Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 745 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 745 Ziyaretçi
|
Son Aktiviteler |
Nereden Başlamalıyım?
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: desdinova
07-04-2025, Saat: 11:03
» Yorumlar: 0
» Okunma: 259
|
Ayahuasca çayi hakkinda b...
Forum: ŞAMANİZM
Son Yorum: Gümüşkurt
29-12-2024, Saat: 23:19
» Yorumlar: 0
» Okunma: 366
|
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 794
|
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 713
|
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,569
|
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,956
|
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 26,186
|
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,340
|
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,587
|
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,867
|
|
|
REKLAMLARDA KULLANILAN RENKLER NE ANLAMA GELİYOR? |
Yazar: Spiritüeller - 13-03-2017, Saat: 19:01 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Renkler insanların yaşamlarında önemli bir yere sahiptir. Renklerle duygular ve düşünceler ifade edilebilmektedir. Böylelikle renkler etkilemesi açısından reklamlarda çokça kullanılmaktadır. Renklerin estetiğine üç yönden yaklaşılmaktadır. Bunlar; renklerin izlenim etkileri (visually), renklerin duygusal ifadelerde aracı olma rolünün olması (emotionally) ve taşıdığı sembolik anlamlarıdır.
Renkler, ortak bilinçaltının bir yansıması olarak toplumsal bir anlam kazanmaktadırlar. Renklerin anlamlarındaki bu ortaklık, doğal olarak renklerin ortak psikolojisini belirtmektedir. Renkler bir toplumda aynı şekilde algılanmakta, aynı duyguları uyandırmaktadır ve belleklerinde aynı çağrışımları yapmaktadır. Aynı toplumda bulunan bireylerin çoğunluğunun aynı renklere benzer tepkiler vermesi bu sebeptendir.
Renklerin yaptıkları çağrışımları ve insanlar üzerindeki etkileri şu şekildedir;
1. Sarı: Gençliği ve canlılığı sembolize etmektedir. Koyu zeminlerin üzerinde dikkat çekmektedir. Siyah ile uyumludur. Borda ve maviyle de güzel kombinasyonlar oluşturmaktadır. Sarı renk çok dikkat çektiği için bütün taksiler sarı renktedir ve ayrıca araba kiralama firmaları da sarı rengi çok kullanmaktadırlar. Sarı yazın ve güneşin rengidir ve insanlarda sıcaklık hissi uyandırmaktadır.
2. Kırmızı: Dikkat çeker ve heyecan vermektedir. Kampanyalarda öne çıkabilmek için bu renk kullanılmaktadır. Sıcak satışı sağlamaktadır. Birlikte kullanılan öğelere göre; savaş, korku, heyecan, erotizm ve gücü çağrıştırmaktadır. Gri, siyah ve beyaz renklerle birlikte kullanılmaktadır.
3. Bordo: Kırmızının taşıdığı anlamın sürekli olduğu izlenimini vermektedir. Uzun süreli heyecanı ve ciddi süreli bir yapıyı temsil etmektedir. Vişneçürüğü tonunda daha feminen (dişi) bir hava taşımaktadır ve cinsel temalarda kullanılmaktadır. Beyaz, gri, ve sarı ile kullanılmaktadır.
4. Turuncu: Sıcak satışı, alınabilirliği ve güveni sağlamaktadır. Coşku, hareket ve canlılık hissi vermektedir. Yaşamak arzusunu arttırmakta, moral vermekte, insanın modunu yükseltmektedir. Turuncuya boyanmış renkler sıradan olması, herkes için olması imajını taşımaktadır. Turuncu bayan giyimindeki öncelikli renklerdendir. Siyah ve beyazla kullanılmaktadır.
5. Kahverengi: Alçak gönüllüğü çağrıştırmaktadır. Kahverengi boyalı yerlerde insanlar fazla kalamazlar bu nedenle fast-food restaurantlarda masalar, sandalyeler ve duvarlar kahverengi ya da bu renge yakın renklerdir.
6. Yeşil: Yeşil güven vermektedir ve banka reklamlarında sürekli kullanılmaktadır. Yeşil yeniliğin, sakinliğin ve sükûneti temsil etmektedir .
7. Mavi: Dinginliği, sakinliği ve rahatlığı çağrıştırmaktadır. Genel olarak fon rengi olarak kullanılmaktadır. Lacivert, kurumsallığı, resmiyeti ve kaliteyi temsil etmektedir. Bu renkler bankalar tarafından sürekli kullanılmaktadır. Büyük işletmelerde lacivert renkli logolar kullanılmaktadır .
8. Siyah: Toplumların çoğunda siyah renk ölümün, hırsın ve kötülüğün sembolü olmuştur. Siyah renk elbise yas tutmayı temsil etmektedir. Siyah aynı zamanda gücü ve tutkuyu temsil etmektedir. Fonda kullanılırsa karamsarlık vermektedir. Konsantrasyonu en çok arttıran renktir.
9. Mor: Nevrotik, karmaşık bir ruh haline yol açmaktadır. Bilinçaltı korkuları uyandırmaktadır. Bu renk pişmanlık, üzüntü, karamsarlık, duygusu uyandırdığı için hüznün ve içe dönüklüğün rengi olmaktadır. Bu rengin olumlu yönleri, ruhsal enerjiyi ve hayal gücünü harekete geçirerek, sezgilerin yanında düşünce gücünü de arttırmaktadır .
10. Pembe: Rahatlatıcı etkisi olan bir renktir. Böylelikle bayanlar tarafından tercih edilen bir renk olmuştur. Bayan giyimlerinde pembe ana renk olmuştur.
Kaynak:bilgiustam
|
|
|
NEGATİF ENERJİYİ DEĞİŞTİRME TEKNİKLERİ |
Yazar: Spiritüeller - 13-03-2017, Saat: 18:11 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Birçoğumuz evlerimizde veya iş yerimizde negatif enerjiden etkileniyoruz. Bu tür problemlerde işe yarayacak bazı yararlı teknikler:
1) Evlerimizde veya çevremizdeki insanlar, örneğin: sigara içenler, uyuşturucu, hap kullananlar, alkol bağımlıları, yüksek derecede duygusal enerji yoğunluğu olanlar veya kaotik cinsel enerji kullananlar:
a) Etrafımızdaki negatif olan aile üyeleri,
b) Negatif olan iş arkadaşları,
c) Negatif olan işimiz veya uğraşımız – yüksek baskı olan iş yerleri,
d) Yüksek derecede duygusal kin, düşmanlık olan yerlerde çalışmak; örneğin itfaiye, polis teşkilatı, tıp departmanı, huzur evi, hapishane, hatta yüksek okul.
Para ile ilişkili olan işyerleri veya korkuların, üzüntülerin, acıların, ıstırap çeken bireylerin, aşırı öfkenin olduğu yerler.Temizleme teknikleri kullansak bile, bu enerjiyi her gün evimize getiriyoruz. Bu tür enerji elbiselerimize, deri eşyalarımıza, takılarımıza, saçımıza yapışabilir.Toplumumuzda, kutsal mekanlarımızda, mağazalarda, marketlerde, okulda olan bitenleri ve iş kayıpları, iş yerlerinin kapanması, suç, yoksulluk gibi çevreyi etkileyebilen şeyleri bilme gereksinimi var. Bu durumlar sahip olduğumuz şeylere veya kim olduğumuza yerleştirilebilen birçok yansıtmalar yaratabilir.
Kıskanç olan bireyler var mı? Kendi işinize mi sahipsiniz ve yönettiğiniz çok insan var mı? Başka insanların yansıtmaları enerjiye sahiptir. Bu enerji evimizi veya içinde yaşadığımız alanı etkileyebilir.
