Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,075
» Son Üye: rahmanmutlu
» Toplam Konular: 2,836
» Toplam Yorumlar: 3,067

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 1110 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 1110 Ziyaretçi

Son Aktiviteler
Nereden Başlamalıyım?
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: desdinova
07-04-2025, Saat: 11:03
» Yorumlar: 0
» Okunma: 273
Ayahuasca çayi hakkinda b...
Forum: ŞAMANİZM
Son Yorum: Gümüşkurt
29-12-2024, Saat: 23:19
» Yorumlar: 0
» Okunma: 373
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 799
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 720
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,583
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,968
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 26,212
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,348
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,596
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,881

 
  Enerji Topu Tekniğiyle Çakralarınızı Dengeleyin
Yazar: Emka - 04-05-2017, Saat: 18:19 - Forum: Çakra - Yorum Yok

Yaşamımızda çakralarımızın dengede olması, tüm katmanlarda sağlıklı olmamız açısından önem taşır. Dengesi bozulmuş çakralar düşünce-duygu ve fizik beden üzerinde rahatsızlıklara sebebiyet vermektedir. Reiki veya farklı şifa sistemleri ve teknikleri ile çalışan dostların, kendileriyle çakra dengelemeleri açısından çalışmaları yerinde bir hareket olur. Bu yazımda da yine enerji uygulayıcı dostlarım için bir çalışma yönteminden bahsetmek istiyorum. Kanalı olduğunuz enerji kanalıyla enerji toplu çalışmasıyla çakralarımızı nasıl dengeleyebiliriz, ilgili çakramız için nasıl bir yönerge izleyebiliriz?

Kendimle veya danışanlarımla yaptığım çalışmalarda ilk olarak, Allah’tan yapacağım seansın bütünün hayrına olması dileyerek başlar ve ondan bu çalışma için izin isteyerek başlarım. Ayrıca çalışma boyunca korunma talebimi de belirtirim. Bu konuda sizler de Yaradan’dan, Başmeleklerden ve kendi rehberlerinizden korunma ve şifa talep edebilirsiniz.

Çakralar için enerji topu uygulamasını, istediğiniz çakradan başlayarak yapabilirsiniz. Sadece tavsiyem ya kökten taç çakraya doğru bir yön izleyin ya da taçtan kök çakraya doğru. Özellikle belli çakranızda bir tıkanıklık, dengesizlik olduğunu düşünüyorsanız, tek bir seansta tek çakra için de çalışma gerçekleştirebilirsiniz.

Taç Çakra

Kanalı olduğunuz enerji kanalından akış için niyet edin. Şayet Usui Reiki, Karuna Reiki, İsis Blue Moon, Şambala Çok Boyutlu Şifa Enerjisi vb. sembollerle şifa gönderebileceğiniz sistemleri kullanıyorsanız, çalışma amacınıza uygun sembol veya sembolleri avcunuzun içine çizin. Ardından taç çakra için mor rengin avcunuzun içinde bir top gibi oluşmaya başladığını imajine edin. (Yukarıdaki görsel el pozisyonunuz için bir örnek teşkil etmektedir.) Bu enerji topunun kanalı olduğunuz enerji ile dolmaya başlamasına niyet edin. (Çizile semboller olduysa, sembol isimlerini sesli olarak telaffuz edin.) Avuçlarınız içinde şarj olan enerji topunun, taç çakranızın bütünün ve sizin en yüce hayrına dengelenmesi ve şifalanması için niyet edin. Ardından taç çakramız için 3 kere sesli olarak bu olumlamayı söyleyin: “Ben, İlahi olanla ve ilahi bilgelikle kolaylıkla bağlantı kuruyorum.” Ardından avuçlarınızdaki ufak yaprakları üfler gibi yavaşça açın ve enerji topunu serbest bırakın.


bolaenergia.jpg


Alın Çakrası – 3. Göz

Alın çakranız için tekrardan ellerinizi yukarıdaki pozisyona getirin ve lacivert renkte yeni bir enerji topu oluşmasına niyet edin. Yine, yeni enerji topunuzun da kanalı olduğunuz enerji ile dolması için niyet edin. (Çizdiğiniz sembolleri tekrardan sesli olarak telaffuz edin.) Avuçlarınız içinde şarj olan enerji topunun, alın çakranızın bütünün ve sizin en yüce hayrına dengelenmesi ve şifalanması için niyet edin. Ardından alın çakramız için 3 kere sesli olarak bu olumlamayı söyleyin: “Ben, sezgilerime koşulsuz olarak güveniyorum.” Yine avuçlarımızı yavaşça açıp enerji topunu serbest bırakın.

Boğaz Çakrası

Boğaz çakramız için de ellerimizi, mavi renkte yeni bir enerji topu oluşturabilmek için uygun pozisyona getirip niyetinizi edin. Enerji topunuzun kanalı olduğunuz enerji ile dolması için tekrar niyet edin. (Varsa semboller yine sesli olarak bu sembollerin isimlerini söyleyin.) Avuçlarınız içinde şarj olan enerji topunun, boğaz çakranızın bütünün ve sizin en yüce hayrına dengelenmesi ve şifalanması için niyet edin. Ardından boğaz çakramız için 3 kere sesli olarak bu olumlamayı söyleyin: “Ben, kendimi güvenle ve sevgiyle ifade ediyorum.” Avuçlarınızı, olumlamayı söyledikten sonra, yavaşça açıp, enerji topunu serbest bırakın.

Kalp Çakrası

Bu sefer de, yeşil renkte yeni enerji topu oluşturabilmek için ellerinizi uygun pozisyona getirin, niyetinizi edin, kanalı olduğunuz enerjiyle enerji topunun dolması için izin verin. (Ve yine semboller varsa, sesli ifade edin isimlerini.)  Avuçlarınız içinde şarj olan enerji topunun, kalp çakranızın bütünün ve sizin en yüce hayrına dengelenmesi ve şifalanması için niyet edin. Ardından kalp çakramız için 3 kere sesli olarak bu olumlamayı söyleyin: “Ben, kendimi her halimle kabul ediyor ve seviyorum.” Ardından ellerinizi yavaşça açın ve enerji topunu serbest bırakın.

Karın Çakrası – Solar Pleksus

Karın çakramız için oluşturacağınız sarı renkteki yeni enerji topu için ellerinizi uygun pozisyona getirin, kanalı olduğunuz enerjinin bu topa akması için niyetinizi edin. (Ve yine semboller varsa, biliyorsunuz ne yapacağınızı.) Avuçlarınız içinde şarj olan enerji topunun, karın çakranızın bütünün ve sizin en yüce hayrına dengelenmesi ve şifalanması için niyet edin. Ardından karın çakramız için 3 kere sesli olarak bu olumlamayı söyleyin: “Ben, arzu ve isteklerimi kolaylıkla gerçekleştiriyorum.” Ardından ellerinizi yavaşça açın ve enerji topunu serbest bırakın.

Sakral Çakra

Yeni enerji topumuz için ellerinizi uygun pozisyona getirin, turuncu renkte yapacağınız bu yeni enerji topuna kanalı olduğunuz enerjinin akması için niyetinizi edin. (Semboller varsa, söyleyin.) Avuçlarınız içinde şarj olan enerji topunun, sakral çakranızın bütünün ve sizin en yüce hayrına dengelenmesi ve şifalanması için niyet edin. Ardından sakral çakramız için 3 kere sesli olarak bu olumlamayı söyleyin: “Ben, arzu ve zevklerimi sevgiyle kabul ediyorum.” Ardından ellerinizi yavaşça açın ve enerji topunu serbest bırakın.

Kök Çakra

Son olarak kök çakramız için de kırmızı renkte oluşturacağımız enerji topu için ellerinizi uygun pozisyona getirin, kanalı olduğunuz enerjinin bu topa akması için niyet edin, semboller varsa sesli olarak telaffuz edin. Avuçlarınız içinde şarj olan enerji topunun, kök çakranızın bütünün ve sizin en yüce hayrına dengelenmesi ve şifalanması için niyet edin. Ardından kök çakramız için 3 kere sesli olarak bu olumlamayı söyleyin: “Ben, tamamen sevgiyle güvendeyim.” Ardından ellerinizi yavaşça açın ve enerji topunu serbest bırakın.

Çalışmadan sonra Yaradan’a şükretmeyi, meleklere ve rehberlerinize teşekkür etmeyi ihmal etmeyin. Enerji topu çalışmanızdan sonra hemen normal yaşamınıza da devam edebileceğiniz gibi, belli süreliğine pozisyonunuzu koruyup akışa kendinizi bir süre bırakabilirsiniz. Çalışmayı sonlandıracağınız zaman kanalı olduğunuz enerjinin de kapanmasını istemenizi öneririm.


Bu çalışma için bu kadar vakit ayıramam diyen dostlarım olursa, tek bir enerji topu hazırlayıp tüm çakraların dengelenmesi ve şifalanması için niyet edebileceklerini ve şifa çalışmalarında imkansız bir çalışma şeklinin olmadığını hatırlatmak isterim. Ayrıca uygulayıcı dostlar yine, uzaktan bu çalışmayı danışanlarına güvenle uygulayabilirler.

Bu konuyu yazdır

  Dönüşüm Yolculuğunda Dengelenmek ve Titreşimlerimizi Yükseltmek
Yazar: Emka - 04-05-2017, Saat: 18:14 - Forum: NOTLAR - Yorum Yok

Ruh dengeyi arzular ve yaşam planlarımıza dahil olan her olay, potansiyel dengeye kavuşmamız için birer aracıdır. Yaşamımız hakkında “Neden” diye soru sorduğunuz zaman, farkındalıkla dolu bir dönüşüm yolculuğuna ilk adımı atmış oluruz. Zahiri kimliğimizden Öz’e doğru ilerlerken titreşimlerimizi olabilecek en yüksek seviyede tutabilmek, önümüzdeki yolu daha aydınlık kılabilecek bir eylemdir. Özellikle bu rehberlik, kişinin reiki ve farklı şifa sistemleriyle tanışması ile bir üst katmana çıkabilir.

Dönüşüm, reiki ve farklı şifa sistemleriyle tanıştığımız zaman bizi kendisine çeker. Belki farkında olduğumuz ama alışkanlıklarımızdan, rahatlıklarımızdan dolayı göz ardı ettiğimiz tüm kalıplarımızdan sıyrılmamız, şifa rehberliğinde daha aydınlık bir yolda gerçekleşebilir. Artık bir şeylerle sürekli sürtüşmek ve çatışmak yerine, olayların arka planlarını anlamak ve akışta olabilmek mümkün olur. Özellikle Reiki ve farklı şifa sistemleriyle çalışmaya başladığımız zaman çok güzel bir eylem gerçekleşir, tüm katmanlarda hücresel titreşimlerimiz evrenle uyumlanmaya başlar.

