Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,058
» Son Üye: Doo92
» Toplam Konular: 2,832
» Toplam Yorumlar: 3,062

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 1117 kullanıcı aktif
» 1 Kayıtlı
» 1116 Ziyaretçi
Emka

Son Aktiviteler
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 6,199
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 23,307
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 278
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 5,267
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 761
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 643
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 548
Samsunlu Spiritüalist ark...
Forum: SAMSUN SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:30
» Yorumlar: 0
» Okunma: 408
Ra'yı gördüm ne anlama ge...
Forum: Bilinçaltı
Son Yorum: spiruelistra
28-05-2023, Saat: 13:43
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,570
MUCİZE YARATAN KELİMELER
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Emka
29-01-2023, Saat: 16:53
» Yorumlar: 11
» Okunma: 95,613

 
  Piri Reis Haritalarının Gizemi
Yazar: Emka - 10-06-2016, Saat: 06:29 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER - Yorum Yok

Piri Reis’in, 1513 yılında çizdiği Dünya Haritası, 16. yüzyıl Avrupalı ve Müslüman denizcilerinin bilgilerini içeren tarihi bir belgedir, lakin bu haritanın yalnızca 3’te 1’lik bir parçası günümüze ulaşmıştır. Haritanın elimizde kalan parçaları; Atlantik okyanusu, Afrika’nın batı kıyıları, ve Güney Amerikanın doğu kıyılarını göstermektedir..

Topkapı Sarayı müzeye dönüştürülürken ortaya çıkan Piri Reis’in Dünya Haritası, zamanla dünya çapında ün kazanıp bir fenomene dönüşürken, akıllarda da birçok soru işareti bıraktı. Öyle ya, Piri Reis o zamanlar kimsenin bilmediği, kendisinin de gidip görme ihtimali olmayan Amerika Kıtası’nı nasıl bu kadar kusursuz çizebilmişti?

Harita Hakkında Efsaneler

İlk iddia, parapsikoloji meraklısı tarih öğretmeni Charles Hapgood’dan geldi: “Antarktika bir zamanlar ekvatora yakın bir konumda, daha kuzeyde ve daha yaşanabilir bir yerdi. Orada büyük bir medeniyet vardı ve o insanlar yüksek teknolojiyle haritalar çizdiler. Piri Reis, Mısır’a yaptığı ziyaret sırasında bu haritaları bulmuş ve dünya haritasını çizmiş olmalıydı.”

Ne jeolojik ne tarihi hiçbir bilimsel kanıtı olmayan bu tez, hatta ne tezi düpedüz uydurma ve deli saçması olan bu iddiayı anlatan kitap, onlarca dile çevrildi. Ciddi bilim insanları bu iddiaya gülerken, yeni bir şehir efsanesi de yaratılmış oldu.

Bazıları, Amerika’ya hiç gitmediği halde, kıtayı ilk keşfedenin Piri Reis olduğunu söyledi. Mu uygarlığından, Kayıp Kıta Atlantis’e ne kadar magazinsel konu varsa işlendi. O da yetmedi, haritanın, dünyanın uzaydan görünüşü şeklinde çizildiği, çağının çok ötesinde olduğu, olsa olsa uzaylıların yardımıyla bu haritanın çizebileceği dillendirildi.

Bugün ülkemizde “Piri Reis’in Sırları” (şifresi veya esrarı) adıyla yayınlanmakta olan toplama kitaplar, bu tip iddialarla Piri Reis Haritası’na ne yapıp edip bir “olağanüstülük” atfetmeye çalışırken, günü birlik ticarî çıkarlar adına hiç bir bilimsel süzgeçten geçirmeksizin  piyasaya sürüldüler.


Peki, bunları bir kenara bırakıp baştaki soruya geri dönelim. Piri Reis o zamanlar kimsenin bilmediği, kendisinin de gidip görme ihtimali olmayan Amerika kıtasını nasıl bu kadar kusursuz çizebilmişti?


Piri_reis_world_map_01.jpg

 Piri Reis haritasını nasıl çizdi?


Piri Reis, haritayı nasıl çizdiğini, haritanın kenarına aldığı notlarda anlatıyor. Bu notlardan öğreniyoruz ki; Piri Reis´in amcası Kemal Reis, bir çarpışmada Colomb´un ilk üç Amerika seferine katılmış bir İspanyol´u esir almış. Piri Reis, esiri sorguya çekmiş ve Kolomb’un seferleri, sahiller, adalar, yer şekilleri, Amerika’da yaşayan yerliler ve gördükleri hayvanlar hakkında malumat almış.(Madde 6). Dahası, İspanyol esirin elinde gittiği bölgelerin harita varmış. Piri Reis, haritasındaki Amerika kıtası ile ilgili bilgilerin neredeyse tamamını bu şekilde elde etmiş.
Yine harita kenarındaki başka bir notta (Madde 9), Piri Reis haritanın derleme olduğunu kullandığı kaynakları sıralayarak açıklamış;

Yani şimdilerde iddia edildiği gibi Astaral seyahatle (ruhun bedenden ayrılıp gezinmesi) çizilmemişti bu harita. Gerçi burada Piri Reis’in de biraz kabahati var. Kitab-ı Bahriye adlı eserinde, haritasını derlerken, Ortadoğu ve Akdeniz kıyılarını gösteren antik bir haritadan faydalandığından söz ediyor. Piri Reis, gemilerin ilkel ve denizciliğin geri olduğu antik çağlarda çizilen bu haritanın insana, cinlere, kuşlara ve rüzgara hükmettiğine inandığı Süleyman Peygamber tarafından çizildiğine inanıyordu.

