bu sayede teşhisler yapabilirler. Örneğin bir organın durumunu rengine bakarak tanımlamakta; sağlıklı bir karaciğer koyu kırmızıyken, sarılıklı bir karaciğer sarı-kahverengi, kemoterapi uygulanan bir bireyin karaciğeri ise yeşil-kahverengi renklerde görünmektedir.
Çevredeki kişiler tarafından hastaya yönlendirilen pozitif düşünce ve niyetler, ruhsal alemden gelen şifacı tesirler de, ruhsal şifa çalışmalarında etkili olan en önemli unsurlardır.
RUHSAL ŞİFA GÜÇLERİ NASIL ÇALIŞIR?
Ruhsal şifa uygulamalarında bilinen fizik kuralların dışındaki birtakım ruhsal yasalar devreye girmektedir.
Ruhsal bir etkinin maddesel bir kimliğe bürünmeden organizmaya etkide bulunması mümkün değildir. Dolayısıyla bir aracıya ihtiyaç vardır.
Ruhsal şifacı, medyom, ruhsal alemle irtibat halindedir. Ruhsal rehberler, şifacı medyomdaki bedensel ve ruhsal duyarlılığı kullanarak, hastanın kendi içsel benliğiyle irtibata geçmesini ve onun iyileştirici gücünü kullanarak, astral bedendeki enerji dengesizliklerinin giderilmesini, fizik bedendeki iyileşmelerin sağlanmasını temin ederler.
Bu enerji nakli olayında, medyomun nitelikleri, insanlara karşı derin bir alaka, fark gözetmeden bir sevgi ve bağlılık duyması, moral seviyesi, sezgisi, içgüdüleri de çok önemli bir yer tutar. Bu tür ruhsal şifacılık maddi çıkarlar için kullanılamaz. Gerçek şifacılar, karşılıksız hizmet etme arzusuyla bu işi yapan yüksek vazifeli varlıklardır.
EN BİLİNEN RUHSAL ŞİFA UYGULAMALARI
TEMAS YOLUYLA YAKINDAN ŞİFA
Bu tür şifacılıkta şifacılar, rehber varlıklardan gelen şifa güçlerinin ellerinden geçmelerine aracılık ederek, hastalıkla bölgeyi saptayabilir ve şifa verebilirler.
Eller hasta sahanın civarına yaklaştığı vakit, kuvvetli bir sıcaklık veya soğukluk duygusu hissedilir. Eller o sahadan uzaklaşınca bu duygu kaybolur. Hasta, bu sıcaklığı veya soğukluğu, derinlere nüfuz eden bir güç olarak hisseder.
İşte bir hastanın şifa uygulaması esnasındaki deneyimleri; “Ruhsal şifayı yıllardır duyardım ve inanıp inanmamak konusunda değişken hislere sahiptim. Doktorların iyileştiremediği iki ciddi sorunum olduğunu bilen arkadaşlarımdan birisi bana bir randevu ayarladı. Kuşkulu hisler içerisinde gittim. Fakat şifacı üzerimde çalışmaya başladıktan yaklaşık üç dakika sonra tüm şüphelerim kaybolmuştu. Çok derin bir güven duyuyordum.
Gevşediğimi ve korkularımın kaybolduğunu hissediyordum. Bu, soğuk bir günde insanın içini ısıtan güneş gibi bir histi. Daha sonra çekilmeler olmaya başladı. Bunu boyun kısmımda hissediyor fakat zihnimde görüyordum. Sanki dokuları hareket ettiren, düzenleyen parmaklar var gibiydi. Daha iyi bir kelime bulamadığım için ‘parmaklar’ diyorum. Bu belki de boynumda çalışan bir enerji alanıydı.... Organlarımın kıpırdadığını hissedebiliyordum. Kalın ve ince bağırsaklarım çalkalanıyor, içlerinden hava ve gıdalar geçiyordu. Kuyruksokumum sanki o bölgede çok fazla kan ve enerji varmış gibi kıpırdıyordu. Aynı zamanda kendime güven ve genel bir huzur hali de hissettim. Artık kendimi daha önceki gibi dağınık ve cansız hissetmiyordum.”
