Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 2908 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 2908 Ziyaretçi
|
Son Aktiviteler |
Nereden Başlamalıyım?
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: desdinova
07-04-2025, Saat: 11:03
» Yorumlar: 0
» Okunma: 671
|
Ayahuasca çayi hakkinda b...
Forum: ŞAMANİZM
Son Yorum: Gümüşkurt
29-12-2024, Saat: 23:19
» Yorumlar: 0
» Okunma: 521
|
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 942
|
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 862
|
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,871
|
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 9,274
|
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 26,647
|
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,489
|
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,788
|
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 2,033
|
|
|
Kötü Anılar Silinebilir mi? |
Yazar: EvrimBilge - 01-09-2017, Saat: 02:17 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Hepimizin ayrılıklar, kayıplar ve travmatik deneyimler gibi unutmak istediği kötü anıları vardır. Ne kadar unutmak istesek de yaşamımızın bazı dönemlerinde bizi kuşatan bu anılar endişeyi, fobileri ve travma sonrası stres bozukluklarını tetikler. Ya bunları unutmanın bir yolu olduğunu söyleseydik? Bilim, kötü anılarınızı silebilir mi?
Anıların oluşum süreci karmaşıktır. Önceden bilim insanları anıların tıpkı bir evrak dolabında belgelerin saklanması gibi, beynin belirli bölümlerinde saklandığını düşünüyordu. Ancak yapılan çalışmalar durumun böyle olmadığını ortaya çıkardı.
Aslında anılar, beynimizdeki proteinlerin beyin hücrelerini tetikleyerek zihnimizde yeni bağlantılar kurması sonucunda oluşur. Peki bu proteinlerin olmadığı durumda ne olur dersiniz?
Bilim insanları hayvanlar üzerinde yaptıkları bir çalışmada bunu gözlemlemiş. Çalışmada hayvanlara bu proteinlerin oluşumunu engelleyen bir ilaç verilmiş ve hayvanların ilacı almalarından hemen sonra neler olduğunu hatırlamadığını görmüşler.
Bilim insanları ayrıca bir anıyı her hatırladığınızda o anıyı biraz daha değiştirdiğinizi belirtiyor. Çünkü bir anıyı hatırladığınız andaki düşünceleriniz onu nasıl hatırladığınızı etkiliyor. Dolayısıyla her hatırlama aşaması aslında yeni bir bağlantı devresi kurma süreci anlamına geliyor. Örneğin küçükken bisikletten düştüyseniz bunu her hatırlayıp üzülüşünüzde korku ve üzüntü duygularınızla o anı arasındaki bağlantıyı güçlendiriyorsunuz. Bunun sonucunda bir süre sonra bisikleti düşünmek dahi korkmanıza neden olabiliyor. Araştırmacılar da işte bu tekrar hatırlama sürecinin çok önemli olduğunu vurguluyor. Çünkü anıların tekrar hatırlanma sürecinde şekillendirmeye hazır, erimiş bir cam kütlesine benzediğini belirtiyorlar. Dolayısıyla anıları yalnızca silmenin değil değiştirmenin de mümkün olduğunu savunuyorlar. Kötü anıları zihinden tamamen silme ya da farklı bir anı ekleme etik nedenlerden dolayı henüz insanlar üzerinde denenmiş değil. Ancak doğru ilaçlar ve anıları geri çağırma yöntemleri kullanılarak bunun bir gün gerçekleşebileceği belirtiliyor. Ne dersiniz? Unutma hapı çıksa denemek ister miydiniz?
Kaynak: Bilim Teknik Dergisi
|
|
|
İnsan Ne Zaman Konuşmaya Başladı? |
Yazar: EvrimBilge - 01-09-2017, Saat: 02:14 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
İnsanın ses üretim aygıtı hayvanlar dünyasında benzersizdir. İnsanlar, konuşma ve simgesel anlatım yetenekleriyle diğer canlılardan ayrılır. Bunun ne demek olduğuna gelince, her tür yeni bilgiyi çevremizdekilere konuşma yoluyla aktarır, onlardan da aynı yolla bilgi alırız. Mesajlarımızı, daha önceden kurguladığımız heceler dizisinden oluşan sesleri kullanarak iletiriz.
Her insan doğuştan konuşma yeteneğinin gerektirdiği potansiyele sahiptir. İnsana özgü konuşma dilini, onun kökenini ve gelişimini ancak paleontolojik bir bakış açısı içinde irdeleyebiliriz. Beyin bu biricik özelliğimizin en önemli anahtarıdır. Paleonöroloji bilim dalı, kafatasının iç yüzeyinde beynin bıraktığı izlerden hareket ederek bir fosil türünün zihinsel yetenekleri hakkında bilgi edinmeye çalışır.
İnsanda konuşma yeteneğiyle sıla ilişkisi bulunan ve beyin korteksinin sol yarım küresinde yer alan iki bölge vardır. Bunlardan öndeki Broca, arkadaki ise Wernicke merkezleridir. Broca merkezinde meydana gelen bir tahribat konuşma ve yazma kapasitelerini bozar, ama bireyin konuşulanları anlamasına engel olmaz. Broca merkezinde arıza olan birey okuma yeteneğini kaybetmez. Wernicke merkezinde ortaya çıkan herhangi bir tahribat ise bireyin konuşma ve yazma fonksiyonlarını bozar, konuşulanları anlamasına ve sözcükler üretmesine engel olur. Australopitekus’lar ve Homo habilis üzerine çok sayıda çalışmaları bulunan Philip Tobias’a göre, Wernicke merkeziyle ilgili olan parietal lobun alt kısmı Homo habilis’te Australopitekus’ladakinden çok daha fazla gelişmiştir. Ayrıca, Broca merkezi hem Homo habilis/rudolfensis, hem de Homo ergastef’de belirgin kabartı oluşturur. Oysa, ilgili bölge Australopitekus’larda belli belirsiz bir gelişme gösterir. Bu anatomik gözlemlerden hareketle, ilk insan temsilcilerinin bizler gibi konuşma yeteneğine sahip oldukları anlamı çıkartılabilir mi?

Fosil beyin kalıplarını inceleyen uzmanların çoğu her ne kadar bu sonuca varsa da, kimi araştırıcılar bu görüşe katılmamaktadır. Konuşma diliyle ilişkilendirilen Broca merkezi, Australopitekus’un kaba ve narin yapılılarında belirsiz olduğu halde, Homo habilis’te bizdekine benzer bir gelişmeye sahiptir. Ancak, bu tür bir gelişmenin fizyolojik anlamı ne olabilir? Bu soruya kesin bir yanıt verilemiyor. Fosil insanlardaki fonetik aygıtın anatomisi hakkında yapılacak ayrıntılı araştırmalar belki bu soruya daha somut yanıtlar getirebilir.
İnsanda konuşma dilinin temelini oluşturan sesler soluk borusunun hemen üst kısmındaki bir seri boşluk (kavite) içinde üretilir ve modüle edilir. Sözü edilen bu boşlukların ortak adı vokal sistemdir. Sırasıyla yutak, gırtlak, burun ve ağız boşluklarından oluşur.
Sese dayalı iletişim sisteminin gerçekleşmesinde anahtar niteliğinde olan gırtlak bölgesi ikiye ayrılır: 1. Farinks. 2. Larinks. Farinks, larinksten başlayıp ağız ve burun boşluklarına kadar uzanan kastan yapılmış bölgedir. Farinks, ağız ve burun boşluğu bir bütün olarak düşünüldüğünde konuşma ay-gıtı olarak bilinen yapıyı oluşturmaktadır. Larinks, adem elması diye adlandırılır ve konuşma olayında akciğerler ve soluk döngüsünden sonra gelen önemli bir öğedir. Larinksi oluşturan kıkırdakların birbiriyle uyum içerisinde hareket etmeleri ve aradan geçen hava enerjisi yardımıyla ses telleri titreşmektedir. Larinksin değişik hareketleri sonucunda ses tellerinin de biçiminde değişkenlik görülmektedir. Farinks boşluğuna kaçan ya da sıkışan bir yiyecek parçası larinksten geçen hava akımını keseceğinden insan boğulma ve ölme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. İnsanda ağız boşluğu küçülmüş, farinkste meydana gelen büyüme ile birlikte larinks daha aşağıya kaymıştır.
