Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 1058 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 1058 Ziyaretçi
|
Son Aktiviteler |
Nereden Başlamalıyım?
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: desdinova
07-04-2025, Saat: 11:03
» Yorumlar: 0
» Okunma: 286
|
Ayahuasca çayi hakkinda b...
Forum: ŞAMANİZM
Son Yorum: Gümüşkurt
29-12-2024, Saat: 23:19
» Yorumlar: 0
» Okunma: 374
|
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 799
|
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 721
|
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,600
|
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,973
|
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 26,213
|
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,351
|
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,603
|
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,881
|
|
|
Neo Spiritüalizm |
Yazar: Emka - 29-05-2017, Saat: 15:02 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Spiritüalizm geniş anlamda tinselcilik (ruhçuluk) anlamında olup, ruhani tüm konuları kapsar. Neo-Spiritüalizmin belli başlı ilkeleri şunlardır:
- Bütün yaratılmış olanları var eden, yaratan Allah'tır. Yaradan, her dilde başka isimle anılmış ve herkesin görecelik anlayışına göre kimlik almıştır.
- Allah'ın vücut verdiği yaratıklar bizim idrak alanımıza girmeyecek kadar sonsuzluk içinde yayılıp gider ve bu sebeple onlar bizim için ezeli ve ebedidir.
-Allah'a hiçbir kimlik yakıştırılamaz. Çünkü O, Mutlak'tır. Yaratıklar ise görecelidir. Mutlak sözcüğünden
çıkardığımıznanlam; hiçbir şeyle, hiçbir şekilde karşılaştırılması söz konusu olmayandır.
Bu nedenle Neo-Spiritüalist bir görüşle;
-Allah hakkında, büyüklük, küçüklük, iyilik, fenalık, bilicilik, bilmeyicilik gibi her zaman zıtlarıyla karşılaştırılan
eksik sıfatların hiçbirinin söz konusu olmayacağına inanmış bulunuyoruz. Bizim O'nu anlamaktaki bu
güçsüzlüğümüz O'nun Mutlak değerini ne büyültür, ne de küçültür. Bundan da bize ne bir mükâfat ne de bir ceza
gelir.
-Yaratılış, bizim düşünme ve duygulanma yeteneğimizin dışında kalır. "Yoktan var olmak" sözü, bizim
hiçbir zaman anlayamayacağımız anlamları içerir. Biz, yokluğu hiçbir zaman idrak edemeyiz ki,
ondan var olma halini düşünüp, duyabilelim!
-Demek ki, Allah bizce söz konusu olmayacak şekilde ruhları yaratmıştır, onlara vücut vermiştir, gibi
çok eksik ve kusurlu bir ifadeden başka herhangi bir söz söyleyemeyiz.
-Ruh, tesirlilik gücüne sahip şuurlu bir varlık olmakla beraber; onda toplanmış olan bütün
nitelikler bizim bildiklerimiz ve anlayabildiklerimizle sınırlı değildir. Ruhun becerileri madde evrenindeki maddesel bağları oranında kararmış ve gözden kaybolmuş durumdadır.
-Ruhlar madde evreninde tekâmül ettikçe, yani görgü ve deneyimleriyle maddeler üzerindeki tesirlilik kudretlerini kullanabilme imkânlarını genişlettikçe kendilerinde saklı bulunan yüksek becerileri yavaş yavaş ve artan bir şekilde gelişme ortamı bulur ve o oranda maddesel tutsaklıktan kurtulur.
-Ruhların tekâmülü zorunludur. Çünkü onların maddelere bağlanmalarının amacı, kendilerinde saklı bulunan, maddelerle ilgili bütün becerilerinin yavaş yavaş ve yükselen bir şekilde gelişmesiyle tesirlilik kudretlerini maddesel evrende de özgür olarak gösterecek bir duruma gelmektir.
-Tekâmül, ruhların, ancak maddesel evrenle olan ilişkileri bakımından söz konusudur. Daha doğrusu tekâmül, doğa kanunları gereğince ebedi olması gereken ruh ile madde arasındaki ilişkilerin yine doğa yasalarına her noktada uygun bir durumda gelişmiş olmasıdır. Bu nedenle biz madde evreniyle olan ilişkileri dışında ruhun hiçbir varlığını, hiçbir etkinliğini nasıl idrak edemiyorsak, onun ebedi sonlarından da söz edemeyiz. Bu nedenle, onun maddesel evren dışındaki tekâmülü de bizce söz konusu olamaz. O halde ruhların tekâmülü demek, onların maddelerle olan ilişkilerinin tekâmülü demektir.
-Demek ruhlar görgü ve deneyimlerini artırmak için maddesel evrene zorunlu olarak bağlanırlar. Bu durumu zorunlu kılan İlahi Yasalar, daha doğrusu bu yasaların gereklerine susamış ruhun kendi oluş halidir. Bu durumda, ruhların maddelere bağlanması bir neden değil, sonuçtur ve bu sonuç ruhları tekâmül amacına ulaştırıcı bir araçtır. İşte Neo-Spiritüalizm düşüncesi; klasik deneysel ruhçuluk izleyicilerinin birçoğundan, birçok skolastik felsefe düşüncesi sahiplerinden ve özellikle eski Hindistan’dan, Budizm’den kaynağını alan birçok dinsel ve felsefi anlayışlardan bu şekilde ayrılır.
-Yaratıkların göreceli oluşu ve meydana gelmiş olması onların yönetilmesi zorunluluğunu sonucunu verir. Yönetim bir düzene bağlıdır. Düzen de birtakım yasalarla disiplin altına alınmıştır. Yasasız düzen ve düzensiz yönetim olmaz. Yaratıkların düzeni, doğa yasaları adıyla anmaya alıştığımız ilahi Yasalarla sağlanır. Bu yasaların belirledikleri düzen, görecelidir. Bu durum onların, göreceli değerde olan şuurlu etkileyiciler tarafından uygulanma alanlarına çıkarılmasını gerektirir. Çünkü kesinlikle hiçbir göreceli varlığın Mutlak'la karşılaştırılamayacağı bilinir.
-Evren, İlahi Yasalar içinde ruhlar tarafından yönetilir ve ruhların da bu işi başarabilecek durumlara gelmeye çaba göstermesi, bu halin doğurduğu zorunluluklardan biri olur. Demek ki ruhlar, tekâmül dereceleri oranında evreni yönetecek durumlara gelirler. Öte yandan evreni yönetmenin sonu olmadığı gibi ruhların tekâmüllerinin de sonu yoktur.
-Yeni Ruhçuluk anlayışına göre; bu sonsuzluk birtakım mistik ve dogmatik kaynakların inandığı gibi bizi, ruhların bir gün Allah olacakları ya da herhangi bir şekilde Allah ile ilişkide bulunabilecekleri düşüncesine hiçbir zaman götürmez.
-Ruhun tekâmülü madde evreniyle olan ilişkilerin gelişmesine ait olunca bu ilişkilerin ebediyet içinde kesilmemesi gerekecektir. Çünkü bu ilişkiler, tamamlamış olmak, İlahi Yasaları tam olarak uygulayabilir bir duruma gelmek demektir.
-Ruhların madde evreni içindeki tekâmülleri için ruhlar, maddelerin en ilkel hallerinden en gelişmiş hallerine kadar sıralanmış bütün âlemlerinde kendi ihtiyaçlarına göre bir süre yaşarlar. Böylece onlar her maddesel durumda, her maddesel aşamada ve her maddesel gereklilikte yoğrularak yuvarlanarak görgü ve deneyimlerini artırmak imkânını bulurlar.
-Üç buutlu âlemimiz, sonsuz madde evrenimizin oldukça geri bir aşamasıdır. Böyle olmakla beraber bu ilkel aşama bile bize, bir ebediyet kadar uzun görünen zaman içindeki sonsuz maddesel oluş imkânlarını sunar. Bu âlemde birçok dünyalar vardır ve her bir dünya, henüz o dünyada görgü ve deneyimini tamamlamamış bir ruh için bir dev kadar büyüktür.
-Üç buutlu âlemin dünyaları aynı doğal şartlara bağlı değildir. Bunlar birbirinden çok farklı değişikliklerle ayrılır.
-Her grupta tekâmül eden ruhlar, o gruptaki dünyaların gereklerine ve zorunluluklarına uygun aynı amaca yönelik başka bir tekâmül yolu izlerler. Bir ruhun üç boyutlu evrendeki tekâmülünü tamamlayabilmesi için bütün bu dünya gruplarındaki tekâmül yollarından geçmesi şart değildir.
-Evrende her yer iskân edilmiştir. Her yerde, o yerin gereklerine, oluş şartlarına ve doğal yasalarına uygun şekilde tekâmül eden ruhlar vardır. Maddesel evrende, maddesel zerreden arınmış boş bir yer yoktur. Ruhların etkilerinden uzak bir tek zerre de yoktur.
-Gruplanmış olan bütün bu sayısız tekâmül aşamalarını, çeşitli âlemlerde tamamladıktan sonra; üç buutlu âlemde, ruhlar işlerini bitirmiş ve oralardaki maddesel olaylara egemen bir duruma gelmiş olurlar. Bu andan başlayarak, ayrı ayrı yollardan gelen ruhlar sembolik bir ifadeyle dört buutlu dediğimiz daha yüksek ve esaslı değişimler geçirmiş maddesel sıralamadaki bir âleme girerler. Bu âlemde yine sonsuz olan ayrı ayrı tekâmül imkânları içindeki iradeleriyle ve ihtiyaçlarına göre, belki tekrar ayrılacak olan yollarına devam etmek üzere birleşirler.
-Dünyamızın içinde bulunduğu tekâmül grubu öteki dünyalar arasındaki oldukça geri bir aşamayı oluşturur.
-Tekrar doğuş sürecinde izlenen amaç; ruhların dünyadaki herhangi bir madde oluşumuna ait gereklerde fiilen yaşadıktan sonra, daha yüksek düzendeki madde gereklerinde de yaşamaya kendilerini hazırlamalarıdır.
-Bu durumda, bazı klasik düşünce sahiplerinin kabul ettikleri tenasüh fikri klasik deneysel ruhçuluk anlayışında olduğu gibi Neo-Spiritüalizm anlayışına göre de kabule uygun değildir.
-Bir hayatta şuurlu ya da şuursuz her ruh varlığının yapmakla yükümlü olduğu, kendi ihtiyaçlarına göre belirlenmiş birtakım işleri vardır. Burada varlıkların şuurlu ya da şuursuz olması, bu işlerin değerini gerekliliğini ve sonuçlarını ne azaltır, ne çoğaltır; ne de ortadan kaldırır. Bütün varlıklar Nedensellik Yasası içinde birbiriyle ilintili hayat şartlarına bağlı olarak dünyaya tekrar tekrar gelip giderek yükselirler.
-Nedensellik Yasası'nı tanımış olan ruh, tekâmül yolundaki adımlarını daha önceki aşamalarda olduğundan daha çok hızlandırır. Bu döneme girdikten sonra ruhun öteki gizli becerileri daha hızlı olarak ve daha güvenle gelişmeye başlar. Çünkü Nedensellik Yasası'nı anlamış ve kabul etmiş olan ruh, doğa yasalarına ayak uydurmak için daha büyük çabalar harcar. Bu çabalar, onun İlahi Yasaların uygulanmasıyla vazifeli ajanlar sırasında geçmek yolundaki yürüyüşünü hızlandırır. Bu da, İlahi Yasaların gereğidir. Demek ki, İnsan, Nedensellik Yasası'nın anlamını ne kadar iyi kavrayabilmiş ve onun gereklerini ne kadar yerinde uygulayabilecek bir duruma gelmiş ise, o kadar yüksek düzeyli bir insan halini alır, o kadar güçlü bir varlık olur ve sonunda, ebedi yükselişinde adımlarını o kadar fazla hızlandırmış ve kolaylaştırmış olur.
-İnsanın bir hayatta deneyimlerini başarıyla tamamlayabilmesi; "bütün fiil ve hareketlerini uygulama yasalarına uydurmuş olmak" formülü ile gösterilebilir.
-Doğa Yasalarına uyup uymamanın ölçüsü vicdandır. Herhangi bir fiil ve hareket karşısında vicdanımızda duyduğumuz en hafif bir burkulmadan, en acı ve keskin sızılara kadar olan her duygu, bize doğa yasalarından ayrılmak girişiminde bulunduğumuzu hatırlatır.
-Dünyadaki deneyden amaç, maddelerden tiksinmek ve olaylardan kaçarak, yalıtılmış hayata girmek değildir. Bunun aksine, maddeleri amaç olarak kabul edip onların geçici olaylarına tapmak da değildir. Hem birinci, hem de ikinci yollar aynı derecede sakattır. Bunlar, dünyaya gelmekteki amaçları incitir ve başarısızlık etkenlerini hazırlar.
-Dünyalardaki maddeler tekâmülün araçlarıdır. Bu bakımdan, onlara bağlanmak ve onların doğurduğu olaylardan kendimizi uzaklaştırmamak zorundayız. Fakat maddeler tekâmülün amacı değildir. Bu da onlara ancak belirli amaçlar uğrunda ve o amaçların gerçekleşmesi için bağlanmamız gerektiğini gösterir. Bu amaçlar gerçekleşince maddelere olan bağlılıklar hemen kendi kendine çözülür ve çözülmelidir. İşte bu gerçeği duyarak anlayabildiğimiz oranda yükseldiğimizi idrak etmiş oluruz.
-Doğru yolu bulmak, iyi insan olmak, tecrübelerimizi dünyada başarıyla bitirmek; özetle, tekâmül etmek için, hiçbir ahlak hocasına gerek yoktur. Bir ruh hakkında hoş görülebilir olan az çok kötü bir hareket, diğer bir ruh hakkında en ağır sorumlulukları düşündürebilir. Bunu da dışarıdan kimse belirleyemez. Herhangi bir ruhun ihtiyacı karşısında verilen öğütler, başka bir ruhun ihtiyaçlarına yeterli olmaz ve ona yarar sağlamaz. İnsanın ahlak hocası dışında değil, kendi içindedir.
O ne büyük bir saadettir ve ne büyük bir kazançtır ki, her insanın rehberi ve kurtarıcısı kendisinden asla ayrılmayan ve ebediyet içinde kendisine eşlik eden en yakın ve en emin bir yerdedir. Yani kendisindedir.
|
|
|
BEŞİNCİ BOYUT FARKINDALIĞINA ULAŞMA |
Yazar: Emka - 29-05-2017, Saat: 10:57 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM
- Yorumlar (2)
|
 |
Biz, Kozmik Hiyerarşi, isim olarak Lord Metatron, Lord Averil ve Lord Sananda 5. boyut varlığı durumuna ulaşma süreci hakkında bildirimde bulunmak istiyoruz. Spiritüel yoldaki birçok inisiye 1998 yılında birçokları da önümüzdeki yıllarda 5. boyut farkındalık düzeyine ulaşmaya başlayacak. 5. boyutsal varlık durumunda ikilik ve kutupsallık tümüyle birleştirilir ve bilinç dışı "karanlık yön" tümüyle kucaklanarak insanın ölüm, yıkım, rekabet, kontrol ve kötüye kullanma genetik modellerine bir son verilir. 5. boyut farkındalığına ulaşma inisiyenin koşulsuz sevgiyi tümüyle bedenlemesine ve Dünya yüzeyindeki tüm diğer yaşam-formlarının koşulsuz kabullenmesine izin verir. Bunu başarmak için tüm acı, kötüye kullanılma, utanç, öfke ve korku duygusal kayıtları tüm bedenin hücresel yapısından silinir. Bu başarıldığında, 5. boyut farkındalık durumu inisiyenin içinde kesintisiz bir sevinç, sevgi ve ilahi birlik deneyimi oluşturur. 5. boyut farkındalığı spiritüel yoldaki herkesin çok uzun zamandır ulaşmayı aradıkları şeydir.
