Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,077
» Son Üye: kuyucadisi
» Toplam Konular: 2,836
» Toplam Yorumlar: 3,067

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 2910 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 2910 Ziyaretçi

Son Aktiviteler
Nereden Başlamalıyım?
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: desdinova
07-04-2025, Saat: 11:03
» Yorumlar: 0
» Okunma: 671
Ayahuasca çayi hakkinda b...
Forum: ŞAMANİZM
Son Yorum: Gümüşkurt
29-12-2024, Saat: 23:19
» Yorumlar: 0
» Okunma: 521
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 942
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 862
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,871
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 9,274
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 26,647
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,489
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,788
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 2,033

 
  TÜRKİYE'DE REENKARNASYON MANZARALARI
Yazar: EvrimBilge - 30-08-2017, Saat: 21:35 - Forum: Reenkarnasyon - Yorum Yok

Şimdi de sıra, Türkiye’ de son yirmi yılda gözlemlenmiş ve basına yansımış reenkarnasyon olaylarından seçmelere geldi. Yer yer kara mizaha dönüşen bu olaylara ilişkin hiçbir yorum verilmeyecek, başlığına, noktasına ve virgülüne dokunulmayacak, ama kimi yerde kısaltılacaktır.

Bu olayların ortaya çıkış ve sunulma biçimlerinin yorumu, hem spiritüalizmin hemde reenkarnasyonun felsefi yanlarıyla karşılaştırılması dileğiyle okura bırakılmıştır. Belki de böylelikle, bu ülkede 1936 yılından beri birkaç bilim adamının bilimsel bir biçimde incelemeye çalıştığı reenkarnasyon olgusunu Türkiye insanının, basınının ve uzmanların nasıl algıladığına ilişkin izler de bulmak mümkün olacaktır.

“Ben Ayhan Işık’ım”

Yusuf ve Meliha Çukurel çifti de, pek çok sinema sever gibi taçsız kral Ayhan Işık’ın hayranlarındanmış.

Meliha hanım doğum sancıları çekerken Ayhan Işık İstanbul’ da beyin kanamasından hayatını yitirmiş. 1979 yılındaki bu olaydan 2 gün sonra 14 Temmuzu 15 Temmuza bağlayan gece küçük Murat Ayhan dünyaya gelmiş. Doğumdan sonraki ilk gece oğlunun, rüyasına girerek, “Ben Ayhan Işık’ım. Yeniden dünyaya geldim” dediğini duyan Meliha Çukurel şunları söylüyor:
“Bu rüyayı eşime anlattım. Daha sonra unuttuk. Aradan aylar geçtikten sonra eşimin de benim de rüyalarıma girmeye devam etti. Geçenlerde de aynı gece ikimizin de rüyasına girerek, ‘Eşimi ve kızımı görmek istiyorum’ diye yalvardı.” Çukurel çifti, “Dini inançlarına bağlı kimseleriz. Günah işlememek için bunu açıklamak zorunda kaldık” diyorlar. (2 Şubat 1982, Hürriyet)

Mahalleli Ela’ya Yabancı Gibi Bakıyor

Amerika’ da yaşadığına dair konuşmaları, aile ve muhitine tamamen yabancı davranışları, zenginliğe ve lükse yönelik hayat görüşü ile ‘ikinci hayat var mı’ sorusunu gündeme getiren Tarsuslu 5 yaşındaki küçük Ela, çevrede günün konusu olmaya devam ediyor. Geçen hafta sonunda evlerine kendisini ziyarete gelen Tarsus Amerikan Koleji öğretmenlerinin İngilizce sordukları bütün soruları da anlaması küçük kız üzerindeki dikkatleri yoğunlaştırdı

Tarsuslu küçük Ayhan, anne ve babasının rüyasına girip tekrarlıyor:
‘Ben Ayhan Işık’ım öldüm yeniden dirildim.

5 yaşındaki Ela Amerika’da evli olduğunu söylüyor

Yıllar önce Amerika’da yaşadığını Bob adlı biriyle evlendikten sonra geçirdikleri bir trafik kazasında öldüklerini söyleyen küçük Ela’nın anne babası, “Ne diyeceğimizi bilemiyoruz” diyorlar. ( … ) “İnanın kızımızın her gün bir cephesiyle karşılaşmaktan şaşkına döndük. Eskiden söylediklerine gülüp geçiyorduk. Şimdi ne diyeceğimizi bilemiyoruz. Evimize gelen yabancı öğretmenlerin sordukları bütün İngilizce sualleri anlaması karşısında onlardan çok biz şaşırdık. Eskiden beri tuhaftı zaten. 3 yaşına kadar, şimdi İngilizce olduğunu anladığımız yabancı bir lisan ile konuştu. Hiçbir zaman ne yaşayışımızı ne kılık kıyafetimizi beğendi. Çocuktur geçer diyorduk, şimdi Allah sonumuzu hayır etsin demekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Bizler cahil insanlarız, ikinci hayat var mıdır yok mudur bilemeyiz. Herkes gibi biz de merak içindeyiz” şeklinde konuşuyorlar. (7 Mayıs 1985, Bulvar)

“Biz Öldük ve Dirildik”

Antakya ve çevresinde “Ölümden sonra ikinci hayat” konusunda hazırlanan TV programında bilim adamları ilginç bir tartışma sergileyecek.

Televizyonun 2. kanalında, yarın Antakya ve çevresinde ölen kişilerin ruhlarını taşıdıkları iddia edilen kişilerle yapılmış ilginç bir röportaj izleyeceğiz. Gazeteci Güldal Kızıldemir, Dürin Ababay ve yönetmen Adem Kılıç tarafından hazırlanan ve sunulan programda Ölümden sonraki hayatlarını anlatan 3 kişi ekrana getirilecek. ( … )

Daha önceki hayatı sırasında intihar ettiğini ileri süren 13 yaşındaki Gönül Büyükaşık ölürken hiç acı duymadığını belirtiyor. Programda yer alan ikinci örnek ise 5 yaşındaki Zafer Kazan. Asıl adının Ekrem Paşa Zaim olduğunu belirten Zafer Kazan, vücudunun şişman, ellerinin kısa ve kalın olduğunu ileri sürüyor: “Adana’nın zengin ailelerinden birinin çocuğuyum. 200 dönüm arazimiz ve portakal bahçelerimiz var. Sigarayı ve kadınları ,çok severim. Dünyada en çok hoşuma giden şey ise viski ve şarap.”

Üçüncü örnek 9 yaşındaki Demet Kızılkan daha önceki hayatında kendisini kocasının öldürdüğünü ileri sürüyor.

Ölümden sonraki hayatı anlatan programı izleyen Prof. Özcan Köknel, psikolog Su na Tanaltay. Doktor Ergon Mengi ile Doktor Can Polat, gazeteci Dürin Ababay ile Güldal Kızıldemirin sorularını yanıtlayacak. Sorulara Köknel. Tanaltay ve Mengi birbirine yakın görüşler ileri sürerken, Doktor Can Polat karşıt görüş belirtecek. Ölümden sonraki hayatı fantezi olarak değerlendiren Köknel, Tanaltay ve Mengi görüşlerini şu doğrultuda açıklayacaklar:

“Ölümden sonraki hayat insanların biraz daha fazla yaşamak istemelerinden ortaya çıkan bir vakıalar zinciridir. Ölüm korkusunu azaltan ve yeniden doğmak istediğinden meydana gelen bu vakalar, ıpasalımsı birer öyküdür. Tabii ki, bazı ipuçları vardır. Ancak bunların tam anlamıyla araştırılması lazım.” Bu görüşe karşılık Virginia Üniversitesi’nde reenkarnasyon konusunda yapılan çalışmalarm Türkiye’ deki temsilcisi Can Polat ise şunları söyleyecek:

“Elimde ölümden sonraki hayat ile ilgili yaklaşık 200' e yakın örnek var. Bu konuya fantezi gözüyle bakmak kanımca eksik ve yanlış olur.”
(7 Ekim 1988, Hürriyet)

Bazıları ölüp ölüp dirildi!

Gazetelerde “Ölüp Dirilenler Ekranda” manşetini görenler, yeni yayın dönemiyle birlikte bir şeylerin değişmekte olduğunu düşünmeye başlamışlardı. Basına bakılırsa, eğer programın başına son anda bir aksilik gelmezse, son saniyede denetimin gazabına uğramazsa, yayından sonra yer yerinden oynayacaktı. Gerçi programın başına hiçbir şey gelmedi, denetim engeli kazasız belasız savuşturuldu. ama yayının hemen ertesinde gerçekten de kızılca kıyamet kopuverdi. Öldükten sonra dirildiğini iddia edenlere ilişkin sorulara yanıt veren Hürriyet Gazetesi’nin telefonları saatler boyunca aralıksız çalıyor, programı hazırlayan Güldal Kızıldemir ve Dürin Ababay ile Dr. Can Polat yurdun dört bir yanından gelen soruları yanıtlıyarlardı. Yüzlerce kişi programı ilgiyle izlediklerini belirtiyor ve böylesi tartışmalı bir konuyu ekrana getirdiği için TRT yönetimini kutluyordu. İstanbul Televizyonu ise programın yeniden yayınlanmasını isteyen izleyici telefonlarına yetişmekte zorluk çekecekti

TRT yeni yayın döneminin örneklerinden biri olan “35 dakika” programı nedeniyle kutlanadursun, İslami sağ kesimde cihad hazırlıkları çoktan başlamıştı bile.

