Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,075
» Son Üye: rahmanmutlu
» Toplam Konular: 2,836
» Toplam Yorumlar: 3,067

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 752 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 752 Ziyaretçi

Son Aktiviteler
Nereden Başlamalıyım?
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: desdinova
07-04-2025, Saat: 11:03
» Yorumlar: 0
» Okunma: 273
Ayahuasca çayi hakkinda b...
Forum: ŞAMANİZM
Son Yorum: Gümüşkurt
29-12-2024, Saat: 23:19
» Yorumlar: 0
» Okunma: 373
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 799
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 720
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,600
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,968
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 26,212
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,348
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,596
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,881

 
  BİR ŞİZOFRENİ HASTASINA SORULAN 13 SORU VE KORKUTUCU YANITLARI
Yazar: canankiraz - 06-05-2017, Saat: 12:46 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER - Yorum Yok

Gizemli ve bir o kadar ürkütücü gelir kulaklarımıza Şizofreni. Dünyada 60 milyon ülkemizde ise 600.000 kadar şizofreni hastası bulunmaktadır. Tarihte ise şizofreni ile ilgili ilk bilgilere m.ö. 1400’lü yıllarda rastlanmıştır.

Tanınmış birçok ünlü şizofreni hastası vardır. Belki de bunların en başında Nobel ödüllü John Nash gelir. Başrolünü RusselCrowe’un oynamış olduğu “Akıl Oyunları (A Beautiful Mind)” filmiyle de hatırlarız John Nash’i.

Son günlerde sıkça konuşulan konulardan biri de Reddit’te yaşanan bir sohbet oldu. ErosPram isimli yazar, Reddit’te AMA (ask me anything – istediğini sor) adlı başlık altında, kullanıcıların sorularını yanıtladı.

İşte şizofren hastası olan ErosPram’ın, Reddit’te kendisine sorulan sorular ve verdiği cevapları.

sizofreni-christian-bale.jpg

1.Gördüğün kişileri bize tarif eder misin? Hep aynı kişileri mi görüyorsun, cinsiyetleri nedir? Seninle nasıl iletişim kuruyorlar?

Duyduğum sesler kafamın içinden geliyor. Aynı vücutta var olan farklı insanlar gibiler. Vücut benim vücudum ama sanki onlarla paylaşıyor

Birşey düşündüğümde onlar hemen yorum yapıyorlar. Ancak vücut benim olduğu için bunu kibarca ve sessizce yapıyorlar.

Üç kişi görüyorum. Bunlar “Boşluk”, “Küçük” ve “Şeytan”. Boşluk ve Küçük iki kadın ve sadece ses olarak var onları duyabiliyorum ama Şeytan’ın hem bedeni hem de sesi var.
Beni en çok zorlayan Şeytan. Onu görmezden gelmek istediğim zamanlar çığlıklar atıyor ama bunu bir tek ben duyabiliyorum. Akşamları onların varlığını kabul ediyor ve konuşuyorum fakat toplum içerisinde konuşmuyorum.

2.Bu kişilerle ilk iletişimin ne zaman başladı?

Henüz 2 yaşımdaydım. Annemle çocukluğumdaki evimizdeyken farklı iki ses duydum. Biri ufak bir kız çocuğu sesiydi (Küçük) diğeri ise yetişkin bir kız sesiydi (Boşluk­16 yaşlarında). Ek olarak büyük ve karanlık bir görüntü gördüğümü hatırlıyorum ve sanırım o da Şeytan’dı.
 
3.Gördüğün kişilerin senden istekleri oluyor mu?

Şeytan, sürekli olarak benden kendimi öldürmemi istiyor. Kızlar ise sıkça bir şeyler yapmamı istiyorlar ama ne yapıp yapmayacağıma kendi özgür irademle karar veriyorum.
 
4.Onları bir gün kaybedersen üzülür müsün?

Bunu her zaman düşünüyorum. Sanırım onları özlerim hatta Şeytan’ı bile. Çünkü onlar her zaman benim yanımdaydılar. Birçok anımı ve derdimi paylaştım onlarla. Eğer bir sabah kalkar ve onları göremezsem, kendimi sevgilisi tarafından ansızın terk edilmiş biri gibi hissederim. Bir yarım kaybolur.

5-Şeytan ve kızlara bir soru sorar mısın? Tek bir dilek hakları olsaydı neyi isterlerdi?

Şeytan: Ölmemi ve cehenneme gitmemi istiyor.

Küçük:Morpembe bir midilli ve bir de kendine ait bir beden istiyor. Böylece siz yüzerken nefesinizi daha uzun tutmanızı kendisi arada ben olmadan söyleyebilirmiş.

Boşluk: Şık bir otomobil, 1 milyon dolar ve bir de beden istiyor. Böylelikle kimseyle konuşmak zorunda kalmazmış.

6-Şeytan’ın görüntüsü nasıl, gördüğünü bize çizer misin?

seytan.jpg

7- Ona sorar mısın, bu çizdiğin resimle ilgili düşüncesi nedir?

Resim konusundaki yeteneğimin de kendim gibi umutsuz vaka olduğunu söylüyor.
 
8-Şeytan’a sorar mısın, neden senin yanında? Sana acı çektirmekten zevk aldığı için mi yoksa sana bir bağlılığı  mı var?

Hayatımın ne kadar acınası olduğunu bana göstermek için yanımdaymış ve kendimi öldürene kadar da yanımda olacakmış fakat bunun olmayacağı konusunda size garanti verebilirim.
 
9-Küçükle, siz çocukken oyunlar oynadığınızı ve çok iyi bir arkadaş olduğunuzu tahmin edebiliyorum. Büyüdüğün için Küçük üzgün mü?

Üzgün olduğu şey ben büyürken onun büyüyememesi oldu. Büyümeyi gerçekten çok istiyordu fakat bunun olamayacağının da farkındaydı. Onunla çok iyi bir çocukluğumuz oldu. Ona karşı çok derin hisler duyuyorum ve kardeşim gibi seviyorum.

10.Şeytan’ı kontrol etmenin bir yolu var mı? Mesela ondan kendisini öldürmesini istesen ne der?

Şeytan herkesin kendisinden nefret ettiğini biliyor ve bununla da adeta gurur duyuyor çünkü insanların içinde nefret duygularını yeşertmek onun göreviymiş. Onu yok etmenin bir yolu olmadığını düşünüyorum. Birçok defa onu yok etmeyi denedim ama bu Şeytan’ın dahfazla çığlık atmasına ve güç kazanmasına neden oldu.
Güzel olan şu ki, artık onu kontrol etmeyi öğrendim, düşündüğünüz kadar fazla bir problem yaratmıyor.

11.Müsade ederseniz size özel bir soru sormak istiyorum. Seks yaptığınız zamanlarda tepkileri ne oluyor? Bu sırada onları görmeye devam ediyor musun?

Küçük, bunu yapmamdan hoşnut olmuyor. Bu sırada, bir köşeye gizlenip ağlıyor fakat bunun hayatın bir gerçeği olduğunun da farkında. Artık pek umursamıyor, sanırım alıştı.
Boşluk ise aldırış etmiyor hatta görmezden geliyor.

Şeytan, ise durmadan bağırıyor ve günahkar olduğumu ve bu yüzden cehennemde yanacağımı söylüyor. Ben ise sevgilime konsantre oluyor ve onlar yokmuş gibi davranıyorum.

12.Küçük, Boşluk ve Şeytan’a halüsinasyon olduklarını söylediğinde tepkileri nasıl oluyor?

Boşluk gerçek olmadığının farkında. Küçük ise yaşı itibariyle gerçek ve halüsinasyonun ayrımını yapamıyor. Şeytan ise gerçek olduğunu ve benim korkulu rüyam olduğunu söylüyor.
 
13.Görüklerinin halüsinasyon olduğunu ve şizofren olduğunu ne zaman fark ettin? Bu sana ne hissettirdi.

Anasınıfına gidiyordum, benim dışımda hiçbir arkadaşımın hayali dostları olmadığını öğendim. Kimse benimle vakit geçirmek istemiyordu ve çok yalnızdım. Şeytan ise bu yalnızlığımdan ve acı çekmemden ötürü çok mutluydu.
Benim gibi olan insanlar hakkında bilgiler edindim ve şizofreni gerçeğine ulaştığımda ise tedaviye gittim fakat bunun banabir faydası dokunmadı. Giderek daha içine kapanık daha depresif biri oldum. Şimdi ise erkek arkadaşım sayesinde daha iyiyim ve mutluyum.

Bu konuyu yazdır

  BOYUTLAR ARASI İLETİŞİM
Yazar: canankiraz - 06-05-2017, Saat: 12:00 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Bilinçler, bir kere kendi kendileriyle olan iletişimlerini fark edebildikleri takdirde, bunu diğer boyutlar ve varlıklarla da olan iletişimlerinin farkındalıkları şeklinde devam ettirebileceklerdir. Boyutlararası iletişim farkındalıklarını engelleyen en büyük engel, KORKU frekanslarıdır. Bir başka deyişle, açılma korkusudur. Korku frekansı, sizin sonsuz boyutlara açılma özgürlüğünüzü engelleyen bir ENGELDİR. 

