Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,075
» Son Üye: rahmanmutlu
» Toplam Konular: 2,836
» Toplam Yorumlar: 3,067

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 2140 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 2140 Ziyaretçi

Son Aktiviteler
Nereden Başlamalıyım?
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: desdinova
07-04-2025, Saat: 11:03
» Yorumlar: 0
» Okunma: 321
Ayahuasca çayi hakkinda b...
Forum: ŞAMANİZM
Son Yorum: Gümüşkurt
29-12-2024, Saat: 23:19
» Yorumlar: 0
» Okunma: 387
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 810
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 735
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,618
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 9,003
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 26,266
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,364
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,614
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,896

 
  DOĞUM TARİHİNİZE GÖRE SİZ KİMSİNİZ?
Yazar: Magnetho - 07-07-2017, Saat: 13:37 - Forum: Astroloji - Yorum Yok

Doğduğunuz tarih nasıl bir karaktere sahip olduğunuz hakkında bazı ipuçları veriyor. Dünyaya geldiğiniz o zaman dilimine göre kişiliğinizin belli başlı özellikleri gelişiyor desek? Hep birlikte ayrıntılara geçmek istersiniz değil mi  Çok bekletmeyelim o halde... Buyurun:

1 - 10 Ocak: Huzursuzluk ve kavgadan hoşlanmayan, sevdiklerine düşkün, sabırlı ve çalışkan, kimsenin bir şeyinde gözü olmayan bu bireyler kibar ve nazik oluşları ile bilinirler...

11 - 19 Ocak: Son derece mantıklı, becerikli, akıllı, sözünde duran, eğitim hayatına önem veren, Öğrendiklerini kolay kolay unutmayan, aklını ve yaratıcı bu bireyler iş hayatlarında başarıyı yakalamak da hiç zorlanmazlar...

20 - 29 Ocak: Açık sözlü, yenilikçi, toplum bilinci yüksek, arkadaşlık ilişkileri güçlü olan, gerektiğinde duygularını geri planda tutan, mantıklı hareket edebilen, aynı zamanda çabuk öğrenen bu bireyler kısıtlanmaktan hiç hoşlanmazlar...

30 Ocak - 8 Şubat: Hızlı düşünebilen, becerikli, dürüst, arkadaşlıklara önem veren bu bireyler yabancı dil konusunda başarılı olurlar. Dikkat çeken, sıradışı espri kabiliyeti olan, kısa yoldan sonuca ulaşabilen, ikna gücü yüksek kişilerdir.

9 - 18 Şubat: Özgürlüğüne düşkün, yenilikçi, yeni yerler keşfetmeye meraklı, modayı takip eden, rutinlikten hoşlanmayan, arkadaş çevresi geniş, çekiciliği ile karşı cins tarafından beğenilen, her giydiğini yakıştırmasını bilen kişilerdir.

19 - 29 Şubat:  Hayal gücü oldukça yüksek, sevdiklerine karşı duyarlı, çatışmalardan rahatsızlık duyan, duyarlı, Acıma ve şefkat duygusu yüksek, pozitif düşünmeye çalışan, karmaşa içinde yönelimini kaybetmeden ilerleyebilen, aşk ilişkilerinde verici ve cömert, oldukça romantik, hassas kişilerdir.

1 - 10 Mart: Duygularının farkında olan, bağımlılıklarına düşkün, sosyal hayatta çekici kimliğiyle ilgi uyandıran, mütevazi ve çok sevilen, ailesine düşkün, aşkta tutkulu, sezgileri güçlü, olacakları hissedebilen, karşı cins üzerinde duruşu, tavırları, fiziksel özellikleriyle oldukça beğenilen kişilerdir.

11 - 20 Mart: Vizyon sahibi, her yerde başarılı olabilen, hayallerini gerçeğe dönüştürebilen, öngörüleri doğru çıkan, başkalarını kolaylıkla etkileyebilen, kararlı, güçlü bir manyetizmaya sahip kişilerdir.

21 - 31 Mart: Fiziksel yönden oldukça güçlü, hedefini bilen ve yılmadan üzerine gidebilen, isteklerine fazlasıyla düşkün, emir almaktan hoşlanmayan, kendi bildiği yolda ilerlemeyi seven, Karşı cinsini kolaylıkla etkileyebilen kişilerdir.

1 - 10 Nisan: Çok canlı, yaratıcı enerjiye sahip, yönetme gücü olan, insanları kolayca etkileyebilen, iyi bir oyuncu (sanat), kendini ifade etmesini bilen, hayatın güzel yanlarının tadını çıkarmasını bilen, isteklerini gerçekleştirme gücüne sahip renkli kişilerdir.

10 - 20 Nisan: Keşfetmekten, yeniliklerde bulunmaktan hoşlanan, para harcama meyli yüksek, hoşsohbet, açık fikirli, iyi niyetli, sağduyulu, cömert ve kendine güvenen, adaletli, yardıma hazır, takdir edilmeyi seven, yabancı dile meyilli, seyahat etmekten hoşlanan kişilerdir.

20 - 30 Nisan: Gösterişli ve kaliteli olan her şeyi seven, maddi ve manevi değerlerini önemseyen, koruyan, sahiplenen, sosyal hayatın içinde yer almaktan zevk alan, arkadaşlarının önemseyen, güzel bir çevrede yaşamak isteyen, ince ve nazik yapısıyla takdir edilen kavga ve çekişmelerden hoşlanmayan kişilerdir.

1 - 10 Mayıs: Zihinsel yetenekleri yüksek, aklını önemseyen, sezgileri kuvvetli, ilgi alanları yoğun, dünyayı gözlemlemekten hoşlanan, konuşma ve yazma yeteneği son derece güçlü, insanları kolayca çözebilen ,organizasyon becerisi muazzam. Başkalarıyla çalışmaya müsait, uyumlu, konuşmasıyla karşısındakini etkileyebilen kişilerdir.

11 - 20 Mayıs: Güvenilir, dürüst yaklaşımlara sahip, gerçekçi düşünebilen, kendine yeterli, başarma tutkusu olan, çalışkan, kabalıktan hoşlanmayan, keskin gözlem gücü olan, arkadaşlığa önem veren, hedefine ulaştığında böbürlenmeyen, iyiliğin, vefanın kıymetini bilen kişilerdir.

21 - 31 Mayıs: Çok yönlü ve becerikli,yargı ve mantık gücüne sahip, yenilikten hoşlanan, yeni insanlar tanımaktan zevk alan, eğri ile doğruyu ayır etmesini bilen,düşmanlarını yenmeye başarabilecek kadar akıllı kişilerdir.

1 - 10 Haziran: Sosyal ilişkilerini önemseyen, akıllı davranabilen, zeki, uzlaşmacı, hayatın güzel yanlarının tadını çıkarabilen,nabza göre şerbet vermeyi bilen, duyarlı ve yapıcı davranabilen, sıradan şeylerden hoşlanmayan, aşka önem veren kişilerdir.