Burada önemli iki nokta var: İstemek ve izin vermek. Bu, yolculuğun kendisini içeriden deneyimlebilmeye olanak sağlar. Titreşimlerimizi yükseltmek için, bu isteği de bir titreşim olarak yayabilmeliyiz.

Titreşimlerimizi yükseltmemiz ne mânâya geliyor peki? Karşımıza çıkan her olayda, o olaya gelene kadar süreci fark edebilmek ve potansiyeli algılayabilmek için kusursuz bir rehberlik, yüksek titreştikçe kolaylaşır. Çevremiz için, daha net gösteren aynalara; bulunduğumuz her ortamda, iki ayaklı meşalelere dönüşürüz. Başka insanları aydınlatmaktan ziyade, kendi ışığımızı yükselterek onların kendi farkındalık yolculuklarına vesile olmak, bu yolun etkileşimli tarafıdır. Bu sürecin farklı fiziksel boyutu da vardır. Vücudumuz protein ağırlıklı gıdalar isteyebilir. Ruhsal olarak titreşirken, bedenimiz de kendisini dönüştürmeye başlar. Bu süreçte enerjimizi yükseltebilecek sağlıklı gıdalar, bizim açımızdan faydalıdır. Yine bedenimiz bizi uyku ihtiyacında şaşırtabilir. 


enerji-titresim-seviyesini-yukseltmek.jpg


Saatlerce uyumak isteyen, pazartesileri işe gitmek için kalkmaktan nefret eden bedenimiz uyku sürecini çok daha verimli geçirerek, bizi her sabah, rahmetli Savaş Ay’ın dediği gibi, zıpkın gibi insanlara dönüştürebilir – hâlâ ne kadar pazartesi sabahları işe gitmek istemiyor olsak da. Bu süreçteki bir farklılık da, önem yüklediğimiz ve sakladığımız bazı eşyalardan, o eski enerjiyi alamamaya başlamamız ve açıkçası artık o eşyalara ihtiyacımız olmadığını görebilmektir. Durduk yere, bir gün lazım olur ya da işte şu şu gittiğimiz yerle ilgili diye sakladığımız bir eşyayı, yabancı bir nesne gibi görmek mi? Şayet bu tür olayları bugünlerde yaşıyorsanız ve anlam veremiyorsanız, bunların bu dönüşüm sürecinin doğal parçası olduğunu söyleyebilirim.

Tüm katmanlarda yüksek titreşimlerle kuşanmaya başladığımız zaman, dengeyi oluşturabilmemiz bir ihtiyaçtır. 3 gün kendimizi süpermen gibi hissedip, 4. Günümüzde kripton soslu tavuğun bağışıklık sistemimimizi bozduğu bir yaşam elbette istemeyiz. (Bilmeyen dostlar için, Kripton Süpermen’i normal adama döndürüp canını alabilecek tek maden) Özellikle dönüşüm yolculukları, eskiyi bırakıyoruz diye zordur düşüncelerini kendi kendimize söylediğimiz zamanlardır. Yani hem süper olmak isteyip hem de kendimizi yerlere serecek silahla, düşüncemiz ve sözümüzle kendi titreşimlerimizi aşağılara geri çekmeye çalışabiliriz. İnsanız yani. Aşağıda hazır titreşimlerimizi yükseltmeye başlamışken, bunu dengede nasıl koruyabiliriz, bu dönüşüm yolculuğunda kendimizi en parlak nasıl aydınlatabiliriz sorularına cevaben ufak bir liste sunacağım.

Şifa seansları: Uygulayıcı iseniz kendinizle bol bol çalışma yapın. Henüz böyle bir yetiniz yoksa, bu alanda çalışma yapan dostlara başvurabilirsiniz.
Bu yolda sizi aşağı çekebilecek ve işinize yaramayacağına inandığınız şeylere hayır demesini bilin.
Kendinizi bir ölçüp tartın. Yaşamınıza yük getirdiğinize inandığınız her türlü duygu, düşünce kalıplarını bırakmaya izin verin. Kısa süreliğine hüzün ve acı hissetmek, bir ömür boyu hissetmekten daha mâkul görünüyor.

Sağlıklı beslenin – gülmeyin. Kimseyi zorla vejeteryan yapmayacağım, korkmayın. Bu listeyi hazırlayan dostunuz da kebaba bayılıyor. Tabi yediğimiz bitkisel ve hayvansal gıdalarda bir dengeleme yapabilmek gerçekten önemli. Çiğ bitkiler, vücudumuz için daha sağlıklı. Kırmızı ete göre de balık ve tavuk tüketmek, çok daha zengin bir mineral topluluğunu vücudumuza kazandırmamıza yardımcı olur. Dediğim gibi, önemli olan beslenmede dengeyi oluşturabilmek.
Sizi rahatlatacak müzikler dinleyin. Serdar Ortaç’ın giderli şarkıları sizi rahatlatıyorsa, dinlemeye devam edebilirsiniz. (Müzikal olarak doyurucu şarkılar için öneri isterseniz, e-posta atabilirsiniz. Kendi müzik zevkimi paylaşmaktan memnuniyet duyarım.)
Dans edin. Tabi otobüs beklerken durakta bir anda dans etmeye başlamanız, kısa bir süre zarfında kendinizi bir doktorun kontrolünde bulmanıza sebebiyet verebilir. O yüzden kendinizle baş başayken veya arkadaşlarınızlayken, “Biz biliyoruz da mı oynuyoruz” gibi atasal söylevlere takılmadan, doğaçlayın. Bedeninizi dansla rahatlatmanız gibisi yok.

Egzersiz yapın. Yoksa gelecek ay o pantolonun içine giremeyeceksiniz. Şaka bir yana, modern toplumumuzda masa başı çalışanımız çok. Yukarıdaki maddeye uyup sürekli dans ediyorsanız sıkıntı yok ama spor yapmak iyidir. Sevgili Atatürk’ün “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur” sözünü boşa söylediğini düşünmediniz herhalde.
Gülün. Günümüz Türkiye’sinde biraz zor gibi gözükse de hâlâ gerçek olabilecek bir şey. Bu da ışıldayıp parlamamıza, parladıkça neşe saçmamızla bağlantılı.
Güneş girmeyen eve doktor girer ya da biz aile hekimlerimize gideriz. Yazları ortaya çıkan ikoncanlar kadar olmasa da vücudumuzun güneş ışığına ihtiyacı var.

İbadet edin, meditasyon yapın.
Duygularınızı ve düşüncelerinizi dışavurun. Bunu belki direkt ifade ederek, belki de günlük tutarak yapabilirsiniz. Önemli olan bunu açığa çıkarmak ve içimize atmamak. Tabi kızgınlık anlarında, direkt ifadeye dökülmesi duygu ve düşüncelerimizin sıkıntı çıkarabilir, o yüzden bir kâğıda bunları aktarıp, birkaç gün sonraki haleti ruhiyemiz neticesinde bunu ilgili kişilere daha yumuşatılmış bir şekilde aktarmayı başarabilirsiniz.

Tuz banyosu yapın. Pek çoğumuzun evinde artık eskisi gibi heybeti küvetler bulunmuyor olabilir. Henüz jakuzili rezidanslarınıza da taşınamamış olabilirsiniz. Ayaklarınızı sokabileceğiniz ılık su dolu bir kaba tuz eklemek ve ardından dengelenmeye ve topraklanmaya niyet ederek biraz ayaklarınızı kapta tutmak hepinize iyi gelecek bir eylem.
Doğal taşınızı bulun. Herkese iyi gelebilecek kuvars kristallerden de edinebilirsiniz. Bu konuda yetkin bir uzmanın o taşı size uyumlaması ve nasıl kullanacağınızı belirtmesi en sağlıklı yoldur. Kendi taşınızı uyumlayabiliyorsanız ne mutlu size.


Yukarıda yazdığım liste herkes için uygulanabilir ve geneldir. Ben bu kadar şeyle uğraşamam diye dostlar için de önerim var tabi – ayrıca yukarıdaki listeyi dikkate alacak dostlar için de geçerli bu dediğim. Yaklaşık 2 hafta boyunca sizi mutlu eden veya üzen insanları, olayları bir deftere not edin. Sonra geri dönüp baktığınızda sizi üzenlere özellikle bir bakın, çünkü sizi üzen her neyse artık gitmeli. Reiki ve farklı şifa enerjileriyle çalıştıkça, üzerinizdeki kabuktan daha hızlı sıyrılabilirsiniz ve hayatınıza sizin için en hayırlısını rahatlıkla çekebilirsiniz.

Bu konuyu yazdır

  ENERJİNİZİ TÜKETEN 21 DÜŞMAN
Yazar: Emka - 04-05-2017, Saat: 17:58 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

•Kendinize vermiş olduğunuz fakat bir türlü tutamadığınız sözler

•Kullanmadığınız halde evinizde, işyerinizde bulundurduğunuz her türlü materyal.

•Görüşmek istemediğiniz halde “ayıp” olur düşüncesinden ötürü iletişim halinde olduğunuz herkes.

•Geçmişinizde affedemediğiniz, hala zihninizde kavga halinde olduğunuz aile fertleri ve kişiler.

•Evinizde sizi bekleyen fakat bir türlü vaktiniz olmadığı için yapamadığınızı ifade ettiğiniz birikmiş tadilat veya işler.

•İstemeyerek giriştiğiniz her türlü proje.

•Sevmediğiniz fakat “kim sevdiği işi yapıyor ki?” dediğiniz işiniz

•Her türlü dağınıklık.

•”Yarın yaparım” diyerek ertelediğiniz, her yeni hayaliniz.

•Canınızı sıktığı halde görüşmeye devam ettiğiniz herkes.

•Her yıl ertelemeye yöneldiğiniz ya da bir görev misali gittiğiniz tatiliniz.

•Yapamadığınızı, başaramadığınızı düşündüğünüz her şey. (hayallerinizdeki işiniz, hayallerinizdeki eşiniz, hayallerinizde yaşamak istediğiniz yer…)

• “Hayır” diyemediğiniz, iyi niyetli olduğunuz için yaptığınızı sandığınız her şey.

•Mutsuzluğunuzdan kaynaklı gösteremediğiniz performans.

•Tutamadığınız her türlü söz.

• “Keşke” diyerek hayıflandığınız her şey.

•Vermek istediğiniz ama bir türlü veremediğiniz cevaplar.

•Sağlığınızla ilgili aldığınız ama bir türlü uygulayamadığınız kararlarınız. ( spora gitmek…)


spirit%25C3%25BCel-ne-demektir-aura.jpg



•Vermek istediğiniz kilolarınız.

•Cevaplamadığınız mailler.

•Tamamlanmamış, ötelediğiniz, ertelediğiniz, sizi yiyip bitiren her şey!”

•Kendinize vermiş olduğunuz fakat bir türlü tutamadığınız sözler

•Kullanmadığınız halde evinizde, işyerinizde bulundurduğunuz her türlü materyal.

