Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,075
» Son Üye: rahmanmutlu
» Toplam Konular: 2,836
» Toplam Yorumlar: 3,067

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 1029 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 1029 Ziyaretçi

Son Aktiviteler
Nereden Başlamalıyım?
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: desdinova
07-04-2025, Saat: 11:03
» Yorumlar: 0
» Okunma: 240
Ayahuasca çayi hakkinda b...
Forum: ŞAMANİZM
Son Yorum: Gümüşkurt
29-12-2024, Saat: 23:19
» Yorumlar: 0
» Okunma: 352
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 786
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 704
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,551
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,928
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 26,136
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,321
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,572
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,856

 
  TULPA NEDİR
Yazar: Emka - 26-05-2016, Saat: 18:08 - Forum: TULPA - Yorum Yok

Tibet mistizminde meydana getirenin yoğun odaklanma sonucu varlık kazandırdığı tulpa, bilinçli bir hareket olup bazen de yoldan çıkabilir.

Tibet mistizminde geçen uzun süreli disiplin isteyen meditatif bir çalışmadır. düşünce enerjisinin yoğun olarak meditatif çalışmalarla odaklanması sonucu bir tür "düşünce varlığı" yaratılmasıdır. bu yaratılan formun enerjisi, bağlantınızı keserseniz belli bir süre sonra dağılır. tibet mistizmine göre düşünce, ruhun yansımasını taşıyan bir enerji formudur. doğru konsantrasyon ve tekniklerle, bu yoğunlaştırılarak bir tür canlılık belirtisi gösterilen form yaratılabilir. ayrıca tulpa, x-files dizisine de konu olmuştur.

TGVpZaggEfEHa4st-635979227374445787.jpg


bir düşünce formu olan tulpa, tibet budizminde; zihinsel enerjilerin bir tezahürü, düşlem sonucunda yaratılan bir varlıktır. meydana getirenin yöntem olarak, varlığı uyku dışında devamlı hayal etmesi, yoğun bir imgelem ve odaklanmayla fiziksel dünyada varlık kazandırır. mental ve ruhani olarak zayıf derecede ise yarattığı tulpa bilinçli kontrolünün dışına çıkabilir.

yabancıların girmesinin yasak olduğu dönemde lhasa'ya girebilen spirütalist alexandra david neel, tibet'teki çalışmalarıyla bilgisini edindiği tulpa yaratımına ilgi duyar ve iyi huylu, ufak tefek bir papaz tulpası görselleştirir.

üzerinde çalıştığı mental disiplinden ve yarattığı tulpa hakkında bilgi vermediği yakınları alexandra'ya zaman zaman çevrelerinde gözüken ufak tefek papazın kim olduğunu sorarlar. bu noktada kontrolü kaybettiğini düşünen alexandra d. neel, varlığı tekrar zihnine geri çekmek için farklı lama teknikleri uygular.


XIY8t2XNY1hzjJay-635979544319376243.jpg


ÖRNEK VERECEK OLURSAK

tulpa kavramına benzer şekilde, islam düşünürü ibn arabi ise olgunluğa erişmiş olan insanın, ruhani gücüyle hayalinde var olan şeyi fiziksel olarak dünyada varlığa büründürebileceğini ifade eder.
tulpadan yola çıkarsak, biz de birilerinin tulpası olabiliriz ya da sadece insanlar inanıyor diye kaç şey oluşmuştu kim bilir.



Kaynak : Ekşisözlük

Bu konuyu yazdır

  Aynanın Kırılması Uğursuzluk Getirirmi
Yazar: Emka - 26-05-2016, Saat: 15:22 - Forum: BATIL İNANÇLAR - Yorum Yok

Ayna kırılmasının uğursuzluk getireceğine olan inanış, en eski batıl inançlardan biridir. Kökeni ilk aynanın yapılışından yüzyıllar öncesine, hatta ilk çağ insanına kadar gider. Göllerde veya su birikintilerinde, kendi aksini gören ilkel insan şaşırmış, bunun kendisinin ruhu olduğunu sanmış, suyu bulandırıp görüntüsünün kaybolmasına neden olanları da düşman bilmiştir.
İlk aynaların kullanılışı eski Mısır devirlerine rastlar. Bunlar pirinç, bronz, gümüş hatta altın gibi metallerden yapılmış ve çok iyi parlatılmış yüzeylerdi ve de tabii ki kırılmaları mümkün değildi. Bu devirde de bu parlak yüzeylerden yansıyan görüntünün o insanın ruhunun bir yansıması olduğuna inanılıyordu. Sonraları buna vampirlerin ruhları olmadığından bu parlak yüzeylerde görüntülerinin de yansımadığı inancı ilave edildi.

Cam kapların yapılmaya başlanılmasından sonra da, içindeki sudan yansıyan görüntünün ruhun bir yansıması olduğu inancı devam etti ama camlar kırılabiliyordu ve o zaman da içinde bulunan ruhun bir parçası vücudu terk ediyordu. Birinci yüzyılda Romalılar bu uğursuzluğun süresini 7 yıla çıkardılar. Romalılar, hayatın her yedi senede bir kendini yenilediğine inanıyorlardı. Camın kırılması sonucu ruh ve dolayısıyla insanın sağlığı tahrip olduğundan, vücudun kendini yenileyerek, sağlığına kavuşması için yedi yıl geçmesi gerekiyordu.


2364821_e8aeca4d.png




Bu batıl inanç, 15. yüzyılda İtalya'da, Venedik şehrinde, arkası gümüş kaplı, çok kolay kırılabilir ve pahalı ilk aynaların yapılması ile birlikte iyice gelişti. İnanç biraz da ekonomik boyut kazanmıştı. Aynayı taşıyanlar, evlerde aynaları temizleyen hizmetkarlar, aynaları kırmaları halinde, yedi yıl boyunca, ölümden daha beter felaketlerle karşılaşabilecekleri hususunda uyarılıyorlardı.
Bu inançla beraber geliştirilen bazı önlemler de oldu tabii. Örneğin: aynanın kınlan parçaları toplanır ve güneye doğru akan bir ırmakta yıkanırsa veya toprağa gömülürse kötü şans yok edilmiş olur. Ancak kırılan parçaları alıp evden çıkarken içlerine bakmamak gerekir. Yatak odalarındaki aynaların üzerleri kullanılmadığı zamanlarda örtülmelidir ki ruh içinde kalmasın. Ölen bir insanın evindeki aynaların da üzerleri örtülmelidir ki ruh gökyüzüne doğru olan yolculuğunda bir engelle karşılaşmasın.
17. yüzyılın ortalarında İngiltere ve Fransa'da ucuz maliyetli aynalar üretilmeye başlanıldı ama batıl inanç o kadar yerleşmişti ki, günümüzün modern dünyasında bile hala devam ediyor


Kaynak : Gizliilimler

Bu konuyu yazdır

  Meissner Efekti Nedir,nasıl Meydana Gelir
Yazar: Emka - 26-05-2016, Saat: 12:09 - Forum: EVREN VE BİLİM - Yorumlar (1)

Meissner etkisi manyetik alanların bir süperiletkenin içine girememesi demek (yani malzeme içinde manyetik alan sıfır). Bunu süperiletkenlerin “mükemmel diyamanyet” olduğunu söyleyerek de belirtiyoruz. Üzerlerine uygulanan manyetik alana ters yönde bir alan geliştiren ve bu nedenle alanı azaltma eğilimde olan malzemelere diyamanyet deniyor. Su buna bir örnek. Fakat su gibi olağan maddelerin bu özellikleri çok zayıf dolayısıyla bu malzemeler manyetik alanı çok küçük bir oranda azaltabiliyor. Süperiletkenler bu anlamda çok güçlü diyamanyetler; alanı tamamen sıfırladıkları için de mükemmeller.Genel kural olarak diyamanyetler mıknatıslar tarafından itilirler. Bunun nedenini şöyle açıklayabiliriz: Bir mıknatısın kuzey kutbunu (örneğin) bir diyamanyetik malzemeye yaklaştıralım. Malzeme ters yönde bir manyetik alan oluşturuyordu. Dolayısıyla malzemenin mıknatısa yakın bölgesi de “kuzey kutbu” özelliğine sahip. Aynı kutuplar birbirini ittiği için de mıknatıs diyamanyeti iter. Mıknatısın güney kutbunu yaklaştırsaydık da yine itildiğini bulurduk. Dolayısıyla itme özelliği kutupların cinsinden bağımsız. (Buna çok benzeyen fakat tam tersi bir sonuca yol açan bir olay bir mıknatıs demire yaklaştırıldığında görülür. Demir manyetik alanla aynı yönde bir alan geliştirir. Demir ve mıknatısın en yakın bölgeleri zıt kutba sahip olduğu için de bunlar birbirlerini çeker.

yüzeyi ters çevirmek” mıknatısın kutuplarının çevrilmesiyse bu mıknatısla süperiletken arasındaki itme kuvvetinin niteliğini değiştirmeyeceği için havada asılı kalma devam eder. Aynı deneyi mıknatıs zeminde süperiletken üstte olacak şekilde yapmak da mümkün. Hangisinin üstte olduğu önemli değil. Ama doğal olarak havada asılı kalanın ağırlığının yeteri kadar küçük olması gerekiyor. Ancak laboratuvarlarda bulunabilen çok güçlü mıknatıslar kullanarak olağan zayıf diyamanyetik malzemeleri de havada asılı tutabilmek mümkün.