Ayrıca evinize yakın olabilen elektrik hatlarına, trafolara veya diğer yüksek enerji iletkenlerine bakın. Bu tür enerjiyi taşıyabilecek dereler veya mezarlıklar var mı? Uçakların başınızın üzerinden uçtuğu bir havaalanı var mı? Büyük şehirler yoğun nüfustan uzakta olan bölgelerden daha fazla zorlayıcı olur.
Evimizdeki enerji hangi türde olursa olsun bize çekilir. Örneğin, evde çoğu zaman bir sürü cinsel düşünceleri olan bir genç varsa, onun odası başka mekanlara bindirile bilen/örtüşebilen enerji taşıyabilir. Onun okulunun, sınıf arkadaşlarının veya arkadaşlarının enerjisi de kendi mekanının dışında zarar veriyor olabilir. Eski enerji kalıpları evde, apartmanda veya çevrede yaşayan herkesi etkileyebilir.
Hasta olan veya iyi hissetmeyen ve bizimle yaşayan insanlar da evimizin enerjisini etkiler. İklimin, tatillerin, dolunayın, okula geri dönmenin, negatif veya korkutucu televizyon yayınlarının enerjisi – hepsi bizi etkileyebilir.
Evimizde enerjiyi tutabilen eşyalar ve alanlar vardır – mobilyalar (eski ve antik ya da bize başkalarının verdiği mobilyalar), fotoğraflar veya hatta resimler; eski plakları, eski kitapları, kullanılmayan eşyaları koyduğumuz temizlenmesi gereken alanlar; eski yastıklar, yatak takımları, eski minderler. Tüm bu eşyalar ve alanlar temizleyerek ve eşyaların yerini değiştirerek, dağınıklığı toparlayarak kolayca arındırılabilir. Eğer evde bir birey veya hayvan öldüyse, onun yatak takımını ya iyice yıkayın ya da atın. Kuştüyü yastıklar ve yatak takımları özellikle enerji taşıyabilir – ebediyen.
Anlaşabileceğimiz bir şey: Eğer kendimizi, evimizi, işyerimizi temizlersek ve etrafımızdaki dinamiklerin farkında olursak, etrafımızdaki enerji değişebilir ve evlerimizde birikmez. Yaşadığımız mekanlarda enerji akışını sürdürmek isteriz. Enerji ne kadar eski ise veya enerji ne kadar ‘yapışık’ ise, etkilenmemiz o kadar kolay olur.
Evlerimizde ve iş yerlerimizdeki alanları temizlemenin birçok yolu vardır:
1) Kilimleri, halıları yıkayın ve mobilyaları, kumaşları ve perdeleri iyice temizleyin.
2) Duvarları boyamak enerjiyi temizlemek için etkilidir.
3) Mobilyaları aynı odada başka yerlere taşıyın (bir iki santim bile fark ettirir),
4) Pencere eşiklerine küçük olsa bile aynalar yerleştirilebilir
5) Dağınık, karışık olan veya son bir yılda temizlenmemiş olan alanları temizlemek,
6) Her ay kristalleri ve taşları temizleyin – iş yerinizdeki kristalleri her hafta temizleyin.
7) Bitkiler ve canlı olan şeyleriniz olsun – bunlar alandaki enerjiyi dengelemeye yardım eder.
8) Taktığınız takıları her gün temizleyin, gözlüklerinizi de temizleyin.
9) Size iyi hissettirmeyen takıları takmayın, örneğin, temizlemeden annenizin yüzüğünü takmayın.
10) Müzik sesi ve titreşimi enerjiyi hareket ettirmek için yardımcı olur.
11) Feng Shui teknikleri kullanmak da iyidir.Eğer bir ilişkiniz olduysa veya mekanınızı paylaştığınız biri olduysa ve bu ilişki sona erdiyse:
1) Yatak odasındaki mobilyaların yerlerini değiştirin.
2) Yatak takımlarını değiştirin veya temizleyin; yastıkları değiştirin veya yerini değiştirin.
3) Duvarlara veya pencere eşiklerine aynalar koyun.
4) En azından duvarın birini boyayın.Bu basit bilgileri kullanarak, eğer mekanınızı paylaşan kişi hala sizi düşünüyor veya sizinle ilgili fanteziler kuruyorsa, yatak odanız onların yansıtmalarından etkilenmez. Bu küçük değişiklikler eski enerjiyi özgürleştirebilir. Bu nedenle herhangi bir yansıtma taşıyamazlar. Aynı adımlar evdeki diğer odalara da uygulanabilir.
Eğer bir apartmanda yaşıyorsak ve alt katta ve yan dairelerde yaşayan insanlar varsa, 30 cm x 30 cm’lik bir ayna kullanmak faydalı olur. Ayna duvara doğru baksın, belki daireler arasındaki duvardaki şifoniyerin/rafların arkasına veya diğer mobilyaların arkasına konulabilir. Yatağın altına da bir ayna konulabilir, ayna aşağı bakar şekilde.
Ayna yoksa, alüminyum veya yansıtıcı yüzeyi olan herhangi bir şey de kullanılabilir. Enerjiyi veya yansıtmaları yansıtan herhangi bir şey, onları kaynağına veya uzağa geri gönderir. Evimizdeki mekanları temizlerken, sadece duvarlara kadar gitmeliyiz. Kendi dairemizin duvarlarının ötesine gitmek, kendi mekanımızın dışına çıkmak başka birilerinin mekanını işgal etmek olur.
Güvenli olan bir yere sahip olmak çok önemlidir – hiçbir şeyin ellenemeyeceği ve hiç kimsenin izniniz olmadan giremeyeceği size ait olan bir yer. Bu yer kendiniz ile koşulsuz olarak olabileceğiniz ve dinlenebileceğiniz bir yerdir.
Hatırlayın, evimizde olup bitenler bizi etkiler. Enerjinin bizi nasıl etkilediğini izlemek çok önemlidir. Stres seviyelerini kontrol etmeyi öğrenin, çünkü bu negatif enerjinin işgal edebileceği yerdir. Gerçekten iyi olmayan – örneğin alkol, uyuşturucu, sigara – şeyleri kullanırken her zaman ölçülü olun. Bunlar araçtır, yardımcı değil.
Yaptığınız şeylerden tamamen keyif alın, herhangi bir şeyi aşırı yapmaya gerek yok. Kendinize kızmadan veya yargılamadan kötü alışkanlıkları dengelemenin başka yollarını arayın. Bağımlılık yaratan enerji insanlara ve olaylara uzanır – geçmişimizi temsil eden ve yoğun duyguya neden olan herhangi bir şey. Duygularınızı aynı seviyede – ne yüksek ne de düşük – tutmak için elinizden geleni yapın.
Bizi yargılayan insanlar, bizi enerjisel olarak kendi fikirlerinde veya korkularında tutmaya çalışır. Yüksek strese neden olan ilişkilerin değiştirilmesi gerekebilir. Eğer biriyle ilgili kötü hissediyorsak, o ilişkiyi değiştirmeyi düşünmeliyiz. İnkar etmek sadece daha fazla probleme neden olur.
Bize zarar vermemesi için dışsal enerjiyi değiştirdikten sonra, duygusal enerjiyle çalışabiliriz.