İnsan dışındaki tüm memelilerde larinks, boynun yukarı kısmında, bir başka deyişle ağız boşluğunun arka çıkışında yer alır. Bu yukarı pozisyon sıvıların içilmesi sırasında larinksin nazal kavite ile bağlantısını sağlayarak içilen sıvının ağız boşluğundan sindirim borusuna nefes almayı engellemeden geçişine olanak verir. Böylece, herhangi bir memeli, insan dışında, bir şey içerken aynı anda nefes alıp vermeye devam eder. Erişkin insanda, larinks genellikle boyundan aşağı kısımda yer alır. Bu yüzden, memeli sınıfına dahil olmamıza rağmen, aynı anda hem yiyip içip hem de nefes alamayız. O halde, biz yemek yerken boğulma tehlikesiyle karşı karşıya olan bir primatız. İnsan yavrusunda durum farklıdır. Onların aynı anda meme emerken nefes alıp vermeleri gözümüzden kaçmaz. Bebeklik evresinde larinks memelilerinkiyle aynı seviyede-dir. İnsanda, 2 yaşına doğru larinks aşağıya doğru kayar ve erişkinlikteki konumunu almış olur. Dolayısıyla, bu yaştan itibaren bir şeyler yiyip içerken sadece soluk alıp-verme kapasitemizi kaybetmeyiz, aynı zamanda larinksin bu aşağı pozisyonu yiyeceğin nefes borusuna kaçarak boğulmaya yol açması riskini de önlemiş olur. Üst solunum aygıtımız, yiyip içerken soluk alıp-verme ve koku alma etkinliğini kaybetti, ama hiçbir memelide olmayan geniş bir farinks alanını bize kazandırdı. İşte bu derin gırtlak sayesinde ses tellerinde farklı titreşimlerin üretilmesi ve modüle edilmesi mümkün oldu. Bir başka deyişle vokal üretim kapasitesi arttı. İnsan yavrusu ses üretim kapasitesi açısından temel memeli örüntüsünü 1,5-2 yaşlarına kadar korur. Bu yaşlardan sonra larinks, boyun kısmında aşağıya doğru iner ve 14 yaşlarında artık erişkinlikteki konumuna kavuşur. Laitman ve yardımcılarına göre , larinksin konumu kafatası kaidesindeki basicranium’un bükülme açısıyla bağlantılıdır. Erişkin insanda bu açı dar (90°’ye yakın), insan yavrusu ve diğer memelilerde geniştir. Kafa kaidesi açısının geniş ya da dar olması ile konuşma yeteneği arasında ilişki olduğu bugün genellikle kabul edilmektedir.
İnsana özgü konuşma dilinin başka hiçbir primatta olmadığını biliyoruz. Bu yetenek onun aşağı yukarı 2 milyon yıl boyunca fizyolojik ve nöropsikolojik düzeyde geçirdiği değişim süreçleri sonunda gerçekleşmiştir. İnsana özgü olan bu temel değişiklikler dilin aşağıya, yukarıya, öne ve arkaya doğru hareket etmesine, ayrıca konuşma aygıtında değişik noktalardan ve birbirinden farklı titreşimlerin ortaya çıkmasına ortam hazırlamıştır.
Kaynak: Metin Özbek, İnsanın Tarih Öncesi Evrimi, 50 Soruda Dizisi.
|
|
|
ETERİK KORDON TEMİZLİK & GÜÇLENDİRMESİ |
Yazar: EvrimBilge - 01-09-2017, Saat: 02:11 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Eterik kordon,bizim çakramızdan çıkan ve duygusal anlamda ilişkili olduğumuz insan,nesne veya mekana uzanarak gidip gelen bir eterik enerji hattıdır.
Eterik kordonlar en genelde yakınlarımız ile, babamız, annemiz, eşimiz, eski eşimiz, eski sevgililerimiz, şimdiki sevgilimiz, arkadaşımız,evimiz, çocuklarımıza kadar uzanır..
Eterik kordonlar pozitif bağlar olduğu gibi,negatif bağlarda olabilir..Pozitif bağlar esenlik duygusu verirken negatif bağlar enerjimizi aşağı çeker, tüketir.
Çok sıklıkla, cinsel ilişki yaşadığınız insanlar sizin sakral (2 nci) çakranıza bağlanmıştır. Tartışma deneyimlediğiniz insanlar solar pleksusunuza bağlanır. Üzüntü duyduğunuz/sizi mutsuz eden insanlar kalp çakranıza bağlanır. Acı verici ilişkiler yaşadığınız insanlar veya tüm yükü omuzlarınızda taşıdığınız bir ilişki yaşadığınız insanlar omuzlarınıza bağlanır.
Yakınlarımıza bağımlı olmak da negatif yönde bir eterik kordondur.
Yakınlarımıza bağımlı olmanın nedeninde yatan duygular maddi veya manevi anlamda güçsüz, yetersiz hissetme, güvende olamama hissi ve dolayısı ile ayrılık & terk edilme korkusu olabilir. Bu negatif bir bağdır.. Bu durum özellikle karsı tarafı huzursuz ve güçsüz bırakır..
Eterik bağ sevdiğimiz nesneler ile de ilgili olabilir..Örneğin anlam yüklediğimiz veya uğuruna inandığımız bir nesneye duyduğumuz bağımlılık gibi.
Bu bağları kesmek o nesneyi veya insanı kaybedeceğimiz anlamına gelmez.Sadece korkuyu veya endişeyi serbest bırakırız..
Bir insana sürekli öfke ve affetmeme duygusu taşımak da o kişi ile eterik bağımızı negatif yönde aktif tutacağından ilerde ciddi ruhsal ve fiziksel rahatsızlıklara neden olabilir..
Eterik bağ,bulunduğumuz mekan veya şehir ile de ilgili olabilir.Oraya yüklediğimiz anlam nedeni ile oradan ayrılmak istemeyebiliriz..Başka bir yerde daha iyi imkanlarla yaşamak mümkün olduğu halde, sırf bu mekan bağımlılığı yüzünden önümüze çıkan fırsatları kaçırabiliriz.. Eterik bağ güçlendirmesi, bu gibi bağları kolay bir şekilde kesmemizi sağlar.
Eterik kordon temizlik & güçlendirmesi:
-Öncelikle artık bırakmaya hazır olduğumuz yada zaten auramıza bağlı olmaması gereken bağlardan arınmamızı sağlayacaktır.-Sonrasında kopmayan bağların enerjisini şifalandıracaktır. Bu sadece sizi şifalandırmakla kalmaz aynı zamanda bağın diğer tarafındaki kişiye de şifa enerjisi gönderir.-Negatif bağların çoğu Eterik bağ güçlendirmesi sayesinde kopacaktır. Kopmayanların daha çok şifaya ihtiyacı vardır. -Kopmayan negatif bağların kopmama sebebi genellikle kişinin onu bırakmak istememesidir. Kişi hazır olduğunda bağlar daha kolay bir şekilde kopacak .
Eterik kordon güçlendirmesinin yararları:
- Daha sağlıklı olacak ve enerji seviyenizi yüksek tutabileceksiniz.
- Daha hafif ve topraklanmış hissedeceksiniz.
- Başkalarının negatif duygularıyla olan bağlantınızı sonlandıracaksınız.
- Kendinizle uyumlu hale geleceksiniz.
Sisteme bir kez uyumlandıktan sonra siz de başkalarını bu sisteme uyumlayabilirsiniz.
Kaynak:reikihayat
|
|
|
Bu Resimde İlk Olarak Gördüğünüz Şey Ne? |
Yazar: Emka - 01-09-2017, Saat: 02:10 - Forum: SPİRİTÜEL TESTLER
- Yorum Yok
|
 |
Her bireyin geçirdiği tecrübeler doğrultusunda dünyayı algılayış biçimi doğal olarak farklılaşır. Bu farklılıkların incelemesini yapan psikanalistler ve göstergebilimcilere göre aynı cisim üzerinden yapılan farklı yorumlar, aslında kişinin bilinçaltı düzeyde dünyayı nasıl gördüğünü, içinde bulunduğu psikolojiyi, isteklerini, mutluluklarını ve korkularını ele veren ipuclarıdır.
Bu bağlamda aşağıdaki resmi incelediğiniz zaman hepsinde önce ilk olarak gördüğünüz ve dikkatinizi seçen şey ne?
Eğer resme bakar bakmaz büyük bir insan silüeti görüyorsanız;
Büyük resmi iyi okuyabiliyorsunuz. Önünüze konan meselenin özünü kavrama konusunda oldukça iyisiniz. Karşılaştığınız ya da size danışılan problemlerde, neyin neye sebep olduğunu, sorunun hangi noktadan kaynaklı olduğunu anlama konusunda yeteneklisiniz. Ancak dikkat etmeniz gereken bir nokta var. Hayata geniş bir çerçeveden bakmanızdan ve İnce detayları çok kolay halledilebilir olarak görmenizden ötürü karşınıza hiç beklemediğiniz problemler çıkabilir ve ummadığınız şekilde yanılabilirsiniz. Yani kısacası hayatı genel olarak iyi yönleri ile algılayama kendinizi zorlarken, ayrıntıda saklı küçük şeyleri gözden kaçırmaya ve hafife almaya bir son vermelisiniz.