11 - 21 Haziran: Modern düşünebilen, tarafsız ve objektif düşünebilen, arkadaşlık olgusunu önemseyen, pek çok insanla anlaşabilen, fikirleri bir çok insan tarafından beğenilen, haksızlığa boyun eğmeyen kişilerdir.

22 - 30 Haziran: Güvende yaşamak isteyen, empati yönü güçlü, ailesine, sevdiklerine önem veren, ilişkilerde uzlaşmaktan yana olan, duygusal değerlerine önem veren, etkileme gücü yüksek, kendini güvende hissetmediğinde tepkisel davranabilen kişilerdir.

1 - 11 Temmuz: Düşünce gücü yüksek, sezgileri yoğun, yenilikçi düşünebilen, kendini yenileyebilen, yüzeyde olanlarla yetinmeyen, araştırmadan güvenmeyen, güçlü iyileştirme gücü olan, güçlü olmayı, güvende olmayı önemseyen kişilerdir.

ast-14538215628582_634x350.jpg

12- 22 Temmuz: Artistik kabiliyeti olan, aydınlanmaktan yana, sanata meyilli, idealist, vizyonu yüksek Kendini aşmak isteyen, duyarlı yüreğe sahip, özverili, hayal gücü yüksek, aşkta derin duygulara sahip kişilerdir.

23 Temmuz - 1 Ağustos: Kendinden emin, bağımsız, liderlik gücü yüksek, soylu, gururlu, gösterişli, toplumda hemen farkedilen, sadakat duygusu yüksek, organizasyon yeteneğine sahip, sevdiklerine düşkün, kolayca yükselebilen, içi dışı bir, kalbinin sesine kulak verebilen kişilerdir.

2 - 12 Ağustos: Hoşsohbetli, neşeli, etrafını rahatlatan, vicdanlı, para harcamayı seven, kaliteye önem veren, gururlu, kimseyi kırmaktan hoşlanmayan, yüce gönüllü gezmekten, araştırmaktan hoşlanan, inanç sahibi, maneviyatı güçlü kişilerdir.

13 - 22 Ağustos: Kendini ortaya koyabilen, savaşçı, enerjik, isteklerini elde edebilen, bilinçli, cesur, haksızlıklara boyun eğmeyen, yeni fikirleri önemseyen,girişimci, zeki, nerede ne yapması gerektiğini bilen, açık sözlü, karşısındaki kişiyi çabucak çözebilen, açık sözlü, beklemekten hoşlanmayan, yeni projelere, planlamalara istekli kişilerdir.

23 Ağustos - 1 Eylül: Mantıklı, becerikli, akıllı, başkalarıyla kolaylıkla bağlantı kurabilen, aşkı önemseyen, sorunlardan pek hoşlanmayan, kaliteli ortamlar, elit yerlerden hoşlanan,keskin gözlem gücüne sahip, bir bakışta eksiklerini görebilen, olayların ardındaki gerçekleri önemseyen ve öğrenmek isteyen, çabuk kavrayan, net görmek isteyen, iletişimci kişilerdir.

2 - 12 Eylül: Ciddi bakış açısına sahip, sağlam kararlar vermeye çalışan, beklentileri akla ve mantığa uygun, çalışkan ve planlı. Güven olgusunu önemseyen, yanlış kararlar vermekten hoşlanmayan kişilerdir

13 - 22 Eylül: Yerinde konuşan, güçlü bir kişilik, sevme duygusu gayet yüksek, uyumlu, dengeli, akıllı ve aşkta sıcak yürekli, huzursuzluktan hoşlanmayan, böyle ortamlarda bulunmak istemeyen, aşırı uçlara kaçmayı sevmeyen, öncü, akıllı, tarafsız düşünebilen kişilerdir.

23 Eylül - 2 Ekim: Lüks, güzellik, kaliteden hoşlanan, erkekleri yakışıklı, kadınları çok güzel olan, sosyal yönü güçlü, yeni fikirleri seven, hassas yaradılışta, zevkleri için para harcamaktan çekinmeyen, yeni insanlarla tanışmaktan zevk alan, şanslı kişilerdir.

3 - 13 Ekim: Başkaları tarafından her zaman ilginç, sıra dışı bulunan, çok çekici, özgürlüğüne düşkün, kurallarla çevrelenmekten hoşlanmayan, sosyal ilişkilerini önemseyen, popüler ve girdiği ortamlarda farkedilen, farklı bulunmaktan hoşlanan. Kararlarını kendi vermekten zevk alan kişilerdir.

14 - 23 Ekim: Fiziksel ve zihinsel anlamda hızlı ve aktif hareket edebilen, sözleriyle ilgi uyandırabilen, zekasıyla her türlü sorunun üstesinden gelebilen, aşkta aşırı duygusallık yerine gerektiğinde mantığının sesine kulak verebilen, hislerini kağıda dökebilen, yenilikleri uygulamaktan hoşlanan, cinselliğine önem veren kişilerdir.

24 Ekim - 1 Kasım: Kadınları oldukça çekici, Erkekleri karizmatik. Karşı cins üzerinde gayet etkililer Mistizm, bilinmeyenler konusunda meraklı ve bu yönde yetenekleri olabilen. Dönüşüm, değişim ve her türlü yenilikten hoşlanan. Bunun için gerekirse savaşabilen Sözleri keskin kendine güvenli. Doğruluktan hoşlanan. Disiplinli ve güçlü bir karakter. Gizliliklerine önem veren, başkalarının sırlarını kolayca öğrenebilen Güç ve kontrol kurmaktan hoşlanan, sözlerinin dinlenmesini isteyen.

2 - 11 Kasım: Oldukça duyarlı, Romantik ve tutkulu. İdeallerinden ödün vermeyen Hayal gücü yüksek fakat hayal ettiklerini hayatında uygulayabilen sezgileri yüksek. Aşkla büyümekten, gelişmekten hoşlanan. Aşkı için her türlü mücadeleye giren Başkalarının sorunlarına çare bulabilen, empatisi yüksek, yönlendirme gücü yoğun. Başkalarıyla yarışabilen, yüksek noktalara er veya geç gelebilecek güçlü bir karekter Derinlikten hoşlanan, iş olsun diye dost olmayan, dostuna gerçekten yardım edebilen.

12 - 22 Kasım: Oldukça etkileyici bir kişilik. Haksızlıklar karşısında her türlü mücadeleye girişebilen Dürüst ve doğrucu bir insan. Hakikatlerin ışığı altında ilerlemekten yana olan. Toplumsal vizyonu yüksek, girdiği ortamlarda çekiciliği, duruşuyla kolayca ilgi uyandıran Gayet şanslı. Sezgileri inanılmaz güçlü olacakları hissedebilen. Herhangi bir durum ve olayın ardından kolayca toparlanması bilen. Empati yeteneği güçlü Altıncı duyusu çok yüksek. Önsezileri inanılmaz kuvvetli. Vatanına, ailesine çok düşkün biri.