Not: Ayrıca evde adaçayı yakmak, reikinin koruma sembolunu kullanarak evin enerjisini değiştirmek, evi sirkeli-tuzlu suyla silmek çok faydalıdır… Ayrıca evinizde meditasyon, reiki, yoga vs çalışmaları yapmak evin enerjisini yükseltmek için çok iyidir
|
|
|
NEFESİN MANYETİK ALANI ÇEKİCİLİĞİN SIRRIDIR |
Yazar: Spiritüeller - 13-03-2017, Saat: 02:09 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER
- Yorum Yok
|
 |
Tüm evren enerjiden oluşur ve insan bedeni de enerjidir.Evrensel enerji tüm evrende maddede, suda, havada, toprakta bulunur. Su ve toprak, bedenimizin organizmasını oluşturur. Hava ise nefes alışverişi ile bedene girip çıkar. Bu üçlünün bedenimizdeki döngüsü sırasında salınan enerji toplamı, yaşamı yaratır. Hayat enerjisi, solunumla tamamlanır. Nefes yoluyla aldığımız pranik enerji, çakralar aracılığıyla fiziksel bedene dağıtılır. Enerji bedeni kavramına Ruh evimiz de diyebiliriz. Ruh evimizin gücü; nefesimizin gücüne bağlıdır.
Nefes; iki ayrı güç taşır. Birisi oksijen döngüsü ile fiziksel sonuç olarak çıkan elektrik gücüdür. Diğeri, tüm hücresel işlemler sonucu bedende oluşan manyetik güçtür. Bu iki gücün birleşmesi, bedene büyüsel özellikler kazandırır. Nasıl mı? Bu büyü gücünün sırrı kalpte ve nefeste…
Bedende en büyük manyetik alan kalbin etrafındadır. Diğer tüm sistemler de, özellikle endokrin bezler, ürettikleri salgılar nedeniyle manyetik alan yaratırlar. Çakralar adıyla bildiğimiz bu manyetik alanlar tüm vücutta dengede olduğunda, kalp ile beraber vücudun toplam manyetik alanını yaratırlar. Kalp vücudun merkezindedir ve ondan başlayan manyetik alan, çakralara doğru dairesel olarak yayılır. Kalpten başlayan kan dağılımı, taşıdığı oksijen ile vücuda elektriksel bir güç dağıtır. Sıradan ve farkında olunmayan nefes ile elektrik güç kendiliğinden vücuda yayılır. Manyetik gücü aktive edebilmek ise belli kurallara uymayı gerektirir. Nefes alışverişine farkındalık ve dairesel döngü katılırsa, kalbin manyetik alanı kalpten başlayarak sırasıyla her çakra dairesine ulaşır ve onların manyetik gücüyle büyüyerek tüm vücudu kaplar.
Nefesinizin döngüsünün başlangıcı kalp bölgeniz olmalıdır. Kalp bölgenizden başlayan ve her yöne doğru dairesel dalga hareketiyle büyüyen bir nefeste, döngülerin süresi kalp atım hızınızla uyumlu olmalıdır. Dakikada 80 atış yapan bir kalbin, dakikadaki nefes alış sayısı 8 olmalıdır. Yani kalp atış sayısının onda biri… Kalp atım hızı dalgasının 0.10 hertz olmasını sağlayan senkronizasyon budur. Bedendeki sempatik ve parasempatik sinir sisteminin eşit ve dengede olmasını sağlayan huzur, aşk, sevgi, şükür, mutluluk frekansı bu uyumda saklıdır.
Endokrin sistemlerin yani çakraların anlık frekansları kalp ve diğer bezlerle senkronize olduğunda, bedenin etrafında torodial bir enerji alanı oluşur. Bu alan her an değişkenlik gösteren bir yapıdadır. Duygulanımlarımız ve hormon salınımlarımız, bu alanın değişkenliğini belirler… Vücutta taşınan salgılar, kanın yarattığı manyetik alanı değiştirir. Kandaki manyetik alan ise en çok hemoglobine, yani demire ve diğer elementlere bağlıdır.
Tıpkı bir mıknatısın etrafında şekillenen demir tozları gibi, kalbin manyetik alanına doğru itilir ya da çekilir hemoglobin. Hemoglobinin taşıdığı oksijen, bu çekim ve itim ile en uzak hücrelere doğru yol alır ve geriye döner. Tüm bedenin kalp ile başlayan ve bedenin dışına doğru küresel olarak büyüyen manyetik alanının sırrı budur. Sürekli değişken olan bu manyetik alan, geniş, döngüsel, küresel ve senkronize olmuş bir nefes ile kontrol edilebilir. Nefesinizin hacmi, farkındalığı, bütünselliği ve kalp atım zamanıyla senkronize olması, enerji bedeninizi düzgün ve geniş bir küreye dönüştürür.Çekiciliğin Sırrı Vücudun Manyetik Alanıdır
Manyetik alanınızın geniş ve kuvvetli olması tüm yaşamınızı olumlu yönde etkiler. Dış dünya ile iletişimlerinizde, ilişkilerinizde, popülerliğinizde, etkileme gücünüzde, insanlar tarafından algılanışınızda bu alan ile hissedilirsiniz. Güçlü görünmeniz fizik bedeninize değil, bu alanınızın büyüklüğüne bağlıdır. Etkileyici olan tüm insanların da sırrı budur.
DNA yapınızdaki ışıma ve manyetik güç ile, nefesinizin anlık manyetik gücünün birleşmesinden oluşan fiziksel ve ruhsal gücünüz, sizin KİM olduğunuzu belirler. Düşünceleriniz-duygularınız nedeniyle oluşan beyin dalgalarınız ile DNA ışımalarınızın yarattığı biyofotonlarınızın anda tüm evreni dolaşabileceğini ve haberleşebileceğini idrak ettiğinizde, bu idraki andaki enerji bedeninizle birleştirebildiğinizde neler yapabileceğinizi bir düşünün
|
|
|
EVİNİZDE ENERJİ KULLANIM VERİMLİLİĞİNİ ARTTIRMAK İÇİN 10 YÖNTEM |
Yazar: Spiritüeller - 12-03-2017, Saat: 23:18 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Küresel ısınmanın yol açtığı iklim değişikliği problemleri göz önüne alındığında, dünya genelinde enerjiyi verimli kullanmanın bütün insanlığın iyiliği ve geleceği açısından oldukça önemli olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca ülkemiz gibi enerji anlamında dışarıya bağımlı ülkeler açısından, konunun küresel ısınma boyutunun yanında ekonomik bir boyutu da mevcuttur. Ülkemiz enerji kaynaklarının büyük kısmını ithal etmek durumunda olduğu için, enerjinin verimli kullanılması Türkiye özelinde ekonomik anlamda da bir gerekliliktir. 2011 yılı verilerine göre dünyada ortalama kişi başı enerji tüketimi 74,86 milyon BTU iken, bu rakam ülkemizde 61,82 milyon BTU olarak gerçekleşmiştir. Her ne kadar dünyadaki ortalama tüketimin altında olmamız enerjiyi dünya ortalamasına göre daha verimli kullandığımız anlamına gelebilecek olsa da, 1981-2011 arası trend incelendiğinde, ülkemizin kişi başı enerji tüketiminin dünyadaki ortalama trende göre daha hızlı şekilde arttığı görülmektedir. Bu sebeple, yakın bir gelecekte, ülkemizdeki kişi başı ortalama enerji tüketiminin dünya ortalamasının üzerine çıkacağını söylemek yanlış bir öngörü olmayacaktır.