Eski Mısır pramitlerinde inisiyeler 5. boyut farkındalığına birçok yıllık bir zaman sürecinde ulaştılar. Bu inisiyasyonlar dereceli olarak her inisiyenin kristalize forma dönüşmesine izin verdi. Kristalize hücresel yapıda her hücre küçük bir kristal görümündedir ve kristallere benzer birçok özellik taşır. Kristaller gibi kristalize hücresel yapı çok yüksek bir vibrasyonu tutabilir ve bu şifacılık, kanal olma veya teleportasyon (ışınlanma), ani tezahür ettirme (oluşturma) ve boyutlararası yolculuk gibi sihirli yetenekler için kullanılabilir. Kristalize hücresel yapıya dönüşmede tüm bedende kayıtlı duygusal kayıtlar salıverilip silinebilir ve bu devam eden bir sevinç durumuna yol açar. Önceki "Eski Mısır'dan Yeni inisiyasyonlar" mesajımızda, kanalımız kristalize forma dönüşme süreci başlangıç inisiyasyonlarında detaya indi. O mesajda kanalımız ilk 108 inisiyasyon ve bedenin 2/3'ünü kristalize forma dönüştüren ve aurik sahayı "Hayat Çiçeği" modeline dönüştüren 108 DNA iplikçiği hakkında bilgi verdi. Bizim arzumuz bunları tekrarlamak değil ama okuyucumuzun daha önce yapmadıysa bu materyali bulması.
5. boyut farkındalığına ulaşmak için, bedenin geri kalanını kristalize forma dönüştüren ve eş zamanlı olarak 4. boyut formuyla birlikte yer alan bir 5. boyut formu oluşturan toplam 1024 DNA iplikçiği bedenlenmelidir. Bu 5. boyutsal araç, duygusal olarak koşulsuz kabulleniş durumunu bedenlemeye ve dünyada 12.000 yıldan fazla süredir deneyimlenmemiş bir iç huzur ve barış durumunu deneyimlemeye izin veren, tüm sınırları aşan bir 5. boyut farkındalığının şimdiki form tarafından deneyimlenmesine izin verir.
Bizim arzumuz kişisel gelişiminizde bu sonraki adıma başlayacak olanlarınız için 1024 DNA iplikçiğinin tümünü bedenleme sürecini kapsam içine almak. Bu sonraki düzey inisiyasyonlardaki işlemler ve bütünleştirme sürecini daha iyi açıklamak için bu yaratılım ve tüm yaratılımların düşüşü ve insansı formun hücresel hafızasında tutulan acı dolu karma konusuna biraz tarihsel olarak girmek istiyoruz. 1024 DNA iplikçiğini bedenlemek için, tüm bilinçdışı realite planı birleştirilmeli ve bilinçdışında tutulan tüm karma salıverilmelidir. Kanalımız kendi bilinçdışını bütünlerken diğer ırklardaki varlıklarla olan birçok karmik anlaşma temizlenmek üzere gündeme geldi. Bizim amacımız gelecek yıllarda kendi bilinçdışılarını birleştirecek olan diğerleri için bu anlaşmalar konusunda detaya inmek.
Önce okuyucumuzun bizimle "Tüm Kaynakların Kaynağı"na benzetilebilecek tüm formların ondan oluştuğu bir tohumun yer aldığı 4000. boyuta seyehat etmesini istiyoruz. Çok uzun bir zaman süresince bu boyut iki realite planından oluşmuştu, planın biri bir erkek ve dişi bilinç tarafından bedenlenmişti, diğer plan ise ilk planın tam yansımasıydı ve bir dişi ve erkek bilinç tarafından bedenlenmişti. 4000. boyuttan kaynaklanan tüm form deneyimleri trilyonlarca yıllık Dünya zamanına eşdeğer bir zaman süresince barış dolu bir evrimden başka birşey bilmemişti.
"Tanrı" yada tohumun ötesindeki bilinç değişik birşey denemeyi istedi ve iki realite planı birbiriyle karışarak iki erkek bilinç tarafından yönetilen bir plan ve karşısında iki dişi bilinç tarafından yönetilen bir diğer plan yaratıldı. Kutuplaşmalardaki bu kayma tohumdan veya kaynakların kaynağından yayılan enerji akışında sonuçta tüm yaratılımı iki enerji modelinden biri tarzında etkileyen bir sapmaya neden oldu. İki erkek bilinçten yayılan enerji sapması saatin ters yönünde dönen bir spiral tarzında aktı ve eksiklik ve zamanla da yaratılımın bazı bölümlerinin yıkımı deneyimine giden "özgür irade "'nin deneyimlenmesine yol açtı. Tohumdan akan ve iki dişi bilinç tarafından yönetilen enerji saat yönünde bir spiral oluşturdu ve mükemmellik deneyimi ve zamanla yaratılımın bazı bölümlerinin yaratıcı kendini ifade eksikliği ve can sıkıntısını deneyimlemelerine neden olan tam-özgür-iradesizlik deneyimine neden oldu.
Altı milyon yıl kadar önce bu yeni spiral enerji akışı bizim yaratılımımıza olan boyutlararası yola ulaştı ve 1 ve 144 arası boyutları tutan yaratıcıyı etkiledi. Spiral enerji Yaratıcı'nın dişi yanının ayrılmasına ve komşu yaratılıma hareket etmesine neden oldu. Ek olarak komşu yaratılımın yaratıcısının erkek yanı da ayrılarak bizim yaratılıma geçti. Bu, Yaratılımımızda, zamanla özgür irade, eksiklik ve sonuçta yıkım deneyimlerine götüren iki erkek yaratıcının görev başına gelmesi ile sonuçlandı.
Yaratılımımızda yaygın olan yıkım, iki Yaratıcı'nın birbiriyle yardımlaşarak çalışmaları yerine birbirleriyle rekabete girmelerinin sonucudur. Bir Yaratıcı gizli işler yürütme olanağı araştırmak ve tüm yaratılımı kontrol etmek için "gizli hükümet" olarak arka planda kaldı. Diğeri ise Dünya'daki hükümetlerin çoğu gibi iş başında ve kontrolde gözüktü ama gerçekte diğer Yaratıcı'nın gizli hükümeti tarafından yönlendirildi. Kozmik Hiyerarşi'nin arzusu okuyucumuzun şu anda Dünya'da deneyimlenen problemlerin bu yaratılımın tümünde ve ötesinde de çeşitli düzeylerde deneyimlendiğini anlamasıdır.
Dört milyon yıl önceye kadar bu yaratılımda beşinci boyutun altında hiçbir şey yoktu. Bizim insan genetik kayıtlarımıza göre, evrim bu noktaya kadar barışçı bir şekilde devam etmişti. Tüm olaylar ilgisi olan tüm türlerin beden genetik yapılarında holografik (Çok Boyutlu) olarak kaydedilir ve insanlık, tüm insansı deneyimlerin ve yaratılımın tümünde olan herşeyin holografik kayıt tutucusudur. Genetik kayıtlarımıza göre başka bir yaratılımdan sevme yeteneğini yitirmiş savaş yanlısı ve bunun sonucu olarakta saldırgan bir grup yolundan sapmış varlık Evrenleri tahrip olduğunda bu yaratılıma geldiler. Bu varlıklar yaratılımlar arasındaki bir boyutlararası yırtık sonucu yaratılımımıza girebildiler.
Bu varlıklar üzerinde insansı form yaşayan barışçı ve sevgi dolu bir gezegeni istila ederek ele geçirdiler ve insan genetik kayıtlarındaki ilk işkence, tecavüz ve kötüye kullanılma deneyimlerini ortaya çıkardılar. Bu acı dolu deneyimlere ek olarak, bu ırk zamanı geldiğinde kendi Yükseliş'lerini gerçekleştirip sonraki boyuta evrimsel sıçramalarını gerçekleştiremeyecek durumdaydı. Gezegen Foton Kuşağı'na girdiğinde sonraki boyuta yükselmesi yerine tüm gezegen ve üzerinde enkarne olan herşey kendiliğinden yanarak varoluşları sona erdi. Bu olay, Büyük Merkezi Güneş'in vibrasyonel olarak aşağı doğru kaymasına neden oldu. Bu tüm 5. boyutsal formların 3. boyuta, tüm 25. boyut formların 12. boyuta düşmesine ve Mahatma'nın Tanrı'dan ayrılmasına sebep oldu. Bu yaratılımımızdaki asıl "Düşüş"'ün nedenidir.
Kanalımız acı, öfke, ve korku duygusal deneyimleriyle ilgili tüm genetik meteryalin kökeninin dört milyon yıl kadar önce insansı formun saldırgan türler tarafından istila edilmesindeki karmik dönemde olduğunu keşfetti. Bu karma temizlendiğinde ilgili acı, öfke ve korku da inisiyelerin hücresel yapısından temizlenir.
Birçokları bu zamanda Dünya ve Yükseliş'i üzerinde neden bu kadar çok ilgi olduğunu merak edebilir. Sebep basit ama son derece önemli. Eğer Dünya Yükselişini yapmaz ve kendiliğinden yanarsa bu tüm yaratılımı daha fazla saptırırdı ve Büyük Merkezi Güneş öyle düşük boyutlara inerdi ki, tüm bu yaratılım kendi içine çökerdi. Diğer galaksilerden hem insan hem de insan olmayan enkarne varlıklar arasındaki vizyonerler (vizyon sahipleri) bu felaketi önceden gördüler ve yardım istediler. Onların yardım çağrısı 500. boyuttan Rize Düzeni diye bilinen bir varlık grubundan karşılık buldu. Rize Düzeni yaratılımın sıkıntıda olan bölümlerine yardım konusunda uzmanlaşmış bir okült üstadlar düzenidir. Bu düzenin sembolü ejderhadır ve bu zamanda bu düzenden birçoğu, Dünya'nın yükselişi için gerekli değişiklikleri yapmak ve tüm bu yaratılımın onarılmasına yardım için Dünya'da enkarne haldedir.
Uzun süre önce yaratılımımızı istila eden saldırgan ve yıkıcı varlıklar şu anda evrenimizde enkarne olan ve "Griler" ve "İlluminati" olarak bilinen diğer 3. boyutsal ırklarla ve "Andromedanlar" olarak bilinen 12. boyutsal ırkla genetik olarak ilişkilidir. Griler, İlluminati ve Andromedan'ların çözülmesi gereken benzer bir genetik problemleri var. Bu ırkların hepsi sevme yeteneğini kaybetti. Form içindeyken sevginin kaybının bir sonucu olarak, yaratılımımızdaki evrim, Sevgi ve şefkat yoluyla güç kazanımından ziyade kontrol ve kötüye kullanım yoluyla güç kazanımı üzerine temellendi. Rize düzeni sonraki evrimsel sıçramalarını (yükselişlerini) yapmadan önce sevgi ve şefkati kucaklamak için genetik yeniden yapılanma için çağrıda bulunan tüm üçüncü, beşinci ve onikinci boyutsal formlar için yeni bir orijinal kalıp (genetik) sağlanması için sorumludur.
"Griler" birçok yazar tarafından iyi bir şekilde belgelendi. Bizim arzumuz inisiyenin kendi Yükselişinde bu konuları hedefleyebilmesi için "Griler" ve insan formu arasındaki karmaya değinmek. Beyaz ırk, 7.500 yıl kadar önce Grilerin, Aztek ve Maya kadınlarıyla eşleşmelerinin bir sonucudur. Zaman yolculuğu yeteneğine sahip "Griler" Dünya'nın yükselişi ile kendi gelecek yıkımlarını gördüler ve insanlığı kontrol etmek için en iyi yolun kendi genetik yapılarını onlarınkiyle karıştırmak olduğunun ayırdına vardılar. Böyle bir karışım genetik yapının içinde yer alan karma veya anlaşmalar yaratır. Grilerin genetik yapısının Aztek ve Maya ırklarıyla karışımının sonucu olan beyaz insan ırkı formu hissetme yeteneğinin bir kısmını kaybetti. Sonuç olarak beyaz ırk, baskıcı, kontrol eden ve gaddar bir yapıya sahip oldu ve diğer ırklar üzerinde hakimiyet kurmak için savaşlara girmeye başladı. Duyguların kaybıyla şefkat de kayboldu, bu da günümüz uygarlığında yaygın olan acı ve kötüye kullanımla sonuçlandı.
Beyaz ırkın hepsi hissetme yeteneğini kaybetmedi. Kanalımız,erkek formda duygusal bedenin Grilerle genetik karışımın bir sonucu olarak birçok parçaya ayrıldığını keşfetti. Bu parçalanma, iyileştirilinceye kadar beyaz erkeğin bir dişi kadar derin bir şekilde hissetmesini imkansız hale getiriyor. Bu parçalanma inisiye 24. inisiyasyonu aştığında tamir edilir ve duygusal beden ışık-bedenle birleştirilir.
Beyaz ırk ve griler arasındaki genetik karma dünya çapında kaçırılma hatıralarının yüzeye çıkışının hızlanmasının kökenindedir. Son 50 yılda, Griler sıklıkla devam eden bir tarzda, Birleşik Devletler (Amerika) nüfusunun %95'ini ve Dünya nüfusunun %40'ını kaçırdı. Kaçırmalar, Grilerin, kendi sevme ve sonuçta da gelişme yetersizliklerine genetik bir çözüm aramalarının bir sonucudur.
Kalp şakrası olmadan bir tür evrimleşemez. Kalp şakrası yoluyla solunum ile alınan "chi" yada enerji Kalori'ye dönüştürülür ki, beden daha yüksek bir vibrasyonu tutmak için tüketebilsin ve sonuçta da sonraki boyuta yükselişini gerçekleştirebilsin.
Açık bir kalp olmadan hiç bir ırk Yükseliş süreci sırasında sonraki boyuta bedenlenmelerini geçirmek için yeterince "chi" üretemez. Aynı zamanda sadece açık bir kalple bir inisiye kendi evrimsel sürecinin bir sonucu olan ilahi birlikteliğin coşkun durumunu deneyimleyebilir.
Evrimin sevgi üzerine temelli olması tasarlanmıştır, işte bu nedenle kalp Yükseliş için gerekli gerçek mekanizmayı içerir.