alıntıdır
|
|
|
Haftanın günlerine göre şansı çağırmak |
Yazar: EvrimBilge - 15-08-2017, Saat: 17:11 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Şans dediğimiz şey doğuştan mı olur yoksa her insan şansını kendi yaratabilir mi? Mesela dualarla,bazı uygulama teknikleriyle bu ne derece mümkündür bilemem.Bu uygulama anladığım kadarıyla meleklerden şans istemek gibi bir şey.Maddelerle eşyalarla yapıldığı için ben de iyi bir izlenim bırakmadı. Siz ne düşünüyorsunuz?
Pazartesi: Pazartesi günü kırmızı renkli bir ayakkabı(kadınlar için) büyük şans getirir.Erkeklerin pazartesi günü şans getiren rengi ise yeşildir.Yeşil renkli bir kravat yardımıcı olur.Başka kıyafetler de iş görür.Pazartesi gününün şanslı sayısı 3'tür ve sabah kalktığınızda üç kez TOOT RAMİ TOOT derseniz o gün size şans kapıları daha açık olur.
Salı: Salı günü,haftanın en şanssız günlerinden biridir ve genellikle herkesin talihi ters gider.Bugün olabildiğince az risk alın ve şans ile ilgili işlere fazla bulaşmayın.Ama ille de yapacaksanız,salı günün şans getiren rengi SİYAH'tır ve küçük parmağınızın tırnağına küçük bir parça siyah oje sürmek sizi rahatlatır.Salı günü sabah uyandığınızda yedi kez aynaya karşı yüksek sesle DEMİON diye seslenmeniz sizi şans çarklarına biraz daha yaklaştırır.
Çarşamba: Şans kapılarının en yüksek olduğu zamandır ve çarkı felek çarşamba günleri çok açık olur. Şans ile ilgili her ne yapacaksanız çarşamba gününü tercih etmeniz iyi olur. Çarşamba günü Turkuaz renkler size yardımcı olur.Mümkünse üzerinizdeki bütün elbise ve takıların rengi Turkuaz olsun. Çarşamba gününün uğurlu sihirsel kelimesi LİNKELİ'dir. Ve dua okur gibi bu kelimeyi tekrar etmeniz bahtınızı açık tutar.
Perşembe: Dikkat edin, Perşembe günler özellikle kadınlar için çok büyük ödüller vardır. Sanki kadınlara ait bir özel büyü günü imiş gibi bütün her şey onlar için çalışır. O gün, şans ve hayırlı kısmet günüdür. Perşembe günü, gün boyunca toprak rengi kıyafetler giyin. ayakkabılarınız da aynı renk olsun ya da büyünün daha etkili olmasını istiyorsanız, meşe rengi olan deri ayakkabı giyin. Karartılmış, gümüş rengi takılar da şansınızı arttırır. Özellikle antik desenli takılar takın. Perşembe gününün tılsımlı kelimesi AHMAR'dır ve gün boyunca bu kelimeyi içinizden ekrar edin durun. Şans kapıları size açık kalacaktır.
Cuma: Cuma SU günüdür ve şans kapıları SU ile alakalı yerlere akar. Bu gün suyla fazla haşır neşir olun. Özellikle, deniz, göl, dere gibi yerlerin yakınlarında bulunun. Çok su için, elinizi çok yıkayın. Gün boyu SU ile temasınızı koparmayın. Kıyafetlerinizin rengi de açık olsun. Su rengi, beyaz, beyaza açık sarıya, çok açık maviye yakın renkli elbiseler giyin. Günün tılsımlı kelimesi ABBİR'dir ve gün boyu bu kelimeyi içinizden tekrar edin.Şans kapıları size açık olacaktır.
Cumartesi: İşte ateşin gücünü gösterdiği gün. Bu gün her şey ateş ile alakalıdır. Sizin de ateşe yakın olmanız şansınızı arttıracaktır. Ateş renkli kıyafetler giyin. Kırmızı, sarı tonlarını iç içe kullanın. Pırıl pırıl, dikkat çekici elbiseler ve ateş rengi ayakkabılar giyin. Takılarınızda da aynı renkler olsun. Sabah uyandığınızda üç kibrit çöpünü yakın ve sönene kadar ateşe bakın. Bakarken FEİRİ kelimesini söyleyin. Gün boyu aynı kelimeyi içinizden tekrar edin. Cumartesi günü size özellikle ateşli aşık bulma yolunda büyük şans kapıları açacaktır.