Bu koşullar altında, bireyler olarak bizler aslında evimizde enerji kullanımını verimli hale getirmek üzere çok basit önlemler alarak hem ülkemiz hem de dünya adına ciddi farklar yaratabiliriz. Aşağıda buna ilişkin hepimizin kolaylıkla yapabileceği 10 basit önlem sıralanmaktadır:

1. Isıtıcı ve soğutucu cihazların termostat ayarlarını değiştirmek: İnsanlar çağlar boyunca günümüzdeki klima, kombi, kalorifer tarzı cihazlar olmadan yaşamını sürdürmüştür. Günümüzde ise bu cihazlar hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Bu cihazları kullanırken insan doğasına aykırı bir şekilde sıcaklık ayarları yapmak enerjinin verimsiz kullanımına yol açmaktadır. Örneğin; yazın soğutma amacıyla çalıştırdığımız klimada sıcaklığı 20 dereceye ayarlamak ciddi anlamda enerji israfına yol açmaktadır. Kışları evimizin kombisini 25-26 dereceye ayarlamak ve evde tişörtle oturmak da gene enerji israfına yol açmaktadır. Bu tarz cihazlarımızın sıcaklık ayarlarını yaparken özen göstermek ciddi enerji tasarrufu yapmamızı sağlayacaktır.
2. Evde kullanılan su ısıtma cihazlarının ayarlarını değiştirmek: Evlerde banyo yapmak için kullandığımız su ısıtma cihazlarının ayarlarını da gene diğer ısıtma ve soğutma cihazlarımız gibi dikkatli şekilde ayarlarsak enerjiyi daha verimli kullanmış oluruz. Normalde 45 derecelik bir sıcaklık oldukça iyi olmasına rağmen, A.B.D.’de yapılan bir araştırmada bu sıcaklığın çok daha yüksek seviyede ayarlandığı tespit edilmiştir.
3. Mikrodalga fırın kullanmak: Mikrodalga fırınlar diğer fırınlara göre daha az enerji kullanmaktadır. Bu sebeple mikrodalga fırın kullanımı enerji tasarrufu açısından oldukça önemlidir. Ayrıca mikrodalga fırınlar bulundukları ortamı ısıtmamaktadır, bu sebeple özellikle yaz aylarında mikrodalga fırın kullanmak verimliliği oldukça arttırmaktadır.
4. Evlerde yalıtım yapmak: Ülkemizde çıkarılan yasalarla zorunlu hale getiren bina yalıtımı konusu enerji tasarrufu için oldukça önemlidir. Burada oturduğumuz binaya yalıtım yaptırırken, yasaların zorunlu kıldığı minimum yalıtım malzemesi kalınlığından daha kalın yalıtım malzemesi seçmek, her ne kadar ilk anda daha fazla para vermemize yol açacak olsa da, uzun vadede harcadığımız paradan daha fazlasını tasarruf edebiliriz.
5. Kalorifer peteklerinin önünü açık tutmak: Evlerimizde bulunan kalorifer peteklerinin önünü açık tutarak evimizin verimli şekilde ısınmasını sağlayabiliriz.
6. Kapı ve pencerelerde yalıtım sağlama: Evimizi gerek ısıtırken gerek soğuturken kapı ve pencerelerimizin yalıtımına dikkat etmemiz gerekmektedir. Yapılan araştırmalara göre en ciddi enerji kayıpları kapı ve pencerelerin iyi yalıtılmamış olmalarından kaynaklanmaktadır.
7. Yıkama işlemlerinde sıcak yerine ılık su kullanmak: Çamaşır yıkarken özellikle çok aşırı kirli olmayan çamaşırlarımız için, yüksek sıcaklıkta yıkama yapmak israfa yol açmaktadır. Bunun yerine ılık sıcaklık ayarı yaparak yıkama yapmak ciddi tasarrufa yol açacaktır.
8. Çamaşırları topluca yıkama: Yaygın olarak yapılan ve enerji israfına yol açan davranışlardan birisi de çamaşır makinelerini kapasiteleri ölçüsünde doldurmadan çalıştırmaktadır. Kullandığımız çamaşır makinesini kapasitesi kadar doldurmadan çalıştırmamalıyız.
9. Bulaşık makinelerinde kurutma özelliğini kullanmamak: Bulaşık makinelerinde bulunan ve yıkama bittikten sonra başlayan kurutma aşaması ciddi enerji israfına yol açmaktadır. Yıkama bittikten sonra makinemizin kapağını açıp biraz beklersek zaten bulaşıklarımız kuruyacaktır. Bu modu kullanmamak ciddi tasarruf edilmesini sağlayacaktır.
10. Her yıl en az bir ağaç dikin: Her sene en az bir ağaç ekerek, çevreye ciddi katkı sağlayabilirsiniz. Ayrıca özellikle bahçeli evi olanlar, evlerinin bahçesine ağaç ekerek evlerinin yazın daha serin, kışın ise daha sıcak olmasını sağlayabilirler. Evimiz bahçeli olsun olmasın hepimiz her yıl en az bir ağaç ekerek çevreye verdiğimiz zararın en azından bir kısmını düzeltmiş oluruz.
Bu yazıda, evlerimizde enerjiyi daha verimli kullanmak adına alabileceğimiz 10 basit önlemden bahsetmeye çalıştık. Bu maddelerden en azından bir kısmına bile dikkat ederek ve hayatımızda ufak değişiklikler yaparak enerjiyi daha verimli kullanabilir ve bu vesileyle hem aile bütçemize hem de ülke ekonomisine katkı yapabiliriz.
Kaynak:bilgiustam
|
|
|
MÜZİK BEYİN KASLARINIZI BESLİYOR |
Yazar: Spiritüeller - 12-03-2017, Saat: 18:54 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Müzikle yakın olmayan birçok insanın inandığının aksini söyleyen araştırmaya göre, eğitimli müzisyenlerin beyni diğer insanların beyninden biraz farklı çalışıyor. Brain and Cognition adlı bilimsel dergide yayınlanan, Vanderbilt Universitesi psikologlarının elde ettiği bulgulara göre, profesyonel müzik eğitimi alanlar, müzik eğitimi almamış insanlara oranla, hem etkili bir yaratıcı düşünme tekniği sayılan beyinlerinin "ışınsal düşünme" becerilerini çok daha iyi kullanıyorlar, hem de beyinlerinin her iki yarım küresinin ön korteks bölümlerini birlikte ve dengeli kullanıyorlar.
"Doğal olarak daha yaratıcı düşünen kişilerin problemlere yaklaşımlarını inceleyerek süreci anlamaya çalışıyoruz" diyen araştırmacı Folley, günlük deneyimlerinin sürekli yaratıcı düşünmeyle geçmesinden dolayı özellikle müzisyenlerin düşünme tarzlarını incelediklerini ifade etmiştir. Araştırma sonucunda müzisyenlerin beyinlerindeki ilişkisel çalışmanın ve problemlere verilen cevapların onların beyinlerinin düşünme tarzında niteliksel farklılıkların olduğu ortaya çıkmıştır.
Müzisyenlerin beyinlerinin her iki yarım küresinin birlikte kullanılmasının açıklamasından bir tanesi, düşünme ve uygulama sırasında müzisyenlerin aynı anda her iki yarım küredeki motor hareketlerin aktif olması gösterilebilir. Çünkü müzisyen hem gördüğü notaları ve ritimleri beyninde düşünmekte, hem de düşündüğü şeyleri her iki elini, hatta bazen ayak ritimlerini de kullanarak uygulamaya dökmektedir.
Beyninin her iki yarım küresini bu şekilde birlikte ve dengeli kullanan müzisyenlerin diğer bilgilerin değerlendirilmesinde ve ilişkilendirilmesinde de iyi olmalarıın doğal bir sonuç olduğunu vurgulayan Folley, "Entrümantal müzisyenlerin farklı melodik satırları birleştirerek, aynı anda her iki eli kullanarak senkronize tek bir müzik parçasına dönüştürmeleri ve özellikle nota sembollerini aynı anda hızlı bir şekilde okumadaki becerileri onların beyinlerinin hem sağ, hem de sol yarım kürelerini dengeli kullanmalarını sağlamaktadır." demektedir. Bugüne kadar yapılan daha önceki yaratıcı düşünme araştırmaları daha çok açık uçlu ve çok yönlü problemlerde yaratıcı sonuçlara ulaşmayı sağlayan ışınsal düşünmeye odaklanmıştır.