Piri_Reis.jpg


Yanlışlar-Kusurlar

Piri Reis’in ilk dünya haritası kusursuz ve zamanının ilerisinde değildi. Aksine Batılı denizcilere göre istihbarat ve harita edinmesi daha zor olan Piri Reis, bu dezavantajı yüzünden bazı büyük hatalar da yapmıştı. Brezilya sahilleri kusursuz bir şekilde çizilmişken diğer kısımlarda ciddi hatalar vardı. Mesela Virgin adaları Piri Reis haritasında 2 kere çizilmişti.

Piri Reis’in II. Dünya Haritası

Piri Reis’in, 1528’de hazırladığı ikinci Dünya haritasının kuzeybatı köşesi günümüze ulaşmıştır.

Bu haritada; Orta Amerika, Kanada’nın kuzeydoğusu, modern Amerika Birleşik Devletleri’nin Atlantik’e bakan Florida eyaleti ve Grönland gösteriliyor. Piri Reis bu haritada doğruluğundan tam olarak emin olmadığı yerleri beyaz bırakmıştı.

Amiral’in Kanuni Sultan Süleyman’a armağan ettiği harita, Piri Reis’in ilk haritasıyla beraber bugün Topkapı Sarayı’ndadır.

İlk haritada bulunan bazı hayali adaların bu haritada yer almaması, ilk haritanın aksine Bahama, Antiller, Haiti ve Küba’nın oldukça doğru çizilmesi, Yengeç Dönencesi’nin çizilmiş olması, Amerika kıyılarının daha da isabetli çizilmesi, Piri Reis’in birincisinden daha doğru bir harita çizmeye çalıştığını ve Kolomb’dan sonra yapılan yeni keşifler hakkında istihbarat alıp bunları haritalarına işlediğini kanıtlıyor.

Piri Reis’in Denizcilik Tarihimiz için Önemi

Bütün bunları Piri Reis’i kötülemek için anlatmadım.  Aksine safsatalar, söylentiler ve efsanelerle Piri Reis’i yüceltmeye çalışırken aslında ismini kirletiyorlar. Gerçekleri söylemek, yaşamış en büyük Türk denizcisi olan Piri Reis’e karşı bir borcumuzdur.

Keşifler çağında, denizcilik tarihi ve coğrafi keşifler açısından tarihin en büyük çekişmesi yaşanırken, kimsenin tam olarak bilmediği toprakların haritaları çok değerliydi. Dünya tarihi yeniden şekillenirken, yeni topraklar hakkındaki bilgiler ve haritalar, bir yandan yüksek paralara alıcı buluyor, aynı zamanda da hırsızlık ve casusluk gibi faaliyetlere de sıkça maruz kalıyordu.

Piri Reis, coğrafi keşiflerin ehemmiyetini anlamış olacak ki; yıllarca istihbarat kovaladı, çok kıymetli haritalar edindi. Kendi denizcilik ve kartografya bilgisiyle en doğru haritayı çizmeye çalıştı.

En az çizdiği dünya haritaları kadar önemli bir eseri daha var Piri Reis’in; Kitab-ı Bahriye.

Bu eser iki açıdan çok önemlidir. Birincisi,  denizciler için temel teknik bilgiler verilir. Fırtınalar, pusula, yıldızlarla yön bulma, okyanuslar, ve onları çevreleyen kara parçaları anlatılır, Avrupalı kâşiflerin seyahatleri hakkında bilgiler verilir.

En az çizdiği dünya haritaları kadar önemli bir eseri daha var Piri Reis’in; Kitab-ı Bahriye.

Bu eser iki açıdan çok önemlidir. Birincisi,  denizciler için temel teknik bilgiler verilir. Fırtınalar, pusula, yıldızlarla yön bulma, okyanuslar, ve onları çevreleyen kara parçaları anlatılır, Avrupalı kâşiflerin seyahatleri hakkında bilgiler verilir.

hary.PNG

İkincisi, Akdeniz`de yüzlerce ada, kıyı, kent ve liman ayrıntılı bir şekilde haritalarla anlatılmıştır. Kitab-ı Bahriye’de 210 farklı harita kullanılmış, Her bir liman ve kıyının su derinlikleri, demir atma yerleri, kıyı bitki örtüsü ve içme suyu imkanları not edilmiştir. Dahası her şehrin; halkı, kültürü, politik güç dengeleri hakkında ayrıntılı bilgiler verilmiştir.


Kitab-ı Bahriye; hem denizciler için önemli bir harita-kılavuz kitabı, hem de benzersiz bir Akdeniz Seyahatnamesidir.

Piri_Reis_map_of_Europe_and_the_Mediterranean_Sea.jpg
Kitab-ı Bahriye’deki Avrupa Haritası

Istanbul_by_Piri_Reis.jpg
Piri Reis’in İstanbul Haritası


Piri Reis’in Hayatı


Gerçek adı Muhyiddin Piri Bey olan Piri Reis, korsanlıkla başlayan macerasına Osmanlı Donanmasına katılarak devam etmiş, Osmanlı bayrağı altında İspanya, Venedik ve Cenevizlilere karşı birçok deniz muharebesine katılmıştı. Sapienza (1499) ve Modon’da (1500) Venediklilerle savaşmış, (1517)’de Mısır’ın fethinde, (1523)’teki Rodos kuşatmasında görev almıştı.



Piri Reis, 1552’de Hint Okyanusunda görevlendirilen Piri Reis, Portekiz hakimiyetindeki limanlara akınlar yaptı ve ganimetler kazandı. Lakin kazandığı yüklü ganimetleri çok güçlü bir donanmayla üzerine gelen Portekizlilere kaptırmamak ve hakkında çıkartılan “Padişahın emrine itaat etmedi” ve “Portekizlilerden rüşvet aldı” iftiralarını yalanlamak için, donanmasını Basra körfezinde bırakıp üç kadırgasıyla Kızıldeniz’e geldi.


Bu iftiraların yayılmasında büyük payı olan Basra Beylerbeyi Kubad Paşa’nın Divân-ı Hümâyûn’a gönderdiği raporlar yüzünden, 86 yaşındaki Piri Reis, ihanet ve emre itaatsizlik suçuyla, Kahire’de, boynu vurularak idam edildi.