Kendi kaçırılmalarını gözden geçirdiğinde kanalımız Grilerin kendi bedenini zamanın dışına aldıklarını ve böylece hafızasında hiç zaman aralığı olmadığını keşfetti. Ek olarak olayın zihinsel ve duygusal anıları da silinmekle birlikte kişinin ruh kayıtlarına kaydolmakta ve sık sık ruhun kendisi deneyim sırasında parçalara bölünmektedir. Sıklıkla kaçırılmalara seksüel tip testler eşlik etmektedir. Kanalımız uzun süre önce bir çocuğun cinsel taciz deneyimini takip ederken, 3-6 ay önce Griler tarafından yapılan ve hatırlanmayan bir kaçırılma olayı olduğunu tespit etti. Çocukların hatırlayamadıkları kendi kaçırılma deneyimlerinde oluşan aynı korku ve cinsel taciz duygularını içeren bir deneyimi aynen tekrar yarattıklarını keşfetti. Çoğu kaçırılma anısı 8. spiritüel inisiyasyonun sonlanmasıyla temizlenir ve şifa bulur. Bu bilgiyi sizlerden duygusal krizler sırasında diğer inisiyelere yardımcı olan şifacılar ve bu zamanda bu tür deneyimler üzerinde çalışanlarınız için paylaşıyoruz.
1997 Aralığında, Griler, Dünya'yı hem fiziksel hem eterik gerçeklik planında terkettiler. Ayrılma nedenleri iki taneydi. Birincisi, Griler kendi genetik problemlerini gidermeye başlamak için gerekli bilgiyi elde ettiler. Bu bilgi Yükseliş süreci ve insan formunun Dünya'da devam etmekte olan yeniden yapılanmasının bir sonucu olarak geldi. 1997 Aralığına kadar Dünya Grilerin vibrasyonunu dünya üzerinde tutmaya artık uygun olmayacak derecede vibrasyonunu yükseltmişti ve bu nedenle Dünya'dan ayrıldılar.
"İlluminati" de bizim 3. boyut evrenimizin başka bir yerinde varolan bir ırktır. İlluminati'nin insan formuyla karması 50.000 yıl önceye kadar uzanmaktadır ve Sirius ırkından köken almaktadır. 5. boyutsal humanoid bir ırk olan Sirius'lular her iki ırkta 3. boyut formundayken İlluminati'nin uzun yaşamasını desteklemek için anlaşmalar yaptılar. İlluminati Griler'le benzer bir genetik probleme sahip ve sevme yeteneği yok. Fonksiyon görmeyen bir kalp şakraları olduğu için, solunum yoluyla aldıkları chi yada enerjiyi, bedenlerini 50 yaşın ötesinde tutmak için gerekli, kullanılabilir bir enerji formuna dönüştüremiyorlar. Siriuslular ve İlluminati arasındaki enerji paylaşımı her iki ırkın da 2.000 yıllık bir yaşam süresi sağlamalarına izin verdi.
Sirius'lular 20.000 yıl kadar önce 5. boyuta geçtiklerinde karma Dünya üzerindeki insan ırkına aktarıldı. Biz, 40.000 yıl kadar önce gezegenimize insansı ırkın tohumlarını bıraktıkları için Sirius'lularla ilişkiliyiz ve Sirius'lulara ilişkin her genetik karmayı taşıyoruz. Son 20.000 yıldır insan ırkı hem kendisi hem de İlluminati için Chi'yi muhafaza etti. "İnsanın düşüşü " ve iki iplikçikli DNA'ya genetik mutasyonunu takiben, insan formundan Chi'nin çekilmesinin devamı yaşlanma, hastalık ve ölüm deneyimleriyle birlikte 100 yıldan daha az bir yaşam süresiyle sonuçlandı.
Kanalımız İlluminati'nin insan enerji sahasına fiziksel olarak bağlanmak için elektronik aletlerle çalıştığını keşfetti. Televizyon ve bilgisayarlar gibi şeyler aracılığıyla insan formuna çengel attıklarını gözlemledi. Televizyon birçok insanı hafif trans durumuna sokar ve bu durumdayken İlluminati bedenle birleşerek mümkün olduğunca fazla chi veya enerji çekebilir. İlluminati aynı zamanda yoğun bir şekilde ilaçlar ve alkolle de çalışmaktadır ve bir insan bu maddeleri kullandığında İlluminati ruhu bedenden çekerek yine enerji almak amacıyla bedene girer. Bu nedenden dolayı spiritüel inisiyelerin televizyon gibi şeyleri sınırlamaları kadar ilaç ve alkol kullanımına da sınır getirmelerini tavsiye ediyoruz. İnisiyenin bilgisayar karşısında zaman geçirmesi gerekiyorsa elektrik çıkışını çevreleyen bakır tel İlluminati'nin sisteme girişini zorlaştırır. Son bir not, Balina topluluğunun enerji alanı Dünya üzerinde İlluminati'nin giremediği tek enerji alanıdır. Balinalar sonar kullanır ve bu düşük ses vibrasyonları İlluminati'nin metalik vibrasyonu ile uyumsuzdur, bu da onların yanına yaklaşmalarını imkansız kılar.
İlluminati, doğadan yaşam-kuvvetini emmek için Dünya üzerinde oluşturulmuş 1.000'den fazla girdaptan da sorumludur. Her girdap Dünya'nın eterik bedeninde bir yırtık yaratmıştır. Bu girdaplar kapatıldı ve Dünya'nın eterik bedeni, Ocak-1998'de Lady Gaia, yani Dünya'nın bilinci ve Yaratıcı Logos'umuz İlluminati ile karmalarını salıverdiklerinde iyileştirildi. Her bir inisiye bedenlenmesini tamamen kristalize forma dönüştürdüğünde,beden vibrasyonel olarak İlluminati'nin birleşebilmesi için çok yüksek titreşime sahip olacak. Tüm insanlık Yükseliş'ini yaptığında İlluminati Dünya'dan uzaklaşmak için zorlanacak ve kalp şakralarındaki genetik problem düzelinceye kadar kendi yaşlanma ve ölüm deneyimleriyle yüzyüze gelecekler.
Bizim okuyucumuz için dilediğimiz hiç bir varlık grubunun Tanrı'nın gözleriyle bir diğerinden üstün olmadığını anlamasıdır. 3., 5. ve 12. boyutsal formdaki her ırk genetik problemlerini gidermek, kalp şakralarını açmak ve bu yaratılımda sevgi temelli bir evrime başlamak için gereken her türlü yardım, sevgi ve rehberliği alacaktır.

İlluminati, Dünya'yı ve insanlığı bir chi veya enerji kaynağı olarak kullanan tek ırk değildir. 9.500 yıl önce, Pleiades'den Ananuki olarak bilinen bir aile Dünya'ya geldi. Ananuki, Eski Ahit'te Yaratıcı Tanrı'lar olarak bilinir ve aynı zamanda Yunan ve Roma Tanrı'larıyla da ilişkilidir. Ananuki, Büyük Tufan ve Atlantis'in Düşüşü'nü takiben kendi gündemleriyle geldi. Herbiri tahrip edilmiş bir gezegen ve yıldızın sonucu olan 3. boyuttaki birçok kara deliğe bağlı olarak, Güneş sistemleri hayat-kuvveti kaybetmeye başlamıştı ve bu kayıp Güneş sistemlerinde enkarne olanların yaşam süresini azaltmaya başlıyordu. Ananuki, gezegenimizden ve geniş ölçüde insanlıktan hayat-kuvvetini emmeyi sağlayacak bir enerji köprüsü oluşturmak için Dünya'ya geldi. Kanalımız,Pleiades'lilerin Dünya çevresindeki majör girdaplara ve kendi genetik yapısında sırtın alt bölümü ve şakral bölgeye çengel attıklarını buldu. Dünya'nın çevresindeki majör girdaplardaki çengeller Dünya tarafından Ekim-1997'de serbestleştirildi. Her inisiye Ananuki ile olan kendi genetik karmasını salıverdiğinde çengeller de kişisel bazda serbestleştirilebilir.
Ananuki aynı zamanda Dünya'ya ilk nükleer bombanın atılmasından da sorumludur. Gezegensel kayıtlarımıza göre, Ananuki sadece 500 yıllık bir periyod içinde burada bulundu, bu sırada her bir aile üyesi birbiriyle rekabete girdi ve bu rekabet 1944'deki Hiroşima ve Nagazaki'den 100 kat büyük bir nükleer bir patlama ile sonuçlandı. Patlamayı takiben Ananuki, Büyük Beyaz Kardeşlik tarafından Dünya'yı terk etmeye zorlandı. Bu noktaya kadar Atlantis uygarlığı tarafından bir köle ırkı olarak tasarlanmış insanlık, 12 iplikçikli DNA'ya sahipti. Dünya ve birbiriyle uyumlu bir yaşamları ve 500 yıllık nispeten hastalıksız bir yaşam süreleri vardı. Nükleer patlamayı takiben insanlık bugünkü 2 iplikçikli DNA'ya genetik mutasyon geçirdi ve sonuç olarak kundalini ve seksüel enerji sistemi kapandı.
Kundalini ve Seksüel enerji, daha uzun bir yaşam süresi için bedeni yeniler ve uygarlığı uyum içinde tutar. Tantra Yoga'nın birçok uygulayıcısı iki veya daha fazla kişinin seksüel enerjisini birlikte kullanmasının tüm şakraların birbiriyle uyumlu olmasına ve bir ilişkide veya grupta uyumun artmasını sağladığını anlarlar. Seksüel enerji sisteminin kapanmasının yanısıra, ikinci şakra ve bedendeki enerji meridyenlerini dengede tutan birçok minör şakra bir kara delik enerji modelinde çöktü. Bu majör ve minör şakra sistemlerinde yerleşmiş olan kara delikler hastalıkların kökenidir ve insanlık hastalığı ilk kez Ananuki'nin savaşını takiben deneyimledi.
1944 yılında Japonya'ya atılan ilk nükleer bomba da insan ırkı üzerinde global bir etkiye yol açtı. Okuyucumuzun, insanlığın Dünya tarihinde ve insansı formun tarihinde deneyimlenen tüm acıları bir bütün olarak paylaştığını anlamasını istiyoruz. Her bireyin genetik kayıtlarında Atlantis'in Düşüşü, Roma'nın çöküşü, 1. ve 2. Dünya savaşı, Hiroşima ve Soykırım deneyimlerini bulacaksınız.
Anlamanızı diliyoruz ki, insan ırkı deri rengine bakmaksızın tek bir ırktır. Tüm insanlık, insanlığın kendine verdiği veya başka galaksilerden ırkların insan deneyimi üzerinde oluşturdukları acıyı paylaşır.
Japonya'ya atılan iki nükleer bomba Dünya'daki her insanın kalp şakrasının az yada çok farklı düzeylerde içeri doğru patlamasına neden oldu. Bu kara delik gibi içeri açılan kalp şakrası tüm insanlığı acı içinde bıraktı. İnsanlık bedenleriyle bağlantısını yitirerek acıyı dengeledi ve boyun seviyesinden yukarıda yaşamasını öğrendi. Sık sık ilk okumalarda kanalımız bireyin enerjisel olarak tüm aurik sahasının boyun üzerinde kalmasıyla bir dondurma külahı gibi göründüğünü not etti. Bu bağlantısızlık insanın hissetmesini imkansız hale getirdi ve uygarlığın gittikçe artan düzeylerde şiddet içeren, pornografik ve fiziksel olarak hasta bir hale gelmesine neden oldu. Kalp şakrası bağışıklık sisteminin kökenidir. İçeri açılan kalp şakrası AIDS ve diğer bağışıklık sistemi hastalıklarına yol açmaktadır. Yine böyle bir kalp şakrası depresyon ve son 50 yılda gittikçe yaygın bir hale gelen intihar duygularının da sebebidir. Kanalımız depresyon şikayeti olanların, kalp şakralarının düzenlenmesi ve uygun enerji akışının sağlanması ile neredeyse ani bir iyileşme gösterdiklerini buldu.
İçeri açılan kalp şakrasına ek olarak bu iki bomba ve hükümetlerimizin göz yummaya devam ettiği nükleer testler insanlığın bitki, hayvan ve mineral topluluklarıyla birlikte eterik bedenlerindeki majör ve minör şakra sistemlerini daha çok içeriye açtı. Bu hem insan deneyiminde hem de doğada hastalıkların artmasına yol açıyor. İnisiye 12. spiritüel inisiyasyonunu geçtiğinde majör ve minör şakralardaki tüm kara delikler temizlenir, kundalini ve seksüel enerji sistemi tekrar kurulur ve aurik saha tüm bedenlenmenin çevresinde yer alır. İnisiye 108. inisiyasyonunu aşarken, İnsanlık ve Pleiades arasındaki genetik karma kaldırılır. İnisiye 1024. inisiyasyonunu aştığında, savaş ve nükleer güç için hücresel inanç aşılır bu da inisiyenin sonraki nükleer testler, nükleer kazalar ve nükleer güç reaktörlerine tümüyle bağışık hale gelmesini sağlar. 109 ve 1024 arası inisiyasyonlar daha sonra bu mesaj içinde aktarılacaktır.
Hayat kuvvetimizi almaktan sorumlu Ananuki ve İlluminati'ye ek olarak, insanlığa enerji almak amacıyla çengel atmış beş gezegen daha vardır. Bu gezegenler üçüncü boyutsaldır ve bu gezegenlerin Yaratıcı Logosları bundan sorumludur. Bunun karması uzun süre önce bu diğer beş Logos'tan Dünya'daki hayatı devam ettirmek için bilgi çalan kendi gezegensel Logos'umuz, Sanat Kumara'ya kadar uzanmaktadır. Dünya'da şu andaki bilgi savaşında olduğu gibi, bu yaratılımın ikinci Yaratıcı Logos'u tarafından kurulan gizli hükümetler iş başına geçtiğinden beri evrenimizdeki bilgi de sınırlı hale geldi. Bilgi sınırlı hale geldiğinde yaşam da öyle oldu.
Sonuçta kendi gezegenlerinin ölümüne neden olan bu bilgi kaybını telafi etmek için bu beş Logos kendilerinden parçaları Dünya'da enkarne olmaları ve insanlıktan enerji almaları için Dünya'ya yolladılar. Bu zamana kadar, kanalımız, aurik sahaları, kendileriyle temasa geçen herkese çengel atıp enerjilerini alarak bu beş gezegenden birine gönderen bir dizi kanal içeren yüzlerce birey keşfetti. Bu beş planetten Dünya'da enkarne olanların sayısı oldukça fazla ve bir inisiyenin bu gezegenlerle ilişkili birisiyle karşılaşmamış olması olasılığı %10'dan daha az. Bu beş Logos'la ilgili genetik karma 380. inisiyasyonla hedeflenip salıverilir.
Sülük modeli Dünya'daki tüm dengesizliklerin altında yatar. Yukarıda bahsedilen her ırk ve Logos karşılığında herhangi birşey vermeden birşeyler alıyor. Bu almadan verme ve vermeden alma deneyimleri de sonuçta aç gözlülük ve istifçilik, karşılığında da fakirlik ve evsizlik küresel deneyimlerine yol açıyor. Koşulsuz Sevgi'yi kucaklamak için koşulsuz verme ve koşulsuz alma bedenlenmelidir. Koşulsuz vermede daima karşılığında alınan birşeyle enerji değişimi vardır. Koşulsuz almada da yine karşılığında verilen bir şeyle enerji alışverişi vardır. Bu devamlı enerji alışverişi inisiyenin yaşamında günden güne istifçilik ve fakirlik deneyimini sona erdirir. İnsanlık sonraki boyuta yükselirken bu tür deneyimler kollektif olarak aşılacaktır.