Bu konuyu yazdır

  Uzaktan Zihin Kontrolü
Yazar: Emka - 26-05-2016, Saat: 08:52 - Forum: Zihin Kontrolü - Yorum Yok

Boğaziçi Üniversitesi Elektromanyetik Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Selim Şeker: "İnsan beynindeki noktalar arasında öyle yerler var ki, bunların uyarılması durumunda kişi, adam bile öldürebilir. Yine aynı yöntemle kişiye uzak bir mesafeden kalp krizi geçirtilebilir."

ABD ve Rusya'nın, 1950'den bu yana üzerinde çalıştığı, insanları istendiği gibi yönlendirmeye yarayan beyin kontrol silahının, 1970'li yıllarda Türkiye üzerinde kullandığı iddia edildi.

Bu iddiaya göre, 5.000 insanımızı kaybettiğimiz, insanın ideolojisi uğruna annesini, kardeşini veya en yakınını öldürmekten çekinmediği sağ-sol çatışmasının arkasında, beyin kontrol silahı olduğu ileri sürülüyor.

Çip veya beyne sokulmuş elektrotlara ihtiyaç duyulmadan insan beyninin kontrol altına alınması anlamına gelen beyin kontrol silahı, uzmanlara göre, verilen telkinlerle İstenildiğinde insanı terörist haline sokabiliyor. İnsana, ruhsal ve bedensel acı yaşatabilen bu sistemin, 1980 öncesi Türkiye üzerinde kullanıldığı iddiası ise dehşet verici...

Ciddiye alınması gereken bu kuramı ileri süren isim ise, bu alanda uzmanlaşmış Emekli Kurmay.Albay Baha Kadıoğlu... Kadıoğlu, Silahlı Kuvvetler Dergisi'nde yayımlanan bir makalesinde, konuyla ilgili olarak şu ifadeleri kullanıyor: "Türkiye, 1970'li yıllar içinde beyin kontrol yöntemlerinin harp şeklinde uygulandığı ve bunun korkunç kâbusunun yaşandığı bir ülke olmuştur."

Bu görünmez harbin gelecek yıllarda da devam edeceğine dikkat çeken Kadıoğlu, "Bu harbin yalnızca fizikî tedbirlerle önlenmesi mümkün görülmemektedir. Alınacak tedbirleri öğrenmek için en kısa zamanda parapsikolojik çalışmalara girmek mecburiyetindeyiz." uyarısında bulunuyor. Aksi halde, bu tür müdahalelere maruz kalınabileceğini söylüyor.






CIA ve MOSSAD, Beyin Kontrolüne Büyük Önem Veriyor
Memory Center Neropsikiyatri Merkezi öğretim görevlilerinden Prof. Dr. Nevzat Tarhan da istihbarat örgütlerinin - özellikle CIA ve MOSSAD'ın - bu konuya büyük önem vermekte olduğunu söylüyor:

"Bu konularda CIA, NSA, Alman İstihbaratı, MOSSAD, KGB çok detaylı çalışmalar yapmışlardır. Hangi noktada oldukları belirsizdir. Fakat Zihin Kontrolü psikolojik savaş için de kullanılmaktadır"
Rusya sistemine uygun insan yetiştirmek için beyin kontrol silahına önem verdi. CIA eski başkanlarından Richard Helms, Watergate soruşturmalarında Warren Komisyonu'na verdiği bilgilerde şöyle demiştir:

"Yapılan araştırma göstermiştir ki SSCB, kendi sisteminin isteklerine uygun politik görüşe bağlı olacak şekilde, halkının davranışlarını düzenleyebileceği bir kontrol teknolojisi geliştirmeye çalışmaktadır. Bundan böyle aynı teknolojiyi daha karışık bir yaklaşımla, bilgiler kodlanarak insan hedeflerine yöneltilebilecektir. Bu, insan zihinleri harbi olacaktır."








Elektromanyetik Dalgayla Kalp Krizi Geçirtilebilir

Bilim adamlarına göre, insanların zihinleri kontrol altına alınabilir. Boğaziçi Üniversitesi Elektromanyetik Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Selim Şeker, İnsan beyni, elektronik bir cihaza benziyor. Şeker, "İnsan beynindeki noktalar arasında öyle yerler var ki, bunların uyarılması durumunda kişinin adam bile öldürmesi mümkün." diyor.


Yine aynı, elektromanyetik dalga yöntemi ile kişiye uzak bir mesafeden kalp krizi geçirilebileceğini ileri süren Şeker, şöyle devam ediyor: "Bu durum, devlet başkanları için bile geçerli. Ülkelerin, yeni teknolojiden haberdar olmaları ve konu ile ilgili araştırma yapmaları gerekiyor. Türkiye, bu konuda çok geride kalmıştır. Bizler, bilim araştırmalarına bütçe ayıramıyoruz. Zaten bu alanda yapılan araştırmalar, oldukça pahalı. Biz daha bir profesöre bilgisayar dahi tahsis edemiyoruz. "Zihin Kontrol" teknolojisi, dünya için oldukça önemli ve yeniçağın silahı. Bu konuda Türkiye de gerekli önlemi bir an önce almalı"











Başbakanlara Bile Suikast Düzenlenebilir

Prof. Dr. Şeker, parapsikoloji olaylarının gerçek olduğunu ve insan beyninin çözülemeyen yapısı ile ilgili olduğunu belirterek, ABD'nin bu alanda yüklü miktarda paralar ayırdığına değiniyor.



"Özellikle NATO görevi yapan subaylara veya yurtdışındaki istihbaratçı personele, ya da bazı kilit noktalardaki bürokratlara özel bir eğitim ve operasyondan geçirdikten sonra istediklerini yapabilirler" diyen Selim Şeker, şu dikkat çekici ifadeleri kullanıyor: "Başbakanlara bile operasyon yapabilecek durumdalar ve Türkiye bu konuları bilmiyor, kendini savunamıyor. Sonuçta Türkiye mutlaka bu operasyonlara maruz kalmaktadır. İntihar bombacılarının veya PKK militanlarının ilaçlanmış olma olasılıkları çok güçlü. Pek çok İnançlı militanı El-Kaide militanı gibi servis etmek tabii ki mümkündür. Fakat sorun, CIA ve yabancı istihbarat örgütlerinin hangi noktada olduklarının bilinmemesinden kaynaklanıyor"














Uzaktan Kontrol, Uydurmadan mı İbaret?

Örneğin Elektromanyetik dalgalarla uzaktan insan beyninin etkileneceği konusu uydurmadan ibarettir, böyle bir teknoloji yoktur. Ama insan beyni kimyasal maddelerle ve diğer psikoloji veya nörobilim teknikleri ile etkilenebilir, istenilen doğrultuda yönlendirilebilir. Zihin kontrolü ile ilgili anlatılan her şeye inanmamak gerekir; çünkü zihin kontrolü konusunda gerek literatürde, gerekse İnternet'te çok fazla dezenformasyon vardır

Bu konuyu yazdır

  BÜYÜ NEDİR
Yazar: Emka - 25-05-2016, Saat: 22:11 - Forum: BÜYÜLER - Yorum Yok

Doğaüstü varlıkların yardımıyla ya da doğada bulunan gizli güçlere söz geçirmek yoluyla birtakım doğal olmayan işler yaptıklarını ileri süren kimselerin başvurdukları birtakım işlem ve davranışlara verilen genel ad

karşı durulamayacak denli çekici ve güçlü etki.

Kur’anı Kerim’de büyü ile ilgili olarak en geniş bilgi Bakara Suresi’nin 102. ayetinde verilmektedir.

