Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,075
» Son Üye: rahmanmutlu
» Toplam Konular: 2,836
» Toplam Yorumlar: 3,067

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 918 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 918 Ziyaretçi

Son Aktiviteler
Nereden Başlamalıyım?
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: desdinova
07-04-2025, Saat: 11:03
» Yorumlar: 0
» Okunma: 265
Ayahuasca çayi hakkinda b...
Forum: ŞAMANİZM
Son Yorum: Gümüşkurt
29-12-2024, Saat: 23:19
» Yorumlar: 0
» Okunma: 366
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 794
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 713
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,569
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,958
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 26,190
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,342
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,587
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,869

 
  İLLÜZYONDA YAŞAMAK
Yazar: Emka - 24-03-2017, Saat: 02:38 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Matrix filmlerini hatırlarsınız, yaşadığımızı sandığımız ortamın bir illüzyon, bir simülasyon, bir kurgu ya da bir hayal dünyası olabileceğini bizlere düşündürterek, aksiyonlu görsel sahneleri ile olduğu kadar felsefesi ile de izleyici üzerinde derin etkiler bırakmıştı. Yine 1998 yapımı olan Truman Show yaşadığımız Dünya'nın gerçek olmayabileceği üzerine kurgulanmış seyirciyi etkileyen bir filmdi. Rüyalarımız da öyle değil midir, ancak uyanınca bir rüya görmüş olduğumuzu anlarız. Belki de yaşadığımızı sandığımız fiziksel Dünya bir illüzyondan ibarettir, kurgulanmış planlı bir hayaldir. Ve ancak öldüğümüzde bu kurgulanmış hayalden uyanıp gerçek varlığımızın farkına varabileceğiz. 


maxresdefault.jpg


Belki de Matrix filmlerindeki gibi bir sistem vardır. Yani, bildiğimiz, gördüğümüz şeylerin hiç birinin gerçek olmadığı bir sistem, illüzyon, rüya ya da bir simülasyon bize gördürülür (ya da yüklenir) ve biz bir enerji olarak öte bir alemde (ya da boyutta) belki bir enerji saflaştırma kabininde her an gördüğümüz rüyanın, illüzyonun, simülasyonun (yani dünya hayatı) bizde yarattığı enerji seviyeleri ölçülerek ve anında yeni yüklemeler yapılarak (kader), enerjimizi (ruhumuzu) saflaştırma kürü alıyor olabiliriz. Yani rüyada olduğunu içindeyken fark edememek uyanınca bir rüya görmüş olduğunu anlamak gibi. Ölünce de tekrar o enerji saflaştırma kabininde uyanıp gerçek hayatımıza geri dönüyoruz.



Bu varsayım reenkarnasyon düşüncesine de uygun. Çünkü tekrar tekrar bu kabine girip yeni rüyalar (hayatlar yaşamak) görmek mümkün. Bazen ne yaparsak yapalım değiştiremediğimiz durumlara şahit olmuşuzdur. İşte bu, illüzyon varsayımına göre, görülen rüyalara anında müdahale edilip, bizim enerji saflaştırma programımıza uymadığı için yeni durumların engelleniyor olmasıdır. Tekamül görüşüne de uygun. Çünkü bizlerdeki öz enerji, farkındalığı ve bilinç seviyesi artmış bir ruh haline geldikçe (tekamül ettikçe) saflaşıyor (titreşim-frekansını arttırıyor) ve muhtemelen Öz Ruhun (yaratılışa sebep olan şeyin, ya da ne isim verilirse) enerjisinin saflaşmasına da katkıda bulunuyor olabiliriz.

Bu konuyu yazdır

  Son 1000 Yılın En Büyük 10 Toplumsal Değişimi
Yazar: Emka - 24-03-2017, Saat: 02:31 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Avrupa, geçtiğimiz Milenyumda birçok toplumsal olayla şekillenmiştir. Peki hangi olaylar, hangi yüzyıllarda modern dünyayı şekillendirmiştir? Kronolojik olarak sıraladık.

1. Kaleler-11. Yüzyıl
Birçok insan kalelerin çatışmanın ve karışıklığın temsili olduğunu düşünüyor. Ancak kale burçları savaş kadar barışın sembolü olarak da görülmelidir. 1000`li yıllarda Avrupa`da çok az, İngiltere`de ise hiç kale yoktu. Bu bölgesel savunma eksikliği, toprakların kolayca işgal edilebilmesine yol açıyordu. İngiltere`yi istila eden I. William bu eksikliği gidermek için fazlasıyla çaba sarfetti. 11. yüzyıl boyunca Avrupa`daki bütün lordlar, kendilerini ve topraklarını korumak adına kaleler inşa etti. Tabi bu durum yakınlarındaki toprakları işgal eden kralların işini fazlasıyla zorlaştırmıştı. Bu durumda lordlar, kendi topraklarının sahibi olduklarını ve korumak zorunda olduklarını kavrayarak, kendilerini bir lorddan ziyade topraklarının kralları olarak görmeye başladılar. Politik liderler bu şekilde korumaları gerekenlerin sadece kendi insanları değil, kendi sınırları içerisinde yaşayan herkes olması gerektiğini kavradılar ki bu o zamanın standartlarına göre büyük bir değişimdi.
Toplumsal-de%25C4%259Fi%25C5%259Fim-nas%...60x330.jpg
2. Kanun ve Düzen-12. Yüzyıl
İnsanların yabancı bir ülkeyi ziyaret ederken dikkate aldıkları ilk şey, o ülkede nasıl güvende olacakları konusudur. Doğrusunu söylemek gerekirse, insanları ziyaret edecekleri bir ülkeye gitmekten vazgeçmelerinin yegane sebebi, oradaki kanunların ve düzenin eksikliğidir. Yani şöyle ki, kanun düzeninin uygulanmasının başlangıç sistematiği, Avrupa tarihinin dönüm noktalarından birisidir. Bu durum, hukuk kitaplarının derlenmesi, hukuk biliminin gelişmesi, İngiltere`de ise; seyyar hakimliğin gelişmesi, bölge hakimlerinin oluşması ile birlikte jüri sisteminin kurulmasıyla meydana geldi.