•Görüşmek istemediğiniz halde “ayıp” olur düşüncesinden ötürü iletişim halinde olduğunuz herkes.

•Geçmişinizde affedemediğiniz, hala zihninizde kavga halinde olduğunuz aile fertleri ve kişiler.

•Evinizde sizi bekleyen fakat bir türlü vaktiniz olmadığı için yapamadığınızı ifade ettiğiniz birikmiş tadilat veya işler.

•İstemeyerek giriştiğiniz her türlü proje.

•Sevmediğiniz fakat “kim sevdiği işi yapıyor ki?” dediğiniz işiniz

•Her türlü dağınıklık.

•”Yarın yaparım” diyerek ertelediğiniz, her yeni hayaliniz.

•Canınızı sıktığı halde görüşmeye devam ettiğiniz herkes.

•Her yıl ertelemeye yöneldiğiniz ya da bir görev misali gittiğiniz tatiliniz.

•Yapamadığınızı, başaramadığınızı düşündüğünüz her şey. (hayallerinizdeki işiniz, hayallerinizdeki eşiniz, hayallerinizde yaşamak istediğiniz yer…)

• “Hayır” diyemediğiniz, iyi niyetli olduğunuz için yaptığınızı sandığınız her şey.

•Mutsuzluğunuzdan kaynaklı gösteremediğiniz performans.

•Tutamadığınız her türlü söz.

• “Keşke” diyerek hayıflandığınız her şey.

•Vermek istediğiniz ama bir türlü veremediğiniz cevaplar.

•Sağlığınızla ilgili aldığınız ama bir türlü uygulayamadığınız kararlarınız. ( spora gitmek…)

•Vermek istediğiniz kilolarınız.

•Cevaplamadığınız mailler.


•Tamamlanmamış, ötelediğiniz, ertelediğiniz, sizi yiyip bitiren her şey!

Bu konuyu yazdır

  DMT’NİN GÜCÜ VE BİR DMT DENEYİMİ
Yazar: Emka - 01-05-2017, Saat: 21:46 - Forum: Zihin - Yorumlar (1)

Ben ne bir madde kullanıcısıyım. ne de içicisi. DMT’yi duymuştum ancak bunun için hiçbir arayışta olmadım. ta ki DMT beni bulana kadar. Onu birkaç kez denedim ama sizinle paylaşacağım bu deneyim. bana bazı cevaplar veren ve sonuncu kullanımım olandı. Bu tecrübeden sonra hayatım tamamen değişti ve sorularım cevaplandı. Bundan sonra da bir daha DMT’ye ihtiyaç duymadım.

Bu son deneyimim gerçekliği parçalayan. egoyu yok eden ve korkuyu bitiren bir deneyimdi. Buraya ulaşabilirseniz yaşayacağınız şeyi söyleyeyim: öte-aleme. ölüm sonrasına bir dalış! Bunu başarır da bu son noktaya kadar gelirseniz göreceğiniz tek şey ölümden sonraki yaşam değil. aynı zamanda da tüm nedenleri ve nasılları da cevaplayacaksınız. Buna nereden geldiğimiz ve neden burada olduğumuz da dahil.

Biliyorum. buna inanması güç geliyor. Hükümetlerin onlarca yıldır DMT’den haberi var ve bunu yasakladılar. çünkü onun size neler göstereceğini biliyorlar. Şimdi biri bana şunu cevaplasın: Nasıl oluyor da hepimizin her gece doğal olarak salgıladığımız bir kimyasal nasıl oluyor da yasadışı oluyor? DMT ile yönetimlerin yaşadığı sorun. onun yaşam değiştirici potansiyeli! Bir kere bu eşiği geçip geri döndüğünüzde. artık Dünya’nın gerçekte ne olduğunu ve bunun içindeki sizin rolünüzü biliyorsunuz. Bir daha kontrol mekanizmaları. korkular. etiketler ve ayrım söz konusu olamıyor. Matriksten çıkıyorsun Neo. ve onun arkasında neyin olduğunu biliyor. onun metalden bir makine olmadığını biliyorsun!

DMT deneyiminden yoksun bir insan asla onu alan kişinin nelere tanık olduğunu tahmin edemez. Tanık olunan şeyi zihnin yarattığını varsaymak kolaydır. Gösterilen şeyi hiçbir akıl. ama herhangi bir seviyedeki hiçbir akıl tasarlayıp sunamaz. Varoluşun üstüste ve içiçe katmanlar gibi birbirine örüldüğü. her şeyin aynı anda varolduğu bu ortamdâ kendi zihnimin bile bir gözlemciden öteye gidemeyeceği insan üstü bir realiteydi. DMT alan bir insan için baş sorun. yaşanan çoğu şeyi açıklamak için hiçbir dilin hiçbir kelimesinin yeterli olmayacağı.

Sadece basit bir psikedelik ilaç olmadığını nasıl bileceğim?

İyi bir deneyimde gördüklerinizden geriye sadece % 5-10 bile getirebildiyseniz şanslısınız. Çünkü bizim madde-tabanlı realitemiz bu yaratımı anlayabilmemiz için çok yoğun. Öbür tarafta herşeyi anlamak öyle kolay. tüm cevapları almak öyle rahat ki. Geri döndüğünüzde bu büyük soruların cevaplanmışlıgı duygusuyla dönüyorsunuz Bazen zihninizde cevapları halen görüyorsunuz ama buraya dönünce çoğunu nakledemiyorsunuz DMT’nin bir diğer farkı yolculuk boyunca yaptıklarınızın tümüyle kontrolünüz altında olması. Hiçbir şekilde kafa yaptığınızı düşünmüyorsunuz. Tamamen ayıksınız ve bu alemdeki koşulları bırakıp tümüyle buranın ardında yatan bir başka yeri ziyaret ettiniginizi biliyorsunuz Zihninizin uğraşabileceği ya da tasarlayabileceği tüm
sınırların ve zamanın ötesinde bir dünyaya gittiğinizi biliyorsunuz.

Tanımlanamayanı nasıl tanımlarsın? İmkansızı nasıl açıklarsın? Deneyim anlatıcı kelimelerle öylesine sınırlanmıştır ki çoğunlukla görünmüş olan şey anlatılamaz DMT ile dünya tamamen yer değiştirir. O tümüyle gitmiştir. Realite ondan çok daha güçlü bir şey tarafından silip süpürülmüştür. Üstelik yerine gelen şey organik maddeyi. üç boyutlu uzayı ya da zaman döngüsü gibi hiçbir referans noktasını barındırmaz. Çoğu kişinin melek diyeceği bir şey gördüm (aşağıda tecrübemi anlatacağım) ancak bunu böyle dediğim anda onu görmeyenin gözünde kanatlı bir insan resmi
belirecek. Bu görünen şeyi muazzam derecede halife almak olurdu. Bu ‘melek’ katı değil ve dış çeperleri güçlükle seçilebiliyor. O’nun parlaklığı. süper-keskin netliği bile tek başına tarif edilemez O’nun dokunuşu bedenimin her bir tek atomunu ve ruhumu tanık olmadığım yoğunlukta bir hoşluk ve mutlulukla uçuruyordu.

Bizi çevreleyen ışık-enerjisi (ya da enerji-ışığı) varlığım Onun kim olduğunu farkettiğinde değişti ve 0 gülümsedi. Bu son DMT yolculuğumda onların(ve bizim) geldikleri yere. yaşamlar arasındaki yerimize götürüldüm. Tekrar ediyorum. bu yerin ne olduğunu tarif edecek bir kelime yok. çünkü orası tüm kelimelerin ötesinde. O. onu yaratan her şeyin enerjisini taşıyor ve yüksek seviye duygular onu kontrol ediyor. İfadeler yeterli olamıyor çünkü onu enerjisiyle. duyguları ve arrnonisiyle tecrübe etmek gerekiyor ki nasıl çalıştığı tümüyle anlaşılsın. Korku artık hayatınızda rol oynayamaz Kontrol? Gitmiştir. Ego? Gitmiştir. Bu. yaşam- dönüştürücü. tanımlanamaz ve bu gezegende deneyimleyebileceğinizi en yoğun deneyimdir. UYARIYORUM!

LÜTFEN DİKKAT!

DMT bir oyuncak MADDE değildir ve farklı şeylerin. eğlencenin falan peşindeyseniz kullanılmamalıdır. Eğer hayatınızı (büyük ihtimalle) köklüce değiştirecek bir deneyime kesinlikle hazır olduğunuzdan eminseniz. ancak o zaman size tavsiye edebilirim. Eğer hazır değilseniz. kötü bir yolculuk yaşamanız muhtemel Benim size tavsiyem DMT’nin size gelmesine izin verin. 0 ancak siz hazır olduğunuzda sizi bulur. DMT etkisindeki görsel netlik öyle inanılmazdır ki hayatta gördüğünüz hiçbir görüntü yanından dahi geçemez. Ayrıca bu görüntüleri çizerek tasvir de edemiyorsunuz. Ancak size bulduğum bir görsel ile bunu bir nebze olsun aktarabilirim belki. Bu örnek. durumu tam ifade etmese de gördüğüm en iyi ifadesi.

Size göstermek istediğim şey. tanık olduğum görsel fark tam olarak bu değil Ama doğru istikamette bir benzetme. Anlayabiliyor musunuz?

Bu tehlikeli mi?

Yalnızca şaşkınlıktan ölmekten korkuyorsanız. evet (teşekkürler Terence McKenna)! Siz değişmiyorsunuz ama Dünya tamamen bir başka şeyle yer değiştiriyor. sınırlar çözülüp kayboluyor ve sizi birkaç kelimeden ibaret olan bir yere getiriyor. Burada olduğunuzun ne kadar önemli olduğuna dair size bilgi veren bir varlık tarafından karşılanmayı beklemiyorsunuz Kafanızdaki cevaplanması en güç soruların cevaplanmasını beklemiyorsunuz. Üstelik sorularınız sadece cevaplanmakla kalmıyor. tamamen anlaşılıyorlar da. Problem şu ki dilimiz öte-alemi tanımlayabilecek kapasiteye sahip değiller. Cevapları görebilirsiniz. onları hissedebilirsiniz ama geri dönüp onları akıllara kazıyacak kadar tarif edemezsiniz.

15 Ocak 2013’teki DMT Deneyimim

Bu defasında ciddi bir şamar yedim çünkü bizi tutsak eden tüm perdeyi kaldırmaya ve öbür tarafta ne olduğunu keşfetmeye niyet ettim..

