Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,077
» Son Üye: kuyucadisi
» Toplam Konular: 2,836
» Toplam Yorumlar: 3,067

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 928 kullanıcı aktif
» 1 Kayıtlı
» 927 Ziyaretçi

Son Aktiviteler
Nereden Başlamalıyım?
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: desdinova
07-04-2025, Saat: 11:03
» Yorumlar: 0
» Okunma: 581
Ayahuasca çayi hakkinda b...
Forum: ŞAMANİZM
Son Yorum: Gümüşkurt
29-12-2024, Saat: 23:19
» Yorumlar: 0
» Okunma: 497
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 908
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 826
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,802
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 9,240
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 26,584
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,462
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,750
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 2,011

 
  Mutlaka Okunması Gereken En Mistik, En Felsefik 21 Kitap
Yazar: Emka - 09-10-2017, Saat: 15:58 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Mistisizm ile çağdaş çözümlemeli felsefe, mistisizmin bütüncül ve tecrübeye dayalı olması ve mistik deneyimin çoğunlukla ifade edilebilirlikten uzak olması; modern felsefenin ise çözüme dayanan, sözel ve redüksiyonist oluşu nedeniyle birbirlerine tezatlık oluşturur. Fakat felsefe ve mistisizm arasındaki bu farklılık modern dünyaya has bir olgudur.. İnsanlık tarihinin geçmişinden bugüne mistik ve felsefi düşünce arasında yakın ilişki olmuştur. Platon, Pisagor ve bir miktar da Sokrat’ın öğretilerinde açık mistik kavramlar yer almaktadır; birçok büyük Hristiyan din adamı, mistik aynı zamanda yaşadığı çağın önde gelen filozoflarındandır. Buda’nın sutraları ve Şankara’nın “Ayrım Mücevheri”nde mistik düşünceler çözümlemeli bir yaklaşımla değerlendirilmiştir. Bu iki önemli akım arasındaki büyük farkın temel nedeni, çağdaş felsefedeki doğal bilimlerden ilham alan belirli okulların etkisinden meydana gelmektedir.

mistik-kitaplar20.jpg

Sizin için 21 Mistik ve Felsefik Kitabı Listeledik;


Teosofinin Anahtarı

mistik-kitaplar1.jpg

Kitabın amacı, “Teosofinin Anahtarı” adlı başlıkta tam olarak ifade edilmiştir. Sadece birkaç kelimelik açıklama yeterli olacaktır. Kitap Teosofiye dair tam ve eksiksiz bir ders kitabı olmayıp, yalnızca daha derin araştırmanın kapısını açacak bir anahtar niteliğindedir. Bilgelik Dini’nin kaba hatlarını aktarıp temel ilkelerini açıklamakta ve bunu yaparken de ortalama bir Batılı’nın çeşitli itirazlarını yanıtlayıp bilinmeyen kavramları mümkün olduğunca basit bir biçim ve dille sunma işine girişmektedir. Okuyucunun herhangi bir zihinsel çabasına gerek kalmadan kitabın Teosofiyi anlaşılabilir kılmasını ummak fazla şey beklemek olsa da, yine de geride kalacak belirsizliğin dille değil, düşünceyle, kafa karışıklığıyla değil, derinlikle ilgili olması umulmaktadır.


Bagavatgita Rab’bin Ezgisi

mistik-kitaplar2.jpg

Bagavatgita ezoterik bir talimattır. Böyle olmakla beraber Hint dindarlığında ezberlenen bir otorik öğreti haline gelmiştir. Bu metin 18 bölümden oluşan bir ara olaydır ve Mahabarata Destanı’nın bir eşi daha henüz yazılmadı; destan insan ruhunun beden içindeki macerasını, mücadelesini, kendini tanıma yolunda verdiği savaşı simgesel olarak anlatır.

Yüce Efendi’nin Şarkısı olan Bagavatgita’da benlik maskesinin değişmesinden, değişmenin beraberinde getirdiği hayat değerlerinin yitişi ince bir simgecilikle işlenir. Ruhun esasta etkilenmeyen bir töze sahip olduğunu, Bireysel Ben’in bu değişimden şaşırdığı anlatılır.


Piç Fantazi

mistik-kitaplar3.jpg

Anarşik, felsefi, çılgın ve bilinçaltınızı altüst edici bir psikolojik roman Büyük İkiz Tanrılar Neden ile Sonuç’un, 2000 yıllık raporlarını sunmak üzere Yüce Şans Tanrısı’nın huzuruna çağrılma günü geldi çattı. Her zamanki gibi kendilerine eşlik eden büyük bir tanrılar heyeti ve dalkavuk meleklerle birlikte geldiler. Geçmiş ve Gelecek oradaydı. Ve Hipotez ile Çünkü de öyle; toplamda birkaç bin tanrı ederdi. Elbette Şans Tanrısı’nın oğlu Whim de oradaydı ve dünyaya gitmek istiyordu. Whim’in istediği oldu. Dünyaya geldi. Şans Tanrısı’nın piçi olarak…

Nihai Gerçek’i bulmak için babası Şans Tanrısı tarafından dünyaya gönderilen Whim çok özel bir Kızılderili çocuktur. Seks ve aşkı henüz keşfeden liseli bir futbol yıldızı ve kendilerini insanlardan saklayan bir Kızılderili kabilesinin son birkaç üyesinden biriyken Nihai Gerçek’in peşine düşer…


Hermesçi Bilimlere Giriş

mistik-kitaplar4.jpg

Franz Bardon (1909-1958) birçok kişi tarafından 20. asrın en büyük Hermesçi üstadı olarak kabul edilir. Çekoslovakya’nın Opava kasabasında bir endüstriyel mekanikçi ve aile reisi olarak “normal bir hayat” sürdürmesine rağmen, okült hayatında çok yüksek başarılara imza atmıştır. II. Dünya Savaşı’nda üç buçuk yılını toplama kamplarında geçirmiş, sonunda buradan kaçmayı başarmıştır. Savaştan sonra hayatını bir şifacı ve Hermesçi öğretmen olarak sürdürmüş ve geriye bugün her biri birer klasik haline gelmiş olan eserlerini bırakmıştır. Elinizdeki kitap uygulamalı derslerle Hermesçi bilimleri öğretmektedir. Alıştırmalar beden, ruh ve tini geliştirmekte ve öğrenciye kendi yararına kullanabileceği okült güçler vermektedir. Okuyucu bu kitapta ateş,’hava, su ve toprak elementlerine, bu elementlerin olumlu ve olumsuz özelliklerine, insan bedeni üzerindeki etkilerine dair birinci el bilgi edinecektir. Kitaptaki her ders, üç bölümden oluşmaktadır ve öğrencinin zihinsel, psişik ve bedensel gelişiminde majikal dengeyi yakalamasını amaçlamaktadır. Öğrenci bütün zihinsel yeteneklerine ve başkalarının düşüncelerine hâkim olmayı, astral plandaki varlıklarla temas kurmayı, durugörü, duruişiti, duruhis, astral ve zihinsel seyahat yöntemlerini öğrenmektedir.

Altın Çiçeğin Gizi

mistik-kitaplar5.jpg

Altın Çiçeğin Gizi, aklın arındırılmasında kullanılan Budacı ve Taocu yöntemlerin el kitabıdır. Kadim çağların ruhsal klasiklerindeki ruhsal güçlerin damıtılmış biçimi olan bu metin, Çin’de yüzyıllar boyunca uygulanan zihinsel özgürlüğün doğal yollarını açıklar. Altın çiçek Budacı ve Taocu yolların özünü simgeler. Altın ışıkta, aklın kendi ışığında bulunur; çiçek aklın ışığının gelişmesine ve açılmasına karşılık gelir. Böylece bu simge gerçek benliğin ve gizli yeteneklerinin temel uyanışını gösterir. Daha önce yayınlarımız arasında çıkan, Savaş Sanatı, Liderlik Sanatı, Japon Savaş Sanatı, Savaş Sanatında Ustalaşmak, Konfüçyüs Düşüncesinin Temelleri gibi temel Çin klasiklerini İngilizce’ye kazandıran Thomas Cleary, bu kez, Carl Jung’un ünlendirdiği meditasyon için klasik Taocu kaynak kitabı çevirip yorumladı.

Antik Felsefe Gizem ve Büyü

mistik-kitaplar6.jpg

İÖ beşinci yüzyılda yaşadığı dışında hakkında çok az şey bildiğimiz Empedokles Batı kültürünün gelişmesinde çok önemli bir rol oynadı. Bir kısmı ilk defa burada gün ışığına çıkan malzeme ve bir yaşam, gizem dini ve büyü, insanın kendi ilahiliğini anlama mücadelesi olarak felsefi bağlamlarına yerleştirilen fragmanlarıyla Empedokles ilk defa böyle kapsamlı bir incelemeye konu oluyor. Ayrıca Empedokles’in kadim Pythagorascılıkla bağları gösterilerek yalıtılmış bir figür olmadığı da kanıtlanıyor. Bu bağları kurma süreci Platon’un mitlerinin Pythagorascı kökenini ayrıntılarıyla görmemize olanak sağlıyor. Ve ilk defa Empedokles ve erken Pythagorascılıktan güney Mısır’a ve buradan da İslam dünyasına aktarılanlar gözler önüne seriliyor. Göz ardı edilen bu aktarım süreci yalnızca Yunan felsefesini değil, eski simya, tasavvuf ve ortaçağ gizemciliğinin arkaplanını anlamamız açısından da çok önemlidir.


Mavi Dağların Halkı

mistik-kitaplar7.jpg

Hindistan’ın, Mavi Dağları’nda dev ırkına mensup bir halk yaşar. Bu ilginç ırk spritüel güçler kullanır ve Kutsal Sığır’a tapar. Kulağa ütopik gelse de kitap, yazar Helena Petrovna Blavatsky’in bu kadim insanlarla temasa geçişini anlatan gerçek bir hikâyeye dayanmaktadır. Blavatsky edebi alandaki yeteneği ile harmanladığı bu hikâyeyi ustaca, dokunaklı ve derinlemesine ele alarak Hindistan’ın çok az bilinen bir gizemine ışık tutmaktadır.