3. Alışveriş-13. Yüzyıl
Bilindiği üzere, para bin yıllardır hayatımızda. Ancak bu demek değildir ki, para eskiden de şu anki kullanıldığı işlevde kullanılıyordu. 13. yüzyılın başlarında İngiltere`de çok fazla insan para kullanmazdı. Ülkenin büyük çoğunluğunun yaşadığı yerlerde insanlar, alışveriş yapmak için takas yöntemini kullanırdı. Dönemin lordları köylerde yaşayan vatandaşlarına arazilerin bir kısmı karşılığında tarım yapmalarına izin verdi. Aynı zamanda parayla ticaret yapmalarına izin verdiği insanlar, pazar yerlerinde yaşayan ve sayıları 300 ila 500 kişi arasında değişirmiş. Sonrasında, 13. yüzyıl boyunca İngiltere`de 1400 market kuruldu. Bununla beraber Avrupa`da da bu sayı 4 katına çıktı. Hepsi başarılı olmasa da bir kısmı istediklerini elde etti ve bütün Hristiyan alemi takas sisteminden paralı ticarete kaydı. 1300`lerde altın sistemine ve İtalyan bankaları tarafından kredi sistemine geçilerek Avrupa kıtasının karşısına kadar yayılan bir süreç ortaya çıktı.

4. Veba-14. Yüzyıl
İnsanlık tarihinin başına gelen en büyük ve en önemli felaketlerden birisidir ve bu durumda teknolojinin yapabileceği hiçbir şey yoktu. 7 ay içerisinde ülke nüfusunun yarısının öldüğü bu hastalığın ölümcül sonuçları, I. Dünya Savaşı`ndan 200 kat daha etkiliydi. Sosyo-ekonomik sonuçların başı çektiği bu hastalık, toprak sahiplerini de derinden etkiledi. Azalan nüfusla birlikte toprak sahipleri, çalıştırmak için işçilere daha fazla para ödemek zorundaydı. Bu sırada insanlar şunu da sorgulamaya başladı. Yardımsever Tanrı neden bu kadar masum çocuğun ölümüne izin veriyordu? İnsanlar ölümü kabullenmeye başladı, inançları onları aşağılamaya başlamıştı. Sonuç olarak veba sadece insanları öldürmedi, toplumun yaşayış biçimini değiştirdi ve tabi ki ölümle ilgili beklentilerini de...

5. christopher columbus-15. Yüzyıl
İnsanlık tarihinin en önemli ilişkisi, yine insanla toprak arasındaki ilişki olmuştur. Basitçe, ne kadar toprağa sahipsen o kadar doğal kaynağa sahipsin demektir. Şu bir gerçek ki, bu konuda Kolomb dünya tarihinin en önemli figürlerinden birisidir. Tabi ki şovunu da yaparak, Avrupalılara hayatları boyunca hayal edemeyecekleri toprakların yolunu gösterdi. Hiçbir teknolojiden güç almadan, daha 300 yıl önce hayatlarına giren pusula sayesinde 1492 yılında Haiti Adası`nı keşfetti. Sosyo-ekonomik baskılarsa Kolomb`un en büyük dezavantajı oldu zira kendi arzusu zengin bir toprak sahibi olmaktı. Kolomb`un İspanya`dan daha ileriye giderek yaptığı keşiflerin en büyük sonuçlarından biri de, İspanyolca`yı Çince`den sonra en fazla konuşulan ikinci dil olmasıdır. 1492 yılına kadar insanlar, Antik Roma ve Yunan yazarların doğru ve gerçek bilgilere ulaştığına inanıyordu. Ancak Amerika ile ilgili hiçbir bilgiden söz edilmemişti. Bunun üzerine, şayet Amerika bilgisi gözden kaçırıldıysa, biz de birçok şeyi bilmiyoruz sonucuna vardılar. Böylece Atlantik Okyanusu`nun geçilerek Amerika`nın keşfi, bilgeliğin ve bilgilerin yeniden değerlendirilmesine yol açtı.

6. Kişisel Şiddeti Reddetmek-16. Yüzyıl
Endüstri çağı öncesi dönem, bizim standartlarımıza göre fazlasıyla şiddet ve acımasızlık içeriyordu. Orta Çağ`da cinayet oranı korkunç sayılara ulaşmıştı. Ancak 1500`den sonra cinayet oranlarında gözle görülür şekilde düşüş meydana geldi. Bu durum 20. yüzyılın sonlarında tekrar artmaya başlayana kadar, her yıl yarı yarıya azalış gösteriyordu. Sebebi ise, insanların daha fazla iletişime geçmeleri, okur yazar oranlarındaki artış ve devletlerin emniyet konusunda daha fazla hassasiyet göstermesiydi. İnsanlar kavga ederken ya da birbirlerine bıçak çekerken 2 kez düşünmek zorundaydı artık. Kolluk kuvvetleri, amirlerine peşlerine düştükleri zanlılar ve olaylar için hesap veriyordu ki bu durum önceki yüzyıla göre daha büyük bir titizlik olmasını sağladı. Sonuç olarak bu yüzyıl boyunca yapılan değişikliklerle toplum biraz daha güvenli bir hal aldı.