En başta geleneksel geometrik şekiller gördüm ancak bu seferinde öyle çok çekim hissettim ki ruhum sanıyorum beden kıyafetimi bıraktı ve ayrıldı. Bedenimde çok fazla baskı vardı. Öyle çok ki güçlükle nefes alıyordum. Ama tamamen -dışarı- çekildikten sonra her şey değişti! Huzurdan başka tüm duygular kayboldu. Hayatta önemli gördüğüm her şey anlamsızlaştı ve gülünçleşti. Bir rüyadan uyanmış gibi hissettim. Gerçekliğin çok sığ ve kıt bir parçasından ayrılmış yuvaya dönmüşçesine asıl ve tam gerçekliğimize uyanmıştım. Bizim. kendini gözlemleyen evren olduğumuzu anlatmak öyle zor ki. Pek çokları için hepimizin bağlantılı olduğunu. her şeyde hepimizin hep bir olduğuna inanmak öyle zordur ki. Biz her birimiz. titreşimini ya da atımını azaltarak evreni bu beden kıyafetlerinden tecrübe eden sonsuz enerji akışlarıyız.

Ruhumun yukarı doğru çekilip. önümdeki geometrik şekiller içinden terk bedenimi terk ettiğini hissettim. Neredeyse tam üstlerine vardığımda geçite benzer bir şey açıldı ve bu geometrik şekiller -evimiz olan- bir başka boyuta sızdı. Bu kesinlikle şimdiye kadar gördüğüm en inanılmaz şeydi!


3d2efa25e22f0b79693326dc1564f4bf.jpg


Varlıklann buluşması

Dikkatimi ilk çeken şey zamanın durmasıydı. Ansızın farkına vardım ki artık zamanın ve mesafelerin hiçbir manasının olmadığı bir yerdeydim. Duygusal anlamdaysa hissedebildiğim tek şey bir çeşit sevgi ve huzurdu: ancak alıştığımzdan çok daha derin. çok daha güçlü. Burada olumsuz duygular yoktu. Bir sükunet battaniyesinin altında bulunmak gibi. Şimdi aynı konumdaydım ama yaşamın-ötesinde. Burası saf enerji ve titreşimdi. Her şey diğer tüm şeylerle kelimelerle tarif edemeyeceğim bir bağlantı içindeydi. Görüntüsel manada. biliyorum bu bir anlam ifade etmeyecek ama. bu bağları hem görebiliyor. hem de göremiyor gibiydim. Halen şu geometrik ızgara içindeydim ve 0 benimle birlikte hareket ederken hemen önümde. mavi renkte ışıyan saydam bir elin uzandığını gördüm. Yukarı baktığımda o gördüğüm en güzeL olağanüstü bir varlıktı. Ruhum ve altımdaki beden bu varlığın bana gülümsemesiyle ağlamaya başladım. Varlık öylesine parlak ve saydade ki özelliklerini belli belirsiz seçebiliyordum.

Onun içinden arkayı görebiliyordum ve muhteşem bir pırıltısı vardı. Bana dokunması içimdeki tüm atomları yeniden canlandırdı; hem ruhumu. hem de altımdaki beden kıyafetimi. (Ç.N: Eterik bir kıyafetten.temsili bir bedenden bahsediyoruz Fizik beden kendi dünyasında hareketsizce yatıyor.) Sanki tüm varlığım coşku ve sevgiyle öylesine dans ediyordu ki başka her şeyi silinip süpürülmüştü. Ruhum ansızın farketti ki bu varlıkla ezelden beri tanışıyordum. 0. tüm yaşamlarım boyunca her gerektiğinde bana destek olmak için burada bulunandı. Beynim bunun nasıl olabileceğini anlamıyordu ama ruhum onu tekrar görebilmek için coşkun bir sevinçle dans etmeye devam ediyordu.

Elimi tutup yukarı doğru bana eşlik etti. Beni sınırlayan geometrik şekiller arkamda kaldıysa da mercanı andıran bir tür bariyer ile çevrelenmiştim.Bunun ne için olduğunu sordum. Bana burada her zaman memnuniyetle karşılanacağını ama hem kendimin hem de onların güvenliği için bir gözlemci olarak kalarak fazla yaklaşmamam gerektiği ya da yaşamlar arasında kullandığım yerlere erişmemem gerektiği söylendi. Onun gibi buradaki daha uzakta hareket eden başka varlıklan da görebiliyordum. Hepsi ışıktı ama tarif etrrıesi olanaksız bir şey. Her şeyin enerji ve duygusu ışığı
yaratrnıştı. Gerçek manada mesafe yoktu ve tüm zamanlarda ve mekanlarda bulunabileceğimi hissediyordum.

Hala elimi tutarken beni bizim/onların geldiği yerin yakınına götürdü. Bu enerji yapısının/binasının içinde (bina kelimesi bu yapıyı tanımlamaktan çok uzak ama kelimelerle yapabileceğimin en iyisi bu) kendi varlığımı hissedebiliyordum. Bu bütünün bir parçacığıydım ve dünyada. kendi içimden geçen bir madde tecrübesini edinmekteydim. Burada artık hiç yalnız hissetmiyordum. Hatta ben bu yerin kendisi ve bütünün parçasıydım. Varoluşumuzun ‘katı tarafı’ ilüzyondu ancak onu da biz yaratmıştık Madde bazlı beyinlerim izin bu yeri ve alemi bedenlerimizde yaşarken kavraması mümkün değildi. Orada. asıl evimizde tüm cevaplar ortadaydı. Akla gelebilecek tüm sorularsa biz onları zaten bildiğimiz için gayet açıktı. Sadece onları bildiğimi hatırlamam
gerekiyordu.

Cevaplan buluyordum derken. teker teker soruyor ve cevap alıyor anlamında demiyorum. Özümden aynı anda akan binlerce cevaplan kastediyorum. Beynim küçük bir zerresini bile anlamaya yetişemiyordu ama özüm cevapların yarattığı enerji ve keyifle parlıyor. ne varsa kavrayıp yutuyordu. Nereden geldiğimizi artık biliyordum. Şeylerin nasıl işlediğini artık biliyordum. Neden
hatırlamadığımızı. doğmadan önce ne olduğunu. öldükten sonra ne olduğunu… Enerjinin kuwetine bakıyordum ve Onun ne olduğunu çok iyi biliyordum. Çünkü bu her şeyin gerçekleştiği. ve defalarca buradan gidip geldiğim yerdi. Kafama bir soru düşerken. daha tamamlanmadan cevabını buluyordum. Her şey son derece açık ve net. anlaşılması ise kolaydı. Kendime gülüyordum: çünkü beynim yaşadığı imkansız şeyleri rasyonel bir şekilde kaplara oturtmaya çalışıyordu ancak başaramıyordu.

Yavaş yavaş bu yerden uzaklaşmaya başlıyordum ki eski dostum beni bıraktı ve gülümsemelerin en güzeliyle bana baktı. İkimizde geri dönme vaktimin geldiğini biliyorduk. Dönüş yavaşça gerçekleşirken zihnimin bu keşfettiklerimi ne derece geriye getirebileceğim konusunda endişe duyuyordum. Ben bunu düşünmeyi bitirmeden o çoktan aklımdan ne geçtiğini bildi ve bana her şeyi geri götüremeyeceğimi. çünkü madde-bazlı boyutlara dönerken her şeyin sıkıştırıldığını ya da yoğunlaştırıldığını söyledi. Özüm onları taşıyabiliyordu ama beynim değil. Ayrıca
bana. bunları zaten önceden de bildiğimi. ve tekrar bileceğimi hatırlattı ve sımsıcak bir şekilde şunları söyledi: “Sadece kendin için yarattığın bu gösterinin tadını çıkar.
Sana hiçbir zarar gelemez Cevaplar sana geldikçe zihnin de hislerini ve duygularını hatırlayacak.’

ALINTIDIR

Bu konuyu yazdır

  Dikkat Edin – Konsey (Mesaj 99)
Yazar: Emka - 01-05-2017, Saat: 21:31 - Forum: NOTLAR - Yorum Yok

Şimdi yeni yılınız olarak tanımladığınız yere ve enerjiye taşındınız. Bu senede her zamankinden daha fazla dikkat etmeye ihtiyacınız var. Bu sebeple, size vermemiz şu anda uygun olan birkaç tavsiyede bulunacağız.

Geçmişte gelişiminizi hızlandırmak için “elimizden geleni ardına koymamamızı” istediğiniz konusunda birkaç sefer yorum yaptık.Dostlar, “elimizden gelenin ardına koymadığımız” zaman neredeyse burada. Bu sene değişim öyle büyük miktarlarda olacak ki, hızına yetişememek konusunda umutsuzluk bile yaşayabilirsiniz. Ama yetişeceksiniz elbette. Ama bir huzurlu, sakin gün hazine gibi olacak.

Size, geçen yılın sonbaharının her şeyin değiştiği zaman olacağı söylenmişti. Değişti de. Her şey değişti. Şimdi, bu gerçeğin sizlerden saklanması gitgide daha da olanaksız hale gelecek. Bu olanaksızlık bir süredir gelişiyordu ve henüz hayallerinizde bile canlandıramayacağınız değişim tsunamisinin aslen büyük bir bölümü de budur. Şu anda dünyanızda birkaç gerçeklik bulunuyor. Daha da doğrusu, bilincinizde arasından seçmek  üzere pek çok alternatif gerçeklik bulunuyor. Ve bunları henüz daha az sayıda bilincin onayladığı gerçekliklere entegre edeceksiniz. Elbette, daha genel ve toplam bir konsensus da olacak. Ama, öyle olduğunda bile, dünyanız bölündü.

(Mor Alev: Arkadaşlar, bu son cümle çok önemli. Bu bölünmeyi Aralık ayından beri yaşıyorum,  ama 1 Ocak sabahı hiç şüphe götürmeyecek şekilde biliyordum! Bununla ilgili ilk düşüncelerimi, “Yaşadığımız Dönem Üzerine Düşünceler (Aralık 2016) – Bir ayak orada, bir ayak burada… Boyutlar arası maceramız” yazısında bulabilirsiniz. Bu konuda daha da paylaşımlarda bulunacağıma eminim. Konsey’den böyle bir teyit gelmesi çok güzel.)

Ve sizler süratle ve ani bir şekilde kurmaca bir fantezi gibi olduğunu düşündüğünüz bir dünyaya doğru geçiş yapmak üzeresiniz. Bu iyidir. Bununla gerektiği gibi başa çıkacaksınız. Fakat, bunun da ötesinde, muhakeme gücünüzü kullanmanıza her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç vardır.


Konsey.png


Yaşadığınız durumun en basit haliyle gerçek ve doğru olamayacağına dair her gün, açıklamalar, sebepler, hikayeler, vizyonlar, sesler bombardımanına tutulacaksınız. Dünyanızda neyin gerçek ve doğru olduğuna, neyin olmadığına karar vermek ise size ait olacaktır. Şimdi, yeni teknoloji ne ise odur. Ama gördüklerinizin ardındaki hikayeler sadece hikayelerdir. Birileri neyi bilebileceğinize karar vermiştir. Birileri bilmenize karar vermiştir. Ve o birileri gerçeğin hangi parçasının size aktarılacağına da karar vermiştir. Bunu her zaman bilin. (Konsey burada ana akım ve internet gazeteciliğinden, sosyal medyada paylaşılanlardan bahsediyor. Bunlara dikkatle bakmalıyız.)

