Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 767 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 767 Ziyaretçi
|
Son Aktiviteler |
Nereden Başlamalıyım?
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: desdinova
07-04-2025, Saat: 11:03
» Yorumlar: 0
» Okunma: 259
|
Ayahuasca çayi hakkinda b...
Forum: ŞAMANİZM
Son Yorum: Gümüşkurt
29-12-2024, Saat: 23:19
» Yorumlar: 0
» Okunma: 366
|
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 794
|
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 713
|
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,569
|
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,957
|
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 26,186
|
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,340
|
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,587
|
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,867
|
|
|
BURÇLARIN ENERJİ BÖLGELERİ |
Yazar: Archilles - 14-03-2017, Saat: 13:53 - Forum: Astroloji
- Yorum Yok
|
 |
Burcunuzun özelliklerinde saklı olan yaşam enerjinizi ve potansiyelinizi harekete geçirmeye hazırsanız, şimdiden bu yolculuğunuza başlayabilirsiniz. Hangi burçtaysanız burcunuzla ilgili bölgeleri tıklamanız yeterlidir...
Dünyanın her kıtasında, evrensel etkileri yansıtan yüksek enerji bölgeleri vardır. O bölgede yaşayan yerliler buraları varoluşun merkezi yada dünyanın kalbi olarak nitelendirirler. Bu bölgeler ezoterik yada dinsel kavramların dışında yer alırlar. Herhangi birisi bu bölgenin enerjilerinin kendi sağlığına olan pozitif etkilerini çok rahat gözlemleyebilir. Bu bölgelere yalnız yada arkadaşlarınız yada ailenizle gidebilirsiniz. Orada yeryüzünü dinlemeyi ve güvenmeyi yaşarsınız. Yaşamı ve yeryüzünü kutsamaya yönelik her hangi bir aktivite sizin için uygun olabilir. Çalılıklarda yürümek, piknik yapmak, yazmak, sessiz bir yerde yapılacak bir meditasyon, dua,dans, şarkı söylemek, arkadaşlarla yapılacak bir sohbet yada herhangi başka bir şey. Enerji yüklendiğinizi fark edeceksiniz. Aşağıda verilen bölgeler burçlarla simgelenen enerjileri taşıyan bölgelerdir. İçinde bulunduğunuz dönemin burcuna ait bölgeye yapacağınız bir yolculuk, yaşam yolunuzda daha kuvvetli adımlar atmanıza büyük katkı sağlayacaktır. İçsel yolculuklar kadar enerjilerin yoğun ve pozitif olduğu bu bölgelere yapılan dışsal yolculuklar da önemlidir ve enerjilerinizin dengelenmesine neden olur.

KOÇ : Bu ateş burcunu yansıtan en önemli bölge,Hawaii'de;Mauideki Haleakala Krateridir.İkinci olarak Midway Adası ve son olarak yine Hawaii'de Mauna Loa ve Mauna Kea volkanlarıdır.Yüksek idealler,istekler ve özgürlük duyumu için eşsiz bölgelerdir.
BOĞA : Kuzey Kaliforniya daki Shasta Dağı birinci çakrayı harekete geçiren etkiler barındırmaktadır.İkinci bölge güney batı Amerika’da,Arizona da kuzey Flagstaff Humphreys uçlarıdır.Üçüncü bölge ise,Strathcona Parktaki Vancouver adasıdır.
İKİZLER : Meksika’da bir eyalet olan Chiapas ta Palenque bölgesi. Dünyanın merkezi olarak bilinen bu yerin yakınlarında bir çok kutsal yer bulunmaktadır. Bunların başında Oaxaca yakınlarındaki El Tule gelmektedir. İkinci bölge, Kostarikanın Pasifik kıyılarındaki Corcovado parkı 'dır.Üçüncü yer ise Meksika'da Monterrey yakınlarında Horsetail şelalesidir.
YENGEÇ : Bolivya'daki Titicaca gölü ikinci çakrayı harekete geçiren bir bölge olarak ta bilinmektedir. İkinci olarak Peru’nun başkenti Limanın merkezinde yer alan Armas meydanıdır.Üçüncü olarak yine Peru’da Iquitos bölgesidir. Bu nokta Amazon nehrinin doğduğu noktadır.
ASLAN : Dördüncü çakraya isabet eden ilk bölge İngiltere de Glastonbury bölgesidir. Burası yeryüzünün kalbidir.Yakınındaki Shaftesbury merkezine kadar ulaşır. İkinci bölge, Berlin’in merkezindeki Brandenburg kapısıdır. Üçüncü bölge ise İspanyada Barselona yakınlarındaki Montserrat bölgesidir.
BAŞAK : Güney Afrika’da Cape Town da bulunan Table dağı ilk kutsal alandır. İkinci olarak Johannesburg (Güneş Şehri)yakınlarında The Pilansberg bölgesidir. Üçüncü olarak Lesotho ve Güney Afrika sınırında yer alan Mont-Aux-Sources bölgesidir.
TERAZİ : Beşinci çakraya isabet eden bölgelerin başında Mısır daki Büyük Piramit bölgesi gelmektedir. İkinci olarak Kudüs'ün doğusunda yer alan Zeytin Dağı gelir. Üçüncü olarak İran da Tebriz bölgesinde Süleyman’ın tahtı olarak bilinen bölgedir.
AKREP : İlk olarak Tibet'te bulunan Kailash Dağı yedinci çakraya isabet eden yerlerin başında gelmektedir. İkinci olarak Tacikistan da Pamir dağlarında yer alan Gormo zirvesidir. Üçüncü olarak Hindistan da Ganj nehrinin ağzında yer alan Kalküta'dır.
YAY : Bali genel bir saflaşma bölgesidir. İkinci olarak Borobudur Java da dır. Üçüncü olarak Kinabalu dağı gelmektedir.
OĞLAK : Avustralya kıtasının kırmızı toprakları olarak bilinen Uluru ve Katatjuta ilk kutsal bölgelerdir. Üçüncü çakrayı harekete geçiren etkileri vardır. İkinci olarak Kuzey Avustralya da Kakadu ulusal parkının içinde yer alan Nourlangie Kayasıdır. Üçüncü olarak Batı Avustralya'daki köpek balığı körfezi bölgesidir.
KOVA : Ölümsüzlük ve güzellik merkezi olarak bilinen Japonya'daki Fuji Dağı kutsal yerlerin başında gelmektedir. Kuzey ve Güney Kore sınırında yer alan Kangwa körfezi ikinci kutsal alandır. Üçüncü olarak ise Güney Japon adası Okinawa'da yer alan Naha bölgesidir.
BALIK : Yeni Zelanda da North Island bölgesindeki Rotopounamu gölüdür. New Caledonia daki Humbolt dağı ikinci kutsal bölgedir. Tasmania ve Antarktika arasında yer alan Macquarie adası ise üçüncü ve son bölgedir.
|
|
|
BURÇLAR VE BEDENİMİZ |
Yazar: Archilles - 14-03-2017, Saat: 13:46 - Forum: Astroloji
- Yorum Yok
|
 |
Astrolojide bedenin her bölgesi bir burcun yönetimi altındadır. Bu "Zodyak İnsanı" olarak tanımlanan bir varoluş sisteminin sembollerle ifadesidir. Burçlarla birlikte o burcun yöneticisi olan gezegen de vücudun belirli bölgeleri üzerinde etkilidir. Aşağıda her burcun ve yöneticisi gezegenin bedenimiz üzerinde etkili olduğu bölgeler verilmiştir.
KOÇ: Koç burcu temelde başı yönetir. Özellikle de üst beyin olarak adlandırılan bölgeyi etkiler. Koç etkisi en yoğun olarak sinir ağrısı olarak da bilinen baş ağrısı olarak algılanır. Geleneksel olarak Koç burcunun yöneticisi olan Mars'ın ise sol kulak, böbrekler, damarlar, genital bölgeler ve seks hormonları üzerinde etkisi vardır.
BOĞA: Beyincik yada alt beyin Boğa burcunun yönetimi altındadır. Ayrıca boyun, kulaklar, ağız, çenenin aşağısı ve gırtlak da Boğanın etki alanına girer. Boğaların aşırı yemekle ün salmaları ağız bölgelerindeki bu etkilenmedendir. Vücut sıvılarındaki kalsiyum seviyelerini kontrol eden paratiroid bezi Boğanın etki alanındadır.
İKİZLER: İkizler burcu Akciğerler ve ona ait nefes boruları, omuzlar, kollar, eller ve parmakları yönetir. İkizlerin yöneticisi olan Merkür ise, zihinsel aktiviteyle ilgilidir. Kadim astrologlar bu gezegeni dil, safra ve kaba etlerle ilişkilendirirlerken, modern astrologlar tüm sinir sistemi ile bağlantılı olduğunu öne sürerler.