Ay Çarpması Ayinleri

mistik-kitaplar8.jpg

“… Belki de herkes birazdan çıldıracaktı. Şehirlerde herkesin kendini tanrı sandığı gün herkesin çıldıracağına, belki de annenin bir başka şekli olan evlerin, şehirlerin, ülkelerin yıkılacağına inanmıyordum.Herkesin kendini tanrı sanacağı gün; dünya yıkıldıktan sonra, belki de herkesin tek tanrı tarafından uyandırılıp, günah ve sevapların sorulduğu günden daha önemli ve uzun bir gün olacaktı. Belki de herkesin bir süre sonra çıldırmasını istiyordum…” Bu kitapta yeni bir dinle tanışacaksınız.

Parfümün Dansı

mistik-kitaplar10.jpg

‘Oyunculuk uçarılık değil, bilgeliktir’ diyerek çılgınlık derecesinde ‘oyuncul’ romanlar yazan Tom Robbins, bu romanda hayatımızı var eden en temel kavramlar hakkında düşünmeye ve insanın doğayla ilişkisinin kopma sürecinin anlatıldığı düşsel / tarihsel bir yolculuğa çağırıyor bizi. Batı’dan Doğu’ya, oradan da Yeni Dünya’ya uzanan, ölümsüzlüğü kovalayan ve yüzyıllar süren bir yolculuktur bu. Batı, acı çekmeyi seven, mantığa, bireyciliğe ve üretime tapınanların diyarıdır. Doğu, aşka, boş zamana, münzeviliğe, bilinmezliğe hayatında yer veren insanların yaşadığı su ve parfüm diyarıdır. Yeni Dünya’da ise sadece ‘başarı’ ve hırs vardır. Yolculuğun en ilginç kişisi ise keçi ayaklı, zevk ve bereket tanrısı Pan’dır. Pan, insanların duyguları ile düşünceleri arasına duvar çekmeleri, yaşamak yerine, cennete kabul edilmek ve doğayı tahakküm altına almak için çalışmaları; dans, müzik ve aşkla ilgilenmek yerine, doğru ve yanlışla uğraşan Aristo, İsa ve Descartes’a inanmaları ile gücünü yitiren bir tanrıdır. Aynı zamanda Bay Mantıksız, Bay İçgüdü, Bay Hayvani Sır, Bay Çingene, Bay Korku, Bay Aydedeye Havlayan, Bay Şaşırtıp Kaçan, Bay Mastürbasyon, Bay İnatçı Güç, Bay Küstahlık, Bay Doğa En İyisini Bilir…dir.

Kaplanın Karısı

mistik-kitaplar9.jpg

Kaplanın Karısı, savaşın paramparça ettiği Balkanlar’dan yükselen seslerle genişleyen, çarpıcı, sarsıcı ve biraz da efsunlu bir roman. Genç bir doktor olan Natalia, çok sevdiği büyükbabasının ücra bir köyde ölümü ardından onun eşyalarını almak için yola çıkar. Eşyaları bulsa da, inanışa göre ölümün ardından kırk gün geçmeden onlara dokunulmaması gerekmektedir. Ölümsüzlükle cezalandırılmış ölmez adamın, bombardıman sırasında şehrin hayvanat bahçesinden kaçıp ücra bir Balkan köyünün sırtlarına sığınan bir Sibirya kaplanının, kendi öyküsünü dillendiremeyen sağır ve dilsiz bir kadının ve büyükbabasının öyküleri eşliğinde Natalia, sadece büyükbabasının ölümü ardındaki gizemi aydınlatmakla kalmayacak, söylenceler, hurafeler ve hayal kırıklıklarıyla örülü yolculuğunda kuşaklar boyu süregiden savaşlara ve acılara da ışık tutacaktır.

Zohar

mistik-kitaplar11.jpg

Zohar, halihazırda ruhlarının köküne (köken) kadar olan yüksek manevi derecelere erişmeyi başarmış insanlara rehberlik etmeye yönelik Tora üzerine yazılmış yorumların bir koleksiyonudur.

Zohar ruhları evrim geçirdikçe kişilerin deneyimleyeceği bütün manevi durumları içerir.

Sürecin sonunda, ruhlar Kabalistlerin “ıslahın sonu” olarak bahsettiği, manevi bütünlüğün en yüksek seviyesine erişirler.

Manevi edinimi olmayanlara, Zohar her kişi tarafından farklı algılanabilecek ve yorumlanabilecek bir alegoriler ve efsaneler koleksiyonu gibi bir anlama gelir. Fakat manevi edinim sahipleri için örneğin Kabalistler, Zohar kişinin daha derin ve yüksek algı ve hissiyatı keşfetmek için yerine getirdiği içsel aksiyonlar için pratik bir rehberdir.

Mesnevi

mistik-kitaplar12.jpg


Mesnevide konu her ne olursa olsun , ilk dikkati çeken özellik olayın bir masal havasında anlatılmasıdır. Akıl ve mantık ölçülerini aşan bir sürü olay birbirini izler. Olayın geçtiği yer ve zaman belirsizdir. Konuda birlik sağlanamamıştır. Hikayenin bölümleri birbirine eklenmiş ilgisiz parçalar gibi görünür. Çevre tasvirleri gerçeğe uygun değildir, hikâye kahramanları doğaüstü davranışlarda bulunur. Hikayelerde cinler, periler, devler, cadılar, ejderhalar gibi masal motifleri sık sık işlenir.

Her beyti kendi içinde uyaklı uzun nazım biçimidir. Bir anlamda Divan edebiyatında manzum hikâyelerin yazıldığı bir biçim olarak da tanımlayabiliriz. Mevlânâ’nın ünlü tasavvufi mesnevisi 25.700 beyitten oluşmuştur. Mevlana eserine ayrı bir isim koymamıştır; eser, nazım türü olan mesnevi adı ile bilinir.

Mesneviler aşk, dini ve tasavvufi, ahlaki-öğretici, savaş ve kahramanlık, bir şehri ve şehrin güzelliklerini anlatma, mizah gibi türlü konularda yazılmıştır. Divan edebiyatında roman ve hikâye gibi türler olmadığı için mesneviler bir bakıma bu türlerin yerini tutmuşlardır. On bölümden oluşur.Aynı şair tarafından yazılmış beş mesneviye “Hamse” adı verilir. Hamse sahibi olmak bir itibar kaynağıdır. Hamse sahibi olarak tanınmış önemli divan şairleri: Ali Şir Nevâi, Taşlıcalı Yahya, Nev’i-zâde Atâi’dir.


Mısır’ın Ölüler Kitabı

mistik-kitaplar13.jpg

“Horus’un gözleri insanları ve eşyayı yaratmıştır. Semavi yüzün gözleri evreni gördüğü zaman, evren vücut buldu; güneşin ışıkları bir gözyaşı dalgası gibi, evreni kapladı; böylece Horus’un gözünden dökülenler, insanlara ve tanrılara gerekli olan hayatı verdi… Güneşten dağılan ışık gibi, Horus’un gözü bütün realiteyi yarattı.” Böylece, dünyada yaşayanlar, ölmek için doğmuş yığınlarca varlık, Ra’nın gözbebeklerinden, ilk ve dölleyici ışıkla beraber fışkırmıştı; çünkü: ‘Râ insanların bedenlerini gözünün ağlayışlarıyla yaptı…”


Psikedelik Şamanizm 

mistik-kitaplar14.jpg

Şamanizme göre kutsal kabul edilen bitkiler görü ve sanrılara neden olduklarından dünyanın birçok bölgesinde şamanlar tarafından eskiden beri kullanılagelmektedir. Şamanlar ritüellerinde kullandıkları bitkileri tanrı ve ruhlarla ilişki kurmak ve onun ötesinde yer alan daha büyük bir gerçeğe ulaşmak için bir araç olarak görürler. Kutsal bitkiler her bakımdan farklı ve şaşkınlık verici bir alana açılan bir kapıdır. Sanrısal bitkilerin törensel kullanımı “dinlendirici” veya “keyif” verici değil “dönüştürücü”dür. Kişi bu görü araştırmalarını “düş” dünyasına kaçmak için değil “öğrenme” ya da “görmek” için yapar. Bu kitapta Jim De Korne şamanlar tarafından kutsal kabul edilen birçok bitkinin olağandışı bilinç hallerine girmek için zihni nasıl etkinleştirdiğini yalnızca kendi üzerinde yaptığı deneylerden, şamanların aktardıklarından, bu konuda yapılmış birçok bilimsel ve kişisel çalışmalarından aktarmakla kalmıyor aynı zamanda şaman bitkilerinin kullanımında ortaya çıkan psikolojik ve felsefi göstergeleri de inceliyor.


Rematonia – Kıyamet

mistik-kitaplar15.jpg

“İşin aslı ve kısacası; bu güne kadar duymuş olduğunuz bütün efsaneler, mitler, inandığınız ve inanmadığınız bütün dinler, hepsi aynı şeyi anlatıyorlar. Sadece anlatanların algıladığı biçimiyle, birbirinden farklı ifadelerle. Bana güvenin! Var olduğunuzdan beri aranızdayım. Hatta bazılarınız bir tanrı olduğumu bile düşünüyorlar!” Bu güne kadar var olmuş bütün efsaneleri, içinde yaşadığımız dünyaya çağıran bir serinin ilk kitabı elinizdeki. Sayısız etkileyici karakter ve keskin dönüşleri ile, ilk sayfasında aldığınız nefesi son sayfasında bırakacağınız ve henüz Rematonia Evrenine attığınız bu ilk adımda, kendinizi hayal gücünüzün sınırlarında hissedeceğiniz bir kurgu…

Gerçek ile Yalanın Savaşına Davetlisiniz

mistik-kitaplar16.jpg

-Ey bilge olan söyle, mükemmeliği kazanmak için ne yapmalıyım?