Bu konuyu yazdır

  Okuyanın Geleceği Gördüğü İddia Edilen Büyü Kitabı: Necronomicon
Yazar: Emka - 10-06-2016, Saat: 05:39 - Forum: BÜYÜLER - Yorum Yok

Abdul Alhazred adında M.Ö. 8. yy'da yaşadığı blinen bir arab bilgini on yıl boyunca çölde gezerek eski günlükler bulmuştur. Bu günlüklerle ölüler diyarı ile iletişim kurduğunu söylemiş "Al Azif" daha çok bilinen adıyla ise Necronomicon isimli kitapta anlatmıştır. Diğer bir görüş ise kitabın gotik edebiyat yazarı Lovecraft'ın bir kurgusu olduğu...

b%25C3%25BCy%25C3%25BC%2Bkitab%25C4%25B1.jpg


gerçek bir büyü kitabı. Arab'ın kitabı, ölülerin çağrı kitabı, ölü isimlerin kitabı, çıldırtan kitap gibi birçok isim takılmış olan mistik bir kitap. Yazarının adı el hazret ya da el azif. şanlı bir arab kendisi.Bazılarına göre hiç var olmadığı , birileri tarafından insanları korkutmak için uydurulduğu ;bazılarına göre ise var olduğu fakat yerini kimsenin bilmediği bir kitap. Yedi cilt ve 900 sayfanın üzerinde olduğu söyleniyor. m.s. 700 yılında şam'da yazıldığı biliniyor.

Avyu1B0U0DGj8d2V-635996909955748624.jpg





yazar el hazret:

iskenderiye'den pencap'a kadar dolaşan.çok okuyan. onlarca dil konuşup öğrencilerine gezip dolaştığı yerleri anlatan. metodları heredot'u hatta bruno'yu anımsatan bir kişidir..

nostrodamus'un ünlü "yüzlükler" inin ilk iki dörtlüğünde anlattığı metodunun kaynağı uzmanlara göre necronomicon'dan alınmıştır.

kısacası necronomicon geleceği görmenin yollarını da anlatıyor. belki bu sayede nostradamus geleceği görebilmiştir.

el hazet'e "çılgın arap" da denirmiş bunun nedeni onun geleceği görmesi ve artık yaşadığı çağa uyum sağlayamaması gösteriliyor.yunanlı platonist filozof proclus (ms 410-485)     astronomi , felsefe , matematik , metafizik uzmanıydı ve kullandığı büyü yöntemleriyle heketa adlı mitolojik tanrıyı görebildiğini yazıyordu.

proclus eski mısır ve kalde gizem öğretilerinden yararlanmıştı ve proclus'un yazılarının tamamen el hazret'in eline geçtiği ve necronomicon'da bunları da yazdığı söylenmekte.işin ilginç yanı hiçbir arap kaynağında necronomicon adı geçmiyor. araştırmacı tarihçi idris şah kitabı hindistan'da deobound mısır el azhar ve mekke'de kitabı araştırmış fakat başarılı olamamış. 1487 tarihli latince bir belgede dominikan rahip olaus wormius imzasıyla engizisyonun ölümcül ismi kara papaz torquenmada'nın ispanyol yahudilerine zulmederken;necronomicon'u ele geçirdiği ve italyanca'ya çevirttiği belirtiliyor.

wormius'a göre kitap son derece tehlikeli ve okuyan insanı etkisi altına alıyor.içindeki bazı bölümlerin de tevrat'ın yaradılış bölümü'ndeki gizli şifreli bölümlerin açıklamaların bulunduğu ve bunları anlamanın sonucunda da insanı çıldırtacağı belirtiliyor.wormius , kitbın bir kopyasıonı ele geçirmiş olmalı ki spanheim başrahibi johann trithein'a yollamış. wormius kitap hakkında şöyle diyor "çeviriyi yaktım , bu tanrı'ya küfürdü , gerçekler çok fazla ortaya çıkıyordu insanlar buna hazır değiller daha çok zaman gerekiyor..." 

ama başka kaynaklar kitabın yok olmayıp vatikan'a yollandığını yazıyor.1586'da wormius'a ait kopya prag'da ortaya çıktı.ünlü ingiliz majisyeni ve büyücüsü dr.john dee ve asistanı edward kelly bu kez necronomicon'u ele geçirdiler.söylendiğine göre kelly ve dee "necronomancy" denen ölüleri kaldırma ayinlerine o zaman başladılar.ama bir bomba daha vardı kitapta simya yoluyla altın yapma yöntemleri de yazıyordu.dr. dee necronomicon'u ingilizce'ye çevirip manchester'de christ's college'e bıraktı.sonra büyük koleksiyoncu .Elias ashmole eliyle oxford'da bodleian library'de yer aldı.şu anda british museum'da necronomicon'un bir kopyasının bulunduğu kayıtlarında yer alıyor. 


h0BtVqXdjVEEfltv-635996905477508814.jpg


peki bu kitabın içinde neler var?

tufan öncesiyle ilgili inanılmaz gerçekler var. el hazret kaybolmuş geçmişin içyüzünü anlatırken, tevrat'taki "yaradılış" bölümüyle , mitolojik kaynaklar arasında kesin benzerlikler vardır. tevrat bunları gizlemekte , bugüne kadar yapılan çeviriler aslında kutsal kitabtan çok farklıdır.geniş ayrıntılarla geçmişin ve dinlerin kaynağının içtüzü ve planlanması anlatılıyor. 

insan ırkı, dünyadan önce başka bir yerde idi.buna başka kürelerden gelme deniyor. neo-platonist inançlara göre anlatılan dünya benzeri yıldızlarda kendilerine özgü yaşam formları bulunmaktadır.bu yaşam biçimleri kozmik hiyerarşinin evrim çizgisiyle belirlenir. 