TRT yönetiminin ve TRT’den sorumlu Devlet Bakanı Adnan Kahveci’nin uzun süredir kellesini istemekte olan “Mukaddes İttifak”, “ölüp dirilenler” programına can simidi gibi sarılıyordu. Toplam tirajı 250 bini bulan Türkiye ve Zaman gazeteleri programın ertesi günü sekiz sütuna manşetle hücum borusunu öttürüyordu:

“TRT’den bir saçmalık daha: Uydurma programlarla Türk milletinin maneviyatı sarsılıyor”, “Duna-Çolakoğlu TRT’sinden yeni bir marifet: TV’de ikinci hayat skandalı.,” Türkiye gazetesinde, “gazeteci olduğu bildirilen iki kadın” olarak sözü edilen Güldal Kızıldemir ve Dürin Ababay. “şeytana tapan Yezidilerin sapık inanışlarını ekrana getirerek Türk milletinin maneviyatını bozmakla” suçlanıyorlardı.

Zaman gazetesine göre ise, iki kadın gazeteci yalnızca milyonların maneviyatıyla oynamakla kalmamışlar, Hıristiyanlarca savunulan bir fikri, ekranı kullanarak halk arasında yaymaya çalışmışlardı.

Ancak Türkiye ve Zaman’ın bu garip iddiası Müslümanlar arasında bile taraftar toplamayacaktı. İslami kesimin önde gelen gazeteci-yazarı Abdurrahman Dilipak. Tempo’ya verdiği demeçte şöyle diyordu: “Dünyada olup bitenleri, bilmezlikten gelme hakkına sahip değiliz.” Dilipak ayrıca “tenasüh” olayının İslam alimleri tarafından yüzyıllardan beri tartışıldığını belirtiyor ve sözlerini şöyle noktalıyordu: “Akla gelen her konu galiz olmadıkça, içinde hakaret unsuru ve yalan bulunmadıkça, ekrana getirilebilmeli ve orada farklı görüşler tarafından tartışılabilmclidir.”
İslami kesimin bir diğer gözde gazeteci yazarı Ali Bulaç ise, “Televizyonda böylesi programların yer alması halkın bilinçlendirilmesi açısından faydalıdır” diyordu. Bulaç “maneviyat” meselesine ilginç bir yaklaşımda bulunarak şu açıklamayı yapıyordu: “Eğer Türk milletinin maneviyatı bir tek televizyon programıyla bozulacak kadar zayıfsa, her halükarda bozulacaktır.”
(16 Ekim 1988, Tempo, No: 46)

“Bendeniz Dr. Mikelanj”

Mikelanj yaşıyor … “Hayır … olmaz … olamaz” demeyin. 1564 yılında, yani tam 442 yıl önce ölen ünlü İtalyan heykeltraş Mikelanj yaşıyor.

“Büyük sanatçılar ölmez eserlerinde yaşarlar” diyeceksiniz, değil mi? Yanıldınız. Eserlerinden değil, Mikelanj’dan sözediyoruz. Tamam bu kez bulduk. Akıl hastasının birisi çıktı “Ben Mikelanjım dedi” olacak cevabınız. Özür dileriz. Yine yanıldınız. Evet Mikelanj yaşıyor. Ama bu doktor Mikelanj.

Bakın Doktor Mevlüt Gül Toran ne diyor:

“Ben Mikelanjım. Mikelanjın kopyasıyım. İsmim Mevlüt Gül Toran, ama ben Mikelanj olarak dünyaya geldim. Daha önceleri de defalarca doğmuştum. Karacaoğlan oldum, Mimar Sinan oldum. Mehmet Akif Ersoy oldum.”

Duyduğunuz gibi, bir akıl hastası değil, bir doktor söylüyor bunları. Şimdi biraz uzun “Aaaaaaa” çekeceksiniz. Niye mi? Çünkü bu doktor akıl ve sinir hastalıkları mütehassısı. 11 yıldır akıl hastalarını tedavi ediyor.

“Mikelanj” olduğunu iddia eden 42 yaşındaki Dr. Toran, 11 yıldır “Hipnozla” uğraştığını söylüyor ve “Hastalarımı hipnozla uyutup daha önceki kimliklerini tespit ediyorum. Günde yaklaşık 10-15 hasta muayene ediyorum. Bu arada onların eski kimliklerini buluyorum” diyor. Mikelanj doktoru dinliyoruz:

“Atatürk olarak dünyaya geldiği mesajı bana verildi. Bu çocuğun ismi Oğuz Sakarya. 13 yaşında. Şu anda Zonguldak’ta yaşıyor. Annesi babası öğretmen olan Oğuz’un Atatürk olduğunu, daha sonra bazı rüyalarım kanıtladı. Bunu yazdığım yazılarla o zaman Milli Güvenlik Konseyi Başkanı olan Cumhurbaşkanımız Kenan Evren’ e ve bazı resmi kuruluşlara bildirdim. “Ayrıca sinema sanatçısı Ayhan Işık da Ayhan Çukurel adıyla İçel’in Tarsus ilçesinde yaşıyor. Elimde birçok ünlünün kopyalan olan Kişilerin adları ve bulundukları yerlerle ilgili bilgi var. Sırası geldikçe açıklayacağım.”

1489481933_2e54eac687c0012f14c3f9a9bd7e2c3fde981d65.png

Doktor Mevlüt Gül Toran’ a, “Michelangelo Hıristiyandı.
Örneğin Hazreti Musa ve Davut’un heykellerini yapmıştı. Sizse Müslümansınız nasıloluyor bu?” diye sorduğumuzda şu cevabı alıyoruz: “Müslümanım, hem de iyi bir Müslümanım. Hem Mikelanj da Müslümandı. İsa da, Musa da, Davut da Müslümandı.

“Peki, heykel filan yapıyor musunuz?” sorumuza da, “İyi şiir yazarım. Resim yaparım. Küçükken, öğrenciyken de el işi dersinde çok iyi şeyler yapardım. Biliyorsunuz onun da böyle dört yeteneği vardı” karşılığı veriyor. (20 Kasım 1988, Hürriyet)

Kanun sanatçısı, birdenbire İbranice konuşmaya başladı 

‘İyi saatte olsunlar’ Necati Bey

1961 yılının bir bahar günüydü … Kanun sanatçısı Necati Yıldızdoğan bir konser organizasyonu için İsrail’ deydi. İşlerden fırsat bulduğu bir an Musevi arkadaşı Albert Hata’yla. Yafa kentini dolaşmaya çıkmışlardı. Ağır ağır yol alan taksinin camında etrafı seyreden Yıldızdoğan’ın dilinden birden İbranice sözcükler dökülmeye başladı. Şoföre, “İsliha adoni be vakaşa leat sorpo ani yored po” diyordu. Türkçe anlamı şuydu: “Affedersiniz bayım, ben burada oturuyorum.” Yani inmek istediğini belirtiyordu. O güne değin kimseden İbranice ders almamış, kendi deyimiyle İbranice’nin İ’sini bile öğrenmemişti. Olay bununla bitmiyordu. Necati Yıldız doğan’ın İbranice konuşmaya başladığını duyan arkadaşı AIbert Hara da şaşırmıştı. “Bak” diyordu Yıldızdoğan, “Şu sokağa girelim karşımıza bir işlemeli çeşme gelecek Sokağa girip karşılarında işlemeli çeşmeyi gördüklerinde Albert Hara’run şaşkınlığı daha da artıyordu.

Sanatçının psikolog eşi Ülkü Yıldızdoğan, bunun parapsikolojiyle ilgili olduğunu söylüyor ve bu olayın Necati Yıldızdoğan’ın bundan önce de yaşadığı bir hayatı olduğunu gösterdiğini ileri sürüyor.

(16 Haziran 1989, Hürriyet) Amerikalı Prof. Ian Stevenson’a göre olay gerçek Suat Boğa, bir başkasının ruhuyla yaşıyor 

“Üç kez doğdum”

Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi mezunu peyzaj mimarı Suat Boğa, kendisinin 1966 yılında bir cinayete kurban giden Avni Dağyıkan’ın ruhunu taşıdığını söyledi ve “altı yaşındayken tanımadığım halde Avni’nin halasının arkasından ‘hala, hala!’ diye bağırdım” dedi .

Adanalı Ali Toklar da çifte yaşamda ısrar ediyor

Başım Rayda, Tren Yolda…

22 yaşındaki marangoz Ali Toklar, Yunus Durak olarak yaşadığı yılları anlatırken, ağırbaşlılığı ile dikkati çekiyor.