Şimdi arzumuz 109'dan 1024'e kadar olan inisiyasyonlar hakkında detaya inmek. Bu inisiyasyon serisi hem bireysel bilinçdışı hem de tüm genetik Soy'un tümüyle birleştirilmesini kapsar. Ek olarak insan deneyimine ilişkin tüm bilinçdışı karma hedeflenip salıverilmelidir.
Bilinçdışı realite planı 11.000 yıl önce Melchizedek Düzeni tarafından insanlıktan ayrıldı. Düzen, üçüncü ve beşinci boyutsal form ırklar arasında yaygın olan savaşlar sonucu artan yıkımı durdurmak arzusuyla evrimin durdurulmasına karar verdi. Evrim ve yıkım tamamen aynı hızda meydana gelir ve Düzen, Dünya'daki evrimin durdurulması durumunda tüm evrendeki evrim ve yıkımın duracağını anladı. Bilinçdışını ayırmak için Düzen, Güneş sistemimizde Niburi olarak bilinen bir gezegenin yörüngesini değiştirdi. Orijinal olarak Pluto'un hemen dışında olan Niburi'nin yörüngesi Güneş çevresinde yaklaşık 3600 yıl döngülü bir yörüngeye çekildi. Niburi, astrolojik terimlerle Bilinçdışı'yı yönetir ve bilinçdışı realite planının kayıtları Niburi'nin Akaşik kayıtlarında muhafaza edilir. Niburi Güneş sisteminden yeterince uzaklaştırıldığında Bilinçdışı insanlık üzerindeki etkisini yitirdi.
Bilinçdışı, fiziksel olarak oluşan deneyimin tamamen kutupsal karşıtının eş zamanlı olarak kaydedildiği bir paralel gerçeklik planıdır.
Örneğin, birisi fiziksel planda son derece ağırsa, bilinçdışı tezahüründe son derece hafif olacaktır. Eğer son derece dışa açık ve sosyalse bilinçdışı planda içine kapanık kendi dünyasında yaşayan biri olacaktır. Bilinçdışı birleştirildiğinde bu iki kutup yoluyla inisiye tümüyle orta yolu bulur, bu da sınırlılığın ötesinde hareket etmesi anlamına gelir. Yukarıdaki örnekte inisiye bazı zamanlarda sosyal bazı durumlarda kendi iç dünyasında olur ve fazlaca şişman yada zayıf olmak yerine bedeni ağırlık olarak orta noktaya gelecektir.
Kişisel ve bedensel özellik kutupsallıklarına ek olarak, bilinçdışı fiziksel plandaki deneyimin tam kutupsal zıtlı deneyiminden oluşan karmayı da kaydeder. Mesala, bir insan birisini tuzağa düşürüp öldürürse bilinçdışı planda kendisinin tuzağa düşürülüp öldürüldüğünü deneyimler. Atlantis'in düşüşünden önce her ruh ölüm deneyimi sırasında hem bilinçli hem de bilinçdışı deneyimlerini gözden geçiriyordu. Bunu yaparken oluşmuş her karma otomatik olarak geçerliliğini yitiriyordu ve ruh evrimine devam etmek ve başka bir güneş sistemine gitmek için serbest kalıyordu. Bilinçdışı dünyadan ayrıldıktan sonra, ölüm deneyiminde, ruh sadece bir realite planını gözden geçirebilecek duruma geldi. Bu ruhların çoğunu son 10.000 yıldır Dünya planına hapseden karmik borçluluğa yol açtı. Böylece Dünya'daki evrim tüm evrenle birlikte durdu.
Birçok kanal karmanın affetme yoluyla salıverileceği konusunda yazdı. Aralık-1997'de Astral plan Niburi'ye taşındı. Astral planda, son 10.000 yıldır Dünya'daki insan deneyiminden geçen (ölen) tüm eski nesil varolmasını ve gelişimini sürdürmüştü. Onların her biri, sonunda, kendi fiziksel deneyimlerini gözden geçirme ve böylece karmik borçlarını salıverme fırsatını buldular. Bu Dünya planında hapsolmuş her ruhun sonunda gelişimine devam etmek için diğer güneş sistemlerine gitmesine olanak verdi. Süreçte Dünya'daki insan deneyimince taşınan tüm genetik karma da salıverildi.
Dünya üzerindeki tüm karma salıverilse de her inisiye 1024 DNA iplikçiğini bedenlerken kendi bireysel yaşam deneyiminde karmanın etkisini tümüyle aşmak için bu karmayı hücresel düzeyde salıvermelidir. Her inisiyenin karmik model deneyimi inisiyeye, kişisel hayat öyküsüne ve ruhsal tarihçesine göre benzersiz olacaktır. Kanalımızın yeni DNA'yı bedenlerken deneyimlediği karmik anlaşmalar okuyucumuzdaki paralel deneyimleri harekete geçirmek için paylaşılmıştır. Böylece taşıdıkları herhangi bir ilgili karma da salıverilebilir.
Yeni inisiyasyon serisi tümüyle açıklanmadan okuyucumuza 144 ve 360. boyutlar arasını yöneten varlıkları tanıtmak istiyoruz. Bizim yaratılımımız 1-144 arası boyutları içeren 144 yaratılımdan biri. Biz tam olarak 143 numaralı yaratılımız. Bizim yaratılımımız Lord ve Lady Athena olarak bilinen bir Yaratıcı Logos tarafından bedenlenmiştir. Lütfen Yaratıcı Logos'un dişi yanı olan Lady Athena'nın erkek karşılığı ile birlikte 144 boyutu kucaklamak için geri dönüşü olarak 1 Ocak-1998'i not edin. Lady Athena, şimdi, 6 milyon yıldır bu yaratılımın tabir yerindeyse kuyusunu kazan gizli hükümetler ve düzenlerin ortadan kaldırılması ile meşgul oluyor.
Lord ve Lady Athena'nın ötesinde Omnipresent One (Her yerde olan Bir) olarak bilinen bir Yaratıcı vardır. Omnipresent One 144 yaratılımın tümünü kucaklar ve 145-244. boyutlar arasında yer alır. Omnipresent One'ın ötesinde O'nu ve 144 yaratılımın tümünü kucaklayan bir yaratıcı vardır. Bu yaratıcı Omnipresent All (Her yerde olan Tüm) olarak bilinir ve 244.-300. boyutlar arasında yer alır. Omnipresent All'un ötesinde 300-330 boyutlar arasında yer alan ve Oval All (Oval Tüm) olarak bilinen başka bir yaratıcı vardır. Oval All'un ötesinde ise Oval One (Oval Bir) olarak bilinen ve tüm 360 boyutu kucaklayan bu yaratılımın Tanrı Katı bulunur.
360 boyutun ötesinde hayat var mı? Evet! Hepsi de hayatla dolu 360 boyutu kucaklayan 144 tane Oval One yada Tanrı katı vardır. Ve Oval One'ın ötesinde tüm Oval One'ları kucaklayan ve One (Bir) olarak bilinen bir bilinç vardır. Kanalımız son zamanlarda 4.000. boyutla baılantı kurdu. O'nun bu boyuttaki bilince ilk sorusu "Bunun ötesinde birşey var mı?" oldu ve yanıt "Şüphesiz" idi. Bunu okuyucumuzun bilinç ve yaşam denilen ifadedeki sonsuz olasılıkların boyutunu kavramaya başlayabilmesi için paylaşıyoruz.
1024 DNA iplikçiğinin tümü bedenlenirken ve form kristalize hale dönüştükçe bedenlenme daha önce erişilemez durumda olan gittikçe daha büyük ruh bölümlerini kucaklar. Bedenlenen ruhun her parçası inisiyenin Dünya'daki ruh amacını gerçekleştirmeye yardımcı olacak bilgi ve ödüllerle gelir. Ek olarak Işık-beden boyut olarak büyüdükçe her büyüme yüksek boyut kütüphanelerindeki bilgi kayıtlarına erişmek için bir anahtar gibi işlev görür. Örneğin kanalımız 960. inisiyasyonunun bitmesini takiben 4.000. boyut kütüphanelerine erişti. Işık-bedeni toplam 960 yüze sahip olmuştu ve bu bir anahtar gibi bu kütüphanelere girişine izin vererek onun öğretme ve yazım çabalarında yardımcı olacak daha fazla bilgi edinmesini sağladı.
Aşağıda 1024 DNA iplikçiğini bedenleme basamaklarının kısa bir özeti yer alıyor. Bu sonraki seri inisiyasyonlara başlamak için 1-108 arası inisiyasyonlar geçilmiş olmalıdır. Bunlarla ilgili bilgi daha önceki mesajlarımızda yer almaktadır.
109-250. inisiyasyonlar: Bu Yaratılımın Arketiplerini (modellerini) aşma.
Bu Yaratılım'ın arketipleri 1-144 arası boyutları ve Lord ve Lady Athena olarak bilinen bu Yaratılım'ın Yaratıcı Logos'unu yöneten arketiplerdir. Bu inisiyasyonları tamamlamak için aşılması gereken arketipler ayrılma ve birleşme, yaratılım ve yıkım, erkeğin üstünlüğü ve dişinin değersizliği ve karma ve borçluluk modellerini kapsar. Bu arketipler aşılırken Koşulsuz Yönetim üzerine kurulu yeni bir işletim sistemi bedenlenir. Bu inisiyasyon bölümü sırasında, toplam 250 DNA iplikçiği bedenlenmiş olur ve bedenin geri kalanı kemikler, kaslar ve majör organlar kapsayacak şekilde, sinir sistemi dışında kristalize forma dönüştürülür. Süreç esnasında inisiye 26. ışında titreşen bir ruh bölümünü kucaklar.
26. Işın: Tüm Yaratılımların Koşulsuz Kabullenilişi.
Bu ışın Omnipresent All'un ışınıdır ve parlak soluk-mavi ve beyaz renktedir. Bu inisiyasyon bölümünü tamamlamada bilinç dışı realite planının bir kısmı hayat çiçeği şakra ve aurik modeliyle bütünleştirilir bu da aurik sahanın yoğunlaşmasına ve Dünya'nın boyutlarının ötesinde büyümesine neden olur. 26. ışında titreşen ruh bölümü tümüyle bedenlenirken ışık-beden 125 üst ve 125 alt kısımda olmak üzere toplam 250 yüze genişler.
250-360. İnisiyasyonlar: Omnipresent One'ın Arketiplerini Aşma.
Omnipresent One'ın arketipleri 143.-244. boyutlar arasındaki tüm yaratılımları yöneten arketiplerdir. Bunlar aşılırken insan ana kalıbı Omnipresent One düzeyindeki bir ilahi plan ile uyumlu hale getirilir. Aşılması gereken arketipler ayrılık ve birlik, yaratım ve yıkım ve karma ve borçluluk modellerini kapsar. Bu inisiyasyon bölümünü tamamlamada inisiyenin 27. ışında titreşen ruh bölümü bedenlenir ve inisiye Koşulsuz Vizyon üzerine kurulu yeni bir işletim sistemi alır.
27. Işın: Tüm Yaratılımlar için Koşulsuz Vizyon.
Bu ışın Oval All'un ışınıdır ve parlak soluk-sarı beyaz renktedir. 360. inisiyasyon tamamlanırken sinir sisteminin geri kalan 1/3'ü kristalize forma dönüşür ve toplam bedenlenen DNA iplikçiği sayısı 360 olur. Bilinçdışı gerçeklik planının bir kısmı yine hayat çiçeği şakra ve aurik modeliyle bütünleştirilir, aurik sahanın yoğunluğu daha da artar ve büyüklüğü ayın yörüngesine kadar ulaşır. 27. ışın ruh segmenti tümüyle bedenlenirken ışık-beden 180 üstte ve 180 altta olmak üzere toplam 360 yüze genişler.
360-520. İnisiyasyonlar: Omnipresent All'un Arketiplerini Aşma.
Omnipresent All'un arketipleri Omnipresent One'ı yöneten arketiplerdir. Aşılması gereken arketipler ayrılma ve birliktelik, yaratılım ve yıkım, karma ve borçluluk arketipleridir. Bu aşılırken insan ana kalıbı 300. boyuttaki Omnipresent All'un İlahi planı ile uyumlu hale getirilir. Bu inisiyasyon segmentini tamamlamada inisiyenin 28. ışında titreşen bir ruh bölümü bedenlenir ve inisiye Koşulsuz Uyum üzerine temelli bir işletim sistemi alır.
28. Işın: Tüm Yaratılımlar için Koşulsuz Uyum.
Bu ışın Oval All'un ışınıdır ve parlak soluk-yeşil beyaz renktedir. Bu inisiyasyonlar tamamlandığında beyin sapının geri kalan bölümü kristalize forma dönüşür ve inisiye toplam 520 DNA iplikçiği bedenlemiş olur. İnisiyenin ışık-bedeni 260 üstte, 260 altta olmak üzere 520 yüz içerdiği gibi bu inisiyasyonlar ve daha sonrakileri tamamlayan inisiyelerin ışık bedenleriyle küresel düzeyde birleşme yeteneğine sahiptir. Bu inisiyelerin vibrasyon düzeylerini korumalarına ve Dünya'nın kendi vibrasyonunu tutmasına yardımcı olur. Üst düzey inisiyelerin birleşmiş ışık-bedenleri Ay'ın yörüngesinin 10.000 mil dışına uzanan bir ağ köprüsü oluşturur ve 26-36 arası ışınları Dünya'ya topraklar. Bilinçdışının inisiyasyonlar tamamlanırken bir parçası daha inisiyenin aurik sahasında bütünleştirilir ve tüm ilgili karma salıverilir.
520-960. İnisiyasyonlar: Oval One'ın Arketiplerini Aşma.
Oval All'un arketipleri Omnipresent All'u yöneten arketiplerdir. Bunlar ayrılık ve birlik, yaratma ve yıkım ve karma borçluluğu kapsar. Bunlar aşılırken, insan ana kalıbı Oval All'un 330. boyuttaki ilahi planı ile uyumlu hale getirilir. Bu inisiyasyon segmentini tamamlama süresinde inisiyenin 29. ışında titreşen bir ruh bölümü bedenlenir.
29. Işın: Tüm Yaratılımlar için Koşulsuz Gerçek.
Bu ışın Oval One'un ışınıdır ve parlak opalesan beyaz renktedir. Bu inisiyasyon segmentini bitirmede inisiye kendi özgür iradesinden tümüyle feragat eder (ayrılır) ve One'ın 500. boyutunda bir konseyle beraber birlikte-yaratılımı kucaklar. Beyin merkezinin kalan bölümü kristalize forma dönüşür ve inisiye 4. boyutsal formla birlikte var olan bir 5. boyutsal bedenin tümüyle oluşması ile sonuçlanan toplam 960 DNA iplikçiğini bedenlemiş olur. Bilinçdışının bir bölümü daha aurik sahada birleştirilir ve ilgili karma salıverilir. 29. ışın tümüyle bedenlenirken ışık-beden 480 üstte, 480 altta olmak üzere toplam 960 yüze genişler.