23 Kasım – 1 Aralık: Ahlaki özellikleri son derece güçlü. İnanışı, özgüven duygusu gelişmiş, dürüst kişilerdir Geniş görüşlü, vicdanlı, değerlerine önem veren, yüksek eğitimden hoşlanan. İyimser, öngörüşleri doğru çıkan. Gezgin bir ruh, yaşamı derinlemesine yaşamaktan hoşlanan Aşkta bağlanma duygusu fazla yüksek olmasa da, sevdiklerine düşkün ve onları koruyan. Başka insanları bilgisiyle, zarafetiyle büyüleyen. Yol gösteren abilik ablalık yapabilen İnsancıl, açık fikirli. Etik değerlere ve kanunlara saygılı. Fazla para harcamayı seven.

2 Aralık – 11 Aralık: Çok cesur. İnanmadığı hiçbir şeyi kabul etmeyen. Savaşma dürtüsü yüksek Haksızlıklara boyun eğmeyen amaca yönelik hareket edebilen. Gayet bağımsız zincirlere tahammül etmeyen. Kimsenin lafıyla hareket etmeyen Sadık ve oldukça fedakar. Söz verdiği zaman mutlaka yerine getiren. Aktif, hızlı ve gözü pek. Cinselliği güçlü, tutkulu, girişimci, istediği kişiye elde edebilen Kimi zaman oldukça sabırsız, aceleci davranabilen. Rekabetçi, oldukça tutkulu.


12 Aralık – 21 Aralık: Kişilik sahibi, bilgisiyle, tecrübeleriyle insanları kolayca etkisi altına alabilen Vizyonu güçlü, sezgi gücü yüksek, anlamaktan, keşfetmekten zevk alabilen. Duygularını kontrol edebilen, sevilmek ve ilgi görmekten fazlasıyla hoşlanan Aşkta kendi isteklerine düşkün. Çekiciliğiyle karşı cins üzerinde fazlasıyla etkili olan. Yanılmaktan hiç hoşlanmayan. Sanata ve yeni gelişmelere açık. Kendini gayet iyi koruyan Yenilgilerden yılmayan, gururlu ve kendini geliştirmesini bilen, hakimiyet kurabilen.

22 Aralık – 31 Aralık: Sorumluluk sahibi, ne istediğini bilen, doğru ve yerinde kararlar alabilen bir kişilik Disiplinli bir çaba ile her türlü güçlüğün üstesinden gelebilen. Sadık ve güvenilir. İç gözlem gücüne sahip, yavaş ve emin adımlarla ilerlemekten yana olan Koşullar ve şartlara göre kendini ayarlayabilen uçarılıktan asla hoşlanmayan. Aşkta güven, saygı ve sevgiye değer veren. Oldukça tutkulu, sevdiğine sahip çıkan Liderlik gücü yüksek, organize, iş hayatında parlayabilen. Bazen karamsar olabilen.


Ya sizin doğum tarihiniz ve karakteriniz arasında nasıl bir uyum var!? Bizimle paylaşın...

Bu konuyu yazdır

Photo 99 ESMA
Yazar: baharumur - 07-07-2017, Saat: 12:18 - Forum: ŞEMS - Yorum Yok

    “Ol deyince olduranın
    Yeri göğü kaldıranın
    Donatarak dolduranın
    Doksandokuz adıyla….”
 
Niyâzi Yıldırım Gençosmanoğlu'nu, Türk Destanları'nın efendisi, 

Bu konuyu yazdır

  MAYALAR GÖRKEMLİ ŞEHİRLERİNİ NEDEN TERKETTİLER
Yazar: Magnetho - 07-07-2017, Saat: 01:52 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Maya kentlerindeki kuraklığa bağlı gerileme çoğu kent için doğru olsa da hepsi açısından geçerli değildi. Güneyde, bugünkü Guatemala ve Belize bölgelerinde çöküş yaşanırken Yucatan bölgesindeki kentler gelişiyordu.

Mayapan şehri gibi 13-15. yüzyıla kadar ayakta kalan istisnalar olsa da Maya medeniyet olarak son nefesini 11. yüzyılda vermişti. Bütün büyük medeniyetler gibi Mayaların da ekonomik gücü esas olarak tarım ürünlerine bağlıydı. Kuraklık nedeniyle bu ürünler her yıl sınırlanınca Mayalar siyasi gücünü yitirdi ve sonunda toplum çözüldü. BBC’den Robin Wylie bu gizemli medeniyetin peşine düştü ve yüzlerce yıldır merak edilen sorulara yanıt aradı…

2000 yıllık Maya medeniyeti nasıl yıkıldı?

Mayaların 1000 yıl önce, kireçtaşından kurdukları görkemli şehirlerini terk etme nedenlerine dair teoriler giderek belirginlik kazanıyor. İspanyol işgalcileri 1517’de Orta Amerika’ya giderken amaçları oradaki Maya medeniyetini yerle bir etmekti. Ama oraya vardıklarında Mayaları zaten o halde bulmuşlardı.

Antik dünyanın en ileri toplumlarından biri olan Mayaların kireçtaşından yaptıkları dev binalar terk edilmiş, ormanın bir parçası haline gelmişlerdi.
Maya medeniyetinin nasıl sona erdiği sorusu tarihte en uzun süre esrarını koruyan olaylardan biri olmuştur.

Mayalar Avrupalılara karşı uzun süre direnmiş, ama İspanyollar yerleşmek üzere vardıklarında, bölgenin simgesi haline gelen piramitleri inşa eden siyasi ve ekonomik gücü yaratmış olan iki milyonluk bir toplum ortadan kalkmıştı.

İleri medeniyet

Mayalar ilk yerleşim alanlarını MÖ bin yıllarında kurmuş, MS 600’lü yıllarda ise medeniyetleri doruğa ulaşmıştı. Maya şehirleri Meksika’nın Yucatan yarımadası, Belize ve Guatemala’da yoğunlaşmıştı.

Arkeologlar buralarda binlerce yerleşim yeri buldu. Bölgedeki yoğun tropik ormanın derinliklerinde de hala keşfedilmemiş yerler olduğu tahmin ediliyor.
200 yıl süren ciddi arkeolojik incelemenin ardından Mayaların sanat ve mimarlık alanında oldukça gelişkin olduğu biliniyor.

Piramit ve tapınaklarını gezegenlerin konumuna, matematik ve astronomi bilgilerine dayanarak inşa ettiler. Yazı yazmak içinse Maya hiyeroglifleri olarak da bilinen Mezoamerika alfabesini kullanıyorlardı.

Yüzyıllar boyunca devam eden refah ve hakimiyetin ardından 850’li yıllardan itibaren Mayalar görkemli şehirlerini terk etmeye başladı. 200 yıl içinde, ufak tefek kalıntıların dışında bu medeniyet çökmüştü artık.

mayas-cultura-profecias-1.jpg

Maya medeniyetinin çöküş teorileri
Fakat arkeologlar hala bu çöküşün nedeni konusunda anlaşamıyor. Belki de Roma İmparatorluğu’nda olduğu gibi burada da birden fazla neden olabilir. Ancak bazı uzmanlar bu çöküşün biçiminin büyük bir felakete işaret ettiğini belirtiyor.