Bu yüzden de, bu frekansı her ne kadar yok edemeseniz de, "korku frekansını yenmek için, o an dikkâtinizi korku yerine sevgi, kabul, değişim vs. gibi şeylere yönelterek" korkunun yoğunluğunu en aza indirebilirsiniz! Madem ki durmadan sonsuz boyutlardan bahsediyoruz, demek oluyor ki; sonsuz sınırsız yaşam şekillerinden de bahsediyoruz. Bunu bildikten sonra, neden korkalım ki? Sonsuz sınırsız bilgi, boyut, imkân yaşam şekillerinin vs. mevcudiyetini bilen bizler, neden kendimizi bütün bunlara bile bile kapatalım ki? Üstelik üçüncü boyuttan sonra, bu kadar da kesin hatlarda ikilemler olmadığını bildiğimiz halde!!! hayatta hiçbir şey, korkulacak kadar korkutucu değildir! 

kryon.jpg

Sonsuz boyutlarda farklı farklı bulunabilen Öz Varlığınızın bu boyutta bir yansıması olan sizler, neden diğer boyutların yansımadan da öte, gerçeklerinden korkasınız ki? Onları deneyimlemeniz ve tekamülünüzü engellememeniz gerektiğini bilen sizler; yerine göre olması gerekeni yaşayıp, deneyimleyecek ve ancak bu şekilde ilerleyebileceksinizdir. Aksi taktirde tekamülünüzü engellemiş ve bir sonraki sefere ertelemiş olacaksınız!!! Bu yüzden, sizde olmasını istemediğiniz, birtakım denge bozucu olduğunu hissettiğiniz his, duygu, hal, düşünce, davranış, hareket vs. gibi engelleyici fazlalıklardan vazgeçmeyi, gerçekten isteyip vazgeçmek için hemen eyleme geçmelisiniz. Bunlara; Yolculuk Tedbirleri diyebilirsiniz. 

İşte bu Yolculuk Tedbirlerini her zaman alıp kendinizi bir an önce; neden dengeye koyup yolunuza devam etmeyesiniz ki? Bu yolda karşınıza zorluk gibi görünen zorluklar muhakkak çıkacaktır. Bu böyle olmasa nasıl deneneceksiniz ki? Görüyorsunuz, birtakım şeyler gereksiz gibi görünse de gerekli olabiliyorlar. Sizlere sorulan bütün bu soruları şimdi, kendinize sorma ve cevaplarını düşünebilme ŞANSINI verebiliyor musunuz? Hiçbir şey için geç değilken, seçmiş olduğunuz bu zamanlama koduyla da, bu bilgiyi alırken, hemen şimdi bu bilgiyi neden uygulamayasınız ki? Korku, şüphe "sınırlayıcı kavramlar" vs. yerine sizi zaten hakkettiğiniz, Sonsuz Özgürlüklerinize açacak; sevgi, kendine güven, kabul, değişim vs. gibi deneyimlerin getireceği, çok yüksek frekanslarla, sonsuzlukta gittikçe güçlenen yoğunluklarda titreşimler ve başarılı boyutsal İletişimler dileğiyle...

Bu konuyu yazdır

  İçinde Patlayan Bir Güç Var:Ver ve Kurtul!
Yazar: Emka - 06-05-2017, Saat: 03:01 - Forum: NOTLAR - Yorum Yok

Hemen  herkes yaşamıştır: zaman zaman bir konu üzerine o kadar çok düşünür, o kadar çok eyleme geçeriz ki, zihnimiz patlayacak gibi hissederiz. Eylemlerin karmaşası içinde, çıkış noktamızı kaçırmışlığımız dahi olur. İçimizde güçlü bir irade hissederiz, fakat o irade ve iradeyi kullanma azmimize rağmen, elimizde uğraştığımız işte bir düzelme olmadığı gibi, çoğu zaman mevzuyu tabiri caizse “patlatırız”.

Neden?
Biz mi yeterince güçlü değiliz yoksa hayat mı bize geçit vermemekte ısrarcı?

Şükür ki ikisi de değil.

Her bir insan, kabul etsin ya da etmesin, güçlü bir yetenekle donatılmıştır. Bu yetenek dönüştürme iradesi, istikrar iradesi, güzelleştirme/işlevselleştirme iradesi, yapılandırma iradesi, sorunlu bir platformu yıkma/yeni başlangıçlar yapma iradesi ve türevleri olabilir. Her halükarda en az biri her birimizde vardır.

Fakat bugün, günlük rutinimizde var olan işlerimiz, sorumluluklarımız, görevlerimiz ironik bir biçimde bizi yormasına rağmen bu iradeler için yetersizdir. Bizler içimizdeki gücü dönüştürememenin bunalımını deneyimleyen bir neslin üyeleriyiz.

1436d0cac9dbf599.jpg


Kapitalizm ve Ego

Peki, madem bu kadar güçlüyüz, neden böylesine çaresiz hissediyoruz? Çünkü tüketim sektörü bize, ürettiği gerekli/gereksiz her şeyi satabilmek için algımızı bu yönde bozuyor. Bugünün reklamlarına bakın: mutluluk “veren” içecekler, haz “veren” tatlılar, huzur “veren” çerezler, eğlence “veren” ürünler, kolaylık “veren” teknolojik aletler vs. Bundan yalnızca 50 yıl önce, taşrada yaşayan evli bir kadın bir sene içinde çocuklarına bakıyor, evini derliyor, yastığını-yorganını kendi dikiyor, çamaşırlarını elde yıkıyor, evde yenecek hemen her şeyi, çuval çuval ayıklıyor, salamura ediyor, pişiriyor, salçasını, yağını, çorbasını senelik hazırlıyordu. Peki bugünün insanı bir sene içerisinde ne yapabiliyor? En çok işe gidip geliyor, ortaya koyduğu emek ve zamanla orantısız bir para kazanıyor. Çocuklarına çok az vakit ayırabiliyor, senenin iki haftasını -imkanı varsa- tatilde geçiriyor. Yeni insan kalan her şey için ya bir düğmeye basıyor ya da hazır alıyor.

Üstüne üstlük enerji de bir değil. Eski insan günlük olarak bulgur ve meyve tüketiyorken (ortalama 1200 kalori diyelim hadi), bugünün insanı küçük porsiyonlara sıkıştırılmış aşırı kalori alıyor. 1 elma ortalama 50 kaloridir. Bir paket çikolata 500 kalori. Yüz kat fazla kalori, yani enerji tükettiğimiz bugünlerde, yüz birim daha az iş görüyoruz.  Bu işin fizyolojik tarafı. Psikolojik tarafından bakarsak, eski insana göre yine öndeyiz. Aynı bilgisayarlar gibi, biz de artık daha fazla veri işlemeye ve kurgulamaya müsaitiz. Çünkü çok daha fazla uyaranın olduğu büyük şehirlerde yaşamak bizi buna adapte etti. Ömrümüz boyunca maksimum bir mahalle insan tanıdığımız günlerden, gün içinde yaklaşık 4 milyonun daha kullandığı ulaşım araçları ile her gün hem hal olabilmeye evrildik. Yalnızca 50 sene içerisinde.

Fakat tüketim çağı bize, “dur, sen yapma biz yapan aleti ürettik, sen en iyisi onu al” diyor. Enerji şuan var ve “sen yapma, ne yapacaksın, yapamazsın” gibi müdahalelerle bastırıldı.

Fazla Kuralcı Devlet Sistemleri

Bugünkü sistematik yapıların temeli atılırken, amaç hiç de bu kadar kuralcı bir dünya yaratmak değildi. İnsan her zaman olduğu gibi, bu meselede de ipin ucunu yine yaklaşık 50 sene önce kaçırdı. Aslında ilk kurumsal-modern devletlerin kuruluş amacı, alınacak vergiyi, askere gönderilecek insanı bilmek ve hesabını önünü görerek yapabilmek için tasarlandı. Gelin görün ki, bugün tüm ayrıntı prosedürlerle birlikte işin o kadar cılkı çıktı ki, neredeyse nefes alsak sisteme beyan etmek durumunda kalıyoruz. Belli yasalar ve kurallara, fazla uyumlu hale getirdik. Üstüne üstlük sistemler de patlıyor, tüm bu yasaların olmasına sebebiyet veren “olumsuz ögeler” yeterince hızlı temizlenemezken, pozitif eyleme geçmek isteyen vatandaşlar envai çeşit prosedür içerisinde motivasyon törpülüyorlar. Belki sizin matematiğe yeteneğiniz var ve çok da iyi bir anlatıcısınız. Doğanız buna müsait, ancak bu işi rastgele yapamıyorsunuz. Üniversite sınavına girmeniz, kazanmanız, 4 yıl okumanız, formasyon almanız, 3 aşamalı kpss sınavına, oradan da mülakata girmeniz, atanmanız,  iki sene staj doldurmanız lazım. Bir insanı eylemden soğutmak için bundan daha güzel bir düzenek hazırlanabilir mi? Enerji bir kez daha, sistem ile bastırıldı.

Patlama

Böylesine yoğun ve yapıcı bir enerji içeride bastırıldığında, doğal olarak kişinin alışık olduğu alanlara akıyor. Bugün kişinin alışık olduğu düşünme kalıbı kendisini, kendi refahını, kısıtlı çevresinin rahatını gözetiyor. 100 kişiyi bir amaç ile ihya edebilecek koca bir güç, kişinin kendisi dahil 10 kişi geçmeyen bir dar çevrede vuku bulan basit, gündelik ilişkilere, sorunlara, meselelere akıyor akın akın. Tam o esnada kendinizi veya karşınızdaki insanı, çok ufacık bir mevzuda aşırı irade gösterirken buluyorsunuz. Örneğin trafikte size yol vermeyen bir insanla, olayın gerektirdiğinin üstünde bir savaş halinde buluyorsunuz kendinizi. Derken silahlar çekiliyor. Evet, cidden de silahlar çekiliyor ve gerekçe yolun verilmemesi. Ya da evde çalışma odanızın düzeni üzerine eşinizle tartışmaya başlıyorsunuz, ve masanın nerede durması gerektiği mevzusu üzerinden başlayan münakaşa, hakaretler ve bazen tokatlar, yumruklarla son buluyor. Bugün 3. sayfa haberlerine bakın, hepimiz biliyoruz: insanlar arasında son zamanlarda öldürme, yaralama, zarar ile biten hiçbir tartışma, sakin kafa ile bakınca bu sonu hak edecek boyutta değil. Suç masada da değil yolda da. Onlar yalnızca yol ve masa. Burada sorun, içeride biriken iradenin patlaması. 2 fazla yüklü insanın, büyük davalara adayamadıkları iradeyi, masanın yeri mevzusunda boşaltmaya çalışmaları.