960-1024 İnisiyasyonlar: Özgürlüğe ulaşma.
Bu inisiyasyon bölümü fiziksel ve duygusal bedeni hücesel yapıda depolanmış geri kalan acı öfke ve korkudan tümüyle serbestleştirmeyle ilgilidir. Süreçte beynin iki lobu kristalize forma dönüştürülür. Ek olarak bedendeki iki orijinal DNA iplikçiği tüm korku bazlı inanç sistemlerinden arındırılır. Bu tamamlanması birçok ay alabilen bir RNA/DNA yeniden kodlaması gerektirir ve kanalımız hala bu inisiyasyon segmentini bedenleme sürecindedir. İki orijinal DNA ipliçiği içinde rekabet,eksiklik hissi, kötüye kullanma,utanç,öfke ve korku gibi genetik inanç sistemleri kaydedilmiştir. RNA/DNA yeniden kodlanırken bunlar yerlerini koşulsuz sevgi üzerine temelli modellere bırakır. Tüm RNA/DNA yeniden kodlandığında teleportasyon (ışınlanma),ani tezahür ettirme (oluşturma) ve boyutlararası yolculuk gibi ödüller yani "Yüksek Sihir" mümkün olabilir.
Birkaç Son Not
Eski Mısır'dan Yeni İnisiyasyonlar mesajımızda inisiyasyon süreci boyunca bedeni detoksifiye etmek için çamur ve mineral banyolarından söz etmiştik. Bu detosifikasyon kristalize dönüşüm sürecini takiben artık ihtiyaç duyulmayan eksra bir molekülün sonucudur. Bu molekül bir potasyum klorit yani tuz formudur ve dönüşüm sürecinde potasyum/tuz dengelerini bozarak su tutulumuna neden olabilir. Böbreklerin fazla suyu atmasını sağlayan bitkisel ilaçlar bunun çözümlenmesine yardımcı olabilir ancak, potasyun klorit kaslar ve kemikler dahil olmak üzere tüm vücut yapılarında birikir. Kanalımız bunu salıvermenin en kolay yolunun 2-3 haftada bir yapılan çamur banyoları olduğunu buldu. Deri,en büyük organ olarak büyük miktarlarda toksin veya vücut tarafından gereksinilmeyen madde salıverilmesini sağlama kapasitesine sahiptir. Kristalize dönüşüm tamamlandığnda kanalımız 2-3 haftalık bir periyotda depoladığı fazla sıvıyı attı. Eğer çamur banyosu yapılamıyorsa aşağıdaki formül kanalımızın ilişkide olduğu diğer inisiyeler için işe yaramıştır.
1. Gün: 2 galon süt katılmış sıcak suda 45 dakika banyo
2. Gün: 2 büyük kutu domates suyu katılmış sıcak suda 45 dakika banyo
3. Gün: 1 büyük kutu Epsom tuzu katılmış sıcak suda 45 dakika banyo
4. Gün: 1. günün tekrarı
5. Gün: 2. günün tekrarı
6-25. günler: 3. günün tekrarı
26. Gün: 1. günden tekrar başlanır.
RNA/DNA tekrar kodlaması da bir molekülü kullanılmaz halde bırakır. Bu molekül sadece barsak kanalından atılabilen bir proteindir. Bu süreç başlarken düzenli ve uygun barsak fonksiyonuna sahip olmak önemlidir. Ek olarak balıktan gelen ve RNA/DNA tekrar kodlamasında gerekli bir proteinin artan ihtiyacı söz konusudur. Bu protein bitki veya diğer hayvanlarda yoktur bu da uzun yıllardan beri vejeteryan olanların bile dönüşüm süreci tamamlanana kadar iki günde bir az miktarda da olsa balık yemelerini gerekli hale getirmektedir.
Birçok inisiye 1998 yılı içinde ve daha fazlası da gelecek yıllarda tümüyle özgürlük durumuna ulaşacaktır. Bu inisiyasyonları tamamlamakta olanların kendilerini adayışı büyük boyutlardadır. Kanalımız yeni DNA'yı bedenlemek için herşeyden vazgeçmeye niyetlidir. Herşeyden vazgeçmekle kastettiğimiz herhangi bir kişiye,yere veya nesneye olan tüm duygusal bağlılığınn terkedilmesidir. Şu andaki uygarlıkta bu sağduyu ile çelişir. Ama aslında kanalımız acı, öfke ve korku dışında herhangi birşeyi kaybetmemektedir.
Önceki mesajımızda okuyucumuza Dünya'nın 4. ve 5. boyutsal hiyerarşilerini tanıtmıştık. Yeni 5. boyut Hiyerarşimiz Dünya'daki durumu değerlendirme fırsatı buldu ve süreç için bir güncelleme yaptı. Şimdiki insan nüfusunun %1'i tümüyle özgürlük durumuna ulaşarak tamamen gelişmiş bir 5. boyutsal forma sahip olduğunda Dünya yükselişini yapacak. Bu Foton kuşağına girişle birlikte Dünya'nın Kundalini'sinin harekete geçmesi ve şimdiki 4. boyutsal formun yanması şeklinde olacak. Dünya'nın Kundalini'si harekete geçip tutuştuğunda her insanın Kundalini'si de tutuşacak ve hepimiz birlikte 5. boyuta doğru harekete geçeceğiz. Uygarlık bu noktadan itibaren yeniden yapılandırılacak. Şimdiki Hiyerarşi'mize göre Foton kuşağına tahmini giriş tarihi 2003 yılı. ( Çevirenin notu: Son mesajlara göre tahmin edilen tarih 2005 yılı)
Bu bizi son noktaya getiriyor. Dünya'daki herşey kelimenin tam anlamıyla alevler arasında kalacak. Şimdiki uygarlığımızda dönüp dolaşan söylentilere sosyal çalkantıya dikkati yöneltmek ve herhangi bir ülkede veya popülasyon segmentinde veya insanlığın kollektif bilincinde değişikliği zorlama ihtiyacı faydasız. Tüm gereken her birimizin tüm genetik yapıyı bedenleyerek bize düşeni yapmamız. Dünya'daki Altın Çağ böyle ortaya çıkacak.
Biz Kozmik Hiyerarşi, bu yolculukta olan herbirinize teşekkür ediyoruz. Bunun her zaman kolay olmadığını biliyoruz. Lütfen ihtiyacınız olduğunda bizi çağırın ve sizi yolun her bir adımında desteklediğimizi bilin. Herşey birdir. Siz geliştikçe biz de evrimleşiyoruz.
|
|
|
Baş Ağrısı Anlam Tablosu ile Ağrınızın Sebebini Öğrenin |
Yazar: Spiritüeller - 28-05-2017, Saat: 20:33 - Forum: SAĞLIK
- Yorum Yok
|
 |
Baş Ağrısı Anlam Tablosu ile Ağrınızın Sebebini Öğrenin
Başınızın sık sık ağrır mı? Saçınız ıslakken, çok bilgisayar başında kaldığınızda veya sabah uyandığınızda…
Kahve bunun ilacı olmayabilir…
Baş ağrınızın bir anlamı var!
Bu dişinizdeki bir iltihaptan dolayı veya çenenizdeki bir rahatsızlıktan ötürü bile olabilir.
Baş ağrılarının pek çok sebebi vardır fakat bilinen başlıca sebeplerini şöyle gösterebiliriz;
|
|
|
1,700 Yıllık Mısır papirüslerinde aşk, seks ve itaat büyüleri |
Yazar: Spiritüeller - 28-05-2017, Saat: 20:29 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Büyünün binlerce yıllık tarihine bir yenisi eklendi. 1,700 yıllık Mısır papirüsleri deşifre edildi. Papirüslerde yazanlar ise oldukça şaşırtıcı: Antik aşk, itaat ve seks büyüleri
Büyüleri tercüme eden Udine Üniversitesi’nden Franco Maltomini, “Büyülerden birinde, büyüyü yapan kişi, kendisini sevene kadar, tanrıların sevdiği kadının “kalbini yakmasını” istiyor” diyor. Bir erkeği hedef alan başka bir büyü de, ona “boyun eğdirerek”, büyüyü yapan kişinin istediği şeyleri yapmaya zorluyor.Bu iki büyü, belirli bir insanı hedef almıyor. Büyüyü yapan kişinin sadece büyüyü yapmak istediği insanın adını gereken yere koyması gerekiyordu."
Arkeofili'nin haberine göre papirüslerin çoğu Oxford Üniversitesi’nde inceleniyor. Araştırmacılar büyülerin MS 3. yüzyıla tarihlendiğini söylüyor. Büyülerin yazan kişilerin isimleri ise bilinmiyor. Papirüslerdeki büyüler Yunanca dilinde yazılmış. (Yunanca Mısır'da o dönemde yaygın olarak kullanılıyormuş)
ANTİK BÜYÜLER NASIL YAPILMIŞ?
Papirüslerde deşifre edilen aşk büyüleri birkaç gnostik tanrıya yakarıyor ve yardım istiyor. Büyüyü yapan kişi hamamda bir dizi adağı yaktıktan sonra hamamın duvarlarına bir büyü yazması gerekiyordu. Büyünün tercümesi ise şöyle:
“Toprak ve su, size yalvarıyorum, içinizde yaşayan iblis ve bu hamamın talihi üzerine yalvarıyorum ki, siz yandıkça, tutuştukça, alevlendikçe, (kadının annesi)nin doğurduğu (hedef alınan kadın)ı da, bana gelene kadar yakın…”
Bir erkeğin itaat etmesini sağlayan büyü:
Deşifre edilen diğer bir büyü ise küçük bakır levhalara büyülü sözlerin kazınmasını gerektiriyor. Bu büyülü sözlerin arasında tercümesi şöyle olan bir metin de bulunuyor: “(Adamın annesi)’nin doğurduğu (adamın adı)’nın bana boyun eğmesini sağla.” Daha sonra da küçük levhaların, adamın giydiği birşey üzerine dikilmesi gerekiyor.
Metinlere göre, eğer büyü başarılı olursa, adamı büyü yapan kişinin istediği herşeyi yapmaya zorlayacaktı.
AŞK BÜYÜSÜ
Bu papirüsün arkasında ise hayvan dışkısı kullanarak, baş ağrısı ve cüzam gibi birçok hastalığı tedavi eden bir reçete listesi bulunuyor. Reçetelerden bir kısmının sadece “keyif almayı arttırmaya” yardımcı olduğu belirtiliyor. Bunlardan biri bal ve balaban kuşu dışkısı karıştırılarak yapılan bir karışımın (nasıl kullanılacağı belirtilmemiş) keyif almayı arttıracağını söyleyen bir reçete.
|
|
|
BAŞMELEKLER VE ÇAKRALAR |
Yazar: Spiritüeller - 28-05-2017, Saat: 14:19 - Forum: MELEK MESAJLARI
- Yorum Yok
|
 |
Çakralar bir merdiven gibi, aşağıdan yukarı doğru sıralanmıştır. Bilinciniz yükseldikçe, düşünceleriniz, sözleriniz, niyetleriniz ve eylemleriniz daha yüksek bir seviyede titreşir. Üçüncü boyut çakraları bacaklara iner. Daha yüksek bir seviyede, dördüncü boyut frekansında titreşen yeni çakralar aşağıya inerek onların yerini alırlar. Bunların sabitlenerek harekete geçirildiğinde bir dördüncü boyut insanı haline gelir, tarafsızlık ve sevgi yolunda yürümeye başlarsınız.
Bu çakralardan en yükseği olan morumsu beyaz Taç çakranız harekete geçtiğinde, ruhunuz ya da Yüksek Benliğiniz kişiliğinizle bütünleşir. Bunun ardından talimatlarınızı kaynaktan gelen asıl kıvılcımınız olan Monad‘ınızdan ya da BEN varlığınızdan almaya başlarsınız. Monad’ınız gerçek Tanrısal özünüzdür ve hedefiniz bu ilahi yönünüzü fiziksel yaşamınıza yansıtmaktadır.
3. BOYUT ÇAKRALARI
Çakralar Renkleri Nitelikleri
1. Kök Kırmızı Hayatta kalma
2. Sakral Turuncu Duygular ve cinsellik
3. Solar Pleksus Sarı Kişsel güç
4. Kalp Yeşil Kişisel ve duygusal sevgi
5. Boğaz Turkuaz İletişim ve güven
6. Üçüncü göz İndigo Yüksek zihinsel güç ve şifa
7. Taç Mor Ruhunuza ulaşmak
8. Ruhun tahtı Mavi-Beyaz Ruhunuzla bağlantı kurmak
Dokuzuncu çakranızı, kök çakranızı sabitleyip harekete geçirdiğinizde, yaşamınız neşe üzerinde temellenir. Spiritüel sorumluluklarınız artar ve galaktik düzeyde Dünya’nın koruyucularından biri haline gelirsiniz.
Eril ve dişil enerjinizi dengeleyerek kendinize yetebilen, net düşünebilen, mantık çerçevesinde hareket edebilen, kendinizi savunabilen ve aynı zamanda yaratıcı fikirleri ortaya çıkarabilen, kendinize bakıp şifa verebilen ve bilgeliğinize kulak verebilen bir hale geldiğinizde onuncu çakranız faal hale gelebilir. Bu bütünlük ruhunuzla uyum içerisinde olduğunuz anlamına gelir ve bu durum daha yüksek yapıdaki bilgiler edinebilmek üzere güneş sistemine erişmenize imkan verir.
Solar pleksusunuzdaki altın renkli bilgelik çakrasının faal hale gelmesi gruplar halinde meditasyon yaparak başka galaksilerle bağlantı kurmanıza olanak verir. Dünyanın temsicilerinden biri haline gelirsiniz.
Morumsu pembe enerji kalbinize aktığında, kalbiniz spiritüelleşir. Bu değişim kozmik bir seviyede sizi Evren’in geri kalanına bağlar.
Boğaz çakrasının koyu mavi-mor rengi Başmeleklerle ve yüce varlıklarla iletişim kurmanızı sağlar.Aynı anda birden fazla yerde bulunmayı ve yüce güçleri kullanmayı öğrenebilir, cisimlenebilir ve maddesellikten çıkabilirsiniz.
Beyaz altın rengi on dördüncü çakranız açıldığında, bilinciniz ilahi plana teslim olur. Üstatlara ve yüce rehberlerle iletişim halinde olursunuz.
Taç çakranız açılırken, ruhunuz ve kişiliğiniz bütünleşir ve beyaz-mor ışığı yukarıya yansıtarak talimatları doğruca Monad’ınızdan almaya başlarsınız.
Beşinci boyut çakraları auranızda aktif hale geldiğinde, üçüncü boyut çakraları Dünya’nın derinliklerine, dördüncü boyut çakraları da bacaklarınıza iner.