Bu ayette Cenab-ı Hakk, şöyle buyurmaktadır:

"Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tabi oldular. Hâlbuki Süleyman asla kâfir olmadı. Fakat o şeytanlar kâfir oldular. Çünkü  insanlara sihri ve Babil'de Harut ile Marut isimli iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Hâlbuki o iki melek : ‘Biz ancak bir imtihan için gönderildik, sakın büyü yapmaya cevaz verip de kâfir olma’ demedikçe bir kimseye öğretmezlerdi. İşte bunlardan kişi ile karısını ayıracak şeyler öğreniyorlardı, fakat Allah'ın  izni olmadan bununla hiç kimseye zarar verebilir durumda değillerdi. Onlar, kendilerine zarar verecek, faydası dokunmayacak bir şey  öğreniyorlardı. Andolsun ki, onu her kim satın alırsa, ahirette onun bir nasibi olmadığını gayet iyi biliyorlardı.  Fakat karşılığında  canlarını sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu bilselerdi!"

Yukardaki ayetten, büyü öğretmenin, öğrenmenin ve yapmanın, şirk ve küfür olduğunu anlamaktayız. Yüce Allah’ın buyruğuyla Babil toplumuna indirilen Harut ve Marut adlı iki melek, halkı aydınlatarak şirk ve küfürden, sihirbaz kâfirlerin şerrinden korumak, tevhidi hâkim kılmak amacıyla, istismar yoluyla büyünün de kendisine dayanılarak yapıldığı “bilgi”yi öğretmişlerdi. Bilgi haram değil, ancak bunun istismar edilmesi, şirk ve küfre alet edilmesi haramdır.

Bu konuyu yazdır

  Pamuk ipliği ile Büyü Bozma
Yazar: Emka - 25-05-2016, Saat: 22:03 - Forum: BÜYÜ BOZMA - Yorum Yok

kişinin boyu kadar saf pamuk ipligi alınır kişi kıbleye karsı oturur önüne su dolu bir tas konur ve iplige felak okuyarak tek tek dügüm atılır dügümlenen ucu suda olarak bu işeme devam edilir ip bitince nas okuyarak bu dügümler cözülür ve iplik suya ıslatılır bu su ile kişinin eli yüzü yıkanır mümkünse boy abdesti alması saglanır hafifler ve tesirlerinden kurtulur büyü bozulur

Bu konuyu yazdır

  BAĞLAMA BÜYÜSÜ
Yazar: Emka - 25-05-2016, Saat: 21:57 - Forum: BAĞLAMA BÜYÜSÜ - Yorum Yok

Her insan mutlu ve huzurlu bir hayatın peşinde koşarken, kimileri ise gerek egolarından gerek ise farklı istek ve korkularından dolayı başka yönlere eğilim gösterirler. Teknik olarak çeşitli yöntemler denenirken doğaüstü güçlerin de etkileşimi ile doğrudan pek çok iyi sonuca ulaşılabilmektedir. Bu anlamda çok uzun sürelerdir büyülerden yardım alındığı doğrudur. Gerek sevgi büyüsü ile sevgiyi artırmaya yönelik, gerek ise dostluk büyüsü ile dostlukları Pekiştirmeye yönelik pek çok sonuç alınabilir. Bunun yanı sıra sadakat büyüsü de kendini göstere bir büyü çeşididir. Çünkü sadakat büyüsü daha çok kişilerin birbirlerine ve kurumlarına sadık kalmaları amacı ile yapılır. Bu anlamda da çok sayıda örnek görmek mümkündür. Büyülerin etkileri oldukça keskin olduğu gibi sadakat büyüsü de farklı açılardan ağırlığını hissettirmektedir. Bu nedenle de sıkça tercih edilir.

Kimi zaman evlerine sadık olmayan eşler için, kimi zaman çeşitli şekillerde ihanet edebileceği düşünülen kişiler için denenen sadakat büyüsü doğrudan ve etkili sonuçları ile gündeme gelir. Çünkü bu büyü çeşidi ile çözülmeyecek sadakat sorunu bulunmaz. Böylelikle de farklı ve değişik alternatiflere yönelmeye de gerek kalmadan sıkıntılar paylaşılır. Medyumların bu konuda etkili, deneyimli ve bilgi birikimli olması yine çoğu sorunu çözmektedir. Bundan kaynaklı olarak tüm hedeflere sadakat büyüsü ile varılabilir. Dua ve niyet sözleri büyünün yapılması sırasında çok etkili olur.

Bu konuyu yazdır

  AŞK BÜYÜSÜ NEDİR
Yazar: Emka - 25-05-2016, Saat: 21:47 - Forum: AŞK BÜYÜSÜ - Yorum Yok

Adından da anlaşılacağı gibi aşk, muhabbet ve sevgi için yapılan büyülerin başında gelir. Tarihte çok kez kullanılmıştır. Krallar ve kraliçelerin en çok başvurduğu büyü yöntemidir. Tarihte bir çok imparatorluğun yıkımına sebep olmuştur eski tarihlerden bugünümüze kadar aşk büyüleri yapılmaktadır.


Günümüzde de amacına hizmet etmektedir. Aşk büyüsü; birbirini seven fakat anlama veremedikleri sebeplerden dolayı ayrılanlara, aralarındaki sevginin bittiğine inanlara, karşı tarafın kendisinden soğuduğunu düşünenlere, sevenlerin arasına giren üçüncü kişileri uzaklaştırma da ve sevgilerini yeniden yaşamalarına, eşler arasındaki soğuklukları gidermek için yapılan büyüdür. Aşk büyüsünü işi ehil ve konuya hakim bir medyum hocanın yapmasının dışında, yapacak bir kimse yoktur.

Bu konuyu yazdır

  Kahinlik ve Durugörü
Yazar: Spiritüeller - 25-05-2016, Saat: 21:42 - Forum: DURUGÖRÜ - Yorum Yok

Şu ana kadar görmüş olduğunuz imajların büyük bir bölümü sizin şuuraltınızdan kaynaklanan ya da sizin iradeniz sonucu sizin düşüncelerinizin sonucu ortaya çıkan görüntülerdi... Fakat psişik vizyonunuzu mükemmelleştirmek için hiçbir zaman çaba göstermekten vazgeçmemek gerektiğini unutmayınız. Henüz keşfedilmeyi bekleyen sınırsız derinlikler ve imkanlar sizi beklemektedir. Bu araştırma alanında son yoktur...

Çalışmalarınız ilerledikçe mekan içinde durugörü ve hatta zaman içinde durugörü yetenekleriniz de gelişmeye başlayacaktır. Eğer böyle bir ideale ulaşmayı hedeflediyseniz, yapacağınız tek şey düzgün ve düzenli olarak çalışmalara devam etmektir. Bu aşamalara gelebilmek ve bu aşamaları kalıcı halde tutabilmek için mutlak şekilde egonuza hakim olmanız şarttır. Eğer bunu başaramazsanız mekan içinde durugörü ya da zaman içinde durugörü yeteneğine ulaşsanız bile bu yeteneğinizi uzun bir süre elinizde tutamazsınız.

Merak etmeyin gelip de biri bu yeteneği sizin elinizden alamaz... Fakat onu siz onu elinizde tutamazsınız. Şahsen araştırmalarım süresince; egosunun büyümesine ve egoistçe bir tutum içine girmekten kendisini koruyamadıkları için, çok sayıda ileri seviyelere ulaşabilmiş durugörü medyumunun bu yeteneklerini kısa bir süre sonra kaybettiklerine şahit olmuşumdur. Dünya üstünde de bunun sayısız örnekleri vardır...

Durugörü yeteneğinin en son aşaması geçmiş ve gelecekten bilgiler alabilmektir ki, buna zaman içinde durugörü adı verildiğini başta söylemiştik. Gelecekten bilgiler alabilmek demek gelecekte olacak tüm olayları noktasına virgülüne öğrenmek demek değildir. Gelecekten bilgi almak gelecekte meydana çıkacak olan sadece kimi belirli olaylar hakkında bilgiler alabilmek demektir. Durugörü medyumu daha çok hangi alanlarda merak sahibiyse ya da daha çok hangi alanlara karşı ilgi duyuyorsa o konularla ilgili bilgiler alabilir.

Kehanet yeteneğine sahip olmak demek aslında zaman içinde durugörü yeteneğine sahip olmak demektir. Bu açıklamadan hareket ederek, dünya üstünde ortaya çıkan bilinen ya da bilinmeyen tüm kahinler bu yeteneğe sahip kişilerdi diyebiliriz. Bunların içinden en tanınmışı şüphe yok ki Nostradamus'tur. Eğer onun hayatını konu alan filmi izlediyseniz, kendisinin durugörü yeteneğinin nasıl çalıştığım ve gelecekte ortaya çıkacak kimi olayları sanki televizyon ekranından seyredermişçesine nasıl izlediğini görmüşsünüzdür.