Maya medeniyetinin yıkılması konusunda birçok teori ileri sürülüyor: İşgal, iç savaş, ticaret yollarının çökmesi vb. Ama Orta Amerika’nın o dönemlerdeki iklimine dair ipuçları 1990’larda bir araya getirildiğinde, asıl sorunun bir dönem kendisini gösteren ciddi iklim değişikliğinde yattığı sonucuna varıldı.

Bu medeniyetin geliştiği 250-800 yılları arasında bölgenin bol yağış aldığı, mahsulün iyi olduğu, şehirlerin büyüdüğü biliniyor. İklime dair veriler ise mağara oluşumlarının incelenmesiyle elde ediliyor. Fakat bu göstergeler 820’lerden sonra bölgenin 95 yıl süren bir kuraklık dönemine girdiğine işaret ediyor.

Kuraklık saptamasının ardından araştırmacılar Mayaların çöküşü ile iklim arasında bağlantı kurdu. Gerçekten de iki dönem örtüşüyordu.

Mayalar ve kuzey-güney farkı
Ama Maya kentlerindeki kuraklığa bağlı gerileme çoğu kent için doğru olsa da hepsi açısından geçerli değildi. Güneyde, bugünkü Guatemala ve Belize bölgelerinde çöküş yaşanırken Yucatan bölgesindeki kentler gelişiyordu.

Araştırmacılar bu kuzey-güney farkı için çeşitli açıklamalar getirmiş, ama hiçbiri kabul görmemişti. Ancak yeni bir keşif bu sırrı çözmeye yardımcı oldu.

Mayalardan yazılı belgeler neredeyse hiç kalmamıştı. Zira, Katolik rahiplerin emri üzerine İspanyollar bunların hepsini yakmıştı. Ama kayalara kazınmış halde takvim kayıtları vardı. Kuzey kentlerinin 9. yüzyıldaki kuraklıktan sağlam çıktığını gösteren de bunlardı.

Fakat Aralık’ta yayımlanan bir araştırmada diğer verilerin yanı sıra radyo-karbon tarihleme yöntemine de başvuruldu. Buradan elde edilen bilgiler kuzey şehirlerinin ne zaman yıkıldığına dair daha net bilgi içeriyordu.

Çifte gerileme
Daha önce inanılanın tersine kuzey de kuraklıktan etkilenmiş, hatta iki gerileme dönemi yaşamıştı. Chichen Itza 10. yüzyıl ortalarına kadar canlılığını korumuştu. Ama 1000 ve 1075 dönemi arasında, şehirdeki taş ve kereste işleme işlemlerinin yarıya düştüğünü gösteren veriler ikinci bir gerileme dönemine işaret ediyordu. 11. yüzyıldaki bu gerileme de aşırı kuraklığa bağlanmıştı. Ve bu kuraklık son 2000 yılın en kötüsüydü.

Kısacası Mayapan şehri gibi 13-15. yüzyıla kadar ayakta kalan istisnalar olsa da Maya medeniyet olarak son nefesini 11. yüzyılda vermişti. Bütün büyük medeniyetler gibi Mayaların da ekonomik gücü esas olarak tarım ürünlerine bağlıydı. Kuraklık nedeniyle bu ürünler her yıl sınırlanınca Mayalar siyasi gücünü yitirdi ve sonunda toplum çözüldü.

Kuraklık nedeniyle azalan kaynakların paylaşımı sorunu, sosyal ve siyasal alanda istikrarsızlığa, şehirler arası çatışmalara ve savaşlara yol açmış olabilir.

Çevreye müdahale
Başka bir teoriye göre ise Mayaların milyonlarca nüfusu beslemek için yüzlerce kilometrelik sulama kanalları açması, ormanlık alanları tarım amacıyla kesmesi şeklinde çevreye yaptığı müdahalelerin de iklim değişikliğinin etkilerini daha da ağırlaştırmış ve çöküşe katkıda bulunmuş olabilir.


Nüfusun büyük ölçüde artmış olması da aynı şekilde kuraklığın ve besin yetersizliğinin etkilerini artırıp, kuraklığa direnci zayıflatmış olabilir. 1050’lerden itibaren Mayalar iç kesimlere kurulmuş şehirlerini terk edip Karayip kıyılarına veya farklı su kaynaklarına ulaşmak için yollara düşmüştü. Arkeologlar göl diplerinde buldukları insan kemiklerinin, yağmur duasına çıkmış Mayaların tanrılara sunduğu kurbanlar olduğuna inanıyor.

Bu konuyu yazdır

  GEÇMİŞTE YAŞADIKLARIMIZIN NEDENİ GELECEKTE YAŞAYACAKLARIMIZ
Yazar: Archilles - 07-07-2017, Saat: 00:04 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Bu Kuantum Teorisine Göre, Hatalarınızın Nedeni Geçmişte Değil Gelecekte!

Kuantum mekaniğini incelemek, zaman ve mekan algılarımızı değiştiriyor ve modern bilimin bazı güçlü fizik kurallarını sorgulatıyor. Zaman akışı hakkında en tuhaf teorilerinden birisi nedenselliğin zamanla aynı yönde ilerlemesi şeklinde açıklanabilir.
Retrocausality, sonucun kendini oluşturan sebeplerden önce çıktığını savunan anti-nedensel hipotezdir. Yani bugün ağrıyan karnınızın sorumlusu elbette sizsiniz, ancak nedeni yarın yiyeceğiniz bozuk yemek. Biraz saçma ve karmaşık gelebilir, ama bu konuda Einstein'ın bile kafa yorduğunu söyleyelim.

Kanadalı bir çift fizikçi, kuantum teorisindeki bazı temel varsayımlara daha yakından baktı ve insanların zamanı hep tek yönlü bir şekilde keşfettiğine yönelik bir fikre sahip oldu. Hepimiz kuantum mekaniğinin garip ve anlaşılmaz olduğunu biliyoruz. Parçacıklar bir masanın üzerinde oraya buraya saçılan bilardo topları gibi değil; bulunduğunuz odada, içinde olasılıklarla dolu sis bulutları şeklinde hareket ediyorlar.

-or%2Bright%2Bclick%2Bon%2Bwallpaper%2Ba...ground.jpg

Parçacıkları ölçmeye çalıştığımızda bu bulanık bulutlar, keskin bir odak içine giriyorlar. Bu, bilardo masasındaki beyaz topun en köşeye gitmesi gibi bir şey ve kaç tane olduklarını bilemeyeceğiniz beyaz toplar, asla siyah toplara çarpmıyorlar.

Zamanla yapılan araştırmalar, fiziğin genel kuantum kanılarından bazılarını etkiledi ve Bell’in Teoremi adı altında ürkütücü bir tez, bunlar arasında en çok göze çarpanıydı. John Stewart Bell, kuantum mekaniğinde yaşanan garip şeylerin, yakınlarda gerçekleşen eylemlerle açıklanamayacağını söyledi. Peki ya başka bir yerde yapılan eylemler... Ya da başka şekillerde yapılanlar? Tahmin edebileceğiniz gibi, evren hala oldukça ürkütücü görünüyor.