Yapılan araştırmalar yaratıcı düşündüğü kabul edilen kişilerin diğer insanlara göre daha ışınsal düşündüğünü ve düşünme tarzlarında böyle bir farklılığın olduğunu ortaya koymuştur. Yapılan araştırmaya Vanderbilt Blair Müzik Okulu’ndan 20 klasik müzik öğrencisi ile, Vanderbilt Psikoloji bölümünden müzikle ilgisi olmayan 20 öğrenci katılmıştır. Müzik bölümü öğrencilerinin hemen hemen hepsi de en az sekiz yıl müzik eğitimi almış öğrencilerdir. Çaldıkları enstrümanlar piyano, nefesli çalgılar, telli çalgılar ve vurgulu çalgılardır. Gruplar yaş, cinsiyet, eğitim, lise başarı seviyesi ve üniversite giriş puanları (SAT) olarak karşılaştırılmıştır.
Araştırmacılar müzisyenlerle kontrol grubunun yaratıcı düşünme süreçlerini mukayese etmek için iki deney yapmışlardır. Birinci deneyde her iki gruba da ev eşyaları veya objeleri gösterilerek bunlarla yapılabilecek farklı fonksiyonları yazmaları istenmiş, ayrıca bazı kelime ilişkilendirme testleri de yapılmıştır. Bu deneyin kelime ilişkilendirme testinde müzisyenler kontrol grubuna göre daha fazla sayıda doğru cevap vermişlerdir.
Araştırmacılar bu sonucun müzisyenlerin sözel yeteneklerinin daha iyi olduğunun bir göstergesi olduğunu ifade etmektedirler. Bu deneyin ev eşyaları veya objeleri ile oluşturulacak farklı fonksiyonlar bölümünde de müzisyenler çok daha yeni ve beklenmedik fonksiyonlar önermişlerdir. İkinci deneyde, her iki gruba tekrar günlük kullanılan bazı objelerle yapılabilecek farklı fonksiyonlar önermeleri istenmiş, ancak bu kez beynin korteks bölümündeki kanlanma NIRS (near-infrared spectroscopy) yöntemiyle takip edilmiştir. Bu teknikle beynin nerelerine kan ve oksijen hareketi olduğu izlenerek, düşünme sırasında hangi bölgelerin aktif olduğu gözlenebilmektedir.
"Deneklerin günlük kullanılan bazı objelerle yapılabilecek farklı fonksiyonlar düşünmeleri sırasında müzisyenlerin beyinlerinin her iki yarım küresinin de aynı anda yoğun olarak aktif olduğu gözlenmiştir" diyen Folley, müzisyenlerin beyinlerinde oluşturdukları farklı ağlar sayesinde diğer insanlara göre daha farklı düşünen beyinler geliştirdiğini ve bilgiye karşı yaklaşımlarının daha farklı olduğunu vurgulamaktadır. Esas olan müzik eğitiminden çok birinci sırada beynin her iki yarım küresini birlikte ve dengeli kullanmak, ikinci sırada da bilgiler arasında ilişkiler kuran bir düşünme tarzıyla beyinde yoğun fiziksel ağların oluşmasını sağlamaktır. "Peki, müzikle uğraşmadan da beynin her iki yarım küresini birlikte ve dengeli kullanmayı sağlamak için bir yöntem var mı?" diye bir soru gelebilir aklınıza.
Bu sorunun cevabı "EVET". Araştırmacıların bulduğu diğer bir ilginç sonuç da müzisyenlerin zekâ (I.Q.) seviyesinin müzisyen olmayanlara göre daha yüksek çıkmasıdır. Bu sonuç daha önce bulunan müzik eğitimi ve zekâ gelişimi arasındaki ilişkiyi de destekler durumdadır. Şüphesiz zekâ da zihinsel faaliyetler sonucunda beyin hücreleri arasında kurulan fiziksel ağların bir ürünüdür.
Ayrıca müzik, beyin ve konsantrasyon arasında da ilginç ilişkiler vardır. Bu arada müzik eğitimine küçük yaşta başlayan çocukların beyinlerinin sağ ve sol yarım küresini bağlayan "corpus callosum" ağının, müzik eğitimi almamış çocuklara oranla, daha kalın olması da müzik ve beyin eğitimi ilişkisini bir başka açıdan göstermektedir. Çünkü beynin sağ ve sol yarım küresinin iletişimi tamamen "corpus callosum" aracılığıyla olmaktadır. Bu da çocukların beyinlerini geliştiren bir eğitim programının 3 ile 7 yaş arasında başlaması gerektiğini onaylayan bir sonuçtur.
|
|
|
SOĞAN KÜRÜ NASIL HAZIRLANIR? |
Yazar: Emka - 12-03-2017, Saat: 18:47 - Forum: SAĞLIK
- Yorum Yok
|
 |
Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu’nun soğan kürü tarifi nasıl hazırlanır?
emziren annelerin kullanmasın da herhangi bir sakınca yokmuş. Doktor teyitlidir kullanabilirsiniz.
Şimdi bu kürü 3 seans şeklinde kullanıyoruz. 3 kereden fazla ve 15 günden çok tüketmek rahimin incelmesine sebep oluyormuş, aman dikkat derim.
SOĞAN KÜRÜ NASIL HAZIRLANIR?
Kürünüzü hazırlamak için ihtiyacımız olan malzemeler bir adet açık kahverengi kabuklu kuru soğan ve iki bardak klorsuz sudur. Soğanı kabukları kırmızı, mor ya da beyaz kabuklu olandan seçmemelisiniz. Bunlar yapılacak kürde etkili olmamaktadır.
Sizin kullanacağınız yemeklerde kullanılan kuru soğandır. Soğanı kök ve kabuğuyla birlikte kullanacağımızdan, yıkayıp sirkeli suyun içinde bir süre bekletmelisiniz. Bu şekilde dezenfekte olmasını sağlarsınız. Suyu bir tencerenin içine koyarak, ocağın üzerinde kaynamaya bırakın. Kaynadıktan sonra kuru soğanı dört parçaya bölerek içine atın. Bu şekilde yaklaşık olarak beş dakika kadar kaynatmanız, kürü hazır hale getirecektir. Kullanıma hazır olması için biraz ılınmasını beklemelisiniz. Ama çok soğumadan tüketmelisiniz.
Bu soğan suyunda en dikkat etmeniz gerekenlerden biri suyun çok soğumamasıdır. Soğuyunca soğanın içinde pişen etkin maddenin hiç bir yararı kalmıyor, haberiniz olsun.
Ve soğan suyunu hazırlarken diğer dikkat etmeniz konu ise, soğan suyunu her öğünde taze olarak tüketmeniz gerektiğidir. Yani sabah aç karnımı içeçeksin hop hazırlayıp tüketiyorsun. Öğlen mi içeceksin, yine hazırlayıp, ılıtıp tüketiyorsun. Beklemiş soğan suyunu tüketmiyorsun.
SOĞAN KÜRÜNÜN FAYDALARI NELERDİR?
•Kadınlarda meydana gelen çikolata kisti (endometriosis) ve miyom oluşumlarına karşı tedavi edicidir.
•Polikistik over sendromu tedavisinde faydalıdır.
•Kadınların yaşadığı adet düzensizliğini ortadan kaldırmaya oldukça etkilidir.
•Menopoz şikayetlerini azaltmak için içilmelidir.
•Vajinal akıntılarda kullanılmalıdır.