-Patikaları ara. Fakat yolculuğuna başlamadan önce ey Lanu, temiz kalpli ol. İlk adımını atmadan önce gerçeği yalandan, fani olanı ebedi olandan ayırmayı öğren. Hepsinden önemlisi; Ruh Bilgeliği’ni Akıl öğreniminden, Kalp Öğretisi’ni, Göz Öğretisi’nden ayırt etmeyi öğren.


Tanrılar Kadınken

mistik-kitaplar17.jpg

Yiyecek toplama edimlerinin bir uzantısı olarak tarımın gelişmesine kadınların yol açtığını öne süren, herkesin kabul ettiği kurama uygun olarak, uygarlığa bu armağanı bağışlamış kadın tanrılar her yerde görülüyordu. Tarımsal gelişimin ilk kanıtlarının bulunduğu Mezopotamya’da Tanrıça Ninlil, halkına ekim ve hasat yöntemlerini öğrettiği için ululanıyordu. Bazı söylenceler kadını savaşlarda önder; güçlü ve yürekli bir cenkçi olarak tanımlar. Sonraları klasik Yunan edebiyatının Amazonlar adıyla andığı kadın askerlerle ilgili sayısız kayıt, Tanrıçaya yiğit bir savaşçı olarak tapınıldığını göstermektedir. Amazonların kadın tanrılara gösterdiği saygıyla ilgili öyküler daha kapsamlı bir biçimde incelendiğinde, Libya, Anadolu, Bulgaristan, Yunanistan, Ermenistan ve Rusya topraklarında avlanıp savaşan savaşçı tanrıçalara tapınan kadınlar apaçık görülür; ayrıca bunlar günümüz yazarlarının bizi inandırmaya çalıştığı gibi söylence düşlemleri de değildir. Bu kitabın birçok insanı, bu konuyu kendi adına araştırmaya iteceğini umuyorum; böylece belki bir gün geçmişin olaylarını daha iyi anlayabilir, bile bile ya da dikkatsizlik sonucu gizlenen konuları açığa çıkarabilir, olgu diye bakılan temelsiz birçok varsayıma meydan okuyabiliriz.

Teb

mistik-kitaplar18.jpg

Eski Yunanlılar antik Kem Ülkesine, esrarengiz ve anlaşılmaz şey anlamına gelen “Egypt” (Mısır) adını vermişlerdi. İşte biz bu gizemin içinde, Yedi Kapılı Teb denilen bir Yunan kentinderi ayırdedebilmek için Yunanlıların Yüz Kapılı Teb adını verdikleri antik kentin bulunduğu bölgeyi seçtik. Bu bile başlı başına bir gizemi içermektedir. Yaptıkları eserlerden anladığımız kadarıyla Mısırlılar, kapıları yanyana inşa edecek kadar beceriksiz mimarlar olamazlardı. Eğer sanayi öncesi devirlerdeki insanların bir yerden bir yere varmak için birkaç kilometre yürümeyi olağan addettiklerini düşünecek olursak, bir kapının bir diğerinden en az 500 metre uzaklıkta bulunması doğaldır. 500’ü 100’le çarparsak çevresi 50.000 metre uzunluğunda bir şehir çıkar karşımıza; bu da gerek modern arkeolojinin, gerekse bölgedeki kuşbakışı gözlemlerin doğrulamayıp aksine yalanladığı bir durumdur. Mısırlıların ve Yunanlıların mecazi olarak tanımladıkları ve rahipler devleti Amon’un başkenti olan bu esrarengiz şehir, bu kadar muazzam boyutlarda olamazdı, nitekim şehrin duvarlarından günümüze kalanlar birkaç önemsiz kalıntıdan başka birşey değildir. Acaba Yunanlılar yüz rakamını “Çok” anlamında mı kullanmışlardı?.. Bunu belki de hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Bazı çağdaş yazarlar bu muazzam yörenin, Nil’in batı yakasını, yani Ölüler Sehrini de içine aldığını ileri sürerler; fakat Batı Dağına bitişik olan Vadinin özellikleri ve surlardan en ufak bir ize raslanmaması, anlaşılmayanın yarattığı ümitsizlik duygusundan doğan bu hipotezlere inanmamıza olanak vermez. Ancak, dünyanın Güneyden Kuzeye doğru akan yegâne nehrinin kattettiği Mısır’ın yakıcı kumları üzerinde yürüyeceksek, anlaşılmaza, gizemliye, esrarengize ve tinsele, ama yine de son derece insani olana kendimizi alıştırmak zorundayız.


Böyle Buyurdu Zerdüşt

mistik-kitaplar19.jpg

Alışıgelmiş söylemlerin dışına çıkıp, düşünerek yaşamını önemini anlatan, insan hayatını daha da anlamlandıran bir başucu kitabını elinizde tutuyorsunuz. Akıcı, doyurucu ve zengin dili ile tüm dünyada onlarca yıldır okunan eşsiz bir eser. Nietzsche’nin düşüncelerinin en yüksek düzeye eriştiği olgunluk dönemi, ‘Böyle Buyurdu Zerdüşt’ adlı bu eseri ile başlar. Bu eser, Nietzsche Felsefesi’nin de ana kitabıdır.


Bardo Thödol (Tibet Ölüler Kitabı)

mistik-kitaplar201.jpg

Bardo Thödol, “bar”, “do”, “thos” ve “grol” sözcüklerinin bir araya getirilmesiyle oluşmuştur (Bar-do’i-thos-grol) ve “duyarak aracı hallerden kurtuluş” anlamına gelir. Bu kitap adının anlamından da anlaşılacağı gibi, ölmekte olan kimseye öte-alemde yardımcı olması amacıyla, huzurunda okunacak biçimde düzenlenmiştir. Bu kitaptaki bilgilere göre, kişinin imajinasyonunu, niyet, düşünce ve duygularını denetleyebilme yeteneğini henüz yeryüzündeyken kazanabilmiş olması kendisine ölüm sonrası yaşamında son derece yararlı olur ve bedeninin terk eden herkesin geçireceği ilk zor aşamaları kolayca atlatmasını sağlar. Dolayısıyla, Tibet tradisyonuna göre bu yeteneği henüz yeryüzündeyken kazanabilmiş olan kimselere bu kitabın okunmasına gerek kalmamıştır. O alemde karşılaşacağı olaylar kişinin kendi zihinsel faaliyetinin ürünleri olacağından, zihnini denetleyebilen kişi, haliyle, o olayları da denetleyebilmiş olur.


Voynich elyazması

mistik-kitaplar21.jpg

Voynich elyazması, bilinmeyen bir yazıyla yazılmış, anlamı çözülemeyen gizemli bir kitap.

1404 ilâ 1438 yıllarında yazıldığı tahmin edilmektedir. Kitap 15 cm’ye 22,5 cm ölçülerinde ve 240 sayfadır ancak tamamının 270 sayfa olduğu düşünülmektedir. Kitaba ismini veren, 1912 yılında varlığını ortaya çıkaran Wilfrid M. Voynich adındaki sahaftır. Yapılan bilimsel incelemeler, kitabın Voynich tarafından yapılmış bir sahtekârlık olmadığını kanıtlamıştır.

Kitap çok sayıda ilginç resim içerir. Bunlardan bir kısmı yıldızları, bitkileri ve tuhaf bir tesisatla birbirine bağlı küvetlerde yıkanan çıplak kadınları gösterir. Resimlere bakılarak kitabın belli konularda (astroloji, bitkibilim, vs.) bölümlerden oluştuğu tahmin edilmektedir.

Kitabı Roger Bacon, John Dee ve Edward Kelly dahil çeşitli kişilerin yazdığı öne sürülse de bu iddiaların hiçbiri kanıtlanamamıştır.

Voynich elyazması yıllardır dilbilimciler, kriptologlar, tarihçiler, diğer branşlardan bilim adamları ve meraklılar tarafından yoğun olarak incelenmekle birlikte, çözüldüğüne dair hiçbir kanıt bulunmamaktadır. İstatistiksel ve dilbilimsel çözümlemeler, metnin rastgele yazılmış anlamsız bir işaret yığını değil, doğal bir dilin yazıya geçirilmiş hali olduğunu göstermektedir. Ancak bunun hangi dil olduğu bilinmemektedir.

Kitap bugün Yale Üniversitesi‘nde korunmaktadır


Kaynak:korkubilimi.com

Bu konuyu yazdır

  Eğer o gün fabrika ayarlarımız bozuldu ise ,FREKANSIMIZI ÇABUCAK DENGELEMEK için
Yazar: EvrimBilge - 09-10-2017, Saat: 11:46 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Eğer o gün fabrika ayarlarımız bozuldu ise ,FREKANSIMIZI ÇABUCAK DENGELEMEK için
1.Dua edebiliriz (tövbe istiğfar ;Ayetel Kürsi ,Felak ,Nas,İnşirah ,özellikle kuranın kalbi Yasin..
2.Tuzlu veya sirkeli su ile yıkanabiliriz.
3.Meditasyon yapabiliriz
4 .SUYA NİYET YÜKLEMEK

Ayakta su içme hücreleri parçalıyor imiş( 4 bardak kadar sabah aç karnına;OTURARAK ;YUDUM YUDUM; -Japon su içme metodu -güne başlar iken ;kahvaltı 45 dakika sonra 
***************
Ve ek olarak
Mustafa Kaya /Su kanunu kitabından alıntı …
Her bardak su için BİR NİYET olmalı …
Birinci bardak yudum yudum su ,OTURARAK ,”Ben bedenen ;ruhen sağlıklıyım”
İkinci bardak su her yudumda aynı cümle olacak “Ben sakin ve aklı selim biriyim ”
Üçüncü bardak su niyeti “BEN çok seviyor ve seviliyorum ”
Dördüncü bardak su niyeti “Ben anda ve dengedeyim ”
OLABİLİR ;siz bu niyeti pozitif istediğiniz bir cümle yapabilirsiniz
Mustafa Kaya ‘nın “Su Kanunu “kitabında tüm pozitif niyetler var ,günde 2 litre su içmenin önemini çok keyifli anlatıyor ..