İnsan Yine Kendi Kendinin İlacı

Tesadüf değil son zamanlarda “kendi eşyanı kendin yap” akımının popüler olması. Çeşitli sosyal medya ortamlarında, geniş kitlelere nüfuz edebilen derme çatma yardım kuruluşlarının artması. İnsan bu kadar pasif bir varlık değil. İnsan bu kadar işlevsiz ve yapıcı olamadığı bir hayatın içerisinde sıkışıyor. İnsanlar artık ortaya eylem koymak istiyorlar. Daha yapıcı, daha büyük mevzulara hitap eden. İnsanlar kafalarını gece yastığa fiziken yorgun ama zihnen boş ve huzurlu koymayı özlediler. Bir köpek bile birlikle kurtarıldığında anlık da olsa yoğun bir haz ve rahatlama yaşıyoruz. Basit bir vakıfa 10 tl yardımda bulunduğumuzda his yine aynı. Vermek istiyoruz aslında, neyi vereceğimizi çözemedik henüz topyekun, ve vermenin azalttığı fikri, lanet ekonomi algısı yüzünden içimizde hala yer ediniyor.

İçten içe, vermenin bizi alacak olanla bağladığını biliyoruz. Sokakların güvensizliği, bağlanma korkumuzu tetikliyor, bu da bir başka engel. Fakat kendimizi korumaya yönelik arzumuz, gün geçtikçe artan yalnızlığımızla sınanıyor. Yakın zamanda bir tercihte bulunacağız: ya her tip korkuya rağmen gidip sarılacağız ya da insanlığımızı kaybedeceğiz.

Versen İyi Olur, Vermek Güzeldir Değil, Vermek Zorundasın!

Bir tavsiye, verin! İçinizde kabaran bir öfke, tutku, patlama enerjisi hissettiğiniz an kendinizi vermeye yöneltin. Neyi verebilecek durumdaysanız, neyi vermek sizi zihnen büyük bir korkuya itmiyorsa verin. Çiçeklere su, hayvanlara mama verin. Toprağa temas verin. Fazla paranızı, gereksiz eşyalarınızı verin. Çocuklara gülücük verin. Yakın çevrenize ilginizi verin. En nefret ettiğiniz insanlara duanızı verin. Hiçbir şey yapamıyorsanız, ya da verme eylemini dış dünyaya göstermenin zayıflık olduğunu düşünüyorsanız, duanızı verin. Enerjinizi verin.

Kendinizi yormak zorundasınız. Kendinizi vermek zorundasınız. Elde ettiğiniz ego,para, mal, güç, sizin tüketebileceğinizin çok üstünde, bunu artık yüzyılların açlığının ve yokluğunun acısını çıkaran zihninize anlatın!

Bir örnekle kapatmak istiyorum, Türkiye’de yasal prosedürü bildiğim kadarıyla tam oturmadı ancak yurtdışında evinize güneş paneli kurmanın bazı kuralları var. Panelle birlikte, bir de ufak bir santral kurmak durumundasınız. Panelden gelen enerji bu santralde depolanır, ancak ev yanına koskoca fabrika santrali kuramayacağınızdan, aşırı enerji yüklemesi potansiyeli vardır. Bu sebeple bir hat da, ana şebekeye çekilir. Yani içinde yaşadığınız şehrin veya kasabanın elektrik hattına. Böylece bol güneşli günlerde, ihtiyacınız olan elektriği aldıktan sonra santraliniz, kalan enerjiyi ana şebekeye aktararak patlama riskinden kurtulur ve ayrıca çevresine de hayrı dokunur. Ay sonunda devlet, sizden gelen fazla enerjiyi hesaplar ve parasını hesabınıza çıkar.

Hayat da böyledir, fazla enerji sizin ufak santralinizi patlatır. Fakat fazlasını ana şebekeye bağlarsanız, evren de size verdiğiniz enerjinin karşılığını münasip bir yolla gönderir.


Yıllarca ben dedik, yıllarca hayatın akışına güvenmedik ve “ya ödemezse?” diyerek enerjiyi biriktirdik. Şimdi patlayıp duruyoruz. Tek bir soru sormak istiyorum: denemekten ne çıkar?

Bu konuyu yazdır

  Dört ilahi İletişim Kanalımız - Meleklerle Gücünüzü Keşfedin
Yazar: Emka - 05-05-2017, Saat: 14:34 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Merhabalar,

ilahi kanallarımız…

ilahi rehberlik için dua etmeye başladığımızda dünyevi dünyadan çıkarak ruhani dünyaya geçeriz. İçsel rahatlamanın dışında fiziken rahatlama da gerçekleşir. Kaslarınızda bir gevşeme ve içimizi bir huzur sarar. Bunu yapmanın en kolay yöntemlerinden biri nefes almaktır. Beynimizi susturduğumuzda dünyevi dünyadan uzaklaşırız. Arka arkaya 3 kere derin nefes aldığınızda birşey düşünemezsiniz. Mutlaka denemenizi tavsiye ederiz. Oksijen tamamen beynimize gider ve bizi tekrardan diriltir. Bildiğiniz gibi sevgili melekler bize oksijen molekülleriyle ulaşırlar. Şimdi mümkün olduğunca nefesi burnunuzdan alarak ağızınızdan verin. Bunu en az beş kere tekrarlayarak ciğerlerinizden havanın boşalmasını kendinizi vererek dinleyin.

Ruhani dünyamızda hissetmek ve olan biteni anlamamız daha kolaydır. Beynimiz ve bedenimiz dinlendiği için görülerimiz de açılır. Dört ilahi kanal yardımıyla bizlere mesajlar gelmektedir. Onları aktivite ederek hayatımızı kolaylaştırabiliriz. Bunlar DURUGÖRÜ (görüntü) , DURUİŞİT (ses) , DURUSEZİ (his), DURUBİLİŞ (düşünce) ‘tir.


angel-758415_960_720.jpg

Dört İlahi Kanal

DURUGÖRÜ: Berrak görüş olarakta adlandırılan durugörü, bazı olayları, olacakları veya olanları görüntü olarak zihninize getirir.

DURUİŞİT: Berrak işitme olarakta adlandırılan duruişit, içimdeki ses bize ne yapmamız ya da neler olduğunu söyleyen seslerdir. Ancak egonuzun konuşmadığından emin olun. Çünkü iç sesler farklı şekillerde sizi etkileyebilirler.

DURUSEZİ: Berrak hissediş olarakta adlandırılan durusezi, içinize doğmak olarak bilinen durumlardır. Bu durum bazen bir koku duyduğunuzda, birşeye dokunduğunuzda ya da gördüğünüzde aktive olabilir. Altıncı his olarak söyleyebiliriz

DURUBİLİŞ: Berrak biliş olarakta adlandırılan durubiliş, daha önce hiç karşılaşmadığınız ya da bilme şansınız olmayan konularda gerçekliğin bir anda dilinize gelmesi durumudur. Telepatik bir şekilde bilgileri çekmek gibi yorumlayabiliriz.

Bu 4 kanal tüm hepimizde olan özellikleridir. Bazen bilerek bazende farketmeden onlardan bir tanesini kullanıyor olabiliriz. Mutlaka en az birini kullandığınız bir durum gerçekleşmiştir. Çoğumuz genellikle bu ilahi kanallardan bir-iki tanesini kullanılırız. Farkındalığımız arttırarak hepsini zamanla kullanmaya başlayabiliriz. Hatta meditasyon, yoga, nefes ve reiki gibi tekniklerle bu özellikler güçlendirilebilirler. Dünyeviden uzaklaşarak ruhani tarafımızı güçlendirmek bizi aydınlığa götürecektir.

Tüm kanallar doğru ve yararlı bilgi almakta eşit derecede verimlidir. Herkes bu dört kanalın hepsiyle ilahi rehberlik alma kapasitesine sahiptir. Ancak spiritüel yola yeni girenlerin genelde sadece bir ya da iki kanalları açılır. Zamanla ve uygulamayla diğer kanalları yavaş yavaş açarlar. Başlangıçta iki iletişim kanalı üzerine odaklanmak en iyisidir. Bu kanallara alıştıktan sonra diğerlerini doğal olarak açarsınız.

Kahve falı vb. falları iyi bakabilen insanlarda bu kanallar aktive olmuştur.

Doreen Virtue yazılarından esinlenilmiştir.

Sevgide ve Işıkta Kalın.


Teşekkkürlerimizle

Bu konuyu yazdır

  İstiyorum ama olmuyor diyenler için Oldurmanın sırları
Yazar: Emka - 05-05-2017, Saat: 10:55 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

Oldurmak, en yalın söylemiyle bir şeyi oluşturma, yaratmaktır. Buradaki yaratım yoktan var etme değil, olanı dönüştürmektir. Yani bir tür ruhsal enerji dönüşümüdür. Ruhumuzdaki potansiyel yaratım enerjisini evrene yansıtarak, evrende farklılıklar yaratmaktır. Dileğimizi ne kadar çok ister ve ona odaklanırsak, evrene yaydığımız enerji de bir o kadar kuvvetli olacaktır.