Eğer resme bakar bakmaz oturan ve kitap okuyan bir insan gördüyseniz;
İç dünyası oldukça geniş ve gelişmiş bir bireysiniz. Kendi başınıza vakit geçirerek, kendinize katkıda bulunmaktan çok hoşlanıyorsunuz. Ayrıca üstün körü yapılan işlerden hoşlanmıyorsunuz ve karşılaştığınız bir problemi ya da işi iyice analiz etme taraftarısınız. Bu detaycı ve yapınızdan ötürü çevrenizdeki insanlar bir sorun yaşadıklarında sizinle görüşme isteyebilir, size akıl danışabilirler. Ancak dikkat etmeniz gereken bir nokta var ki, oda detaylarda ve bir şeyin “nasıl olması gerektiğine” fazla kafa yormanızdan ötürü, yapmak istediğiniz şeyleri sürekli olarak erteliyor olabilirsiniz. Evet iyi analiz ederek, kendini geliştirmek güzel bir meziyettir ancak hayaller ancak onların uğrunda harekete geçenler içindir. Her şeyi kitabına uydurarak mükemmel yapmak zorunda değilsiniz. Sadece harekete geçin!
Eğer resme bakar bakmaz elmaları görüyorsanız;
Hayal gücü ve buna bağlı olarak iç benliğinde geliştirdiği hayal dünyası oldukça gelişmiş bir bireysiniz. Diğer insanların materyalistik şekilde yaklaştığı sıradan gibi gözüken şeylerde bile, gözden kaçmış, dikkat edilmemiş ve sıradanlığın güzelliğini yansıtan ufak nüansları yakalamayı biliyorsunuz. Sanatsal eğilimleriniz olma ihtimali oldukça yüksek. Çok büyük bir ihtimalle duygusal bir yapıya sahipsiniz ve bu duygusal yapınızı yaratıcı bir zihinle taçlandırmışsınız. Ancak bu noktada dikkat etmeniz gereken şey her ne kadar diğerlerinden farklı gördüğünüz ve kendi renklerinizle boyadığınız bu dünyadan memnun olsanızda, hayatın gerçeklerine yer yer uyum sağlamak zorunda olduğunuz gerçeğidir. Size zor gelsede gündelik hayatınızı sürdürebilmek adına bazı durumlarda diğerlerinin dilinden konuşmalı ve hayal dünyanızda kaybolmamalısınız. (Bu yazılanlar özellikle resimde ilk olarak görülmesi çok zor olan “yeşil elmaları” ilk olarak görenler için geçerlidir!)
filoji.com
|
|
|
TÜRKLERDE KEHANET |
Yazar: EvrimBilge - 01-09-2017, Saat: 02:05 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER
- Yorum Yok
|
 |
Eski Türkçede “kısmet,” “şans” ve “kehanet” diye çevrilebilecek kavramlar için iki terim vardır; bunlardan biri iyi tanıdığımız “ırk” kelimesidir; diğeriyse “öger”dir. “Kehanette bulunmak,” “kısmete danışmak” anlamında olan “ırkla”, Kaşgarlı tarafından bir Şaman eylemi olarak belirtilmektedir. Ancak bu yorum belki de hatalı bir şekilde yapılmıştır, çünkü Codex Comanicus buna karşılık “kamlık et”, yani “kam olmak” şeklinde bir açıklama vermektedir.
Moğol dili “tölge” kelimesini kullanmaktadır ve bu kelime günümüzde falcılığın birçok türünü adlandırır: Kavrulmuş kürek kemiğiyle, sapeklerle (eski bir Çin parası), oklarla fal vs . Bu kelimenin ortaçağda geniş kapsamlı, ama belirli şekilde sınırlı bir anlamı olması gerekir; “Gizli Tarih” der ki: “Bu husus ‘tölge’ye girmez”. Bunun Şaman kehanetini içermediği düşünülebilir, çünkü aynı metinde şöyle bir satır vardır: “Şamanlara (bö) ve kahinlere (tölgeçti) fallar baktırılmıştır” , ancak burada da Kaşgarlı’nın Türkçesinde ve Codex Comanicus’ta rastlanan belirsizliğin aynısı olabilir.
Yakın tarihte İslamiyeti kabul etmiş, ama eski yapısını korumuş toplumun katmanlara ayrıldığını yalnızca Kutadgu Bilig’de görüyoruz. Kutadgu Bilig toplumsal katmanların doruğuna Hz. Muhammed’in soyundan gelen kimseleri, sonra bilginleri ve üçüncü sıraya da hekimleri koymaktadır; dördüncü sıraya düş yorumcularını, ardından müneccimleri, şairleri, köylüleri, tüccarları..vs sıralamaktadır .Bu sıralamadan, kehanetin yüksek bir makam olduğu ve bunu uygulayanların belirli şekilde el üstünde tutuldukları anlaşılıyor.
Bazen doğacak çocukların cinsiyetini önceden tahmin etmeye yarayan ateşle kehanet gibi veya daha basit bir şekilde Manas destanında olduğu gibi geleceği açığa çıkarmaya yarayacak kehanetler şeklinde birbiriyle oldukça ilgisiz bazı uygulamaların varlığını gözlemlerken, diğer yandan İbrahim İbn Vasıf’ın, ateşin rengine bakarak kehanette bulunmanın hükümdarlara özgü bir ayrıcalık olduğunu iddia ettiğini saptıyoruz. Ancak daha genel bir uygulama alanı bulmuş ve haklarında yeterince bilgi sahibi olduğumuz yöntemler de vardır.
Çubuklar ve Oklarla Kehanet :
Belki de varlığı kanıtlanmış en eski kehanet aracı söğüt çubuğu ve oktur. Bu kehanet şekli Avrasya göçebelerinin en eski kültürüyle ilişkilidir; Herodotos tarafından da görülmüş ve şöyle dile getirilmiştir: “lskitlerde sayısız kahin vardır; mesleklerini icra etmek için çok sayıda söğüt çubuğu kullanırlar. Bunu şöyle uygularlar: Ortaya kalın çubuk demetleri getirirler ve bunları yere koyup çözerler; sonra çubukları birbirinin yanına koyarak kehanetlerini yaparlar; aralarında konuşurken de çubukları toplarlar ve onları tekrar arka arkaya yere koyarlar.”
Hunlar da bu kehaneti biliyorlardı ve Ammien Marcellin’in anlatımı Herodotos’unkini hatırlatmaktadır: “Sorgun ağacından yapılmış çubukları demet şeklinde bir araya topluyorlar ve bunların eğri olmamasına dikkat ediyorlar. Daha sonra belirli bazı günlerde bunları birbirinden ayırarak büyü yapıyorlar ve gelecek hakkında bilgi ediniyorlar”. Bu kehanet yöntemi, Nagy’ye göre eski Türklere özgüdür. Özellikleriyle birlikte bu yöntem, 1000’li yılların başına kadar ortadan kaybolmakta ve sonra da oldukça değişik şekilde tekrar ortaya çıkmaktadır: “Türkler, üç ayrı gruba bölündükten sonra, üç çubuğu havaya atarak kaderlerini öğrenmek istediler: Bu çubuklardan biri güneye düştü ve grubun öncü kısmı Hindistan’a yöneldi, diğeri kuzeybatıya … ” vs. Ve ayrıca, “Onlara yetmiş şef kumanda ediyordu; bu şefler bir daire çizdiler ve çevresine sıralandılar, her biri elinde bir çubuk tutuyordu; çubuğu daire içine düşenlerin kral olacağı konusunda anlaştıktan sonra çubukları havaya fırlattılar” . Her çubuk bir kişiyi temsil etmekteydi.
Çubuk yerine ok atma eyleminin izlerine ancak İslam etkisi altındaki metinlerde rastlayabiliyoruz. Dede Korkut Kitabı’nda, “39 genç kızın her biri kendi olumlu kaderlerine doğru bir ok fırlattı” ; ” böylece aynen eski zamanlarda Oğuzların çağında adet olduğu gibi hareket ettiler,”. Kaşgarlı yaklaşık yüz yıl sonra, “ok’un herhangi bir şeyi kadere göre bölmeye yaradığını “söyleyecektir.
Aşık Kemiği ve Zarlarla Kehanet :
Zar oyunu Altay toplumlarında çok eski zamanlardan beri uygulanmaktadır. Çin Yıllıkları’nda bunlardan Tu-kiularda olağan bir eğlence aracı olarak söz edilmiş; Penci Kert’te olduğu gibi Muz Tepe’de de zarlar bulunmuştur. Dolayısıyla zar oyununun daha eski çağlarda oynanmış olabilecek aşık kemiği oyununu gözden düşürdüğü ve onun yerini aldığı söylenemez. Oysa aşık kemiği oyunu çağdaş zamanlarda evrensel çapta bir kullanım alanı bulmuştur. Buna karşın ortaçağdan beri aşık kemiğinin sihirli değeri, Timuçin ve Camuka kendilerini “ant kardeş” ilan ederlerken aralarında aşık kemiği değiş tokuş edilmesinden ve bunun da ötesinde, geleceğin Cengiz Han’ının doğumunda, Göğün özel bir hediyesi olarak gelecekteki başarısını sağlayacak kut’u, yani yaşam gücünü kapalı elinde aşık kemiği şeklinde bir kan pıhtısı olarak tutmasıyla kanıtlanmaktadır.