kollektif-bilin%25C3%25A7-630x325.jpg

5.Ani gelişen bir kriz durumunda da içinizden öfkeyle tepki vermeden
önce veya sonrasında ;
BUNU DAHA FARKLI NASIL GÖREBİLİRİM(ACIM kursu cümlesi )
HAYATIN TÜMÜ BANA NEŞE ,KOLAYLIK VE İHTİŞAMLA GELİR (Access Bar cümlesi )

**********

Hakarete karşı susmak dahi mümkün olabiliyor bu alttaki 2 cümle ile (ACIM Mucizeler kursundan )
-HAKLI MI OLMAK İSTİYORUM ,MUTLU OLMAK İSTİYORUM
-EGODA MIYIM HAKİKATTE MİYİM (İçimizden söylüyoruz öfke ile karşılık vermeden önce ,yapabilirsek eğer Susabilmek mümkün oluyor )

**********

BU YAŞADIĞIM OLAYIN BANA İLAHİ HİZMETİ NEDİR (simyadan)
BU OLAYIN BANA HEDİYESİ NEDİR (simyadan )
Artık olan oldu ise de sürekli o olayı düşünüp üzülmemek adına
**OLDU ÇÜNKÜ OLDU**
( ACIM Mucizeler kursu cümlesi )
Hemen sizi ANA getiriyor ve olayın negatif enerjisi sizden düşüyor )
Ayrıca her şey bir deneyim ve bir müfredat ile buradayız
DÜŞEBİLİRİZ ZAMAN ZAMAN ,”Beşeriz şaşarız
ÇABUK ÇIKMAK LÂZIM ,MESELE BU ..

6.Ve son olarak bildiğiniz şifa çalışmaları var ise (Elbette şifa Allah ‘tan ve onun izniyle ) onları yapıp ACİLEN KUYUDAN ÇIKMAK MÜMKÜN …VE LAZIM ….

7.Anda kalabilmek için ,o an yaptığımız her ne ise onu mükemmel yapmak sadece yaptığımız işe odaklanarak ;ORADA OLMAK ,kendini ŞİMDİYE ;ANA getirmek mümkün ,
Örneğin bir bardak su içiyorsunuz ,zihin sizi geçmişte üzüldüğünüz bir ana getirdi ,o an bardağın rengine ,bardağı tutan elinize ,parmaklarınızın duruş şekline ,varsa benim gibi  ojelerinizin rengine ,içtiğiniz suyun tadına ,içebilme eylemini yapabildiğiniz için şükür etme haline odaklanın ;

ANA hoşgeldiniz …

Anda kalabilen;NEDENSİZ bir huzur ve NEDENDEN BAĞIMSIZ bir sevinç hali getirir diyor Echart Tolle .
Şimdi’nin GÜCÜ KİTABI /Echart Tolle ‘den ….

*****************

Âlemlerin Rabbine hürmetimle
Var olan herşeye duyduğum sonsuz hürmet ve saygılarımla ……

Meltem Sezgin

Bu konuyu yazdır

  Türkler’deki “Yada Taşı” nın Sihirli Gücü
Yazar: EvrimBilge - 09-10-2017, Saat: 11:16 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Çok eski devirlerden kalan yaygın bir inanca göre: 

Türkler’in atalarına göklerden gelen sihirli bir taş armağan edilmiştir. Bu taş her devirde Türk Şamanları’nın ve büyük Türk komutanlarının ellerinde bulunmuştur. Ve yine bu inanca göre günümüzde hâlâ bu taşın önde gelen Şamanlar’ın ellerinde bulundukları iddia edilmektedir.

Bu anlatılanların sadece bir inançtan ya da söylentiden ibaret olmadığını binlerce yıl öncesine ait eski Çin Tarihi Kayıtta da teyit etmektedir. Eski Türkler’in de elinde bu tür bir taşın (Yada Taşı) bulunduğuna dair çok sayıda tarihi kayıt vardır. Çin Kaynakları tarafından tutulan bu kayıtlarda, Türkler’in bu taş vasıtasıyla istedikleri zaman yağmur veya kar yağdırabildikleri uzun uzun anlatılmaktadır.

543009_212215632246345_641774252_n-620x330.jpg

Atalarımızın istedikleri zaman yağmur, kar, dolu yağdırabildikleri, rüzgâr estirip hatta fırtına çıkartabildiklerine dair ilk tarihi belgede şunlar kayıtlıdır:

‘Türkler’in büyük ataları Hunlar’ın Kuzey’inde bulunan So sülalesinden idi. Oymağın Başbuğu Ananbu idi. Bunlar yetmiş kardeş idi. Birincisi dişi kurttan türemiş olup adı Içjini-nişibu idi. Içjini-nişibu tabiatüstü özelliklere sahipti. Yağmur yağdırıp fırtına çıkartabilirdi.’

Yine aynı Çin Kaynağında 449 yılında meydana gelen bir savaş anlatılırken konuyla ilgili satırlara rastlıyoruz:

‘Evvelce Kuzey Hunlar’ın idaresinde bulunan Yüce han ahalisinde öyle kâhinler vardır ki, Cücenler’in saldırılarına karşı durduklarında çok şiddetli yağmur yağdırdılar, fırtına çıkarttılar. Cücenler’in onda üçü sellerde boğuldu, soğuktan kırıldı.’

İslâm Kaynak’larında Türkler ‘in bir zamanlar ellerinde bulundurdukları taş; yağmur taşı anlamına gelen “Haccr-ül Matar” ya da “Seng-ı Cede” olarak isimlendirilmiştir. İslam Kaynak’larında anlatılanlara baktığımızda, Türkler ‘in bu sihirli taşla Müslümanların da yakından ilgilendiklerini görüyoruz.

İslâm tarihçilerinden İbn-ül Fakih’in kayıtlarında. Halife Ma’mun’un bu gizemli taş hakkında araştırma yapması için Nuh b. Esed’i vazifelendirdiği anlatılmaktadır. Nuh b. Esed Türkler arasında yaptığı incelemeler sonunda Halifeye, söz konusu haberlerin doğru olduğunu fakat olayın nasıl meydana geldiğini anlayamadığını bildirmiştir.

İbn-ül Fakih tarihi kayıtlarında, Horasan Emiri İsmail b. Ahmet’in Ebul Abbas’a anlattıklarına da yer vermiştir:

sss.jpg

‘Yirmi bin kişi ile Türklere karşı savaşa çıktım. Karşımızda baştan ayağa kadar silahlı altmış bin Türk vardı. Bunlardan bir kısmı bizim tarafa geçti. Bunlar bize Türkler’ in iri dolu yağdıracaklarını söylediler. Biz de onlara: “Sizin kalbinizden küfür hâlâ çıkıp gitmemiştir, böyle işleri hiç bir insan yapamaz” dedik. Onlar: “Biz haber veriyoruz, sizi ikaz ediyoruz, onların tayin ettikleri vakit yarın sabahtır ama siz daha iyi bilirsiniz” dediler. Sabah oldu. Korkunç bulutlar bizim üzerimizi kapladı. Herkes korktu. Müthiş dolu yağdı.’

İbn-ül Fakih, bu olayla ilgili olarak İsmail b. Ahmet’in iki rekât namaz kılarak, bu dolu fırtınasını daha sonra Türkler ‘in üzerine yönlendirdiğini yazmaktadır. O devirde Arap İslâm Orduları aynı zamanda Allah’ın askerleri olarak nitelendirildiği için, onlar adına böylesine gurur kırıcı bir olayla karşılaşmak kabul edilebilir bir şey değildi. Bu nedenle söz konusu dolu fırtınasını kıldığı namaz sayesinde Türkler ‘in üzerine yönlendirildiğini yazarak konuyu noktalamasına şaşmamak gerekir.

Bu anlatılanların sadece bir inançtan ya da söylentiden ibaret olmadığını binlerce yıl öncesine ait eski Çin Tarihi Kayıtta da teyit etmektedir. Eski Türkler’in de elinde bu tür bir taşın (Yada Taşı) bulunduğuna dair çok sayıda tarihi kayıt vardır. Çin Kaynakları tarafından tutulan bu kayıtlarda, Türkler’in bu taş vasıtasıyla istedikleri zaman yağmur veya kar yağdırabildikleri uzun uzun anlatılmaktadır.

Atalarımızın istedikleri zaman yağmur, kar, dolu yağdırabildikleri, rüzgâr estirip hatta fırtına çıkartabildiklerine dair ilk tarihi belgede şunlar kayıtlıdır:

‘Türkler’in büyük ataları Hunlar’ın Kuzey’inde bulunan So sülalesinden idi. Oymağın Başbuğu Ananbu idi. Bunlar yetmiş kardeş idi. Birincisi dişi kurttan türemiş olup adı Içjini-nişibu idi. Içjini-nişibu tabiatüstü özelliklere sahipti. Yağmur yağdırıp fırtına çıkartabilirdi.’

Yine aynı Çin Kaynağında 449 yılında meydana gelen bir savaş anlatılırken konuyla ilgili satırlara rastlıyoruz:

‘Evvelce Kuzey Hunlar’ın idaresinde bulunan Yüce han ahalisinde öyle kâhinler vardır ki, Cücenler’in saldırılarına karşı durduklarında çok şiddetli yağmur yağdırdılar, fırtına çıkarttılar. Cücenler’in onda üçü sellerde boğuldu, soğuktan kırıldı.’

İslâm Kaynak’larında Türkler ‘in bir zamanlar ellerinde bulundurdukları taş; yağmur taşı anlamına gelen “Haccr-ül Matar” ya da “Seng-ı Cede” olarak isimlendirilmiştir. İslam Kaynak’larında anlatılanlara baktığımızda, Türkler ‘in bu sihirli taşla Müslümanların da yakından ilgilendiklerini görüyoruz.