Bazıları ise somut gerçekleri öğrenmiştir ve onları duymanızı kendine görev bilmiştir. Böyle kişileri ve bu bilgileri tanımayı bildiğinizden emin olun.

Belki şu anda söylediklerimiz hakkında çok da düşünemeyecek kadar kendinize ve ailenize bakmakla meşgulsünüz. Bu bir sorun değil. Dünyanızın olacağı hale dönüşmesine izin verin. Şu anda konuştuklarımızın sonucu zaten sizin tarafınızdan kararlaştırıldı. Bu, sizin üç boyutlu algılarınızla,  uygulamaya geldiğiniz şeydir.

Şimdi, her zamankinden çok daha fazla iç değişiklikler fark etmeye başlayacaksınız.  Aranızda bunları hissetme yeteneği olanların sayısı gitgide hızlanarak artıyor. Ve her biriniz, temasta bulunduğu herkesi ve her şeyi etkiliyor. Etkilenmemiş olarak düşündükleriniz bile değişiyor. “Eski dünyanızda” kalmak için şimdi bilinçli bir karar ve büyük emek gerekiyor. Yani, bir kişi, sizin “ışık işçisi” olarak adlandırdığınız kavrama pek yakın olmasa da, yıllar, aylar ve hatta haftalar öncesinden değişmiş haldeler. Hatırlayın, hepiniz ilerlemenizin farklı hallerindesiniz.


Bu yeni gidişata nasıl bakıyorsunuz, neler görüyorsunuz? Sıklıkla tam bir kaos ve kargaşa gibi görünecektir. Fakat, tam kaostan tam harmoni (uyum) doğar. Bu doğuşa katılmak üzere geldiniz. Nasıl katılacaksınız? Şikayetle? Bir çözüme katkıda bulunarak? Katkınız ufak ve yerel görünebilir. Ama sıklıkla size söylediğimiz gibi, yaptığınız hiçbir şey gerçekte ne ufak ne de yerel. Yaptığınız her değişiklik bütünü etkiliyor. Yapabileceğiniz değişiklikleri yapmaya karar verin, azmedin. O değişiklikler burada bulunma nedeniniz. Herhangi başkanın, başbakanın, ya da “nüfuzlu” kişinin sizin  bugün burada yapacağınız şeyi yapıp yapamayacağını, bu beceride ve bu yerde olup olamayacaklarını düşünün. Yapamazlar. Sadece kendi önlerindekileri yapabilirler. İnsanlığın kendine rağmen elinden gelenin en iyisini yaptığını da düşünebilirsiniz. Ama bunun için sizin de katkınız gerekmektedir.

Bu konuyu yazdır

  7 EMİR VEREREK BEYNİNİZİN ÇALIŞMASINI GÜÇLENDİRİN
Yazar: Emka - 01-05-2017, Saat: 21:23 - Forum: Beyin - Yorum Yok

1) DİKKATİNİ DAĞITACAKSIN

Çok önemli bir bilgiyi ezberlemek mi gerekiyor? O zaman öğrenmeyi çalıştığınız konudan daha farklı bir şey üzerinde çalışmanız lazım Böylece beyin asıl bilgiyi depolamak için daha çok güç harcayacak 2007 yılında araştırmacılar UCLA Üniversitesi’nden öğrencilerden 48 çift kelimeyi ezberlemeye çalışmalarını istedi Ülke=Rusya çiçek=papatya gibi kelime çiftlerini çalışan öğrencilerden bazıları papatyanın yanında diğer çiçeklerin isimlerini de inceledi ve bu öğrenciler daha çok kelime çiftini ezberlemeyi başardı Eğer dikkatinizi çeken başka bir öğe daha varsa asıl ezberlemek istediğiniz kavramı daha iyi öğrenirsiniz

2) ÇOK KAHVE İÇMEYECEKSİN

İster kahve ister Red Bull yoluyla olsun kafein mutlaka vücudu diriltip zekâyı keskinleştiren özellikler sunuyor Ancak araştırmalara göre kafeinle kurduğumuz ilişkide yanlışlıklar var Örneğin Türkiye ve İngiltere’de yapıldığı gibi düzenli aralıklarla çay içmek beynimiz için Starbucks’da dev bir kahve içmekten daha iyi sonuç veriyor Bunun sebebi de kafeinin beyindeki alıcıları bloke etmesi En yüksek seviyede farkındalık için ufak dozlarda çay içmek daha faydalı Üzerinde araştırma yapılan denekler ufak dozda alınan içeceğin onları sakinleştirip zihinlerini açtığını söylüyor Büyük boy bir kahve ise tam tersi etki yapabilir



maxresdefault.jpg


3) OLUMLU DÜŞÜNECEKSİN

Yeni şeyler öğrenmek beyni güçlendirir Özellikle de yeni şeyler öğrendiğinizi düşünüyorsanız beyniniz güçlenir Zekânızın güçlendiğini düşündükçe zekânızı güçlendirirsiniz Stanford Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Carol Dweck’in yaptığı araştırmalara göre önüne çıkan zorluklara rağmen denemeye devam et görüşünde olan deneklerin beyinleri daha çok geliştirilebilir ’Savunmacı ol çabuk vazgeç’ yaklaşımındaki deneklerin beyinleri ise aynı şekilde gelişmiyor

4) PANİK YAPMAYACAKSIN

Eğer bir ayıdan kaçıyorsanız stres duygusu faydalı olabilir; stres sayesinde daha hızlı koşarsınız Ancak satranç oynarken aynı endişe duygusu beyni işlevsizleştiriyor Aşırı stres anlarında neandertal moduna geçip medeniyetin öğrettiği özelliklerimizi kaybediyoruz Beynimizin amygdala isimli bölümü ’korku merkezi’ işlevi görüyor ve endişe anlarında harekete geçiyor O zaman yaratıcılık espri duygusu yok oluyor Peki içimizdeki mağara adamını (veya kadınını) nasıl yenebiliriz? Sakinleşerek ve beyne her şey yolunda mesajı göndererek Yoga yapmak da iyi bir seçenek

5) DÜZENSİZLİĞİ SEVECEKSİN

Hayata karışın UCLA’in psikoloji bölümünden Robert Björk düzenli değil düzensiz biçimde algıladığımız bilgileri daha iyi öğrendiğimizi söylüyor Beynimiz hayatın kaotik yapısını içselleştirdiği için bilgiyle kurduğu ilişkide de kaostan hoşlanıyor

6) EGZERSİZ YAPACAKSIN

Aerobik yapmak yaşlı insanların beynindeki gri ve beyaz bölgeleri yeniden oluşturuyor Aerobik yapmanın zekâya faydası büyük Ağırlık kaldırmak ise zekâyı kesinlikle etkilemiyor Stres yaratan durumlarla karşılaşınca insanlar çoğunlukla nefesini tutar; yoga yaparak bu tür kötü alışkanlıklardan kurtulmak mümkün Baskı altında yanlış nefes alıp verdiğimiz için zekâmız geriliyor Doğru nefes almayı öğreten yognnın bu yüzden beyne etkisi çok olumlu

7) ACELE ETMEYİP YAVAŞLAYACAKSIN


Bu cümleyi okumak iki buçuk saniyeden fazla zamanınızı almamalı Eğer alıyorsa cümlenin içeriğini tam olarak anlayamayacaksınız Retinadaki motor tepki ve kelime görüntüsünün beyne ulaşması sonucunda dakikada en çok 500 kelime okuyabiliyoruz Massachusetts Üniversitesi’nden psikolog Keith Rayner “Hızlı okumak diye bir şey yoktur Tabii ki okurken yazılanı anlamaktan da bahsediyorsak” diyor Hızlı okurların okudukları metin konusunda kendilerine sorulan soruları yavaş okuyanlara göre çok daha yavaş cevaplayabildikleri kanıtlandı O yüzden yavaş okumak iyidir hatta dudaklarınızı oynatarak kelimeleri fısıldayabilirsiniz

Bu konuyu yazdır

  EN KISA YOLDAN BİR ÜSTADIN YOL HARİTASI
Yazar: Emka - 01-05-2017, Saat: 21:03 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorumlar (1)

Şimdi şu onaylamaları gözden geçirmenizi istiyorum.
Ben Kutsal Öz’ün parlak gücüyle doluyum.
Ben otuz yaş daha gencim.
Ben asla yaşlanmıyorum.
Ben kusursuz bir sağlığa sahibim.
Ben asla yaşlanmıyorum.
İstediğim her şeyi anında avucumda tezahür ettiririm.
Ben çok zenginim.
Ben başkalarının düşüncelerini okurum.
Ben gereksindiğim her şeyi istediğimde tezahür ettiririm.
Ben başkalarını ve kendimi iyileştiririm.
Ben 15 kilo daha zayıfım (ya da daha kiloluyum)
Eğer bu onaylamaların zihninizde oluşmalarıyla gerçekten ilgileniyorsanız, onları yüksek sesle , çok yavaş ve duygusuz bir biçimde okumalısınız.
Onları tutkuyla ama duygusuz bir biçimde söylemelisiniz. Böylece, beyninizde eyleme geçmesi için emir vermiş olursunuz ve bu bilinçaltına “üst kattaki jüri bir karar varmış ve şimdi emirler veriyormuş gibi görünecektir. Siz bilinçaltı zihne hitap ettiğinizde, bu siz bir çocukla konuşuyormuşsunuz gibi görünür ki öyledir, çünkü Tanrı zihni bir çocuk gibidir. O Sizin geçmişinizin, yaptığınız her şeyin tüm sırlarını, tüm bilgisini barındırır ve ruhunuzla birlikte hazırlanmış gündeme sahiptir. O her şeyi bilir. Yine de, onunla konuşurken bir çocuk bedeninde bulunan en huşu verici varlıkla konuştuğunu hissine kalırsınız, çünkü o çok tatlıdır. O size yanıt verecektir. Sizinle tartışmayacaktır. Ondan istediğiniz şeyle seve seve ilgilenecek ve onu tezahür ettirecektir. O, evrenleri yaratmış güçtür.

Ramtha_Italy1.jpg


RAMTHA

(OLAĞANÜSTÜ OLANA UYANMAK. SYF : 168 )

Sana barış sunuyorum
Sevgi sunuyorum
Arkadaşlık sunuyorum
Güzelliğini görüyorum
İhtiyaçların farkındayım
Hislerini hissediyorum
Bilgeliğim en yüksek
Kaynaktan akıyor

İçindeki Kaynağı selamlarım

Bu konuyu yazdır

  ŞİFACI OLMAK YA DA OLMAMAK!
Yazar: Emka - 01-05-2017, Saat: 03:20 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

Hastalara şifa verin!  