YENGEÇ: Yengeç burcu göğüsler, mide ve tüm beslenme kanalları ile ilgilidir. Yengeç burcunun yöneticisi Ay ise mide, rahim ve tat duyumları üzerinde etkilidir. Aynı zamanda vücudun sol yarısını kontrol eder. Modern astrolojide tüm beslenme sistemi üzerindeki etkisinden söz edilir.
ASLAN: Aslan burcu kalp, omurga ve sırtla ilgilidir. Aslan burcunun yöneticisi Güneş ise beyin, kalp, adale ve tendonlarla, vücudun sağ yarısını kontrol eder. Modern astrolojide güneş, endokrin sistem; özellikle çocuklukta önem taşıyan timus bezi ve vücudun bağışıklık sistemi ile doğrudan ilgilidir.
BAŞAK: Başak burcu bağırsaklar, solar plexus ve sinir sistemiyle ilgilidir. Başak burcunun yöneticisi Merkür'ün etkili olduğu bölgeler ise İkizler burcu başlığında gösterilmiştir.
TERAZİ: Böbrekler genel olarak Terazi burcu tarafından yönetilir. Tüm bel ve bel altı bölgeler de bu burcun etki alanındadır. İdrarla ilgili problemler de bu burçla ilişkilendirilir. Terazi burcunun yöneticisi Venüs hem Terazi hemde Boğa burcunun kontrol alanlarında etkilidir.
AKREP: Akrep burcu seksüel organları yönetir. Burçlar kuşağının en yüksek cinsel aktiviteyle ilişkilendirilen burcudur. Mesane, prostat ve kalın barsağın makada birleştiği kısım (Rectum) bu burcun etki alanındadır. Bu burcun yöneticisi Mars Koç başlığında gösterilmiştir. Pluto'da Mars'la aynı bölgeler üzerinde etkilidir.
YAY: Yay burcu kalça, uyluklarla kan damarlarını yönetir. Yay burcunun yöneticisi Jüpiter ise Karaciğer, atar damarlar ve meni ile ilgilidir. Ayrıca vücudun gelişmesini, hormon üretimlerinin düzenlenmesini sağlayan temel bezleri yönetir.
OĞLAK: Oğlak burcu dizleri, kemikleri ve dişleri yönetir. Bu burcun yöneticisi Satürn; dalak, mesane, lenf ve kemikler üzerinde etkilidir. Ayrıca uylukları, kemik dokularını, cinsel ve kas gücünü sağlayan bezlerin düzenlenmesini etkiler.
KOVA: Kova burcu dolaşım sistemi üzerinde etkilidir. Kadim astrolojideki yönetici gezegeni Satürn'ün etkisi Oğlak burcu başlığında gösterilmiştir. Modern astrolojideki yöneticisi Uranüs ise eterik bedendeki Üçüncü göz ile ilişkilendirilmiştir.
BALIK: Balık burcu ayakları yönetir. (Aynı zamanda tüm tıbbi uygulamaları yönettiği de söylenir.) Geleneksel yöneticisi Jüpiter'in etkileri Yay başlığında gösterilmiştir. Modern astrolojideki yöneticisi Neptün ise hislerle ilgili organların gönderdiklerinin beyinde karşılığını bulduğu thalamus'u etkiler.
Kaynak:Astroset
|
|
|
KRİSTAL TERAPİ |
Yazar: Archilles - 14-03-2017, Saat: 12:51 - Forum: MEDİTASYON
- Yorum Yok
|
 |
Kristal Terapi
Alternatif tedavi yöntemlerine duyulan ilgi, her geçen gün artıyor. Dünyanın 4 bir yanında milyonlarca kişi şifa bulmak için doğadan bir umut ışığı bekliyor. Bunlardan biri de değerli taşlarla yapılan tedavi'dir. Birçok eski kültürde kristaller ve değerli taşların güçleriyle ilgili bilgilere rastlayabiliriz. İnsanlık tarihi kadar eski olan bu tedavi metodu bugün yeniden gün ışığına çıkarılmış ve çağdaş bir tarzda insanlığın hizmetine sunulmuştur.
Değerli taşların oluşumu
Tüm değerli taşların kökeni, yeryüzü çekirdeğinin sürekli hareket halindeki ve daima dış yüzeye ulaşmaya çalışan erimiş magmasına dayanır. Bu kızgın kütlenin sadece küçük bir kısmı volkanik faaliyet ve lav akışı meydana getirir ve magma, çoğunlukla gezegenin alt tabakasındaki yeraltı çatlaklarına akar. Bu erimiş kaya ve mineraller kütlesine, kaynayan sular, buhar ve gazlar da eşlik eder. Bunlar soğurken bu yarıklarda biriken birçok mineralle birleşerek, kristalleri ve değerli taşları meydana getirirler. Oluşum ve gelişimlerini milyonlarca yılda tamamlayan bu değerli taşlar, sürekli olarak içlerine, güçlü elektromanyetik enerji de depolarlar. İşte insanları şifalandıran şey, taşların içindeki mineral yapılarıyla birleşmiş olan bu elektromanyetik güçtür.
Kuvars Kristalleri
Taşlarla terapide kuvars kristallerinin yeri çok büyüktür. Birçok kişi, tüm kaya kristallerinin aynı kuvars türü olmaları nedeniyle, büyüklükleri, renkleri ya da biçimleri ne olursa olsun, hemen hemen aynı tarzda iş göreceklerini varsayar. Bu varsayım yanlıştır. Oysa her bir kristal ayrı kimliğe ve niteliğe sahiptir ve bireysel olarak iş görür. Her bir kristalin kendine ait bir notası ya da sesi vardır. Herhangi bir kişi kristal seçerken, bu işitilmez nota aracılığıyla belirli bir kristale doğru çekilir.
Kristaller, erkek ve dişi olarak ikiye ayrılır. En dikkati çeken kristal pozitif ya da erkek olanıdır. Çünkü bunların görünüşleri çok berraktır ve yoğun enerji yayarlar. Bu da onları, doğal şifa alanında etkili kılar.
Erkek kuvars kristal, berrak oluşu nedeniyle, zihinsel karışıklık ve karamsarlık yaşayan kişiler üstünde, olumlu bir etki yapar. Ayrıca insan üstünde uyarıcı, eyleme geçirici bir etki de yapar. Onun için bu tür pozitif ya da erkek kristaller, dürtü ya da eylemin gerekli olduğu, özellikle fiziksel yorgunluğun ve zihinsel karışıklığın sorun olduğu durumlarda yararlıdır.
Dişi kuvars kristal ise, donuk (saydam olmayan) bir yapıya sahiptir. Güzel bir görünüme sahip olmamasına rağmen benzersiz özelliklere sahiptir. Herhangi bir kişi, aşırı zihinsel, duygusal ya da fiziksel faaliyetin sonucu migren gibi aşırı bir baş ağrısı çekiyorsa, bir dişi negatif kristal, böyle bir gerilimi azaltmaya yardımcı olur.
Bir de salkım şeklinde kaya kuvars kristalleri vardır. Bunların çoğu, erkek ve dişi kristallerin bir karışımıdır. Tamamen erkek enerjisine sahip salkımlarsa çok etkili güç alanlarına sahiptirler. Şifacılar için güçlü destekleyici enerji yayarlar. Öte yandan, tamamen dişi enerjiye sahip salkımlar ise, vizyon görme ve sezgi yeteneklerini geliştirmek için kullanılabilir. Bu tür salkım oluşumlar çok güçlü elektromanyetik enerji üreteçleridir. Çevrelerinde bulunan herhangi bir kişinin enerji alanını güçlendirirler.
Ametist (mor renkli) kuvars kristalleriyse, son derece güzel ve güçlü enerji yayan kristallerdir. Bu tür salkımlar tedavi odasına yerleştirildiklerinde, güçlü, arındırıcı bir enerji yayarak, hem şifacıyı hem de hastayı uyarırlar. Eğer tahriş edici bir cilt hastalığından rahatsızlık duyuyorsanız, hasta bölgenin üzerine, sivri ucu aşağı gelecek şekilde bir ametist salkımı yerleştirin. Çok geçmeden büyük bir rahatlama duyacaksınız.