7. Bilimsel Devrim-17. Yüzyıl
16. ve 17. yüzyılda Avrupa`yı kasıp kavuran cadılık olayı sadece bir hurafe değildi. Eğer sevmediğin birisi öldürülürse, bunun üzerine hem bu cinayetle hem de cadılıkla suçlanabilirdin. Suçlandığın anda ise, cadılığa inanmadığını ya da var olmadığını iddia etmenin hiçbir faydası olmazdı. Cadılık kanunlar gereği tanınmıştı ve bu tamamen bir batıl inançtı. 17. yüzyılda bu inançların yerini bilimsel teoriler almaya başladı. Eski inanç, Güneş`in Dünya`nın etrafında döndüğü üzerineyken, Galile bu teoriyi çürüttü. İnsanlar hayatlarını tehdit eden hastalıklarla yüzleşmeye başladı. Eskiden çare sadece Tanrı`da aranırken, sonrasında doktorlara da görünmeye başladılar. Ancak en önemli konu insanların bilime güvenmeye başlaması oldu. Öyle ki, 1687 yılında yayınlanan Isaac Newton`un `Doğal Felsefenin Matematik İlkeleri` kitabı sadece bir avuç insan tarafından algılanabilirken, 1700`lerde önde gelen bilim adamlarına karşı dünyayı anlayabileceklerine dair bir güven oluştu. Bununla birlikte yöntem değişti ve insanlar gizemli olayları çözmek için batıl inançlara başvurmaktan vazgeçmeye başladı.
Bu arada fotoğrafta Isaac Newton`a ait ilk aynalı teleskobu görüyorsunuz.

8. Fransız İhtilali-18. Yüzyıl
Hiç şüphe yok ki, 1789 yılındaki Fransız Devrimi, sadece Fransa`nın değil, tüm batı dünyasının devrimiydi. Bu ideal ilk olarak ülke çapında test edildi ve bütün insanların adaletin önünde eşit olması gerektiği düşüncesi savunuldu. Bu durum bütün Avrupa`yı; insan hakları, politik eşitlik ve kadın hakları konusunda tekrar düşünmeye zorladı. Birçok hükümet bu değişime karşı başta ihtiyatlı olsalar da, köleliğin kaldırılması, evrensel eğitim, kadın hakları ve kadınların mülk edinebilme hakları, halk sağlığı ve ölüm cezasının hafifletilmesi gibi konularda ciddi adımlar atıldı.

9. Haberleşme-19. Yüzyıl
Bizler 20. yüzyılın iletişim devrimine sahne olduğunu düşünsek de, asıl devrim 19. yüzyılda yatıyor. Evet 1900`lerde büyük büyük babalarımızın cep ya da ev telefonları yoktu, evet 2000`de dünyanın yüzde 40`ının kendine özel telefonu var ancak asıl iletişim devrimi 19. yüzyılda yatıyor. 1900`de insanlar telgrafı kullanmaya başladı. 1805`te ise Trafalgar Savaşı`nın haberi 2 ay içerisinde ilgili yerlere ulaştırıldı. Bu ulaştırma sürecinde ise haber, 21 at değiştirilerek yapıldı. Uluslararası telgraf sistemi 1872 senesinde faaliyete geçince, Avusturalya`ya bile mesaj göndermek basit bir hale geldi. Tren yolları, telefon ve telgraf istenilen mesaj hızla ulaşmaya başladı. Bu yolla hükümetler, kendi halkının kontrolünü sağlama ve diğer ülkelerde olan gelişmelerden haberdar olmak adına önemli bir yol katetti. Zira haberleşmenin eski usulü, başka ülkelerde görev yapan `güvenilir` insanlardı.

10. Geleceğin Buluşları-20. Yüzyıl

Hiç şüphe yok ki, yaşadığımız 20. yüzyıl içerisinde teknoloji çok ama çok gelişti. Ancak değişen sadece teknoloji değildi. 1900`lerde çok az insan gelecek hakkında düşünüyordu. William Morris ve yanındaki bir kaç sosyolog, görmek istedikleri ütopik dünyayla ilgili yazılar kaleme aldı ancak toplum olarak nereye gittiğimiz hakkında çok az ciddi düşünceye yer verilmişti. Bugüne geldiğimizde ise artık her şeyi öngörebiliyoruz. Havanın nasıl olacağı, nasıl konutlara ihtiyacımız olacak hatta önümüzdeki 30 yıl çöplerimizin nereye atılacağı ya da nerede imha edileceğine kadar her şeyi öngörüyor ya da biliyoruz. Küresel ısınmanın ne boyutlarda olduğunu görebiliyoruz. Kısacası, sınırlı bir gezegende, sınırlı kaynaklarla yaşıyoruz ve bunun şimdilik bir çözümü yok. Ancak bundan yüzlerce ya da binlerce yıl sonra, şayet insanlık devam ederse, 20. yüzyıl modern yeni dünyanın başlangıcı olacak tabi insanlık geçmişini ve geleceğini göz önünde bulundurarak yaşayabilirse..