Fakat hemen ifade etmeliyim ki, bu derecede ileri seviyeli bir durugörüye sahip olmak hiç de kolay değildir. Belli bir ruhsal olgunluk ve büyük bir sorumluluk ister... Nostradamus kendisine düşen bu sorumluluğu son derece büyük bir alçak gönüllülükle yerine getirmiş ve gelecekle ilgili almış olduğu tüm bilgilerini açık bir şekilde değil şifrelendirerek geleceğe emanet etmiştir. Bir başkası olsa böbürlene böbürlene bunları aktarmaya kalkabilirdi.

Yine konu açıldığı için anımsatmadan geçmek istemiyorum, eski Sufi Geleneği'nde de bu prensip aynen uygulanırdı. Durugörüsü gelişen hiçbir Sufi gelecekle ilgili aldığı bir bilgiyi açık bir şekilde değil, üstü örtülü bir şekilde vermeye aşırı bir özen gösterirdi. Bu yolun edebi budur... Bu edebe uyamayacak olanlara bu yolun kapısı uzun süre açılmaz...

İşte bu nedenle, size yaptığınız çalışmalardan ve elde ettiğiniz gelişmelerden kimseye söz etmeyin demiştik... Turnike programına katılan Cenk Koray, küreler içindeki dolu kartları gözlerini kapatarak bir kerede bilmişti... Hem de önce boşları sonra da doluları söylemişti. Seyredenleriniz hatırlayacaklardır. Güner Ümit buna çok şaşırmış ve Cenk Koray'a bunu nasıl yaptığını sormuştu...

İşte o anda Cenk Koray'ın hali, tavrı ve verdiği cevap az önce sözünü ettiğim tam bir alçak gönüllülük ifadesiydi: "Gözlerimi kapattım gördüm..." diyerek kendisindeki durugörü yeteneğini telaffuz bile etmeden soruyu geçiştirmiş ve kendisindeki bu yeteneği normal, basit bir olaymış gibi göstermeye aşırı bir özen göstermiştir.



fe4c608c-4a77-4df9-8417-77c41451555f.jpg


İleri Teknikler

Rahatlıkla birtakım imajlar görmeyi başardıktan ve bu imajlar üstünde kontrol sağlayabildikten sonra artık ileri tekniklere geçebilirsiniz. Bu ileri tekniklerden amaç, sizdeki mekan içinde ve zaman içindeki durugörü yeteneğini ortaya çıkartabilmektir. Şimdi bunun nasıl gerçekleştirilebileceğini görelim: Çalışmalarınızı not ettiğiniz defterinizde artık yeni bir sayfa açıyorsunuz... Bu yeni sayfanın üstüne "kehanet çalışmaları" yazınız... Ve her çalışmanızı ayrıntılarıyla not etmeye devam ediniz.

Bu çalışmayı ister gözleriniz kapalı uzanmış bir şekilde isterseniz kristal kürenize, kum diskinize ya da içi su ya da siyah mürekkep koyduğunuz kabınıza konsantre olarak yapabilirsiniz. Tercihinizi yaptıktan sonra derin gevşeme halini ağlayınız. Derin gevşeme halinin sağlanmasından sonra farklı bir uygulamaya girişeceksiniz. Şuuraltınızda rakamlarla, zaman arasında bir özdeşlik kuracaksınız... Şuuraltınız birkaç çalışmadan sonra bu programa kendisini uyarlayacaktır...

Zihninizde bir zaman reostası yapacaksınız... Reostanın düğmesini zihniniz, mekanizmasının işlemesiniyse şuuraltınız düzenleyecektir... Konuyu biraz açalım... "O" içinde bulunduğunuz anı ifade edecek. "0"dan geriye doğru gittiğinizde zamanda da geriye doğru zihniniz kaymaya başlayacak. Bunu sadece düşüncelerinizi konsantre ederek gerçekleştireceksiniz. Siz düşüncelerinizi buna yönlendireceksiniz... Bundan sonrasını şuuraltınız programlayacaktır... Eğer o ana kadar kendisinden istediğiniz bilgiler ona gelmemişse ki, bu gelecekle ilgili istekleriniz sonucunda oluşacaktır, işte o zaman şuuraltınız ihtiyacı olan bilgileri kendi dışında arayacak, bulacak ve size taşıyacaktır. Bu inanılması son derece güç, olağanüstü bir mekanizmanın çalışmasıyla gerçekleşebilecek bir meseledir.

Peki bu pratikte nasıl uygulanacak? Derin gevşeme haline geçin demiştik... Oradan devam edelim... Zihninizde yatay bir hayali çizginin var olduğunu düşleyin... "O" rakamı bu çizginin tam ortasında dursun... Ve bu hayali çizginin üstünde, "O" rakamının solunda ve sağında yan yana birbirine bağlı olarak duran sonsuz sayıda ekran bulunduğunu düşleyin... Derin gevşemeyi sağladıktan sonra bu ekranları gözünüzün önünde canlandırın... Ve kendi kendinize Şu telkinde bulunun:

"Az sonra geçmişe ve geleceğe bir yolculuk yapacağım... Bunu yapabilmek için ekranlara konsantre olacağım... "0" rakamının solundaki ekranları izlediğimde geçmişte yaşadığım ya da başkalarının yaşadığı olayları izleyeceğim... "0" rakamının sağındaki ekranlarsa bana gelecekte yaşananı çak olayları gösterecek... İhtiyacım olan bilgileri şuuraltım bana sağlayacak... Çalışmalarım ilerledikçe bunu çok daha kolay gerçekleştireceğim..."

İlk denemeleriniz şuurunuzun derinliklerine doğru olmalıdır. Yani sizin daha önce yaşadığınız olaylardan birini yeniden izlemeyi istemelisiniz. Bunun için konsantre olun, gevşeyin ve tam karşınızda bulunan ekranlarda sol tarafa doğru gitmeye başlayın. Teker teker ekranları geçin. Bu geçişler oldukça yavaş olsun. Sola doğru yirmiye kadar sayarak teker teker 20 ekranın önünden geçtiğinizi düşleyin. 20. ekranın önüne geldiğinizde gözünüzün önünde duran ekrana yönelin. Gayet rahat ve sakin olun...

Ekranı kendinizi hiç zorlamadan izlemeye başlayın. Önce ekranın aydınlandığını ve sonrada sisler içinden birtakım görüntülerin çıktığını fark edeceksiniz. Önce görüntülerin ne olduklarını anlamaya çalışmadan kayıtsızca izleyin... Görüntüler iyice canlandığında bu imajların daha önce yaşadığınız ne tür bir olaya ait olduğunu ve ne zaman gerçekleştiğini anlamaya çalışın... Fakat bunu yaparken fazla mantık yürütmemeye özen gösterin... Çünkü aşırı mantık yürütmek sizi gevşeme halinden uzaklaştıracaktır.

Bu egzersizleri rahatlıkla yapabilir bir hale gelince artık çalışmalarınızı bir adım daha öteye götürebilirsiniz... Sıra gelecekle ilgili ekranları okumaya geldi... Bunu da aynı teknikle yapacaksınız. Fakat bu sefer "0" rakamının solundaki değil, sağındaki ekranları gözlemleyeceksiniz. Zamanın gerilerine değil, zamanın ilerilerine doğru bir yolculuğa çıkacaksınız. Bu yeni duruma kendinizi konsantre edin. Lazım gelen tüm bilgilerin şuuraltınız tarafından bulunarak size iletileceğinden emin olunuz. Ve bunu şuuraltınıza pek çok kez çalışmaya başlamadan önce telkin edin... "0" rakamından sağ tarafa doğru ekranları teker teker sayarak ilerlerken geleceğe süzülen bir yaprağın üstünde olduğunuzu düşünün.

İsterseniz sihirli bir halının üstünde uçtuğunuzu da imajine edebilirsiniz. Olayların daha nesnelleşmediği bir zamana doğru hareket etmek istediğinizi kendi kendinize belirtmeniz çok önemlidir. Böylelikle şuuraltınız bundan haberdar olacaktır. Teker teker sayarak ekranların önünden geçerken geleceğe yolculuk yaptığınızın ve birazdan gelecekteki bir tarihte meydana gelecek bir olay hakkında bilgi alacağınızın şuurunda olun... Bu havayı yaşayın... Ekranları her sayışınızda biraz daha gevşeyerek geleceğe uzanın... Önünde duracağınız ekran size en doğru bilgiyi verecektir. İlk denemelerinizde 20. ekranın önünde durun... Yakın bir gelecekte ortaya çıkacak bir olayın kısa bir bölümünü size gösterebilecek olan ekranın önündesiniz...