İslâm tarihçilerinden İbn-ül Fakih’in kayıtlarında. Halife Ma’mun’un bu gizemli taş hakkında araştırma yapması için Nuh b. Esed’i vazifelendirdiği anlatılmaktadır. Nuh b. Esed Türkler arasında yaptığı incelemeler sonunda Halifeye, söz konusu haberlerin doğru olduğunu fakat olayın nasıl meydana geldiğini anlayamadığını bildirmiştir.

İbn-ül Fakih tarihi kayıtlarında, Horasan Emiri İsmail b. Ahmet’in Ebul Abbas’a anlattıklarına da yer vermiştir:

‘Yirmi bin kişi ile Türklere karşı savaşa çıktım. Karşımızda baştan ayağa kadar silahlı altmış bin Türk vardı. Bunlardan bir kısmı bizim tarafa geçti. Bunlar bize Türkler’ in iri dolu yağdıracaklarını söylediler. Biz de onlara: “Sizin kalbinizden küfür hâlâ çıkıp gitmemiştir, böyle işleri hiç bir insan yapamaz” dedik. Onlar: “Biz haber veriyoruz, sizi ikaz ediyoruz, onların tayin ettikleri vakit yarın sabahtır ama siz daha iyi bilirsiniz” dediler. Sabah oldu. Korkunç bulutlar bizim üzerimizi kapladı. Herkes korktu. Müthiş dolu yağdı.’

İbn-ül Fakih, bu olayla ilgili olarak İsmail b. Ahmet’in iki rekât namaz kılarak, bu dolu fırtınasını daha sonra Türkler ‘in üzerine yönlendirdiğini yazmaktadır. O devirde Arap İslâm Orduları aynı zamanda Allah’ın askerleri olarak nitelendirildiği için, onlar adına böylesine gurur kırıcı bir olayla karşılaşmak kabul edilebilir bir şey değildi. Bu nedenle söz konusu dolu fırtınasını kıldığı namaz sayesinde Türkler ‘in üzerine yönlendirildiğini yazarak konuyu noktalamasına şaşmamak gerekir.

Taşlar farklı renklere sahip olabilmektedir. Genellikle siyaha çalan toprak renginde olup üzerinde kırmızı noktalar vardır. Beyaz olup üzerlerinde kırmızı noktalar olanlara da rastlanmıştır. Büyüklükleri bir kuş yumurtası kadardır.

Kaşgarlı Mahmut’un verdiği bilgilerle, bu anlatımlar büyük bir paralellik gösterir. Kaşgarlı Mahmut söz konusu taşın iki türlü olduğunu ve bazı yörelerde birine “Örünk Kaş diğerine ise “Kara Kaş” denildiğinden bahseder. Örünk sözcüğünün Doğu Türk Lehçesi’nde ak yani beyaz anlamına geldiğini de hatırlattıktan sonra özetimize devam edelim.

‘Dolu afetinde tarlaları korumak için taş yüksekçe bir yere asılır ve ona dokunulmaz. Onu ancak bu işin sırrını bilen Yada’ cılar kullanabilir. Taşların birbirlerine sürtülmesi ve bir tas suyun içine taşın atılması ile bu işlemler uygulanır. Ancak bu işlemleri sırrı bilen kimselerin (Yada’ cıların) yapması gerekir. Aksi takdirde arzu edilen sonuca ulaşılmaz. Taşı suya atmak yeterli değildir.’

Bu anlatımlar da taşın kullanım ile ilgili yukarıdaki tespitlerimizi doğrular niteliktedir. Ayrıca bu taşın sadece kullanım metodunu bilenlerin elinde işe yaradığını anlatması da önemlidir.

Şimdi bu taşın gerekli metotlara uyulmadan kullanıldığında ne tür sonuçlan beraberinde getireceğini gösteren; 13. Yüzyıl’da yaşanan ve tarihi kayıtlara geçen bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum:

‘Velaşgerd önüne gelince yöredeki halk bize şiddetli sıcak, kuraklık ve hayvanları rahatsız eden sineklerden çok şikâyet ettiklerini bildirdiler. Bunun üzerine taşlarla yağmur yağdırmaya karar verildi. Merasimi bizzat Sultan idare ediyordu.’

‘’İlk başta ben buna inanmıyordum. Fakat sonradan bunun birçok tecrübelerle gerçek olduğuna gözlerimle şahit oldum.” diyen S.A. Nesevi olayın gelişimini şöyle anlatmaya devam ediyor:

‘Bu kez de geceli gündüzlü, ardı arkası kesilmeden yağan yağmurdan halk şikâyet etmeye başladı. Yağmur sihri yapıldığına halk pişman oldu. O kadar çok yağmur yağdı ki, her taraf çamur ve bataklığa döndü. Sultan’ın çadırına bile girilmez oldu. Yağmur dinmek bilmiyordu. Sel ne var ne yoksa her şeyi mahvetti. Bir ara süt ninesinin Sultan’a şunları söylediğini işittim: “Sen bir hüdâvent alemsin…. Fakat yağmur yağdırmakta değil… Çünkü böyle bir tufan çıkartmakla hata ettin… Senin yerinde başka birisi olsaydı bunu yapmazdı, sadece elverecek kadar yağdırırdı.”

Bu tür taşların yanlış kullanımının ne tür sonuçlar doğuracağını göstermesi bakımından yukarıdaki tarihi kayıtlar son derece önemlidir. Kaldı ki, bu taşların Atlantis’te kullanılanların küçük birer örnekleri olduğu düşünülecek olursa, Atlantis’teki bu tür taşlardan oluşan devasa enerji merkezlerinin negatif alandaki kullanımının, nasıl büyük bir doğal afetler zincirine neden olduğu sanırım daha iyi anlaşılacaktır.

Kaynak: mısırgizemleri

Ana Görsel: Ressam Alexey Ulturgashev

Resim Düzenleme: Çiğdem Sarıgül

Bu konuyu yazdır

  BURÇLARA VERİLEN YAŞAM GÖREVLERİ
Yazar: Emka - 08-10-2017, Saat: 19:23 - Forum: Astroloji - Yorum Yok

Her birimizin yaşamda olması bir anlam taşır ve bu anlam hepimizin buluştuğu bir ışık olduğunda orada artık yaşam bizi bizden alıp bizden öte bir bizdeki bizliğe taşır ve bu yuvamız olan ışığı bulmaktır. Bu da artık ‘’ dünyada olma ‘’ nın ne demek olduğunun farkına varmaktır.

‘’ ben ‘’ dediğimiz, bizi bizimle var eden bizdeki biz olma ışığıdır. Her birimizin bir ‘’ biz ‘’ i vardır ve bu bizlik, bizi bizden alıp bizdeki bizin ışığında, biz olan dünyanın ışığına taşıyacaktır. O ışık, bizim ışığımızdır. Bizi tanımlayan ve buraya ait olduğumuz kadar buradan öte bir varlık olduğumuzu da hatırlatan bir ışıktır.

Ne zaman doğduk? Peki, öncesinde neredeydik? Doğum muydu, yoksa çok mu ötesiydi bizi bugün durduğumuz yere getiren? Ne vardı anlamaya çalıştığımız? Ne için çabalamaktaydık ve bunun arkasında ne saklamaktaydık?
‘’ Ben kimim? ‘’

İşte, bu sorunun cevabını güneş burçlarımızın ( doğum tarihimiz ile öğrenebildiğimiz ) arkasında saklamaktaydık. Daha nicesi vardı doğum haritamızın derinliklerinde, bu muhakkak; bununla birlikte burası iyi bir başlangıç noktası da olabilirdi, bu kesin!

Bakalım Zodyak Sırları nasıl aralardı Yaşam ile ilgili Kapımızı:

content_26-aralik-hangi-burc-oluyor-26-a...0e534R.jpg

KOÇ
Benim adım ‘’ cesaret ‘’
Hoşgeldiniz savaşıma, ben kahraman OL’mak için doğdum ve hangi çılgın beni es geçecekmiş, güler dururum.
‘’ ben buradayım ‘’ der benim duruşum, ben yaşamın uslanmaz çocuğuyum; çünkü uslanırsam nasıl ışığımla olurum?
Parıl parıl yaşama dokunurum, ben sürünün ilk atlayan koyunuyum. Benim atlayışım ışıktır yaşama, belki o yolun devamında olur, belki yeni bir yola doğru koyulurum.
Öncüyüm ben, yaşamın ‘’ Hadi, yapabilirsin! ‘’ diyen sesiyim ben ve şu kesin, yapabilirim ben! O zaman nereden başlamak istediğimin farkına varmalı ve şu volkan olan bedenimi dünyanın harını arttırmakta kullanmalıyım.
Marsın ateşi, tutkusu ve yaşamın soluğuyum ben, onu ben olup bende, bir ben, böylesine güçlü kesen!

BOĞA
Benim adım ‘’ huzur ‘’
Yaşamın sessizliklerinin sesiyim ben, bir şarkıyım ben doğa ile doğaya sarmaş dolaş söyleşen!
Güneşin sıcağının döküldüğü yerden yükselen bir çiçeğim ben, yaşama huzurla yükselen!
Ben yaşamdaki güvenli kalenin inşasının temelleriyim.
Benimle olanı bende, benden öte bir benle yükseltirim.
Mevsimlerim aşkı, ayların şarkısı, günlerin ışığıyım ben, yeniledikçe yenilenen ve hep biraz daha güçlenen bir ışığım ben, beni bende benimle, benden öte bir ben olan ışığa yürütebilen!

İKİZLER
Benim adım ‘’ zeka ‘’
Merkürün gizli bilgeliğiyim ben, yaşamın sesiyim!
Beni benimle yükseltir, genişletirim.
Renkli bir kelebeğim ben, çiçek çiçek gezerim.
Arının balında ışığım ben, o bal benimle ben olup yenilen ve o yenilende ben, yaşama doğru ışık ışık yürüyen.
Mis kokulu bir bahçeyim ben, rengarenk çiçekleriyle yaşamı kendinden ışık ışık dillendiren.
Becerikliyim ben ve bunun için neye ihtiyaç duyduğunu kolaylıkla fark eden!
Tanrılardan aldım ışığımı, çekilin önümden!
O ışık bizi bize götüren!