Bir Kristali Arındırma
Gereksiniminize uygun bir kaya kristalini seçtikten sonra, onu herhangi bir amaçla kullanmadan önce, belirli hazırlık aşamalarından geçirmeniz gerekir. İlk olarak kristalin fiziksel olarak temizlenip arındırılmasıdır. Kristaller ilk kazılıp çıkarıldıklarında üzerlerinde çeşitli mineral madde şekillerinden oluşan bir kabuk bulunur. Bu kabuğun giderilmesi için kristal, oksalik asit banyosuna yatırılır. Bu işlemden sonra kristallere birçok kişi tarafından dokunulur ve her bir kişi de bu kristal üstünde kendi zihinsel ya da duygusal etkisini bırakır. 2. olarak oksalit asit artıklarıyla birlikte, istenmeyen titreşimleri yok etmek için, kristal birkaç gün boyunca doğal deniz tuzunun içinde tutulur. Kristal, deniz tuzu yatağından parlak ve temiz bir biçimde çıkar. 3. işlem ise, kristalin soğuk ve temiz bir suda durulanmasıdır. Artık bu andan itibaren diğer insanların kristalinizi ellemelerine izin vermeyin.
Kristali Faaliyete Geçirme
Eğer kristalinizden, bu güç kaynağından yararlanmak istiyorsanız sonra onu düşüncelerinizle, duygularınızla yüklemelisiniz (şarj etmelisiniz) 5 dakika boyunca ona sevgi düşüncesi projekte edin. Ayrıca kristalinizi evrensel amaca adayın. Bunun için şöyle diyebilirsiniz. "Bu kristali evrensel amaca adıyorum. Bu andan itibaren, onun enerjilerini tüm canlılara yararlı olabilmek için kullanmaya söz veriyorum. Çünkü ben Yaratıcı Kaynakla Bir'im; bundan dolayı tüm yaşam formlarıyla da Bir'im. Şimdi bu kristalin içindeki yaşam enerjisini, evrensel amaca hizmette kullanılabilmesi için faaliyete geçiriyorum." Temizlenmiş ve şarj edilmiş olan kristalinizi, çeşitli ruhsal nedenlerden dolayı dengesiz çalışan ya da tıkalı olan şakraları açmak için kullanabilirsiniz.
Değerli Taşlar ve Terapik Etkileri
Kuvarsların yanında tüm değerli taşların da şifa gücü vardır. Takı olarak kullanıldıkları zaman, bunların elektromanyetik güçleri, eterik beden denen, dış enerji alanını güçlendirir.
Agat: Vücutta tansiyon dengeleyicidir. Üriner sistemin sağlıklı kalmasına yardımcı olur. Aklı ve vücudu güçlendirir. Kişiyi cesaretlendirir. Lenflerin sirkülasyonunu rahatlatır. Güçlü bir terapik özelliğe sahiptir.
Akuamarin: Güven, denge ve ahenk sembolüdür. Solunum problemleriyle savaşır. Hafızayı güçlendirir. Sinirleri yatıştırır. Neşe, huzur ve aşk taşıyıcıdır. Özellikle meditasyona uygundur.
Ametist: Pozitif enerji yüklü bir kristaldir. Taşıyan kişiye de bu yükü aktarır. Beyin gücünü yükseltir. Kan temizleyicidir. Negatif enerjilerimizi dışarı boşaltarak huzurlu ve zinde olmamızı sağlar. Pembe kuvars ile birlikte kullanıldığında aklı güçlendirir ve kalbi korur.
Aventurin: Korkuları yenmede ve yaşlılıkla mücadelede etkilidir. Zihinsel karmaşayı ve stresi azaltır. Neşe taşı da denir. Sakinlik ve yaşama sevinci sunar.
Aytaşı: Duru görü ve sezgi hassalarını geliştirmek için kullanılır.
Hematit: Kan dolaşımı düzeninin sağlıklı olmasına yardımcıdır. Enerji kaynağıdır. Solunum yolları üstünde olumlu etkileri vardır.
Jasper: Sindirim sistemine iyi gelir. Endokrin sistemine denge getirir. Karaciğer ve safrakesesini güçlendirir. Sağlıklı ve güçlü olmamızı sağlar. Fiziksel direncimizi arttırır.
Kaplan Gözü: Sinirsel spazmları ve baş ağrılarını hafifletir. Sindirim üzerine mükemmel etkilidir. Negatif enerjiden korur.
Kuvars Kristali: Vücudumuzdaki zihinsel, bedensel ve ruhsal düzeyimizi arttırıcı enerji üretir. Ortamdaki tüm negatiflikleri geri iter. Meditasyon için çok uygundur.
Krizopras: Sinirsel gerilimleri yok eder. Fiziksel, zihinsel heyecan durumlarında sakinlik verir. Neşe ve huzur sağlar.
Malahit: Korku ve şüpheleri yok eder. Karaciğer ve dalağın işlevlerine yardımcıdır. Fiziksel ağrıları azaltıcı ve radyasyondan koruyucudur. Uyumayı kolaylaştırır. Zihni ve vücudu canlandırır. Dengeleyicidir.
Mavi Kuvars: Tiroit ve metabolizma dengeleri üstünde güçlendiricidir. Öksürük azaltıcı ve ateş düşürücüdür. Zihin açıklığı ve güven duygusu sunar. Cinsel problemlere iyi gelir.
Obsidyen: Özellikle çok hassas kişilere karşı koruyucu özelliği vardır. Zihinde oluşan heyecan duygularını engeller. Fiziksel zeminde espri gücünü arttırır. Negatif durumları yok edicidir. Stresi azaltır. Terapi yönü çoktur.
Pembe Kuvars: Stres giderici olup, hata duygularını, korkuyu ve öfkeyi azaltır. Negatif enerjiden koruyucudur. Ruhun inceliğinin sembolüdür. Huzur ve duygu yüklüdür. Sevgi taşıdır.
Rodonit: Vücudun sağlıklı gelişmesine yardımcı olur. Kan dolaşımını dengeler. Psikolojik olumsuzluklardan kurtarıcı ve cesaret arttırıcıdır.
Rutilat Kuvarsı: Depresyonu azaltır. Enerji kaynağıdır. Özellikle meditasyona uygundur. Negatif enerjiden korur.
Sitrin Kuvarsı: Vücudumuzun tüm dokularıyla etkileşerek güçlendirir. Karaciğer ve safrakesesi işlevlerine yardımcıdır. Toksinlerin atılmasını kolaylaştırır. Cilde serinlik ve sadelik sunar. Cilt hastalıklarına karşı koruyucudur. Görme bozukluklarına iyi gelir. İçimizdeki gücün sembolüdür.
Sodalit: Troid metabolizmasının dengesini sağlar. Güven sağlayarak hata riskini azaltır. Zihin açıklığı ve sakinlik verir.
Topaz (Sitrin): Telepati yeteneğini arttırır. Neşe ve hoşnutluğu uyaran bir taştır.
Tormalin: Vücudu ve zihni güçlendirir. Negatif şartları ve korkuyu uzaklaştırır. Çok güçlü bir koruyucu özelliği vardır. İlham verici ve konsantrasyon sağlayıcıdır.
|
|
|
YALAN SÖYLEYENLERİ ELE VEREN TÜYOLAR |
Yazar: Archilles - 14-03-2017, Saat: 10:04 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Klinik psikoloji alanında dünyaca tanınan ve kısa süreli terapide ihtilal niteliği taşıyan "Nöro Dinamik Analiz"in yaratıcısı David J. Lieberman'ın ilginç bilgiler içeren kitabı, Kuraldışı Yayıncılık'tan piyasaya çıktı. "Size Kimse Yalan Söyleyemez" adlı eserinde insanoğlunun günümüzde kandırmaca dolu bir dünyada yaşadığına dikkati çeken Lieberman, "Birilerinin bize yalan söylemesine engel olamayız fakat bizi inandırmalarına engel olabiliriz" görüşüne yer veriyor.
Kitabın her bölümünde yalanın farklı bir yüzünün ortaya konulduğunu belirten Lieberman, kitaptaki yeni teknikler sayesinde herkesin kendilerine yalan söylenip söylenmediğini anlayabileceğini kaydediyor.
YALAN SÖYLÜYORSA...
Lieberman'ın araştırmalarına göre, birinin yalan söyleyip söylemediğini aşağıdaki ipuçlarıyla anlayabilirsiniz:
Yalan söyleyen kişi göz temasından kaçınır, göz göze gelmemek için elinden geleni yapar.
Yalan söyleyen ya da bir gerçeği saklayan kişi, ellerini ve kollarını daha az kullanır.
Kendisine soru sorulduğunda elleri sımsıkı kapanıyorsa ya da avuçları aşağı dönükse bu yalanın ya da kandırmanın sinyalidir.