Ekranda görüntünün belirmesi için bekleyin. Zihninize bir şeyler doğması için çaba göstermeden sessizce bekleyin. Sanki gerçek hayatta o günün haberlerini televizyondan izlermişçesine önünüzdeki ekrana dikkatinizi yönlendirin. Az sonra gelecekten haberler verecek olan ekranınızda birtakım görüntüler ortaya çıkacaktır. Bunları dikkatle takip edin. Şuuraltınız gerekli olan bilgileri toparlayabilecektir. Fakat ona biraz zaman tanıyın. Onun bu yeni duruma akort olabilmesi için çalışmalarınızı disiplinli bir şekilde sürdürün. Bu sizdeki saklı bir yeteneğin geliştirilmesi için yapılan mûcizevî bir eğitim çalışmasıdır...

Bu konuyu yazdır

  İmajinasyon ve DuruGörü
Yazar: Spiritüeller - 25-05-2016, Saat: 21:39 - Forum: DURUGÖRÜ - Yorum Yok

Durugörü yeteneğinin temeli imajinasyona dayanır. Peki o halde imajinasyon nedir? Önce bunu biraz açalım, daha sonra da ileri durugörü tekniklerine geçelim... İmajinasyon, ruhsal enerjinin en belirleyici özelliklerinden ve yeteneklerinden biridir. Kimi araştırmacılar imajinasyonu ruhta şekillendirme olarak tarif etmişlerdir. Düşüncenin bir enerji olduğu günümüzde artık net bir şekilde bilinmektedir.

İşte her bir düşünce kalıbı, kendisine özgü bir enerji taşır. Böylelikle her bir düşünce bir enerji topunun üretilmesine nedeniyet verir. Düşüncelerimizle biz farkında olmadan pek çok imajlar yani şekiller-görüntüler yaratırız. Konunun bu yönü üstünde araştırma yapan birçok parapsikolog, bu konuyu "düşünce şekilleri" başlığı altında incelemişlerdir.

Toparlayacak olursak, kökeni ruhsal enerjiye dayanan tüm düşüncelerimiz çeşitli görüntülerin meydana getirilmesine nedeniyet verir. Fakat ne var ki, bu görüntülerin frekansları çok yüksek titreşimli olduklarından normal gözle görünemezler.

Fakat durugörü yeteneğine sahip kişiler tarafından görülebilen bu görüntülere imaj, bu görüntünün ortaya çıkmasına nedeniyet veren mekanizmaya da imajinasyon denmektedir. İşte bu imaj ve imajinasyonla ilgili yapılabilecek en basit tanımdır.

Düşüncelerimizin nasıl şekillenebildiğine en iyi örneklerden biri spatyomda meydana gelen olaylardır. Öte Alem'in yani spatyomun en belirleyici özelliklerinden biri, hepimizin bildiği gibi düşüncelerin anında şekillenmesidir. Bunun nedeni spatyomu oluşturan astral maddenin, fiziki maddeye oranla çok daha süptil yani yüksek titreşimli maddelerden inşâ edilmiş olmasıdır. Konumuz dışı olduğu için biz spatyomu bırakalım ve dünyaya dönelim...

Tüm yaşantımız boyunca çok çeşitli imajlar yayınlar ve dışarıdan da çok çeşitli imajlar alırız. Örneğin karşınızdaki bir kişi elmayı düşünürken, aslında onu imajine etmektedir. Yani onun şeklini zihninde canlandırmaktadır. Siz bunu 2 farklı şekilde algılayabilirsiniz. Ya sezgisel olarak elma kelimesi zihninizde belirir, ya da elma kelimesi değil, elmanın görüntüsü zihninizde canlanır.

1.sine telepati, ikincisineyse durugörü adı verilir. Görüldüğü gibi telepatiyle durugörü arasında hem büyük bir paralellik, hem de büyük bir fark bulunmaktadır. Bu tanımdan ortaya çıkan önemli bir sonuç vardır. O da aslında tüm Duyular Dışı Algılamalarımızın temelinde imajinasyon gerçeğinin bulunmasıdır. Basitleştirerek özetleyelim... Herhangi bir imaj çok farklı şekillerde algılanabilir... Örneğin:

5 duyu organlarımızla algıladığımızda biz ona görme ya da duyma diyoruz... Yine aynı imaj sezgisel olarak algılandığında telepati, gözlerimiz kapalı ya da bir objeye konsantre olarak normal gözümüzün dışında ortaya çıkan görüntülerle algıladığımızda durugörü, fiziksel kulaklarımızın dışında kimi sesler duyarak algılıyorsak duruişiti, bir sarkaç ya da çatal çubuğun hareketleriyle algılıyorsak radyestezi, ellerimizi herhangi bir nesneye dokundurarak o nesnenin başından geçenleri hissedebiliyorsak psikometri ve yine herhangi bir imaj fiziksel nesneler üstünde fiziki etkiler meydana getiriyorsa biz ona telekinezi diyoruz...

Görüldüğü gibi ister fiziksel 5 duyumuzla, isterse de 5 duyumuzun ötesindeki yeteneklerimizle olsun, sonuçta tüm algılamalarımızın temelinde imajinasyonun bulunduğunu söyleyebiliriz... Bu anlatılanların sadece teorik bilgilerden ibâret olmadığı, yapılan deneysel çalışmalarla da ortaya konulmuştur. İlk kez 1960'lı yıllarda gerçekleştirilen ve daha sonraki yıllar, dünyanın 4 bir köşesindeki parapsikoloji laboratuarında tekrarlanan deneylerde; imajinatif olarak şekillendirilen bir düşüncenin fotoğraf plağına geçirilebildiği ispatlanmıştır... Bu deneyler aynı zamanda ruhsal enerjinin maddeler üstündeki etkisini göstermesi bakımından da önemlidir.

"Ruh ve Kainat" adlı eserinde Dr. Bedri Ruhselman İmajinasyonla ilgili bilgileri bir araya getirirken, iradenin yani konsantrasyonun imajinasyon üstündeki önemini şu cümleyle özetlemiştir: "İmajinasyon iradeyle başlar ve iradeyle biter... İrade ise, herhangi bîr canlı varlığın bir şeyi istemesidir."

İmajinasyonla ilgili buraya kadar yapmaya çalıştığımız tanımlardan da anlaşılacağı gibi, yaşamımızın her anı imajinatif faaliyet içinde geçer... Uyurken bile rüyalarımızla yine imajinatif faaliyetimiz devam eder... Tüm var oluşumuz süresince çeşitli imajlar yayınlar ve çeşitli imajları alırız. Yayınlanan İmajlar: Kendi şuurumuz ya da şuuraltımızdan yayınlanan imajlardır.

Alınan İmajlar: Dışarıdan bize gelen imajlardır. Bunların ancak çok küçük bir kısmının farkında olabilmekteyiz. Fakat büyük birçoğunu hiç fark etmeyiz bile... Fark edebildiklerimiz çoğunlukla 5 duyumuza çarpanlardan ibârettir. Farkında olamadıklarımızın çoğu şuuraltımız tarafından algılanmaktadır. Ve yine bunların büyük bir bölümü şuuraltımıza büyük etkilerde bulunurlar. Hatta kendimizin zannettiği birçok düşüncelerimizin oluşmasında bile büyük bir etkide bulunurlar.

Kristal Küre ya da Kum Diskiyle Vizyon Görmek

Durugörü çalışmalarının vazgeçilmez unsurlarından biri hiç şüphe yok ki kristal kürelerdir... Çok eski çağlardan günümüz parapsikoloji laboratuarlarına kadar durugörü çalışmalarında hep kristal küreler 1. sırayı almışlardır.

Kristal bir küreye sahipseniz, onu kullanmadığınız zamanlar siyah bir kadifeye sararak kapalı bir kutu içinde ve karanlık bir yerde saklamanızı öneririz. Sizden başka hiç kimsenin onunla çalışma yapmasına izin vermeyin. Ve hiç kimseyi ona dokundurtmayın. Bütün bu önlemler, sadece sizin etkinizin onun üstüne sinmesini sağlamak içindir...

Kristal kürenin bu denli tercih edilmesinin nedeni, durugörü çalışmalarında çok güzel sonuç vermesinden dolayıdır. Fakat gerçek bir kristal kürenin maliyeti yüksek olduğu için onun yerine; kum diski, siyah ayna, içi su ya da siyah mürekkep dolu bir kase, ortasında mat siyah boyayla boyanmış bir daire bulunan bir tabaka beyaz karton, camdan ya da plastikten yapılmış küreler ve benzeri başka nesneler de kullanılmaktadır. Hatta ellerinin baş parmağının tırnağını kullanan durugörü medyumları da vardır...

Kristal küreden sonra durugörü çalışmalarında kullanabileceğiniz en iyi nesnelerden biri kum diskidir. Siz de kendi kum diskinizi evinizde kendiniz yapabilirsiniz. Kum diski yapmak için 17x17 cm kare ebadında, sağlam beyaz bir karton alın ve merkezinden 12cm çapında bir daire çizin. Dairenin içine bir tabaka yapıştırıcı sürün ve yapıştırıcı kurumadan üzerine ince deniz kumu serpin. Kuruduktan sonra kum diskiniz hazır demektir.