Bu konuyu yazdır

  Amasya Spiritüellerine Selam olsun.
Yazar: Çağdaş Duygun - 17-03-2017, Saat: 02:01 - Forum: AMASYA SPİRİTÜELLERİ - Yorum Yok

Merhaba

Amasyadan herkeze sevgiler.İsteyen iletişim kurabilir.

Bu konuyu yazdır

  Burçların Başlıca Korkuları
Yazar: Emka - 16-03-2017, Saat: 17:07 - Forum: Astroloji - Yorum Yok

AKREP

Güçsüz kalma korkusu, gücünü kaybetme korkusu.

ASLAN

İzleyici bulamama korkusu. Kendini alkışlamak zorunda kalma korkusu.

BALIK

Partner olmadan yalnız kalma korkusu, duygusal ifadeyi aktaramama korkusu.

BAŞAK

Belaya bulaşma, hastalığa bulaşma, hastalığın bulaşması korkusu.


fear3815.jpg

BOĞA

Huzur bulamama korkusu, huzurun bozulması korkusu.

İKİZLER

Bilgi verme ve bilgi alma işlevini sürdürememek, ellerini ve konuşma yeteneğini kaybetme korkusu.

KOÇ

Hedef bulamama, tartışacak kişi yada konu bulamama korkusu.

KOVA

Yalnız kalma korkusu. Sıradanlaşma korkusu.

OĞLAK

Başkaları ne der korkusu. Parasız kalma korkusu.

TERAZİ

Popüler bir partner bulamama, popüler olamama korkusu. Tartışma korkusu.

YAY

Bilgi bulamama, duygu ve düşüncelerini aktaracak kişi bulamama korkusu.

YENGEÇ


Başına bela gelme korkusu. Başına her şey gelebilme ihtimali korkusu.

Bu konuyu yazdır

  Yaşamımızdaki Kritik Yılların Bulunması (şanssız ve uğursuz yıllar)
Yazar: Emka - 16-03-2017, Saat: 17:01 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorumlar (1)

İsmimizi ve doğum tarihimizi kullanarak elde ettiğimiz sonuçlar kadar doğum tarihimizi kullanarak bulduğumuz Kritik Yıllar ,bizim için çok önemli sonuçları bünyesinde barındırmaktadır.Dikkat etmemiz gereken özel yıllara işaret eden bu sonuç,hayatımızın dönüm noktalarında vereceğimiz doğru kararları ve doğru zamanı tespit edebilmek için çok ilginç ve şaşırtıcı sonuçlar ortaya koymaktadır
Hayati önem taşıyan yaşayacağımız kritik yılları ,yine doğum tarihimizi kullanarak tespit ediyoruz.Bu yılları hesaplamalardaki gibi Şanssız ve Uğursuz yıllar olarak birbirinin devamı olan iki işlemle belirliyoruz.Belirleyeceğimiz dönemlerde özellikle şansı düşük olanların dikkatli olması gerekir (şans konusunu farklı bir konuda yazmıştım)Özellikle iş hayatlarında ,evlilik hayatlarında ve sağlıklarında bu dönemlerde aşırı özen göstermeli,başlangıçları ve önemli kararları mümkünse başka zamanlara ertelemelidirler .Şansı yüksek olanlar ise kritik yıllarını,muhtemelen hasarsız atlatacaklardır.fakat yinede onlarında dikkatli olmasında fayda vardır.Çünkü o dönemler,yaşadıkları diğer zamanlara göre yine de kritik dönemlerdir.

Şimdi konuyu bir örnekle açıklamaya çalışalım 

Örnek: 

Doğum tarihi: 1966 
Doğum tarihini oluşturan rakamları kendi aralarında tek tek topluyoruz 

1+9+6+6=22

Çıkan sonuç 22’yi doğum tarihinizin üzerine ilave ediyoruz.elde edeceğimiz tarih ,bizim şanssız yani dikkat etmemiz gereken yılı vermektedir.

1966 + 22= 1988 Şanssız yıl 
1988 +22 = 2010 Uğursuz yıl

Karşımıza çıkan 1988 ve 2010 yılları 1966 yılında doğan biri için dikkat etmesi ve önemli kararların alınmaması gereken yıllardır.Ayrıca bu tarihlerin dışında da ara yıllara dikkat etmemiz gerekecektir.bu yıllar elde ettiğimiz sayının bölünebildiği rakamlara denk gelen yıllardır.Ancak esas olan Şanssız ve Uğursuz yıllara denk gelen zamanlardır.Örnek 22’yi fazla ikiye bölerek bir tam sayı elde edebiliriz.Bu yüzden elde ettiğimiz 11 sayısı,1966’dan itibaren her 11 yılda da dikkat etmemiz gerektiği sonucunu vermektedir.