23 yıl önceki intihar olayını anlatırken şöyle konuşuyor: “Param çalınmıştı. Yollara düştüm bir gece … Saatlerce yürüdüm … Uzaktan tren geliyordu … Başımı raya koydum … Tren hızla gelip geçti … Sadece o tok ve gür sesi hatırlıyorum. ( … ) Ölümü dün gibi yaşıyorum. O intihardan sadece boynumdaki beze kaldı. İntiharımdan sonra sol kulağım sürekli akıyor.”
Ali Toklar, eski benliği Yunus Durak’ın mezarını halen ziyaret edip dualar okuyormuş …

(1 Ağustos 1989, Milliyet) 

Ölüp Yeniden Doğanlar

Bir ihtimal daha var …

Fransa’da halkın yüzde 22'si yeniden doğuma inanıyor. Ülkemizde ise özellikle Adana, Ceyhan, Antakya üçgeninde, “bir ihtimal” daha olduğuna hemen herkes inanıyor. Nokta’nın uzmanlarla birlikte incelediği 11 yeni reenkarnasyon vakasıyla Türkiye’de bulunan reddi Zor ikinci yaşam öykülerinin sayısı 200'e ulaştı. ( … )
(19 Kasım 1989, Nokta, No: 46)

“Kleopatra’nın Ruhu Bedenimde Yaşıyor!”

Ruhların bedenin ölümünden sonra başka bir bedenle tekrar dünyaya geleceğine inanan Reenkarnasyonculardan biri de herkesin üniversiteli dönsöz diye tanıdığı Dansöz Melike. Bakın ne diyor üniversiteli Melike: “Hepimiz geçmişte bu dünyaya gelmiş iyi veya kötü yaşamış sonunda da ölmüş başka başka insanların ruhunu taşıyoruz bedenlerimizde. Ortaçağ’ da yaşar1ış eli mızraklı, ağzı salyalı bir zorba bugünkü yaşamında nazik bir hanımefendi ola” bilir. Belki de İranlı bir molla … “

(24 Haziran 1990, Bugün)

Rus Çarıydım

Özer Çiller, ilk hayatını açıkladı: Rus çarıydım Başbakanlık konutunda gazetecilere önceki gün “Allah’la görüşüyorum” açıklamasını yapan Başbakan Tansu Çiller in eşi Özer Çiller’in, öldükten sonra yeniden doğuma (reenkarnasyon) inanan bir kişi olduğu ortaya çıktı. Yakın çevresine, “İlk hayatımda bir Rus çanydım” açıklaması yapan Özer Bey’in. bu konu açıldığında şu açıklamayı yaptığı öğrenildi: “Ben bundan bir önceki hayatımda steplerde yaşadığıma eminim. Daha önceki hayatımda bir Rus Çarı’ydıın. Ama öyle önemlilerden değiL. Daha az tanınmış bir Rus çarıydım. Çok şaşaalı bir yaşantı içindeydim. Rusya’yı hiç görmedim ama, oradaki her şey bana o kadar yakın ve doğal geliyor ki … “

(13 Ocak 1995, Hürriyet)

Ünlü lezbiyen geçmiş hayatlarını öğrendi.

Güner Kuban: “Chopin sevgilimdi”

Yüzyılın en önemli 15 astrologundan biri sayılan parapsikolog/ astrolog Iris Saltzman’la Aktüel için Miami’ de görüşen Güner Kuban, onun sayesinde “geçmiş yaşam”larını öğrendi. Kuban için en büyük sürpriz, 150 yıl önce ünlü Fransız yazar George Sand kimliğiyle doğduğunu ve böylece devrin en ünlü piyanisti Frederick Chopin’le müthiş bir aşk yaşadığını öğrenmek oldu:
(13 Mayıs 1993, Aktüel, No: 97) 

Avusturyalı yönetmen Türk olmaya özendi.

TRT ile Avusturya Televizyon Kuruluşu ORF’nin, ortak yapım olarak hazırladıkları Kanuni Sultan Süleyman belgeseli tamamlandı. Belgeselin yönetmeni Avusturyalı tarihçi, senarist, yazar Erich Feigl, Türklere olan yakınlığı ve sevgisinin bundan önceki yaşamında “Türk” olmasından kaynaklandığını belirterek, “Ne Mutlu Türküm Diyene” dedi.
(19 Ocak  1995, Cumhuriyet)

Yeniden doğan Türk

Alman Bild gazetesi, Antakyalı Cem il Hayık’ı reenkarnasyonun en güçlü kanıtı olarak gösterdi. Toplam 1500 iddianın incelendiği haberde, 1935 yılında cezaevinden kaçarı Hayık’ın intihar ettiği ve üç gün sonra aynı yörede dünyaya gelen bir çocuğun iki yaşından itibaren hep Hayık hakkında konuştuğu ve kafasında kurşun içiyle doğduğu belirtiliyor.
(16 Aralık 1998, Radikal)

İngilizler’i ayağa kaldıran sözler

The Times gazetesi, İngiliz Milli Takım antrenörü Glenn HoddIe’ın, “Özürlüler, önceki hayatlarındaki suçlarından dolayı sakat doğmuş olabilirler” sözlerini yayınlayınca kıyamet koptu. HoddIe, gazeteye, “Tanrı size ve bana iki el, iki ayak ve yarım bir beyin vermiş. Bazı insanlar bir nedenden ötürü böyle doğmamış. Kader daha önceki hayattan çiziliyor. Ne ekersen onu biçersin. Hayatınızda başınıza gelenlere bakıp ‘Neden’ diye kendinize sormalısınız’ dedi.

Bu sözlerin gazetede yayınlanması üzerine, başta İngiliz özürlüleri olmaküzere, politikacılar Ve milli futbol takımının sponsarIarı ayağa kalktı. Tepkiler üzerine İngiltere Futbol Federasyonu HoddIe’ dan açıklama istedi. Gazeteyi, sözlerini saptırmakla suçlayan HoddIe ise Times’ı mahkemeye vereceğini söyledi.
(2 Şubat 1999, Hürriyet) 

Teknik Direktör Hoddle kovuldu

İki gündür durum değerlendirmesi yapan İngiltere Futbol Federasyonu, politikacılar ve özürlü çevrelerden gelen baskıyla Hoddle’ı kovmak zorunda kaldı.
(3 Şubat 1999, Hürriyet) 

Nemrut Soyuluyor mu?

UNESCO tarafından 1987 yılında Dünya Kültür Mirası ilan edilen Nemrut Dağı’ndaki anıt eserlerle ilgili Hollandalı Maurice Crijins ve eşi Olga Boon Crijins koordinatörlüğün de gerçekleştirilen “Reenkarnasyon Projesi”nin soygun amaçlı olduğu öne sürüldü. Amsterdam Üniversitesi’nin adı kullanılarak Kültür Bakanlığı’ndan alınan izinle 2003 yılında yapılan restorasyon çalışmasında SİT alanının tahrip edildiğini ve asıl amacın anıtın altındaki 2 bin yıllık mezarın açılarak soyulması olduğunu öne süren Adıyaman eski İl Turizm Müdürü Mahmut Arslan, Kültür Bakanı Erkan Mumcu’ dan bu soygun girişimine izin verilmemesini istedi.
Bakan Mumcu’ya bu konuda bir mektup yazan, Uluslararası Nemrut Vakfı kurucularından, emekli öğretmen ve turist rehberi Mahmut Arslan, “Bu sahtekarların arkeolojik alanlardan uzaklaştırılması tarihi bir görevdir. Kurdukları aile vakfı aracılığıyla sizinle fotoğraf çektirip bunu internet sitesinde yayımlayan reenkarnasyoncular, Nemrut’u tahrip etmiştir ve şu günlerde yeni bir çalışma izni alma peşindedir. Dünyanın hiçbir yerinde reenkarnasyon sahtekarlığı ile arkeolojik, bilimsel projeler üretilmemiştir” dedi.


Maurice Crijins ile eşi Olga Boon Crijins’in “Biz Kornma gene döneminde Nemrut’ta yaşadık ve o dönemde mimardık, bu anıtları da biz yaptık” dediklerini ve pek çok insanı buna inandırdıklarını belirten Arslan, SİT alanında 2003 yılında yapıları çalışma sırasında tüm heykcl ve anıtların yerinden oynatıldığını, alana iş makinelerinin girdiğini, tüm bu çalışmaların bilimsellikle hiçbir ilgisinin olmadığını anlattı.

Bu konuyu yazdır

  6. HİS GERÇEĞİ
Yazar: EvrimBilge - 30-08-2017, Saat: 21:27 - Forum: 6.HİS - Yorum Yok

5 yıl süren terapi seansları sırasında incelenen beyin taramaları “6.his“in gizemini ve   fizyolojik seviyede iki insanın birbiri ile nasıl etkileşim halinde olduklarını açığa çıkardı.Sidney’de yapılan çalışma, iki kişinin birbiri ile fiziksel kontakta olmadan sinir sistemlerinin nasıl birbiri ile aynı doğrultuya gelebileceğini, uyum sağlayabileceğini ortaya koyuyor.

Sidney Teknoloji Üniversitesi Nörofizyoterapi bölümününden araştırmanın başı Trisha Stratford, bu araştırmanın insanların etkileşime girdiklerinde, çiftlerin birbirine aşık olması da dahil, ne olduğunu derinine anlamayı sağlayabileceğini belirtmekte. Startford’un ana bilim dalı,  nörobilim ve fizyoterapi dalında da mastır derecesine sahip. Bu araştıma ayrıca, potansiyel bir eş ile  nasıl en iyi şekilde iletişim kurulabileceğini ya da onu “tavlayacağını“nı da açıklayabiliyor.