Kimi araştırmacı ve deneyciler, kum diskinin hiç yansıma yapmamasından dolayı kristal küreden bile daha fazla tercih etmektedirler. Durugörü deneylerinizde hangi objeyi kullanırsanız kullanın, mutlaka hepsini siyah bir kadifenin üzerine koyarak çalışmalara başlayınız..

Çalışma Öncesi Hazırlık

İlk egzersizlerinize kum diskiyle başlayabilirsiniz. Bunun için önce kendinize bir kum diski yapın. Ve onu kimsenin ulaşamayacağı bir yerde saklayın... Durugörü çalışmalarında arzu edilen başarıya ulaşmak için, uzun ve düzenli çalışmalar yapılması gerekir. Bu sabrı gösteremeyecekseniz hiç başlamayın... Unutmayın ki, kristal kürenizin ya da kum diskinizin başına oturur oturmaz geçmiş ya da gelecekten imajlar görmeye başlayamayacaksınız. Ve yine unutmamalısınız ki, bu adım adım ilerleyebileceğiniz hayli uzun bir süreçtir. Önce basit ve ne anlama geldiği belli olmayan kimi imajlar göreceksiniz...

Basit durugörü, mekan içinde durugörü ve zaman içinde durugörü adım adım ilerlenecek bir süreçtir. Bu sürecin hangi aşamasına kadar ilerleyebileceğinizi önceden belirleyebilmek mümkün değildir. Bu uzun sürece kendinizi hazırlayın... Durugörü çalışmalarına başlamadan önce gevşeme çalışmalarını çok iyi yapabiliyor olmanız şarttır.

Çalışmaya konsantrasyonunuzu arttırıcı yardımcı fonksiyonlardan da yararlanabilirsiniz. Örneğin sadece çalışmalarınız sırasında kullanacağınız özel kokulu bir tütsü konsantrasyonunuzu ve çalışmanızla ilgili zihinsel çağrışımları belli bir noktada tutabilmenize yardımcı bir etken olarak size olumlu katkılarda bulunabilir. Çalışmalarınızdan önce ılık bir duş alın.

Çalışmalarınız sırasında mutlaka yeni yıkanmış temiz elbiseler giyin. Eğer mümkünse sadece bu çalışmanız sırasında giydiğiniz özel bir kıyafet de seçebilirsiniz. Çalışmanızı eğer şartlarınız müsaitse hep aynı odada ve mutlaka yalnızken gerçekleştirin. Çalışmalarınızı gün ışığının direk girdiği bir odada yapmayınız. Geceleri çalışmanız daha iyidir. Odanızın ışığını kapatın ve sadece mavi bir ışık, arkanızda olmak kaydıyla yanık tutulmalıdır. Çalışmalardaki başarınız arttıkça ışığı artırabilirsiniz.

Çalışma öncesi aşarı yemekten kaçının. İç sükunetinizi mutlaka sağlayın. Heyecanlanmadan, kendinizi hiçbir şekilde zorlamadan, kayıtsızca çalışmaya başlamak için kendinizi zihnen hazırlayın. Evet... Artık hazırsınız...

Pratik Uygulamalara Giriş

Objenizi, altında siyah bir kadife olmak kaydıyla masanızın üzerine koyun. Rahat oturacağınız bir sandalye ya da koltuk alın ve objenizin karşısına geçip oturun. Daha önce yattığınız yerden gevşemeye alışmıştınız ancak şimdi oturduğunuz yerden derin gevşemeye geçmeyi başarmalısınız. Bunu birkaç denemeden sonra rahatlıkla yapabilirsiniz.

Derin gevşemeye geçin. Gevşeme halini sağladıktan sonra yavaş yavaş gözlerinizi açın. Hiç hareket etmeyin... Objenize bakmaya başlayın... Sadece ona bakın... Gevşeme hali içinde kayıtsızca bakın ona... Gevşeme haline geçebilmek için nefes alma egzersizlerini yapmıştınız ancak şimdi gözleriniz açık gevşeme halinde bulunduğunuz bu yeni duruma kendinizi uyumlandırmanız gerekmektedir.

Diyaframınızı kullanarak ciğerlerinizin tamamıyla burnunuzdan yavaş yavaş derin bir nefes alın ve ağzınızdan verin nefesinizi... Bunu en az 7 defa tekrarlayın. Her nefes alış verişte tüm dikkatinizi başınızın üstüne yöneltin. Başınıza konsantre olun ve yanaklarınızı, göz kaslarınızı, alnınızı tamamen gevşetin... Gözlerinizi objenizden ayırmadan, ona bakmaya devanı edin. Eğer kristal küreyle çalışıyorsanız kürenin dış yüzeyine değil, tam ortasına bakışlarınızı yöneltin... Normal nefes alış temponuza döndükten sonra oldukça rahat ve sakin bir şekilde objenize konsantre olun. Kendinizi kasmamaya özen gösterin. Kendinizi serbest bırakın.

Bu andan itibaren, durugörü yeteneğinizin ortaya çıkmasına müsait bir ortamın içinde bulunduğunuzu bilin. İşte tam o anda daha önce belirlediğiniz bir anahtar sözcüğü 3 kez tekrarlayarak kürenizin içinde ya da kum diskinizde oluşmaya başlayacak imajları beklemeye başlayın. Bu anahtar sözcük çalışmalarınız ilerledikçe şuuraltınıza post hipnotik bir telkin yapacağı için, belli bir süre sonra bu sözcüğü söyler söylemez, imajlar kendiliğinden belirmeye başlayacaktır. Bu sözcüğün yararını çalışmalarınız ilerledikçe daha çok göreceksiniz. Bu anahtar sözcük: "Durugörüm çalışmaya başlıyor..." gibi bir cümle de olabilir...

Bir süre sonra bakışlarınızı yönlendirdiğiniz objeniz fülulaşarak gözünüzün önünden silikleşip kaybolacaktır. Sonra yeniden tüm netliğiyle ortaya çıkacaktır. Bu durum birkaç kez yaşanabilir. Bu sırada alnınızın çevresinde sanki sıkı bir bant varmışçasına bir duyguya kapılabilirsiniz. Ayrıca 2 kaşınızın birleştiği noktayla burun kökünüzün alnınızla birleştiği bölümlerde gıdıklanmaya benzer bir kaşıntı hissi de duyabilirsiniz...

Nesnenizin gözünüzün önünden kaybolup yeniden belirmesi, göz merceklerinin dikkatini belli bir noktaya toplamasını kontrol eden kasların yorumlamasından dolayıdır. İlk denemelerinizde yaşadıklarınız bunlardan ibâretse, hiçbir imaj göremiyorum diye cesaretsizliğe kapılmayın. Unutmayın ki, İstanbul bir günde fethedilmedi...

Eğer sabır gösterirseniz, çalışmalarınız ilerledikçe diğer belirtiler de ortaya çıkacaktır. Örneğin, baktığınız objenizin yavaş yavaş gri bir sis tabakasıyla bulutlanmaya başlayabilir.... Söz konusu bulutlanma olayı iyice yoğunlaşarak tüm objenizi kaplayacaktır... Sonra bu sis ve bulut tabakası dağılmaya ve küçük bulutlar halinde dönmeye başlayacaktır. Bu arada parlak ışıklar ve kıvılcımlar objenizde görünmeye de başlayabilir.

Bu gelişmeler karşısında heyecanlanarak dikkatinizi dağıtmayın ve konsantrasyonunuzu bozmayın. Eğer bunu başarabilir ve zihninizi sakin tutmayı sürdürebilirseniz, bu durumda objenizin üstündeki görüntüler artacaktır. Parlak renkli manzaraların parça parça görüntüleri ciddi ya da neşeli insan yüzleri, ağaçlar, evler gibi çok çeşitli görüntüler belirmeye başlayabilir. İlk başlarda bu görüntülerin uzun süre kalamadıklarına şahit olacaksınız. Bu görüntüler, uykuya giriş ve uykudan uyanış sırasında görülen rüya öncesi imajların akrabasıdır. Şimdi bunları siz uyanık bir zihinle görmektesiniz...