Bir çoğunuz şimdi bunu yapıyorsunuz, ama hiç biriniz diğer dini liderlerin yarattıkları sonuçları oluşturan sevgi Tanrı-

Kaynağını talep etmiyorsunuz. Gücü gösterin! O herkes içindir. Organlarını dengeleyerek hastaları iyileştirin. Eğer 

uygunsa, sevgi Tanrı-Kaynağı karşılık verecektir.

En iyi yöntem teke-tek yapılan şifa yöntemidir. Sizin ruhsal varlığınız diğer varlıkla direkt olarak spiritüel düzeyde 

iletişim kurmalıdır. Bu durumda, açık ve dengeli olan varlık, fiziksel olarak dengesiz olan varlıktan, onun karmayı 

aşması ve mevcut ‘eylem penceresi’ni kullanması konusunda mantıklı bir izin talep edecektir. Eğer uygunsa, dengesiz 

varlık fiziksel dengeye kavuşacak ve iyileşecektir. Bu, bu kadar basittir! Her şeyin yerli yerinde olduğunu daima 

hatırlatın.

teslimiyet-kabullenmek.jpg


Bazıları size şifa bulmak üzere geleceklerdir, çünkü gerçekten bunun vakti gelmiştir. Onlar şifa bulma planıyla oraya 

gelmişlerdir. Gücünüzü kullanıp onların amaçlarını gerçekleştirmek sizin sorumluluğunuzdur. Bu tümüyle karşılıklı bir 

ilişkidir. Bazıları da şifa bulmaya hazır olmadıkları halde size geleceklerdir. Onların bu konuda daha yapmaları gereken 

iş vardır ve bu hasta kalmayı da içerebilir. Bunu bilmek size düşmez. Sadece şifa işleminin sorumluluğunu üstlenin. 

Şifanın başarısız bir sonuç vermesinin sorumluluğunu üstlenmeyin. Bu size değil, Tanrı’ya ait bir iştir. Talep ettiğiniz 

şifayı sınırlamayın. Sevgi kaynağının hiçbir sınırı yoktur.

Daha önce hiçbir maddenin bulunmadığı yerde madde yaratmak… Biyolojik yolları yeniden bağlantılandırmak ya da sistemi 

sadece daha iyi bir sağlık yönünde dengelemek mümkündür. Sizin ‘mucizeleriniz’ sevgi Tanrı-Kaynağı’nın mantıklı 

uygulamalarııdır. Onlar uygun ve bilimseldir. Sizin bugün sihir olarak gördüğünüz şeyler yarının olağan, sıradan olayları 

olacaktır. Bu gücü kullanın!

Armağanı deneyimleyin…

Kişisel bir düzeyde, Sevgi kaynağını dilediğiniz anda ‘hissetmeyi’ ya da deneyimlemeyi öğrenin. Bu, sizin yeni 

hakkınızdır. O, sizin gelecek olayların içinden geçmeniz için ihtiyaç duyacağınız huzuru yaratacaktır. Sabah uyandığınız 

andan itibaren gece yatana dek buna her zaman sahip olabilirsiniz. Bunun sizin için ne anlam ifade edebileceğini hayal 

edin! Bunu deneyimlemek için ne kadar zaman harcarsanız, sizin bu bilginin berrak bir kanalı olmanız, öğretmeniz, dua 

etmeniz ve şifa vermeniz o kadar kolaylaşır.

Sevgi sözcüğünüz şimdi, ‘hissetme’ bağlamında uygundur. Tanrı’nın sevgisi, insanlar için yeni bir his değildir. O, tüm 

ihtiyaçlarınızı karşılayan sevgi dolu bir ana-babanın duygusudur. O, sizi koşulsuz olarak seven bir arkadaşın ya da eşin 

duygusudur. O, öze sahiptir ve yoğundur. O, Tanrı’nın sevgi dolu kollarıdır. O, bazıları tarafından gerçekten 

görülebilir. O, tek bir kaynağa sahiptir ve evrende eşsizdir. O, hepimize aittir ve o bizim kişisel kaynağımız ve aynı 

zamanda armağanımızdır.

O’nu deneyimlediğiniz zaman, siz sadece evrenin sunduğu huzurun rahatlığını ve sıcaklığını değil, evrenin kolektif 

varlıklarının sevgi ve hayranlığını da hissediyor olursunuz, sizin kim olduğunuzu bilen ve bu mesajı okuma sebatını 

gösterdiğiniz ve onun içeriğini ciddiye aldığınız için sizi kutlayan tüm varlıkların…


BEN Kryon’um…

Bu konuyu yazdır

  Yaşadığınız sürece suyla diyalog kurun
Yazar: Emka - 01-05-2017, Saat: 03:12 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

Her Şey Sizin Zihinsel Tutumunuza Bağlı

Dr.Davis bana şunları söyledi:”Sudan buz kristali resimleri çekme konusundaki araştırmanız bize iki önemli noktayı 

hatırlatıyor: Birincisi suyun hassas enerjiye bile tepki verdiğinin farkında olmak. Bilim insanları ve resmi görevlilerin 

de günü­ müzde su için sağlanan neredeyse hiçbir koruma olmadığmı bilmelerini istiyorum. Bu tekniğin sağlık ve tıbbi 

bakım alanlarında kullanılabileceğini düşünüyorum. Diğer nokta ise suya daha çok saygı göstermek. Önemli olan şey suya 

saygılı davranma isteğimizi yeniden kazanmaktır

Antik Yunan’da, insanlar suya gerçekten saygı gösterirlerdi; ayrıca birçok Yunan miti de suyun korunması öğesine dayanır. 

Ama sonra bilim ortaya çıktı ve bu mitleri bilimsel olmadıkları için reddetti. Su mistikliğini kaybetti ve sadece bir 

başka madde haline geldi. Çağdaş kültürümüzde, suya saygı gösterme tutumumuzu kaybettik ve teknolojinin gerekli olduğunda 

temizleyebileceği bir yönde ilerlemeye başladık. Bazen ‘Arıtılmış su arı değildir’ deriz. Arıtma fabrikalarında işlenen 

su güzel kristaller oluşturan su değildir. Suyun gerek duyduğu şey arıtılması değil saygı gösterilmesidir.” Onun “Suya 

saygı gösterin” sözü beni derinden etkiledi. Bunlar İsviçre’de, yani su araştırması alanında gelişmiş bir ülkede çalışan 

bir bilim insanının sözleri.

Dualar Suyu Değiştirir


2-milyar-kisi-kanalizasyon-suyu-karismis...6e650f.jpg


Arı su teknolojik olarak arıtılmış sudan farklıdır. Dr. Davis’in bu etkiye yaptığı gönderme bana bir süre önce yaptığımız 

bir deneyi hatırlattı. Dr. Nobuo Shioya’nm sözcüklerin ruhu hakkında ileri sürdüklerine göre büyük bir deney yapmaya 

karar verdik. II. Dünya Savaşı’ndan önce, Dr. Shioya Kore, Seul’da, Keijyo Imperial Üniversitesi’nde ders veren bir 

asistan profesördü. Japonya’ya dönüşü üzerine, bir dahiliye kliniği açtı. Seimeisen Chiryo’yu (Yaşam boyu terapi/Lifeline 

therapy) araştırdı ve uygulamasında bunu kullandı. Yüz yaşını aşkın bir yaşta, hâlâ her gün golf oynayacak kadar 

sağlıklı. Dr. Shioya bize “Büyük Bildiri” adını verdiği duasını etmeye teşvik eder: “Evrenin sınırsız gücü donar ve 

donar; dünya gerçekten harika ve huzurlu oldu.” Altı çizilecek nokta bunu geçmiş zamanda (yani “oldu” şeklinde) olumlu 

olarak söylemektir. Bundan etkilenmiştim. Peki deneyimiz neydi? 25 Temmuz 1999’da saat 04.30’da, 350 kadar kişi 

Japonya’daki en büyük göl olan Biwa Gölü yakınında bir araya geldi. Gelenek şöyle der: “Biwa Gölü’nün suyu temizlendi 

ğinde, bütün ulusun suyu temizlenir.” Biwa Gölü kirlenmişti. Kirlenmiş suyu kötü kokuyordu ve güzel kamışları yok 

olmuştu. Yaz aylarında, Kanada’dan gelen bir alg, anormal bir şekilde büyüyor ve bölgedeki in￾sanların ortak bir sorunu 

haline gelen iğrenç bir koku yayı yordu. Bu üzücüydü. Biwa Gölü, Japonya’nın ana gölüydü. An￾nenin rahmindeki amnivon 

sıvısı kirlenirse, bunun bütün ulus üzerinde ne tür bir olumsuz etkisi olurdu? Bu yüzden hado gücüyle Biwa Gölü’nün 

suyunu arıtmak için harekete geçmeye karar verdik. Yaz sabahının taze havasında erken bir saatte, Dr. Shioya bize Büyük 

Bildiriyi on kez okumada öncülük etti. Bir ay sonra, 27 Ağustosta, Kyoto gazetesinde “Bu yaz anormal alg gelişimi olmadı, 

hiç koku yok” manşeti altında bir yazı çıktı. Yazıda şu paragraf vardı: “…Bununla birlikte, bu yıl gölün yüzeyini 

kaplayan nere￾deyse hiçbir koloni yok, küçük Kanada alglerinden kaynaklan kokuya dair bir şikayet de yok. Toplanan alg 

mik￾tarı geçen yıl 1.500 tona ulaşmıştı, ama bu yıl, diğer alg türleri de dahil olmak üzere, aşağı yukarı 110 tonda kaldı. 

Bölgeden sorumlu kişi [bölgenin eko-yaşamı geliştirme bölümü] şu yorumda bulundu: ‘Miktarın bu kadar düşük olduğu başka 

bir örnek aklıma gelmiyor. Uzmanların fikrini sormayı ve nedenlerini araştırmayı planlıyoruz.'”

Bölgenin valisinin bilmek istediği nedenin Büyük Bildirinin hado’su olduğunu varsaymak doğal. Siz ne düşünüyorsunuz?

Hado’nun gücünün Japonya’daki en büyük gölü değiştirebileceğine inanmakla birlikte, ertesi yılın 16 Nisan tarihli Sankei 

gazetesindeki bir manşet gözüme takıldı: “Ültrason sudaki dioksini ayrıştırıyor: Göller ve bataklıkların arıtılması için 

çok faydalı.” Bu makalede Osaka Bölgesi Üniversitesi, Mühendislik Fakültesinden Profesör Yasuaki Maeda’nm araştırma 

sonuçları veriliyordu. Bu beni çok etkiledi, çünkü fikrim için bilimsel bir kamt arıyordum. Sudaki dioksin ve PCB 

(poliklorinat bifenil) gibi organik maddeler ültrason dalgalar kullanılarak neredeyse tamamen ayrıştırılıyor; Osaka 

Bölgesi Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi’nden Profesör Yasuaki Maeda tarafından geliştirilen teknoloji, ayın 15’inde 

bunu açığa çıkardı. 200 kilohertzlik ültrason dalgalar sudan geçirildiğinde kimyasal bileşenleri emen oldukça küçük 

kabarcıklar yaratıyor. Bu kabarcıklar patladığında, kimyasal bileşenler ayrışıyor. Hem göller ve bataklıklardaki kirli 

suyun arıtılması hem de atmosferin ozon tabakasını yok eden fluorokarbonun ayrıştırılması için kullanılabilir. Bunlar 

ayrıştırılması zor maddeler olarak karakterize ediliyor; bu nedenle, çözülmesi gereken bir sorun olmuştu.