Ellerini yüzüne ya da boynuna doğru götürüyor olabilir fakat bedeniyle teması sadece bu kısımlarla sınırlı kalır.
Verdiği cevap nedeniyle içinin rahat olduğunu göstermeye çalışan kişi belli belirsiz kaçamak bir şekilde omzunu silker.
Kişinin el kol hareketleriyle söylediği sözler arasında zamanlama hatası vardır. Baş hareketleri mekaniktir.
Şaşırmış, korkmuş ya da mutluymuş rolü yapıyorsa, yüzünde beliren ifade, ağız bölgesiyle sınırlı kalacaktır.
"KAMBUR DURUR, KAPIYA BAKAR"
Yalan söyleyen kişi ayakta dururken ya da otururken konuşma sırasında sırtını dik tutmaz.
Kendisini itham eden insandan uzaklaşmak isteğiyle büyük olasılıkla bakışlarını kapıya doğru çevirir.
Konuştuğu insanla ya çok az fiziksel ilişki kurar ya da hiç kurmaz.
İşaret parmağını ikna etmek istediği kişiye yöneltmez.
Kendisini itham eden kişiyle arasına birtakım nesneler koyar.
Bilinçaltından sızan gerçek duygular, düşünceler ve niyetler dil sürçmesi şeklinde ortaya çıkar.
Karşısındaki kişi anlattığı hikayeye inanana kadar fazladan bilgi vermeye devam eder. -Sorulara asla doğrudan cevap vermez, dolaylı olarak ima eder.
Yalan söyleyen kişi, 'ben, biz ve bizim' gibi zamirleri ya çok az kullanır ya da hiç kullanmaz.
Kullandığı kelimeler açık ve net olmayabilir.
Sorulan soruya oranla aşırı bir tepki gösterir.
Yalan söyleyen kişi, bütün sorularınıza cevap verebilir fakat kendisi size soru sormaz
"HAKSIZ YERE SUÇLANDIĞINA SİNİRLENMEZ"
David J. Liberman'ın araştırmasına göre, yalan söyleyen kişi, konu değiştirildiğinde rahatlar ve gerginliği azalır. Yalancıları tanımanın diğer yolları da şöyle:
Haksız yere suçlandığına sinirlenmez.
'Gerçeği söylemek gerekirse', 'Dürüst olmak gerekirse' ve 'Neden yalan söyleyeyim ki' gibi cümleler kullanır.
Soruyu önceden düşünmüş ve cevabı hazırlamıştır.
Sorunuzu tekrar etmenizi ister ya da soruya soruyla karşılık verir.
Konuşmasına, 'Yanlış anlamanı istemem ama' gibi bir cümleyle başlar.
İlginizi dağıtmak için şaka yapar ya da dalga geçer.
Daha ayrıntılı açıklama gerektiren konuları sıradan bir şeymiş gibi aktarır.
Hikayesi o kadar inanılmazdır ki, sırf bu yüzden inanırsınız.
Kaynak: Akhepedia.com
|
|
|
TELEPATİK SEVGİ TARİFİ |
Yazar: Spiritüeller - 14-03-2017, Saat: 07:56 - Forum: TELEPATİ
- Yorum Yok
|
 |
Telapatik sevgi tarifi
Telepatiyle yapılabilen şeylerin arasında kişilerin kişilere ilgi duymasını sağlamak da vardır ve bu çok zor bir iş değildir,biraz sabır,biraz özveri ve zihin gücünün bir araya gelmesi yeter.
Telapatik aşk tarifi
Telapatik aşka başlarken önce şöyle bir çalışma metodu düzenlenir.
a-istediğin kişi çalışma esnasında size uzak mesafedemi yoksa yakınınızda veya yüz yüze olabilecek kadar yakın mı.
Telapatik aşkda mesafeler çok önemli olmasa da yakın mesafe etkiyi daha da arttırıp aşkın gerçekleşme zamanını kısaltır.Aşk çalışması yapacağınız kişiyle yüz yüze görüşebiliyorsanız onunla iki kaşının ortasının bir cm kadar yukarısına bakarak konuşun veya içinizden ona olan duygularınızı ve onunda sizi sevmesi gerektiği mesajını telapatik olarak iletin.
b-Aşk çalışması yapılacak kişinin elinizde bir fotoğrafı varmı? yapılacak kişinin fotoğrafı elinizde olursa gerçekleşme sürati ve etkisi yüzde elli oranında artar.
Önce sakin,sessiz,rahatsız edilmeyeceğiniz bir ortam ve rahat edebileceğiniz bir koltuk gerekir.yapacağınız kişinin fotoğrafını göz hizanıza getirin 30 cm. kadar mesafeden fotoğraftaki kişinin iki kaşının az yukarısına doğru bakışlarınızı sabitleyerek o kişiye sizi sevmesi gerektiğini yalnızca sizinle mutlu olabileceğini düşüncenizi kullanarak söyleyin.Ona telapatik olarak hakkınızda olumlu mesajlar yollayın.
c-kişi hakkında detaylı bilgiye sahipmisiniz,onu yakından tanıyor,sempati duyduğu şeyleri biliyormusunuz.
d-c şıkkına evet yanıtı verebiliyorsanız işiniz daha da kolaylaştı demektir.Şimdi yapmanız gereken zihin gücünüzle kendinize bir göz bağcı oluşturmak,bu göz bağcı yapmak istediğiniz kişiye gidecek ve onu sizi sevmeye ikna edecek.
Göz bağcı nasıl oluşturulur.
Göz bağcı zihin gücünüzü kullanarak oluşturduğunuz size hizmet edecek olan bir görevlidir.Göz bağcı adı gibi göz bağlar sizin istediğiniz kişinin gözü sizden başkasını görmez olur, anlayacağınız size karşı bir alakası olmayan istediğiniz bir kişinin gözlerinin sadece sizi görmesini fakat sizden başkalarını da görmemesini sağlar.Gözüm senden başkasını görmüyor ,aşk gözünü kör etmiş sözleri hep bu göz bağcının yaptıklarının halk dilindeki söylemidir.
Göz bağcısının neye benzeyeceğini siz seçersiniz ister bir spor araba hayal edin ister bir insan ister bir hayvan,tercih size kalmış.Burada c şıkkının önemi ortaya çıkıyor.bu çalışmayı yapmak istediğiniz kişi örneğin kedi yavrularından çok hoşlanıyor.Öyleyse oluşturacağınız göz bağcı şirin bir kedi yavrusudur.Sessiz, sakin bir ortam seçin herhalde en uygun ortam yatak odanızdır.Yatağınıza uzanın gözlerinizi kapatıp şirin bir kedi yavrusu hayal edin ona bir isim takın ve onunla konuşmaya başlayın.Senin görevin (çalışma yapılacak kişinin ismi X diyelim) X'e beni sevdirmek.
Onun yanına git ve beni sevmesi için güzel şeyler söyle,git onu gör ve tekrar yanıma gel deyin.Gönderdiğiniz kediyi X'in beyni görecek ve o görüntü ve hisleri şuur altına yerleştirecek X'in bunlardan hiç haberi olmasa da her gün kediniz aracılığıyla gönderdiğiniz telepatik mesajlar X'in şuur altında depolanmaya devam edecek. Kedinizin vazifesini tamamlayp size geri geldiğini düşündüğünüzde hep omuzuma çık ,orada otur orada uyu deyin.Yolda yürürken omuzunuzda kedinizin oturduğunu,nereye giderseniz gidin o kedinin hep orada olacağını düşleyin.bu çalışma yapmak istediğiniz kişiyle karşılaştığınızda X'in beyni omuzunuzda oturan kediyi algılayacak ve X size sempati duymaya başlayacak.Belki ilk anda size saçma gibi gelsede etkilerini gördükçe sizde hayretler içinde kalacaksınız,hiç üşenmeyin olumlu etkisini görecek ve çok şaşıracaksınız.
Tabii burada ÇALIŞMA yapılacak kişiyi yakından tanımanızın önemi ortaya çıkıyor.Herhalde kedi yavrusunu sever,şirin bir kedi yavrusunu kim sevmez ki diyerek aşk büyüsü yapacağınız kişiye yavru kediyi gönderip ters etkide alabilirsiniz çünki tahmin değil elinizde kesin bilgi olmalıdır.Bakarsınız yapacağınız kişi kedilere karşı fobisi olan biridir.Böyle bir durumda kendi elinizle her şeyi bozmuş olursunuz.
|
|
|
KENDİ AURANIZI GÖRMEK İÇİN TEKNİKLER |
Yazar: Spiritüeller - 14-03-2017, Saat: 07:34 - Forum: Aura
- Yorum Yok
|
 |
KENDİ AURANIZI GÖRMEK İÇİN TEKNİKLER
1. Bir aynanın önünde, aynadan en aşağı 45 santimetre uzakta durun. Mümkünse daha da uzakta durun.
2. Kendinizi, aynada görülebilen, beyaz veya nötr renkli bir yüzeyin önüne yerleştirin.
3. Gevşeyin; derin derin nefes alıp verin ve sağa sola hafif hafif sallanın.
4. Arkanızdaki duvarın yüzeyinin dokusu üzerine odaklanın.
5. Baş ve omuzlarınızın dış çizgilerinin ötesine bakarken, bedeninizin çevresindeki ışık enerji alanının, siz hafifçe sallanırken, onun da sizinle beraber hareket ettiğini göreceksiniz.