16339.jpg


Burada ilginç ve dikkat edilmesi gereken bir başka konu da dikkatinizi çekmiş olmalı.Doğum tarihlerindeki rakamların toplamı 20 olanlar için olumsuz durum ortaya çıkmaktadır.Çünkü örneğimizdeki 22 ancak 2’ye bölündüğünde bir tam sayıya tekabül ediyor ve 11 sayısına ulaşıyoruz.Dolayısıyla bu da kişinin 11 yılda bir kritik zamanlar geçirmesi demektir.Oysa 20,10’a bölündüğünde bile bir tam sayı veriyor ve bu rakam da 2’ye denk geliyor .Yani buradanda rakamı 20 olanlar,her 2 yılda bir kritik zamanlar geçirebilir anlamı çıkmaktadır

Kritik doğum tarihindeki yılların tamamının toplamı 20’yi veriyordu şöyleki

1919 = 20
1928 = 20
1946 = 20
1955 = 20
1964 = 20
1973 = 20
1982 = 20
1991 = 20
2000 = 20

Bir başka örnekle konuyu açıklamaya çalışalım
Doğum tarihi =1983
1+9+8+3 =21
Çıkan sonucu doğum tarihine ekliyoruz 

1983+ 21= 2004 şanssız yıl 
2004 +21 =2025 uğursuz yıl 
Burada karşımıza 2004 ve 2025 yılları karşımıza çıkıyor.ancak 21 sayısı 3’e bölüne bildiğinden karşımıza 7 sayısı çıkmaktadır.bu kişi için 2004 şanssız yıl 2025 uğursuz yıl olmasına rağmen ,her 7 yılda da dikkat etmesi gerekecektir.
Ancak tekrar etmemiz gerekir ki şansı yüksek olan insanların bu tarihlerden etkilenmesi zordur yada bu dönemleri çok yumuşak atlatabilirler..

sevgi ve ışıkla....

Bu konuyu yazdır

  Doğum sıranıza göre kişilik analizi
Yazar: Emka - 16-03-2017, Saat: 16:57 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Tek Çocuk Olanlar,

Olumlu yönleri: Tek çocuk olanlar dünyanın büyük hareketlileridir. İşleri yönlendiren, iyi organize eden, çok özenli ve dikkatli, güvenilir kişilerdir. Gerçekleri, fikirleri ve detayları, sorumluluğu severler.

Olumsuz yönleri: Tek çocuk olanlar yönlendirilebilirler. Onlar sıklıkla affetmezler, ilgiye ihtiyaç duyarlar, hatalarını itiraf etmekten nefret ederler, genellikle eleştiriye açık değildirler. Bazıları ise çok hassas görünürler, duyguları çok çabuk incinir.

ortanca.jpg

İlk Çocuklar

Olumlu yönleri: Doğal liderlerdir. ABD’nin başkanı, astronot ve yönetici olabilirler. Sıklıkla duygularıyla, üstünlük hareket ederler. Fedakar ve vericidirler, agresif hareket edebilirler. Her iki şeyi kontrol etmek için farklı methodlar kullanırlar. Kural olarak ilk doğanlar seçilmiş, kusursuz kişilerdir, detaylara dikkat harcamayı severler, zamanında, organize ve beceriklidirler. Bazı şeyleri ilk kez yapmak ister. Sürprizlerden hoşlanmazlar. 

Olumsuz yönleri: Sıklıkla değişkenlik ve alınganlık. İnsanları çok zorlayan, gözü kara olabilirler ya da öğüt dinlemeyi sevmeyebilirler. Bazen ‘her şeyi ben bilirim’ havasında olabilirler, temsilcilikte zayıftırlar, kendilerine inandıkları kadar diğer insanlara inanmazlar.

Ortanca Çocuklar

Olumlu yönleri: Klasik ortancalar çok iletişimcidir, insanların memnuniyetini önemser ve nefretlerini göğüsler. Hayat okyanusunda tutunmaya çalışırlar, özdeyişleri ise “barışın bedeli yoktur”dur. Genellikle çok sakindirler, yumuşak başlıdırlar, iyi dinleyicidirler. Problemi çift yönlü görebilme yetisine sahiptirler, herkesi mutlu etmek için isteklidirler. İyi arabulucu ve görüşmecidirler.

Olumsuz yönleri: İlk doğanlardan daha az yönlendiricidirler, herkesin ondan hoşnut olmasını sağlama ya da onları daha az mutlu etme tutkusu vardır. Sınırları belirleme de sıkıntı yaşarlar. Herkesi mutlu etme gibi bir bağlılık duruma sürüklenebilir. Başkalarını gücendirmeden, iyi kararlar alamazlar. Başkalarının hataları yüzünden kendilerini suçlarlar.

En Küçük Çocuklar

Olumlu Yönleri: Dünyadaki amigolardan biri olabilirler. Güçlü insanlara özgü yeteneklere sahip ve eğlenmeye, insanlarla konuşmaya aşıktırlar. Yabancılık çekmeyecek tiptedirler, bir yere gittiklerinde kendilerini hemen evlerinde hissedebilirler. Dışa dönük, diğer insanlara enerji veren ve şimdi ya da daha sonra risk almaktan korkmayan kişilerdir. 


Olumsuz yönleri: Biraz bencil, kendini düşünen kişilerdir. Çoğu ilişkilerinde gerçekçi olmayan beklentileri sebebiyle zaman zaman üzülebilirler. Bu nedenle ilişkileri uzun süreli olmayabilir.

Bu konuyu yazdır

  İsim Ve Doğum Tarihinize Göre Şansınızın Belirlenmesi
Yazar: Emka - 16-03-2017, Saat: 16:49 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorumlar (1)

Büyük zorluklarla geçinen birinin çocuklarından bir tanesinden ,büyük şehirde büyük işler başarması büyük mevkilere ulaşması ,zekası ve yeteneğiyle birlikte ŞANSINI belirleyen isminde gizlidir.isim ve doğum tarihi işlemlerinden sadeleştirilen rakamlar ,o insanın kişilik ve şansını ortaya koyar.lider yaradışlı ve şanslı insan hangi şartlarda olsun mutlaka yeteneği doğrultusunda ideallerini gerçekleştirecektir. Yeter ki şansı yüksek olsun.