Fakat nedensellik geriye doğru giderse bir parçacık, zamanda geriye doğru gidebilir. Üstelik yapılan çalışmalara göre bu kuantum zaman yolduğunun ışık hızında gerçekleşmesi de gerekmiyor. Şu an bu düşüncelerin peşinden koşan ve fizik dünyasında neredeyse birer dogma haline gelmiş teorileri reddeden bir avuç bilim insanı bulunuyor.


Birkaç temel varsayımı yeniden formüle eden araştırmacılar, mekanın zamanla değiş tokuş edildiği Bell'in teoremine dayalı bir model geliştirdiler. Onların araştırmalarına bakarak hala temel çelişkileri aşamıyoruz. Bilim belki de ileride bu yöndeki teorileri daha çok odağına alacak, ancak o vakte kadar kuantum fiziğinin zaman boyutu gizemini koruyacak.

Bu konuyu yazdır

  Eğer Unutkan Biriyseniz Tebrikler: En İyi Çalışan Beyin Size Ait!
Yazar: Archilles - 06-07-2017, Saat: 21:01 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Beynin eski hiç bir işe yaramayan bilgileri silip yerine yenilerini koyduğu sonuca yeni ulaşmıyoruz. Ancak yeni araştırmalar gösteriyor ki, unutkanlık düşünüldüğü gibi bir sağlık sorunu değil.

Bir şeyleri unutmayı ya da unutmamayı istemenin dışında bir de olur olmadık şeyleri istemsiz olarak unutmak vardır. Bu durum genelde bir sağduyu eksikliği ya da aptalca bir davranış olarak karşılanır. Yeni bir araştırma ise unutkan insanların aslında en iyi işleyen beyinlere sahip olduklarını gösteriyor.

Eğitim sistemlerimiz, bilgiyi ezberleyip saklamanın akademik başarının anahtarı olduğu fikri üzerine inşa edilmiştir. Çocukların bilgiyi öğrendikten sonra tekrar ederek akılda tutmasını isteriz. Ancak bu durum kişiden kişiye ve bilgi türüne göre değişkenlik gösterir. Yani unutkanlığın anormal bir şey olduğunu öğretip duruyoruz.


time.png


Toronto Üniversitesi'nde yapılan yeni bir araştırma, hafızadaki bilgiyi hatırlarken verdiğimiz mücadelenin zihinsel olarak diğer insanlara göre daha vasat olmadığını ortaya koydu. Unutkan insanların beyinlerinin çok daha üst düzeyde çalışıp, yeni ve kapsamlı bilgilere yer açtığı anlaşıldı.

Neuron dergisinde yayınlanan çalışmada, hafızayla ilişkili nöronların hipokampüs olarak adlandırılan beyin bölmesinde unutkanlığı tabiri caizse teşvik ettiği keşfedildi. Beyin, yeni ve önemli bilgiler için daha fazla yer açmak istediğinde eski ve işe yaramaz bilgileri siliyor!

Araştırmanın yazarlarından biri olan Prof. Blake Richards açıklıyor: "Hafıza oyunlarını domine eden kişilere her zaman hayran kalırız. Hafızanın amacı, aslında doğru bilgiyi unutmak ve yerine doğrusunu yerleştirmektir.”

Eğer beynimiz eski ve işe yaramaz bilgilerle dolu olsaydı, somut bir karar vermek ve yeni deneyimlerin ayrıntılarını hatırlamak için gerekli bilgilere odaklanmak zor olacaktı. Dolayısı ile unutkansanız üzülmeyin: Bir noktaya kadar bu durum, sağlıklı bir beyne sahip olduğunuzu gösteriyor.

Bu konuyu yazdır

  MAYALARIN YOK OLUŞ SEBEBİ BELLİ OLDU
Yazar: Magnetho - 06-07-2017, Saat: 19:33 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

YAĞIŞ ORANI YÜZDE 40 DÜŞMÜŞ
M.Ö 2000 ile M.Ö 950 yılları arasında varolan Maya medeniyetinin ağır bir kuraklık nedeniyle sona erdiği düşünülüyordu. Ancak İngiltere’deki Southampton Üniversitesi kuraklığın yağış oranının sadece yüzde 25 ila 40 arasında düşmesi nedeniyle oluştuğunu ortaya koydu. 

Science dergisinde bir süre önce yayımlanan araştırma, yağıştaki bu azalmanın bölgedeki su kaynaklarını tüketmeye yettiğini belirtti. Araştırmacılar Maya medeniyeti döneminde bölgedeki ova, nehir sistemleri ile buharlaşma oranlarını ölçtü.

mayalar_nasil_yok_oldu_h7183.jpg

SADECE BİR KAÇ YIL SÜRDÜ
Sonuç olarak medeniyetin yok oluşunun nedeni Mayalıların yaşadığı Yucatan bölgesindeki ovaların nehir sisteminden yoksun oluşuna ve buharlaşma oranının fazla oluşuna bağlandı. Buharlaşma nedeniyle de tatlı su kaynaklarının kuruduğu açıklandı. 

Araştırmayı yürüten Profesör Eelco Rohling, “Kuraklıklar birkaç yıl sürmüş ve birkaç kez tekrarlanmış. Bu nedenle azalan su kaynakları bölgenin terk edilmesine yol açtı” dedi. Meksika’nın güneyi ve Guatemala yayılmış olan Maya medeniyeti geride bıraktığı anıtlarla dikkat çekiyor.

Bu konuyu yazdır

  Bektaşilikte Dört Kapı Kırk Makam
Yazar: baharumur - 06-07-2017, Saat: 19:26 - Forum: BEKTAŞİ - Yorum Yok