özel zamanların belirlenmesiyle ve özel semboller kullanılarak, eskilerle ilişki kurulabilir ve onlardan istenilen kozmik bilgiler alınabilir, o zaman geçmişe ve geleceğe hakim olmak mümkündür ama bu tehlikeli bir yoldur çünkü insan taşıyabileceği bilgiyi edinebilmeli ve bunun farkında olmalıdır. ve halk bunları bilmemelidir. 

dünyayı zaman zaman pozitif zaman zaman negatif güç alanları etkisi altına almaktadır.bu güç alanı bilinçlidir ve şeytan tanımı aslında bu negatif güç alanı ile ilgilidir.fakat bu güç alanını besleyen gene insandır. 

insan ırkını bu gezegende dölleyen güçler bizleri sürekli olarak gözlemektedir.eğer onların planını temelden bozacak bir eyleme giriştiğimiz anda, müdahale edeceklerdir ve bu müdahale eskilerin eskisi denen akılalmaz bir güç boyutunda gerçekleşecektir. 

necronomicon'un bilinen kopyaları kayıp görünüyor. bazı kaynaklar adolf hitler'in okkült ilgisi sonucunda kitabın bir kopyasını ele geçirdiğini belirtiyorlar ama sonrası bilinen bir şey fühler'in sonu efsaneye göre necronomicon'dan yararlanmışa benzemiyor. dee'nin bodlein müzesindeki çevirisi 1934'den sonra yok oldu.belkide hitler'e giden kopya oydu.

british museum önceleri çalınmalardan söz ediyordu ama bunun doğru olmadığı anlaşıldı wormius baskısı oradaydı ama nedense kataloglardan silindi ve yeraltı depolarına kaldırıldı.hatta bir iddiaya göre değerli eşyalar klasmanına alınarak 1940'larda kraliyet mücevherleriyle beraber galler'de özel bir şatoya saklanmıştı.sonra tüm dünya kitaplıkları necronomicon ile ilgili kaynakları ve belki de kopyaları saklamak için söz birliği ettiler. necronomicon'un çıldırtması sanıldığı gibi değil bildiğimiz inandığımız her şeyi reddetmesi ve gerçeklerin çok farklı ve belki de çok acımasız olması yüzünden okuyanlar şoka giriyor.

Bu konuyu yazdır

  Durugörü Evreleri
Yazar: Spiritüeller - 10-06-2016, Saat: 02:38 - Forum: DURUGÖRÜ - Yorum Yok

Gizli Görü: 
Manyetizörlerce bulunan bu terim psişik bir kabiliyeti ifade eder. Keşşaflık anlamına gelen bu olayda, manyetik sujenin, gözleri kapalı olduğu halde etrafdakileri görebildiği anlaşılmıştır. Suje genel olarak somnambül haldedir. Manyetik tedavilerde, bilhassa hastalıkların teşhisinde kullanılmıştır. Bugün buna '' durugörü'' ismini veriyoruz. Gizli görünün ayırıcı özelliği somnambül halinde elde edilmesidir. Durugörü de ise bu hal yoktur ve genel bir anlamdadır. Her uyur gezerde az çok bir gizligörüm vardır. Ancak her durugörür uyurgezer halde değildir.

Kristoskopi:
Saydam olmayan cisimlerin ardını görebilme hissi,

Alteroskopi:
Alman Psikiyatri hekimi Hans Berger, 1924 yılında telepatik olayları incelerken, kendiside birçok normal ötesi olayları yaşayan bir insan olarak, bunlara sebep olacak düşünce dalgalarını ortaya çıkarmaya karar vermişti. Kafatasının bir kısmı zedelenen kazazedelerin beyin elektiriği faaliyetini ölçtü. Çalışmasının sonucunda, beyin hücrelerinde ki faaliyetin anarşik olmayıp, dalgalar yada beyinsel ritimler halinde düzenlendiğini saptadı. İlk olay alfa ismini verdiği dalga oldu. Bu dalga saniyede ortalama, 8- 14 devirde bir frekanstaydı. Amlitüdü ise 100 mikrovolttu. Ritm çok düzenliydi. 1934'de İngiliz Lord Edgar Adrian ve B.C.H. Matthews, Berger'in haklı olduğunu gördüler. Şuurlu bir süjede uniform bir faaliyet meydana gelebiliyordu. Bu ritm '' uyku ve uyanıklık arasında '' bir hale rastlıyordu. Genellikel tam bir duyumsal ve zihinsel dinlenme, sukunet halidir.

Sadece Alfa dalgası değil, 14 hertz den büyük Beta, 4-7 hertz lik Teta, 3 hertzden küçük Delta, dalgaları da keşfedildi. Tıpta, parapsikoloji de, eğitimde bu dalgalarla ilgili geniş araştırma yapılmaktadır.

Metapsişik çalışmalarda iyi telepatlar, kendilerini tamamen gevşek ama dikkatli bir halde tutarlar. Gevşek bir dikkat, mevcut olmayan bir nokta üzerinde konsantre olmak, halinde bulunarak alfa ritmini düzenli olarak üretirler. Telepati ile Alfa ritmi arasında esaslı bir ilişki vardır. D.D.İ olaylarında Alfa ritmi önemli bir yer tutar. Alfa ritmini meydana getirmek pek kolay değildir.