* Şansının yüksek olması içinde en azından kişisel rakamı ve şans rakamı birbirine eşit olmalı yada mümkün olduğunca şans rakamı yüksek olmalıdır.*

Örn.şans rakamı 5 olan bir kişinin kişisel rakamıda 5olmalıki şanssızlıktan kurtulsun.çünkü şansı belirleyen rakamların en düşüğü 1, en yükseği 11dir.rakamların toplamı tek sayı oluncaya kadar sadeleştirilir.sadece 11 rakamı sadeleştirilmez.çünkü bu rakam şansı belirleyen en yüksek rakamdır.şansı 11 olan bir insanın hangi şartlarda olursa olsun hayatta yükselişi engellenemez ve yeteneği doğrultusunda mutlaka zirveye çıkar.kısaca hayatlarının her döneminde şans onların yanındadır..

1 A ,H,Ö,Y
2 B,I,P,Z
3 C,İ,R
4 Ç,J,S
5 D,K-Q,Ş
6 E,L,T
7 F,M,U
8 G,N,Ü
9 Ğ ,O,V,W,X

Örn: cem yılmaz 23-4-1973

3+6+7+1+2+6+7+1+2=35 3+5=8 
Karekter sayısı :8

2+3+4+1+9+7+3=29 2+9=11
Şans sayısı : 11

Cem yılmazın sayısal analizinden çıkan sonuç 8/ 11 .yaşantısına baktığımızda son derece başarılı olduğunu söyleyebiliriz..
Etrafınızdaki birçok insanı incelediğinizde ,başarılı olan herkesin şans rakamının yüksek olduğunu göreceksiniz.Çabalayan ancak bir türlü istediği sonucu alamayan insanların şans rakamlarının düşük olduğu dikkatinizi çekecek.

cosmic-nebula-1111-eleven-eleven.jpg


Örn. Maradona 30/10/1960
Karekter sayısı :8
Şans sayısı: 2
Maradona çok yetenekli ve başarılı bir insan olarak gözükmektedir.ancak bunun yanında şans rakamının olabildiğince düşük olması (2) bütün başarılarından sonra ve tüm şöhretinin ardından yaşadıklarını gözümüzün önüne getirdiğimizde herkesçe bilinen ve oldukça ilginç bir tablonun ortaya çıktığı açıktır..

Sayısı şans sayısı

1 1 şansı çok yüksek değil
1 2 şansı giderek yükseliyor
1 3 daha şanslı
5 3 şansı zayıf
5 5 sanssız denemez
5 11 çok şanslı
Şimdi çok şanslı ve özel olduğunu söylediğimiz 11.grup için örnek verelim.çünkü bu örnekten de göreceğiz ki ;kişi özel olan 11.gruba dahil olsa bile şansının yüksek oluşu şans rakamına ve bu rakamın isminden elde ettiğimiz karekter sayıyla olan ilişkisine bağlıdır.

Sayısı şans sayısı

11 1 çok şanssız
11 6 şansı zayıf
11 11 en büyük şans


Tüm grup sayıları ve şans numaraları için örnekler çoğaltılabilir.önemli olan şey iki sayının birbiri ile olan ilişkisidir..

Bu konuyu yazdır

  Reenkarnasyon Sonucu Dünyaya Geri Gelip Onu Kimin Öldürdüğünü İspatlayan Çocuk
Yazar: Emka - 15-03-2017, Saat: 17:01 - Forum: Reenkarnasyon - Yorum Yok

3 yaşındaki bir çocuk yanınıza gelip daha önceki hayatını hatırladığını, bunun üstüne de nasıl öldürüldüğünü ve bütün bunları kanıtlayabileceğini söylese ne düşünürdünüz?

Muhtemelen küçük çocuğun oyun oynadığını düşünürdünüz. Ancak Suriye’ye yakın Golan Tepeleri’nde yaşanan bu hikaye fikirlerinizi değiştirecek cinsten! 3 yaşındaki çocuk önceki yaşamını hatırladığını ve bir adam tarafından baltayla nasıl öldürüldüğünü anlatınca ilk başta kimse tarafından dikkate alınmıyor fakat yaşadığı alandaki yaşlıları gömülü olduğunu iddia ettiği alana götürünce şok edici gerçek ortaya çıkıyor! Çocuğun söylediği alan kazılınca gerçekten de bir erkek cesedi bulunuyor. Bu cesedin kafatasında bir balta izi var, bu da o adamın bir baltayla öldürüldüğünü gösteriyor. İşin korkutucu noktası adamın kafatasındaki balta izinin bulunduğu nokta, 3 yaşındaki çocuğun kafasındaki doğum iziyle tam aynı nokta. 

Asıl hikaye burada başlıyor

Reenkarnasyon ve benzeri konularda daha önce araştırmaları olan Gazzeli ünlü doktor Dr. Eli Lasch, bu hikayeyi oldukça merak ediyor ve öncelikle çocuğun daha önceden yaşadığını iddia ettiği köye gidiyor. Köyde yaşayanlarla konuşunca 4 sene önce gerçekten çocuğun ismini verdiği köy sakininin kaybolduğunu ve bir daha geri dönmediğini öğreniyor ve bunun üstüne çocuğu bu kasabaya getiriyor.