4. BOYUT ÇAKRALARI
Çakra Renkleri Nitelikleri
9. Kök İnci beyazı Neşe
10. Sakral Açık pembe-Turuncu Eril ve dişilin dengelenmesi
11. Solar Pleksus Altın Bilgelik
12. Kalp Açık mor-pembe Koşulsuz sevgi
13. Boğaz Koyu mavi-Mor Psişik ve spiritüel güçler
14. Üçüncü göz Altın-Beyaz İlahi düşünce
15. Taç Beyaz-Mor Gerçek ilahi benliğiniz olan Monad’dan talimatlar almak
Beşinci boyut Kök çakranız sabitlenip faal hale geldiğinde Yükselmiş Üstat olduğunuzu düşünebilirsiniz. Monad’ınızdan talimatlar almaya başlarsınız. Dünya üzerinde İsa’nın yolunda ilerlemeye başlarsınız. Spiritüel merdivenin basamakları tırmandıkça, geçmeniz gereken birçok inisiye süreci daha karşınıza çıkacaktır.
Ancak tüm beşinci çakralarınız sabitlenerek faal hale geldiğinde, gerçekten Yükselmiş Üstat olabilirsiniz. İnsanlığa hizmet etmek için Dünya’da kalmak üzere seçilenlerin çoğu, talimatlarını doğruca Tanrı’dan alırlar. Geçmişte bu seviyeye çok az insan ulaşmış olmasına rağmen, günümüzde melek hiyerarşisinin ve muhteşem Işık Varlıkları’nın bu olasılığı gerçekleştirmek amacıyla yaşamını yükselişe adamak isteyen kişilere yardımcı olması sebebiyle, herkes için inanılmaz bir fırsat doğmuştur.
5. BOYUT ÇAKRALARI
Çakraları Renkleri Nitelikleri
16. Kök Platin Neşe. Spiritüel hizmet temelli yaşam
17. Sakral Mor-Platin İlahi dişilik
18. Solar Pleksus Altın-Ebem Kuşağı Evrensel bilgelik
19. Kalp Saf beyaz İsa bilinci
20. Boğaz Kraliyet mavisi Tanrı ile ortak yaratım
21. Üçüncü Göz ve
22. Taç çakra bütünleşir Kristal Monad’la bütünleşmek
Meditasyon esnasında bunlardan sonra gelen elli çakrayı auranıza sabitleyerek, kendinizi yüce hizmetler vermeye hazırlayabilirsiniz.
Siz çok boyutlu varlıklarsınız ve çakralarınız bulunduğunuz frekansa bağlı olarak, otomatikman açılır. Yüksek çakralarla özdeşleşmek için ne kadar fazla zaman ve enerji harcarsanız, yaşamınızı da o kadar yüksek bir seviyede yaşarsınız. Yükselişe ulaşmanıza ve başkalarının da hızlı bir biçimde yükselmesini sağlamanıza olanak veren, yüksek titreşimli insanları ve durumları hayatınıza çekersiniz.
|
|
|
DOĞUM GÜNÜNÜZÜN ŞİFRESİ |
Yazar: Spiritüeller - 28-05-2017, Saat: 10:44 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
AKREP (24 Ekim-22 Kasım)
24 Ekim Detaycı
25 Ekim Saf
26 Ekim Organizatör
27 Ekim Mesafeli
28 Ekim Araştırmacı
29 Ekim Yenilikçi
30 Ekim İleriyi gören
31 Ekim Pür dikkat
01 Kasım Saldırgan
02 Kasım Dönüştüren
03 Kasım Dünyevi
04 Kasım Kışkırtan
05 Kasım Gerçekçi
06 Kasım Enerjik
07 Kasım Kaşif
08 Kasım Çılgın
09 Kasım Cezbedici
10 Kasım Değişken
11 Kasım Gizli
12 Kasım Karizmatik
13 Kasım Yorumcu
14 Kasım Soruşturmacı
15 Kasım Tamamen Şansa Kalmış
16 Kasım Patron
17 Kasım Köprü
18 Kasım Huysuz
19 Kasım Yorumcu
20 Kasım Kafası karışık
21 Kasım Deli Dolu
22 Kasım Liberal
ASLAN (23 Temmuz -23 Ağustos)
23 Temmuz Is bitirici
24 Temmuz Değişken
25 Temmuz Kahraman
26 Temmuz Müjdeci
27 Temmuz Kararlı
28 Temmuz Şampiyon
29 Temmuz Gelenekçi
30 Temmuz Somut
31 Temmuz İnsancıl
01 Ağustos Özgün
02 Ağustos Çok yönlü
03 Ağustos Sorgulayıcı
04 Ağustos Rehber
05 Ağustos Soğukkanlı
06 Ağustos Essiz
07 Ağustos Temiz yüzlü
08 Ağustos Numaracı
09 Ağustos Hisli
10 Ağustos Kadife sesli
11 Ağustos Onaylayıcı
12 Ağustos Muhafazakâr
13 Ağustos Tuhaf
14 Ağustos Kopyacı
15 Ağustos Emredici
16 Ağustos Hararetli
17 Ağustos Öfkeli
18 Ağustos Dayanıklı
19 Ağustos Şaşırtıcı
20 Ağustos Gizemli
21 Ağustos Dışadönük
22 Ağustos Deneyimli
23 Ağustos Kusursuz
BALIK (20 Şubat-20 Mart)
20 Şubat İzlenimci
21 Şubat Candan
22 Şubat Evrensel
23 Şubat Tutarlı
24 Şubat Verici
25 Şubat Bahaneci
26 Şubat Uyandıran
27 Şubat Hakiki
28 Şubat Hoşlanılan
29 Şubat Delikanlı
01 Mart Sanatçı
02 Mart Tutsak
03 Mart Tasarımcı
04 Mart Soyut
05 Mart Cennet cehennem
06 Mart Güzel
07 Mart Somut
08 Mart Aykırı
09 Mart Astronot
10 Mart Psikolog
11 Mart Sezgili
12 Mart Atak
13 Mart Kaçınılmaz
14 Mart Görece
15 Mart Çok bilmiş
16 Mart Esin
17 Mart Havai
18 Mart Kararsız
19 Mart Israrcı
20 Mart Oyunbâz
BAŞAK (24 Ağustos-23 Eylül)
24 Ağustos Cin fikirli
25 Ağustos Kontrolsüz
26 Ağustos Yardımsever
27 Ağustos Sosyal
28 Ağustos Dilbaz
29 Ağustos Yapıcı
30 Ağustos Sert
31 Ağustos Gösterişçi
01 Eylül Mantıklı
02 Eylül İşkolik
03 Eylül Başına buyruk
04 Eylül İnşa eden
05 Eylül Hükümdar
06 Eylül Kaderci
07 Eylül Basarili
08 Eylül Titiz
09 Eylül Talepkâr
10 Eylül Azimli
11 Eylül Dramatik
12 Eylül Savaşçı
13 Eylül İhtirâslı
14 Eylül Kavrayışlı
15 Eylül Yönetici
16 Eylül Coşkun
17 Eylül Azimli
18 Eylül Ketum
19 Eylül İyi görünümlü
20 Eylül Amir
21 Eylül Zevkli
22 Eylül Yorulmak bilmez
23 Eylül Güncel
BOĞA (21 Nisan - 20 Mayıs)
21 Nisan Sorumlu
22 Nisan Sağlam
23 Nisan Ürkek
24 Nisan Korumacı
25 Nisan Maddeci
26 Nisan Terbiyeli
27 Nisan Yeterli
28 Nisan Sâdık
29 Nisan Hüzünlü
30 Nisan Vazifeşinas
01 Mayıs Alaycı
02 Mayıs İnceleyici
03 Mayıs İletişimci
04 Mayıs Dadı
05 Mayıs Kül yutmaz
06 Mayıs Fantastik
07 Mayıs Düşkün
08 Mayıs Dobra
09 Mayıs Mert
10 Mayıs Yalnız
11 Mayıs Gezgin
12 Mayıs Bağımsız
13 Mayıs Çekici
14 Mayıs Taşkın
15 Mayıs Hayâlci
16 Mayıs Becerikli
17 Mayıs Çetin
18 Mayıs Hareketli
19 Mayıs İknâcı
20 Mayıs Dışavurumcu
İKİZLER (21 Mayıs-21 Haziran)
21 Mayıs Yaratıcı
22 Mayıs Destansı
23 Mayıs Aktarıcı
24 Mayıs Görkemli
25 Mayıs Cüretkâr
26 Mayıs Anaç
27 Mayıs Fedâkâr
28 Mayıs Fevri
29 Mayıs Acar
30 Mayıs Çevik
31 Mayıs Kırıcı
01 Haziran Gözde
02 Haziran Çözücü
03 Haziran Edâlı
04 Haziran Eleştirici
05 Haziran Öncü
06 Haziran Hayalperest
07 Haziran Eğlendiren
08 Haziran Etkili
09 Haziran Israrcı
10 Haziran Yanar döner
11 Haziran Göçebe
12 Haziran İyimser
13 Haziran Maceraperest
14 Haziran Fırtınalı
15 Haziran Ayartıcı
16 Haziran Paragöz
17 Haziran Sanatçı
18 Haziran Cimri
19 Haziran Kışkırtıcı
20 Haziran Cazibeli
21 Haziran Keyifli
KOÇ (21 Mart-20 Nisan)
21 Mart Berrak
22 Mart Doğrucu
23 Mart Meraklı
24 Mart Sade
25 Mart Dinamik
26 Mart Güvenilir
27 Mart Başlatıcı
28 Mart Mâsum
29 Mart Gözlemci
30 Mart Uzlaşmaz
31 Mart İnatçı
01 Nisan Ağırbaşlı
02 Nisan İdealist
03 Nisan Dayanıklı
04 Nisan Kararlı
05 Nisan İş bitirici
06 Nisan Deneyci
07 Nisan Coşkulu
08 Nisan Vicdanlı
09 Nisan Ölçüsüz
10 Nisan Gözü pek
11 Nisan Politik
12 Nisan Sosyal
13 Nisan Kutsal
14 Nisan Gelenekçi
15 Nisan İnsancıl
16 Nisan Komik
17 Nisan Ciddi
18 Nisan Savunmacı
19 Nisan İrâdeli
20 Nisan Mücâdeleci
KOVA (21 Ocak-19 Şubat)
21 Ocak Lider
22 Ocak Bocalayan
23 Ocak Kişilikli
24 Ocak Ulaşılmaz
25 Ocak Kaderci
26 Ocak Faal
27 Ocak Gelişmiş
28 Ocak Dayanılmaz
29 Ocak Kavgacı
30 Ocak Mükellef
31 Ocak Şâir
01 Şubat Gönüllü
02 Şubat Kaliteli
03 Şubat Hakiki
04 Şubat Bükülmez
05 Şubat Hatip
06 Şubat Popüler
07 Şubat Ütopik
08 Şubat Müneccim
09 Şubat Canlı
10 Şubat Yürekten
11 Şubat Rahat
12 Şubat Birleştirici
13 Şubat Çevik
14 Şubat Hazır cevap
15 Şubat Mucit
16 Şubat Animatör
17 Şubat Sebatkâr
18 Şubat Dâhi
19 Şubat Kâşif
OĞLAK (22 Aralık-20 Ocak)
22 Aralık Enerjik
23 Aralık Sarsıcı
24 Aralık Karmaşık
25 Aralık Doğal
26 Aralık Yılmaz
27 Aralık Yardımcı
28 Aralık Çokbilmiş
29 Aralık Üstün
30 Aralık Az ve öz
31 Aralık Estetik
01 Ocak Düzenleyici
02 Ocak Bencil
03 Ocak Yoğun
04 Ocak Formülcü
05 Ocak Kendini onaran
06 Ocak İçerikli
07 Ocak Sıra dışı
08 Ocak Fenomen
09 Ocak Hevesli
10 Ocak Görünmez
11 Ocak Değerli
12 Ocak Vahşi
13 Ocak Seyyar
14 Ocak Kaynasan
15 Ocak Çaresiz
16 Ocak Ergin
17 Ocak Ağırsiklet
18 Ocak Çocuksu
19 Ocak Hayalperest
20 Ocak Başıboş
TERAZİ (24 Eylül-23 Ekim)
24 Eylül Avare
25 Eylül Taslamacı
26 Eylül Sabırlı
27 Eylül Hırslı
28 Eylül Kalp kiran
29 Eylül Tepkisel
30 Eylül Gafçı
01 Ekim İz sürücü
02 Ekim Sivri
03 Ekim Modacı
04 Ekim Düzelmez
05 Ekim İlkeli
06 Ekim Bohem
07 Ekim Muhalefet
08 Ekim Romantik
09 Ekim Cüretkar
10 Ekim Ekonomik
11 Ekim Rahat
12 Ekim Edâlı
13 Ekim Zor
14 Ekim Ilımlı
15 Ekim Oyuncu
16 Ekim Yargıç
17 Ekim Dengeli
18 Ekim Lider
19 Ekim Pırıltılı
20 Ekim Modern
21 Ekim Benzersiz
22 Ekim Cazibeli
23 Ekim Çelişkili
YAY (23 Kasım-21 Aralık)
23 Kasım Saygısız
24 Kasım Neşeli
25 Kasım Çabalayan
26 Kasım Özel
27 Kasım Heyecanlı
28 Kasım Çapkın
29 Kasım Öneren
30 Kasım Saldıran
01 Aralık Sen
02 Aralık Vurdumduymaz
03 Aralık Hünerli
04 Aralık Metanetli
05 Aralık Emin
06 Aralık Seçici
07 Aralık Ben merkezci
08 Aralık Terk edilmiş
09 Aralık Süslü
10 Aralık Arzulu
11 Aralık Yoğun
12 Aralık Narsist
13 Aralık Marifetli
14 Aralık Gösterişli
15 Aralık Olgun
16 Aralık Uçuk
17 Aralık Kimyager
18 Aralık İri
19 Aralık Bakici
20 Aralık Doğurgan
21 Aralık Muamma
YENGEÇ (22 Haziran-22 Temmuz)
22 Haziran Alkışçı
23 Haziran Büyüleyici
24 Haziran Sihirbaz
25 Haziran Yenilikçi
26 Haziran Dirençli
27 Haziran Savunmacı
28 Haziran Duygusal
29 Haziran Havai
30 Haziran Güdümlü
01 Temmuz Kopmuş
02 Temmuz Baygın
03 Temmuz Vefalı
05 Temmuz Şovmen
06 Temmuz Arzulu
07 Temmuz Teshirci
08 Temmuz Pragmatik
09 Temmuz Şaşkın
10 Temmuz Dengesiz
11 Temmuz Dik kafalı
12 Temmuz İnandırıcı
13 Temmuz Fırsatçı
14 Temmuz Abartıcı
15 Temmuz Baştan çıkaran
16 Temmuz Gergin
17 Temmuz Profesyonel
18 Temmuz İçten
19 Temmuz Mekanik
20 Temmuz İstikrarsız
21 Temmuz Trajikomik
22 Temmuz Dalgalı
|
|
|
UYANIKLIĞINIZDAN UYANIN! HERŞEY ZİHİNİNİZİN İÇİNDE MEYDANA GELMEKTE |
Yazar: Spiritüeller - 27-05-2017, Saat: 12:00 - Forum: NOTLAR
- Yorum Yok
|
 |
Herşey Zihninizde Gerçekleşmekte!