Pazar: Pazar günü, havanın günüdür ve o gün çarkı felek sadece kendine çok yakın olanlara şans kapılarını açar. Ona yakın olmak için, gül kurusu renkleri olan elbiseler giyin. Çok açık yeşil renler de iş görür. Ama, ayakkabılarınız mutlaka beyaz renkli olmalıdır. Ya da ayakkabınızda beyaz renk de olmalıdır. Pazar günü havaya yakın olmak için, açık alanlarda, parklarda, bahçelerde olmaya dikkat edin. Hava ile ne kadar yoğun temas içinde olursanız, şansa o kadar yakın olursunuz. Günün tılsımlı kelimesi ARREO'dur ve gün boyunca bu kelimeyi içinizden tekrar edin.
|
|
|
Suyun Şifa Gücü ve Şifa Yöntemleri |
Yazar: EvrimBilge - 15-08-2017, Saat: 15:42 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Rahatsızlıklarınızdan Tamamen kurtulmak için içtiğiniz SU’nun şifa Gücünden de FAYDALANMAYA.. NiYET edin.
Suyun hafızası var.. ‘Benim endişelerimi temizlesin’ düşüncesiyle içilen su, bedende bu komutu yerine getirir.
Suyun hafızası var.. Su bütün evrenin ve kâinatın başlangıç noktasını oluşturuyor. Ve insanı bedenlenmesinde etmen olan en önemli madde.
Su olmadan ne yeryüzü, ne gökyüzü, hiç bir canlı olamazdı.
Bedenin yüzde 70′i su ama beyinle birleştiğinde bu su anlam kazanıyor. O zaman H 2 0’dan çıkıyor. Ve ona hangi dalga boyunu yüklersen o frekansa bürünüyor.
Moleküler yapısı dönüşüyor, bedene şifa katıyor.Örneğin zihninizden “Bütün kuşkularım, korkularım arınsın, bedenim bunlardan temizlensin” diye geçirip, suyu içtiğinizde, o kesin şifadır. Çünkü sözlerle suya frekans yüklemiş oluyorsunuz. Düşündüğün anda beyin onu tanımlayarak bir dalga boyu yayıyor. Ve sen suya doğru bakarak bunları söylediğinde kayda alıyor. Bütün bunlar düşünülerek içildiğinde, bedenin ihtiyacı olan bir işleve bürünüyor. “Beni üzüntülerimden temizlesin” diye içildiğinde bedene o şekilde aktarılıyor ve komutu yerine getiriyor.
Huzura kavuşmak, dertlerden kurtulmak için önce derin bir nefes almak, yaşam enerjisini bedene aktarmak sonra da bu düşüncelerle suyu içerek şifa bulmak mümkündür.Ben uzun yıllardır, bu uygulamayı hayata geçiriyorum. Hem sağlıkta hem estetikte hem de şifada.İnsanların huzura kavuşması için bedeni arındırmak çok önemli. Bir insana şifa olsun diye frekans yükleyerek verdiğimiz su, o kişinin bedenini temizler.Suyla ilgili uygulamalar onlarca.Örneğin büyüyü çözer, akıp gitmesini sağlar.Eve konulan bir kase su, bütün odalardaki negatif enerjileri yok eder.
Bedene doğru bir şekilde yüklendiğinde şifa aracıdır.Nasıl ilaçlar şifa katıyorsa, ”SU” bunlar arasında en önemli maddedir.
Yarın için düşüncelerinizi, niyetlerinizi ve dileklerinizi bir kağıt bardağın üzerine yazın, suyun bunların tezahürüne yardım etmesi için. Bazen bu, “yarın şaşırtıcı şekilde yaratıcı olacağım ve sevgiyle parıldayacağım” gibi genel iyi bir prensip olabilir veya “yarın bu durum ile zorluğumu çözmeyi diliyorum” gibi spesifik olabilir.