•Kıl dönmelerinde fayda sağlayacaktır.
•Hamile kalmak isteyenlerin, sorunlarına çare olacaktır.
•Ciltte çıkan iltihaplı sivilce ve aknelerde tedavi edicidir.
•İçeriğindeki sulfosid nedeniyle antibiyotik özelliğine sahiptir.
•Dolaşım sistemini düzenler.
•Bağışıklık sistemini güçlendirici etkileri bulunmaktadır.
•Vücutta meydana gelen yağlanmayı azaltacağından, zayıflamaya yardımcı olur.
•Stres giderici ve balgam söktürücü etkileri vardır.
•Prostatta oluşan iltihapları azaltıcı etkileri nedeniyle, ağrıların azalmasına yardımcıdır.
•Çiğ soğan tüketimi, yemek sonrasında kandaki total gliserit oranını düşürür.
•Sinüzit rahatsızlığının ilerlemesini önler.
Kimi anneler bu kürü uygularken hamile kalmışlar. Yani o derece de etkiliymiş. Ben de geçen ay ilk kürümü uyguladım. Şimdi bu ay yine uygulayacağım. Soğan kürünün kullanım şekline gelecek olursak;
Adet döneminde uygulanmasının hiçbir sakıncası olmayan soğan kürü, gebe kalmak isteyenler tarafından adet bitiminden sonra 7 gün içinde başlamalıdır. Kür uygulandıktan sonra 2. adetinizi görmeden 10 gün önce tekrar 5 gün veya 7 gün bu soğan suyu kürünü uygulamalı ve soğan suyu kürü bitiminde incir kürüne başlamalısınız.
Son olarak, eğer ki bu kürü uygularken hamile kalırsanız, hiç korkmayın çocuğunuza bir şey olmuyor. İbrahim Saraçoğlu’nun sayfasındaki sorulmuş sorular içerisinde yer alıyor. Gebelikte kullanım haline bebeğe hiç bir zararı olmaz diye.
Soğan kürü, bu yola çıkmış, tüm anne olmak isteyen kadınlara şifa olsun
|
|
|
MARS'TA ESKİ BİR YAŞAM OLABİLİR |
Yazar: Spiritüeller - 12-03-2017, Saat: 18:47 - Forum: MARS
- Yorum Yok
|
 |
Bilim adamları, Mars'ta, ilkel yaşamın fosilleşmiş kalıntılarına evsahipliği yapan kayalar bulduklarını düşünüyorlar.
ABD'nin California eyaletindeki "Search for Extraterrestrial Intelligence" (SETI) Dünyadışı Zeka Araştırmalar Merkezi'nden bilim adamları, yayınladıkları makalede, Kızıl Gezegen'in Nili Fossae bölgesinde 'fosillerden oluşan' kayalar keşfettiklerini iddia etti.
Araştırmalarını Earth and Planetary Science Letters bilimsel dergisinin son sayısında yayımlayan bilim adamları, bu bölgedeki karbonat katmanlı kayaların hidrotermal oluşumlarını incelediklerinde, Mars'ta yaklaşık 4 milyar yıl önce yaşamış olabilecek organizmaların kanıtlarını elde ettiklerini kaydettiler.
Amerikalı bilim adamlarının, yörüngedeki Mars Reconnaissance Orbiter'ın (MRO) kızılötesi görüntüleme tekniği sayesinde yaptıkları incelemede, Nili Fossae bölgesindeki kayalarda gözlemlenen mineral içeriğin, Avustralya'nın kuzeybatısındaki Pilbara bölgesinde bulunan ve Dünyadaki yaşamın ilk izlerinin mineral biçimde muhafaza edildiği yerdekiyle aynı olduğu ortaya çıktı.
Araştırmaya başkanlık eden Adrian J. Brown, bunun en azından Mars'ın bu bölgesinin benzer bir kanıta evsahipliği edebileceğini gösterdiğini belirterek, "Eğer Mars'ta katmanlar, mercanlar veya bir tür mikrobik alanlar oluşturmaya ve bunları burada gömülü tutmaya yetecek yaşam varsa, Dünya'daki fiziğin aynısı burada da olmalıdır" dedi.
Bu arada, MRO'nun çok yüksek çözünürlüklü High Resolution Imaging Science Experiment camera (HiRISE) ile elde ettiği son görüntülerde, NASA'nın Viking uzay aracının 1976'da çektiği fotoğrafta yer alan "Mars yüzeyindeki gizemli surat"ın, kayalık ve düz bir tepeden ibaret olduğu açıkca görülüyor.
Komplo teorisyenleri, bunun Marslıların varlığının açık bir kanıtı olduğunu, NASA ve ABD hükümetinin uzaylıların varlığını bildiklerini iddia etmişlerdi.
Öte yandan, Kızıl Gezegen'e sadece üç aylığına gönderilmelerine rağmen 6 yılı aşkın süredir görevlerini sürdüren ikiz robotlardan Opportunity, Mars'ta ilk kez toz hortumunu görüntülemeyi başardı.
Opportunity'nin kızkardeşi Spirit, daha önce birkaç kez Kızıl Gezegen'e özgü toz hortumunu görüntülemişti.
|
|
|
DİKKAT! SU İÇMEMENİZ GEREKEN DURUMLAR |
Yazar: Emka - 11-03-2017, Saat: 18:52 - Forum: SAĞLIK
- Yorum Yok
|
 |
Bu bilgilere dikkat edin! İşte su içmemeniz gereken durumlar…
Sizler de bu 7 kurala mutlaka uymalısınız.İşte 7 su içilmez kuralı;
1-Banyodan sonra su içilmez, içilirse organlar yaşlanır.
2-Acı yedikten sonra su içilmez, içilirse reflü, gastrid ve bağırsak rahatsızlığı yapar.
3-Uyku arasında su içilmez , çünkü beyni etkiler!
4-Meyveden sonra içilmez, içilirse asit ortaya çıkar.
5-Koşup yorulduktan sonra içilmez, karaciğer ile dalak büyür.
6-Tatlı yedikten sonra su içilmez: şeker yükselmesine sebep olur
7-Kustuktan sonra su içilmez, içilirse vebaya sebep olur.
-Et yedikten sonra su içilir
-Yağlı yedikten sonra su içilir
-Korkunca su içilir
-Yemekten önce su içilir
|
|
|
4 ADIMDA KARŞINIZDAKİNİN ENERJİSİNİ OKUYUN ! |
Yazar: Emka - 11-03-2017, Saat: 15:38 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM
- Yorum Yok
|
 |
Pek çok insan, farkında olmadan karşısındaki kişinin duygu durumunu o bir şey söylemeden anlar. Duygular birbirimize ilettiğimiz en güçlü enerjilerdir. Bir anne, binlerce ötedeki evladının kötü durumda olduğunu hissedebilir. Bazen sevdiğimiz birinin başına kötü bir şey geldiğini hissederiz ve hissimiz doğru çıkar. Fakat bu durumlar genellikle kontrolsüz olarak gerçekleşir. Bu gücü bilinçli olarak kullanabilir miyiz?
Evet bilinçli şekilde enerji okumak mümkündür. Enerji; bir duygu veya düşünce olabilir. Bunu başarmak için 4 önemli adımı kesinlikle sırayla uygulamak gerekir. Bu 4 adım ile insanların enerjisel düşüncelerini okuyabilirsiniz
1. Adım
Zihninizi açma egzersizleri.