129039597.jpg

Bu araştırmada Stratford, 30 gönüllü ile çalıştı ve kişisel terapi boyunca terapisti ile “bir“lik – bir  olma ya da aynı doğrutuya gelme an’ını belirlemede elektrokariyografi ve deri iletkenliğinin rezistanını ölçmek için parmağa bağlanan bir monitör kullandı. Yaşları  21- 65 arası olan gönüllüler,  180 saatten fazla bir seans periyodu içinde 6 terapist tarafından incelendiler.

Harvard Tıp Okulu’nda pisikiyatrist Carl Marci, 3 yıl önce yaptığı çalışmasında, iki insan arasında bir bağlantının ya da “fizyolojik uyum“un kurulduğunu ancak yine de daha fazla kanıta ihtiyaç olduğunu belirtmişti. Stratford: “İlginç olanı, benim de Marci gibi doktora çalışmasında aynı şeyi incelememdi. Marci’nin araştırmasını tekrarladım ama  ben, iki insanın “bir” olması noktası üzerinde durdum ve onların beyinlerinde neler olduğunu inceledim… Çok heyecanlıydı. Bu birolma an’ımızda  ya da değişen durumda, en heyecan verici olanı, beynin parietal lob denilen kısmının aksiyona geçerek ateşlenmesiydi. Bu olduğunda birbirimizin beyinlerini ve bedenlerini derin bir seviyede — 6.his — OKUyabiliyorduk..” Stratford’ın  bu araştırması yayınlanmıştır ve yayının uluslararası diğer 3 dergide de yayınlanmasını beklemektedir.

Üniversite’nin tıp ve moleküler biyobilim departmanında kıdemli eğitmen olan Sara Lal, bu konudaki sonuca katıldığını dile getirip, şunları belirtiyor; “terapist ve gönüllü arasındaki yüz yüze olan görsel ve işitsel iletişim, onların otomatik sinir sistemlerinin hizalanması, aynı noktaya gelmesi ile sonuçlanmıştır. Ekrandaki  işaretlerin birbirbirleri ile aynı noktaya geldiğini görmek  gerçekten de ürkütücü… Başarılı  bir terapi için fizyolojik bir hizalanmanın, uyumun gerekliliğini şimdi biliyoruz.”

Araştırma, konsülte yapılırken, hastanın beden dilinde ve gözlerindeki fokuslarda-odaklarda değişimler olmuştur. Daha sonra hastalar, çevrelerine karşı ilgisiz olduklarını ve seansların sonunca düşük endişe seviyesi ve düşük kalp hızına sahip olduklarını ortaya çıkmıştır.  Onlar bunlardan yararlandıkalarını da dile getirdiler. Stratford bu çalışmanın doktor ve hastası , öğretmen ve öğrenci arasında da uygulanabilceğini söyledi.

Gestalt Avusturalya ve Yeni Zelanda’nın başkanı ve bu araştırmada doktora danışmanlığı yapan  fiyoterapist Alan Meara şunu dile getirmekte: “6. His sihirli bir şey değil. İnsan beyni bu iş için donatılmış durumda. Bu araştırma, normalde yapılan genel bir sohbete göre aslında insanları daha derin bir boyutta anlayabilme kapasitesine sahip olduğumuzu göstermekte.”

Çeviri : AylinER

Bu konuyu yazdır

  Kozmik Enerjiyle Şifa Bulun!
Yazar: Magnetho - 30-08-2017, Saat: 21:05 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

Şifa, esasında kozmik frekanslar aracılığı ile yapılır. Bu frekanslar göze çarpmayan enerjilerin, “ruhumuzun maddesinin” dünyasına aittirler. Bu nedenle altbilincimiz tarafından kolayca tanınırlar ve vücudumuzun her bölgesi ile kolayca etkileşirler, böylece hastalığı iyileştirirler.

Hastalığın tedavisinin teknik mekanizması oldukça basittir. Vücudun her organının ya da dokusunun, frekansların gözle görülmeyen seviyelerinde (kendi ölçeklerinde) kendi diyapozonları (ahenkleri) bulunur. Bir hastalık ortaya çıktığında doğal denge (frekansların doğal ölçekleri) değişir. Şifacı mevcut olan çeşitli frekanslardan hasta organın dalga özelliğine en yakın olan frekansı seçer ve o organa şifa verir. Aynı zamanda organizmanın bütünü için genel bir terapötik etki sağlanmış olur.

Modern tıbbın çözemediği durumlarda, Kozmik Enerji modern tıbbın geldiği noktadan da destek alarak ve onu reddetmeden, beden, ruh ve zihin üzerinde iyileştirmeler yapar. Bu nedenle bu yaklaşım Rusya’da Tamamlayıcı Enerji Tıbbı yöntemi olarak isimlendirilmiştir.
Modern tıp hastalıkların fizik bedene inmiş şekliyle ilgilenir, bizleri hastalıkların belirtileri ve ilerleme süreçleriyle ilgili değerli bilgilerle donatır. Ancak modern tıp, çeşitli ilaçlarla veya ameliyatlar ile hastalıkların bedendeki belirtilerini ortadan kaldırmaya çalışır. Bu süreç her ne kadar hastanın acılarını hafifletip bu sayede yaşam kalitesini yükseltse de, hastalığın ana nedenini tedavi etmez.

Bütünsel yaklaşımı benimsemiş olan Kozmik enerji tıppı ise hastalıkların bedende değil, zihinde başlayıp bedeni hastalandırdığına inanır. Dolayısıyla sadece bedendeki semptomların iyileştirilmesi yeterli olmayacağı için zihinsel ve ruhsal bir enerji terapisiyle hastayı tamamen iyileştirmeyi hedefler.İçerden dışardan ve genetic düzeyden bu yaşama aktarılmış uyumsuz enerjiler temizlendiğinde ruh ve beden hızla kendi kendini tedavi eder. Hastalık aslında iyileşmeye giden yoldur yaşam ile uyumsuzluktur. Uyum sağlandığında bütünsel şifa gerçekleşir.

dh8.jpg

Kozmik Enerji Hangi Hastalıkların Tedavisinde Yardımcı Olarak Kullanılır?

Kozmik Enerji kanalları, kişilerin yaşam alanlarında uyumsuz oldukları her enerji ile uyumlu hale gelmelerini sağlayarak şifalandırır.

En basit grip gibi hastalıklardan en ağır depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklara, çözümü olmadığı söylenen kanser, migren gibi birçok hastalığın tedavisinde yardımcı olarak kullanılır. Kozmik Enerji ile bağışıklık sistemi, kas-sinir sistemi, kan sistemi, üriner ve üro-genital sistem, kemik sistemi hastalıkları, psikolojik rahatsızlıklar, felç-inme, depresyon, migren, mide problemleri, romatizma, osteoporoz, fıtık, tansiyon, şeker, çeşitli organ sorunları, tiroid problemleri, metabolizma düzensizlikleri, cilt problemleri ve alerjiler iyileşmesinde destek olunur.

Ayrıca özel çalışma yöntemleriyle, kilo dengeleme, büyüme bozukluğu, zihinsel gelişim bozukluğu gibi sorunlarda da kozmik enerji şifası  uygulaması kullanılır.

Kozmik Enerji bireylere sadece şifa vermekle kalmaz, aynı zamanda her insanın enerji bedeninde bulunan negatif etkileri de temizler. Kişinin hayatında olumsuzluk yaratan nazar, magic, lanet, beddua gibi enerjileri ve düşük titreşimli enerjisel varlıkları ortadan kaldırır. Seans alan kişi yaşamının her alanında büyük değişim ve dönüşüm yaşar. Seans sayısı arttıkça kişinin titreşimi artar. Titreşim yükseldikçe çekim yasası devreye girer yüksek frekanslı enerjileri alanına çekmeye başlar. Seans alan kişiler Kozmik Enerji ile karmasını, çakralarındaki deformasyonu, eril ve dişil enerjisini dengeler ve şifalandırır. Kozmik Enerji bireyleri korur, onların manyetik alanlarını güçlendirir, enerji akışlarını sağlar, pozitif enerji ile yükler, bloke olmuş enerji yollarını açar, bolluk, bereket, sağlık ve sevgi getirir.

Kozmik Enerji Terapisinin Faydalı Olduğu Hastalıklar ve Durumlar: 

• Migren, başağrıları

• Göz hastalıkları, kulak hastalıkları

• Cilt hastalıkları

• Tiroid bezi ile ilgili hastalıklar

• Damar hastalıkları

• Solunum yolu-akciğer hastalıkları, alerjik hastalıklar

• Kan hastalıkları

• Karaciğer ve safra kesesi hastalıkları, safra kesesi taşları

• Mide-barsak hastalıkları

• Kemik-eklem hastalıkları, kırıklar, osteoporoz, artrit gibi hastalıklar

• Sinir hastalıkları, depresyon, panik atak gibi hastalıklar

• Uyku bozuklukları

• Alkol-sigara-ilaç bağımlılığı

• Böbrek hastalıkları, böbrek taşları

• Diyabet, hipertansiyon

• Meme hastalıkları

• Üreme organları ile ilgili hastalıklar, kısırlık, kadınlarda miyomlar, kistler, erkeklerde prostat hastalıkları

Kozmik enerji terapisinde hangi yaş grubu olursa olsun, hangi hastalık olursa olsun, zihinsel ve bedensel durumu ne olursa olsun bu terapiyi almak isteyen herkesle çalışılabilir. Bebek ve çocuk yaş grubunda anneleri de birlikte terapiye alarak çalışılabilir.