Zihin kontrolü yapmak, hiç birşey düşünmeden sakin bir şekilde dalgalara bakmak, derin gevşeme haline girmek, gözleri alnın ortasında ki bir noktaya yönelterek bakmak ( yogi şaşılığı ) , aynı kelimeyi durmadan tekrarlamak, aynı ritm ve tonda bir sesi dinlemek, alfa dalgalarının meydana gelmesine sebep olurlar. Bir gürültü ve duyusal uyaran karşısında E.E.G cihazında durma reaksiyonu saptanır; Alfa birden durur yerini Beta ya bırakır. Ve sonra yavaş yavaş tekrar belirir. Bu uyaran düzenli olursa, akışkanlık daha çabuk kazanılır ve Alfa rıtmı hıc bozulmadan sürüp gidebilir. Durma reaksiyonu görülmez. Monoton sesler, davul sesleri, mantralar bu akışkanlığa yardım eden öğelerdir.
Zihinde Alfa dalgalarını kolayca meydana getirebilenler olağanüstü kişiler değildirler. Derin gevşeme halini meydana getirenlerde Alfa dalgası daha kolay yayınlanır. Alfa seviyesinde zihinsel tasavvurlar, hayaller ortaya çıkar. '' Yaratıcı Trans'' imajların birbiri art arda davet etmesini kolaylaştırır.


%25C3%25A7akra.jpg

Teleoptik:
Beş duyu ile algılanamayacak uzaklıktaki veya kapalı (dört duvarla çevrili) bir ortamdaki canlı ve cansız nesneleri olayları algılayabilme. “Teleskopi” de denir. Görüş alanının tamamen dışında cereyan eden olayların psişik bir güçle görülmesidir. Örneğin A şehrinde meydana gelen bir olay, B şehrinde anında seyrediliyor gibi, rüyet halinde görülür. Swedenbourg’un Stokhom’deki yangını 250 km öteden seyretmesi buna iyi bir örnektir. Medyomların, ipnotik süjelerin, uzaktaki yerleri, şehirleri, ev içlerini tarif etmeleri teleoptik veya kriptoskopik–teleskopik olaylardır.

Zamansal Durugörü:
Yeteneğin geçmiş veya gelecekteki olayları algılamaya yönelik olması.

Telepatik Durugörü:
Telepati yeteneği ve telepati kullanılarak sağlanan duru görü

Bu konuyu yazdır

  1 HAFTA İÇİNDE SONUÇ VEREN SELÜLİT KREMİ TARİFİ
Yazar: Emka - 10-06-2016, Saat: 02:04 - Forum: SAĞLIK - Yorum Yok

Evde kendiniz, bir selülit kremi hazırlamak istiyorsanız endişelenmeyin. Çünkü hazırlamak gerçekten çok kolay. Evde hazırlayacağınız bu krem satın aldığınız kremlerden çok daha etkili olacak. Üstelik uygulamaya başladıktan sonra 7 gün içinde ilk sonuçları göreceksiniz !

Kremin Hazırlanışı:

İçindekiler:

•* 100 mL bebe kremi (Marka seçimini istediğiniz gibi yapabilirsiniz)
•* 20 damla portakal yağı
•* 3-5 damla tarçın yağı



selulit-nasil-gecer-selulit-egzersizleri.jpg



Bebe kremi, sülfat ve paraben gibi zararlı kimyasallar içermediği için güvenle kullanılabilir. Ayrıca ideal miktarda yağ ve su içermektedir. Turunçgil yağları da selülitle savaşan temel bileşenlerden biridir.

6146_homemade-anti-cellulite-cream-first-results-within-7-days-600x400

Hangi turunçgil yağını seçeceğiniz tamamen size kalmış. Portakal, limon ya da diğer turunçgil yağlarından herhangi birini kullanabilirsiniz…

Tarçın yağı yalnızca güzel kokmakla kalmaz, aynı zamanda portakal yağı ile birlikte çalışarak sinerjik etki yaratarak selülitle savaşma konusunda güçlü birer kalkan oluştururular.

Kremi hazırlamak için yalnızca aşağıdaki maddeleri izlemeniz yeterli:

100 mL’’lik bebe kremini bir kavanoza koyun ve üzerinde 20 damla portakal yağı ve 3-5 damla tarçın yağını ekleyin. Tarçın yağını 5 damladan fazla eklemeyin. İyice karıştırın ve 8-10 saat bekleyin. Sonrasında tekrar karıştırın ve artık selülit kreminiz kullanıma hazırdır.

Her kullanımdan sonra kavanozunuzun kapağını sıkıca kapatmayı sakın unutmayın. Bu kremi 4 hafta boyunca günde bir kez uygulayın ve sonrasında kalan kremi atın ve yeni bir doz hazırlayın.

Bu konuyu yazdır

  Yılancık Taşı Nedir? Nelere İyi Gelir?
Yazar: Emka - 10-06-2016, Saat: 01:59 - Forum: ŞİFALI TAŞLAR - Yorum Yok

Şimdi bir taş mı, yoksa canlı mı olduğu senelerdir karar verilemeyen bu taş benzeri canlıyı tanıyalım. Şifalı taşların içinde, hastalıkları iyi ettiği gözle gözlemlenen taş yılancık taşıdır. Yılancık taşı, bir taş gibi sert olmasına karşın, dişi olan yılancık taşlarının doğurganlık özelliği vardır. Bu sayede taşlar çoğalır. Beslendiği gözlenmektedir, Hastanın hastalıklı yerine şifa uykusuzluga iyi gelen taslar için konduğu zaman oraya yapışıp, tedavi etmeye başlaması, taşın canlı olduğunun göstergesidir. Ayrıca iyi korunmadığı zamanlarda, ölüp tüm bu özelliklerini yitirdiği de gözlenmiştir. Bu şifalı taşın ana vatanı, kutsal topraklar olan Mekke’’dir. Yılancık taşı, Mekke’’ye rüzgarla mı gelmekte, yoksa gökten mi yağmakta tam olarak belirlenmiş bir konu değildir. Eğer bir Yılancık taşına sahipseniz, onu karanlık bir kutu içinde un ve kına karışımı yaparak içinde tutmanız önerilir. 6 ayda bir bu karışım değiştirilmeli. Üzerinde bulunan çizgilerin az ve çokluğundan yılan taşının cinsiyeti belirlenir. Dişi olanları Mart- Nisan ve Ekim – Kasım ayları arasında doğurmaya başlarlar. Her sene olmamakla birlikte genel olarak doğurganlık özelliği vardır. İlk meydana geldiklerinde beyaz veya pembemsi olan taş, şifa verdikçe, negatif enerjiler ile zamanla renk değişimine uğrar. Vakti dolmaya başladığı zaman sertleşmeye ve rengi siyaha döndüğü gözlemlenmiştir.