YENGEÇ
Benim adım ‘’ ana ‘’
Doğanın doğuran ışığıyım ben!
Bu ışıktan yaşamı, kucaklayıcı bir temayla gülümseyen!
Her çocuğun annesiyim ben, arada koca çocukları da göğsümde savaşan dünyaya karşı dinlendiren!
Hassas bir tartıdır yüreğim, sezeni sezdiğinde sezdiğiyle sezerim.
Ayın ışığı, yaşamın renk renk akıttıkları, yaşamın akan suyuyum ben!
Dokunduğum her taşı yüreğimin derinliklerinden yaşama indiren!
Dünyaya, süt olup içilen yürek ışığıyım ben!
Helalinden!

ASLAN
Benim adım ‘’ çocuk ‘’
Yaşamın rengiyim, sahnelerin ışığıyım ben!
Yaşamın en bayağı bir anını bile bir sahne dekoruna çevirebilen!
Derinliklerdeki saklı renkleri yaşama yüreğimin gücü ile çekebilen!
Sevildiğimde severim ben, sıcaklığı duyduğunda yanına büzülüp sokulabilen pisiyim ben!
Yaşamdaki ışığı duyuyorum, görüyorum.
O ışığa yürüyor ve o yürüdüğüm ışıkta büyüyorum ben!
Her anı bir başka severim ben ve her anda bir başka ben olup bende, benden bana ışık olup görünebilen!
Aynamı kıskanmayın, o aynada sizdeki bana bakıp sizinle bendeki bizi seven ışığım ben!

BAŞAK
Benim adım ‘’ hizmet ‘’
Ben sonsuz bir görev bilinciyim.
Özümün gerçeklerinde yaşama doğar, onunla gerçekliğime iner ve bu gerçeklikte yaşama ışık olur görünebilirim.
Yaptıklarımla varım ben ki o da yapacalarımın teminatı, bilirsin, yaşamı alıp götürmeliyim ben!
Varacağım yerde cennet olurum, yaşama ışık olup düşen tohumum ben!
O tohumda derin bir sevgiyim ben, bu sevgiyi ben olup bende bana yürüyen ancak görebilen!
Her sabah doğduğumda yaşama sevgiyle ‘’ Merhaba, bugün de sendeyim, sırada ne var? ‘’ diyebildiğinde ışık olup kendine düşebilen!
Yaşamın işleyen demiriyim ben, ışıl ışıl kendimden kendimi alabilen!
Saf sevginin ışığıyım, hatırladığımda ‘’ ben ‘’ imi gülümseyebilen!

TERAZİ
Benim adım ‘’ barış ‘’
Siyah ve beyazın el ele tutuşup yürüdüğü yolum ben!
Bende her yürek kendine bir yer bulup yüreğini sığdırabilen!
Anlarım, açar okurum ben ve okuduğumda okunurum, bunu bilen!
Bir yoldur bana yaşamda gereken, yeter ki olsun ben o yolda tıkır tıkır yürüyen!
Zamanlar sesi olabilir benim gövdem!
İletişimde estetiğim ben, Venüsün ışığıdır yaşamda gülümsemem.
Herkesi birbirine biraz daha anlar bir ışıkla yürütebilen!
Anlatacağım derdimi diye ne çok yoruldum ben, şimdi dert dediğime ‘’ oyun ‘’ muş diye gülümseyebilen!

AKREP
Benim adım ‘’ sır ‘’
Yeryüzünün sırlarının yolculuğuyum ben!
Bana gelen benimle benden bana geçtiği yolculukta kendi derinliklerindeki saklılıklarıyla yüzleşen!
Her yüzün ardında sakladığı ışığım ben!
Hepsini görebilen ve hepsiyle benden öte bir bende bir ben olup var olabilen!
Özü sözü ışıklı bir yolculuğun ışığı olan bilgeyim ben!
Benimle görünen değil, görünmezliğin yolculuğunda görünenlerin, görünürlüklerinin ötesindeki ışığı görebilen!
Karanlığın ışığı, ışığın karanlıklarının sakladığıyım ben!
İnsanı kendine kendi karanlığında saklı olanlarla götüren!
İyileştiren gücün iğnesiyim ben, benimle yaşama hızlıca ışık enjekte edilebilen!

YAY
Benim adım ‘’ insan ‘’
Yaşamın öğrenme yolculuğuyum ben!
Özgürlüğün sesi olur bende nefes olup yürüyebilen!
Her daldaki çiçeği merak eder; dinlemeye, okuyup öğrenmeye gelemem, giderim görürüm.
Gördüğümde yeni bir ışık olur ruhum, görünürüm.
Yeniler, yenilenir ve o ışıkla yürürüm.
Her yerde olurum ben ve yoktur benden daha çok olanı alıp bambaşka boyutlarla birleştiren!
Bilginin yolculuğuyum ben ve bu yolculukta bende ben olup, yaşam olup, yaşamı yaşamla, deneyimleyerek öğrenen!
Işığın sesiyim ben!

OĞLAK
Benim adım ‘’ ispat ‘’
Varlığın sağlamlığının kanıtıyım ben!
Taş gibi sağlamdır benim gövdem!
Kaya olup kum döken değil, kumdan taşı var edebilen!
Saatler su gibi akar, ben ‘’ şimdi ‘’ dersem önümden!
Yeter ki isteyeyim, dağı delen Ferhat olurum ben!
Tutkularını ışıkla yaşamda var edebilen toprağım ben!
Bana ekilen ışık, yaşam diye biçilen!
Kimliğin yaşamla buluştuğu yerim ben!
Yaşamdaki ışığıyla kendinden kendini var eden!

KOVA
Benim adım ‘’ asi ‘’
Tersine akan bir nehirim ben!
Yaşama ışık olup dokunur gövdem!
Dokunduğum yerde, yeniden doğuşunu izler yaşamın, gölgem!
O doğuşta doğup, büyüyebilmeliyim ben!
Yaşamı alıp götürmek ister kendine çehrem, öyle demek isterken, böyle deyip, tufan olabilen; ama tufanda ışığım ben!
Kazanı karıştıran kepçeyim ben, abarttığında döken, tadındayken yaşamı o eşsiz lezzetle kendim olup kendimde kendimle buluşturabilen!

BALIK
Benim adım ‘’ ruh ‘’
Ruhun sesi ve o sesin yaşamdaki ışıklı nefesiyim ben!
Benim gövdem yaşama uzanan şefkat dolu ten!
Her cana can olacak kadar ışık olurum.
Bazen ben bile anlayamaz beni, toz olurum.
Her toz zerreciğinde bir ışık olduğunun farkında olurum, bazı o ışıkta kaybolur, bazı o ışıkla yaşama ışık olurum.
Suların derinlikleridir benim yuvam, ışıksız da duramam.
Yaşamın ardından gülümseyen Tanrının sesiyim ben!
Yaşama o ışık olup dokunurken, kendine kendinde kendi olup kendiyle dokunabilen!
İşte, bu!

Yazan:Hüseyin Akdağ

Bu konuyu yazdır

  En Aptal Hangisi? Kişilik Testi
Yazar: EvrimBilge - 08-10-2017, Saat: 15:35 - Forum: SPİRİTÜEL TESTLER - Yorum Yok

Seçiminiz kişiliğinizi ortaya çıkartacaktır. Bu seçim ile kişiliğiniz ile ilgili önemli ipuçları elde edeceksiniz.

Resme bakın ve söyleyin "sizce en aptal hangisi"?

EN%2BAPTAL.jpg

1 No.'yu seçtiyseniz,
Ne yazık ki, genellikle pes eden bir kişisin. Bazen kurban rolünde yaşamayı seviyorsunuz ve genellikle hayata karşı gardınızı indirmiş durumdasınız. Akışına bıraktığınız her halinizden belli oluyor aslında. Asla tartışmazsınız ve sessizce ve huzur içinde davranmayı tercih edersiniz, çünkü kavgalar ve skandallar sizi üzüyor. Siz çok kibar ve dürüst birisiniz.

2 No.'yu seçtiyseniz,
Bazen aceleci kararlar veren kişi olabiliyorsunuz. Durumunuzu analiz etmek için kendinize zaman tanımıyorsunuz, bu yüzden kaçınılması gereken hatalar yapıyorsunuz. Birçok kişi sizi inatçı buluyor.

3 No'yu seçtiyseniz,
Siz her zaman sonuna kadar giden dürtüsel bir insansınız. Asla vazgeçmez ve son ana kadar haklarınız için savaşırsınız. Stratejileri düşünmek hobinizden biridir, mükemmel bir iş adamı olabilirsin! Bu alanda kesinlikle başarılı olabilirsiniz.

4'ü seçerseniz,
Siz gerçek bir isyancısınız! Bazen bir şeyi ispatlamak için kendinize karşı bile savaşmaya hazırsınız. Tüm hayatı bir oyun olarak görme huyunuz var. Bazen rasyonel düşünmeyi bırakıp hayatın tadını çıkartan bir kişiliğiniz var. İçinizde büyük bir güç var. 

Kaynak:bilgierdemdir.com

Bu konuyu yazdır

  Para Biriktirmenin Yolları
Yazar: EvrimBilge - 08-10-2017, Saat: 15:26 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Para biriktirmek genellikle zordur. Borçlar vardır ve dahası bütçe bellidir. Tabii bazı diğer harcamalarda katılınca para biriktirmek neredeyse imkansız bir hal alır. İşte size 10 basit adım da Para biriktirmenin yolları.

piggy-bank-1510497_640.jpg

Sade bir Hayat Kur.
Az olan özdür. Kısaca basit ve sade bir yaşam aynı zamanda az masraflı bir yaşamdır.