Hepimiz aslında kapalı ve ön yargılı bir zihinle hayatımıza devam ederiz. Telepati kanıtlanamamış bir olgudur. Fakat aslında hepimiz doğal telapatlarız. Özellikle anneler bebekleri ile güçlü bir telepati içindeler. Bu doğanın bize getirdiği zorunluluklardan biri. Bazı araştırmacılar bilinçaltımızın sürekli telepatik olarak haberleştiğini söylüyor. Kısaca telepati zaten hayatımızın bir yerinde bizimle birliktedir…
Egzersizler
Zihni özgür bırakmak için meditasyon ve mantra çalışmaları yapmalısınız. Meditasyon aslında çok basit bir yöntemdir. Sessiz bir ortam bulduktan sonra rahat bir konumda oturun veya uzanın. 10 dakika boyunca nefes alışverişinizi takip edin. Mantra belli bir sözcüğün meditasyon yaparken söylenmesinden ibarettir. “Zihnim açılıyor” veya “kendimi özgür kılıyorum” diyebilirsiniz. Sanskritçe bir mantrada söyleyebilirsiniz.
2. Adım
Beden dili
İster inanın, ister inanmayın bedenimiz, her şeyi ele veriyor. Enerji okumak için beden dilini okumayı öğrenmelisiniz. Beden dili ile ilgili pek çok yazı ve kitap bulabilirsiniz. Temelde insanlar bir düşünce içindeyken bedenleri de belli bir pozisyona girer. Mesela eğer kendilerini huzursuz hissediyor veya size tam olarak güvenmiyorlarsa mutlaka kollarını önde kavuşturacaklardır. Beden dili enerji okumak için önemlidir. Karşınızdaki kişi ile ilgili ne kadar yorum ve düşünce yakalarsanız enerji okumanız o kadar güçlenir.
3. Adım
Empati
En önemli adım. Empati; kendinizi karşınızdaki kişinin yerine koymak ve onun duygularını anlamak olarak yorumlayabiliriz. Eğer gerçekten enerjiyi okumak istiyorsanız, yapmanız gereken bolca empati yapmak. Şu soruyu bilinçaltınıza sürekli iletin, o kişi şu anda ne düşünüyor veya ne hissediyor. Bir süre sonra belli his ve düşünceler size gelmeye başlayacaktır.
4. Adım
Telepatik düşünce gönderme
Basit ama etkili bir egzersizdir. Evde veya işte bir şey istemeden önce zihninizden isteğinizi geçirip o kişiye gönderin. Bu egzersiz ile zihniniz telepatik düşünmeye ısınacaktır. Arkadaşlarınızla veya eşinizle tahmin oyunları oynamalısınız. Düşünce bir enerjidir ve tüm auranıza çevrenize yayılmaktadır. Kişi bazı durumlarda çok kolay şekilde karşısındaki kişiyi okuyabilmektedir. Yapılan araştırmalar insanların karşısındaki kişiye güvenip güvenmeme durumuna 8 saniyede karar verdiğini söylüyor. Bu durum tamamen bilinçaltımızın kontrolünde olan bir şey. Kısaca bilinçaltınız zaten size cevapları veriyor…
|
|
|
GEVŞEME TEKNİKLERİ |
Yazar: Emka - 08-03-2017, Saat: 17:59 - Forum: MEDİTASYON
- Yorum Yok
|
 |
Şehir hayatı içinde olan herkesin temel sorunu stres... Bu nedenle, çağımızın en büyük sorunlarından biri olan gevşeyebilme...
Örneğin hepimiz istediğimiz an tüm bedenimizi istediğimiz şekilde gerebiliriz, istediğimiz kasımızı kasabiliriz ama örneğin akşam uyuyalım dediğimizde istediğimiz an uyuyamayız – hele hele çok yorgunsak, hemen uyumamız gerekirken aksine uyumamız gittikçe zorlaşır. Ya da ofisten çıktığımız zaman işteki gerginliğimizi üstümüzden atamayız ve ofisteki gerginliği taşımaya devam ederiz.
İşte bu tip şikayetleri olanlarımız, gevşeme teknikleri ile yeniden istediği zaman gevşemeyebilmeyi öğrenmelidir. Bundan sonraki mesajlarımda size 3 temel gevşeme tekniğini vereceğim. Bu teknikler, SVYASA tarafından günlük yoga programı içinde Yoga Duruşları (Yogasanas) içinde yaptırılmaktadır. Ancak bu teknikleri öğrenen kişi, bedensel gerginlik ve rahatlama arasındaki hali tespit edebildiği için, günlük hayatında da kişiye stres yönetimi ve rahatlama konusunda yardımcı olabilmektedir.
Bu gevşeme tekniklerini Merkezimizde yaptığımız yoga çalışmalarında da kullanmaktayız.
Ani Gevşeme Tekniği
Adım 1 : Açıklama
Önce tüm bedeni şavasanada dinlendirelim.
Şimdi kademesel olarak bedeni aşağıdan yukarıya doğru önce gerip daha sonra tamamen geveşeteceğiz Böylece tam gerfinlik ve tam gevşeme arasındaki farkı anlayacağız ve bedene olan hakimiyetimizi fark edeceğiz.
Adım 2 : Germe
Duruş: Ayaklarını birleştir ve kollarını bedenine yaklaştır. Avuç içleri bacaklarına değsin.
Ayak parmaklarını ger
Ayaklarını ger
Ayak bileklerini ger
Baldırlarını kas
Dizlerini kas
Uyluklarını kas
Kasık bölgeni kas
Kaba etlerini kas
Kollarını bedenine iyice yapıştır ve öyle tut
Nefes ver.
Derin bir nefes al ve göğsünü kas.
Sırt kaslarını kas
Boynunu ve yüzünü kas
Tüm bedenini kas – kas – kas !
Adım 3: Gevşeme
Şimdi tamamen bedenini bırak. Tamamen gevşe..
Şavasanaya dön ve rahatla.
Tam gerginlik ve tam gevşeme arasındaki farkı gözlemle.
Hızlı Gevşeme Tekniği
Duruş: Şavasasa
Adım 1: Açıklama
Bu tekniği 3 adımda uygulayacağız. Birinci adımda göbeğimize ve karın kaslarımıza konsantre olarak tamamen fizik beden farkındalığı sağlayacağız. Daha sonra bu farkındalığı bozmadan genişleteceğiz ve hem göbeğimizi hem de nefesimizi hissedeceğiz. Daha sonra da hissederek nefes alıp vereceğiz.
Adım 2: Fiziksel beden farkındalığı
Rahat ve derin nefesler alıp veriyoruz. Nefesimizi manipule etmiyoruz, yani normal nefes alış veriş devam ediyor özellikle nefesimizi kontrol etmiyoruz.
Şimdi bu şekilde rahat nefes alıp verirken, dikkatimizi göbeğimize yönlendirelim ve karın kaslarımıza konsantre olalım. Her nefes alışta göbeğimiz genişliyor, karın kasları geriliyor ve karın bölgesi yukarı doğru kalkıyor. Her nefes verişte yine göbeğimiz normal durumuna dönüyor, karın kaslarımız rahatlıyor. Her nefes alış ve verişte bu farkındalığı koruyalım. Nefes al ve ver ve sadece göbeğine konsatre ol. Öyle ki sadece göbeğini hisset, sanki sadece karın bölgesi var ve bedeninin diğer yerleri yokmuş gibi olsun.
Adım 3: Nefes ile beden farkındalığını birleştirme
Şimdi bu tek noktaya odaklı farkındalığı genişletmeye başlıyoruz... Nefesimizi de hissetmeye başlıyoruz. Burun deliklerinden temiz havanın girişini, bu havanın nefes borusundan geçip, ciğerlere ulaşmasını ve daha sonra göbeğini ve karın kaslarını germesini, daha sonra her nefes verişinde aynı şekilde havanın ters yönlü olarak bedenini terk edişini hisset.