Bu aşamaya kadar gelebildiyseniz önemli bir mesafe kat ettiniz demektir. Sizde artık durugörünün, "basit durugörü" denilen aşamasının çalışmaya başladığını söyleyebiliriz. Zihninizi sakin ve gevşemiş tutarak objenize konsantre olmanın ustalığını deneylerinizle bizzat kendiniz, her geçen gün biraz daha iyi keşfedeceksiniz. Bu ilk başta size oldukça zor görünüyordu... Buna rağmen yine de zaman zaman benzer sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Bazen görüntüleriniz bir anlık heyecanlanmanızdan dolayı kesilmeye devam edebilir. Ya da birgün önce rahatlıkla kimi imajlar görürken, birgün sonra hiçbir şey göremeyebilirsiniz. Bu, o günkü biyoritmlerinizden, fiziksel ya da psikolojik durumunuzdan kaynaklanıyor olabilir. Fakat tecrübeniz arttıkça bu istenmeyen durumlarla daha kolay baş edebileceksiniz...

Buraya kadarki çalışmalarınız sırasında gördüğünüz imajların size herhangi bir bilgi ya da mesaj aktarıp aktarmadığını analiz etmenizi sizden istemedik. Bu yüzden de siz de bu aşamaya kadar yapacağınız deneysel çalışmalarınızda gördüğünüz imajların ne anlama geldiği üstünde durmayın. İlk başta sizden istenen basit durugörü yeteneğinizi ortaya çıkartmaktır. Mekan içinde durugörü ve zaman içinde durugörü aşamalarına geçmeniz için yapmanız gereken başka çalışmalar ve almanız gereken birtakım önlemler bulunmaktadır.

Kontrolün Ele Alınması

Basit Durugörü yeteneğinizin sizde işlerlik kazanması için önerilen egzersizleri yapmakla kapalı olan bir kanalı açmış olacaksınız. Eğer bunu yaparsanız hemen ardından almanız gereken kimi tedbirler vardır. Bu tedbirleri almayan hatta bu tedbirlerin alınması gerektiğini bile bilmeyen çok sayıda kişi bulunmaktadır. Bu kişilerin birçoğunda durugörü yeteneği hiçbir Özel çalışma yapmadan kendiliğinden açılmıştır. Bazılarıysa yarım bilgilerle bir şeyler yapmaya çalışmış "yarı eğitilmiş" durugörürlerdir. Bunlar esen rüzgarın merhametine kalmış çevrelerinden gelen her türlü pozitif ve negatif etkilere karşı hiçbir kontrol mekanizması geliştirememiş olan kişilerdir.

Sevgili ziyaretçilerimiz, durugörü yeteneğinizin ortaya çıkartılabilmesi için belli bir süre kimi imajların görülmesi için çalışılır. Fakat bu sağlandıktan sonra, bu imajları görmemek için ayrı bir çalışma daha yapılması gerekir. Şimdi bu da ne demek? Birkaç imaj görmek için bu kadar uğraş dur... Sonra da bu imajları görmemeye çalış... Evet... "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu..." diyebilirsiniz ama öyle değil...

Bu sözlerden amaç, kontrolün ele alınmasıdır. Yani istediğiniz zaman imaj görüp, istemediğiniz zaman görmemek prensibidir. Yolda yürürken, otobüste, araba kullanırken ya da bir vitrinin camına bakarken imajlar görmeye başlayan pek çok kişi vardır. Böyle bir duruma nedeniyet vermemek için kontrolün sizin elinizde bulunması gerekir.

Kontrolü nasıl sağlayacaksınız?

Bu son derece kolaydır. Yapacağınız tek şey: Durugörü egzersizleri sırasında imajlar görmeye başladıktan belli bir süre sonra; kendi iradenizle çalışmayı şimdilik bitirdiğinizi söyleyerek psişik yeteneğinizi kapatmaktır. Bunu söyledikten sonra fiziksel dünya faaliyetleriyle ilgilenin. O sırada ya da başka bir zaman diliminde isteğinizin dışında kimi imajlar görmeye başlarsanız hemen dikkatinizi başka bir şeye yönlendirin. Bu hemen yapılmalıdır. Yani isteğinizin dışında kimi imajlar daha ortaya çıkar çıkmaz buna bir set çekmek gerekir. İmajlar iyice sizi kaplarsa onları kapamak zor olabilir. Tekrar ediyorum: Amaç siz istediğiniz zaman imajlar görmektir. Kontrol mutlak şekilde sizin elinizde bulunmalıdır.

Bu kontrol mekanizmasını kurmanızda size en fazla yardımcı olacak etkenlerden bir diğeri de, kendi kendinize gevşeme halindeyken vereceğiniz telkinlerdir. Bu telkinler arasında, sadece sizi büyük bir tehlikeden korumak amacıyla size mesaj ileten imajların, sizin isteğiniz dışında da şuurunuza yansımasına izin verebileceğinizi söyleyen kimi parapsikologlar bulunmaktaysa da, biz yine de en küçük bir riske atılmamanız için, tüm kontrolün sizin elinizde bulunmasından yanayız.

Durugörü çalışmalarında kullanacağınız anahtar sözcük size bu alanda da büyük bir kolaylık sağlayacak ve o sözcüğü söylemeden imaj görmeye başlayamayacaksınız. Psişik gücünüzün ortaya çıkartılmasında nasıl ki kendinizi kesinlikle kasmayın ve sıkmayın dediysek kontrolün ele alınmasında da aynı şeyleri söylemek durumundayız. Kontrolün ele alınması sizde kendinizi zorlamaya dönüşmemelidir. Tek bir cümleyle özetleyecek olursak; ihtiyacınız olan en önemli faktörler irade, istek, konsantrasyon, telkin ve bütün bunlara bağlı olarak düşüncelerinizi yönlendirmektir.

Kontrolün ele alınması konusunda son bir kaç uyarımız daha olacak... Durugörü çalışmalarınızı 30 dakikayla sınırlamayı alışkanlık haline getirin... Bu sürenin sonunda ne meydana geliyorsa gelsin mutlaka durmalısınız. Şuuraltınızı verdiğiniz emirlere itaat etmesi için kendi kendine telkin ve konsantrasyon çalışmalarıyla önceden eğitmiş olmalısınız.

Belli bir çalışmadan sonra ortaya çıkmaya başlayacak olan yeteneğinizin gelişmeye başladığından kimseye söz etmeyin... Bu sırrı içinizde saklayın... Ve asla kendinizi diğer insanlardan üstün görme gibi bir gidişe kaptırmayın... Belki şu anda böyle bir sözün size söylenmiş olması bile gereksizmiş gibi görünebilir ama durugörüsü son derece gelişmiş birçok kişinin büyük bir egoistçe tutum içine girebildikleri de ayrı bir gerçektir. Siz bende böyle bir şey olmaz diyorsanız da, yine de dikkatli olmanızı anımsatmakta yarar görüyorum... Aksi takdirde negatif enerjileri bünyenize çekmeye başlayacağınızdan dolayı, istenmeyen sonuçlarla karşılaşabilirsiniz...

Yapılan araştırmalar, deneyler ve istatistikler göstermiştir ki, psişik yetenekleri yeni yeni gelişmeye başlayan kişilerde; geçici sinirlilik, ani coşkulara ya da derin üzüntülere kapılmak gibi kimi heyecansal duygu halleri görülebilmektedir. Bu bir yere kadar normaldir. Duyarlılığınızın artması ve buna bağlı olarak da çevrenizden gelen negatif enerjileri anında fark etmenizden doğan bir tepkidir bu... Fakat bu konuda da kontrolü elinizde tutmak zorundasınız. Zaten bu durum geçicidir ve belli bir süre sonra psişik güçlerinizin gelişmesine uyum sağlamaya başlayacaksınız.

Alçak gönüllüğü kesinlikle elden bırakmamak ve ruhsal olgunluğunuzu psişik gelişmenizle orantılı bir şekilde yürütmek en önemli amaçlarınızdan biri olmalıdır... Amacınız sadece ruhsal güçlerinizi geliştirmek olduğu sürece, arzu edilen dengeyi hiçbir zaman kuramazsınız. Şu deyişi,hiç unutmayın: "Psişik gelişmede her adım için, ahlâki gelişmede 2 adım atın." Başka söze gerek var mı?... Bu maddeyle ilgili sanırım başka söze gerek yok ama uyulması gereken temel prensiplerle ilgili son bir nokta daha var:

Durugörü egzersizlerine ilk başladığınız günden itibaren tüm çalışmalarınızı, meydana gelen gelişmeleri, yaşadığınız deneyimleri, o gününüzü nasıl geçirdiğinizi, duygusal olarak kendinizi nasıl hissettiğinizi, kendi kendinize verdiğiniz telkinleri kısacası her şeyi sanki günlük tutuyormuş gibi baştan sona not ediniz. Başarıları ve başarısızlıklarınızın nedenlerini bu şekilde çok daha iyi analiz edebilirsiniz. Aynı zamanda bu işlem sizde belli bir çalışma disiplinini de beraberinde getirecektir...