20150407__4661981463.JPG

Yılancık Taşı neye iyi gelir, bundan bahsedecek olursak, vücut üzerinde ağrı olan her bölge için yılancık taşı uygulaması yapılabilir. Kutsal bir taş olduğuna inanıldığı için, ağrılı olan yere taş konur ve kendiliğinden ve kendi iradesi ile o bölgeye yapışması beklenir. Yapışan yılancık taşı vücuda pozitif enerji verirken, ağrıyı yok eder, yenilenmenizi sağlar. Bu mucize olan taştan edinmenizi tavsiye ederiz.

Bu konuyu yazdır

  Şifa Taşı Nedir Nelere iyi Gelir ?
Yazar: Emka - 10-06-2016, Saat: 01:53 - Forum: ŞİFALI TAŞLAR - Yorum Yok

6329368_744x435.jpg



Kainat üzerinde yer alan canlı, cansız her türlü varlığın şüphesiz birbirlerine etkisi olduğu bilinmektedir. Şifalı taşlar eski çağlardan beri birçok tedavi yönteminde kullanılmış ancak günümüz Türk kültüründe çok yaygın şekilde yer edinememiştir. Eski Türk medeniyetlerinde de şifa taşı ile hastalıklardan korunduğu inancı vardı. Eski Yunan’da şarap kadehleri bile şifalı taşlardan yapılır, sarhoş olmayı gidericisi bir etkisi olduğuna inanılırdı. Şifalı taşlar ile eski medeniyetler elektrik üretimi bile yapmış, birçok hastalıklarına deva bulmuşlardır.

Şifa taşların etkileri ile ilgili halk arasında birçok batıl inanç bulunmakla birlikte, çoğununda gerçek etkileri olduğu gözlemlenmiştir. Şifalı taşların etkileri tamamen insan deneyimine dayanmaktadır. İnsan deneyimi ise bize en doğru bilgiyi gösteren yoldur. Kimi taşların hastalıklar konusunda şifa verdiği düşünülür, kiminin ise sadece pozitif enerji yayma, nazara ve kötülüklere karşı koruduğunu inancı vardır.


download.jpg



İnsana ruhen ve bedenen şifa veren şifa taşı neye iyi gelir? Bununla ilgili biraz bilgi vermek gerekirse, Günümüzde gerek renkleri ve gerek özellikleri bakımından dikkat çeken şifa taşların arasında, Akik, Ametist, Ay taşı, Kaplan gözü, Kehribar, Lal, Mercan, Safir, Turkuaz, Yakut, Yeşim, Zümrüt gibi taşları örnek olarak gösterebiliriz. Şimdi saydığımız taşları biraz inceleyelim. Akik taşı, insan huzur veren rengi ile bedene sıcaklık verir, hamile anneler ve bebeklerine fayda sağladığı gibi, çocuğu olmayan çiftler içinde yararlı bir taştır. Ametist taşı, uykusuzluğa iyi geldi gibi, göz, alerji, kalp, migren gibi insan hayatına oldukça etkili hastalıkları hafifletici etkisi vardır. Ay taşı, Hindistan’da uğur taşı sayılan bir taştır. Oburluğa iyi gelir, nazara karşı koruduğuna inanılır. Kaplan gözü, tasa ve endişeyi azaltır, ve parayı çeken taş olarak bilinir.

Ticarethanelerde muhakkak bulunması gereken bir taştır. Kehribar taşının, boğaz yolunla alakalı, astım, bronşit, tiroit gibi taşlara iyi geldiği bilinir. Lal taşı adet sancılarına, menopoza faydalıdır. Hafızayı kuvvetlendirir, erken yaşlanmayı önler. Mercan taşı, eski dönemlerde öğütülerek akrep ve yılan sokmalarına karşı önlem olarak kullanılmıştır. Sedef hastalığına karşı korur, saygınlığı arttırıcı bir ruh haline sokar. Safir taşının, yanlış davranışları yapmayı engelleyen bir taş olduğu bilinir. Turkuaz rengi bakımı ile en çok dikkat çeken taşlardan biridir. Huzur ve sakinlik verir. Kemik erimesine karşı korur, hücreleri yeniler. Yakut, eşler arası uyumu sağlar, mutluluk verir. Zümrüt taşının , bolluk, bereketlik verirken, sinir, böbrek, kalp gibi hastalıklara da iyi geldiği bilinir.

Bu konuyu yazdır

  SHRINERS (ŞRAYNER) ÖRGÜTÜ
Yazar: Emka - 09-06-2016, Saat: 23:37 - Forum: GİZEMLİ TOPLULUKLAR - Yorum Yok

13403182_1741930686059929_8971041155980612572_o.jpg


Masonluk ile bazı benzerlikleri ve bir bakıma ilişkileri bulunan, Amerikan kökenli bir iyilik işleri kuruluşudur. Shrıne’ ı diğer ritlerden ayıran öncelikli özelliği, İslami bazlı olması ve Osmanlı İmparatorluğundan birçok alıntıların bulunmasıdır. 2 Üstad Mason`un bir Mısır ziyaretinde oranın kültürü, dini, dili ve tarihinden etkilenmesi ile bu topluluğu kurmaya karar vermesi sonucunda, Shrine (resmi olarak) 1900 lerin başlarında kurulmuştur.