Hepimiz bunu The Secret (Sır) adlı kitaptan biliyoruz artık. Onun için ben burada daha ziyade arkadaki dinamikleri ve püf noktaları vermek istiyorum. Çünkü bahsetmiş bulunduğumuz kitap ve bununla birlikte çıkan diğer kitaplar yeterli kilit noktaları vermiyor. Birçoğu para kazanmaya merkezli olmasından boş bilgilerle dolu. Hâlbuki yaratım sanatı, maji ismiyle tanınan eski ezoterik ve okült konulardan birisidir. Eğer bu bilgeliği ve sanatı öğreneceksek new age akımlarından ziyade, daha eski mistik kültürlerin öğretilerine bakmalıyız. Eğer yeterli bir incelememiz yoksa bu süreç bizim amacıyla tehlikeli bile olabilir. ”İnan, olsun” kalıbı doğrudur ama eksiktir. İnanıp Ol’ durmanın da bazı prensipleri, mekaniği vardır. Ol’ durmanın gücü, Yaratıcının oluşturduğu sistemin işleyişini kapsamaktadır.

Ol’ durmanın 7 yasası

Bir şeyleri yaratma yani ol’ durmanın gerisinde birtakım yasalar vardır. Bu yasaları harekete geçirecek kilit yasa irade yasasıdır. İrade yasasının tezahürü istemektir ve istemek ile konsantrasyon, bu yasaları aktif duruma getiren anahtarlardır.

1- İrade Yasası: Her şey irademiz dâhilinde gerçekleşir ve bizi insan yapan iradedir. İrade, talebi yaratır. İstek ise oldurmanın ana kuralıdır. Yani evreni harekete geçiren irademizdir. İrademiz ne kadar kuvvetliyse, evrensel değişimleri yaratmak o kadar kolaydır. Bir şeyleri yaratırken diğer insanların iradelerine karışmamak son derece mühimdir, yoksa irade yasasına ters davranmış oluruz ki, bu evrensel düzeyde hoş bir tesir yaratmaz.

2- Çalışma ve teksir yasası: İsteklerimizin olması amacıyla yeterli bir enerji eşik değerini geçmeliyiz, bu amaçla da istekleri oluşturma konusu ile alakalı ısrarcı olmalıyız ve enerjiyi yoğunlaştırmalıyız.

3- Külli çekim yasası: İki şeyin birbirini çekmesi ya da itmesi olayıdır, yaydığımız düşünceler benzer enerjileri çeker. Benzeşimle eş güdümlü çalışır.

4- Benzeşim (Sempati) yasası: Ruhsal Dünya da benzerler benzerleri yaratır.

5- Tedriç yasası: Her şeyin bir aşamalı gelişimi vardır. Haliyle taleplerimiz de evrende belli aşamalarda gerçekleşir, bu yüzden taleplerin gerçekleşmesi amacıyla belli bir vakit diliminden bahsedebiliriz.

6- Bütüne- varım (Bumerang) yasası: Her enerji çıktığı kaynağa geri döner. Bu dönüş katlı (üç katı, yedi katı vs.) olarak olabilir.

7- Parça Bütüne aittir yasası: Parçaya oluşturulan tesir bütünü, bütüne oluşturulan tesir parçayı etkiler.

Buradaki yasaların işleyişi, aşağıdaki aşamaları da tetikler. Bu yüzden öncelikle bu dinamikleri bilmek, püf noktaların işleyişini çözmemize yardımcı olur. (Yasalarla alakalı daha çok bilgi amacıyla bakınız:


cb8a6a7181b791c9ee7b93a30025859d.jpg



İstek, Israrcı olma

Bir dileğimizi ne kadar çok ister ve ne kadar çok ona odaklanırsak, evrene yaydığımız enerji de bir o kadar kuvvetli olacaktır. Bunu telefon sinyaline benzetebiliriz. Eğer telefondaki sinyal düşükse, bir diğer kişiyle kesik kesik konuşuruz ve kendimizi zar zor ifade ederiz, ama eğer sinyal yüksekse sesimiz daha net çıkar. İşte bir şeyi çok istemek ve heveste ısrarcı olmak ilk koşuldur. İstemenin şiddeti, evrene ulaşım sinyalini yükseltir. Bu yüzden en süratli gerçekleşen şeyler, o sırada en çok gereksinimiz olanlardır.  Bunu hepimiz deneyimleriz. Bir anlığına parasız kalırız, gereksinimiz vardır, öyle bir gönülden geçiririz ki, mucizevî bir şekilde elimize para geçer. İhtiyacın çok olması da, o şeyi derinden istememize sebep olur. Bu da daha kolay bir şekilde evrene talebi taşır.

Hazırlanış – Düzen

Tedriç ve çalışma-teksir yasasından bahsettik.  Anlık düşünceler ve sunulan anlık enerjiler, evrensel dengeden ötürü derhal dağılır. (Buna mühendislikte entropi yasası denir, her şey düzensizliğe doğru gider.) Bu yüzden bir şeyi yalnızca istemek, o şeyin olması amacıyla yeterli değildir. Enerji belli bir vakit sonra dağılmaya meyillidir. Lakin her gün derli toplu olarak talebimize konsantre olursak, enerji yoğunlaşacağından, dağılmadan aynı bir enerji topu gibi evrene yollayabiliriz. Bundan dolayı aynı saatte ve periyodik olarak uygulamak son derece mühimdir. Kendimize bir gün belirleyelim -örneğin 21 gün gibi- ve aynı saatte derli toplu olarak çalışmayı yapalım.

İkinci olarak bir dileğin gerçekleşmesi amacıyla ne kadar uzun bir ön hazırlık adımı yaparsak, bir şeyleri uygulamak o kadar kolay hale gelir. Çünkü ön hazırlığa başladığımız anda enerji esasen odaklanmaya başlar, kendisini adamış enerjiye talebi yükleyerek göndermek çok daha kolay olur. Ön hazırlıklara misal vermek verirsek, bir mum ya da tütsü yakabilir, bunun yanı sıra ortamı fiziksel olarak arındırıp temizleyerek, toplayarak, ortamdaki ruhsal enerjiyi de düzenleyebilir, çalışma evveli banyo yapabiliriz. (Abdest almak, enerjiyle arınmak vs.) Bu ön hazırlıklar aynı vakitte çalışmanın ne kadar mühim bulunduğu mesajını bilinçaltına gönderir ve bizi buna inandırır. Genellikle dileğimizi uygulamak istediğimiz kısmı temizlemek, enerjiyi daha net aktarmamıza yardımcı olur. Çünkü dağınık odalardaki enerjiler de dağınıktır, bu da enerjiyi yoğunlaştırmayı zorlaştırır. Feng sahi, bu noktada devreye girer.

İmajinasyon (imgeleme)

Kızılderili bilgeler, “Bir bireyi ne kadar net imgelerseniz o kadar kolay şifalandırırsınız.” derler. Aynı şekilde bir şeyi ne kadar net imajine edersek, o şeyi gerçeğe dönüştürmemiz o kadar yalın ve kuvvetli olur. Bu çok kilit bir noktadır. Haliyle, örneğin uygulamak istediğimiz şeyi bir kâğıda yazdıysak, kâğıdı avucumuzda tutarken, hislerini dahi hissederek dileğin gerçekleştiğini kuvvetli bir şekilde imajine etmeliyiz. Sonra bu imgelemenin enerjisini kâğıda aktarmalıyız. Bundan sonra o istek kâğıdını yakmak, yüklediğimiz enerjiyi serbest bırakmamızı sağlar.

Enerjiyi yükseltmek

İsteğimizi oldurmak amacıyla konsantre olurken bir taraftan da enerjimizi yükseltmemiz gerekir. Bunun bilinen en eski metodu mantra ya da zikir kullanmaktır. Önce yavaşça başlanılan mantrayı, git gide daha süratli söylemeye başlarız. Hızlandıkça enerji yükselir ve enerji tavan yapana yani en yüksek sürate çıkana kadar mantrayı yine söylemeye etmeye devam ederiz. Burada sarf edilen mantranın illa Sanskritçe ya da Arapça olması gerekmemektedir.

Mesela ev istiyorsak “Evim Var”, para istiyorsak “Para bana geliyor” gibi kalıplar da yeterlidir. Eski şamanlar bu enerji yükseltmeyi, dans ile yaparlardı. Dans ederler ve dansı hızlandırırlar, sonra bağırarak, yükselttikleri enerjiyi evrene serbest bırakırlardı.

Bir diğer enerji yükseltme tekniği mantra kullanmadan imgelemeyle ışığı auramıza çekmektir. İlahi ışığı taç çakradan alarak bütün auramıza yayar ve ilahi Olanla bağlantıda bulunduğumuzu hissederiz. Böylece enerjimiz çalışma amacıyla yükselmiş olur.

Başka bir teknik de çember oluşturmaktır. Bunun için de etrafımızda hayali bir çember yaratırız (mavi-beyaz renkte). Daha sonra ellerimizi havaya kaldırır ve “Bu âlemle ruhsal âlem arasındaki sınırı kaldırıyorum, çemberdeki bütün taleplerim evrende gerçekleşir” diyerek yavaşça elleri indirirken bir sis perdesini araladığımızı imgeleriz. Böylece oluşturduğumuz sınırlı enerji bölümünde evrenle bağlantı sağlayacak kuvvetli bir ilahi tapınak yaratmış oluruz. Bu tekniği yapacaksak, çemberi hep aynı yerde açmanın yararı vardır.

Kelam

Yaratıcı “Ol” demiş ve tüm Evren yaratılma surecine girmiştir. Genellikle “OL” dendiğinin belirtilmesi yani bu emrin ses enerjisi olarak verildiği ifadesi rastlantı değildir. Burada pek tabi ki saklı bir bilgi vardır. Fizik öğretmeni her vakit “Sözler, evrene vurulan mühürlerdir” derdi. Gerçekten de bir şeyi sesli olarak kelimelere dökmek yani sübtil düşünceleri, daha fiziksel enerji olan ses enerjisine dönüştürmek, bir şeyleri ol ’durmayı yalınlaştırmaktadır. O yüzden bir şeyleri dilerken sesli olarak dilemek, enerjinin gerçekleşmesini yalınlaştıracaktır. Aynı şekilde olumsuz şeylerin de sesli söylendiğinde daha çabucak başınıza geldiğini fark etmişsinizdir. Bu yüzden ne söylediğimize çok dikkat etmemiz lazım.