141838220856.jpg

Dur bir dakika! Bu okuduklarım doğru mu ?
SunGazing’in yaptığı habere göre doğru, hatta internette binlerce defa paylaşıldı. Ama durun daha her şey yeni başlıyor.

Çocuk kasabaya geldikten sonra olaylar daha da ilginç ve ürkütücü hal almaya başlıyor çünkü çocuk kimsenin yardımı olmadan bir eve gidiyor ve orda yaşayan adama ismiyle seslenip daha önceden komşu olduklarını söylüyor. Bütün bunların üstüne adamın kendisini öldüren kişi olduğunu belirterek herkesi şoke ediyor. Adam bu iddialar sonrasında tuhaf davranmaya başlıyor, yüzünün rengi atıyor ve baskılar sonrasında cinayeti itiraf ediyor.

Bu konuyu yazdır

Video Büyülü Binada Bir Gece Geçirdik - Gözüktüler!! +18
Yazar: turilanc - 15-03-2017, Saat: 16:19 - Forum: PARANORMAL OLAYLAR - Yorumlar (1)

Arkadaşlar burada yaşanan olaylar gerçektir. Kanalımızda bu tarz videolar yayınlıyoruz araştırıyoruz ve sorularınızı cevaplıyoruz. Dilerseniz takipte kalmak için abone olabilirsiniz.


https://www.youtube.com/watch?v=YlVU6OBZMW8

Not: Admin kardeşlerim direkt youtube linki var ise düzenleyebilir. Ben bulamadım zira.

Bu konuyu yazdır

  MISIRLI İNİSİYE HERMES
Yazar: Archilles - 14-03-2017, Saat: 14:05 - Forum: ESKİ MISIR - Yorum Yok

"Kendinizi dinleyin; mekanın ve zamanın sonsuzluklarına bakın. Yıldızların şarkısı, sayıların sesi ve kürelerin ahengi orada da yankılanır" 

Mısır, kadim çağlarda, kutsal bilimin gerçek bir kalesi, anlı şanlı peygamberlerin okulu ve de insanlığın en soylu bir barınağı ve bir laboratuarı durumundaydı. Mabetlerde bilimsel bir anlamda işlenip geliştirilmiş ve sır örtüsü altında büyük bir sakınımla gizlenmiş olan rahiplerin okült doktrini, bir bakıma, Mısır’ın ruhunu, politikasının sırrını ve evrensel tarihteki başrolünü de su yüzüne çıkartmaktadır.

Ari çağından başlayıp, vedik çağları izleyen kargaşa dolu periyodu takiben Pers işgaline ve İskenderiye devrine kadarki süreç içinde Mısır, hepsi birlikte prensipler bilimini oluşturan ve de kadim çağların ezoterik(1) ortodoksisi (dinde doğru, orta yol) diye adlandırılabilen saf ve yüce doktrinlerin kalesi olma rolünü oynamıştır. Tarihin bu inişli çıkışlı olaylarının ortasında Mısır, okült teolojisinin esasını ve ruhban sınıfının egemenliğine dayalı organizasyonunu, dıştan bakıldığında insana çok tanrıcılık gibi gelen zahiri bir puta taparlık görünümü altında muhafaza etmiştir.

Dünya hakimiyetini Siyah Irk’ın ardından ele geçirmiş olan güneyli Kızıl Irk, Yukarı Mısır’ı ana sunak haline getirmişti. Mısır’daki kutsal doktrinlerin ilk ve esrarengiz inisiyatörü olan Hermes-Tot(İdris) adı, Ari döneminin çok öncelerinde Etiyopya ve Yukarı Mısır havalisinde yaşamış olan Beyaz ve Siyah ırk’ın karışımından oluşma barışçı bir melez toplumla ilişkilidir. Hermes adı, Manu ve Buda gibi bir türü, bir cinsi ifade eden bir addır. Aynı anda hem bir insanı, hem bir kastı ve hem de bir Tanrı’yı dile getirmektedir.

İnsan Hermes, Mısır’ın yüce inisiyatörüdür; kast olarak, okült geleneklerin mutemet muhafızları olan ruhban tabakasıdır; Tanrı olarak ise, ilahi varlıklar ve inisiyatörlerle bir tutulan Merkür gezegenidir; kısaca belirtmek gerekirse, Hermes, semavi inisiyasyonun(2) dünya ötesine ait bölümünü yönetmektedir. Dünyanın spiritüel düzeninde bütün olup bitenler, birbirine, görünmez bir ipi andırır nitelikteki gizli ilintiler yardımıyla bağlıdırlar. Hermes adı, bunları özetleyen bir tılsım, bunları çağrıştıran bir sihirli sestir. Saygınlığı da bundan kaynaklanmaktadır. 
 
Mısırlıların öğrencileri olan Grekler ona, üç kere büyük anlamına gelen Trismegistus adını da eklemişlerdir, çünkü o hem kral, hem yasa koyucu ve hem de rahip telakki edilmekteydi. O, rahipliği, yargıçlığı ve krallığı tek bir yönetici kurumun uhdesinde bir araya getiren bir devri başlatmıştır. O çağlarda ne papirüs vardı ne de fonetik yazı; ama kutsal resim yazısı çok öncelerden beri bilinen bir şeydi; ruhban takımının bilimi sütunlara ve mahzen duvarlarına hiyerogliflerle yazılmaktaydı. Büyük bir gelişim göstermiş olan bu bilim daha sonraları mabetlerin kütüphanelerine intikal etmiştir. Hermes’in okült bilimine ilişkin kırkiki kitabı mevcuttur.