Günümüzde bütün Türk ve Moğol dillerinde, aşık kemiğinin her yüzünü ve anlamlarını belirtmek için çok zengin bir kelime dağarcığı vardır. Bu dilleri konuşan bütün toplumlarda genellikle onunla kehanette bulunulur, ancak her zaman aynı sonuçlar çıkarılmaz: Nogaylarda, Türkiye’de, Özbeklerde aşık kemiği, üzerinde düşünülen kişinin iyi taraflarını veya kötülüklerini öğrenmek için kullanılır ve yere veya bir davulun üzerine atılır. Ancak başka birçok uygulama olasılığı da vardır. En azından aşık kemiğinin bu evrenselliği, söz konusu kehanetin çok eski olduğunu düşündürmektedir.
Kehanetle İlgili Metinler :
İçinde birkaç düzine sayfa numarası olan bir kitapta, başvurulacak kehanet numarasını öğrenmek için bazen bir demir eksenle bir araya getirilmiş (Afganistan’da bulunan ve üzerlerinde yalnızca 2, 3 ve 4 rakamlarının olduğu yaldızlı, dört tunç küpün bir araya getirilmiş hali gibi) bir veya birkaç zar havaya atılır. Bu kitapta tahminler, “iyi,” “çok iyi,” “kötü,” “çok kötü” veya da “başlangıcı kötü sonu iyi” gibi kelimelerle son bulan sembolik kısa kavramlar halinde açıklanmıştır. ” Irk Bitig “adlı eser bu türden 65 metin içerir.
Uygur dünyası hapşırmalarla, oynayan kaslarla, ayrıca tırnak veya saç kesilişiyle, günlük hayatın küçük olaylarıyla ilgili ve anlamı haftanın günleriyle değişen kehanetlerde bulunan Turfan kökenli birçok yazma metin bırakmıştır. Şöyle ki, insan sıçan gününde (On iki Hayvan Takvimi’ne göre) tan vaktinde hapşırırsa, annesi ve babasından iyi haberler alacak demektir.
Bağırsaklarla Kehanet:
Geleceğin hayvan bağırsaklarının incelenmesi aracılığıyla öğrenilmesi o denli yetersiz şekilde kanıtlanmıştır ki, Pelliot, Moğollarda bunun olmadığı yargısına varabilmiştir. Oysa bu kehanet biçiminin varlığı yalnızca Moğollar, Hunlar ve Vuhuanlarda kanıtlanabilmiştir. Jordanes, “Katalonya Ovaları” savaşından önce Attila’nın kahinlerine danıştığını ve onların da kah ölülerin bağırsaklarını kah çıplak kemikleri üzerindeki damarları incelediklerini anlatır.
Plan Carpin, Moğolların bağırsak aracılığıyla kehanette bulunduklarını belirten tek Batılı gezgindir. Ancak “Gizli Tarih” bundan söz etmekte ve bu tanıklık bize yeterli gelmektedir; ayrıca bu tanıklık başka anlatımlarla doğrulandığından daha da pekişmiştir. Aynı bölümde arka arkaya birçok kez “ölülerin bağırsaklarıyla kehanette bulunurken … ” sözleri yinelenmektedir.
Düş Yorumu :
Uykunun kimi zaman “geçici ölüm” sayılması ve rüyanın ruhun serseri şekilde dolaşması veya başka bir ruhun ziyareti şeklinde kabul edilmesi dolayısıyla düş yorumu özünde Şamanizmle çok yakından bağlantılıdır. Eski tarihlere ait olmak üzere; Müslüman Türk dünyasında çok sayıda rastlanılan tabirname veya “rüya kitap”larına benzeyen, yine Sin-kiang çevresi Uygur toplumlarında ve aynı şekilde İslamlaşmamış Türklerde de var olan (örneğin; Irk Bitig’in yapısına benzer şekilde düzenlenmiş, Türkçe konuşan ve Zebur’la ilgisi olmayan Polonya ve Kırım Yahudileri olan Karayimlerin rüya kitabı) rüya anlatımlarına benzer eski tarihli hiçbir belge elimizde yoktur.
Rüyayla ilgili eski bilgilere ender olarak rastlanmaktadır. Taberi, Arapların esir aldığı bir Türk’ün aşağıdaki beyanını aktarmaktadır: “Ben Türkistan’ın en becerikli büyücüsüyüm. Savaşta bir hükümdara refakat ettiğimde, düşmana rüyasında bozguna uğrayacağını gördürüyorum ve böylece cesaretini kırıyorum”; ancak bu kanıt çeşitli açılardan kuşkulu görünmektedir. Bununla birlikte rüyalara çok eski zamanlardan beri ilgi duyulduğu, Kaşgarlı’nın şu kısa ve özlü ifadesiyle kanıtlanmıştır: “Rüya yorumlanabilir”.
Önseziye dayanan ve gelecekten haber veren rüya ancak “Gizli Tarih” ten sonra gerçek bir değer kazanmaya başlamıştır. Yine de her zaman yalnızca rüya şeklinde değil, bazen uyku veya yarı uyku halinde ortaya çıkan bir hayal olarak açıklanmaktadır. Hayvanlar ve bitkiler, kaynakların aktardığı büyük düşsel görüntülerin tam ortasında yer almaktadır. Cengiz Han’ın müstakbel kayınpederi Dey Seçen, misafir olarak gelen Yesügey’i kabul etti ve kendisine dedi ki: “Kardeş Yesügey, bu gece bir rüya gördüm. Hem güneşi hem de ayı tutan beyaz bir sungur uçarak bana geldi, elimin üzerine kondu. Rüyamı şöyle diyerek anlatıyorum: (Bugüne kadar) güneşi ve ayı uzaktan görmüştüm; şimdi bu sungur bunları tutarak getirdi ve elimin üzerine kondu ve beyaz olarak kondu: bu rüyanın iyi bir yönü var mıdır? Kardeş Yesügey, bu rüya bana kesin olarak senin oğlunu da getirerek tekrar geleceğini gösterdi. İyi bir rüya gördüm. Bu rüya sizin, Kiyetlerin geleceğini haber veren bir kehanetti.”
Bir Moğol olan Kortşi, Timuçin’in gelecekteki gücünü rüyada görür ve ilan eder: “Göksel bir belirti geldi ve bunu kendi gözlerimizle gördük! Bir vahşi inek geldi ve Camuka’nın etrafında döndü, daha sonra boynuzlarıyla bir araba üzerine kurulan çadıra çarptı, sonra böğürerek Camuka’ya çarptı ve boynuzlarından birini kırdı. Boynuzu bulunmayan vahşi bir öküz büyük çadırın alt direklerine saldırdı, direkleri kaldırarak çekti ve Timuçin’in arkasından dolanarak büyük yoldan böğüre böğüre geldi. Dedik ki kendi kendimize, Gök ve Yeryüzü birbiriyle anlaştı, Timuçin halkın hükümdarı olacak. Göksel işaretler bunları gözlerimizle görmemizi sağlayarak bizi uyardı” . Moğolların Gizli Tarihi’ndeki bu metinlerden sonra aynı rüyayı Oğuzname’de tekrar bulduğumuzda hiç şaşırmıyoruz: “Günlerden bir gün Ulu Türk (Büyük Türk) rüyasında altın bir yay ile gümüş üç ok gördü. Bu yayın uçlarından biri güneşin doğuşuna, diğeriyse güneşin batışına değiyordu ve gümüş üç ok gecenin içinde uçuyordu. Uykudan uyandıktan sonra rüyasında gördüğünü Oğuz Kağan’a anlattı ve’ kendisine dedi ki: Ah benim Kağanım! Gök Tengri , rüyada bana göstermek istediği toprakları senin ırkına versin”. Burada yay ve oklar monarşinin sembollerini ifade etmektedir. Reşidüddin bunları doğru değerlendirerek şöyle açıklar: “Yay hükümdara, ok da onun elçilerine benzer”; ayrıca Ebü’l-Gazi kendi döneminde bunları uzun uzun anlatarak anısını canlı tutmuştur.
Kürek Kemiğiyle Kehanet :
Kavrulmuş kürek kemiğinin okunması aracılığıyla kehanette bulunma anlamına gelen omoplatoskopi veya iskapülomanti, kuşkusuz Türk-Moğol kehanet yöntemlerinin en eskisi ve en sürekli uygulananıdır. Bu yöntem daha önceden Yukarı Asya’da tarihöncesi çağlardan beri uygulanmaktaydı ve halen de oralarda uygulanmaktadır. Hatta, önceden olmamışsa bile günümüzde, teknik klavuzlara gerek duyulacak kadar karmaşık bir bilim haline gelmiştir. Bu teknik klavuzlar uzun zamandan beri vardır. Grönbech bunlardan birkaçını, Kansu’ya yaptığı inceleme gezilerinden birinden dönüşünde beraberinde getirmiş ve bunlar çevrilmiştir. ?