6. Bunu yaparken nefes almayı unutmayın. Çünkü şimdi hem izleyici hem de süje sizsiniz.
7. Işıklandırma, yumuşatılmış ne çok parlak ne çok karanlık olmalı. Çeşitli deneyler yapın. Tam karanlıkta auralar görülemez ve parlak ışık da, en canlı auralar hariç, hepsini yok edecektir.
8. Giysinin rengi önemli değildir. Görmeye alıştığınızda, aura renginizin, gardrobunuzdaki bazı giysilerle uyuşmadığını keşfedebilirsiniz. Ama yine de ne giyerseniz giyin, gerçek renklerinizi göreceksiniz.
9. Bir renk yansıtarak deney yapın. Bir renk düşünün ve onu gözünüzün önünde canlandırmaya çalışın. Böyle bir egzersiz yaparak, temel renginizi geçici olarak değiştirebilirsiniz. Ve de değişim de gözle görülebilir.
10. Nefesinizi dışarı verirken, auranın büyümesi gerekir. Normal bir konuşma sesiyle, birden otuza kadar sayı saymak, enerjinizi özgür bırakmanıza yardımcı olacaktır. Her iki sayıdan sonra bir nefes alın. Yirmiden sonra olan sayıları sayarken, hiç nefes almadan hızlanın ve auranızın boyut ve ışıltı açısından değişini izleyin. Tekrar normal sessiz nefes almaya başladığınızda, auranız eski boyutuna dönecek ama biraz daha parlak görünebilecektir.
|
|
|
SARKAÇ (PANDÜL) NASIL KULLANILIR ? |
Yazar: Spiritüeller - 13-03-2017, Saat: 19:33 - Forum: MEDİTASYON
- Yorum Yok
|
 |
Sarkaç(Pandül)
Sarkacın ucu; kristal, yarı değerli taş veya metal olur. Ahşap olanları da vardır. Sarkacın kullanılmadan önce mutlaka arındırılması ve programlanması gerekir.
Arındırma işlemi
Sarkacın bizim ile uyumlu programlama yapabilmesi için dünya üzerinde var olduğu andan elimize gelene dek geçirdiği evrede toplamış olduğu negatif bilgilerden arındırılması için bu işlem mutlaka yapılmalıdır.
Bulunabildiğince saf alkol alınır. Sarkaç zinciri ile birlikte, tümü alkolün içinde olmak üzere alkole batırılır. Saf alkolde bir saat beklemesi yeterlidir. Mümkün ise deniz tuzu, yok ise normal tuz kullanılır. Alkolden alınan sarkaç tuza koyulur, ve sarkacın her yanı tuz ile ovulur.
Bir mücevher kutusu veya güzel bir torbanın içi ada çayı tütsüsüne tutulur. Sarkaç tuzdan alınıp, soğuk suyun altında iyice yıkandıktan sonra kurulanıp bu kutunun veya torbanın içine konulur.
Sarkacın programlanması
Sarkaç alınıp sakin bir yere çekilinir. Reiki kanalı açılır. Torbadaki taş elimizde veya önümüzdedir. Reiki elimizden akmaya başladıktan sonra, elimize sırası ile 3 ‘ 2 ‘ 1 sembolleri çizilir. Sarkaç avucumuz ile iyice kapatılır. Konsantre bir biçimde sarkaç ile muhabbet etmeye başlanır. Sarkaca bize göre neyin evet, neyin hayır olduğu iyice anlatılmalıdır. Örneğin: Dikey salınım evet; yatay salınım hayır veya soldan sağa daire şeklinde dönüş evet, sağdan sola daire şeklinde dönüş hayır gibi.
Sarkaç bu şekilde programlandıktan sonra bizim enerji alanımızla tam uyum sağlayabilmesi için yedi gün - yedi gece, gün içerisinde üzerimizde, gece yastığımızın altında olmak üzere bizimle olmalıdır.
Nerede kullanılır
* Çakra kontrolunda: Herhangi bir çakrada tıkanıklık olup olmadığını anlamak üzere çakranın üzerinde tutularak bakılır. Evet programımıza uygun salınımda çakra açıktır, tersi durumunda kapalıdır.
* Kaybolan bir eşyanın bulunması için kullanılabilir Evin içinde mi kayboldu diye sorulabilir. Evet diyor ise elimizde sarkaçla odaları dolaşabilir, dolaplara tutabilir, burada mı diye sorabiliriz.
* İnsan anatomisi gösteren bir resim alınarak o resmin üzerinde sarkaç çeşitli yerlere tutulmak suretiyle herhangi bir kişinin sağlık sorunu hakkında bilgiler almak üzere sorular sorulabilir.
* Herhangi bir gıda maddesinin veya herhangi bir rengin üzerine tutularak, bunun bizim için yararlı olup olmadığı sorulabilir.
* Bir insanın bizimle ilgili düşüncelerinin pozitif veya negatif mi olduğu yolunda sorular sorulabilir.
* Bir mülk alırken veya kiralarken onun olumlu veya olumsuz mu olduğu, orada huzur bulup bulamıyacağımız, oranın negatif ya da pozitif bir ortam mı olduğunu anlamak üzere sorular sorulabilir.
Dikkat edilmesi gereken hususlar
* Sarkacımızı birinin kullandığı yolunda kuşkuya kapılır isek; sarkacı yeniden arıtmamız ve programlamamız gerekir.
* Sarkaca abuk subuk sorular sorarak kötü ve anlamsız konularla uğraşmamız doğru değildir.
* Aynı soruyu defalarca, değişik cümlelerle sormayıp, sarkaç gerekli ve anlamlı yerlerde kullanılmalıdır.
|
|
|
KRİSTAL KÜRE VEYA KUM DİSKİYLE VİZYON GÖRMEK |
Yazar: Spiritüeller - 13-03-2017, Saat: 19:19 - Forum: DURUGÖRÜ
- Yorum Yok
|
 |
Durugörü çalışmalarının vazgeçilmez unsurlarından biri hiç şüphesiz ki kristal kürelerdir... Çok eski çağlardan günümüz parapisikoloji laboratuvarlarına kadar durugörü çalışmalarında hep kristal küreler birinci sırayı almışlardır.
Kristal bir küreye sahipseniz, onu kullanmadığınız zamanlar siyah bir kadifeye sararak kapalı bir kutu içinde ve karanlık bir yerde saklamanızı öneririz. Sizden başka hiç kimsenin onunla çalışma yapmasına izin vermeyin. Ve hiç kimseyi ona dokundurtmayın. Bütün bu önlemler, sadece sizin tesirlerinizin onun üstüne sinmesini sağlamak içindir... Kristal kürenin bu denli tercih edilmesinin nedeni, durugörü çalışmalarında çok güzel sonuç vermesinden dolayıdır.
Ancak gerçek bir kristal kürenin maliyeti yüksek olduğu için onun yerine; kum diski, siyah ayna, içi su veya siyah mürekkep dolu bir kase, ortasında mat siyah boyayla boyanmış bir daire bulunan bir tabaka beyaz karton, camdan ya da plastikten yapılmış küreler, ve benzeri başka objeler de kullanılmaktadır.
Hatta ellerinin baş parmağının tırnağını kullanan durugörü medyumları da vardır... Kristal küreden sonra durugörü çalışmalarında kullanabileceğiniz en iyi objelerden biri kum diskidir. Siz de kendi kum diskinizi evinizde kendiniz yapabilirsiniz. Kum diski yapmak için 17x17 cm kare ebadında, sağlam beyaz bir karton alın ve merkezinden 12cm çapında bir daire çizin. Dairenin içine bir tabaka yapıştırıcı sürün ve yapıştırıcı kurumadan üzerine ince deniz kumu serpin.