Enerjiyi Serbest Bırakmak

En kritik nokta burasıdır. Pek çok insanın taleplerinin gerçekleşmemesinin tek sebebi enerjiyi serbest bırakmayı atlamalarıdır. Israrcı olduktan, dileği dileyip, enerjiyi yükselttikten sonra, bir anlığına talebimize dair hiçbir şeyi umursamamak, bir hiçlik duygusu haline geçmek durumundayızdır. Böylece yaydığımız ve odakladığımız enerjiyi serbest bırakırız. Eğer gerçekleşmesini istediğimiz dileğe çok çok odaklanırsak, enerji akışını tıkarız ve dileğimiz evrene ulaşmaz. İsteğimize odaklanmalı ama buna bağlı ve bağımlı olmamalıyız, böylelikle enerjinin ve dileğin akmasına izin verebiliriz. Bu aynı su hortumunun üstüne basmak gibidir ve bu da suyun akışını engeller. İstedikten, odakladıktan sonra tam bir güvenle gerisini evrene bırakmalıyız ve daha fazla o isteğe odaklanmamalıyız (ta ki ertesi gün çalışmayı yineleyene kadar)

Eğer mantra kullanıyorsak, bunu bir bitiriş cümlesiyle yaparız. “Öyle Olsun!” “Dileğim Gerçekleşti” gibi bir niyetle bağırarak son noktayı koyar ve enerjiyi bırakırız. Bu üzerimizde ki yoğun enerjiyi atmak gibidir. Eğer kâğıda enerji yüklediysek, enerjiyi serbest bırakmak amacıyla istek kâğıdını yakmalıyız.

Saf niyet, şüphesizdik, sessizlik

Dileği dilerken ve diledikten sonra son derece saf bir niyete sahip olmalı ve kuşku gibi kötü titreşimli enerjilerden uzak durmalıyız. Onun gerçekleşeceğine dair tam bir itimada sahip olmalıyız. “Gerçekleşecek mi acaba?”, “Ne vakit gerçekleşir?”, “Olursa hayırlı olmaz mı?” Gibi soru işaretleri ve gerçekleşeceğine dair kuşkular, yaydığımız enerjiyi kesintiye uğratır ve evrene karşıt bir enerji gönderir. Bu kuşkular, şüpheler, evhamlar evren göre, ”Evet ben bunu istedim ama bir tarafım istemiyor” demektir. Bu da gerçekleşmesini engeller ve enerjilere set koyar. Bu yüzden hiçbir kuşku olmaksızın, saf niyetle istemeliyiz.

Eski gelenekler, bir diğer mühim noktayı, yani dileğimiz gerçekleşene kadar sessiz kalmamız gerektiğini söylerler. Dilediğiniz bir şeyi ve çalışmayı insanlara söylemek, enerjinin akışını kirletir. Bu yüzden sessizlikle, dileğinizi kutsayın ve gerçekleşene kadar bu konuyla alakalı enerjiyi kirletecek yorumlardan sakının. Başkalarına söylemeniz ve onlarında konuyla alakalı yorumları enerjileri kirletecektir.

Bütünün Hayrı

Her daim çalışmayı yaparken “bütünün hayrına” demeyi unutmayın. Bir şeyleri ol ’dururken bir denge sureci vardır. Hayırlı olanı ol ’durmak amacıyla “bütünün hayrına” diye niyetlenin ve sonra evrene tam olarak güvenin. Bütünün hayrına derken içinizde kuşku ya da korku olmasın, bunun yerine tam bir teslimiyet duygusu sizi sarsın. Zaten bütünün hayrına diyerek, hayırlı olmayacak enerjileri engellemiş oluruz. Öte taraftan dileğimiz gerçekleşmezse, bunda bir hayır bulunduğunu bilmeli ve önümüze bakmalıyız.


Eğer bu püf noktaları, dileklerinize uygularsanız isteklerinizin daha kolay ve hızlı gerçekleştiğine tanık olabilirsiniz. Bunları her tür istek çalışmanızda (The Secret, Reiki, Dilek kâğıtları vs.) uygulayabilirsiniz. İçinde bulunduğumuz devre esasen Spiritüel anlamda isteklerimizin daha süratli gerçekleştiği bir devredir.  Haliyle bunlar bizim sureci daha iyi kontrol etmemize yardım eder. Bütün isteklerimizin, bütünün hayrına, gerçekleşmesi dileğimle.

Bu konuyu yazdır

  Dişi cin ile bağ kopartmak için YARDIM
Yazar: hayalist48 - 04-05-2017, Saat: 19:21 - Forum: CİNLER ALEMİ - Yorum Yok

Kardeşlerim öncelikle selamun aleykum bir dişi cin var 1 aydır benimle biraz tuzağa düştüm diyelim
Bunu kendimden nasıl uzaklastırırım izliyorum tepkisiz kalıyorum dualarım niyetlerim var
Daha sağlam çözümü nasıl alabilirim birde bunu yenmek mumkunmudur ?

acil yardım kardeşlerim

Bu konuyu yazdır

  Enerji Alanınızı Koruyun: Enerjisel Koruyucu Kılıf
Yazar: Emka - 04-05-2017, Saat: 18:42 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

Gün içerisinde birbirimizle, karınca misali etkileşim ve enerji paylaşımları içerisinde bulunmaktayız. Özellikle büyükşehirde yaşayan dostlarımızın yollarda geçirdiği süre zarfında, pek çok insanla enerji alanı karşılıklı olarak alışverişte bulunabiliyor. Bir yandan arkadaş, aile ve iş çevremizde geçirdiğimiz zaman içerisinde karşılıklı etkileşimde bulunduğumuz bireylerle zaman geçirirken kendimizi rahatsız veya enerjisi emilmiş hissedebiliriz. Özellikle psişesi daha açık olan dostlarımızın çektikleri rahatsızlık daha fazla. Bu yazımda “Enerji alanımızı korurken neler yapabiliriz” üzerinde durmak istiyorum.

Gün içerisinde bireyler arası etkileşimler dışında, göksel olarak bize tesir eden enerjisel etkiler de mevcuttur. Evrensel prensipler, bizi rutin bir hayatta kalmamamız için ve gün içerisindeki iniş-çıkışları kökünden algılayabilmemiz, deneyimleyebilmemiz için elinden geleni ardın koymaz. Önümüze çıkan olaylar karşısındaki duygu, düşünce ve eylemlerimiz, tekâmülümüzü şekillendiren ve ruhsal hamurumuza işleyen birer araçtır. Yine de yaşam içerisindeki yüksek farkındalığımız, bilinçli hareketlerimiz bizi daima bir üst noktaya sıçratacak gücü sağlar.

Kendimizi, belli göksel olaylar neticesinde “Şöyle olduğundan kesin böyle olacak” diye şartlamak yerine, farkındalıkla uyarı niteliğindeki yorumları dikkate almak, değerlendirebileceğimiz fırsatlar için eylemlerde bulunmak sağlıklı olacaktır. Bu algılama biçimi, bizim günlük takip edebileceğimiz göksel tesirler açısından bizi yüksekte tutacak şekildedir.

86a1ee61-00ab-4d03-af9a-a2bcf288257b.jpg


İlk paragrafta da bahsettiğim gibi, topluluklar içerisinde bulunmamızdan kaynaklanan ve “karşı saldırı” olarak nitelendirebileceğimiz, bizi aşağı çekecek olumsuz & negatif enerji akışlarından kendimizi koruyabilme kısmına gelmek istiyorum.

Öncelikle şunu hatırlatmak isterim; etiketini “olumsuz” olarak yapıştırdığımız her türlü enerjiye kendimize kalkan yapmaktan çok, “olumlu” olarak görebildiğimiz enerjilerle kendi enerji alanımızı doldurabilmeliyiz. Standart bir kalkan imgelemesinden çok çok daha etken olacağına emin olabilirsiniz. Tabi, karşı taraftan akan olumsuz enerji kaynağı çok güçlüyse, içini “sevgi” ile doldurduğumuz alanımıza, yine süzgeçvari, geçirgen bir kalkan çalışması yapabiliriz.

Bu çalışmayı enerjist dostlarımız, kanalı oldukları Reiki, GMA, Altın Üçgen, Alfa Omega vb. enerjilerle daha da destekleyebilirler, daha kuvvetli bir koruma oluşturabilirler. Şimdi sırasıyla, kendi yaşamımda etkin olarak uyguladığım ve tabi kendimce memnun kaldığım ve yine en önemlisi, deneyimleyerek edindiğim bu korunma yöntemine bakalım:

Bu çalışmayı mümkün olabildiğince, evinizden dışarı çıkmadan önce uygulamaya gayret edin. Kalabalık bir metrobüs içerisinde kendinize kalkan oluşturmaya çalışırken imgelemeniz, karşınızdaki dostun “keşke çıkmadan deodorant sıksaydı” taraflarına kaymasın; daha rahat kafanızı verebilin. Her halükârda bir topluluk içine girmeden önce yapmanız, enerjisel korunmanız için verimli olacaktır.

Normal ayakta dururken, öncelikle yukarıda da dediğim gibi kendi enerji alanımızı sözle, imgesel olarak veya başka türlü yöntemlerinizle dolduralım. Evrenin özündeki mutlak sevginin kendi enerji alanınızın içinde olduğunu ve size dolduğunu hissedelim. Özden gelen sevgi sayesinde, kimsenin size zarar veremeyeceğini, gün içerisinde bu özden gelen sevginin gücüyle karşınıza çıkabilecek engelleri rahatlıkla, emekle ve keyifle aşabileceğinizi bilerek kendinizi sevgiyle, aşkla, sevinçle, bollukla, bereketle vb çok da maddesel olmayacak “olumlu” dileklerimizle dolduralım. Mutlak sevginin ne kadarını deneyimleyebiliriz bilmiyorum ama ayna karşısında kendinizi gördüğünüzde emin olun ki, yukarıda bizi koşulsuzca seven rehber dostlarımız varlar.