– Sukünetimiz izler… herşeyin nasıl seyr edildiğini seyr eder.
– Burada bir bilinç var, bunu mu demek istediniz?
– Evet, evet.
– Bu bilinç, bir kenara itmez… tıpkı çiçeğin kokusunu bir yana itmediği gibi! O orada!
Hattâ aşikara çıkmış bu dünyayayı seyr’e geldiniz. Bu da bilinç… Bir ipucu mesela rüyâda, rüyâ durumunda da vardır, rüyâda da ilişkiler olabilir orada da.. Rüyâda
da duyular çalışmaktadır: Vücudun, gerçek vücudun uzanıyor yatak da ve sen
bunun farkında değilsin artık ve sen çölde bir deveye biniyorsun ve o an’da
bu senin için gerçek. Uyanıklılık durumunu geride bırakmışsın.
O durumla alâkan yok ama yine de duyular orada. Yağmur yağdığında ıslaklığı hissediyorsun. Güneş sıcak, rüyânda susuyorsun. Eğer aç hissedersen
rüyânda, hayâli-açlığını giderecek hayâli bir yiyecek bulmak zorundasın.
Ama sen bunun rüyâ olduğunu bu arada sorgulamazsın. Herşey orada,
tüm unsurlar orada rüyânın içinde… Kat edeceğin mesafeler, biraz daha zor olan
bir şey mesela; kendini uzaya seyahat ederken bulursun belki de… ya da bir
otobüse binerken seni herhangi bir çiftliğe götürebilecek…
ve uyandığında bakarsın ki tüm bunlar zihninde gerçekleşmekte!
Tüm bu ilişkiler, karşılaştıkların ve konuştuğun zaman dillerini anlamadıkların..
Rüyânda diyemezsin ki “ Bak bu durum benim kontrolümde, bu benim
rüyâm ve ben senin ne konuştuğunu bilmem gerekiyor.
Hayır! eğer bilmek istiyorsan ne konuşulduğunu o zaman hayâli bir dil okuluna gitmen gerekiyor rüyânda ve bu insanların konuştuğu dili öğrenmen gerekiyor ve bunu öğrenmek ve konuşmak için belki de 3 ya da 4 hayâli –yıl alabilir. Herşey orada!
Senin rüyân diye bir avantaja sahip değilsin! Ve bir şekilde uyanma gerçekleşir
ve bu sefer de bunun içindesindir ve sen o rüyâyı unutursun tıpkı rüyâya
daldığında burayı unuttuğun gibi…ve buraya döndüğünde dersin ki:
“gerçeğe geri döndüm” ama rüyânda gerçeğe dair konuşmaların olabilir.
Bir ipcucu. Tüm bunlar zihninde… Su ıslak, hava temiz..
Tüm bunlar rüyânda gerçekleşebilir…
Dolayısıyla bu yaşadığımızı peki daha gerçek yapan ne?!
Bu halden de bir “uyanış” var. Bunun ne olduğunu anlamak için bu durumun için de de bir uyanış,uyanışın içinde de bir uyanış var. Çünkü burada bile rüya halindeyiz.
Peki bu ne demek?
Dünyanın temeli…sadece bir dünya var ama milyonlarca alem var.Her bir vücudun içinde eşsiz bir alem mevcut. Diyebilirsin ki: “Biz aynı dünyada yaşıyoruz.”
Bu şeyi gördüğünde hepimiz aynı şeyi görüyoruz, yelpaze… ama bu içinde
yaşadığımız dünya değil.. biz duyguların, hislerin, anıların, düşüncelerin, şartlanmaların, yansıtmaların ve arzuların, bağlanmaların dünyasında
yaşıyoruz ve tüm bunlar dünyaMızı renklendiriyor ve aynı şekilde uykuya daldığında, rüyâ gördüğünde bunu kimse ile paylaşamazsın. USB ile bağlanır gibi bağlanıp
rüyanı paylaşamazsın, paylaşabilsen bile herhangi biri ile, yorum farklı olacaktır.
Bu eşi benzeri olamayan, eşsiz bir dünya ve aynı şekilde uyandığında da
yaşadığın dünya yine sana ait. Hattâ ikizin bile senin dünyanın inceliklerini bilemez.
Ve birisi sana diyor ki : “Hattâ bu dünya UYANılması gereken bir rüyâ!”.. O zaman bu demek olabilir? Bu rüyâdan uyanmak nasıl bir şey olabilir? Neyi işaret etmekte?…
Dolayısıyla soru şu: “Rüyâyı gören kim?”, “Bu rüyâyı-hayâli seyr eden ne?”
Hattâ bazı insanlar bunun rüyâ olmadığını da söyler, çok azı bunun olası bir hayâl olduğunu kabul ederler… “Rüyâ-Hayâl ne demek?”…
Pek çok insan için rüyâ bulanık bir şey …
Öyle değil!… Bu “tam odaklı 3 Boyutlu bir rüyâ-hayâl!”… Ama aradığın “özgürlük” ise bunu hemen bilemen çok önemli değil. Buna odaklanmamıza gerek yok.
Kendiliğinden anlaşılır olur olacağı zaman. Önemli olan şey,anlaman gereken: başına ne gelirse, sana ne olursa olsun, bu senin dünyaN ve sen bunu seçiyorsun.
Bu senin kendi bilincinde, senin kendi zihninde meydana geliyor.
Herşeyi gören sensin. Görmek demek bu et gözle görmek demek değil, anlayarak GÖRmek… “Saf- yalın idrâk” ile GÖRmek ya da buna “kavrama” de…
ve çoğunlukla algı aldatıcıdır. Bizler onu kendimize ait eşsiz bir
tecrübe olsun diye heyecanlı-renkli hale getiririz! Biz, gördüğümüz herşeyi duygusal hale getiriyoruz.O zaman nasıl bir ortak dünya olabilir? Her birimiz için eşsiz olan,
en olağandışı dünya. Dolayısıyla bu bizim ortak buluşma yerimiz olabilir mi?!…
Bundan daha derine inmen gerekiyor. Derinine inmek zorundasın. Her ne olursa,
her ne görürsen, gören SENsin! Hattâ yorumu yapan, hattâ kişileştiren,
hattâ bir şeyle kendini özdeşletiren, yargılar, fiiller,tepkiler…
Tüm bunlar senin gözlemci olduğunun fenomenleridir!…
SEN KİMSİN? İşte soru bu!…
UYANIKLIĞINIZDAN UYANIN!
HERŞEY ZİHİNİNİZİN İÇİNDE MEYDANA GELMEKTE…
|
|
|
Açlık Hormonu Yeni Beyin Hücrelerinin Gelişimini Arttırıyor |
Yazar: Spiritüeller - 27-05-2017, Saat: 11:54 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Oruç tutmak beyin gücünü arttırıyor olabilir mi? İştahı uyaran bir mide hormonunun yeni beyin hücrelerinin gelişimini desteklediği ve bunları yaşlanmaya bağlı etkilerden koruduğu düşünülüyor. Bu, bazı insanların oruç tuttuklarında neden zihinlerini daha parlak hissettiklerinin de açıklaması olabilir.
Grelin ilk defa keşfedildiğinde açlık hormonu olarak biliniyordu. Bu hormon mide boşken, midede üretilir. Ne zaman birkaç saat aç kalsak, kanımızdaki grelin hormonunun seviyesi artar.
Grelinin biliş(idrak)i de artırabileceği biliniyor. Az kalorili beslenen hayvanların zihinsel yetenekleri çok daha iyidir ve grelin hormonu kısmen bunun nedeni olabilir. Farelere bu hormon enjekte edildiğinde, öğrenme ve hafıza testlerinde ilerlemeler görüldü. Aynı zamanda beyinlerindeki nöron bağlantılarının sayısı da artmış görünüyor. Bir kabın içinde üretilen fare beyin hücrelerine bu hormon eklendiğinde, nörojenez(hücre doğumu) i tetiklediği bilinen bir geni devreye soktu. (Fibroblast Büyüme Faktörü)
Yeni Anılar
Konu üzerindeki çalışması bu ay İngiliz Nörobilim Ortaklık Konferansı’nda sunulan Davies. “Eğer aynı etki hayvanlarda gerçekleşirse bu, grelinin hafıza üzerindeki etkisini gösterecektir.”diyor.
Davies: “Genç beyin hücrelerinin, yeni anıları şekillendirme yeteneğini artırdığı düşünülüyor. Çünkü daha kolay uyarılabiliyorlar. Bu yüzden de, yeni ortamlarda daha kolay aktive olabiliyorlar. Bu nöronlar yaşlı nöronlara göre çok daha kolay ateşleniyorlar ve yeni anılar yaratılmasını başlatıyorlar.”
Bir çeşit beyin hücresi kaybından kaynaklanan Parkinson hastalığı gibi, nörodejeneratif hastalıkların tedavisinde de bu çalışma etkili olabilir. Davies ve arkadaşlarının da içinde bulunduğu bir grup tarafından daha önce yapılan bir çalışmada, grelin hormonunun, hayvanlarda bir tür Parkinson hastalığının oluşumuna engel olduğu görüldü.
Başka çalışmalarda da, Davies ve arkadaşalrı, bir laboratuvar kabında suni yoldan Parkinson hastalığı oluşturulan beyin hücrelerini ölmekten grelin hormonunun kurtardığını buldular. Davies in iş arkadaşı Amanda Hornsby, bir çalışmasında Parkinson hastalığı yaşayan 28 gönüllü kişiyle çalıştı ve bunların kanlarındaki grelin seviyesinin sağlıklı insanlara göre çok daha az olduğunu buldu.
Bu da, grelin ya da aynı işlevdeki diğer kimyasalların Parkinson bunaması yaşayan kişilerin tedavisinde kullanılabileceğini göstermektedir.

Aralıklı Oruç Tutmak
Günlük tavsiye edilen miktarın yaklaşık % 25’i daha az kaloriyle beslenmenin insan sağlığı üzerinde pek çok faydası bulunmaktadır. Mesela, kan şekeri seviyesinin çok daha güzel kontrol edilebilmesi gibi.
Bunu deneyen bazı insanlar, bilişsel yeteneklerinin de arttığını söylediler. Ama bazı çalışmalar, bunun insanın düşünsel yeteneklerini zayıflattığını iddia etmektedir.
Kalori sınırlaması uygulanan beslenmenin avantajlarından yararlanmak adına bazı insanlar aralıklı oruç tutuyorlar. Bu, haftanın 5 günü normal beslenirken, 2 gün sadece 500 kalori aldıkları bir diyet program olabilir. Bu programda grelin hormonu artmaktadır. Ama Almanya’da Münih Teknik Üniversitesi’nden Nicolas Kunath: “Yeni beyin hücrelerinin çalışabilmesi için birkaç gün ile birkaç hafta arası kadar bir zamana ihtiyaçları vardır. Bu yüzden insanlar, oruç tutarak beyin güçlerinde bu tarz hızlı değişiklikler olacağını düşünmesinler.”
|
|
|
Gizli Dulce Yeraltı Üssü Ve Bu Üste Yapılanlar |
Yazar: Spiritüeller - 26-05-2017, Saat: 17:17 - Forum: UZAYLILAR
- Yorum Yok
|
 |
Dulce, New Mexico'nun kuzeyinde dokuzyüz nüfuslu küçük bir kasabadır.Dulce'nin en önemli özelliği Archuletta Mesa'nın altında derin bir sır saklıyor olmasıdır. Söylentilere göre bu sır " HÜKÜMET - UZAYLI ORTAK BİOGENETİK LABORATUVARLARINDA İNSANLARIN VE HAYVANLARIN ÜZERİNDE KORKUNÇ DENEYLER YAPILIYOR OLMASIDIR .. "
Bu üs civarında sık sık parçalanmış sığırlara rastlanmaktadır.Bazı araştırmacılar, parçalanmış sığırların ufo fenomeninin UFO'larla bağlantılı olduğunu söylemektedirler.Gerçektende Dulce civarında sık sık UFO'lar, Acayip ışıklar ve diğer hava fenomenleri rapor edilmektedir.
UFO'ların görüldüğü bölgelerde parçalanmış sığırlarada rastlanmaktadır.
Aşağıda okuyacağınız Amerikalı araştırmacı Paul Bennewitz'in Dulce üssü ile ilgili açıklamalarının bir dezinformasyon kampanyasının sonucu olup olmadığı açıkça belli değildir.Paul'un Dulce tesisiyle ilgili tek şahidinin açıklamaları için, onu yalancılıkla suçlamak taktik bir manevra olabilirdi ama gerçek dezinformasyon kampanyası, kamuoyuna Dulce hikayesinde inanılacak hiçbirşey olmadığını söylemek olurdu.
Paul bennewitz, bir ufo tarafından kaçırılşan New Mexico'lu Myrna Hansen vakasını incelemişti. Hansen, 1980 yılında bir yeraltı bir yeraltı tesisine götürülmüştü.
Christa Tilton, Temmuz 1987'de bir uzay gemisiyle gelen iki küçün uzaylı tarafından kaçırıldıktan sonra, "kayıp zaman" Tecrübesini yaşamıştı.
Tilton, kaçırıldıktan sonra güvenlik kameraları ve bilgisayarlı kontrol noktalarının bulunduğu yeraltında bir tünele götürüldü. O, bir transit araçla yüz taraması yapılan bir bilgisayar ekranının karşısına getirildi.Bilgisayar ona bir kimlik kartı çıkarttıktan sonra, rehberi tarafından yerin yedi kat yerin altında bulunan bir tesisin birinci seviyesine geldiği söylendi. Christa'nın iddiasına göre, o yeraltındaki 5.kata kadar indirilmiş ve burada uzaylı araçlarının ve küçün GRİ yabancı varlıkların olduğunu görmüştü.

Daha sonra götürüldüğü geniş bir odada, bilgisayarlar tarafından kontrol edilen, geniş tanklara asılmış göstergeler ve bazı boru hatlarından çıkarak tankın içine giren geniş kollar görmüştü. Onun dikkatini bir uğultu sesi ve formaldehit kokusu çekti. Tilton bu sıvının tanklarda karıştırıldığı izlenimini edinmişti. Ona tankın muhtevası gösterilmedi. Christa, kaçırıldığı zaman şahit olduğu şeylerin çoğunu sonradan resmini çizmişti.
Bu esrarengiz tanklarla ilgili bilgiler, "DULCE KAĞITLARI" adlı tartışmalı bir dosyada yine ele alınmıştı. Bu dosyada ayrıca Dulce yeraltı tesislerinin otuz adet siyah-beyaz fotoğrafı ve bir de videobant bulunuyordu.
İddialara göre, bu kağıtları dışarıya 1979'a kadar Dulce'de güvenlik görevlisi olarak çalışan bir memur çıkarmıştı.
1979'un sonunda güvenlik memuru Thomas C, karşılaştığı korkunç gerçekler karşısında daha fazla suskun kalamayacağını anlamıştı.