13346866_1741930756059922_2112382772649070236_n.jpg

Bu örgüt sıradan bir "iyilik işleri derneği" değildir; kendine özgü ritüelleri olan bir ezoterik kuruluş niteliği de taşır. Tam adı "Ancient Arabic Order of Nobles of the Mystic Shrine" (Gizemci Türbe Soylularının Eski Arap Tarikatı) şeklindedir. Temel amacı, hastanelere yardım sağlamak olup, çalışmaları özellikle bedensel sorunu olan çocuklara yönelmiştir. Ancak sonradan yanık hastaneleri de kurmuş, genetik üzerine yapılan çalışma ve araştırmalara da destek vermişlerdir. Önceleri bu örgütün üyesi olabilmek için, Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti'nin 32. derecesini ya da York Riti'nin son derecesi olan Tapınak Şövalyesi derecesini almış bulunmak ön koşuldu. Günümüzde ise üstat derecesini almış bulunan masonlar bu örgüte kabul edilebilmektedir. Şraynerlerin girişim ve organizasyonları öyle yaygın ve başarılıdır ki; günümüzde bu örgütün aslında ezoterik nitelikli bir tarikat olduğu âdeta unutulmuş gibidir. Örgütün çalışmalarıyla kamuoyunda topladığı beğeni, birçok kimsenin Şrayner olmayı arzulamasına yol açmıştır. Nitekim birçok Amerikalı, Masonluğa da Şrayner olabilmek amacıyla girmektedir.

Localarının isimleri genellikle İslami ağırlıklıdır. Al-Koran, Al-Kader, Nur, Medinah vb. Öğretileri; Osmanlı ve İslam kaynaklı olup tasavvufi bilgiye önem verirler. Hastanedeki çocukları gene kendileri eğlendirirler. Partiler düzenlerler. Müzikler çalarlar. Palyaço kıyafetleri giyerler. Çocuk arabalarına, oyuncak uçaklara binerler.

13428479_1741930862726578_1456915383398862067_n.jpg

Bu konuyu yazdır

  Bitki Çayı İçerken Dikkat Edin !
Yazar: Emka - 09-06-2016, Saat: 18:04 - Forum: SAĞLIK - Yorum Yok

bitki-cayi.jpg




Ege Üniversitesi (EÜ) Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bijen Kıvçak, yaptığı açıklamada, ilaç kullanan kimselerin, bitki çayı içerken hekime danışmalarının son derece önemli olduğunu vurguladı.


Hastaların, kullandıkları ilaçlarla etkileşmeyen bitki çayı içmeleri gerektiğini belirten Prof. Dr. Kıvçak, ``En fazla tüketilen papatya ve ıhlamur gibi çayların bile çeşitli ilaçlarla etkileşimi vardır. Bitkinin içindeki etken madde ve kullanılan ilacın etkileşimi mutlaka hekime sorulmalı, hekim de eczacıya danışmalıdır. Örneğin, ısırgan tohumunun yararları kadar gizli kalp yetmezliği olan kimselerde kalp krizini tetikleyici bir yan etkisi vardır. Bu gibi durumların önüne geçmek için hasta, hekim ve eczacının işbirliği şarttır``dedi. Prof. Dr. Kıvçak, bitki çaylarının Sağlık Bakanlığı`nın denetiminde üretilmesi gerektiğini de ifade ederek, ``Bitkiyi toplayan kişinin ne kadar ehil olduğu, bitkinin nereden toplandığı ve hangi koşullarda kurutulduğu önemlidir. Başta egzoz gazı olmak üzere çeşitli dış faktörler nedeniyle bitki, şehir merkezinden toplanmamalıdır. 

Bitki, egzozun yaydığı ağır metalleri çektiği için bu durum çok tehlikelidir`` diye konuştu. Bu kriterlere dikkat edilmeden üretilen ve Sağlık Bakanlığı`nın onayı olmayan bitki çaylarının tüketilmemesi gerektiğini bildiren Prof. Dr. Kıvçak, özellikle son dönemde oldukça popüler bir bitki olan keten tohumunun yaygın kullanımında da yanlışlıklar bulunduğuna dikkat çekti. 

Prof. Dr. Kıvçak, ``Keten tohumu genellikle dövülmüş şekilde satılıyor. İçeriğinde sabit yağ, değişik asitler ve omega yağları içerdiği için bu bitkinin ezildikten sonraki iki günde tüketilmesi gerekir. Aksi takdirde mide ülseri ve kanser gibi tehlikeli hastalıklara yol açar. Bu yüzden ezilmemiş olarak alınıp tüketileceği zaman ezilmelidir. Ayrıca keten tohumu bitkisinin, halk arasında sanılanın aksine zayıflatıcı özelliği yoktur. Sadece bağırsak mekanizmasını harekete geçirerek metabolizmayı hızlandırır``dedi

BİTKİ ÇAYINI İLAÇLA İÇMEYİN !

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fazilet Aksu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bitkisel ilaçlar ve çayların, alternatif yöntem olarak görülmesinin yaygınlaştığını, ancak tedavide bilimsel ilaçların etkinliğinin tartışma götürmez olduğunu belirtti.

Aksu, özellikle kış aylarında tüketimi artan bitkisel çayların vücudu dinlendirici ve rahatlatıcı etkisinin olabileceğini, ancak bunların bazı tıbbi ilaçlarla ters etkileşim yaptığının da unutulmaması gerektiğini vurguladı.

Tıbbi ilacın bir başkasıyla veya bitkisel çaylarla aynı anda kullanılmasının ters etkileşim yaratabileceğine dikkati çeken Aksu, özellikle kronik rahatsızlığı bulunan, sürekli ilaç kullanan kişilerin, bitkisel çayları tüketirken mutlaka doktora danışmaları gerektiğini ifade etti.