Seans sırasında terapist  kişinin aurasını açar ve 1. 2. 3. 4. 5. çakralarını enerjetik olarak temizleyip çakraları pozitif enerjilerle doldurur. Sonra organların enerji alanına ve auraya enerji verilir. Seans sırasında kişi fiziksel bedeninde istemsiz birtakım hareketler yapabilir. Isı artışı hissedebilir. Terleyebilir. Bazı duygulanımlar hissedebilir. Ağlayabilir, gülebilir, öksürebilir, hıçkırabilir. Gözleri kapalı iken birtakım vizyonlar, resimler, insan siluetleri, renkler, ışık parıltıları görebilir. Hoşluk ve rahatlık hissi duyabilir. Vücudunun değişik bölgelerinde ağrılar hissedebilir. Tüm bunlar bedendeki enerji blokajlarının çözülmesi ve bedenin kozmik enerjilerle rezonansa girmesi ile ilgilidir. Seans sırasında yaşanabilecek olan tüm bu hisler, fiziksel hareketler enerji dengesine bağlı olarak kişiden kişiye farklılık gösterir. Bazen birkaç seans boyunca kişi herhangi bir şey hissetmeyebilir. Ancak daha sonra birtakım şeyler hissedebilir. Seans sayısı optimum 12 olmakla birlikte kişinin rahatsızlık durumuna göre değişebilir. Bazen 6-7 seans yeterli olabilirken bazen de 12 seanslık bir terapiden sonra ara verip tekrar 12 seanslık bir terapi almak gerekebilir. Seanstan sonra mümkünse kişinin duş alıp giysilerini değiştirmesi önerilir. Duş almak mümkün olamıyorsa sadece giysilerini değiştirmesi de yeterli olabilir. Kişinin başvuru nedeni ne olursa olsun bütüncül yaklaşımla terapi yapılır. Bu terapi yönteminde kişinin sadece hasta olan organına ya da rahatsızlığına yönelik değil de tüm beden, zihin ve ruh birlikte ele alınarak değerlendirilir. Kozmik enerji terapisi seanslarından sonra kişi kendisini pozitif, mutlu hissetmeye başlar. Hastalıklar ve negatif enerjiler çözülmeye başlar. Hatta kişinin gelecekte karşılaşabileceği hastalıklar bile bu terapi yöntemi ile şimdiden çözülür.

Bu konuyu yazdır

  6.HİS GENİ BULUNDU!
Yazar: Magnetho - 30-08-2017, Saat: 20:57 - Forum: 6.HİS - Yorum Yok

ABD’de bilim insanlarına göre, 5 duyunun ötesindeki her türlü algıyı belitmek için kullanılan 6. his, aslında bir genin kontrolünde.

Altıncı his geni bulundu. Parapsikologların 5 duyunun ötesindeki her türlü algıyı belirtmek üzere kullandıkları altıncı hissin, bilim dünyasının bir süredir bildiği "pıezo2" isimli gene bağlı olduğu ortaya çıktı.

Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü'nde gerçekleştirilen deneyde bu geni mutasyona uğramış 2 katılımcıyı inceleyen bilim insanları, bu kişilerin mekansal farkındalıklarının düşük olduğunu keşfetti. 

Gözleri bağlanan iki katılımcı, çeşitli nesnelerin bulunduğu bir ortamda yürümekte güçlük çekti, bu nesnelerin yerini belirleyemedi. 

Dahası çekilen beyin tomografisi, deneklerden birinin eline sürtülen metal nesneyi hiç hissetmediğini ortaya koydu. 

mind-4.jpg

ARAŞTIRMA, DUYU ORGANLARI HASAR GÖRMÜŞ KİŞİLER İÇİN UMUT OLABİLİR

Bu gene sahip diğer katılımcılara uygulanan benzer deneylerdeyse herhangi bir anormallik görülmedi. 

Uzmanlar altıncı his geni mutasyona uğrayan kişilerin, bu eksikliği görme duyusuyla giderdiğine dikakt çekti. 

Genin baskın olduğu kişilerde ise altıncı hissin gelişmiş olduğu ifade edildi. 

Araştırmanın gelecekte, duyu organları hasar görmüş kişilere yardımcı olması umuluyor.

Bu konuyu yazdır

  Hayatınıza şans, bolluk ve güzellik çekmek için 6 mucize iksir
Yazar: Magnetho - 30-08-2017, Saat: 19:11 - Forum: İKSİR - Yorum Yok

İksirler bitkilerin ruhsal enerjilerinden faydalanmak için hazırlanan özel karışımlardır. Bitkilerden elde edilen bu özel formülleri simyacılar; şans, güzellik,  aşk , huzur, sakinlik, iş yerinin bereketini artırmak  ve  olumsuz enerjilerden arınmak, kurtulmak  gibi pek çok amaç için kullanmıştır.

İşte size fiziksel ve ruhsal yaşantınız için şifa kaynağı olabilecek, uygulaması kolay ve pratik iksirler…

gercek-bir-iksirlavanta-yagi-4.jpg

1. Şans ve Güzellik İksiri
Gerekli malzeme: Minik cam bir şişe, yedi damla sandal ağacı, yedi damla gül yağı, 5 damla lavanta yağı, 3 damla tuzlu su.

Tarifi: Öncelikle her iksirde olması gerektiği gibi niyetinizi oluşturun. Sonrasında yağları sabah güneş doğmadan hemen önce şişenizin içerisine koyup iyice karıştırın. Şişenin ağzını iyice kapatıp ayak basılmayacak bir toprağa gömün. Ertesi gün şişeyi topraktan çıkarıp kıyafetinizin astarına, çantanıza, ayakkabınıza veya toka gibi aksesuarlarınıza 3 – 4 damla kadar sürün.  Şans ve güzellik enerjilerini çekecektir.

2. Ev veya İşyeri için Bereket/Şans İksiri
Gerekli malzeme: Beş damla yasemin yağı, beş damla menekşe yağı, 10 damla lavanta yağı, ametist taşı.

Tarifi: Yağları iyice karıştırın ve daha sonra büyükçe bir ametist taşı üzerine dökün. Taştan damlayan yağları toplayarak evinizin veya işyerinizin çeşitli yerlerine serpiştirin. Hem negatif enerjiyi uzak tutacak, hem de pozitif enerjiler getirecektir.

3. Olumsuz Düşünce ve Enerjilere Karşı İksir
Gerekli Malzeme: 1 tutam fesleğen kurusu, küçük bir kurşun levha, 2 tutam civan perçemi, 2 tutam sedef otu, 2 tutam biberiye, 1 tutam tuz.

Tarifi: Bitkileri bir kap içerisinde iyice kaynatın. Kurşun dökme ritüelinde olduğu gibi levhayı eritip kaynayan bitkilerin olduğu kabın içerisine dökün. Su ılımaya başlayınca bu sudan bir miktar 7 çakra bölgesine sürün. Arta kalan suyu ise evinizin dış kapısından dışarı doğru dökün.

4. Ev için Pozitif Enerji İksiri:
Gerekli Malzeme: 1 adet sprey şişesi, 1 litre deniz suyu veya kaya tuzu karıştırılmış su, 7 damla portakal yağı.

Tarifi: Püskürtme olarak kullanacağınız bir sprey şişesine deniz suyu veya kaya tuzu karıştırılmış suyu koyun ve 7 damla portakal yağını da ilave edin. Şişenin ağzı açık kalacak şekilde, ayın yükselişte olduğu bir gece dışarıya bırakın. Ay ışığında şarj olan iksiri, evin odalarına,  giriş kapısına ve özellikle kapı eşiklerine  püskürtün. Ancak iksir diğer yeni ay zamanına kadar kullanılabilir. Her yeni ay yükselişinde tekrarlanması gerekmektedir.

5. Huzur ve Sakinlik İçin İksir
Gerekli malzeme: 1 adet mantar kapaklı yağ şişesi, 10 miligram limon yağı, 10 miligram lavanta yağı, 10 miligram biberiye yağı, 15 miligram kırmızı gül yaprağı.

Tarifi: Yağları karıştırıp şişe içerisine boşaltın. Sonrasında gül yapraklarını ilave edin. İyice karıştırdıktan sonra 3 gün süreyle açmamak üzere şişenin ağzını kapatın. Dördüncü gün elde edilen karışımı sağ ve sol omuz başlarınıza sürün. Mutluluk ve sakinlik enerjisi verecektir. Karışımı odanızda birkaç yere de sürebilirsiniz.

6. Önsezi ve Rüyalar için İksir
Gerekli Malzeme: Bir miktar defne yaprağı, 2 avuç büyüklüğünde pamuk, 11 adet karanfil, 1 adet melek otu  kökü, 6 damla misk yağı.