Genel kural olarak koyunun ve daha ender olarak keçi veya onlar yerine herhangi bir hayvanın kürek kemiği kullanılır; örneğin koyun yetiştiremeyecek kadar kuzey bölgelerde yaşayan Yakutlarda geyiğin (büyük bir olasılıkla daha çok ren geyiğinin)kürek kemiği kullanılmaktadır. Hayvanın yakın zamanda öldürülmüş olması, kemiğinin üzerindeki etin özenle kazınması, dişlerle dokunmadan “çıplak hale konmuş” olması gerekir. Hakkında danışılan şeyin düşünülmesi sırasında kemiğin alevde kavrulması gereklidir. Bu kehanet türü hayvan bedeninin içerdiği güçle ilgili olan, oldukça gelişmiş ve özümlenmiş bir düşünce tarzından kaynaklanmaktadır.
Çukçelerde ren geyiklerinin, Koryaklarda fokların kürek kemikleri kullanılır; bunlar iklim koşullarına uymanın en mükemmel örnekleridir. Kitanlarda kürek kemiği falı tercih edilen yöntemdir; buna göre aleve tutulan omuz çatırdarsa savaş açılır, yoksa barış haline devam edilirdi. Kaşgarlı da bundan söz etmektedir. Ayrıca üç kemiğin aleve tutulduğu sırada bu üç kemikten birinin boyuna yarılmasının harekete geçilmesi için yeterli olduğu, ama küçük parçalara ayrılması durumunda bu eylemden vazgeçildiği Rubruck tarafından da ısrarla ileri sürülmüştür.
Rubruck’dan kısa bir süre sonra Reşidüddin, “Argun’un hastalığı konusunda danışılan Şamanların, kendi bilimlerinin kurallarına göre bir kürek kemiğini incelediklerini” (bu, bize konuyla ilgili bir kuralın varlığını düşündürmektedir) açıkça söylemektedir. Gerçekte kürekkemiğiyle kehanetin Moğolca ve Türkçede belirli bir ismi vardır; Moğolcada “dallacı”, Türkçede de “yagrıncı” denmektedir. Kürek kemiğiyle kehanete daha sonraları Timurlenk’in ordusunda, Safeviler döneminde İran’da ve “Orta Asya’daki yaşantılarının bir anısı olarak” koruyan Mısır Memluklarında rastlanmaktadır. 1771 yılında, Kazaklar arasında seyahat eden bir Rus subayı kürekkemiği falının varlığına işaret etmektedir. Yöntemler zenginleşmekte ve zaman içinde kürek kemiği bir kült nesnesi haline gelmektedir. Bergmann’a göre dallacı hekimden, yani Şamandan başka bir şey değildir.
Kaynak: J.P.Roux- Türklerin ve Moğolların Eski Dini.
Alıntı:ekstrembilgi
|
|
|
Kadınların Beynine Yolculuk : Bir Kadını Anlamak |
Yazar: Emka - 01-09-2017, Saat: 02:03 - Forum: NOTLAR
- Yorum Yok
|
 |
Çok eski zamanlarda yaşayan yaşlı bir gezgin varmış.
Birçok farklı diyar gezmiş. Kimsenin daha önce gitmediği yerlere gitmiş.
Farklı tenden ve kültürden kadınlarla tanışmış. Onları gözlemlemiş, konuşmuş, dinlemiş.
Sonra bir gün kedi kendine sormuş:
“Kadınları anlamak gerçekten mümkün mü ?”
Zamanla insanlardan uzaklaşmış. Kendi içine dönmüş. Aylarca hareket etmeden oturmuş.
Kışlar bahara, baharlar yaza dönmüş. Sonra bir gün yağmur yağmış. Adam gözlerini açmış ve gülümsemiş.
“Buldum” demiş. Yaşlı adam aydınlanmış.
Bu bilge adamı görmek isteyen erkekler kuyruklar oluşturmuş. Birbirlerini ezip geçmişler.
İçlerinden birsi yaşlı adamın karşısına geçmiş ve şöyle söylemiş:
“Kadınları anlamak için sana tüm servetimi vermeye hazırım. Bana anlatır mısın ?”
Yaşlı adam kafasını kaldırmış. Bu erkeğe bir süre sessizce bakmış, sonra sormuş:
“Bilgeliği hangi para satın alabilir ?”
Böyle bir adam gerçekten yaşamış mıdır ? Bilemem. Ama bildiğim şey şu ki:
Bu yazının sonuna kadar sabreden herkes hikayedeki bilge adam olacak.
Birazdan anlatacaklarım paranın satın alamayacağı kadar değerli bilgiler.
Fazla iddialı mı oldu ?
Yolculuk başlıyor. Aydınlanmak isteyen benimle gelsin.
Beyin iki farklı lobdan oluşur. Sağ lob ve sol lob. Görünüş olarak aynı olmasına rağmen her biri farklı fonksiyonlar için özelleşmiştir.
Aşağıda yazacağım 5 maddeyi kafanızın bir yerine not alın ve asla unutmayın. Çünkü insan beyninin nasıl çalıştığını anlarsanız. Kadınları da anlarsınız.
Beynin sol lobu: Mantık, konuşma ,matematiksel işlemler , muhakeme gibi fonksiyonları yönetir.
Kısaca mantıksal taraftır.
Beynin sağ lobu: Duygular, yaratıcılık, hayal gücü gibi soyut kavramlar ile ilgilidir.
Yani beynin duygusal/yaratıcı kısmıdır.
Tüm hayvansal iç güdüler ve cinsel dürtüler beynin sağ tarafında depolanır.
Kadınlarda beynin sağ tarafı çok daha baskındır.
Erkeklerde beynin sol tarafı çok daha baskındır.
Şimdi genelde karşılaştığımız ve anlayamadığımız kadın davranışlarını inceleyelim.
Kadınların Günleri Günlerine Uymuyor
Bir kadın bir gün sizden hoşlandığını söyleyip ertesi gün telefon ettiğinizde cevap vermeyebilir.
Erkeklerin çoğu böyle bir durum yaşadığında kendini berbat hisseder. Neden diye saatlerce düşünür. Madem sizden hoşlanıyor o zaman neden aradığınızda konuşmak istemiyor ?
Olayı kadın açısından değerlendirmek gerekir. Hoşlanma, etkilenme beynin sağ kısmında programlanır. Kadınlar baskın olarak beyinlerinin sağ kısmını kullanırlar. Evet bu bilgi doğrudur.
Ama kadınlarda beyin yalnızca sağ taraftan ibaret değildir.
Bir yandan da sol tarafta muhakeme yaparlar. Doğru şeyi mi yapıyorum ? Ona güvenmeli miyim ?
Kadın beyninin sağ tarafı ile sol tarafı sürekli bir savaş içindedir. Bu yüzden sizi çekici bulsalar dahi bazı zamanlar aksi gibi davranabilirler. Sonunda savaşı hangi tarafın kazanacağını, doğru erkek olup olmadığınız belirler. Eğer kadın size güveniyorsa doğru erkeksiniz demektir.
Kadınları Anlamak İmkansız
Kadın ve erkeklerin birbirlerini anlamamalarının en büyük nedeni, beyinlerinin farklı kısımlarının baskın olmasıdır.
Kadınların herhangi bir zamanda verdiği tepkiler ve sergilediği davranışlar o zaman nasıl hissettikleri ile alakalıdır. Çünkü kadınlar duygusaldır. Duyguları harekete geçiren beynin sağ lobudur.
Erkekler olayları mantıksal açıdan değerlendirdiğinde hiç bir bağlantı kuramaz. Mantık sol lob ile ilgilidir.
Yani duyguları mantık ile açıklamak mümkün değildir.
Kızlara şu soruyu kaç defa sorduğunuzu bir düşünün.
“Neden böyle mantıksız davranıyorsun ?”
Mantığı önemseyen erkeklerdir. Kadınlar doğası gereği davranıyor. Çoğu zaman hislerini dinliyor. O zaman yapmanız gereken şey, bir davranış size mantıksız gelse bile, hangi duygularla yapıldığını anlamaya çalışmaktır. Bu sayede kadınları daha iyi anlayacaksınız.
Benden Hoşlandığını Sanmıştım
Şu senaryoyu hayal etmenizi istiyorum. Bir kadından hoşlanıyorsunuz. Her şeyi olması gerektiği gibi yapıyorsunuz. Zekice ve mantıklı konuşuyorsunuz. Hatta belki cinsel ilişki bile yaşadınız. Her şey mantıksal açıdan mükemmel gidiyor.
Sonra size şöyle diyor:
“Biz birlikte olmak için uygun değiliz.”