Kuruduktan sonra kum diskiniz hazır demektir. Bazı araştırmacı ve deneyciler, kum diskinin hiç yansıma yapmamasından dolayı kristal küreden bile daha fazla tercih etmektedirler. Durugörü deneylerinizde hangi objeyi kullanırsanız kullanın, mutlaka hepsini siyah bir kadifenin üzerine koyarak çalışmalara başlayınız... Çalışma Öncesi Hazırlık İlk egzersizlerinize kum diskiyle başlayabilirsiniz. Bunun için önce kendinize bir kum diski yapın. Ve onu kimsenin ulaşamayacağı bir yerde saklayın... Durugörü çalışmalarında arzu edilen başarıya ulaşmak için, uzun ve düzenli çalışmalar yapılması gerekir. Bu sabrı gösteremeyecekseniz hiç başlamayın...
Unutmayın ki, kristal kürenizin ya da kum diskinizin başına oturur oturmaz geçmiş ya da gelecekten imajlar görmeye başlayamayacaksınız. Ve yine unutmamalısınız ki, bu adım adım ilerleyebileceğiniz hayli uzun bir süreçtir. Önce basit ve ne anlama geldiği belli olmayan bazı imajlar göreceksiniz... Basit durugörü, mekan içinde durugörü ve zaman içinde durugörü adım adım ilerlenecek bir süreçtir. Bu sürecin hangi aşamasına kadar ilerleyebileceğinizi önceden belirleyebilmek mümkün değildir. Bu uzun sürece kendinizi hazırlayın... Durugörü çalışmalarına başlamadan önce gevşeme çalışmalarını çok iyi yapabiliyor olmanız şarttır.
Çalışmaya konsantrasyonunuzu arttırıcı yardımcı fonksiyonlardan da yararlanabilirsiniz. Örneğin sadece çalışmalarınız sırasında kullanacağınız özel kokulu bir tütsü konsantrasyonunuzu ve çalışmanızla ilgili zihinsel çağrışımları belli bir noktada tutubilmenize yardımcı bir etken olarak size olumlu katkılarda bulunabilir. Çalışmalarınızdan önce ılık bir duş alın. Çalışmalarınız sırasında mutlaka yeni yıkanmış temiz elbiseler giyin. Eğer mümkünse sadece bu çalışmanız sırasında giydiğiniz özel bir kıyafet de seçebilirsiniz. Çalışmanızı eğer şartlarınız müsaitse hep aynı odada ve mutlaka yalnızken gerçekleştirin.

Çalışmalarınızı gün ışığının direk girdiği bir odada yapmayınız. Geceleri çalışmanız daha iyidir. Odanızın ışığını kapatın ve sadece mavi bir ışık, arkanızda olmak kaydıyla yanık tutulmalıdır. Çalışmalardaki başarınız arttıkça ışığı artırabilirsiniz. Çalışma öncesi aşarı yemekten kaçının. İç sükunetinizi mutlaka sağlayın. Heyecanlanmadan, kendinizi hiç bir şekilde zorlamadan, kayıtsızca çalışmaya başlamak için kendinizi zihnen hazırlayın. Evet... Artık hazırsınız... Pratik Uygulamalara Giriş Objenizi, altında siyah bir kadife olmak kaydıyla masanızın üzerine koyun.
Rahat oturacağınız bir sandalye ya da koltuk alın ve objenizin karşısına geçip oturun. Daha önce yattığınız yerden gevşemeye alışmıştınız ancak şimdi oturduğunuz yerden derin gevşemeye geçmeyi başarmalısınız. Bunu birkaç denemeden sonra rahatlıkla yapabilirsiniz. Derin gevşemeye geçin. Gevşeme halini sağladıktan sonra yavaş yavaş gözlerinizi açın. Hiç hareket etmeyin... Objenize bakmaya başlayın... Sadece ona bakın... Gevşeme hali içinde kayıtsızca bakın ona... Gevşeme haline geçebilmek için nefes alma egzersizlerini yapmıştınız ancak şimdi gözleriniz açık gevşeme halinde bulunduğunuz bu yeni duruma kendinizi uyumlandırmanız gerekmektedir.
Diyaframınızı kullanarak ciğerlerinizin tamamıyla burnunuzdan yavaş yavaş derin bir nefes alın ve ağzınızdan verin nefesinizi... Bunu en az 7 defa tekrarlayın. Her nefes alış verişte tüm dikkatinizi başınızın üstüne yöneltin. Başınıza konsantre olun ve yanaklarınızı, göz kaslarınızı, alnınızı tamamen gevşetin... Gözlerinizi objenizden ayırmadan, ona bakmaya devanı edin. Eğer kristal küreyle çalışıyorsanız kürenin dış yüzeyine değil, tam ortasına bakışlarınızı yöneltin... Normal nefes alış temponuza döndükten sonra gayet rahat ve sakin bir şekilde objenize konsantre olun.
Kendinizi kasmamaya özen gösterin. Kendinizi serbest bırakın. Bu andan itibaren, durugörü yeteneğinizin ortaya çıkmasına müsait bir ortamın içinde bulunduğunuzu bilin. İşte tam o anda daha önce belirlediğiniz bir anahtar sözcüğü üç kez tekrarlayarak kürenizin içinde ya da kum diskinizde oluşmaya başlayacak imajları beklemeye başlayın. Bu anahtar sözcük çalışmalarınız ilerledikçe şuraltınıza post ipnotik bir telkin yapacağı için, belli bir süre sonra bu sözcüğü söyler söylemez, imajlar kendiliğinden belirmeye başlayacaktır. Bu sözcüğün yararını çalışmalarınız ilerledikçe daha çok göreceksiniz. Bu anahtar sözcük: "Durugörüm çalışmaya başlıyor..." gibi bir cümle de olabilir... Bir süre sonra bakışlarınızı yönlendirdiğiniz objeniz fülulaşarak gözünüzün önünden silikleşip kaybolacaktır. Sonra yeniden tüm netliğiyle ortaya çıkacaktır. Bu durum birkaç kez yaşanabilir.
Bu sırada alnınızın çevresinde sanki sıkı bir bant varmışçasına bir duyguya kapılabilirsiniz. Ayrıca iki kaşınızın birleştiği nokta ile burun kökünüzün alnınızla birleştiği bölümlerde gıdıklanmaya benzer bir kaşıntı hissi de duyabilirsiniz... Objeninizin gözünüzün önünden kaybolup yeniden belirmesi, göz merceklerinin dikkatini belli bir noktaya toplamasını kontrol eden kasların yorumlamasından dolayıdır. İlk denemelerinizde yaşadıklarınız bunlardan ibaretse, hiç bir imaj göremiyorum diye cesaretsizliğe kapılmayın. Unutmayın ki, İstanbul bir günde fethedilmedi...
Eğer sabır gösterirseniz, çalışmalarınız ilerledikçe diğer belirtiler de ortaya çıkacaktır. Örneğin, baktığınız objenizin yavaş yavaş gri bir sis tabakasıyla bulutlanmaya başlayabilir.... Söz konusu bulutlanma olayı iyice yoğunlaşarak tüm objenizi kaplayacaktır... Sonra bu sis ve bulut tabakası dağılmaya ve küçük bulutlar halinde dönmeye başlayacaktır. Bu arada parlak ışıklar ve kıvılcımlar objenizde görünmeye de başlayabilir. Bu gelişmeler karşısında heyecanlanarak dikkatinizi dağıtmayın ve konsantrasyonunuzu bozmayın. Eğer bunu başarabilir ve zihninizi sakin tutmayı sürdürebilirseniz, bu durumda objenizin üzerindeki görüntüler artacaktır.
Parlak renkli manzaraların parça parça görüntüleri ciddi ya da neşeli insan yüzleri, ağaçlar, evler gibi çok çeşitli görüntüler belirmeye başlayabilir. İlk başlarda bu görüntülerin uzun süre kalamadıklarına şahit olacaksınız. Bu görüntüler, uykuya giriş ve uykudan uyanış sırasında görülen rüya öncesi imajların akrabasıdır.
Şimdi bunları siz uyanık bir zihinle görmektesiniz... Bu aşamaya kadar gelebildiyseniz önemli bir mesafe kat ettiniz demektir. Sizde artık durugörünün, "basit durugörü" denilen aşamasının çalışmaya başladığını söyleyebiliriz. Zihninizi sakin ve gevşemiş tutarak objenize konsantre olmanın ustalığını deneylerinizle bizzat kendiniz, her geçen gün biraz daha iyi keşfedeceksiniz. Bu ilk başta size oldukça zor görünüyordu... Buna rağmen yine de zaman zaman benzer sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Bazen görüntüleriniz bir anlık heyecanlanmanızdan dolayı kesilmeye devam edebilir. Ya da bir gün önce rahatlıkla bazı imajlar görürken, bir gün sonra hiç bir şey göremeyebilirsiniz.