İhtiyaçlarınızı asgari düzeye indirin.
Her şey ihtiyacımız gibi duruyor ama aslında bazı şeyler gerçekten gereksiz. Doğru bir analiz ile ihtiyaçlarınızı asgariye indirin.

Bütçe analizinizi oluşturun.
Şimdiye kadar ne alıp ne verdiğinizi hesaplamadıysanız mutlaka yapın. Bütçenizi oluşturduğunuzda para biriktirmek çok kolaylaşacaktır.

Bedavalar önemlidir.
Mesela bedava bir öğle yemeği bütçenize katkıda bulunacaktır. Arkadaşlarınızdan gelen davetleri kaçırmayın. Kısaca bedava olan şeyleri kaçırmayın.

Kazancı arttırma yolları.
Giderleri belirleyip kısıtladıysanız sıra kazancı arttıracak yollara geldi. Ek işlerden, internette para kazanmaya kadar tüm yolları araştırın. En küçük maddi destek size büyük avantajlar sağlayacaktır.

Kredi Kartı yerine Nakit Ödeme
Kredi kartıyla yaptığınız harcamalarda ilerideki bir dönem borçlanırsınız. Nakitte ise paranız ne kadarsa o kadar harcarsınız. Kredi kartı yerine nakit veya maaş kartını kullanmaya özen gösterin.

Kendinize karşı dürüst olun.
Durumlarla yüzleşin ve gerçekçi planlar yapın. Biriktiremeyeceğiniz bir miktarı düşünmeyin. Ulaşabileceğiniz hedefler koyun.

Fırsatları değerlendirin.
İyi bir iş teklifi aldıysanız değerlendirin veya ek iş fırsatı geldiyse kaçırmayın. Çünkü profesyonellik bunu getirir. Gelen parayı arttırırsanız daha rahat para biriktirirsiniz.

Biriktirmeye küçükten başlayın.
Yeni biriktirmeye başladıysanız küçük paraları hedefleyin. Göreceksiniz bir süre sonra biriktirme oranınız artacaktır.

Mecburi biriktirme uygulayın.
Bankanıza talimat vererek maaşınızdan para biriktirilmesini isteyin. En kolay ve hızlı yöntem budur. Bu sayede maaşınıza göre harcama yaparsınız ve para birikmiş olur.

Kaynak:bilgierdemdir.com

Bu konuyu yazdır

  Enerjinizi Arttırmanın 5 Spiritüel Yolu
Yazar: EvrimBilge - 08-10-2017, Saat: 15:20 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

Genellikle yorgun ve negatif bir durum halindeyseniz bu yazı tam size göre. Ruhsal olarak üstümüzdeki enerjiyi arttırmanın yolları vardır. Bu 5 yolu uygulayarak enerjinizi arttırabilirsiniz.

471bd07fdaa7b040f7ab8b2a13f8f35b_XL.jpg

1- Zihni Susturun.
Meditasyon ile zihninize 10 dakika mola verin. Zihninizi 10 dakika susturmak için nefes alışverişinizi izleyin. 1 dakika bile yapsanız çok faydasını göreceksiniz.

2- Olumlu bir cümle söyleyin.
"Enerjim yükseliyor ve bedenim yenileniyor" ve bunun gibi cümleler söyleyerek enerjinizi yükseltin.

3- Suyun gücü.
Ilık alacağınız bir duş ve suya zihninizi odaklarsanız enerjinizin arttığını göreceksiniz.

4- Doğa yürüyüşüne çıkın.
Haftada bir yapacağınız doğa yürüyüşü size büyük bir enerji ve huzur verecektir.

5- Kendinizi affedin.
Enerjinizin en büyük düşme nedeni kendinizi suçlamanızdır. Yapmanız gereken kendinizi affetmektir. Kendinizi affettiğiniz de enerjiniz yükselecektir. 

Kaynak:bilgierdemdir.com

Bu konuyu yazdır

  Güneşte büyük bir patlama oldu!Dünyaya manyetik fırtınalar geliyor!
Yazar: EvrimBilge - 08-10-2017, Saat: 15:11 - Forum: GÜNCEL HABERLER - Yorum Yok

Eylül ayının başında görülmeye başlanan Güneş Lekesi, 3-4 Eylül tarihlerinde çok hızlı bir şekilde büyümeye başladı. Ardından Güneş rüzgarının ani olarak artmasına neden olan patlamalar (CME) gerçekleşti. Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) tahmincileri ve NASA'ya bağlı Güneş Dinamikleri Gözlemevi (SDO) yetkilileri  dünyaya manyetik bir fırtına geleceğini açıkladı.

AR2673 olarak isimlendirilen aktif güneş lekesinin, bir Jeomanyetik fırtınayı (CME) Dünya'ya doğru fırlattığı bildirildi.orta seviyenin üstünde güçlü bir jeomanyetik fırtınalar oluşturacağı aktarıldı.

060920171846436701424_2.jpg

Jeomanyetik fırtınaya sebep olan aktif güneş lekesinin dünyaya göre ölçeklendirilmiş hali

AR2673 Güneş lekesinin karanlık çekirdeklerinin en büyüğü dünyamızın sığacağı kadar büyük ve onlarca kıtalar sığacak kadar küçük çekirdekle çevrili.

NASA, yarın Dünya'ya ulaşacak Güneş fırtınasının şiddetini orta seviyeden bir üst kategori olan güçlü seviyeye çıkardı!

Uzmanlar haberleşme sistemleri etkilenebilir

Uzmanlar Güneş lekesinden kopan manyerik fırtınanın GPS ve haberleşme sistemlerini etkileyebileceğini aktarıyor. Ve etki edecek başlıca alanları sıralıyor. Bınlar; Uydu arızaları, Radyo iletişimi, Elektrik şebekeleri, boru hatları, Manyetik sapmalar'da olabilir.
 
Özellikle dünyanın güney bölümünü etkileyecek olan fırtınadan Türkiye'ninde etkilenebileceği bildirildi.

Mayetik Fırtınalar insanda baş ağrısı, halsizlik ve yorgunluk etkisi gösterebilir 

Yapılan son araştırmalara göre insanların yüzde 50'den fazlası manyetik fırtınaların atkilerini hissedebiliyor.
 
Manyetik fırtınaların insan üzerinde görülen bazı etkileri ise şöyle;

Kalp atışında hızlanma

Stres hormonlarında artış

Migreni tetikler, baş ağrısı, eklem ağrısı, baş dönmesi

Kronik hastalıkları tetikleyebilir.

Kaynak: star.com.tr / Gökhan Ertaş

Bu konuyu yazdır

  İnsanları Zombiye Dönüştüren Uyuşturucu Dünyaya Hızlıca Yayılıyor!
Yazar: EvrimBilge - 08-10-2017, Saat: 12:11 - Forum: GÜNCEL HABERLER - Yorum Yok

Kullananları tabiri caizse yaşayan birer ölüye dönüştüren Flakka Efekti adı verilen sentetik uyuşturucunun dünya genelinde yayılmasının önüne geçilemiyor.

İnsanları gerçek bir zombiye dönüştüren uyuşturucu hızlıca dünyaya yayılmaya devam ediyor. Sentetik bir uyuşturucu olan bu maddeyi kullanan insanlar, filmlerde gördüğümüz gibi adeta yaşayan ölülere dönüşüyorlar.

zombi_hapi_dunyaya_yayiliyor_h190975_df398.png

Uyuşturucu maddenin etkisiyle etrafta bulunan kişilere saldrımaya başlayan insanlar, çevrelerine korku salıyorlar. Flakka Efekti adı verilen uyuşturucu son birkaç yıldır ABD'de oldukça yaygınlaştı. 

İnsanları Birer Yamyama Dönüştürüyor
Rusya menşeili olan bu uyuşturucunun ilk olarak Amerika'da ortaya çıktığı belirtildi. Son olarak Brezilya'da da bu hapı kullananların birer zombi gibi davrandığı ve yamyam özellikleri gösterdiği tespit edildi.

1b3970402c8c3104fde33b381e73e09196e64055.jpeg

Bilimsel adı alpha-pyrrolidinopentiophenone olan ve bonzai gibi ucuz ve öldürücü etkilere sahip olan sentetik uyuşturucu, kullanan kişileri çoğunlukla öldürüyor, ölmeyenlerde ise kalıcı olarak beyin hasarı bırakıyor. Son derece uyarıcı olan bu madde, insanı çıldırtacak derecede paranoyaya yol açabiliyor. Zombi hapını kullananların hiç tanımadıkları insanların yüzlerini parçalayayıp yedikleri vakalar da bulunuyor

Kaynak:webtekno

Bu konuyu yazdır

  Çıplak Ayakla Toprakta Yürüdükten Sadece 20 Dakika Sonra Gerçekleşen Mucize
Yazar: EvrimBilge - 08-10-2017, Saat: 11:06 - Forum: SAĞLIK - Yorum Yok

Yalınayak Toprakta Yürümek “Grounding” Hayatınızı Değiştirebilir

Yalın ayak vaziyette herhangi bir toprak parçasına basıp birkaç adım atmanın yani nam-ı diğer “grounding” in hayatınızda büyük değişikliklere yol açabileceğini tahmin eder miydiniz? Son yıllarda toprakta yürümenin faydaları üzerine yapılan bir çok araştırma çıplak ayakla toprak üzerinde yürümenin yaygın vücut ağrısı ve yorgunluğunu azalttığını, vücutta iltihaplanmayı önlediğini hatta uyku düzenine olumlu etki ettiğini ortaya çıkardı.

Gerçektende üzerinde fazla düşünmeden bu duruma göz gezdirdiğimizde sadece çıplak ayakla toprak üzerinde yürümenin sağlığımıza bu denli olumlu etki ettiğine inanabilmek çok güç. Ancak toprakta yürümenin faydaları aslında bilimsel olarakta kanıtlanmış durumda. Toprak yüzeyi negatif yüklü elektronlar yaymakta ve çıplak ayakla yeryüzü ile direkt temas ettiğimizde vücudumuz bu negatif elektronlarla yüklenmekte ve bu negatif elektronlar insan bedeni üzerinde hayal edilmesi dahi güç birçok olumlu etkiye sahip.