Dünya başınıza yıkılıyor. Aklınızda tek bir soru Neden ? Bu kız sizle iyi vakit geçirmiyor muydu ? Onu mutlu etmek için her şeyi yapmadınız mı? Çok mantıksız.
Tabi ki mantıksız. Çünkü duygusal bir problem var.
Kadınlar beyinlerinin sağ lobunu etkin kullanırlar. Erkeğin çekici olduğuna karar veren kısım sağ taraftır.
Buradaki problem kadının, sizi, birlikte olmaya yetecek kadar çekici bulmamasıdır. Cinsel çekicilik mantıksal değildir.
Bir kadın çekici bulmadığı bir erkekle de iyi vakit geçirebilir. Fakat iş sevgili olmaya geldiğinde önemli olan duygulardır. Mantık sonra gelir. Bu yüzden kadın beyninin sağ tarafı ile iletişim kurmaya çalışın. Unutmayın kadınlar eşlerini beyninin sağ tarafı ile seçerler.
Söyledikleri İle Yaptıkları Birbirini Tutmuyor
Böyle söylemekte haklısınız. Bunun nedeni şudur:
Kadınlar konuşurlarken beyinlerinin sol tarafını kullanırlar.
Sosyal programlar, toplumsal kural ve normlar beynin sol tarafında depolanır. Yani bir kadının konuşmalarını şekillendiren toplumsal prensiplerdir.
Mesela:
Bir kadın sizden hoşlandığı halde hemen bunu söylemek istemez. Çünkü toplum, ona kolay olmaması gerektiğini öğütlemiştir. Fakat zaman bir karar vermeye geldiğinde yine beynin sağ tarafı egemendir. Bu yüzden sizden hoşlanmıyorum dediği halde yine de sizinle birlikte olabilirler.
Uzun lafın kısası kadınlar sol taraf ile konuşup sağ taraf ile hareket ederler. Bu nedenle söyledikleri mantıklı ama yaptıkları mantıksız gelir.
O zaman kadınların gerçek hislerini öğrenmek istiyorsanız sadece vücut dilini izleyin. Çünkü bedene hakim olan duygulardır. Söylediklerini fazla kafanıza takmayın.Kadınlar İyi Bir Erkek Aradığını Söylüyor Ama Genelde Serseriler İle Çıkıyorlar
Bir kadına böyle bir adam ile birlikte olmak isteyip istemediğini sorarsanız “asla” cevabını alırsınız. Mantıklı olan da budur. Kimse kaba davranan bir pislik ile birlikte olmak istemez.
Ama gerçekte olana baktığımızda bir çok kızın bu tarz erkekler birlikte olmak için çıldırdığını görürüz.
Biraz önce söylediğim gibi kadınlar mantıkları ile konuşur, duyguları ile hareket ederler. Eğer kadınların beyninin sağ tarafı değilde sol tarafı baskın olsaydı kesinlikle serseri erkeklerin hiç bir şansı olmayacaktı.
Kendinize şunu soruyor olmalısınız:
Onları bu kadar çekici yapan asıl neden nedir ?
Kötü çocukların yaşam tarzları ve davranışları tesadüf eseri kadınlara çekici gelen özelliklerle doludur.
Bu yüzden bu erkekler kadınların beynini (sağ lobu) hipnotize ederler. Onlara kısa bir sürede bir çok farklı duygu yaşatırlar.
Bu durum kadınları çılgına çevirir. Kötü adamların dayanılmaz bir çekiciliği olduğunu düşünürler.
Kadınlar sürekli olarak farklı türden şiddet ve hakarete maruz kalmalarına rağmen hala onların peşlerinden ayrılmazlar. Bu işte bir mantık yoktur. Kadınların da mantıkla işi yoktur.
İşte altın kural:
Kadınların düşüncelerini mantığınızı kullanarak değiştirmeye çalışmayın. Asla ve asla. Duygularını değiştirmeye çalışın. Kararlarının kendiliğinden değiştiği göreceksiniz.
Mesela;
Eğer bir kadın sizden hoşlanmadığını, birlikte olamayacağınızı söylüyorsa, birlikte olmanız gerektiğini mantıksal açıdan açıklamaya çalışmayın. Sadece iletişiminizi hislerini değiştirecek şekilde yönlendirin. Çekici bulduğu davranışları sergileyin. Eğer duygularını değiştirmeyi başarırsanız kararı da otomatik olarak değişecektir.
Şimdi kimler bir aydınlanma yaşadı. Elleri görebilir miyim ?
Dediğim gibi bilgeliği parayla satın alamazsınız.
Mantığı boş verin. Beyninizin sol tarafını söküp atın.
Sizce de mantıklı değil mi ?
Kaynak: puremen
|
|
|
Ruhunuzu Yükseltmek İçin Melek Terapisi |
Yazar: EvrimBilge - 01-09-2017, Saat: 02:01 - Forum: Melek Enerjileri
- Yorum Yok
|
 |
Doreen Virtue, Ph.D
Ruhunuzu yükseltmek için Melek Terapisi
Koruyucu melekleriniz ve melek aleminin diğer üyeleri sizden negatif ve korku dolu düşünmenin etkilerini dalıvermeye yardım etmekten mutlular. Her şeyden çok, meleklerin amacı bilinçliliğimizi Tanrı’nın sevgisinin kavrayışına getirmektir.
Böylece, sevginin farkındalığını bloke eden herhangi bir şeyin kalıntısını temizleyip uzaklaştırmamıza yardım etmek onlar için büyük zevktir. Her zaman etrafınızda melekler var, nonstop ve garanti. Daha önce yapmış olduğunun, söylemiş olduğunuz ve ya düşünmüş olduğunuz herhangi bir şeye rağmen melekler sizi koşulsuz severler. Bunun istisnası yoktur ve siz bu paragrafı okurken, tam şimdi melekleriniz yanınızda.
Korkunun etkilerini temizlemekte, melekler ile çalışmanın bazı güçlü yolları aşağıda veriliyor
MELEK KOVALARI
Bu, yaşamın meydan okumaları ile ilgili üzüntü duyduğunuz herhangi bir zamanda kullanılacak mükemmel bir meditasyondur. Derin nefesler alıp vererek başlayın. Zihin gözünüzde, meleklerin önünüze büyük bir kova koyduğunu vizüalize edin. Melekler kovanın yanında duruyorlar ve sizin canınızı sıkan her şeyi kovanın içine koymanızı istiyorlar.
Kendinizi, para, kariyer, yuvanız, veya sahip olduklarınız ile ilgili üzüntüleri kovaya koyarken görün ve hissedin. Sonra, bedeniniz veya sağlığınız ile ilgili endişelerinizi kovaya koyun. Sonra, herhangi birisi ile anlaşmazlıklarınızı kovaya koyun.
Şimdi, herhangi bir ilişkide sahip olduğunuz incinme hislerini kovaya koyun. Sonra, suçluluk veya kendini – suçlamayı kovaya koyun. Hedefleriniz, amaçlarınız ile ilgili sahip olabileceğiniz korkuları da kovaya koyun. Başarısızlık veya başarı korkusunu kovaya koyun.
Sonra, gelecek ile ilgili sahip olabileceğiniz korkuları kovaya koyun. Organize dinlerin üyelerine karşı sahip olabileceğiniz herhangi incinme hislerini veya öfkeyi kovaya koyun.
Sonra, Tanrı’ya karşı hissedebileceğiniz direnci kovaya koyun. Eğer sizi sıkan başka bir şeyler varsa, onları da şimdi kovaya koyun. Geride hiçbir şey kalmasın. Hepsini şimdi kovaya doldurun. Bedeninizin ve ruhunuzun ne kadar hafiflediğine dikkat edin.
Melekler size gülümserken, kovayı alıp uzaklaştırırken onları izleyin. Tüm üzüntülerinizi, tüm yaratıcılığınızın ve sonsuz zekanın İlahi kaynağına götürüyorlar.
Burada, tüm zorluklarınız mükemmel şekilde çözülüyor. Her şey kazan – kazan şeklinde çözülüyor ve mükemmel çözümleri kolayca ve uyumlu bir şekilde alıyorsunuz. Bu yardım için Tanrı’ya ve meleklere teşekkür ediyoruz. Şimdi bunu hak ettiğimizi bilerek, onların yardımını kabul ediyoruz. Ayrıca, kendimizi iyileştirirken, dünyayı da iyileştirdiğimizi biliyoruz.
ETERİK KORDONLAR (BAĞLAR) İLE İLGİLİ
Çakralarda, çoğu zaman onlardan dışarı çıkan “eterik kordonlar (bağlar)” vardır. Bu kordonlar, ilişkimiz olan diğer insanlardaki çakralara uzanır.
Eterik kordonlar en genelde yakınlarımız ile, babamız, annemiz, eşimiz, eski eşimiz, eski sevgililerimiz, şimdiki sevgilimiz, evimiz, çocuklarımız ve yakın arkadaşlarımıza uzanır.