Tarifi: Defneyaprağını yakarak odanızı tütsüleyin. Duman neredeyse hiç çıkmayacaktır ama siz tütsülemeye devam edin. Daha sonra pamuğun arasına karanfil ve melekotu kökünü koyup pamuğu kapatın. Son olarak pamuğun üzerine 6 damla misk yağı damlatıp pamuğu bir bezle iyice sarın. Hazırlanan karışım gece yatarken yastık altına koyulduğu takdirde, rüyalardaki bilinç artacak, önsezi gelişecektir.

Kaynak: Mehmet Çobanoğlu – Spiritüel Mucizeler Kitabı

Bu konuyu yazdır

  Melekler Ve Kader
Yazar: Magnetho - 30-08-2017, Saat: 17:52 - Forum: Melek Enerjileri - Yorum Yok

Sevgili Dostlarımız, sizleri çok seviyoruz.

Bugün sizlerle “Kader” kavramı üzerinde konuşmak istiyoruz. Bu, sizin dünyanızda çok yanlış anlaşılmış bir kavramdır. Kaderinizde hiçbir şey yapma zorunluluğu yoktur. Özgürsünüz ve her anınızı siz yaratıyorsunuz.

Onun yerine, siz bu yaşamınıza bizim “seyahat planları” diyebileceğimiz planlarla geldiniz. Orada karşılaşmak istediğiniz belli kişiler, öğrenmek istediğiniz dersler, katkıda bulunmak istediğiniz şeyler bulunuyor. Bunlar büyük ihtimalle olacaktır. Ancak, her seyahatte olduğu gibi, yoldayken planlarınızı değiştirme özgürlüğüne sahipsiniz. Zamanın herhangi bir anında bilinçli ve bilinçsiz titreşiminize bağlı olarak gerçekliğinizi değiştirmeye başlayabilirsiniz.

angel-clouds-statue-sparkle-light_credit...rstock.jpg

Örneğin diyelim ki, bir yolculuğa çıkacaksınız. Hangi yoldan gideceğinizi bilebilirsiniz. Hatta yolda bir dostunuzla buluşmayı da planlamış olabilirsiniz. Arabanıza bindiniz. Seçtiğiniz yolun kapatılmış olduğunu fark edebilirsiniz, ya da manzarası çok güzel bir başka yol olduğunu duyabilir ve güzergâhı değiştirebilirsiniz. Acıkacağınızı düşündüğünüz saatte acıkmazsınız, böylece öğle yemeği için düşünmüş olduğunuz yerde durmazsınız. Arkadaşınız sizinle buluşamadığı için vaktiniz vardır, böylece başka yerlere uğramaya karar verirsiniz. Hala hedefiniz aynıdır, ama yol boyunca gerçekliğinizi değiştirdiniz.

İşte hayatınız da böyledir. Sizin “kader” dediğiniz şey, bu yaşamda belli bir gerçekliği deneyimlemeye ruhun kararlı olmasıdır, aynı tam planladığınız zamanda durup öğlen yemeğinizi yeme kararınız gibi. Gerçekte, “kaderinizi” her bilinçli düşünce ve bilinçli duyguyla değiştirebilirsiniz.

Örneğin, pek para kazanamıyorsanız, “herhalde benim kaderim yoksul olmak” diyebilirsiniz. Gerçekte neyin önemli ve değerli olduğunu öğrenmek için yoksulluğu seçmiş olabilirsiniz, bunu başardığınızda, büyük bir zenginlik (maddi rahatlık ve manevi zenginlik) yaratabilirsiniz. Yani, gerçekliğinizi değiştirmek için, “Tamam, ben bundan ne öğreniyorum? Lütfen öğrenmeme izin ver! Bundan çok daha kolay bir gerçeklik yaratmayı kalpten istiyorum!” dersiniz. Sahip olduğunuz her şey için minnet dolu düşünceler düşünürsünüz, bollukla ilgili düşünceler düşünürsünüz. Aniden, hayatınızda gerçekten değerli olan şeylere değer vermeyi öğrenirsiniz. Güçlü bir yaratıcı olmayı öğrenmişsinizdir. Gerçekliğinizi değiştirirsiniz. Hayatınız değişmeye başlar.

Sevgililer, taşa yazılmış tek bir “kaderiniz” ya da daha doğrusu tek bir “varış noktanız” var. Ve bu da, kaç yaşam alırsa alsın, tüm Sevginin kaynağıyla yeniden birleşmek ve en nihayetinde aynı ve bir olduğunuzu bilmektir.

Sizleri çok seviyoruz.

Kaynak-Moralev

Bu konuyu yazdır

  9 Nefes Tekniği Tibet Pranayama'nın Olağanüstü Faydaları
Yazar: Magnetho - 30-08-2017, Saat: 17:49 - Forum: SAĞLIK - Yorum Yok

9 Nefes Tekniği olarak da bilinen, kadim nefes uygulaması Tibet Pranayama duru bir zihne sahip olmanıza yardımcı oluyor. Tibetli Meditasyon Ustası Lama Yeshe diyor ki; “Eğer dikkat ederseniz,  zihinsel ve duygusal olarak rahatsız olan insanların -depresyon gibi- nefes alış verişlerinin normal insanlardan farklı olduğunu görürsünüz. Bu da gösteriyor ki nefes enerjisinin sinir sisteminin içindeki hareket şekli zihinle çok yakından bağlantılıdır. Kendi deneyimlerinizden bilirsiniz ki; öfkeliyken normal nefes almazsınız. Bazen öfke sizin fiziksel olarak hastalanmanıza bile neden olur.”

Tibetli Yogiler, “Bir burun deliğinin tıkanması beynin o tarafındaki fonksiyonel bozukluğa bağlıdır ve 9 nefes tekniğinden sonra burun deliklerinizdeki blokajlar açılır, beynin iki yarı küresi yeniden dengelenerek tam fonksiyonel hale gelir. Bu teknik sizin fiziksel sağlığınızın düzelmesine, sinirsel rahatsızlıklarınızın iyileşmesine ve uzun, sağlıklı bir ömür sürmenize yardımcı olur.” diyor.

Lama Yeshe ise sözlerine şöyle devam ediyor; “Günde kaç kez nefes alıp verdiğinizi bilimsel olarak ölçebilirsiniz. Budizm de bunu ölçmektedir. Eğer her gün yavaş nefes alıp verme konusunda kendinizi eğitirseniz ömrünüzü uzatabilirsiniz. Eğer hava sinir sisteminize dengesiz bir şekilde girerse bu zihin yapınızın bozulmasına neden olur. Yavaş, sabit, doğal ve tam nefes alıp vermelisiniz.”

Fiziksel ve zihinsel olarak sağlıklı olmak bu nefes tekniğinin önemli etkileri arasında yer almakla birlikte Mahayana Budizm’in odak noktası bu değildir. Mahayana Budizm’e göre; zihin bir kez sakin ve odaklı olduğunda kendi doğanıza derinden nüfuz edebilir,  sizi zihinsel ve duygusal işlevsizlikten özgürleştiren aydınlanmış doğanızla tam bir bağlantıya geçebilir, sizin ve bütünün en yüksek hayrına büyük bir sevgi ve sezgisel zekanın farkındalığına erişebilirsiniz.

9 Nefes Tekniği ya da Tibet Pranayama’sının olağanüstü faydalarından bir diğeri de prana, chi ya da diğer adıyla yaşam gücü enerjisi harekete geçirmesidir. Kendinizi tükenmiş hissettiğiniz zamanlarda bu tekniği uygulayın, etkisini hemen göreceksiniz.

IMG26a.jpg

1.Öncelikle en rahat ettiğiniz meditasyon pozunu bulun. Aşağıdaki resimlerden faydalanabilirsiniz. Sizin için en doğru ve rahat oturuşu bulmak için kendinize zaman tanıyın. Burada en önemli koşul, omurganızın dik olmasıdır. Ama herhangi bir ağrı veya rahatsızlık da hissetmemelisiniz.

2. Bir kaç kez yavaş yavaş nefes alın; nefesiniz düzene girdiğinde nefes alırken sanki başınızın üstünden yukarı doğru çekiliyormuş gibi olursunuz, nefesi verirken de omuzlarınız, yüzünüz ve elleriniz gevşer. Ancak omurganız her durumda dik olmalı ve hizanızı korumalısınız.

3. Şimdi kendinizi içi boş bir balon olarak imgeleyin. Yüzeyi parlak ve canlı, içi ise tamamen boş bir balon. İmgeleminiz güçlü bir şekilde oluşana kadar bir kaç dakika devam edin.

4. Apış aranızdan (kök çakra) başınızın tepesine (taç çakra) doğru 1 cm kalınlığında bir “merkezi kanal” imgeleyin. Şimdi bu merkezi kanalın iki tarafında birer kanal daha imgeleyin ve bu kanallar burun deliklerinden üçüncü göze (iki kaş ortası) doğru çıksın, sonra da merkezi kanalın her iki yanından tam göbek deliğinin altına insin. Üç kanal da tesisat boruları gibi boş olsun. Bu imgelemin iyice yerleşmesi için kendinize zaman verin. Bu aşamada alttaki çizimden faydalanabilirsiniz. Zamanla bu imgelemi yapmak kolaylaşacaktır.

meditasyon_pozlari2.jpg

5. Hazır olduğunuzda sol burun deliğinizi baş parmağınızla hafifçe kapatın. Derin, uzun bir nefesi sağ burun deliğinizden alırken evrensel beyaz şifa ışığının sağ kanaldan göbeğinize doğru aktığını hissedin.