Çıplak ayakla toprağa basılarak yapılan 20 dakikalık bir yürüyüş yüz çevresindeki kan dolaşımını arttırıyo. u araştırmayı yürüten Pittsburgh Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nden Dr. James Oschman çıplak ayakla toprak üzerinde yürümenin bir çok kronik rahatsızlığa karşı doğrudan iyileştirici ve önleyici etkiye sahip olduğunu dile getiriyor;

Serbest Radikallerin Dolaşımını Azaltır Ve İltihaplanmanın Önüne Geçer
Aslında metabolizmanın düzgün işleyebilmesi için gerekli olan serbest radikaller sigara, x-ray cihazları ve diğer bir çok kimyasal ve elektronik sayesinde vücudumuzda dolaşım miktarını arttırarak vücudumuza zarar vermeye ve kısacası bizi yaşlandırmaya başlarlar. Yapılan bazı araştırmalar antioksidanların vücudun iltihaplanmasına sebep olan bazı serbest radikalleri nötrülize ettiğini ortaya koymuş.

Toprakta yürümenin faydaları arasında vücutta yarattığı antioksidan bir etkiyi göz önünde bulundurursak, çıplak ayakla atacağımız bir kaç adımın iltihaplı hastalıklara yakalanma oranımızı düşüreceğini düşünmek hiçte yanlış bir çıkarım olmaz.

Toprakta Yürümek Psikolojimize İyi Geliyor
Sahilde çıplak ayakla ufakta olsa bir yürüyüş yaptıktan sonra kendinizi bir hayli rahatlamış hissetiğiniz oldu mu? İnanın yalnız değilsiniz. Gaetan Chevalier tarafından yapılan bir araştırmaya göre gün içerisinde en az bir saat boyunca toprak üzerinde çıplak ayakla vakit geçirenler, geçirmeyenlere oranla kendilerini ruhsal açıdan daha rahatlamış hissetiklerini rapor ettiler.

Tabi bu konu üzerinde yapılan bilimsel çalışmalar daha çok kişisel beyana bağlı. Ancak sonuçlar ortada. Buradan yola çıkarak gün içerinde çıplak ayakla atacağımız bir kaç adım stres, kaygı gibi bir çok psikolojik sorunda yardımcı tedavi olarak görülebilir.

toprakta-yc3bcrc3bcmenin-yararlarc4b11.jpg

Çıplak Ayakla Toprağa Basmak Uyku Kalitenizi Arttırıyor
Eğer sizde kronik olarak uyku problemleri çeken, yada daha kötüsü insomnia yaşayan şanssız azınlıktansanız çıplak ayakla toprak üstünde yürümek vücuttaki kortizol seviyesini düşürdüğünden dolayı size yardımcı olabilir. The Journal Of Alternative and Complementary Medicine ‘de yayınlanan bir çalışmaya göre uyurken çıplak ayakları özel olarak hazırlanmış yatak içi düzenek sayesinde toprağa deydirilen deneklerin gece salgıladıkları kortizol oranı kayde değer biçimde düşmüş ve gün içerisindeki kortisol oranlarıda yine önceki kayıtlara oranla daha düşük seyretmiş. Kortisol ‘un amiyane tabirle diğer adının “stres hormomu” olduğunu düşünürsek, düşük kortizol seviyesinin iyi bir uyku için neden çok önemli olduğunu daha iyi anlayabiliriz.

Doku Onarımını Hızlandırır ve Yaraların İyileşme Süresini Kısaltır
Daha öncede Tour De France ‘da yarışan bisikletçilerin “Earthing Recovery Bags” olarak adlandırılan uyku tulumu benzeri ancak içi toprak materyalleri ile dolu tulumların içerinde vakit geçirerek toprağın kaslar üzerindeki iyileştirici etkisinden faydalandıkları biliniyor. Ancak siz evinizde böyle bir lükse sahip olmasanızda, yaptığınız egzersizleri çıplak ayakla toprak üzerinde yaparak aynı iyileştirici etkileri kendi bedeniniz üzerinde gözlemleyebilirsiniz.

Kalp Sağlığına İyi Geliyor
Toprak üzerinde çıplak ayakla yürümenin faydaları üzerine yapılan bir araştırma, çıplak ayak gezmenin kanın akışkanlığını arttırdığını ve pıhtılaşmanın önüne geçtiğini ortaya koyarak kalp sağlığının korunmasında önemli faydalar sağlalayabileceğini öne sürüyor. Çıplak ayakla toprağa basmak kırmızı kan hücreleri içerisindeki zeta potansiyelini arttırarak kırmızı kan hücresi sayısında yükselmeye sebep oluyor.

Negatif elektrik yüklü olan kırmızı kan hücrelerinin vücutta artışı kan akışının hızlanmasına sebep oluyor ve böylelikle pıhtılaşmanın önüne geçiyor. Bu noktada zaten hali hazırda kan pıhtılaşmasını önleyici ilaçlar, kullananların yalın ayak toprağa basma alıştırmalarını günlük rutinlerine eklemeden önce doktora danışmalarında fayda olduğunu belirtmekte yarar var.

Adet Öncesi Sendromu – PMS ‘in Etkilerini Azaltyor
Adet öncesi sendromu – PMS çoğu kadında kendini baş ağrısı, çabuk sinirlenme, göğüs büyümesi, vücudun genelinde şişme ve ani depresyon olarak belli ediyor. Adet öncesi sendromunu dindirmek için verilen önerilerden çoğu gerçektende birçok kadında işe yaramamakta. Eğer sizde PMS esnasında yaşadığınız sıkıntılara tam olarak çözüm bulamadıysanız ve farklılıklara açıksanız çıplak ayakla toprak üzerinde yürümeyi denemenizde fayda var. Bunun sebebi daha öncede belirttiğimiz gibi toprak üzerinde yalın ayak yürümenin vücuttaki kortizol yani “stres hormonu” nu azalatması. Kim bilir, belkide yıllardır çektiğiniz adet öncesi sendromu – PMS ‘in ilacı çıplak ayakla toprakta yürümektir?

Egzersiz Sonrası Kas Yanmasının Daha Hızlı Geçmesini Sağlıyor
Uzunca bir süre spora ara verdikten sonra yada düzenli spor yapsanız dahi normalden daha zorlayıcı bir antremanın ertesi günü kaslarınızda yoğun bir yanma hissedersiniz. Yabancıların deyimi ile DOMS ( Delayed Onset Muscle Soreness) bizim deyimimizle “et kesiği” dediğimiz bu olay kasta biriken laktik asitin oluşturduğu bir rahatsızlıktır. Bu ağrıyı dindirmenin buz masajı yada esneme hareketleri gibi rahatlatmaya yönelik tedavileri olsada ne yazık ki, ağrıyı anında bitirecek bir çözümü bulumuyor.

Ancak bunlara ek olarak yapılan son araştırmalar yalın ayak toprağa basmanın antreman sonrası oluşan kas ağrısını yoğun biçimde azalttığına dair sonuçlar ortaya koyuyor. The Journal of Alternative and Complementary Medicine ‘de yayınlanan bir pilot çalışma kas kütlesini düzenli olarak çalıştıran vücut geliştirmeciler ve diğer sporcular için umut verici sonuçlar ortaya koymakta.

Toprakta Yürümenin Faydaları – Kilo Vermenize Yardımcı Olabilir
Enerji seviyemiz dengeli olmadığında ve yoğun stres hissettiğimizde genellikle kötü yiyecek seçimleri yaparak, yüksek oranda şeker yada yağ içeren yiyeceklere yönelerek kendimizi rahatlatmaya çalışırız. Stres altında olduğumuz vücudumuz “stres hormonu” dediğimiz kortizol salgılar ve bu durum beynimize bedenimizi rahatlatması emrini verdirtir. Tabi birçoğunuzun aklına geleceği üzere rahatlamak için ilk olarak alkollü içkiler yada çabuk tüketilebilir şekerli gıdalar yöneliriz. Ve tabi kaçınılmaz son olarak kilo alırız. Oysa ki, stres hormonu salgılanmasını dengeleyebilir, yeterli uyku alabilir isek, sağlıklı seçimler yapma ve kendimize uygun bir hayat stili seçme şansımız daha yüksek olacaktır.

Daha önce yukarıda defalarca bahsedildiği gibi toprak üzerinde çıplak ayakla yürümek stres hormonunun düşürülmesinde etkili bir role sahip. Burdan yola çıktığımızda düşük stres hormonu sayesinde genel olarak elde edeceğimiz sağlıkl halinin, yiyecek içecek seçimlerimize de olumlu yönde etki ederek bize ideal kilomuza ulaşmamızda yada en azından varolan kilomuzu korumamızda yardımcı olacağı su götürmez bir gerçek.

Peki Hangi Yüzeylerde Çıplak Ayakla Dolaşırsak Fayda Görürürüz?
Yukarıdaki yazıdanda okuduğunuz üzere ayakkabılarınızı ve çoraplarınızı çıkararak yalın ayak toprak zemini üzerinde atacağınız bir kaç adım sağlığınıza tahmin bile edemeyeceğiniz kadar büyük faydalar sağlayabilir. Ancak toprakta yürümenin faydaları ancak belli yüzeyler ve zeminler üzerinde yürürseniz ortaya çıkmakta. Her yüzey size gerekli olan negatif elektron yüklemesini vermeyecektir. Bu konuda dikkat etmeniz gereken şey;
– kum
– çimen
– nemli toprak
gibi yüzeyler sizin için faydalı olacakken;
– ahşap, tahta
– parke kaplama
– üzeri filmle kaplı mermer
gibi yüzeyler sizin için yararlı olmayacaktır.

Kaynak:filoji.com

Bu konuyu yazdır