Şimdi geçirgen korumamızı oluşturalım. Yine ayaktayız ve ayaklarımızın bastığı noktadan 30’ar cm çevremizden bizi, eliptik bir şekilde aşağıdan yukarıya doğru bir kalkanın yükseldiğini imgeleyelim. (Kendimizi buzdolabındaki bir yumurtanın içinde hayal edersek belki işimiz daha kolaylaşır.) Direkt olarak kendimizi yumurta biçmindeki koruma alanımıza da koyabiliriz tabi, sizin için en rahatı hangisi ise, çok da kendinizi zorlamadan kendi karakterinize karakterize edebilirsiniz bu çalışmayı. Geçirgenlik kısmında ise, dilerseniz sevdiğiniz ve sizi mutlu eden renkleri bu 30 cm mesafenizdeki koruma kılıfınızın sınır bölgesinde noktalar, daireler veya hoşunuza giden şekiller olarak imgeleyebilirsiniz. Ayrıca dilerseniz direkt olarak geçirgen olabileceği hususları “kelime” şekillerinde korumanızın üzerinde yazdığını imgeleyebilirsiniz. Mesela kalp çakranızın 30 cm ötesinde kocaman bir “Sevgi” kelimesi gayet hoş durabilir.

Enerji uygulayıcısı dostlar, koruma kılıfını aşağıdan yukarı çıkarırken, kanalı olduğu enerji kanalını bu çalışmaya davet edebilirler. Örneklemek gerekirse, “KANALI OLDUĞUM ALFA OMEGA ŞİFA ENERJİSİ KANALIMDAN, GÜN BOYU BENİ NEGATİF EĞİLİMLİ DIŞ TESİR VE ENERJİLERE KARŞI KORUMASI İÇİN İMGELEDİĞİM KORUMA KILIFIMI SARMASINI İSTİYOR, İHTİYAÇ ZAMANLARINDA KILIFI KUVVETLENDİRMESİ İÇİN AKMASINI İSTİYORUM”. Benzer örnekleri, kanalı olduğunuz enerjilerle oluşturabilirsiniz. Belki daha kısa, belki daha uzunca bu size kalmış.

Gün içerisinde yoğun negatif eğilimli enerjiler sizi fazla zorlayacak olursa, unutmayın, hayat bir mücadele ve farklı insanlarla beraber yaşamamız tekâmülümüzün hayrına. İş yerinde ayağa kalkıp bir anda koruma kılıfınızı oluşturduğunuza dair sesli beyanat vermeniz, iş arkadaşlarınız tarafından tuhaf karşılanabilir; ama oturduğunuz yerde imgeleme çalışmanızı tazelemeniz, gün içerisinde size destek olacaktır.

Bir de ne olursa olsun, etkileşim içerisinde bulunduğumuz her noktada hoşgörülü olmayı gün içerisinde uygulayabilmeli, vicdanımızın sesini dikkate alabilmeliyiz.

Bonus olarak, biraz daha astral plandaki bir enerjinin veya astral plana yakın bir bedensiz varlığın negatif veya hükmedici tesirinden kendimizi nasıl koruyabiliriz, ona değinmek istiyorum. Öncelikle yaşamın kendisine, özüne ve kendinize güvenin. İlahi prensipler çerçevesinde tezahür eden hiçbir olay boşuna, sebepsiz gerçekleşmemekte. Eğer psişeniz bolca açık ise bu tür etkilere maruz kalabilmeniz çok daha muhtemel ama yine psişenizin açıklığıyla beraber bu güçlerinizi kullanarak kendinizi rahatlıkla kapatabilirsiniz. İsteyin. Evet, sadece isteyin. Yukarıda bir enerji çalışmasına verdiğim örnekte olduğu gibi, bu konulardan muzdaripseniz, özden gelen koşulsuz sevginin sizi sardığını ve rahatsızlık verebilecek astral varlıklara karşı kendinizi kapattığınızı belirtmeniz etkili ve güçlüdür.

Gönlünümüz ve eyleme döktüğümüzün arkasındaki niyetlerimiz ne kadar temiz olursa, özden gelen o sevgi her daim bizimle olacaktır.

Bu konuyu yazdır

  Spiritüel Koşullanmalardan Farkındalığa Geçin
Yazar: Emka - 04-05-2017, Saat: 18:32 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

“Neden yaşıyoruz” sorusunun altını kazıyan pek çok insanın günümüzde karşılaştığı problemlerden biri, yüksek oranda bilgi bombardımanına tutulması ve bilgiyi eyleme dökememesidir. Gerçekliklerimiz üzerine daha önceki yazılarımda, bu konu üzerinde biraz olsun durmuştum. Bu yazımda kişisel farkındalık için edinilmeye çalışılan ama koşullanmalarda kalan bilgiler ve bu bilgileri farkındalığa geçirirken neler yapabileceğimiz üzerinde duracağım.



Hayatımızda karşımıza çıkan olaylar neticesinde, yaşamımızı genel ve bireysel olarak algılamaya çalışırız. Kendimizi bize daha dürüstçe açıklayan analizlere başvurmamız olasıdır. Sistematik bilgileri bize verebilecek astroloji, numeroloji, psişik kanallık bu konuda başvurulabilecek uygun dallardır. Bunların yanı sıra, yukarıda bahsettiğim gibi spiritüel konularda bilgi edinmek istediğimizde pek çok kaynağa erişebilecek bir çağdayız. Kendimizle ilgili bazı durumları anlamaya çalışırken bu analizlere ve bilgilere başvurduğumuzda karşılaştığımız bir sorun vardır: Koşullanma.



Sebep-sonuç ilişkilerini araştırırken, karşımıza çıkan açıklama bizi temel olarak ikiye bölünen bir yolun başına getirir. Birincisi bu durumu dönüştürebilmek için ilerleyebileceğimiz bir yoldur. İkincisi ise ilgili olaya kılıfı bulup, herhangi bir değişme çabasına girmeden bunu kendimize ve etrafımıza deklare ettiğimiz yol…



“Haritamdaki Merkür’üm Venüs’üme sert açı yapıyormuş, hep ondan oluyor”, “Numerolojimde baktık, 3. Çakram kapalıymış, hep ondan böyleyim”, “Bir yerde okudum, böyle davranmamın sebebini Sümerliler 2000 yıl önce açıklamış, hep ondan” ve benzer cümleleri etrafımızda duymuşuzdur ve hatta belki benzer cümleleri de bizler kuruyoruzdur.



fark%25C4%25B1ndal%25C4%25B1k.jpg





Özellikle kişisel analiz maksatlı yapılan çalışmalarda aldığımız bilgiler önemlidir. Olumsuz olarak etiketleyebileceğimiz etkileri öğrenmek, hangi çakraya bağlı olayları çekebileceğimizi bilmek yaşamımızda karşılaştığımız olay, durum ve rahatsızlıklarda bize rehberlik eder. Bu bilgileri, yukarıda örnek olarak kurduğum cümlelerde bıraktığımız zaman bize faydalı olamayacakları gibi, o olumsuz durumu daha da kabullenir hale geliriz. Kısaca demek gerekirse, suçlayacak bir şeylerimiz olur, kendimizi sürekli bu durumlara koşullarız. Bolluk ve bereketle ilgili sıkıntılarımızın kaynağını biliyorsak, o konuda çalışma yapmak veya şifa seansı almak yerine, daha da bu kanalı kapatacak cümleleri kendimize ve etrafımıza söyleyerek durduğumuz yerde çakılı kalırız.



Burada yine yaşam planı konusuna da değinmek istiyorum. Ruhumuz deneyim ve öğrenim için dünyaya bedenlenmeyi istediği zaman bir plan oluşturur ve bu plana uygun şekilde gelişebilmek, yaşayabilmek için etkileşimde bulunacağı pek çok ruhsal dostla kontratlar yapar. Olumsuz gördüğümüz her türlü olayın arkasında bizim ruhsal plandaki seçimlerimiz yatar. Özellikle bu konularla yeni ilgilenen dostlar için bu dediğim zırva gibi gelecektir. Çünkü burada zihinleri “Ben mazoşist miyim, kendime neden acı çektirmeyi seçeyim ki?” diyecektir. Ruhsal planda varlığımız buna acı çekmek gözüyle değil, hazırlanan yolla aşılması, halledilmesi, öğrenilmesi gerekeni hayatımıza çekip karar ve eylemlerimiz neticesinde tekâmül hanemize +1 puanı kaydedebilmek şekliyle bakar. Bu konularla ilgili Türkçeye çevrilmiş pek çok güzel kaynak bulabilirsiniz. Realiteler konusuna değindiğim yazımda bilginin mutlaksızlığından ve değişebilirliğinden bahsetmiş; mümkün mertebe edinilen bilgileri koşulsuz kabul etmek yerine daha önce sahip olduğumuz gerçekliğimizle karşılaştırarak analiz etmenin öneminden bahsetmiştim. O yüzden şimdi siz de bu şekilde davranır, dediklerime mutlak gerçeklik gözüyle değil de, araştırmalarınız için bir yol olduğu farkındalığına varır ve buna uygun olarak eyleme geçerseniz sevinirim. Şimdi koşullanmalardan farkındalığa geçelim tekrardan.