Bu, o günkü biyoritmlerinizden, fiziksel ya da parapsikolojik durumunuzdan kaynaklanıyor olabilir. Ancak tecrübeniz arttıkça bu istenmeyen durumlarla daha kolay başedebileceksiniz... Buraya kadarki çalışmalarınız sırasında gördüğünüz imajların size hernagi bir bilgi ya da mesaj aktarıp aktarmadığını tahlil etmenizi sizden istemedik. Bu nedenle siz de bu aşamaya kadar yapacağınız deneysel çalışmalarınızda gördüğünüz imajların ne anlama geldiği üzerinde durmayın. İlk başta sizden istenen basit durugörü yeteneğinizi ortaya çıkartmaktır. Mekan içinde durugörü ve zaman içinde durugörü aşamalarına geçmeniz için yapmanız gereken başka çalışmalar ve almanız gereken bir takım önlemler bulunmaktadır Ergun Candan,Ruhsal Güçleri Geliştirme Teknikleri,Sınır ötesi
|
|
|
GÜLMEK CİDDİ BİR PSİKOLOJİK RAHATSIZLIĞA İŞARET OLABİLİR Mİ ? |
Yazar: Spiritüeller - 13-03-2017, Saat: 19:12 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER
- Yorum Yok
|
 |
Gülme eylemi, çoğu kişinin mutluyken yaptığı ve çoğunlukla olumlu olarak görülen bir reaksiyon olarak değerlendirilir. Dostlarla beraber, aile içinde, bir arkadaş ortamında kişilerin birbirleriyle konuşup gülüşmesi hoş vakit geçirmenin belirtisidir. Ancak kişilerin ciddi olmaları gereken ortamlarda da gülme reflekslerine hâkim olamaması, çoğunlukla sosyal ilişkiler ve iş ilişkileri açısından olumsuz etkiler oluşturmaktadır. Kişilerin bu davranışları nedeniyle çoğu ortamda münasebetsiz ya da dengesiz olarak değerlendirilmelerine yol açmaktadır. Ancak bunun istemsiz bir davranış olması ve kişinin beyin kimyasındaki bir bozulmadan ileri geldiği genellikle kimsenin aklına gelmemektedir. Hatta reflekslerini kontrol etmede zorlanan kişiler bile bu durumun bir rahatsızlığa işaret ettiğini düşünmeyebilmektedir. Bu sebeple gülme reflekslerini kontrol edemeyen kişiler, mağduriyet yaşamakta hatta kendini toplumdan soyutlamaya kadar giden ciddi durumlar ortaya çıkabilmektedir.
Kişilerin depresif ruh halleri, moral bozuklukları kolaylıkla gözlemlenebilirken ve bunun depresyona ya da farklı bir ruhsal rahatsızlığa işaret ettiği düşünülebilirken yersiz gülme eylemi için böyle düşünüldüğü çok nadir olmaktadır. Ancak gülmek de çoğu zaman depresyonu baskılayan bir maske görevi görmekte hatta mutsuz olan insanların daha çok güldüğü tespit edilen bilgiler arasında yerini almaktadır. Kişilerin mutsuzluk ve çökkün ruh haline karşı geliştirdiği bir savunma mekanizması olan bu istemsiz gülme, uzmanlarca bipolar bozukluk belirtisi olarak nitelendirilmektedir. Bu hastalığın iki zıt evresi ya da göstergesi olarak belirtilebilen aşırı neşe ve enerji hali ya da tam tersi dibe çökme, mutsuzluk ve kendi içine kapanma hali olarak 2 farklı şekilde yaşandığı ancak kişiler arasında da bu belirtilerin farklılık gösterdiği ifade edilmektedir. Herkeste farklı belirtiler gösteren bu rahatsızlık psikolojik hastalıklar grubunda yerini almakta ve tedavi edilmezse intihara kadar gidebilen ciddi sonuçlar doğurmaktadır.
Hastalığın iki farklı zıt evresi şu şekilde kendini göstermektedir: Hastalığın kişilerde aşırı mutluluk hali olarak ortaya çıkan belirtileri mani dönemi olarak bilinmektedir. Bu dönemde kişilerde aşırı enerjik olma durumu, üreticilik ve yaratıcılık gücünün birden artması, saldırganlaşmaya eğilimin artması, kişinin normalden daha konuşkan bir hale gelmesi gibi durumlar gözlemlenmektedir. Bunlara ilave olarak seslere karşı aşırı duyarlılık göstermeye başlama, başka bir dünyaya ait olduğu düşüncesine kapılma, görüntü, ses, koku ve dokunma gibi duyularda bozulma, kişinin olmayan sesler duyma, olmayan şeyler görme, derisinde sanki birisi ona dokunuluyormuş hissi oluşması ve olmayan kokuları algılama durumu gösterme bu kişilerde rastlanılan durumlar arasındadır. Uyku ihtiyacında görülen azalma, cinsel istekte artma, kişinin kendini üstün ve önemli görmesi buna ilaveten düşündüğü her şeyi yapabilecek olduğuna inanma durumu, gelişi güzel para harcama isteği neticesinde düşüncesizce alışveriş yapma, günlük yaşama uyum sağlamada zorluk çekme de bipolar bozukluğun mani evresinde görülen belirtilerdir. Bunların yanında ayrıca görülen, yoğunlaşma güçlüğü çekme, huzursuzluk hissinde artma, sinirlilik durumu, günlük yaşamın seyrine uymada zorluk mani evresinde görülen bipolar bozukluk göstergeleri arasında sayılmaktadır.
Depresyonun belirtileri olarak şu durumlar gözlemlenebilmektedir: Kişide sürekli yorgunluk hissi, bitkin hissetme durumu, enerji düşüklüğü, dinlenmeye olan ihtiyacın gittikçe artması, kişini kendine olan özgüveninin azalması akabinde gelen gelecek kaygıları ve sürekli olumsuz durumlarla karşılaşılacağı endişesi depresyon evresinin belirtileri arasında gösterilmektedir. Ayrıca kişinin önceden zevk alarak yaptığı aktivitelerde azalma görülmesi, dalgınlık hali, sürekli düşünceli olma durumu, aşırı duyarlı olma ve her şeyi üzerine alınma eğiliminde artış gösterme, günlük yaşamın seyrinde yaşanan dalgalanmalar, uykuya dalamama ya da derin uyuyamama gibi problemlerin kişilerde gözlenmesi durumu bu evrede görülen belirtiler arasında yer almaktadır. İlaveten günlük yaşam içinde yapılması gereken temizlik, kişisel bakım gibi işlerin kişi tarafından yapılamaz bir hal alması, ortaya çıkan bedensel rahatsızlıklar bu evrenin belirtileri olarak görülmektedir.
Bipolar Bozukluğa Yatkınlık ve Risk Faktörleri
Bu hastalık daha çok gençlerde ortaya çıkmakla birlikte nadiren orta yaşlı ve yaşlı insanlarda da görülmektedir. Genetik yatkınlığa bağlı olarak da ortaya çıkabilen hastalık tam olarak genetik bağlantı ile açıklanamamakta ve istatistiksel olarak her 100 kişiden 1 ya da 2’sinde görülebileceği belirtilmektedir. Kadınlarda ya da erkeklerde daha çok görüldüğüne dair bir ayrım ise bulunmamaktadır. Her iki cinste de ortaya çıkabilen bir hastalık olan bipolar bozukluğa çoğunlukla gençlerin yakalanma riskinin yüksek olduğu belirtilmektedir. Bipolar bozukluğun ortaya çıkmasına sebep olan diğer faktörler ve risk grupları şöyledir:
*Bipolar bozukluk geçmişi olan ailelerde genetik olarak süregelme durumu görülebildiği vurgulanmaktadır.
*Birinci dereceden akrabalarda hastalığın görülmesi durumunda diğer akraba üyelerinin bu hastalığa yakalanma ihtimali bulunmaktadır.
*Antidepresan kullanan kişilerde yan etkiye bağlı olarak ortaya çıkma durumunun mevcut olduğu vurgulanan bilgiler arasındadır.
*Mizaçta dikkat çekici dalgalanmalar yaşanması, ruh halinde yaşanan güçlü dalgalanmalar ve aşırı enerjinin verdiği yerinde duramazlık durumu bipolar bozukluğun işaretleri arasında değerlendirilmektedir.
*Mevsimlere göre değişen dalgalı ruh halleri, kişilerde bipolar bozukluk habercisi olarak görülmektedir.