6. Şimdi nefesinizi merkezi kanalın içinde göbek deliğinin hemen altında bir süre tutun ve sağ burun deliğinizi kapatın. Sol burun deliğinizi açıp nefesinizi sol kanalın içinden göbeğinize doğru verin.  Bütün negatifliği, hastalığı ve blokajları simgeleyen koyu bir dumanın sol burun deliğinden dışarı çıktığını imgeleyin.

Özetlemek gerekirse; nefesi beyaz ışık halinde sağdan alıp sağ kanalda bir süre karın bölgenizde tutuyorsunuz. Sonra tuttuğunuz nefesi soldan veriyorsunuz ve aynı anda koyu renkli bir dumanın sol kanaldan dışarı çıktığını imgeliyorsunuz.

7. Bunu iki kez daha tekrarlayın

8. Şimdi bunun tersini 3 kez yapın. Yani nefesi beyaz ışık halinde soldan alıp bir süre sol kanalda karın bölgenizde tutuyorsunuz. Sonra tuttuğunuz nefesi sağdan veriyorsunuz ve aynı anda koyu renkli bir dumanın sağ kanaldan dışarı çıktığını imgeliyorsunuz.

meditasyon_pozlari.jpg

9. Şu ana kadar 9 nefesin 6’sını tamamlamış oldunuz. Son 3 nefeste burun deliklerinizi kapatmak yerine her iki burun deliğinizden uzun, yavaş bir nefes alıp beyaz ışığın kanalları doldurarak karnınıza doğru indiğini ve nefesinizi verirken bütün negatifliği, hastalığı, blokajları simgeleyen koyu renkli dumanı temizlediğini imgeleyin.

Çevirenin notu: Ben bu nefes tekniğini ağaçlarla çevrili, bol oksijenli bir ortamda, kuş sesleri eşliğinde uyguladım. Gerçekten çok kuvvetliydi. Zihnim billur bir su gibi duruydu. Çevremdeki sesler, hafif rüzgar ve doğanın kokuları öylesine yoğundu ki… Huzur… İlahi sevgi… Var olan her şeyle Birlik hali… Bu tekniği açık havada uygulayamıyorsanız bile en azından prana yani hava akışının iyi olduğu, pencereleri açık, sakin, mümkünse doğa seslerinin bir müzik çalardan yayıldığı bir odada yapmanızı ve en az 5 dakika (bu süreyi her gün biraz artırabilirsiniz) bu hal içinde kalmanızı öneririm.

Kaynak: thewayofmeditation.com.au


Kaynak:SENEM YURTTAKALAN

Bu konuyu yazdır

  Durugörü Nedir ? Durugörü Teknikleri
Yazar: LouisJ - 30-08-2017, Saat: 02:59 - Forum: PARAPSİKOLOJİ GENEL - Yorum Yok

Durugörü 

hqdefault.jpg


Durugörü canlı ve cansız nesnelerin ve olayların beş duyunun yardımı olmadan algılanmasına verilen addır. Durugörü ve benzeri durumlar paranormal bir gücün sonucu ortaya çıkmazlar. Sözdebilim ürünü olarak değerlendiren Parapsikoloji içerisinde değerlendirilirler.

Kısaca inanıp inanmamak size kalmış.Durugörü doğuştan sahip olunabildiği gibi bazılarında sonradan geliştirilebilir. Zener kartları ile çalışmak , rüyaları sürekli not almak gibi tekniklerle gelişebilir. Kısaca durugörü canlı ve cansız nesnelerin , olayların , geçmişi ve geleceği görmeye verilen isimdir. Bunların metafizikte ki isimleri ve sınıflarına bir bakalım ;

1- Gizligörü : Gözler kapalıyken çevreyi görebilme.

2- Kritoskopi : Sayda olmayan cisimlerin ardını görebilme.

3- Alteroskopi : Başkalarının bedenindeki iç organlarını ve sorunları görebilme. Auraları görmeye denir.

4- Teleoptik : Kişinin canlıları , nesneleri ve uzak yerleri görebilmesine verilen isimdir. Bu yeteneğin bir çeşidine coğrafi ya da gezici durugörü adı verilir. Gezici durugörü medyumları içinde en ünlüsü olan ABD'li Ingo Sıvaan'ın bu yeteneğini kullanabilmesi için kendisine yerkürenin herhangi bir yerinin enlem ve boylam kordinatlarının kendisine verilmesi yeterliydi. ABD 'nin soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği'ne karşı Swann'ın bu paranormal yeteneğinden yararlanmış olduğu ileri sürülmüştür.

5- Zamansal durugörü - Yeteneğin geçmiş veya gelecekteki olayları algılamaya yönelik olmasıdır.

6- Telepatik durugörü'dür.


Yani metafizikciler ve parapsikologlar durugörüyü başlıca 6 sınıfa ayırır ve incelerler.Durugörü'ye genelde uyku sırasında , trans hallerinde veya hipnoz gibi değişik şuur hallerinde daha sık rastlandığı görülmüştür.


Birde kendim örnek verecek olursam durugörü ile haberci rüya çok karıştırılır. İşlevi aynıdır lakin büyük fark ve ince bir çizgi vardır.


Örnekle gösterecek olursam. Uçağın düşeceğini görüyorsam rüyamda yada trans hallerinde ve bunun gbi durumlarda , sürekli uçak düşüyor dünyada ama daha çok ayrıntı verebiliyorsam görebiliyorsam durugörüye girer. Futbolcuları taşıyan bir uçağın düştüğünü gördüm yada Türkiye'de bir hafta içerisinde uçak düşeceğini gördüm dersem durugörüye girer. Daha çok ayrıntı görmeniz veya farklı şeyler görmeniz kısaca seviyenizi ve yaptığınız şeyi belirler.



Durugörü teknikleri 1


3 farklı renkte kalem alın ve gözlerinizi kapatıp kalemleri karıştırın. Sonra iyice odaklanın ve kalemlerin renklerini algılamaya çalışın. Sakin olun , gevşeyin ve sabırlı olun. Seçim için acele etmeden odaklanın. Seçimlerinizi yaptıktan sonra gözlerinizi açın ve çalışmalarınızı not ederek gelişim sürecinizi inceleyin.



2. Teknik


Meditasyon yapın. İyice gevşeme haline girin sonra bir arkadaşınızı düşünün. Ne yapıyor ? Ne renk ve hangi kıyafetleri giydiğini düşünün. Ona odaklanın onu hissedin. Daha sonra bilgileri onaylamak için onu arayıp sorabilirsiniz. Bu tip çalışmalarda yapacağınız kişiye söylemeden yapın unutmayın onun enerjisi de sizin enerjinizi etkileyebilir.



Not : PARAPSİKOLOJİ MOBİL Uygulamasından Alıntıdır. 

Bu konuyu yazdır

  Başmelek Cebrail’in Saflık ve Uyumun Beyaz Işını
Yazar: Magnetho - 29-08-2017, Saat: 23:44 - Forum: Melek Enerjileri - Yorum Yok

Başmelek Cebrail’in Saflık ve Uyumun Beyaz Işını:

Başmelek Cebrail, Saflık ve Uyumun Beyaz Işını olan Dördüncü Işından hizmet eder. Başmelek Cebrail ışık ile çalışmanıza ve gerçek spiritüel hizmette olmaya daha yakınlaşmanıza yardımcı olur. Cebrail ayrıca iletişim yeteneklerinizi geliştirmenize ve yaşamın tüm alanlarında yeteneklerinizi ifade etmenize ve etrafınızdakilere neşe ve uyumu ifade etmenize yardımcı olur. Spiritüel yolunuzda yardıma ihtiyacınız olduğunda ve yaşamınıza ve ilişkilerinize uyum getirmek için Başmelek Cebrail’i çağırın. Yüksek sesle veya içinizden söyleyin:

“Başmelek Cebrail, spiritüel yolumda yardımına ihtiyacım var, beni olmam gereken yere yönlendir.”

415418.jpg

Alternatif olarak, başınızdan ayaklarınıza kadar sizi çevreleyen ve sizi saflık ve uyum ile dolduran ve etrafınızdakilere neşe ve sevgi ifade etmenizi sağlayan beyaz ışığın parlak saf ışınını gözünüzde canlandırabilirsiniz. Başmelek Cebrail özelikle kendinizden veya etrafınızdakilerden alıyor
olabileceğiniz cesaretsizliği salıvermenize yardımcı olur. Başmelek Cebrail’in sizinle olmasını istemekten çekinmeyin ve size sunulan saflığı

ve uyumu sevgiyle kabul edin....

Bu konuyu yazdır

  Çekim Yasası ve Zihin Gücünüz
Yazar: Magnetho - 29-08-2017, Saat: 23:40 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Fikrimce, zihniniz dünyada sahip olacağınız en muhteşem araç.  Sizden yayılan titreşimler ve içinde bulunduğunuz frekans, realitenizi yaratır. Aynı zamanda zihniniz, beş duyunuz vasıtasıyla keşfettiğiniz, mevcut fiziksel durumunuzun da bir yansımasıdır.