Hermes’in öğrettiği felsefe yalnız zekice bir entelektüel egzersiz olmayıp, zihni derin bir meditasyon halinde Tanrı üzerinde odaklamayı temel alır. Böylesine saf olan felsefe, sadece görüşlerden ibaret düşüncelerin üstüne çıkarak doğrudan evren’in Zihni’ni deneyimlemeyi konu eder. Tanrı vergisi bir armağan olan kendi küçük zihinlerimizi kullanarak Kozmos’u şahane bir düzen içinde yaratan ve varlığını sürdüren Büyük Zihin’i tanır hale gelebiliriz.

Hermes için spiritüel felsefe, bugün sıklıkla gözlenildiğinin aksine bilime karşı değildir. Spiritüel felsefeyi öğrenen kişi, bilime, bir tür kendini Tanrı’ya adama tarzı olarak bakar. Doğal dünyanın gizlerini anlamak yoluyla Yaratıcı’ya karşı bir huşu ve saygı hissiyle kendinden geçer. Evrenin kusursuz düzenini takdir eder, sanki her melodisi şahane bir ahengi yaratacak şekilde ustaca bir araya getirilmiş muazzam bir senfoniyi dinliyor gibidir.

isis--i37188.jpg

Bununla beraber, Hermes bu spiritüel felsefenin günün birinde yitirileceğine veya bozulacağına dair kehanette bulunur. Bizim eski geçmişimizden seslenerek bugün içinde bulunduğumuz zor durumu olağanüstü bir şekilde tanımlar. Hayat hakkında hiçbir mistik anlayışa sahip olmayan zeki ve entelektüel kişilerin öğretileri saf felsefenin yerini almıştır. İnsanlar evreni bir harikalar kaynağı olarak görmekten vazgeçmişlerdir ve artık onu, Tanrı’nın eseri diye saygıyla karşılamamaktadırlar. Ruhsallık, bilim tarafından ilkel batıl inanç gibi kabul edilerek gözden uzak tutulmaya başlanmıştır. Kadim Mısırlıların engin bilgeliği ölü bir din olarak düşünülmekte ve arkeoloji açısından merak uyandırmaktan öteye geçememektedir. Hermes, bir zamanlar ruhsallığın vatanı olan Mısır’ın tanrılar tarafından terk edilmiş metruk bir yer olacağını haber vermiştir. Gelecek kuşaklara duyduğu şefkat yüzünden, Hermes bilgeliğini kitaplara yazar ve bunların saklanmasını ister.  

Mısır göklerin bir suretidir ve
Kozmos tümüyle burada ikamet eder,
Burasıdır mabedi;
Ama tanrılar yeryüzünden gidecekler
Ve gökyüzüne dönecekler,
Ruhsallığın eski vatanını geride bırakarak
Mısır terk edilmiş ve ıssız kalacak,
Tanrıların mevcudiyetinden yoksun.  

Hermes bilgeliğini dramatik bir mistik vahiyden alır. Zihni uyanık bir vaziyette, yine de sakin ve boşalmış olarak, Tanrı’nın onunla konuştuğunu duyar. Hermes, gerçekliğin hakiki yapısının kendisine gösterilmesini ister ve birden önünde her şey değişmeye başlar. Sırlarla dolu bir vizyon görerek dünyanın yaratılışına tanık olur. Bu vizyonun entelektüel açıdan anlaşılmak gibi bir maksadı yoktur, sadece rüyada görülen hayaller tarzında tefekkür edilecektir.

Hermes’in ilk tecrübesi herşeyi kucaklayan tanrısal Işık’la ilgilidir; o izlerken bu ışık, hareketsiz kalamayan karanlık bir suya benzeyen bir gölge düşürür. Sonradan kendisine söylendiğine göre, bu Işık, Tanrı’nın Zihni’dir ve karanlık sular, Tanrı’nın evreni biçimlendireceği sınırlandıracağı potansiyeldir.

Bu yaratılışın ilk eylemi hakkında mistik bir vizyondur ve modern bilimsel Bing Bang teorisine insanı hayrete düşürecek kadar benzemektedir. Bir ışık ve enerji patlaması yavaş yavaş soğuyarak simsiyah bir uzay rahmine dönüşür, güneşler ve gezegenler ve en sonunda bizler bunun içine doğarız. Bu doğuş, her doğuş gibi, sancılıdır ve Hermes çalkantılı derinliklerden anlaşılmaz bir ıstırap çığlığı işitir. Işık o zaman kaotik suları yatıştıran bir Kelam söyler. Bu Kelam, kaosun içinden yapılaşmış bir evreni organize eden bir taslak gibidir. Modern bilim ona temel Doğa Yasaları diyebilir. Bu Kelam, Tanrı’nın Zihni’ndeki ilk fikirdir ve her şey ondan türemiştir.

Yaratılışın sırlarına inisiye olan Hermes, Yüce Varlık’tan tanrısal misyonunu alır. Ona söylediğine göre, karanlıkta yaşayanları ancak bu Bilgi kurtarabilir. Hermes bütün insanlık için bir ruhsal rehber olmak zorundadır.

Bu konuyu yazdır