4 kapı İNSANLIK BOYUTLARI olarak bilinen boyutlardır. Bu boyutlar sırasıyla KARTAL, SIĞIR, ASLAN VE İNSAN'dır. Yani insanın evrimi süresince en düşük bilinç hali kartaldır. İnsan bilinç olarak genişler ve bu genişleme daireseldir. Yani insanı çevreleyen kat kat bilgi bedenleri vardır. Bu bedenler BELLEK KAYITLARI'dır. İnsan önce tepe çakraya varıp kendini hak etmelidir. Tepe çakradan sonra mavi rengin ton ton koyuluklarına yani sonsuz şuura ulaşır. İnsan dünya ile birleşip dünya olur....gürz olur, kürz olur....bütün olur. Bu gelişimi onu kartaldan başlayarak hakiki insan götürür. 40 makam ise bir KÜRZ bütünlüğüdür. Yani; kürzü bütün olarak düşünebiliriz. Biz buna HAK BÜTÜNLÜĞÜ diyoruz. 40 hak katına ulaşan bilinç insanlık bilincidir ve o her zerreyi hak etmiş, tüm zamanlara kendini tohum olarak ekebilmiştir. 41. hak katı haklar hakkı olan makamdır ve burayı hak eden BİLGİ KALEMİ'ni hak eder. Bilgi Kalemi bilişin kaydını yapabilendir. O yaşayan ve yaşatandır. Kalemi hak ettirebilen güçtür. Bu makamlar evrim katları veya hak katları olarak da düşünülebilir. Örneğin 20. hak katı ÖZ'dür. 99. hak katı NEFES'tir. 140. hak katı ATLANTA ANA KAYNAĞI'dır. Ve hak katları burada sona erer. Bundan sonra ATLANTANIN ATALARI olan ATALANTA ve daha sonra Zİ kapıları bu dönem insanlığa açılabilmiştir. Her birimiz hangi katın bilincini hak edersek o katın hakimi oluruz. Dünyaya geliş nedeni de budur; HAK İLMİ'ni öğrenmek. Hak ettiğimiz yerdeyiz....ama o kat bizim için bir tabudur aynı zamanda. Dolayısıyla, kendimizden öte kendimize varabilmemiz için hiç bir şeyi ayırmadan, yargılamadan birleşimlerle genişlememiz gerekiyor. Birleşmek bilgi paylaşımı ile olmalıdır ve karşılıklı diyaloglarla olmalıdır. Yargılamamak ve öfke olmamalıdır. Gerçek insan olmak yaradan olmak ve tüm yaşama koruyucu kalkan olmaktır. Hepimiz bir kapıyız. Hepimiz hepimize kapıyız....geçişler birbirimizden oluyor....."ben seni sevmiyorum"...."o varsa ben yokum" bizi insanlık yolunda yolda bırakır. Bir insan adım attığında, bütün adım atar....bir kapı açıldığında o kapı herkese açılır...GEÇ denir ona. Öz görev budur; kapı olacak bilgiyi paylaşmak, kapıyı kapatmamak, kapıları açmak....sevgiyle,

Bu konuyu yazdır

  Sadece 4 Haftada Hayatınızı Değiştirin
Yazar: Magnetho - 06-07-2017, Saat: 19:05 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

Hiçbirimiz sınırlanmış ve mutsuz hissettiğimiz olumsuz bir hayat yaşamak istemeyiz ama bazen günlük hayatın akışı içinde “doğru olanı yapıp yapmadığımızın” farkına varamayız. 

Bu kadar aceleye gelen ve mekanikleşen bir hayat yaşamanın bazı sonuçları vardır. Bunlardan bazıları da hayata olan ilginin azlığıdır.

Bugün sizlere, “keyif” ve “kalite” kelimelerinin günlük hayat felsefenizi oluşturacağı, yeni bir hayata doğru ilk adımı atmanızı teklif ediyorum. Aşağıda bahsedeceğimiz basit, kolay adımlarla yalnızca 4 haftada hayatınızı değiştirebileceksiniz. 

Birinci Hafta: Sağlıklı alışkanlıklar edinin

Sabah saat 6 gibi erken saatlerde kalkın. Böylece gün boyu sahip olmadığınız ekstra zamana kavuşacaksınız ve günlük işlerinizi yapmaya başlamadan önce yapmanız gerekenleri gözden geçirme, planlama şansı bulacaksınız.

Hafif yiyeceklerle sağlıklı beslenin. Eğer hayatınızda gerçek bir değişiklik yapmak istiyorsanız, çok fazla enerjiye ihtiyacınız var. Her zaman vücudunuzu dinlemeniz, toksinlerden arınmak için kendinize doğru hedefler koymanız önemli. Bu sayede, sağlıklı, hafif ve cazip yiyeceklerle vücudunuz yenilenecek.

Egzersiz yapın. Bu kazanmanız gereken en önemli alışkanlıklardan biri. Egzersiz yapmak kaslı bir vücuda kavuşmanıza yardımcı olurken hem fiziksel açıdan sağlık katar hem de vücudunuzun iç dengesini sağlar. Ayrıca zihniniz de sağlıklı ve dengeli olur. Hareketin hayat olduğu söylenir. Bu yüzden hayatı tam anlamıyla yaşamak için vücudunuzun harekete ihtiyacı var.

İkinci Hafta: Çevrenizi temiz tutun

Etrafınızdaki alanları temizleyin. Yakın çevrenizden, günlük hayatınızda işinize yaramayan her şeyi kaldırın. Sizin için varlıklarıyla engel oluşturan ya da günlük işlerinizin aksamasına sebep olan şeyler varsa çevrenizi onlardan arındırın. Geçmişi geride bırakmayı öğrenmek; artık ihtiyacınız olmayan şeylerden kurtulmak önemlidir. Geçmiş demişken, arkadaşlıklarıyla sizi bir şekilde olumsuz olarak etkileyen kişilerle sorunlarınızı çözüme kavuşturmaya çalışmanızda da fayda var.

basarili-girisimciler1.jpg

Üçüncü Hafta: Hedeflerinizi belirleyin

Planlarınızı yapın. Bir liste oluşturun ve onu takip edin. Geçen hafta oluşturduğunuz bir liste varsa ona geri dönün ve yarım kalan işleriniz varsa tamamlayın. Sizi hedeflerinize ve hayallerinize ulaştıracak şeylerin üzerinde yoğunlaşın.

Her gün yaptığınız planlar üzerinden ilerleyin. Gece uyumadan önce bir sonraki gün için yeni bir plan yapın. Planınızın çok basit ya da çok ayrıntılı olması önemli değil. Önemli olan bir planınızın olması ve bunun motivasyonunuzu artırması. Kendinize şu soruları sorun: Yapmam gereken şey için doğru yolda mıyım? Hedeflerimin beni götüreceği yerden mutlu muyum?

Dördüncü Hafta: Konfor alanınızı genişletin

Farklı deneyimlere kucak açın. Günlük hayatınızın parçası olan rutin bir durumu ele alın ve kendinize şu soruyu sorun: Şu anda neyi farklı yapıyor olabilirdim? Her gün yeni bir şey deneme alışkanlığını hayatınıza entegre edin. Böylece her gününüz rutin deneyimlerle dolu olmaktan çıkacak, motivasyonunuz yükselecek.

Konfor alanınızdan çıkın. Yukarıda bahsettiğimiz adımı atarsanız, her geçen gün bireysel konfor alanınızdan biraz daha kopacaksınız. Bununla da yetinmeyin, korkularınızla yüzleşmek ve onların üstesinden gelmek için kendinize meydan okuyun.

Dinlenmek de önemlidir. Çoğumuz için dinlenmek hayatın Aşil topuğu gibidir, zayıf noktamızdır. Hayatı tam anlamıyla yaşamak için dinlenmenin ve zaman zaman kendimizi her şeyden soyutlamanın ne kadar önemli olduğunu unutmayın.

Sizi bu basit alışkanlıkları günlük hayatınızın bir parçası yapmaya davet ediyorum. Hayatınızı baştan aşağı değiştirin, huzurlu ve mutlu hissedin. Yalnızca dört haftada hedeflerinize ulaşmaya başladığınızı göreceksiniz.