İlişkilerimizdeki korkular bu kordonları oluşturur. Korku, bağımlılık, bağlılık, birbirine – bağımlı olma, terk edilme korkusu veya bağışlamama şeklinde karakterize edilebilir. Eterik kordonlar her iki insan arasında enerjinin ileri geri yönlendiği hortuma benzer şekilde davranır. Kordonlar sahip olmak, problem anlamına gelir.
Eğer bağlantınız olan kişi (kordon vasıtası ile) bir zorluk yaşıyorsa, bir meydan okuma ile karşılaşmışsa, sizden enerji çeker. Enerjinizi eterik kordon vasıtası ile çeker. O zaman, neden olduğunu bilmeden tükenmiş hissedersiniz.
Çok sıklıkla, cinsel ilişki yaşadığınız insanlar sizin sakral (2 nci) çakranıza bağlanmıştır. Tartışma deneyimlediğiniz insanlar solar pleksusunuza bağlanır. Üzüntü duyduğunuz/sizi mutsuz eden insanlar kalp çakranıza bağlanır. Acı verici ilişkiler yaşadığınız insanlar veya tüm yükü omuzlarınızda taşıdığınız bir ilişki yaşadığınız insanlar omuzlarınıza bağlanır. Benim deneyimimde, bu, omuz ve boyun ağrısının kök nedenidir.
Bir kadın müşteri maddi, sağlık ve sevgi yaşamında çoklu zorluklara, meydan okumalara sahip olmaktan şikayet ediyordu. Sırtından ve omuzlarından uzanan çok sayıda eterik kordonu gördüm. Kordonların, kadının çekişmeli bir ilişki yaşadığı vefat etmiş olan babasına bağlandığını fark ettim. Kordonları keserken, babasını bağışlama istekli olup olmadığını sordum. Aynı anda, babasına kendisini bağışlamaya istekli olup olmadığını sordum, çünkü kızı ile geçmiş ilişkisi ile ilgili pişmanlık duyuyordu. Her ikisi de tamamen bağışlamaya istekli olduklarında, kordonlar ayrıldı. Müşterimin, seansımızdan sonra, yaşamının tüm alanlarında hızlı gelişmeler bildirdi.
Evimize veya coğrafik yerlere bağlı olduğumuz zaman, ayaklarımızın altından zemine eterik kordonlar uzanır. Taşınmak isteyen bir müşterimle çalıştım. Ancak, evinin satılamadığından şikayet ediyordu. Ayaklarının altından evin temeline uzanan bir çok kordonu gördüm. Evine bağlılığın evin satışını engellediğini açıkladım. Onun izni ile, kordonları kestik. İki gün sonra, evi tam istediği fiyata satıldı.
Kordonları kesmek “Seni sevmiyorum ya da artık seninle ilgilenmiyorum” anlamına gelmez. Kordon kesmenin ayrılmalara veya ilişkileri bırakmaya neden olması gerekmez. Bu, ilişkilerinizin yanlış fonksiyonlarını salıvermeniz anlamına gelir. Hatırlayın, korku sevginin karşıtıdır ve eterik kordonlar (ve tüm bağlantılar) korkudan yaratılır.
Bazı insanlar, kendi ruh parçaları ile olan kordonları kesebileceklerine üzülürler. Yani, travmatik olaylar sırasında kopup giden kendilerinin parçaları. Bunun olması olası değildir, ancak sadece ful sevinci ve enerjiyi hissetmenizi bloke eden kordonların kesilmesine niyet ederek, bunun olmasından kaçınabilirsiniz. Bu niyeti ederek, ruh parçalarınızın kordonları kesilmemiş kalır.
Veya, ruh parçalarınızı geri çağırabilirsiniz ve bedeninizi çevreleyen beyaz ışık duşu vizüalize ederek kendinizi yeniden bütünleştirebilirsiniz. Zihinsel olarak kendinizin tüm parçalarının gerçek benliğiniz ile tamamen yeniden birleşmesini isteyin. Küçük “sizlerin”, küçük kauçuk bir bandın üzerindeki küçük varlıkların size doğru bungie jumping yapması gibi size doğru zıpladığını görebilirsiniz. Bu küçük ruh parçaları, beyaz ışık duşuyla size yeniden girerken korkunun veya travmanın tüm kalıntılarından tamamen iyileşmiş olacaklar.
ETERİK KORDONLARI/BAĞLARI KESME
Eterik bağları/kordonları kesmenin en hızlı ve en kolay yolu Başmelek Mikail’in yanınıza gelmesini ve sizden enerji çeken tüm kordonları kesip uzaklaştırmasını zihinsel olarak istemektir. Eğer Başmelek Mikail’e yabancı iseniz, o, diğer meleklerin “yöneticisi” olarak hareket eden bir melektir. Başlıca rolü tüm karanlık enerjileri temizlemektir. Her istediğinizde Başmelek Mikail’in yanınıza gelmesini isteyebilirsiniz. Sizinle daimi olarak kalmasını bile isteyebilirsiniz. Herkesle aynı anda birlikte olma yeteneğine sahiptir.
Mikail’den bağları kesmenizi istediğiniz zaman enerjide ve huzurda anında bir artış fark edersiniz. Uyuşmuş hissettiğiniz zaman, melekleri çağırın. Sizi huzurlu enerjinin doğal haline geri getirirler.
|
|
|
Her Gün Kendinize Hatırlatmanız Gereken Sihirli Cümleler |
Yazar: Emka - 01-09-2017, Saat: 01:57 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Daha enerjik ve yüksek moralli bir gün geçirmek için, buradaki öğütlere kulak verin…
1.”Bunu Yapabilirim.”
Bu cümle olumlu olduğu gibi, aynı zamanda da sizi bir durum karşısında harekete geçirmekte etkili. Kendinizi, karşılaştığınız durum karşısında kısıtlı hissetmemelisiniz, istediğinizi elde etmek için var olan imkanları kullanmalısınız.
2.”Ben İyi Bir İnsanım.”
Bu cümle; sizin ne kadar müthiş ve harika bir insan olduğunuzu gösteriyor. Hepimizin içinde iyi özelliklerimizi bize gösteren bağlarımız var. Fakat bazen bunu kendimize hatırlatmamız gerekebilir. Unutmayın ki, hepimiz pozitif bir etki bırakmak için dünyada varız.
3.”İhtiyacım Olduğu Zamanlarda Yardım İsteyebilirim.”
Kendi sınırlarınızı iyi bildiğiniz için; hedefinize ulaşırken zorlanabileceğinizin farkındasınızdır. Bu yüzden zorlandığınız zamanlarda mutlaka yardım isteyin. Yardım istemek sizin güçsüz olduğunuzu değil, hedefinize ulaşmak konusunda ne kadar tutkulu olduğunuzu gösterir.
4.”Geleceğimden Ve Başıma Gelecek Güzel Olaylardan Ben Sorumluyum.”
Başınıza gelecek olan güzel şeylerden sadece siz sorumlusunuz. Başkalarının geleceğinizi yönlendirmelerine izin vermeyin. Ne geçmişe bağlı yaşamalısınız ne de başkalarının fikirlerinin sizi şekillendirmesine izin vermelisiniz.
5.”Hayat Devam Ediyor.”
Başınıza ne gelmiş olursa olsun, iyi veya kötü, tecrübelerinizden ders çıkarıp hayatınıza devam etmelisiniz. Yaşadıklarınızın sizi etkilemesine izin vermemelisiniz. Bu yüzden önünüze bakın ve kendinizi hep geliştirin.
6.”Kendimi Kabulleniyorum.”
Üstünüze çok gitmeyin. Kendinizi olduğunuz gibi kabullenin. Herkes gibi sizin de kusurlarınız var ve hata yapıyor olmanız normal. Fakat bu kendinizi geliştirmek için yeterli değil. Değerinizi bilin çünkü bu şekilde dünya da değerinizi biliyor olacak.
7.”Geçmişte Güzel Başarılar Elde Ettim.”
Geçmişteki başarılarınızı hatırlamak sizi, gelecekteki projeleriniz için motive edecektir. Nasıl bir işe giriştiğinizin bir önemi yok, geçmişteki başarılarınız gelecekteki başarılarınızın sadece bir habercisi.
8.”Bugün Kendimi Tebrik Edeceğim.”
Bugün sizin gününüz. Dışarı çıktığınızda kutlamak için mutlaka bir sebebiniz olacaktır fakat her şeyden önce kendinizle ilgili bir kutlama sebebi bulmalısınız.
9.”Bir Şey İçin Mücadele Etmek, Değerli Olduğunu Gösterir.”
Mücadele etmek, sizin için bunaltıcı olmamalı. İyi başarılar, kolayca elde edilmezler. Güçlü olun ve hedefiniz için elinizden geleni yapın. Bu cümleyi kendinize hatırlatın ve karşınıza çıkabilecek engellere rağmen mücadele etmekten vazgeçmeyin.