Bunu tam bir zihinsel berraklık ve şükran ile yaptıktan sonra, suyun yarısını için ve suyun büyük yoğunluk ile yansıttığını ve evrene büyütücü bir anten olarak davrandığını bilerek uykuya dalın. Bedeninizdeki içtiğiniz su sizin niyetinizi taşıyor ve hala ”HER ŞEY” e bağlı olan bardakta kalan su ile bağlantılı ve mesajınızı evrene göndermenize yardım ediyor. Onun yapısı düşüncenizi gerçekten değiştiriyor ve bu bilim tarafından kanıtlanabilirdir.
Siz uyurken, bilinçaltı zihniniz hem bedeninizdeki suyla hem de bardaktaki suyla iletişim kurmaya devam eder ve sizin konsantre olduğunuz şeye yapısını değiştirir.Sabahleyin uyandığınızda ve bardakta kalan suyu içtiğinizde, tam tamına hayallerinizi içiyor olursunuz! Bu, onları tüm varlığınızda daha da güçlü yansıtır. Bunu her gece yapın ve nelerin olduğunu görün,mucizeler katlanır ve sağlık daha hızlı şekilde güçlenir.
Su, insanların sahip olduğu en güzel, değişken ve düşünceden etkilenen fiziksel maddedir.
Su, varlığımızın hologramında nihai fiziksel tezahürdür ve eğer suyunuzu severseniz, o da sizi sever ve yolunuzda size yardım eder.Su canlı ve farkındadır.
NİYET ÖRNEKLERİ:
***Suyun yüksek benliği ile bağlantı kuruyorum ( bunu reiki bilenler sembollerle yapıyorlar) bu suyun kendi ph değerini 7,5′e yükseltmesini ve ben bu suyu içtikçe suyun bedenimdeki tüm dna dizilişlerini orijinal haline getirmesini,
dokuları onarmasını istiyorum…
Şifa olsun, şifa olsun, şifa olsun, oldu bile çok şükür..
Teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim..
**Yarın ………….. duruma çözüm üretmeyi ve yaratıcı eylemlerle bu sorunu halletmeyi seçiyorum.
***Bütün kuşkularım, korkularım arınsın, bedenim bunlardan temizlensin.
***Suyun ruhu, zihni ve bedeni seni çok seviyorum…
Bedenimi dna sarmallarımdan başlayarak, tüm hücrelerimi ve dokularımı yenilemeni, bedenimin bütün fonksiyonlarını dengelemeni istiyorum..
Şifa olsun, şifa olsun, şifa olsun, oldu bile çok şükür..
Teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim.
Alıntı
|
|
|
Kİ ENERJİSİ NİYETLERİ GERÇEKLEŞTİRMEK |
Yazar: EvrimBilge - 15-08-2017, Saat: 14:59 - Forum: Prana
- Yorum Yok
|
 |
Önce Ne istediğinizi bilin.Bir "dilek cümlesi" kurun dileğinizi kim,ne,nerede,ne zaman ve niçin detayları ile ifade edin.Örneğin "Vergisiz koşulsuz 1 Milyon doların nin evime gelmesini diliyorum"
Bu sizin dileğiniz.Şimdi bunu 1 aylık enerji çekecek sembollere dönüştürelim.Unutmayın enerjisiz hiçbirşey olmaz.
Büyük bir kağıt alın ve üzerine 5 köşeli bir yıldız çizin.Yıldızın üzerine ben yazın.Yıldızın tepe noktası dlleği kimin gerçekleştireceğini temsil eder.Saat yönünde hareket edin.Bir sonraki uç ne bölümüdür.Tam olarak neyi diliyorsunuz?Olmasını iztediğiniz şey ne? Vergisiz 1 Milyon dolar.Ozaman zincirleri kırılmış bir banknot çizebilirsiniz,paranın herhangi bir engeli olmasın diye.
Bir sonraki aşama nerede.Paranın evinize gelmesini istediğinizden bir ev sembolü çizin.Arzuladığınız şeyin gerçekleşmesi için böyle yaparak ki enerjisini istediğiniz yere yönlendirisiniz.