Görünmeyen Gözlerinizi Açın...

Durugörü çalışmalarında fiziki gözlerin hiçbir etkisi yoktur. Görülen tüm imajlar duyular dışı bir algılamayla fark edilmektedir. Bu yüzden de durugörü yeteneğiniz çalışmaya başladıktan sonra gözlerinizin açık ya da kapalı olmasının hiçbir önemi yoktur.

Gözlerinizin açık ya da kapalı olması sadece uyguladığınız teknikle ilgili bir ayrıntıdır. Genellikle pratik durugörü tekniklerinde uygulanan yöntem, gözlerin açık olduğu ve az önce sizlere aktarmaya çalıştığımız bir objeye konsantre olma metodudur. Eğer bu metot size uygun gelmiyorsa gözlerinizin kapalı tutulduğu teknikler de vardır. Bu metotta fiziki gözlerinizi kapatıp, görünmeyen gözlerinizi açacaksınız... Şimdi bu metodu görelim... Siz kendinize bu metotlardan hangisi uygun görüyorsanız onu seçebilirsiniz...

Aşağıdaki teknik tamamen kendi kendinize yapacağınız telkinlere dayanır... Aşağıdaki sözleri kendi kendinize içinizden telkin edebileceğiniz gibi, daha önce hazırladığınız bir teyp kasetinden de yararlanarak kendinize dinletebilirsiniz... Gözlerinizin kapalı olduğu bu tekniği uygulayabilmek için yatağınıza uzanın ve nefes alma tekniklerini de kullanarak derin bir şekilde gevşeyin...

"Zihninizi tamamen boşaltın... Zihninizi biraz sonra çıkacak görüntülere kaydırın... Zihninizin derinliklerinden, karanlıklar içinden çıkacak olan ışığı düşünün... Sadece ışığa konsantre olun... Kendinizi asla zorlamayın... İlk denemelerde göremeseniz bile zaman içinde kendi kendinize telkin ettiğiniz tüm imajları rahatlıkla görebileceksiniz... Acele etmeyin... Kendinizi serbest bırakın... Birazdan karşınızda ışığı göreceksiniz... Önce hafif bir dumana bakıyormuş gibi bir his duyacaksınız...

Yoğun ve kuvvetle aydınlatılmış bu dumana bakın... Dumanı izlerken gittikçe zayıfladığını hissedeceksiniz... Yavaş yavaş kaybolacak... Kaybolurken siz o dumanın içinden çok sevdiğiniz bir yeri göreceksiniz... Belki de evinizin çok sevdiğiniz ya da kendinizi rahat hissettiğiniz bir bölümü... Dumanın içine bakın... Birazdan dağılıp gidecek ve sizin sevdiğiniz yer ortaya çıkacak... Onu gittikçe daha net olarak göreceksiniz... Duman kalkıyor... Ve siz birazdan orayı açık olarak göreceksiniz... Oraya bakın... Bakın oraya... Bütün dikkatiniz o hayale yönelmiş olsun... Bütün dikkatiniz o hayale yöneldi...

Görüntünün kesinleşmesini ve berraklaşmasını bekleyiniz... Kendinizi serbest bırakın... Gevşeyin... Daha çok gevşeyin...Görüntü gittikçe daha berraklaşıyor... Görüntüyü izliyorsunuz... Görüntü kaybolabilir... Telaşlanmayın... Yeniden ortaya çıkacaktır. Dikkatinizi o görüntüye yönlendirin... Onu tekrar görüyorsunuz... Onu izleyin... Şimdi de görüntünün içinden bir çiçek çıkmasını isteyin... Bunu düşünün... Çiçek karşınızda beliriyor... Bütün dikkatinizi bu görüntüye yönlendirin... Bütün dikkatiniz bu çiçek üstünde... Dikkatinizi her ayrıntısı üstünde tutunuz... Rengine dikkatle bakın... Şimdi başka bir renk seçin...

Çiçek sizin seçtiğiniz bu renge bürünecek... Renk değişimi düzenli olacak... Çok yavaş bir şekilde gelişecek... Aradaki bütün renklerden geçip sizin tercih ettiğinize yaklaşacak... Sonunda çiçeği sizin tercih ettiğiniz renkte görene kadar dikkatle çiçeğe bakın... Zihniniz bomboş... Siz bütün dikkatinizi incelemekte olduğunuz görüntüye yönlendiriyorsunuz... Görüntü iyice netleşti... Çiçeğin kokusunu bile hissedebiliyorsunuz... Koklayın... Bu koku sizi daha da gevşetiyor... Zihniniz bomboş... Çiçeği son bir kez koklayın ve bırakın gitsin... Zihniniz bomboş... Görüntü kayboldu... Zihninizi yeni bir görüntüye hazırlayın..."

Sevgili ziyaretçilerimiz önemli bir anımsatmada bulunmak için küçük bir parantez açma ihtiyacı hissediyorum. İlk başlarda bu telkinlerinize karşılık alamasanız da çalışmanızı sanki imajları görüyormuş gibi sürdürün.Ya da siz başka bir şey telkin ederken, zihninize başka bir görüntü de gelebilir. İlk başlarda o gelen görüntüyü belli bir süre izleyin. Fakat daha sonraları onu geri gönderin ve siz istediğiniz görüntüyü zihninizde canlandırın. Bu kontrolün elinizde tutmanız bakımından yararlıdır. Bu küçük anımsatmadan sonra, biz tekrar çalışmamıza geri dönelim.

"... Şimdi de kendinizi televizyonunuzun karşısında düşünün... Daha önce seyrettiğiniz bir programı orada yeniden izleyebilirsiniz... Ekran tam karşınızda duruyor... Kendinizi onu seyrederken düşünün... Programın bir parçası az sonra ekranda belirmeye başlayacak... Tüm dikkatinizi ekrana yönlendirdiniz... Onu seyrediyorsunuz... Sanki gerçekten ona bakıyormuşsunuz gibi son derece net görüntüler gelmeye başladı... Programı seyredin... Bekleyin... Program gittikçe netleşiyor... Bomboş bir zihinle görüntülere bakın... Aynı zamanda sesini de duyuyorsunuz... Hepsi çok canlı ve gerçek bir izlenim veriyor...

Az sonra gözlerinizi açacaksınız... Şimdilik bu sakin ve hoş durumda kalın... Kaslarınızın gevşek durumunu koruyun... Hafızanızın boşluğunu koruyun... Biraz sonra gevşeme halinden çıkmadan gözlerinizi açacaksınız... Sakin ve rahat durumunuzu koruyun... Evet... Şimdi yavaşça gözlerinizi açın... Ve ilgisiz bir seyirci gibi çevrenize bakın... İlgisizce bakın... Çevrenizdeki cisimlere bakın... Hepsinin çevresine bakın... Cisimlerin çevresinde renkli haleler göreceksiniz... Şayet renklen açık olarak görüyorsanız bir sonraki cisme geçin... Bu deneyden çok memnunsunuz... Özellikle kimi cisimler çok renkli haleler çıkartıyor...

Bu cisimlere geçin... Tekrar gözlerinizi kapatın... Zihniniz bomboş... Vücudunuz gevşek... Bu harikulade bir gevşeme durumu... Uyanınca kendinizi tamamen yenilenmiş hissedeceksiniz... Biliyorsunuz ki alıştırmanın her tekrarı gevşemenize ve kolaylıkla düşüncelerinizi sakinleştirmenize yardım edecek... Bu alıştırmanın her tekrarı gittikçe daha kolay bir şekilde istenilen şuur durumuna girmenize yardım edecek... Ve duyu dışı algılamalarınız kolaylıkla gelişecektir... Her zaman düşüncelerinizi kontrol edebileceksiniz... Görüntülere hakim olacak ve durugörü algılamanızı geliştireceksiniz... Görüntüler denetiminiz altında olacak...

Sadece görmek istediğiniz görüntüler belirecek... Düşünceleriniz yapıcı yararlı ve pozitif olacak... Yaşamınız mutlu verimli ve başarılı olacak... Az sonra yavaş yavaş bu gevşemiş şuur durumunu terk etmeye başlayacak ve normal şuurunuza geri döneceksiniz... Bunun için kendinizi hazırlayın... Gittikçe gevşeme şuurundan çıkıyorsunuz... Normal uyanık halinize dönünce yenilenmiş olduğunuz, iyimser olduğunuzu ve yeni bir enerjiyle dolu olduğunuzu hissedeceksiniz... Normal şuurunuza geri dönüyorsunuz... Ellerinizi, ayaklarınızı ve başınızı oynatın ve kendinizi gerin... Tamamen uyandınız... Son bir kez gerinerek gözlerinizi açın..."

Bu konuyu yazdır