10.”Hayat Dolu Ve Mutlu Hissediyorum.”
Bu cümle kendinizi nasıl gördüğünüzü çok güzel anlatıyor. Eğer kendinizi sağlıklı bir insan olarak görüyorsanız, bu yaşamınıza da mutlaka yansıyacaktır. Bu yüzden her zaman için zihninize ve bedeninize iyi bakmalısınız. Ruh ve beden sağlığınızdan daha önemli hiçbir şey yok!
Kaynak: Filoji.com
|
|
|
İnsanın İlk Evi Nasıldı? |
Yazar: EvrimBilge - 01-09-2017, Saat: 01:56 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Neolitik köy yerleşmelerinde 9.000-10.000 yıl öncesinde bugünkü mimarları bile hayrete düşüren yapılaşma örneklerine tanık oluyoruz. Jericho (İsrail) ve Jarmo (Irak) gibi birçok neolitik köyün etrafı güvenlik amacıyla surlarla çevriliyordu.
Evler, başlangıçta daire planında toprağa yarı yarıya gömülü olarak inşa edildi. Ancak, insanoğlu köşeler öngörerek oluşturduğu dikdörtgen planı bulmakta gecikmedi; gerçekten de dikdörtgen plan üzerine kurulan yapılara çanak-çömlek öncesi neolitik çağdan itibaren rastlıyoruz. Değişik işlevler için öngörülen oda ve avlu anlayışı daha o zamanda karşımıza çıkar.
Aşıklı’da (Aksaray)olduğu gibi, işlev ve konumları farklı yapılar yeni bir örgütlenmenin de habercisiydi. Aşıklı mimarisinin 2.000 yıl sonraki Çatalhöyük mimarisinin temelini oluşturduğu düşünülmektedir. Odaların zeminleri bazen yassı taşlarla kaplanıyor, daha sonra kille sıvanıyordu. Duvar ve döşemeleri örten sıva içerisine saman karıştırılıyordu. Taş temel üzerine kerpiç duvar örülüyor, çatı ise ağaç dalları ve hayvan postlarıyla kapatılıyordu.
Aslında, yapılarda kullanılan malzemeler ve mimari yapı bir bölgeden diğerine değişiyordu. Gerçekten de, örneğin Çatalhöyük neolitik köyünde evler yapılırken taş temel öngörülmemiştir; kerpiç temeller üzerine doğrudan kerpiç duvarlar inşa edilmiştir.
Evler bitişik nizam düzeyindedir. Bu gelişmiş tarımcı köyde, her evde bir kiler bulunmaktaydı. Damları düz olan evlerin aralarından sokak geçmemekteydi. Ev blokları arasında nadiren göze çarpan avlular ise çöplük olarak kullanılmıştır. Eve güney duvarına dayanan bir tahta merdivenle damdan girilir, daha sonra da merdiven damda bırakılırdı. Aşıklı çanak-çömleksiz köy yerleşmesinde, tıpkı Çatalhöyük’te olduğu gibi evlere damdan giriliyordu. Çatalhöyük’te, odalarda oturma, uyuma ve çalışma için ayrı divanlar yapılmıştı. Çok sayıda platform, kiler olarak öngörülen alanlar, araç ve gerecin yapıldığı kısımlar, fırın ve ocağın yer aldığı odalarla simgelenen büyük evler aslında bugünkü konut anlayışının daha o zamanlar yerleştiğini göstermektedir.
Aradan 11-12 bin yıl geçmiş olmasına rağmen, dünyanın birçok yöresinde neolitik çağdaki temel yapı malzemelerinin hâlâ terk edilmemiş olması, dikkat çekicidir.
Yuvarlak planlı evler az sayıda bireyin yaşamasına olanak verirken, dikdörtgen planlı evlerde kalabalık aileler kalabiliyordu. Evlerde değişik boyutlarda ve biçimlerde çok sayıda oda ve bölme öngörülmüştü. Neolitik çağ insanı, konutlarında mutfak olarak kullandıkları özel bir köşeyi de unutmamıştı.
Cafer Höyük (Malatya) çanak -çömlek öncesi neolitik köyünde iki katlı yapılar bulundu. Üst kata evin dışından bir merdivenle çıkılıyordu. Demek ki daha tarım öncesi köy yerleşmelerinde bile dubleks konut mimarisine rastlanmaktaydı. Yakındoğu neolitik yerleşmelerinde, yapılarda söndürülmüş kireç ve alçının duvar ve döşemelerde sıva olarak kullanılması önemli bir buluştur.
Çayönü’nde halkın yaşadığı mahalle, idari binalar, tapınaklar ayrı olarak öngörülmüştü. Yerleşim içinde kanalizasyon sistemi, çöp dökülen ayrı mekânlar bulunuyordu. Neolitik topluluklar daha o çağlarda bile sağlık kurallarına çok dikkat ediyorlardı; örneğin Aşıklı’da konutlara ait çöpler, mutfak artıkları, yenilen hayvanların kemikleri ya da çanak-çömlek parçaları çöplük olarak öngörülen yere dökülüyordu. Çevreyi kirletip, mikrop üretmesin diye de yakılıyordu.
Anadolu’da ve Yakındoğu’nun birçok bölgesinde zamanımızdan 9.000 yıl öncesinde planlı, örgütlü ve sağlıklı yapılaşmanın en güzel örneklerini görüyoruz.
Kaynak: Metin Özbek- İnsanın Tarih Öncesi Evrimi- 50 Soruda Dizisi.
Alıntı:ekstrembilgi
|
|
|
Saatlerde Çift Rakam Gördüğünüz Zaman Aşk Hayatımızla İlgili Anlamları |
Yazar: Emka - 01-09-2017, Saat: 01:49 - Forum: AŞK
- Yorum Yok
|
 |
Saatlerin üst üste gelip aynı sayıyı saat ve dakika bir göstermesi ile oluşmaktadır. Tesadüf eseri gördüğünüz saat size farklı anlamlar gösterir. Örneğin bir saatin anlamı baktığınız zaman gerçek olur. Saatlerin Anlamları bakarak gününüzün sevgiliniz ile birlikte nasıl geçeceğini görebilirsiniz. Dinimizde yeri olmamasına rağmen batıl inançlar doğrultusunda saatlerin anlamları olmaktadır. Saatlerin defalarca kez üs üste gelir sizde burada baktığınız zaman eşit olduğunu görürsünüz. Saat ve dakikaların anlamlarına bakarak aşk hayatımıza yön verebiliriz.
Sizlere bir şeyler fısıldayacaklar bunları hür dikkatle dinlediğiniz zaman aşka farklı bir açıdan bakmış olursunuz. Kendinizi ve sevdiklerinizi saatler ile etkilemeniz mümkündür. Mars erkeği ile Venüz kızının yıldızlar doğrultusunda gerçekleşen olaylardan alıntı yapılmıştır. Kendinizi ve sevdiklerinize aşkı göstermek için Venüssü takip etmenizi önermekteyiz. Venüs kızı her zaman olduğu gibi Mars erkeğine acı vermek için yaratılmıştır. Siz hangisi olacaksınız? Saatler size neyi söylüyor?
Saatlerin anlamlarına bakarken ayı zamanda üstlerine tıkladığınız zaman Venüs Kızı ve Mars Erkeği hakkında olan yorumlar daha detaylı açıklamalı şekilde bulabileceksiniz.
Saatlerin Anlamı
01:01 – Seninle Olmaktan Mutlu
02:02 – Şuan Seni Düşünüyor
03:03 – Uykuya Dalacak Seni Hayal Ediyor
04:04 – Seninle Birlikte Olduğundan Çok Mutlu
05:05 – Rüyasında Seninle Birlikte
06:06 – Şuan Çok Mutsuz
07:07 – Elini Tutmak İstiyor
08:08 – Kahvaltı Teklifi Edecek
09:09 – Seni Üzecek Bir Söz Söyleyecek
10:10 – Senden Ayrılmak İçin Fırsat Kolluyor
11:11 – Sürpriz Bir Hediye Aldı
12:12 – Seni Sevdiğini Ailesine Söyleyecek
13:13 – Seninle Konuşmaya Utanıyor
14:14 – Evlenme Teklifi Düşünüyor
15:15 – Seninle Birlikte Kaçmak İstiyor
16:16 – Bir Başka Kızla Görüşüyor
17:17 – Seninle Aynı Hayalleri Kuruyor
18:18 – Seni Her Şeyden Çok Seviyor
19:19 – Elini Tutup Dudaklarından Öpmek İstiyor
20:20 – Şuan Başka Bir Kızla Yanyana
21:21 – Sen Varken Bir Başkasını Hayal Ediyor
22:22 – Seni Aramayı Düşünüyor
23:23 – Seni Çılgınlar Gibi Seviyor
00:00 – Seninle Birlikte Ölüme Dahi Gider
|
|
|
|