Bu konuyu yazdır

  Okunamayan Gizemli Kitap: “Voynich El Yazması”
Yazar: Archilles - 06-07-2017, Saat: 18:08 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER - Yorum Yok

Voynich Elyazması, bilinmeyen bir yazıyla yazılmış, anlamı çözülemeyen gizemli bir kitap. 1450 ila 1520 yıllarında yazıldığı tahmin edilmektedir. Kitaba ismini veren, 1912 yılında varlığını ortaya çıkaran Wilfrid M. Voynich adındaki sahaftır. Yapılan bilimsel incelemeler, kitabın Voynich tarafından yapılmış bir sahtekârlık olmadığını kanıtlamıştır.[1] Kitap çok sayıda ilginç resim içerir. Bunlardan bir kısmı yıldızları, bitkileri ve tuhaf bir tesisatla birbirine bağlı küvetlerde yıkanan çıplak kadınları gösterir. Resimlere bakılarak kitabın belli konularda (astroloji, bitkibilim, vs.) bölümlerden oluştuğu tahmin edilmektdir.

Kitabı Roger Bacon, John Dee ve Edward Kelly dahil çeşitli kişilerin yazdığı öne sürülse de bu iddiaların hiçbiri kanıtlanamamıştır. Voynich elyazması yıllardır dilbilimciler, kriptologlar, tarihçiler, diğer branşlardan bilimadamları ve meraklılar tarafından yoğun olarak incelenmekle birlikte, çözüldüğüne dair hiç bir kanıt bulunmamaktadır. İstatistiksel ve dilbilimsel çözümlemeler, metnin rasgele yazılmış anlamsız bir işaret yığını değil, doğal bir dilin yazıya geçirilmiş hali olduğunu göstermektedir. 

tarihiyazmarohonc-1646x1000.jpg

Ancak bunun hangi dil olduğu bilinmemektedir. Voynich elyazmasının şaşırtıcı yanı harfleri İngilizceye yada herhangi bir Avrupa diline benzemeyen tuhaf bir dil ile yazılmış olmasıdır. Bu elyazması 20. yüzyılın en iyi şifre çözücülerini bile şaşırtmıştır. Kitap 196 yılında Yale Üniversitesi Beinecke nadir kitaplar bölümüne New York’lu antika kitap satıcısı N.P. Kraus tarafından bağışlandı. Kitap 15 cm.ye 22,5 cm. ölçülerinde ve 240 sayfadır ancak tamamının 270 sayfa olduğu düşünülmektedir. Kitap şifalı otlar, astronomi, anatomi, farmakoloji ve reçetelerden oluşan beş ana bölümden oluşmaktadır. Amerikalı sahaf William Voynich, 1912’de İtalya’da üzerinde anlamsız sembol ve resimler bulunan 240 sayfalık belgeyi satın aldığında, büyük ihtimalle bunun çözülemeyecek bir dilde yazıldığını tahmin etmemişti. Kitabın 13. yüzyılda Roger Bacon tarafından yazıldığı iddia ediliyor. Ölçüleri 15 cm’ye 27 cm ve araştırmalara göre 28 sayfası eksik(muhtemelen kaybolmuş veya yırtılmış). Yazılar mavi, sarı, kırmızı, kahverengi ve yeşil. Voynich hayatını metnin deşifresine adadı ama hiçbir şekilde başarılı olamayınca 1969’da yazmayı Yale Üniversitesi’ne bağışladı. 

Artık Voynich el yazması olarak bilinen belge, şifre çözücülerin merak ve ilgi odağı haline geldi. Metin hiçbir yolla deşifre edilemedi. Üstelik üzerindeki resimler de çok ilginçti. Bazıları bunların uzaylıların gönderdiği birtakım şifreler olduğunu iddia etti, bazıları bunların ilaç tarifi olduğunu söyledi. Fakat ilgiç olan şu ki, bu kitapta resmedilen bitkilerin hiçbiri dünyada bulunmuyor*. Hatta birtakım araştırmacılar bu kitabın bir ölümsüzlük ve tanrı korkusu hakkında olduğunu bile iddia ettiler, onlara göre bu kitabın dili çözüldüğünde ölümsüzlük iksiri bulunacaktı. Tabi bunun sadece kandırma amaçlı yazıldığı da iddialar arasındaydı, fakat öyle sistematik biçimde yazılmıştı ki kitap, bu iddia diğerleri içinde en zayıfı. Yale Üniversitesi 2001 yılında metni deşifre etmeye çalışmaktan vazgeçmiş ve çevrimiçi kütüphanesine yazmanın sayfalarını koymuş. 

Belgenin içinde tekrarlanan sembollerin, “Tanrı korkusu” ve “Ölümsüzlük” anlamına geldiğini ileri süren şifre çözücüler ise formülleri deşifre etmeleri durumunda “ölümsüzlük iksiri” elde edebileceklerini düşünüyor Japon savaş kodlarını çökerten Amerikalı şifreci William Friedman tarafından oluşturulan takını, aylar süren çabasının sonunda belgeyi, “Çözülemez” olarak nitelendirdi 2001’de şifre çözmekte uzman bilgisayarlarla yapılan çalışmalar da sonuçsuz kaldı Friedman, “Bu işe hayatımı verdim Bir de kitap yazdım Ama hepsi boşaymış” açıklamasını yaptı….

Bu konuyu yazdır

  VAN DEPREMİ ARKASINDAKİ GERÇEKLER
Yazar: Archilles - 06-07-2017, Saat: 17:51 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

 Van Depreminin doğal bir deprem olmamasından büyük bir şüphe duymaktaydım.(Şimdi ise eminim)Çünkü 17 Ağustos Marmaradaki büyük depremin de doğal olmadığı hakkında büyük iddalar yer almakta,hatta deliller bulunmaktadır.Zamanın Başbakan'ı Ecevit'te depremin doğal olmadığından şüphelenmiş gerekli mercilerden araştırılması talimatını vermişti.

Van da ki depremden önce Türkiye'de neler olmuştu önce bunlara göz atalım.
Depremden önce yoğun bir şekilde basın-yayın organlarında 26 şehit askerimiz var.Pkk’ya karşı operasyonlar,sınır ötesi harekatlar,kara harekatları,uçaklarla bombalamalar,acil toplantılar,terör zirveleri ve K.IRAK gündemdeydi.

Sonra  VAN DEPREMİ birden Türkiye’nin gündemine oturdu ve bambaşka bir eksene kaydı.Birden şehitlerimizi,operasyonları,pkk ile mücadeleyi  unuttuk ve Van’a yöneldik.