*Çocukluk ya da ergenlik döneminde ortaya çıkan depresyonlar, bipolar bozukluk için tetikleyici etki yapabilmektedir.
Ancak bu kısımda sayılan risk faktörleri, hastalığa yönelik hafif belirtiler ya da ihtimaller olarak değerlendirilmektedir.
Hastalığın Tedavisi İçin Kullanılabilecek Yöntemler
Bipolar bozukluk, kişilerin günlük hayatlarını çok önemli ölçüde etkileyen kendilerine ölümle sonuçlanabilecek bir şekilde zarar vermelerine yol açan bir hastalıktır. Bu nedenle kesinlikle kontrol altına alınmalı, kişilerin günlük hayata uyumlu hale gelmesi sağlanmalıdır. Bu hastalığın tedavisinde çoğunlukla ilaç kullanımının işe yaradığı bilinmekle beraber kişilerin sosyalleşmeye teşvik edilmesi ve sürekli olarak uzman doktor kontrolünde olması hastalığının seyrinin iyileşmesi açısından azami önem göstermektedir. Kişilerin grup terapilerine de yönlendirilerek sosyal bir alan oluşturması ve sosyallik ile ilgili yaşadığı problemleri aşmasının kolaylaştırılması, hastalığın kontrol altına alınmasını sağlamaktadır. Ancak bu hastalık kişi ile beraber yaşadığından dolayı sürekli ilaç kullanımı gerektirmektedir.
İlaç kullanımının büyük ölçüde fayda sağladığı tedavi yöntemlerinin yanı sıra bazı kişilerde ilaca tepki vermeme durumu görülebilmekte bu nedenle bu kişilerin hastanede tedavi görmesi sağlanmaktadır. Bu sayede özellikle intihara meyilli kişilerin kendine zarar vermesi engellenebilmektedir.
Kişilerin ilaç tedavisi ile iyileştirilememesi ya da hastalığın kontrol altına alınamaması durumunda ise kişilere elektrokonvülsif tedavi uygulanmaktadır. Bu tedavi yönteminin halk dilindeki adı elektroşok olarak aslında birçok kişi tarafından da yanlış şekilde bilinmektedir. Bu işlem bir anestezist ve psikiyatristin özel müdahale odasında beraber bulunarak yaptıkları tıbbi uygulamadır. Hastanın acı duymaması için anestezi yoluyla uyutulması sağlanmaktadır. Tedavi, alnına konan bir elektrot yardımıyla toplamda 5 dakika süren 5 saniyelik kısa akımlarla beynin uyarılması şekilde gerçekleşmektedir. Verilen elektrik miktarı hastanın beynine ve bedenine zarar vermeyecek düzeyde ayarlandığı için önemli yan etkileri bulunmadığı belirtilen ifadeler arasında yer almaktadır.
Kısa süreli ve yakın zamanda yaşanan olaylara ilişkin detayların hatırlanmaması gibi küçük yan etkilerin en fazla 1 yıl içinde ortadan kaybolacağı da söylenen ifadeler arasındadır. Tedavi, kişiler üzerinde gösterdiği etkiye bağlı olarak 1-3 seans şeklinde değişiklik göstermektedir. Bu tedavi, ilaca cevap vermeyen ve hem çevresine hem de kendine karşı tehlikeli davranışlarda bulunabilecek kişilerde çabuk iyileşme sağlamak için başvurulan bir yöntemdir. Çoğunlukla kısa sürede etki gösterdiği vurgulanmaktadır.
Hastalığın tedavisinde kullanılan bir başka yöntem ise tarnskraniyal mantyetik uyarım olarak bilinmektedir. Saçlı deri üzerinden uygulanabilen bu yöntemde ise hastanın uyutulmasına gerek kalmamakta ve işlem sırasında hasta ya hiç acı duymamakta ya da akım verilen bölgede çok hafif bir rahatsızlık hissetmektedir. Elektriksiz uyarım şeklinde yapılan bu tedavi yönteminde hastanın kafasına yerleştirilen elektromanyetik bobin yardımıyla güçlü ve kısa bir manyetik akım iletimi sağlanmaktadır. Böylece beyin aktivitesinin istenen düzeyde değiştirilmesi ve iyileştirilmesi sağlanmaktadır.
*Bipolar bozukluk beyinden kaynaklı bir hastalıktır ve toplum tarafından maalesef psikolojik rahatsızlıklara karşı gerekli anlayış seviyesine ulaşılmış değildir. Kişi soğuksa ya da yerli yersiz gülüyorsa ortamdaki kişilerden farklı hareket ediyorsa yaftalanarak soyutlanmaya başlanmakta ve yalnızlığa itilmektedir. Bu tür rahatsızlıkları olan kişilerin özellikle aileleri ve yakın çevreleri kişilere karşı tutumlarını değiştirmeli ve karşısındaki kişinin hasta bir insan olduğunu düşünerek onunla empati içerisinde etkileşim kurmalıdır. Unutmayın, kimse hasta olmak ya da toplum içinde garip bir duruma düşmek istemez. Hayatta karşılaşılan bazı durumların sonucu olarak ortaya çıkan bu hastalıklar, kimsenin hatası ya da suçu değildir. Bu kişilere tedavi sürecinde destek olunması onların hayatlarını kurtarmak ve yaşama yeniden uyum sağlar hale gelmelerini sağlamak açısından son derece önem taşımaktadır.
|
|
|
YORGUNLUĞA İYİ GELEN BİTKİLER |
Yazar: Spiritüeller - 13-03-2017, Saat: 19:06 - Forum: ŞİFALI BİTKİLER
- Yorum Yok
|
 |
Dönem dönem ya da devamlı olarak herkes yorgunluktan şikayet eder. Genellikle çok fazla stres, çok yoğun bir iş temposu, hayat içerisinde özellikle gün içinde bitmek bilmeyen koşuşturmaca gibi nedenlerden dolayı kendinizi yorgun hissedebilirsiniz. Bazen bütün bunları yapmasanız bile yorgun hissettiğiniz olur. Mevsimsel yorgunluklar da birçok insanın şikayet ettiği durumlardandır. Örneğin bahar aylarında bazı insanlar sabah yorgun uyandıklarından, hiçbir yorucu faaliyet yapmamalarına rağmen kendilerini yorgun hissettiklerinden bahsederler. Bu yorgunluk nedeniyle insanın enerjisi düşer ve hiçbir iş yapmak istemez. Bu durum insanın bütün hayatını, günlük rutin işlerini olumsuz etkilediği için uzmanlar yorgunluktan kurtulma yollarının bitkilerde olduğu ifade etmişlerdir. Peki yorgunluğa iyi gelen bitkiler nelerdir? Bazı bitki çayları yorgunluğa iyi gelmektedir.
Yeşil çay: Sağlıklı bitki çayları arasında en çok bilinenlerden olan yeşil çay metabolizmanızı hızlandırır ve bağışıklık sisteminizi güçlendirir. Özellikle bahar yorgunluğu durumuna çok iyi geldiği bilinmektedir. En iyi ve en etkili sağlık içeceği diyebileceğimiz yeşil çay bahar yorgunluğu hissedenler için günde iki kahve kupası kadar tüketilmelidir.
Melisa çayı: Melisa çayı özellikle baharda bozulan uyku düzenleri için birebir fayda sağlayan bir çaydır. Antiseptik özelliği vardır ve mideyi rahatlatıp hazmı basitleştirir. Melisa çayı günde iki kupa tüketildiği zaman oldukça etkilidir.
Papatya: Genellikle sakinleştirici özelliği ile bilinen papatya çayı aynı zamanda sindirim sıkıntılarına da iyi gelmektedir. Günde bir kupa tüketildiği zaman bahar yorgunluğuna da iyi gelmektedir.
Ihlamur: Günde bir ya da iki kupa tüketeceğiniz ıhlamur bitkisi bağ ağrısına ve hazımsızlığa iyi gelmektedir.
Bitki çaylarının dışında insana pozitif enerji yükleyen bazı bitkiler de vardır. Bunların arasında arı poleni, meyan kökü, ginseng, üzüm çekirdeği, keten tohumu ve ceviz en çok bilinenleridir. Bu bitkilerin yanı sıra yorgunluğa iyi gelen besinler de bulunmaktadır. Enerji verecek ve kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacak olan bu besinler ise fasulye, elma, muz, gün kurusu, kuru siyah üzüm, bezelye ve bakladır. Yorgunluğa iyi gelen bitkiler nelerdir? Sorusunun görüldüğü gibi çok zengin bir cevabı bulunmakta. Bunların arasından bir ya da birkaçını seçip tüketebilirsiniz.
|
|
|
|