Bir sonraki aşama "ne zaman" Olmasını istediğniz tam tarihi gösterecek bir takvim çizin.Zaman aşaması önemlidir.Çünkü enerjileriniz dileğinizi dilediğiniz zamanda gerçekleştirmek için biraraya gelecektir.
Yıldızın Son ucu "niçin" Sembollerle bu dileğin gerçekleşmesini neden hakettiğnizi yazın.Bu dileği insanlığa daha iyi hizmet etmek için,yardım amacıyla gerçekleşmesini dileyebilirsiniz.Bu durumda dünyayı destekleyen bir direk çizebilirisiniz.
Yıldızınız tamam.Hergün sık sık görebileceğiniz bir yere asın.Şimdi ona bakın ve net bir ses tonuyla dileğinizi 3 kez tekrarlayın.Bunu yaparken sembollerin üzerine gelerek her kelimeyi söyleyin.Üçüncü tekrardan sonra odadan çıkın ve üzerinde düşünmeyin.Hergün çiziminizin yanından geçtikçe tüm niyetinizle ve tam kavrayışla sembollere bakın.Herbirinin ne olduğunu iyice anlayın.Bunu herseferinde yaparak niyetinize ki enerjisi yüklemiş olursunuz.Bu ki enerjisi dünyaya yayılır ve yazmış olduğunuz dileğinizi gerçeklikte yaratır.
Bir ay sonra kağıdın yanından gececeksiniz ve kağıtta müthiş itici bir güç hissedebilirsiniz.Bu kağıdın güçle dolduğunun ve serbest bırakılmasının zamanın geldiğinin göstergesidir.Bunu hissettiğinizde kağıdın önüne geçin ve 3 kez tekdüze bir tonda dilek cümlenizi söyleyin.Sembollere bakın anlamlarını düşünün .Üçüncü kez söylerken kollarınızı havada sallayın yüksek sesle bağırın ve sembollerden ve çiziminizden enerjinin çıkışını havaya karışmasını ve gerçeğe dönüşmesini hissedin.Bu noktada çizimin enerjisi kalmaz.Çizimi yakın.Dileğinizin gerçekleşmesini bekleyebilirsiniz artık.
ALINTI
|
|
|
Başmelek Cebrail’in Saflık ve Uyumun Beyaz Işını |
Yazar: Magnetho - 13-08-2017, Saat: 23:55 - Forum: Melek Enerjileri
- Yorum Yok
|
 |
Başmelek Cebrail’in Saflık ve Uyumun Beyaz Işını:
Başmelek Cebrail, Saflık ve Uyumun Beyaz Işını olan Dördüncü Işından hizmet eder. Başmelek Cebrail ışık ile çalışmanıza ve gerçek spiritüel hizmette olmaya daha yakınlaşmanıza yardımcı olur. Cebrail ayrıca iletişim yeteneklerinizi geliştirmenize ve yaşamın tüm alanlarında yeteneklerinizi ifade etmenize ve etrafınızdakilere neşe ve uyumu ifade etmenize yardımcı olur. Spiritüel yolunuzda yardıma ihtiyacınız olduğunda ve yaşamınıza ve ilişkilerinize uyum getirmek için Başmelek Cebrail’i çağırın. Yüksek sesle veya içinizden söyleyin:
“Başmelek Cebrail, spiritüel yolumda yardımına ihtiyacım var, beni olmam gereken yere yönlendir.”
Alternatif olarak, başınızdan ayaklarınıza kadar sizi çevreleyen ve sizi saflık ve uyum ile dolduran ve etrafınızdakilere neşe ve sevgi ifade etmenizi sağlayan beyaz ışığın parlak saf ışınını gözünüzde canlandırabilirsiniz. Başmelek Cebrail özelikle kendinizden veya etrafınızdakilerden alıyor
olabileceğiniz cesaretsizliği salıvermenize yardımcı olur. Başmelek Cebrail’in sizinle olmasını istemekten çekinmeyin ve size sunulan saflığı
ve uyumu sevgiyle kabul edin....
|
|
|
|