Bu yazıda sizlere, zihninizin çekim yasası üzerindeki gücünden ve onu tıpkı bir Ferrari gibi nasıl kullanabileceğinizden bahsedeceğim.

Zihniniz, sizin bir nevi yayın aracınızdır.

Eğer bu basit bilgiyi iyice kavrar ve sizin için otomatik bir eyleme dönüşünceye kadar sürekli tekrar eder,  uygularsanız, realiteniz de buna uygun olarak değişecektir.

Geniş halk kitleleri bu bilgiyi hayatlarında kullanmaya başladıkça, kolektif realitemiz de bunu yansıtmaya başlayacaktır. Eğer siz bu kadim bilgileri şu an kendi hayatınızda uyguluyorsanız, bu sistemin kusursuz bir şekilde çalıştığını biliyorsunuzdur.  Birçoğumuz buna çekim yasası ya da evrenin kanunu demekteyiz. Bu gerçekten başkalarının, sizin keşfetmenizi istemediği en büyük sırdır. Basitçe söylemek gerekirse, fiziksel gerçeğimizi şekillendiren; düşünceler, olaylar, insanlar, durumlar, zihnimizin duyarlı olduğu en temel düzeyde enerji frekanslarıdır.  Zihnimiz aracılığıyla bunlara tanık olur, beş duyumuzla algılamaya çalışıp, fiziksel deneyimlerden geçeriz.  Evrende algıladığımız, gördüğümüz her şeyin özünde enerji vardır.  Ve hiçbir katılık, sertlik yoktur, var olan her şey farklı enerji çeşitlerinin bir araya gelmesidir.

Zihnimiz aslına bakılırsa, gelişmiş bir radyo işlevi görüyor.  Gözümüzle göremediğimiz bütün frekanslar aslında,  önceden var olmuştur. İstediğiniz, arzuladığınız her şey sizin için şimdi burada ve mevcut bulunmaktadır. Tek eksiğiniz,  şimdiye kadar bu konuda yeterince bilgiye sahip değildiniz ve frekans ayarı değişikliğinin nasıl yapılacağına ilişkin fazla pratiğinizin olmamasıdır.  İstediklerimizi görünür kılmak için frekansları değiştirmek aslında bize bağlı olan basit bir işlemdir.

Zihnimiz sürekli, aklımızdan geçen düşüncelere ve içinde bulunduğumuz duygulara göre farklı titreşimler yayınlar veya bunları kabul eder. Bireysel ve kolektif düşüncelerimiz, hislerimiz deneyimlediğimiz realitenin aslında birer tezahürüdür.  Benzer benzeri çeker,   evrenin çekim yasası tam olarak budur.  Düşük frekanstaki titreşimler (korku, hırs, nefret gibi.)savaş, çatışma, acı, ıstırap olarak kendini göstererek düşük titreşimleri doğurur.  Yüksek titreşimli frekanslar ise; bolluk, refah, sağlık, mutluluk ve sevgi gibi yüksek titreşimli deneyimleri yaratır.  İşte bu yüzden, duygularınızı radar gibi kullanarak düşüncelerinizi gözlemlemeyi öğrenmek çok önemlidir.  Eğer, hayatınızda herhangi bir değişiklik yapmak istiyorsanız, düşüncelerinizi, yaydığınız titreşimleri kontrol ederek mümkün olduğunca iyi şeylere odaklanmanız gerekmektedir.

careca.jpg

Zihninizde yer alan düşüncelerin her birinin ayrı bir enerji titreşimleri vardır ve siz bu titreşimleri yaydıkça ve kabul ettikçe, görünen realitenizi de değiştirirsiniz.  Aslında tutunduğumuz düşünceler, sahip olduğumuz inanç kalıplarıyla aynıdır. İnançlarımız, bir şekilde beynimizin içinde bulunan nöron yollarını koşullandırır yani aklımızdan geçen düşüncelerle realitemizi yarattığımız büyük ölçüde doğrudur.   Bu nöron yollarını tekrar programlama üzerinde çalışan, Nörolinguistik proglama olarak bilinen zihinsel bir yöntem vardır.  Biz,  okullarda ne NLP’yi duyduk ne de çoğumuz şu an mevcut realitemiz yaratma konusunda yeterince bilgilendirildik. Eğer zihnimizi yeniden programlama konusunda NLP’nin gücünü bilseydik,  okullarda maruz kaldığımız eğitim sistemine, tüketime yönelten reklam kampanyalarına, bizi tüketen bağımlı ilişkilere, politik koşullandırmalara rağmen geliştirmemiz gereken sezgisel yeteneklerimizi kaybetmez ve negatif dışsal faktörlerden daha az etkilenirdik. Yaydığınız titreşim yeteneğinizi geliştirmenin ve ustalaşmanın yolu hayatınızda gerçekleşen her olay için sezgisel gücünüzü kullanmak olmalıdır. Zihinsel bir eylem olan sezinlemek iyi bir muhakeme yeteneğinin olması demektir. Bunun bir adım ötesi, yayılan titreşimleri kabul etmeyi ya da ret etmeyi seçmeyi bilmektir.

Sezgisel gücümüz bilincimizden çıkarılıyor ya da büyük oranda kayba uğruyor ve maalesef eğitim sistemi, medya, cep telefonu dalgaları, sudaki florür,  uzay bilimleri, zihin kontrolü gibi gelişmiş yollar tarafından koşullandırılıyoruz.   Böylece,  gerçek diye önümüze sürülen tabakta ne varsa hepsini yutuyoruz.  Her hangi bir düşünce, bilgi ya da tanıştığımız herhangi bir kişi bize yol gösteriyor mu, sevgi titreşimimizi yükseltiyor mu, hayatımızın amacını bulmada bize ışık tutuyor mu,  diye düşünerek bu bakış açısıyla durumları değerlendiremiyoruz.

İlk başta tabi ki bu o kadar kolay olmayacaktır ama pratik yaptıkça her geçen gün kolaylaşacaktır. Bunu bir çeşit egzersiz gibi düşünebilirsiniz.  Eğer zihnimizi şimdiye kadar hiç kullanmadığımız bir kas ya da bir çeşit bir araç olduğunu ve gerçek potansiyelinden layıkıyla yararlanmadığımızın farkına varsaydık,  zihnimizi hemen eğitmeye başlar ve tam kapasitesini kullanmıyoruz diye dertlenmezdik.  Çünkü hiçbir zaman gerektiği gibi ondan faydalanamadık. Bu yaşadığımız durumu daha iyi örneklemek gerekirse, nasıl kullanmamız gerektiği bize hiçbir zaman öğretilmeyen, hepimizin birer Ferrari’ye sahip olduğunu var sayın. (Bu Ferrari’yi, zihin, beden ve ruh olarak düşünebilirsiniz) Bizler, doğduğumuz ilk günden itibaren ailelerimiz tarafından hatta onlardan önceki atalarımızdan sadece arka koltuğa oturup,  otomatik pilota bağlanmayı öğrendik.  Eğer siz düşüncelerinizi kontrol edemezseniz, başkası sizin yerinize bunu yapacaktır.  Eğer şu an mevcut durumunuzdan memnun değilseniz, bunun sebebi düşüncelerinizin büyük bir çoğunluğunun kontrolünüzden çıkmasıdır. Başkalarına ait düşünceleri sahiplenme ve bu düşüncelerin doğruluğunu, geçerliliğini sorgulamadan kabul etme eğilimi içindeyiz.

Benim kişisel olarak inandığım şey; bireysel hayatımızın kontrolünü ele almak ve düşlediğimiz hayatı yaşamak istiyorsak öğrenmemiz gereken en önemli hayat dersi; eğer dışarıda maruz kaldığımız titreşimleri anında fark edersek, hayatımızı değiştirebiliriz. Doğuştan getirdiğiniz hediyeniz, özgür iradenizi geri kazandığınız da ve bunu iyice içselleştirdiğiniz de hayatınızı yaratma gücünüz ve bunun neticesinde arzuladığınız şeyler de ortaya çıkıyor. Maalesef dünyayı yönetenler, zihin ve beden ikilisinden oluşan sistemimizi ele geçirip, çeşitli virüs ve bilinçaltı programlama teknikleriyle bu sistemi bozuyor. Zihin ve bedeninizi çok gelişmiş bir bilgisayar olduğunu hayal edin eğer bu bilgisayar tamamen hasar görse ne yapardınız?  Yeni inanç kalıpları geliştirip, NLP tekniklerini yardımıyla formatlayabilir, bu sistemi tekrar kurabilir,  bir çeşit güvenlik duvarı örebilir ve olası virüsleri engelleyebilir ya da filtrelemeyi deneyebilirsiniz.  Her ay, bilgisayarınızın performansını gözden geçirip her şeyin yolunda gittiğinden ve virüslerin istilasına uğramadığından emin olun.  Başka bir deyişle, her ay ya da her an hayatınızı değerlendirmeye alın ve farkında lığınızı geliştirin. Mevcut realitenizi gözlemleyip yeni inanç kalıplarınız doğrultusunda mı ilerlediğinizi fark edin, eğer değilse, eski alışkanlıklarınız ve inançlarınıza elveda deyin.

Kaynak:TUĞBA YÜKSEL

Bu konuyu yazdır