Bitkinin içindeki etken maddeler ile kullanılan ilacın etkileşiminin mutlaka sorgulanması gerektiğine işaret eden Aksu, şunları söyledi:
“Aksi takdirde, bazı bitkisel çaylar kandaki pıhtılaşma mekanizmasını bozabilir, kanama riskini artırabilir. Bunun yanı sıra bitkinin toplandığı yer ve tazeliği de çok önemli. Bu nedenle bu çaylar, Sağlık Bakanlığı kontrolünde satılmalı ve poşette son kullanım tarihi mutlaka bulunmalı.”

Aksu, bitkisel çay içmeleri risk taşıyanlara, kış aylarında vücutlarının savunma mekanizmasını yükseltmek için C vitamini deposu olan narenciye, lifli besinler ve demir içeriği yüksek kuru meyveler tüketmeleri ve bol su tüketmeleri önerisinde bulundu.

AKTARLARIN GÖZDESİ

Bu arada, kış mevsimi nedeniyle grip ve soğuk algınlığı başta olmak üzere kış hastalıklarına karşı önlem almak isteyenler ıhlamur yaprağı başta olmak üzere kuşburnu, ada çayı ve zencefili adeta can simidi olarak görüyor. Aktarların gözdesi olan bu ürünlerin büyük bir bölümü çuvallara doldurulup açıkta satılıyor.

Aktarlara göre, en fazla tercih edilen ise ıhlamur yaprağı ve kuşburnu karışımına, demleme yöntemiyle ada çayı ve zencefil eklenmesiyle oluşturulan bitkisel çay.

Bu konuyu yazdır

  ECKHART TOLLE - DÜŞÜNCENİN ÜZERİNE YÜKSELMEK
Yazar: Emka - 09-06-2016, Saat: 16:36 - Forum: ECKHART TOLLE - Yorum Yok

rsz_fea_eckhart_credit_kevin_steele_0.jpg


Siz büyürken kendinizle, kim olduğunuzla ilgili -kişisel ve kültürel koşullanmanıza dayanan- bir zihinsel imaj oluşturursunuz. Buna hayalet benlik, ego diyebiliriz. O zihin faaliyetinden oluşur ve ancak kesintisiz düşünmeyle sürdürülebilir. Ego terimi farklı insanlara farklı şeyler ifade eder, ama ben burada onu zihinle bilinçsizce özdeşleşme sonucunda yaratılan sahte benlik anlamında kullanıyorum.

Ego için şimdiki an mevcut değildir. O sadece geçmişi ve geleceği önemli görür. Gerçeğin bu tam tersine çevrilişi egosal zihnin bu kadar bozuk-işlevli oluşunun nedenidir. O daima geçmişi canlı tutmakla ilgilenir, çünkü geçmişiniz olmadan siz kimsiniz dir? O varlığının sürmesini sağlamak ve orada bir tür rahatlık, kurtuluş yada doyum aramak için kendisini sürekli geleceğe projekte eder. O derki: ''Bir gün bu ya da şu gerçekleştiğinde ne iyi, mutlu, huzurlu olacağım.''

Ego şimdi ile, yaşanan an ile ilgileniyormuş göründüğünde bile, onun gördüğü şey şimdi değildir. O yaşanan anı geçmişin gözleriyle gördüğünden, onu tümüyle yanlış algılar. ya da, yaşanan anı -hedefe götüren- bir vasıtaya indirger, ki bu daima zihnin-projekte ettiği gelecekte yatan bir hedeftir. Zihninizi gözlemleyin, bunun böyle işlediğini göreceksiniz. Şimdiki an özgürlüğün anahtarını barındırır. Ama, siz zihninizin olduğunuz sürece şimdiki anı bulamazsınız.

Aydınlanma, düşüncenin üzerine yükselmek demektir. Aydınlanmış halde, siz düşünen zihninizi yine, gerektiğinde kullanırsınız, ama bunu eskisinden çok daha odaklanmış ve etkili bir biçimde yaparsınız. Onu çoğunlukla pratik amaçlarla kullanırsınız, ama şimdi istem dışı iç diyalog'tan kurtulmuşsunuzdur, ve içsel bir sessizlik ve sükünet vardır. Siz zihninizi kullandığınızda, ve özellikle yaratıcı bir çözüme ihtiyacınız olduğunda, her bir kaç dakikada bir düşünce ile sessizlik, düşünce ile düşünce'sizlik arasında gidip gelirsiniz. Düşünce'sizlik hali düşünce'siz bilinçtir. Ancak bu şekilde yaratıcı biçimde düşünmek mümkündür, çünkü ancak bu şekilde düşünce gerçek bir güce sahip olabilir. Düşünce, çok daha geniş bilinç aleminde bağlı olmadan tek başına hızla kısır, anlamsız ve yıkıcı hale gelir.

Bu konuyu yazdır

  İNSANLARIN EN BÜYÜK DÜŞMANI
Yazar: Emka - 09-06-2016, Saat: 05:25 - Forum: Bilinçaltı - Yorum Yok

cov.jpg


İnsanların en büyük düşmanının korku olduğu söylenir. Başarısızlığın, hastalığın ve zayıf insan ilişkilerinin arkasında korku vardır. Milyonlarca insan geçmişten, gelecekten, yaşlanmaktan, delirmekten ve ölümden korkar. Ancak korku zihindeki bir düşüncedir. Bu kendi düşüncelerimizden korktuğumuz anlamına gelir. Küçük bir çocuk, oyun arkadaşı ona yatağında bir canavar olduğunu ve gece onu kapacağını söylediğinde korkudan ne yapacağını şaşırır. Ancak annesi ya da babası ışığı açıp ona canavarın olmadığını gösterdiğinde, bu korkudan kurtulur. Çocuğun zihnindeki korku, orada sahiden canavar varmış gibi gerçektir. Aslında zihnindeki bu yanlış düşünceden kurtulur. Korktuğu şey artık yoktur. Aynı şekilde sizinde korktuğunuz bir çok şey hayaldir. Bunlar kötü gölgeler yığınıdır ve gölgelerin gerçekliği yoktur.

Bu konuyu yazdır