Dulce yakınlarındaki Amerikan Hükümeti-uzaylılar ortak yeraltı üssünde rahatsız edici çok şey duymuş ve görmüştü.
Çetin bir iç hesaplaşmadan sonra, tesisten ayrıldı ve birçok belgeyide beraberinde götürdü. Küçük bir fotoğraf makinası ile, yeraltındaki çok katlı kompleksin otuzdan fazla fotoğrafını çekti. Ayrıca birçok belgeyi ve kontrol merkezindeki bir güvenlik video bandınıda yanında götürmüştü. Bu bantta laboratuvarlar, uzaylılar ve ABD hükümetinin yetkili personeli görünüyordu. Alarmı ve kameri sistemini kapatan Thomas, dışarı açılan yüz çıkıştan birinden yüzeye çıkmıştı.
Thomas, orjinal belgeleri çok iyi sakladıktan sonra her birinden beşer kopya çıkardı.
Thomas saklanmaya karar vermişti ve bu amaçla karısını ve çocuğunu evinden almaya niyetlenmişti ki, evinin önünde hükümet ajanlarına ait bir minibüsü beklerken gördü.
Thomas yakın bir arkadaşının ihanetine uğramıştı. Ajanlar, Thomas'ın karısını ve çocuğunu, tesislerden aldıklarını geri vermesi şartıyla, serbest bırakabileceklerini söylediler.
Thomas, ailesinin biyolojik denemelerde kullanılacağını anlayınca, ortadan kaybolmaya karar verdi.Bu on yıl önceydi. Thomas böyle bir gizli entrikaya nasıl karışmıştı ?
Şimdi 50'li yaşlarda olan Thomas, 20'li yaşların ortasında Batı virginia'da bir yeraltı tesisinde, çok gizli fotoğrafçılık eğitimi almıştı. O, yedi yıl Hava Kuvvetleri için çok gizli fotoğrafçılık yaptı. 1971'de Santa Monica-California'da Rand Corporation için çalışmaya başladı. 1977'de Dulce tesislerine transfer oldu. Yeraltındaki görevine, derin yeraltı tüpmekik sistemiyle gidiyordu.
Bu zaman içinde Santa Fe-New Mexico'daki bir güüvenlik görevlisi, özel olarak UFO görüntüleri, hayvan parçalanması fenomenini ve bölgedeki mason Wicca gruplarının faaliyetlerini araştırıyordu. Thomas'ın ve araştırmacılarının ortak arkadaşı olan bir şahıs, 1979'da Santa Fe'ye gelerek her ikisini de ziyaret etti. Ziyaretçi fotoğraflara, video banda ve Dülce üssünden alınan belgelere göz attı. Buradan bazı resimler çizildi ve böylece UFO araştırmacısı toplulukların "DULCE PAPERS" (Dulce kağıtları) diye bildikleri bilgiler ortaya çıktı.
Thomas'ın iddiasına göre, Dulce tesislerinde 18.000 kısa "GRİ" vardı ayrıca o sürüngenimsi humanoid'ler (insanımsılar) de görmüştü.
Thomas'ın bir iş arkadaşı evinde, materyalize olan 6 foot (1.83m) boyunda bir sürüngenimsi ile yüz yüze gelmiştiç Reptoid (Sürüngenimsi) duvardaki New Mexico ve Colorado haritaları ile çok ilgilenmişti.
Haritalardaki renkli toplu iğneler ve işaretler, sığırların parçalandığı bölgeleri, kaçırılma olaylarının yoğun olark yaşandığı yerleri, eski harabeleri ve şüpheli yeraltı üslerini gösteriyordu.
Çok katlı Dulce yeraltı üssü, üs güvenliği tarafından devamlı kontrol edilen merkezi bir sisteme sahiptir.Üssün güvenlik seviyesi aşağıya indikçe artıyordu. Thomas, gizlilik kategorisinde güvenlik derecesi "ULTRA-7"ye sahipti. Thomas'ın bildiği yedi aşağı kat vardı ama daha da fazlasının olması mümkündü. Birçok uzaylı yeraltındaki 5.6 ve 7. katlarda bulunuyordu. Dulce'den Page'ye (Arizona'daki yeraltı tesisleri) daha sonra Nevada'daki 51. Bölge'nin altındaki bir üsle bağlantılar vardı. Dulce'den kalkan tüpmekik,Taos,NM,Colorado springs,Colarodo,Creed,Colorado sandia gibi yeraltı üslerinden geçtikten sonra, Carlsbad, NM'ye varıyordu.
ABD altındaki tüneller ve yeraltı şehirleri şebekesinin birbiriyle tüpmekik bağlantıları vardır.
Dulce üssünde, kapılar ve koridorlar üzerindeki çoğu işaretler, uzaylı sembol dilinde yazılmıştır. Bu evrensel sembol sistemi burada yaşayan insanlar ve uzaylılar tarafından rahatlıkla anlaşılmaktaydı.
Thomas2ın anlattığına göre, yeraltındaki ikinci kattan sonra, herkes çıplak olarak tartıldıktan sonra, uniformaları veriliyordu. Ziyaretçilere kapalı beyaz üniformalar veriliyordu. Herkesin ağırlığu güncel olarak, bilgisayar kimlik kartının üzerine işleniyordu. Ağırlıktaki herhangi bir değişiklik anında kaydediliyor, şayet 3 pound (1.360 Kg)'un üzerinde ise, Fiziksel bir inceleme ve röntgenden ( X-Ray) geçmesi isteniyordu.
Bütün hassas bölgelerin ön tarafonda göstergeler vardı. Kapı kontrol panellerinde ve döşemeyle kapı arasında da göstergeler vardı. Her şahıs bilgisayar kimlik kartını kapının yanındaki yarığa sokuyor ve nümerik kodunu anahtar tuşuna giriyordu, işlemler sırasında meydana gelebilecek en ufak bir aksaklık bile, oraya bütün güvenlik memurlarının toplanmasına yetiyordu. Hassas bölgelerde kimsenin bir şey taşımasına izin verilmiyordu. Bütün malzemeler, bir taşıma bandına konuyor ve röntgen cihazından geçiriliyordu. Aynı işlem hassas bölge terk edilirken de tekrarlanıyordu.
Bütün asansörler manyetik olarak çalışıyordu ve asansör kabloları mevcuk değildi. Işıklar dahil her şey ileri manyetik bir sistem taraıfndan kontrol ediliyordu. Buralarda alışılmıl ampuller yoktu. Tüneller fosforlu birimler ve şekilsiz emisyon şeritleri vasıtasıyla aydınlatılıyordu. Bazı derin tünellerde, bölgeyi geçici olarak aydınlatmak için bir çeşit fosfor pentaoksit kullanılıyordu. Bilinmeyen sebeplerden dolayı uzaylılar bu bölgeye yaklaşmıyordu.
Yeraltındaki 1.kat yol bakımı için garaj ihtiva ediyordu. 2.katta trenler, mekikler, tünel delgi makinaları ve disk bakımı için garaj bulunuyordu. 4. katta, insan aura'sı telepati, hipnoz ve rüyalar üzerinde araştırmalar yapılıyordu. Thomas'ın dediğine göre, onlar insanların bioplazmik bedenini, fiziksel bedende ayırıp, bunun yerine uzaylı varlığın "hayat güçmatrix" ini yerleştiriyorlar. Bu şekilde insanın "can" hayat gücü matrix'ini ortadan kaldırıyorlardı.
Altıncı kat "Kabus Salonu" olarak biliniyordu. Burada balıklar, kuşlar, fareler vb. hayvanların orjinal şekillerinin değiştirildiği genetik laboratuvarları bulunmaktaydı. Bu katta ayrıca çok kollu ve çok bacaklı insanlar, kafeslerde tutulan 7 feet(2.13m) uzunluğunda humanoid yarasa benzeri yaratıklar vardı. Uzaylılar insanlara genetik hakkında hem faydalı, hem de çok tehlikeli birçok şey öğretmişlerdi.
Gri'ler ve reptoid'ler analitik zekaya sahip, teknolojiya yatkın yaratıklardı. Diğer bir uzaylı grup olan Nordik insanlarla çatışma halindeydiler. Belki de gelecekte vukubulacak büyük savaşa burada hazırlanıyorlardı.
Bu sürüngenimsi'lerin bir özelliğide diğer canlı varlıklarla karşı etik ve insani hiçbir duygu ve düşünceye sahip olmamalarıydı. Bu nedenle her türlü deneyi rahatlıkla yapabiliyorlardı.
İnsan genetik haritasının çıkarılması (Genoma projesi) için Ameirkan Enerji Bakanlığının (DOE) içinde şu kuruluşlar bulunuyordu
"Ulusal Sağlık Enstitüsü" , "National Science Foundation (Ulusal Bilim Vakfı), "Howard Huges Medical Institude" ve tabii ki, DOE tarafından yürütülen Dulce yeraltı laboratuvarları.
Thomas'a göre, uzaylılar androjinal'dı (Hem erkek hem dişi , çifte cinsiyetli) ve ortaya çıkan canlı, partenogenez'le (Yani kendiliğinden üremeyle) çoğalıyordu. Dulce'de çok geçerli form veya üreme poliembriyoni idi. Her ebmriyo altı veya dokuz birey ortaya çıkaracak şekilde bölnüyordu.
Uzaylı ve insan Bio Tekniği insanlığa hizmet etmek içinmi, yoksa bizleri kontrol etmek ve egemen olmak içinmi kullanılacak? Niçin UFO'lar tarafından kaçırılılanlar genetik deneylerde kullanılıyorlar ?
Thomas'ın Dulce'deb ayrılmasına neden olan şey, 7. Kattaki kafeslerde gördüğü ve ondan yardım isteyen insanlar olmuştu. Thomas'a göre, sıra sıra binlerce insan ve insan uzaylı melezleri ve humanoid embriyolar soğuk hava deoplarında tutuluyordu.
Uzaylılar ne toprak, ne altın, ne madenler, ne su, ne de insanların sahip olduğu şeyleri istemiyorlardı, istedikleri tek şey, dünyanın manyetik gücüydü. Uzaylılar bu gücü bizim bilmediğimiz bir şekilde kullanıyorlardı.
Evet, Thomas'ın hikayesi inanılmaz gibi görünüyor ama, anlatılanlar gerçekte yaşanan bir kabusun sadece bir kısmını oluşturuyor olabilir. Dulce'de garip şeyler olduğuna dair bir çok delil vardır. Thomas'ın bunlara cevabı var mıydı ?
UFO görüntüleri, kaçırılma ve hayvan parçalama olaylarının arkasında daha korkunç hakikatler gizleniyor olabilir.
Yakın zamanlarda Archuleta Mesa'daki sondaj ve bilgisayar analizi yapan bir grup bilim adamı, Mesa'nın altında derin mağaralar olduğunu tespit ettiler .
|
|
|
UZAYDA CİNSELLİK VE ÜREME |
Yazar: Spiritüeller - 26-05-2017, Saat: 17:07 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER
- Yorum Yok
|
 |
Yaşam kaynaklarımızı hızlıca tükettiğimiz için mi, Dünya’nın ömrünün bir gün sona ereceğini bildiğimizden mi, yoksa sırf merak eden ve araştıran bir canlı türü olduğumuzdan mıdır bilinmez ama uzayda yaşam arayıp, orada kendimize yaşam koşulları oluşturma çalışmalarına başladık bile. Yaşama uygun gezegen arayışlarımız sürüyor.
Uzay çalışmalarında üs inşası, uzay giysileri, uzayda yiyecekler, bitki yetiştirme gibi konularda ilerleme gösteren bilim insanları, aynı başarıyı uzayda cinsellik konusunda da göstermeye çalışıyor. Çünkü eğer uzayda yaşayacaksak, orada ürememiz, üremek için de cinselliği yaşamamız gerekmektedir.
Uzayda cinselliğin nasıl yapılabileceğini bilmiyoruz. Fakat uzayda seks yapmanın romantizmden ziyade bir külfet olduğunu, çok uğraş verilmesi gerektiğini biliyoruz.
“Yerçekimsiz bir ortamda cinsellik” konusu üzerine konuşan NASA doktorlarından Jim Logan, "Öncelikle yerçekiminin sıfır olduğu bir ortamda cinselliğin koreografisinin yapılması gerekir. Çünkü hiçbir yere tutunmadan boşlukta uçan iki insanın öpüşmesi bile zor. İş cinselliğe gelince sağa sola savrulmak kaçınılmaz. Uygun pozisyonların önceden belirlenip uygulanması gerekir." diyor. Logan’a göre, yerçekimsiz ortamın en kötü etkilerinden biri olan ve astronotların da sık sık yakındığı mide bulantısı bile romantizmi bozacak önemli bir etken.
Ayrıca uzayda astronotların çok fazla terlediği gerçeğini göz önüne alırsak, cinsellik sırasında ter damlaları havada uçuşacak, sıfır çekimli bir ortamda kan basıncı da düşeceğinden bazı organlar görevini iyi yapamayacaklardır.
Bu sorunları aştığımızı farzedelim. Peki, anne karnında cenin oluşabilecek mi¿ Yerçekimsiz ortamdan cenin nasıl etkilenecek, doğum gerçekleşebilecek mi
Medeka balıkları, 1994 yılında uzayda çiftleştirilen ilk canlılar oldular ve yumurtalarından sağlıklı yavrular çıktı. Bu bize uzayda üremenin mümkün olduğunu gösterdi. Fakat memeli hayvanların (insanlar da dahil) hamile kalma süreci, plasentanın gelişim süreci, hamileliğin evreleri ve doğum fazlaca karışık süreçler içerir.
Bu sorulara cevap arayan biliminsanları, fareler üzerinde gerçekleştirdikleri deneylerde şu sonuca ulaştılar: İnsanın uzayda, daha doğrusu yerçekimsiz ortamda üreyebilmesi mümkün olmuyor. Yani bir kadının uzay boşluğunda hamile kalması çok çok düşük bir olasılıktır.
Çünkü hem spermler yerçekimi yokluğunda yollarını bulmakta çok zorlanıyor, hem de kozmik radyasyon kadın yumurtalarını ve erkek sperm hücrelerini olumsuz yönde etkileyerek doğurganlığın önüne geçiyor. Döllenme bir şekilde mümkün olsa bile, kısa sürede döllenmiş yumurta ölüyor ve düşük gerçekleşiyor.
Bu kadar zorlu şartlarda üreme yapmak, neslimizi sürdürmeye çalışmak ve bunu yaparken de aşkı yaşayamamak, bir çiçeğin bile sunulması zorluğu, romantizmin yokluğu, aslında bize dünyamızın sunduğu nimetleri ve yaşam kolaylığını, adapte olmaktaki mükemmeliyetimizin boyutlarını görmemizi sağlamalıdır. Dünyamız yaşanabilecek bir yer olarak kalmalıdır. Bu konuda herkes duyarlı olmak zorundadır. Unutmayınız ki, Dünya bizim değil, torunlarımızın emanetidir!
Alıntıdır.
Kaynaklar:
History Channel - Uzayda Cinsellik
|
|
|
|