Tüm bunları yaparken, nefesini kontrol etme. Normal nefes alış ve veriş devam ediyor, sadece fark ederek nefes alıyoruz.
Adım 4: Hissederek nefes
Şimdi yavaş yavaş nefes alış ve veriş sırasında sadece havayı değil, evrensel yaşam enerjisi Pranayı da çektiğini hisset... Her nefes alışta pırıl pırıl tertemiz evrensel enerjiyi çek, her nefes verişte kullanılmış enerjileri bedenden evrene ver. Her nefes alışta iyilik ve güzelliği çek, her nefes verişte tüm öfke senden uzaklaşsın. Her nefes alışta güven duygusunu çek, her nefes verişte korku ve tedirginlik senden uzaklaşsın. Böylece tüm olumsuzlukları kendinden uzaklaştır ve tüm olumlu “sen” olan özelliklerle kendini doldur.
Bir müddet bu şekilde devam et, hissederek nefes alış ve verişte...
Şimdi normal nefes alış verişine dön, biraz önceki farkındalığı koruyarak.
Hissetiğimiz farkındalığı daha da artırmak için birlikte bir kez Akara. Derin bir nefes al...
Derin Gevşeme Tekniği
Adım 1: Açıklama
Bu teknikte tüm bedeni yönlendirmeli olarak gevşeteceğiz ve beden farkındalığını bırakacağız.
Duruş: Şavasana
Adım 2: Bele Kadar Gevşeme
Ayak parmaklarını gevşet.
Tabanlarını gevşet. Ayak bileklerini gevşet. Tüm ayakların tamamen gevşek olsun.
Aşağıdan yukarıya doğru baldırlarını gevşet.
Dizlerini tamamen rahat bırak.
Aşağıdan yukarıya doğru uyluklarını gevşet.
Kasıklarını ve kaba etlerini gevşet ve tamamen rahat bırak.
Bele kadar tüm bedenin gevşesin.
Bacaklarının bedeninin diğer bölgelerine göre olan farkını hisset. Şekil ve ağırlığının ortadan kalktığını, tamamn gevşediğini hisset.
Şimdi bu farkındalığı daha da artırmak için birlikte bir kez Akara. Derin bir nefes al... (yüksek sesle A sesi çıkar)
Adım 3: Gövdenin gevşemesi
Göbek bölgeni gevşet, diyafram karın, mide tamamen gevşesin.
Aşağıdan yukarıya doğru göğsünü gevşet. Nefesindeki hafifliği hisset. Sanki bir kuş kadar hafif nefesler alıp veriyoruz.
Sırtın alt bölümleri, orta ve üst bölümlerini gevşet.
Omuzlarını gevşet.
Yukarıdan aşağıya doğru üst kollarını gevşet.
Dirseklerini gevşet.
Yukarıdan aşağıya doğru alt kollarını gevşet.
Bileklerini, avuç içlerini ve parmaklarını tamamen yere bırak.
Baş dışında tüm bedendeki hafifliği hisset. Sanki orada yokmuş gibi, sanki havada yüzer gibi olduğunu hisset.
Şimdi bu farkındalığı artırmak için birlikte bir kez Ukara. Derin bir nefes al... (yüksek sesle U sesi çıkar)
Adım 4: Başın gevşetilmesi
Boynu gevşetmeye başlıyoruz. Boynun ön bölümleri, yan bölümleri ve arka bölümlerini gevşet.
Çene, yanaklar, dudaklar, burun gözler ve göz küreleri, kaşlar, alın bölgesi ve tümüyle baş derisi tamamen gevşet ve rahatlat.
Şimdi bu farkındalığı artırmak için birlikte bir kez Makara. Derin bir nefes al... (yüksek sesle M sesi çıkar)
Adım 5: Tüm bedenin gözden geçirilmesi
Şimdi bedenimiz tamamen gevşek ve rahat. Gevşememiş birkaç kasın kalma ihtimaline karşı bedeni bir kez daha aşağıdan yukarıya gözden geçireceğiz.
Ayaklar, ayak bilekleri, baldırlar, dizler, uyluklar, kasık bölgesi, kaba etler, karın, mide ve diyafram, aşağıdan yukarıya tümüyle göğüs bölgesi, omuzlar, yukarıdan aşağıya doğru üst kollar, dirsekler, alt kollar, bilekler ve eller. Boyun ;ön, yan ve arka bölümler, çene, yanaklar, dudaklar, burun, gözler, kaşlar, alın ve tümüyle baş derisi. Tamamen gevşet ve rahatlat. Tamamen yere bırak.
Şimdi bu duyguyu kuvvetlendirmek için birlikte bir kez tek nefeste AUMakara. Derin bir nefes al... (yüksek sesle tek nefesi üçe bölerek A-U-M seslerini çıkar)
Adım 6: Beden bilincini terk ediş
Artık tamamen gevşek ve rahatız. Beden sanki orada değilmiş sanki havada asılı gibi. Tamamen gevşek ve rahat.
Şimdi kapalı gözlerimizin ardında pırıl pırıl masmavi bir gökyüzü hayal edelim. Masmavi, bulutsuz ve engin bir gökyüzü...
Şimdi yavaş yavaş bu gökyüzüne doğru yükselelim ta ki bu gökyüzüne ulaşana kadar.
Artık tamamen gökyüzünün içindeyiz. Burada yavaş yavaş acele etmeden genişlemeye başlayalım. Genişleyelim, genleşelim, tamamen bu gökyüzü haline gelelim, tıpkı bir yağmur damlasının okyanus düşmesi ve okyanus içinde kaybolması gibi biz de şuurumuzu kaybetmeden gökyüzünde eriyelim. Böylece onun tüm değerlerini hissedelim, enginliğini, sonsuzluğunu, her yerde oluşunu ama hiçbir şeyden etkilenmeyişini, sessizliğini, huzurunu, büyüklüğünü, değişmezliğini ve her yerde var olan Bir’liği hissedelim... Tüm bu değerlerin kendi öz değerlerimiz olduğunu fark edelim ve bir müddet bu şekilde kalalım...
Adım 7: Geri dönüş adımları
Şimdi yavaş yavaş kendimizi bu gökyüzünden ayırmaya başlıyoruz. Artık kendimizi gökyüzünden ayırdık, gökyüzünü hala gördüğümüz halde artık biz gökyüzü değiliz. Yavaş yavaş buraya, bu odaya geri döndük. Bedenimizi hissetmeye başlıyoruz... Ama biraz önce hissetmiş olduğumuz evrensel birlik ve sonsuzluk duygusu hala bizimle. Her şeyde bulunan birliği ve tüm değerleri hala hissediyoruz. Böylece bedende olduğumuz halde şuurumuz geçmişe göre daha açık. Artık biliyoruz ki biz evrenin biricik çocuğuyuz!
Şimdi bu duyguyu kuvvetlendirmek için birlikte bir kez Omkara. Derin bir nefes al.... (yüksek sesle Om sesini çıkar)
Adım 8: Tam ve kesin olarak geri dönüş
Bedenini tam olarak hissetmek için önce ayak parmaklarını ve ellerini hafif hafif hareket ettirmeye başla. Tam olarak bedeni hissettiğinde, bacaklarını birleştir, kollarını bedenine yaklaştır. Sol ayağını yere bas, dizini kır. Sol elini göbeğine koy. Sağ elin başın gerisinde olsun. Şimdi yavaşça sol ayağından güç alarak sağ yanına doğru dön. Bacaklarını üst üste koy, sol kolunu kalçana koy. Tek bir çizgide kal ve dengeni hisset.
Şimdi her iki elini yere bas ve ellerinden güç alarak doğrul ve otur.
|
|
|
|