Bu teknoloji pratik kullanıma uygun hale geldiğinde hem yurt içinde hemde yurt dışında bir sansasyon yaratacak. Ültrason 

dalgalar insanların duyabileceği ses eriminden daha yüksek olan seslerdir (16.000-20.000 hertz). Suyun altındaki 

presürizasyon ve depresürizasyon yüzünden, dalgalar mikron büyüklüğünde kabarcıklar yaratıyor. Bir kabarcık kısa ömürlü, 

patlaması ancak 0,1 mikro-saniye (1/100.000 saniye) sürüyor. Yeni incelemeler bir kabarcığın çevresindeki su basıncı 

yüzünden patladığında geçici süreyle 5.000 ^C’den yüksek bir ısı ve aşağı yukarı 1.000 atmosferlik bir basınç 

oluşturduğunu gösteriyor. Organik klorinat/klorlanmış bileşenlerin suya karşı çekim gücü düşük olduğu için kabarcıklara 

yapışıyorlar. Patlayan kabarcıkların ısısı ve basıncı yüzünden bileşenler zarar￾sız karbonik asit gazlar ve klor iyonları 

halinde ayrışıyorlar. Deneyde, 10 PPM’lik PCB çözeltisinden otuz dakika boyunca 200 kilo hertz ültrason geçirildiğinde 

PCB’nin % 95’i ayrıştı; dioksin ve fluorokarbon için de benzer sonuçlar elde edil￾di. Sudan kimyasal maddeleri ayırmanın 

bir yolu olarak, ozon ve ültraviyole ışınlara tutarak bileşenleri deklorla madde-chlorinate yöntemi artık pratik 

kullanıma çok yakın. İnsan bedeni için zararsız olan 200 kilohertzlik ültrason kullanma yönteminin suyun güvenli ve ucuz 

bir şekilde işlenmesini sağlayacağı söyleniyor. Suyun, kalitesini arttıran ültrason dalgaların titreşimleriyle nasıl 

rezonans yaptığı konusundaki bu makaleyle aynı zamanda, Büyük Bildirinin sesleri Biwa Gölü çevresindeki bütün bölgede 

yankılanıyordu. Bu sözcüklerin Doğa’nın seslerine dayandığına ve Doğa’dan öğrenerek geliştirildiğine inanıyorum.

Dolayısıyla, “evren” sözcüğünü söylediğimizde, bu evrenle aynı hado’ya sahip olur; bu yüzden evrene ulaşmış olması 

gerektiğine inanıyorum. Büyük Bildiri’de “Evrenin sınırsız gücü …” deniyor. Duamızın arı hado’su evrenin çok uzak 

köşelerindeki ültrason kuşağından geçmiş, onunla rezonans yapmış ve göle geri dönmüş olmalı. Bu olayın devamı vardı. Hado 

kavramı, çağdaş bilimin her derde deva olduğunu düşünen çoğu kişi tarafından genellikle iyi karşılanmıyor ve doğru 

anlaşılmıyor. Çağdaş bilim tarafındaki insanlarla çalışabilirsek ve birbirimizin sonuçları hakkında bilgi alışverişi 

yapabilirsek, hado hakkındaki mesajlarımızı halka yaygın bi çimde gönderebileceğimizi düşünüyordum. Bahsettiğim hado ve 

Profesör Maeda’nın yeni teknolojisi bir makalede birlikte işlenecekti. 13 Mart 2003’te Sankei gazetesinde “Su bilimi” 

başlıklı bir dizi makalenin altıncısı olarak yayımlandı. “Ültrasona tepki olarak, zararlı maddeler ayrışıyor” alt başlığı 

altında Profesör Maeda’nın araştırmasının sonuçları yeniden aktarıldı. Ek olarak, benim yapmış olduğum suya müzik çalma 

hakkındaki araştırma da vardı. Gelecekte, hado enerjisinin çok daha yaygın ve samimi bir ilgi göreceğine inanıyorum. 

Araştırmam, hado’nun suyu değiştirdiğini gösteriyor. Olumlu bir tutum ve saygıyla suyla diyalog kurarsak su ke￾sinlikle 

değişecektir. Büyük bir göldeki su bile değişebilir. Bedeninizdeki su da değişebilir.

“Yap!” Yerine “Haydi Yapalım!”

Su kristali resimlerimizle ilgilenen insanlardan biri de Manuela Kihm adlı hoş bir İsviçreli hanımefendiydi. Bir 

organizasyon şirketi işleten Bayan Kihm kitabımdaki resimleri takdir etti. Şöyle dedi: “Su kristali fotoğraflarının 

harika yanı, onları kendi gözlerimizle görebilmemiz.Sonuç olarak, bilincimiz hızlı bir sıçrama yapıyor.Bu bilinç uyanışı 

çok çabuk oluyor. Düşündüğümüz ve hissettiğimiz şeylerin kendi gözlerimizle görülebileceği gerçeği bu değişimi 

hızlandırıyor.” Sonra beni İsviçre’de bir konferans vermeye davet etti. O zaman elde edilen başarı her yıl konferans 

vermek için Avrupa’ya gitmeme yol açtı. Bayan Kihm sözlerine şöyle devam etti: “İki çocuğum olduğu için, onlarla sevgi 

dolu sözcüklerle konuşmanın ya da onlara sadece emir vermenin büyük bir fark yarattığını biliyorum. ‘Haydi yapalım!’ ya 

da ‘Yap!’ demek arasında fark var. Ayrıca, bunu bedenimizin her hücre düzeyinde hissettiğimizi anlıyorum.” “Haydi 

yapalım!” ve “Yap!” ifadelerinin her ikisini de anne-babalar çocuklarını terbiye ederken sıkça kullanırlar. Bu ifadeleri 

duyan çocuklar kullanılan ifadeye bağlı olarak farklı şeyler hissedeceklerdir. Çocuk olsaydınız, kendinizle nasıl 

konuşulmasından hoşlanırdınız? İki şişe suya “Haydi yapalım!” ve “Yap!” sözlerinin yazılı olduğu etiketler yapıştırıp 

fotoğraflarım çektik.Beklendiği gibi, “Haydi yapalım!” etiketli suda bir kristal oluştu. Güzelden çok şirin denebilecek 

bir biçimi vardı. Diğer yandan, kendisine “Yap!” etiketi gösterilen suda yalnızca korkutucu bir daire şekli oluştu. Her 

şeyden önce, talepler ve emirler iyi hado taşımaz.

“Sevgi ve Minnettarlık” Dünyayı Değiştirir

Su çocuklarla konuşurken kullanılan sözcüklere tepki verdi. Bu bana suyun sevgilerini çocuklarından esirgemeyen anneler 

ve babalar ilgili bilgiye tepki verebileceğini düşündürdü. Kağıtlara çeşitli sözcükler yazdıktan sonra, onları suya 

gösterdik.

Annelerle ilgili bilgi için, “annenin pişirdiği yemeğin tadı”, “annenin ilgisi”, “eş ve kayınvalide”, “göbek kordonu”, 

“mutlu ev”, “doğum”, “anne sütü”, “çocuk bakımı” ve “güvenlik duygusu” sözlerini seçtim. Biri dışında hepsi harika 

kristallerle so￾nuçlandı. Tam bir kristal oluşturmayanı “eş ve kayın valide” sözüydü. Bu ifade olumsuz bir bilgi içeriyor 

gibi görünüyor. Babalarla ilgili bilgi için, “babanın hobisi”, “babayla yakalamaca oynamak”, “aile yolculuğu”, “babanın 

öğretmesi”, “baba örneği” ve “evin temel direği” (ailesini geçindiren kişi) ifadelerini seçtim. Hepsi beklediğimiz gibi 

kristaller oluşturdu. Beklentimin tersine olan bir durum ise Japonca “evin temel direği” sözcüğünün gösterildiği su 

örneğiydi. Ben suyun büyük ve etkileyici bir kristal şekli oluşturacağını düşünmüş tüm. Bununla birlikte, oluşan kristal 

yoğun ve oldukça küçüktü. “Evin temel direği” sözü babaların hâlâ ailenin reisi ola￾rak düşünüldüğü zamanlarda suya 

gösterilmiş olsaydı, su farklı bir kristal oluşturabilirdi. Elde ettiğimiz kristal biraz daha az saygı gördüğünü hisseden 

günümüz babalarının gerçekliğinin bir yansıması olabilir. Ne olursa olsun, su bir ailenin “sevgi ve minnettarlık” ile 

ilgili bilgisine duyarlı bir şekilde tepki verdi. Su, “sevgi ve minnettarlık” duygularıyla titreşimden etkilendi. Bu su 

olan siz ve içinde yaşadığınız dünya için de geçerli olmalı. Bayan Kazue Kato Japonya’da kadınların özgürleşmesi 

doğrultusunda bir eylemci ve bir politikacı olarak tanınıyordu. II. Dünya Savaşı’ndan sonraki ilk seçimde sandalye 

kazandı ve Japonya’da Ulusal Meclisin ilk kadın üyesi oldu. Bayan Kato yeni öneriler sunmaya devam etti ve Japonya’da 

kadınların sosyal statüsünün geliştirilmesine büyük ölçüde katkıda bulundu. 104 yıl yaşadı.

Yüzüncü doğum gününde yapılan bir röportajda, “Uzun ömrün sırrı nedir?” diye sorulduğunu hatırlıyorum. Şu yanıtı 

vermişti: “Her gün kalbime hitap eden on deneyim yaşıyorum. Uzun bir ömrümün olmasının sırrı bu.” Bunun harika olduğunu 

düşündüm. Ne kastettiğini gayet iyi anlayabiliyorum. Kalbimize hitap eden deneyimler yaşa￾yarak iyi hado ile rezonans 

yapabiliriz; bu da sonrasında bedenimizin kendine özgü hado’ sundaki herhangi bir bozukluğu düzeltecektir. Sabah, kalkıp 

dışarıya, güneşe bakmaya çıkarım. Parıldayan güneşin güzelliği kalbime hitap eder, hayatta olduğum için minnet duyarım. 

Güneşe ibadet ediyor gibi hissederim kendimi.