Şimdi gelelim bu deprem doğal değilse nasıl oldu sorusunun cevabına;

   Alaska’da, ABD Hava Kuvvetleri, ABD Donanması, Alaska Üniversitesi ve ABD Savunma Sistemleri Geliştirme Ajansı (DARPA) tarafından finanse edilen Yüksek Frekanslı Aktif Auroral Araştırma Programı (HAARP) tesisi yer alıyor. 1993’te kurulan HAARP yüksek frekanslı enerji çıkışları ile atmosferin iyonosfer katmanındaki değişimleri gözlüyor. Yaptığı deneylerin doğaya verdiği etkiyi izleyen HAARP resmi olarak radar sistemlerini ve iletişimi geliştirmek, petrol ve doğalgaz yataklarını tespit etmek ve olası hava saldırılarını havada imha etmek için çözümler oluşturuyor. Gayri resmi kaynaklar HAARP’ın deprem yaratabildiğini, ozon tabakasını kullanabildiği iddialarını ortaya atıyor.

Bilimsel bağlantı var

NASA’nın Gelişmiş Uzayaraçları Malzemeleri yöneticisi Minoru Freund, BBC’ye yaptığı açıklamada “Depremler ile atmosfer değişimleri arasında çok yakın bir bağ kurabiliriz” dedi. ABD’nin saygın eğitim kurumlarından Stanford Üniversitesi de “Deprem uzmanları, elektromanyetik dalgaları yansıtacak miktarda iyonların bulunduğu iyonosferdeki frekansları incelemeli” diyerek, depremler ile enerji değişimleri arasındaki bağlantıyı ortaya koydu. HAARP’ın verileri daha önce de tartışmaya sebep olmuştu. 11 Mart’ta Japonya’da yaşanan 9 büyüklüğündeki depremden birkaç saat önce HAARP’ın frekans ölçme sisteminde 2.5 Hz’lik bir değişim ortaya çıkıyor. 12 Ocak 2010’da Haiti’deki 7 büyüklüğündeki deprem öncesinde HAARP’ın frekansları yayınlayan sisteminde yaklaşık 2 Hz’lik bir hareketlenme yaşandı. Önceki gün Van’daki deprem için aynı verilere bakıldığında ortaya 21 Ekim, saat 08.00’da başlayan bir hareketlenme görülüyor. Dalga yaklaşık 1.8 Hz büyüklüğünde. ABD’nin önde gelen eğitim kuruluşlarından MIT’e göre iyonosfer’e gönderilen dalgalar bir ısınmaya neden oluyor ve fay hattından radyoaktif radon gazının çıkmasını sağlayarak depremi tetikliyor. 

maxresdefault.jpg

Bu bilgilerin dışında Rus donanmasının sunmuş olduğu resmi bir rapor var;Raporun Türkçesi;

abd “deprem silahı” türkiye’yi vurdu

23 ekim 2011

sorcha faal,

bugün kremlin’de karadeniz donanmasından ‘flaş’ bir rapor alındı, buna göre türkiye’nin kuzey irak’a girmesine karşılık olarak abd korkulan “deprem silahları”ndan biriyle türkiye’ye saldırdı.

bu rapora göre karadeniz’deki ve civarındaki rus monitor istasyonları son 36 saatte iyonosferde “hızlı” bir ısınma gözlemeye başladılar, bu ısınma doğu türkiye’yi vuran 7.3 büyüklüğündeki depremden birkaç saat önce zirveye ulaştı.

iyonosferin ısınmasının, abd’nin tüm dünyada bulunan ve alaska’daki ana üslerinden kontrol edilen haarp tesislerinden çalıştırılan “deprem silahlarının belirgin özelliği” olduğunu not etmek önemlidir ve bu silahın en son mart ayında japonya’ya karşı kullanıldığı ve 9.0 büyüklüğünde depreme neden olduğu belirlendi.

rus donanma istihbaratı subayları bu saldırının amacının iraklı kürt asilerin 4 gün önce 26 türk askerini öldürmesine karşılık olarak geçen hafta türkiye’nin kuzey irak’a girmesine “ciddi şekilde engel olmak” olduğunu söylüyor.

bu rapor şöyle devam ediyor, abd’nin “büyük korkusu” türkiye’nin irak’a girmesinin daha büyük bir orta doğu savaşına yol açacak olması, çünkü türk ordusu kaynakları israil’deki kürtlerin artan gücünü suçluyor, ama halka “diğer güçler” olarak tanımlıyorlar.

amerikan insanlarının bilmediği şey, abd’nin irak’ı istilasından kısa süre sonra yüzlerce israil özel kuvvetler birliklerinin, türkiye, suriye ve iran’a karşı bir “kuvvet üssü” inşa etmek için kuzey irak’ın kürt bölgesine akmasıdır. bu geçen ağustos’ta iran israil’in ayrıca kuzey irak’a insansız hava araçları göndermeye başladığını bildirdi. [not: bu üssün fotoğrafları çekilmişti]

rus istihbarat analisti uzun zamandır amerika’nın tüm orta doğu (bazıları tüm dünya için olduğunu söylüyor) için “master planı”nın tüm bölgeyi kendi orijinal kabile sınırlarına geri bölmek olduğu konusunda uyarmakta.

abd “master planın”ın başarısından şüphe edilemez, çünkü son 25 yılda sovyetler birliği, yugoslavya, afganistan, irak ve şimdi de libya’yı böldüler, planları türkiye, suriye, iran ve sonra suudi arabistan’ı bölmek.

türkiye abd’nin onları parçalama planının ilk kez 2006’da roma’daki nato savunma eğitim merkezindeki söylevde farkına vardı, amerikan ordusu subayı türkiye’deki 18 şehrin “kürdistan” olarak gösterildiği bir harita kullandı. daha sonra abd savunma sekreteri donald rumsfeld bu harita için özür dilese de, bu son saldırı onların gerçek amaçlarını gösteren örneklerden biri.

abd’nin türkiye’ye karşı bu saldırısının tüm ayrıntıları henüz değerlendirilmemiş olsa da, rus donanma yetkilileri bu raporda daha fazla saldırıların “yakın” olduğunun düşünülmesi gerektiği konusunda kremlin’i uyardılar.

Tüm bunların yanı sıra depremin;tam şehitleri verdiğimiz büyük bir gerginlik ve acı içerisindeyken ve K.IRAK’a kara harekatına denk gelmesi,Deprem Profesörünün bu depremin Van’ın plaka tabakasına uygun olmayan ve sığ bir deprem olduğunu söylemesi, HAARP’ta yoğun iyonosfer ısınımından sonra aniden karanlık bir bölge ( veri girişinin olmaması ) ve sonrasında birden dinginleşmesi, Depremin merkez üssü tabanlı olmasına rağmen Erciş’te ağır can ve mal kaybı yaşanması,Depremin şiddetinin 7.3 olduğunu bizden daha önce ve net bir şekilde bilmeleri akıllarda şüphe uyandırmaya yetiyor.

Bu depremden sonra başka ne mi oldu ?"Türkiye'de, patlama riski  yüksek olan yanardağlarımızdan olan ; Nemrut ve  Süphan Dağı uyanmaya başladı(Burda da açıklanmayı bekleyen gerçekler yatmaktadır) 

Bu konuyu yazdır