Astroloji gerçekten muazzam bir bilimdir. Günlük etkileri öğrenebileceğimiz pek çok değerli astroloğumuz var ve bu kişileri ücretsiz olarak sosyal medya hesaplarından takip edebilirsiniz. Bu günlük paylaşımları gördüğünüz zaman, artık siz o bilgiyi öğrenmeden önceki siz olamazsınız; olmamalısınız hatta. Olumsuz gibi görünen bir etkiyi suçlama psikolojisine girmeden, bu bilginin farkındalığıyla benzer bir durumla karşılaştığınızda yapacağınız iradi seçim ve eylemler sizlerin tekâmülünüzü olumlu bir biçimde etkileyecektir. Mars’ın ters bir açısını öğrenip, gün boyu öfke enerjisinin olacağını bilip de, trafikte arabanızdan çıkıp birilerini dövmeniz gerekmez. Aksine yükselen öfke enerjinizi fark edip, yukarıda bu konuda sizi zorlayıcı bir etkinin olduğunu hatırlayıp sakinleşmek için yapabileceğiniz nefes ve meditatif çalışmaları uygulamanız, belki başka zaman yapamayacağınız şekilde hoşgörülü davranmanız sizi yaşamınızda bir üst halkaya sıçratacak hareket olur.



Yine ailenizle ilgili sebep-sonuç ilişkilerini öğrendiğiniz bir analiz neticesinde bunu şifalandırıcı ve dönüştürücü ne yapabileceğiniz konusunda harekete geçmiyorsanız, orada edindiğiniz analiz bilgisinin size gerçekten bir faydası olmayacaktır. Böyle davranacak potansiyeli kendinizde görüyorsanız paranızı bu tür analizlere yatırmamanızı tavsiye ederim. Ama size yarayan bilgiyi öğrenip, bunu dönüştürecek eylemi yapabilmenin yollarını seçerseniz başka.



Buraya kadar biraz daha analiz odaklı edinilen bilgiyi dönüştürmekten bahsettim. Bir de bu bilgi bombardımanı kısma gelelim. Arayışlar içerisinde başvurduğumuz pek çok kaynak, danıştığımız pek çok insan aracılığıyla bilgi bombardımına tutuluruz. Hangisinin işimize yarayıp yaramayacağını anlayamayız, uygulama safhasında şüpheye düşer, kendimizi geriye çekeriz. 3. Çakranızın dengesiz çalıştığını öğrendiniz örneğin. Bu konuyla ilgili tutarlı olmayan bilgiler görüyorsunuz ve ne yapacağınızı bilemiyorsunuz. Ya da kendinizi bir kategoriye koymaya çalışırken farklı farklı şeyler bulup iyice durumu çorbaya dönüştürüyorsunuz. Öncelikle tavsiyem uzmanlara bu konuyla ilgili başvurmanız olur. İyi bir danışmanlık ve analiz bu konuda sizi olmanız gereken yolun başına getirecektir; tabi yine sonrası size kalıyor dostlarım. Bilginin uygulanabilirliğine de bakmak önemli. Günümüzde çözüm odaklı yapılan pek çok çalışma mevcut, siz 3 yüzyıl öncesine ait bir reçeteyi uygulamaya çalışıyorsanız, netice kısmına ulaşamayabilirsiniz. Veya sağlıklı kaynaklardan durumunuzla ilgili bir bilgi edindiniz. Bu konu üzerinde yine eyleme geçmemeniz, sizi sebep-sonuç ilişkisinde suçlayıcı konumda tutmaya devam eder ve karşınıza konuyla ilgili çıkan her durumda kılıfı hazır tutarsınız. O zaman bu bilginin size farkındalık sağlamadığını, aksine sizi bulunduğunuz yere sabitleyen çapa olduğunu görebilirsiniz.



Yazdıklarımı kısaca özetlemek gerekirse;



1 – Bulunduğunuz durumla ilgili analizler yaptırttığınızda,



2 – Bulunduğunuz durumla ilgili bilgiye eriştiğinizde,



Siz eyleme geçtiğinizde bu bilgiler sizin bir parçanız ve farkındalığınız olur. Aksi takdirde edindiğiniz bilginin hamallığını çekmeye devam edersiniz. Durumunuzla ilgili eriştiğiniz bilgi, yaşamınızda size yol vermesine izin verdiğiniz zaman farkındalığınız olacak. Bazı konularda çuvaldızı kendimize batırabilmek gerçekten çok önemli.



Unutmayın dostlarım, şifaya ihtiyacınız varsa onu yaratacaklar sizlersiniz. Benim ve benim gibi bu dalda çalışmalar yapan dostlarımız sizlere sadece şifalanmanız, değişebilmeniz için bir parça ışık olabilir, ilgili enerjilere ve bilgilere kanal olabilir. Siz istediğinizde ve eyleme geçtiğinizde şifayı, dönüşümü hayatınıza çağırırsınız.

Bu konuyu yazdır

  Uykunuzun Kalitesini Artırmak İçin 5 Yol
Yazar: Emka - 04-05-2017, Saat: 18:29 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

Uyku, çağımızın en önemli unsurlarından biri. Uzun ve yorucu mesailer, trafiklerde geçen vakitler, bireysel olarak bulunduğumuz çevreden daha toplumsala, yani ülkemizin koşulları bizi fizikçe yorduğu kadar, zihince de fazlasıyla yormakta ve uyuduğumuz vakitler bize çoğu zaman yetmemekte, uyku bozukluğuna davetiye çıkarmakta. Bütüncül olarak dengede olabilmemiz açısından hepimize “şu kadar saat uyku”dan çok, kaliteli bir uyku gerekli. Peki bizler, uykumuzun kalitesini bir başımıza nasıl artırabiliriz ve bu maratonvari yaşamda dimdik, sürekli yenilenebilir bir enerjiyle nasıl durabiliriz?

Düşünce ve duygu durumumuz, kendisini bedenimizde tezahür ettirir. Fiziksel rahatsızlıklar, enerji bedenlerinde oluşan blokajlar ve bu enerjisel dengenin bozulmasından kaynaklanmaktadır. Uykusuzluk çekmek, uyuyamamak ya da uykudan yorgun kalkmak da bu zihin-duygu bedenlerimizdeki denge bozukluklarından kaynaklanabilmektedir. Tabi sadece fiziksel beden yorgunluğu da bunda etkin rol oynamaktadır. Burada, uyku üzerine yaptığım araştırmalar neticesinde kendimle denediğim çeşitli spiritüel yöntemleri paylaşacağım:

uyku-kalitesi.jpg


1 – Bedenimizle Konuşmak ve Bedenimizi Programlamak

Bedenimizin, sözümüzü dinleyen, bilinçli bir organizma olduğunu söylesem ne kadar şaşırırsınız? Yaşamımızdaki olay ve durumlarda olduğu kadar, bedenimiz üzerinde de istemenin, niyetin gücü büyüktür ve bedenimizi, istediğimiz şekilde programlayabiliriz. Bu işlemi uykumuz için de gerçekleştirebiliriz. Yattığınız zaman öncelikle bedeninize, ruhsal varlığınıza hizmet ettiği için teşekkür edin. Sabahları, genel olarak kalktığınız bir saat varsa o saatte, (ya da yaklaşık 4 saat uyumanız gerekmekteyse, 4 saat içerisinde bu durumun gerçekleşmesi için) uyandığınızda dengelenmiş olmayı, fiziksel olarak en yüksek seviyede enerjiyi depolamış olarak kalkmak istediğinizi sesli olarak bedeninize söyleyin ve tekrar bedeninize teşekkür edin. Hatta tam olarak saat kaçta bu durumda uyanmak ve yataktan kalkmak istediğinizi belirtirseniz, kısa bir uygulama süresi sonrasında saat alarmlarınızı kurmanıza gerek kalmayacaktır. (Yine de işinize geç kalmamak için alarmlarınızı gece yatarken kontrol edin Smile ) Bu uygulamayı sıklıkla kullandığımı ve her seferinde yaşamın bu mucizevi tarafı için Allah’a şükrettiğimi belirtmeden geçemeyeceğim.

2 – Zihin ve Duygu Meselleri

Genel olarak hepimiz gün içerisinde yoğun bir akışta oluyoruz. Kafamız da sürekli olarak “yarınlarımızla” meşgul olabiliyor. Hatta uykularımızı kaçıracak yahut bir anda uykudan uyandırabilecek vesveseli bir dırdır makinasıyla yaşıyoruz desek yeridir. Tatlı uykunuzun orta yerinde bir anda uyanıp, hepimizin bir şeyler için kaygılanmışlığı olmuştur. Zihin – Beden dengesi için çeşitli meditasyon yöntemleri deneyebilirsiniz. Özellikle kaygı ve korku kaynaklı durumlar için, yine, kendimin sıkça kullandığı pratik bir yöntemden bahsedeceğim. Burada da sözlü niyet devreye giriyor dostlarım. ALLAH’IM (TANRIM, YARADAN, BÜYÜK RUH vs. siz mutlak güce nasıl hitap etmek istiyorsanız) TÜM KORKU, KAYGI VE ENDİŞELERİMİ SANA HAVALE EDİYORUM. Üzerinizden nasıl bir yük kalkıyor, denemeden bilemezsiniz. Tabi bu demek olmuyor ki, çözüm bekleyen bazı durumlar için hiçbir şey yapmayın; ama kaygı durumunu bu yolla üzerinizden atınca, çözüm için uğraşmanız daha rahat olacaktır.