Bahçeye bakarken güzel gündüzsefası çiçeklerinin de kalbime hitap ettiğini görürüm. Bu şekilde, günüme kalbime hitap eden 

deneyimlerle başlayabilirsem, günüm harika olacaktır. Kalbime hitap edilmesi deneyimini abartılı terimlerle anlatacak 

olursam, bu yaşamsal kuvvetlerimizin alışverişi olacaktır. Birbirimizle rezonans yaparız. Güneşten ve gündüzsefası 

çiçeklerinden titreşim alırım. Buna karşılık, güneşe ve gündüzsefası çiçeklerine kendi titreşimimi gönderirim. Harika 

titreşimleri alıp verebildiğimizde, yaşamlarımızı paylaştığımızı söyleyebiliriz. Parlayan güneşi ve açan gündüzsefası 

çiçeklerini fark etmiyorsanız, belki de onların harika titreşimleriyle rezonans yapmaya hazır değilsinizdir.Kendinize 

özgü titreşiminiz böyleyse, sağlığınızda tehlike de olabilir.

Hiç titreşim olmaması ölüm demektir. Harika bir şeyle karşılaştığımızda, gelin kalbimize hitap edildiğini hissedelim, 

gelin taze titreşimlerle rezonans yapalım.

Suya saygı göstermeliyiz, sevgi ve minnettarlık duymalıyız ve olumlu bir tutumla titreşimler almalıyız.

Sonrasında su değişir, siz değişirsiniz, ben değişirim.

Çünkü siz de ben de, hepimiz suyuz.


Dr.Masaru Emoto

Bu konuyu yazdır

  IŞIK İNSANLARI- LUVİLER- ALUVİLER
Yazar: Emka - 01-05-2017, Saat: 02:57 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Bu gün size binlerce yıllık tarihi boyunca sayısız sıkıntılarla boğuşmuş, vurula vurula, kırıla kırıla tüm tarihi 

belgeleri yok edilmiş, kendi benliğini unutmuş kadim halkın Anadolu da yaşayan kısmının inançlarını anlatacağım. 

Işıkların ne yazık ki bu günlere kalan nefesleri dışında onları anlatan tüm eserleri yok edilmiştir. O nedenle sizlere 

anlatacağım şey aslında bir söz arkeolojisidir. Işıklarla ilgili anlatacaklarım elbette bununla kalmayacaktır. Bu sadece 

bir başlangıçtır.

%25C4%25B1%25C5%259F%25C4%25B1k-insanlar%25C4%25B1.jpg


Işık İnsanlarının İnancına Giriş

Işıkların inanışına ait sırlar üstün algılama düzeyi olan, belli bir eğitimden geçen kişilere anlatılırdı. Bilgi büyük 

bir yüktür, taşımaya ehil olanlara taşıtılır. Bu nedenle Işık dini kendini sembollerle, ışık inancının özüne ulaşmış bir 

azınlıktan başkasının anlayamayacağı terimlerle ifade etmiştir.

Başka dinlerin hüküm sürdüğü çağlarda kendilerini serbestçe ifade edememeleri, Işıklara gizli toplum denen bir hüviyet 

kazandırmıştır. Zamanla bu aktarım zinciri koptu. Savaşlar sürgünler vs nedeniyle sır verilemez oldu. (Erik Cornell 

Dragomomen adlı kitabında Alevilerin (ışıkların) dinleri etkileyen gizemli bir kardeşlik örgütlenmesi olduğunu sürekli 

baskı, şiddete maruz kaldığını söylüyor) . Geniş ışık inanışı kitleleri, Şeriat mertebesindeki söylemleri kendi inançları 

saydılar.

Işık dini silahsız bir dindir. Çaresizliğin getirdiği başkaldırılar dışında ışıkların silah kuşandığı pek görülmemiştir. 

Silahsız bir dinin başka bir dinin hakim olduğu topraklarda saklanmaktan başka çaresi yoktur. Işık inancı ne bir mezhep 

nede sentezdir. Işık inancı bütün inanışları etkilemiş, semavi dinlere başlangıç olmuş asıl kaynaktır. Bu inanış bir 

sevdadır, ancak hissedilir. Serçeşmedir. İnsanlığın taassup dönemlerinde açıkça ifade edilemeyecek kadar bilimsel 

yorumlara sahiptir, bir gerçeklere tapınma dinidir. Işıkların elindeki en önemli kaynak (tüm yazılı belgeleri yok 

edildiği ya da tahrif edildiği ya da başkaları tarafından yazıldığı için) sözlü gelenektir. Bu gelenek esas alınırsa ışık 

inancının insanlık tarihiyle yaşıt olduğu görülür. Şimdi bunu Işıkların dilinden dinleyelim. Aşık İsmail “Akan dört 

ırmağın gözün sorarsan-Serçeşmeden gelir suyun durusu” diyor. Yunus Emre “Dört kitabın manasın okudum hâsıl ettim-Işığa 

gelince gördüm bir uzun hece imiş”. “Oruç namaz gusülü hac hicaptır aşıklara-aşk ondan münehhez halis heves içinde-ey 

aşıklar ey aşıklar ışık mezhebi dindir bana” derken, Harabi “Harabi’ye ihsan olmuş Hüdadan, Okuyoruz işte kitabımız var” 

sözleriyle ışık dininin temel özelliklerini ve kadimliğini vurguluyor.

Aleviler, Luviler, MA Halkı

Işık inancını tanıtırken önce Alevi kelimesinden başlayalım. -i eki Türkçe’de aidiyet kazandırır. Tarih-tarihi, mimar-

mimari gibi. Alevi kelimesi de alev den türemiştir. Alevi kelimesi aleve ait, ışığa ait, ışıktan gelen anlamındadır. Eğer 

Ali’yi seven anlamında bir kelime düşünülseydi Bu Alici ya da Alili olurdu. Selçuk-Selçuklu, Osman-Osmanlı, Atatürk-

Atatürkçü gibi.

Bu sözcüğün kaynağı aslında Hititlere kadar uzanır. Bu halk Anadolu’ya geldiklerinde Luvi diye adlandırdıkları bir halkla 

tanıştı. Komşu bir ülke bu halkı adlandırdığında kelime “A-luvi” oluyordu. Sefa Taşkın Mysia ve Işık insanları adlı 

kitabında “M.Ö. den önce 2000 yıllarında Hititlerin bıraktığı yazılı ve resmi belgelerin bize tanıttığı Luviler adı 

verilen halkın, yalnız Anadolu’nun değil, insanlığın derin geçmişi ile ilgili önemli gizler taşıdığı günümüzde yeni yeni 

ayırt ediliyor” diyor. Yine Sefa Taşkın Afganistan’dan İspanya’ya Karadeniz’in kuzeyine kadar birçok yer, ırmak adının 

Luvice olduğunu söylüyor. Arkeolog Firuzan Kınal, Mersin, Hacılar, Alişar kazılarından yola çıkarak M.Ö. 6000 yıllarında 

ortaya çıkan bakır çağı kültürünü yaratanların Luviler olduğunu tespit ediyor. Bilge Umar kültür mirası en zengin halkın 

Luviler olduğunu söylüyor. Luviler Hint-Avrupa ailesinden bir dil konuşan en eski halktır diye de ekliyor. Albrect Götze 

Küçük Asya kitabında Luvilerin Anadolu kökenli bir ulus olduğunu, bunların Yunanistan’a ,Balkanlara Sicilya ve İtalya’ya 

yayıldığını söylüyor. Meyer Anadolu halkının (Luviler) Helenleşmeden önce var olduğunu söylüyor. H.Craig Melcherc sadece 

Luviler hakkında kitap yazmıştır. Birgit Brandeu, Hititler adlı kitabında Asyanın (Assuva) adının bile Luvice olduğunu , 

Alexandr-Paris gibi adların  Luvice olduğunu, kültürel buluşların Luviler sayesinde Yunan’a, Roma’ya sonunda da batı 

kültürüne ulaştığını yazmıştır. Görüldüğü üzere Luvi halkının kadim bir Anadolu halkı olduğu yönünde görüş birliği 

vardır. Günümüzde de süren kazıların ışığında ne yazık ki henüz M.Ö 6000 lere uzanan bulgulara rastlanmaktadır. Her ne 

kadar Göbeklitepe deki kazılar Anadolu’nun 11 bin yıllık tarihini günışığına çıkarmaya başlasa da henüz 

tamamlanmadığından net konuşamıyoruz. Ama inanıyorum ki orası da bize Luvi halkı hakkında bilgi verecektir. Sonuç olarak; 

Tüm arkeoloğların fikir birliği ettiği bir Luvi kültüründen söz edilmekte ise de bulgular bu gün için yetersizdir. Bu 

halkla ilgili bilgiler yada devlet ismi henüz telaffuz edilememiştir. Ama koskoca bir luvi gerçeği de gün gibi ortada 

durmaktadır. İşte onun için söz arkeolojisi önem kazanmaktadır.

Şu anda Anadolu halklarının ana tanrıça tapınmaları bu bölgenin dini olarak gösterilmektedir. Bu tapınmada bile gizemli 

ışık inancını görebilmekteyiz. Binlerce yıl boyunca hemen hemen tüm devletleri etkileyen coğrafi bölgelere, şehirlere 

isim veren bu halk ile ilgili neredeyse tüm yazılı belge ve tarihi eserlerin yok edilmesi ilginçtir. Şimdi olduğu gibi 

ulaşılabilen tarihin sayfalarında da Luvi halkına derin bir tahammülsüzlük gösterildiği açıktır. Büyük keramik çömleklere 

konularak gömülmüş, çömleklerin hepsinin yönünün de doğuya baktığı mezarlıklar gibi nadir örnekler onlar hakkında 

ipuçlarına ulaşmamızı sağlıyor.

Luvi sözcüğü birçok dilde ışık ve ışık kaynağı sözcüklerinin kökünü oluşturur. Hititçede Lukka, Latincede Lux, 

İngilizcede Light, İtalyancada Lure, İspanyolcada Luz, Almancada licht gibi. Bu kelimenin anlamı ışık insanı demektir. Bu 

halk ise kendine MA halkı demektedir. Bu gün bile Erzincan ,Tunceli’de nerelisiniz diye yaşlılara sorduğunuzda 

Mameki’liyiz derler. Hangi dili konuşuyorsunuz derseniz, Zone Ma derler. Hangi millettensiniz diye sorsanız, millete Ma 

derler. Işıklar MA’nın oğullarıdır. Bu Ma yada Mu kelimesi özünde derin bir ezoterizm barındırır. Hem Sümerlerde, hem de 

batık kıta Mu ile ilgili konularda aynı kelime sık sık geçer. Ayrıca Amerika kıtası kadim halklarında da bu kelime ile 

sık sık karşılaşırız. Işık insanları  bir millet değildir, öyle bir inançtır ki her ırktan insan bu dine girebilir. Yeter 

ki gereğini yerine getirebilsin. Yunus Emre bu durumu “Gayrıdır her bir milletten şu bizim milletimiz-hiçbir dinde 


bulunmaz din-ü diyanetimiz” diyerek anlatır.

Bu konuyu yazdır