3 – Beslenme

Gün içi yorgunluklarımız olduğu kadar uyku kalitemiz için beslenmemiz de önemlidir. Akşam yemeğinde kendi dengemizi bilmemiz önemlidir. Size bir diyetisyen gibi şu kadar gram bilmem ne, kibrit kutusu kadar çakmak yiyin diye öneride bulunmayacağım tabi, hepimizin bünyesi de farklı. Neticede akşam, midemizi ve metabolizmamızı yormayacak besinler almamız, dengeli su tüketmemiz ve tabi mümkün olabiliyorsa aşırı abur cubura el sürmememiz hayrımıza olur dostlarım. Bazen şeytan dürtebilir tabi, çok güzel yapılmış bir yemekten 2. bir tabak yemeyi herkes ister ya da bazen bir paket çikolata ve kahve çok cazip gelebilir. O zaman da tavsiyem, yediğinizi ve içtiğinizi kutsayın, ona teşekkür edin, (verilen nimetler için yukarı da şükredebilirsiniz bir yandan)  ve yine bedeninize seslenin. Aldığınız bu gıdaları sevgiyle sindirip, faydalı olan parçaları size enerji olarak döndürmesini talep edin ondan. Ayrıca bitki çayları, uyku öncesi gevşemenizi destekleyecektir.

4 – Reiki ve Farklı Enerji Çalışmaları

Şayet bir enerji uygulayıcısıysanız, kaliteli bir uyku için elinizde harika bir araç var, emin olun. Şifa enerjileriyle aşağıda size sunacağım çeşitli çalışmaları yapabilirsiniz.

Mekansâl Temizlik

Yattığınız odanın dilerseniz tam merkezinde, dilerseniz yatacağınız yatakta yerinizi alıp, reiki veya enerji kanalınızı çalıştırıp, yattığınız odanın enerjisel olarak ataç enerjilerden arınması için enerji akmasını isteyebilirsiniz. Bu çalışmayı yaparken doğalından adaçayı, sandal ağacı veya kuru odun parçası yakıp, oda köşelerini biraz tütsüleyebilirsiniz. Bu işlemden sonra 2-3 dakika pencerenizi açmanızı öneririm.

**  **

Yatağa ve Yastığa Enerji Yüklemek

Reiki veya farklı bir enerji sistemiyle, yattığınız yatağa, başınızı koyduğunuz yastığa enerji yüklemesi gerçekleştirebilirsiniz. Bu uygulamada, yatacağınız yerde kendinizi konumlandırın – bağdaş kurup oturmanız rahat olacaktır. Başınızı koyduğunuz yastığı kucağınıza koyun ve bir elinizi yastığa koyun. Boştaki elinizi de üzerine oturduğunuz yatağın üzerine koyun. Reiki veya farklı enerji kanalınızı çalıştırıp, elleriniz aracılığıyla yatağa ve yastığa, sizi en sağlıklı ve rahat uykuya sokacak şekilde enerjiyle yüklenmesini isteyin ve 2-3 dakika kadar bu pozisyonda enerjinin akışı için konumunuzu koruyun.

Çakra Dengeleme Çalışması

Uykuya dalmadan önce, standart bir çakra dengeleme çalışması gerçekleştirebilirsiniz. Uygulayıcısı olduğunuz enerji kanalını çalıştırdıktan sonra bir eliniz taç çakranızda, diğer eliniz alın çakranızda olacak şekilde 1-2 dk enerji akışını gerçekleştirin. Sonra alın çakranızdaki eli yerinde tutup, taç çakranızdaki elinizi boğaz çakranıza getirerek, bu konumda da akış için 1-2 dk kadar kalın. Diğer çakralar için de, en son konulan el kalacak şekilde diğer elinizi bir alt çakraya koyarak (taç-alın, alın-boğaz, boğaz-kalp, kalp-karın, karın-sakral, sakral-kök) bu çalışmayı gerçekleştirebilirsiniz. Sakral-Kök kısmına geldiğinizde iki elinizi de yan yana, sakral kısmına koyabilirsiniz – keza kök çakraya uzanıp vaziyette ulaşmak biraz yorucu olur. Her çakraya geldiğinizde dilerseniz çakra isimlerini de zikrederek niyetinizi belirtebilirsiniz. (Altın Üçgen Enerjisi kanalımdan enerji akışının taç ve alın çakramı dengelemesini istiyorum gibi)

Programlanmış Doğal Taşlar

Kristaller, reiki ile kolaylıkla programlanabilir özelliktedir. Özellikle uyku için pembe kuvars bir taş edinip, onu reiki ile programlayabilirsiniz. Programlama yaparken enerji kanalınız üzerinden, dengeli bir uyku ve beden için bir anten olmasını isteyin ve bir süre o taşı elinizde tutun. Taşınız yattığınız yerde yakınınızda olsun. 2-3 günde bir akan bir sudan geçirmek, kristalinizi enerjisel açıdan temiz tutacaktır.

5 – Tuz Lambası ve Doğal Taşlar

Tuz lambası, kaliteli bir uyku adına iyi bir seçenektir. Kullanımı basittir, gece boyu yanması yeterlidir. Tabi odanızın kapısının tam kapalı olması ya da kısık olarak açık olması önemlidir. Tuz lambası, odadaki oksijen oranını yükseltir, özellikle üst solunum yollarında kronik olarak rahatsızlığı bulunan dostlarımızı fazlasıyla rahatlatacaktır. Ayrıca tuz lambası, yoğun miktarına maruz kaldığımız elektromanyetik alanda bizi radyasyondan korur. Lamba yandığı sürece havadaki nemi çekerek, içindeki lambanın ısısı ile binde üç oranında gazlaşır ve bulunduğu ortamdaki bakteri ve mikropları temizler. Ayrıca üst solunum yollarındaki denge bozukluğunun şifalanmasında olduğu kadar cilt problemlerinde de güçlü bir etkisi vardır. Tuz lambasını seçerken, odanızın büyüklüğünü hesaba katmanızı ve odanıza uygun bir lamba tercih etmenizi öneririm.


Ayrıca doğaltaşlardan da, kaliteli bir uyku için güzelce faydalanabilirsiniz. Özellikle Kantaşı, Kaplangözü, Sitrin ve ve Sodalit kaliteli bir uyku için yüksek enerjilerini sizle paylaşabilecek doğal taşlardır. Ayrıca Bebek Kehribarı, bebeğinizin sistem dengesini sağlamasıyla, hem sizi hem de bebeğinizi bu konuda mutlu edecektir.

Bu konuyu yazdır

  Negatif İnsanlara Karşı Kendinizi Koruyun
Yazar: Emka - 04-05-2017, Saat: 18:25 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

Merhaba sevgili dostlarım. Bu yazımda, Reiki veya farklı enerji sistemleriyle çalışan uygulayıcı dostlar için, negatif insanlara karşı korunmak adına pratik bir yöntemden bahsedeceğim.

Daha önce bir odaya girdiğinizde, odada bulunanlardan olumsuz enerji hisseettiniz mi? Bir toplantıda ya da bir partide bulunduğunuzda, mekanı paylaşan insanlardan gelen olumsuz bir enerjiye maruz kaldınız mı? Belki de, pek görmek istemediğiniz ya da sevmediğiniz biri de orada ve açıkçası kendinizi ona karşı kapatma ihtiyacı hissediyorsunuz. Bir de kalabalık şehirlerde yaşayan ve aynı yolları yüzlerce insanla paylaşanlar var. Her gün farklı farklı insanların enerji alanlarıyla kesişmek yorucu mu geliyor? Bu hissedilen enerji illa bir insandan da gelmeyebilir. Negatif titreşen bir mekanın kendisi bile sizi ürpertmeye ve rahatsız etmeye yetebilir.


maxresdefault.jpg


Reiki veya farklı enerji sistemlerinde uygulayıcı olan dostlar, bu tür durumları rahatlıkla dönüştürebilir ve kendilerini koruyabilir. Şimdi neler yapabiliriz, bakalım;

1 – Bir mekana girmeden önce kendinizi beyaz ya da mavi renkte bir balon içine alın. Bunu şöyle bir niyet söylerek gerçekleştirebilirsiniz: “Ben A B (İsminiz), kendimi Yaradan’ın sevgi dolu ve koruyucu Beyaz / Mavi bir balonun içine alıyorum.” 

2 – Beyaz / Mavi ışığın sizi bir balon gibi sarmaladığını ve kuşattığını imgeleyin. 

3 – İmgelemeden sonra, bu ilahi koruma balonunun sizi gün boyu negatif tesirlerden korumasını isteyin. Burada kanalı olduğunuz enerji kanalının aktif olmasını ve bu balonu enerjiyle doldurmasını niyet edebilirsiniz. Usui uygulayıcıları Cho Ku Rei sembolünü çizebilirler. (Master dostlar da ek olarak master sembolünü ekleyebilirler.) Sembolsüz enerji kanalları için sadece kanalının ismini söyleyerek az önce dediğim gibi, bu koruma balonuna enerji aktarımında bulunabilir dostlarımız.

4- Şayet girdiğiniz ortamda karşılaşmak, konuşmak istemediğiniz bir arkadaşınız varsa, yukarıda dediğim şekilde onu da ayrı bir koruma balonuna sokabilirsiniz. Kanlı bıçaklı birine böyle bir eylemde mi bulunmak? İlla kanlı bıçaklı olmak gerekmiyor tabi, belki yoğun çalışıyorsunuz ve ofiste bir üst yöneticinizin başına ekşimesini istemiyorsunuz. Neyse, okuması garip gelebilir ama o insanı bu işlemle ışık dolu balona almak, onu sizden uzak tutacaktır, hem de gayet pozitif niyetinizle Smile

5 – Son olarak, kanalı olduğunuz enerjiyle sizi sevgiyle kuşatan bu koruma için teşekkürü eksik etmeyin.

Pek çok düşünce, pek çok duygu etrafta serseri kurşun gibi dolaşıyor. Belki girdiğiniz mekan ve içindeki insanlar yeteri kadar pozitif ve olumlu ama bu tür bir korumayla gün içerisinde kendi enerjinizi daha sağlıklı ve verimli kullanabilir hale de gelebilirsiniz. Artık denemesi size kalmış.

Bu konuyu yazdır