Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,075
» Son Üye: rahmanmutlu
» Toplam Konular: 2,836
» Toplam Yorumlar: 3,067

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 1166 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 1166 Ziyaretçi

Son Aktiviteler
Nereden Başlamalıyım?
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: desdinova
07-04-2025, Saat: 11:03
» Yorumlar: 0
» Okunma: 258
Ayahuasca çayi hakkinda b...
Forum: ŞAMANİZM
Son Yorum: Gümüşkurt
29-12-2024, Saat: 23:19
» Yorumlar: 0
» Okunma: 366
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 794
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 713
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,569
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,955
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 26,185
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,339
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,587
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,867

 
  VARLIK TİPLERİ
Yazar: Spiritüeller - 26-02-2017, Saat: 03:13 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

VARLIK TİPLERİ

Araştırmacıların çalışmaları henüz bitmemiş olmakla beraber, genel mahiyette de olsa, uzaydan gelenlerin hiç değilse dış görünüşleri hakkında genel bir sınıflama yapacak kadar elde bilgi toplamış bulunuyoruz. Bu bölümde tamamen gözleme dayalı istatistiklerden çıkarılmış bir sınıflamayı sizlere nakletmeye çalışacağız.

Uzaydan gelenler insan, robot, hayvan yada herhangi bir gözlem-diski olsun; olaylarda hiçbir gelişigüzellik , rasgelelik bulunmamaktadır. Tam tersine uçan daire olayları, göründüğü ve anlayabildiğimiz kadarıyla bile, büyük bir şuurluluk arz etmektedir. Uzaydan gelenlerin, henüz tam olarak anlayamıyor olsak bile , tüm dünya insanlarını ilgilendiren bir amaca göre hareket ettikleri anlaşılmaktadır. Uçan daire olaylarını yöneten sistemin yada sistemlerin Dünya teknolojisinden çok ileri bir teknolojide bulundukları hususu da bu istatistiklerden anlaşılmaktadır.

Her canlının bulunduğu ortama uyması evrensel bir yasa. Dünyadaki canlılar dünya kurulalı beri fizik küfre olarak geçirdiği değişikliklere uymak üzere birçok farklılık göstermiştir. Bu değişimler, devamlı olarak değişmekte olan fizik ve ruhsal etkilere paralel olarak sürüp gitmektedir. Bunun tabii sonucu olarak, elbette ki bizimkinden çok daha değişik fizik ve ruhsal etkiler taşıyan maddesel ortamlarda çok değişik canlı tipleri bulunacaktır. Ama tuhaf olan şudur ki, belirli bir prototip (baş-gövde-kollar-bacaklar olmak üzere ) adeta, hiç değilse bizimkinden çok farklı olmayan maddesel ortamlarda muhafaza edilmiş. Hatta bu evrensel şekle robotlarda bile sadık kalınmıştır. Hatta uzaydan gelen robotlar o kadar gelişmiş görünmektedir ki, bunların hem dış görünüş hem de davranışlar bakımından şuurlu bir varlıktan ayırmak çok zordur. Bundan başka tamamen bizim gibi et ve kemikten yapıldığı belli olan varlıkların robot gibi hareket ettikleri de gözlemlerde geçmektedir.

Dünya dışı varlıklarla temas kuran şahıslardan ve de yakın gözlem raporlarından edinilen bilgilere göre gezegenimizi en çok ziyaret eden varlık grupları şunlardır:

• PLEİADESLİLER 
• SİRİUSLULAR 
• ORİONLULAR 
• ZETA-RETİCULİLER 
• ARCTURUSLULAR 
• ANDROMEDALILAR 
• SANTORLAR 
• VEGALAR 
• NORDİKLER 
• MAVİLER

Dünya dışı varlık tipleri incelenirken anlaşılması gereken önemli noktalardan biri, tüm dünya dışı varlıkların insan görünümünde olmadığıdır. Farklı gezegen koşulları altında ve farklı atmosferik ortamlarda gelişen beden biçimleri, doğal olarak farklı görünümlerde olmaktadır. Bu nedenle evren, birbirine benzeyen ve benzemeyen sayısız yaşam formuyla doludur.

Ziyaretçiler arasında bizim galaksimizden olduğu kadar uzak galaksilerden gelenler de bulunmaktadır. Temasçılardan edinilen bilgilere göre, insanlarla iletişim kuran dünya dışı varlıkların yüzde 95’i pozitif bir kişiliğe sahiptirler. Bu uygarlıkların büyük çoğunluğu teknolojik ve ruhsal yapı yönünden insanlardan çok ileridedirler. Onlar, insanların özgür iradelerine saygı duyarlar ve evrimimize herhangi bir şekilde müdahale etmezler.

• Pleiadesliler
Pleiadesliler, Dünyamızdan 400 ışık yılı uzaklıkta bulunan ve Yedi Kardeşler olarak da anılan Pleiades takımyıldızındaki Erra gezegeninden gelmektedirler. Bu varlıklar, fiziksel görünüş itibariyle insan ırkına benzemektedirler. Tam bir insan görünümünde olan Pleiadesliler genelde sarışın olmakla beraber, bazıları koyu renk saçlıdır. Gözleri genelde açık mavi ya da açık kahverengidir. Pleiadesliler arasında yaklaşık 1.50 cm. boylarında çok narin yapılı varlıklar olduğu gibi, 2 m. boyunda olanlar da bulunmaktadır. Bazıları kızıl saçlı ve açık tenlidir. Pleiadesliler insanlarla en çok ve sık temas kuran varlık tipidir. Pleiadesliler pozitif odaklı; teknolojik ve zihinsel açıdan ileri varlıklardır.

Top-10-Proof-Of-Pleiadian-Aliens-On-Earth.jpg

• Siriuslular
Dünyamızdan 8 ışık yılı uzaklıkta bulunan ve köpek yıldızı olarak da bilinen Sirius, ileri bilince açılan boyutlar arası bir kapı niteliğindedir. Siriuslular teknolojik ve spiritüel açıdan bizden oldukça ileridir. Siriuslular Pleiadesliler’e göre daha koyu renkte bir tene sahiptirler; ten renkleri açık kahverengiden çok koyu kahverengiye varan bir çeşitlilik göstermektedir. Çarpıcı bir göz yapısına sahiptirler; gözleri büyüktür ve hafifçe kesişmektedir. Siriusluların atalarından bazıları uzak geçmişte gezegenimizle etkileşime geçmişler ve genetik projenin bir parçası olmuşlardır. Hatta bazıları kendi içlerinde genetik değişimlere uğramışlardır. Bu değişimler sonucu bazıları daha açık bir tene sahip olurlarken, bazıları ise genetik açıdan diğerlerinden çok daha farklı hale gelmişlerdir. Siriusluların bazıları insana hiç de benzemeyen varlıklardır; daha çok böcek ve sürüngenleri andırırlar. Bunlar insan gibi memeli yaratıklar olmalarına rağmen, farklı bir görünüşe sahiptirler.

0.jpg

• Orionlular
Orionlu varlıkların yaklaşık %75’i insan benzeri bir görünüme sahiptir; geri kalan %14 ise insanlara benzememektedir. Orionluların en belirgin özelliği gözlerinin benzersizliğidir. Oldukça keskin mavi gözlere sahip Orionlu varlıklarla temasa geçmiş pek çok insan bulunmaktadır. İnsan benzeri Orionluların %90’ı açık kahverengi tene sahiptir; geri kalan % 10 ise Kafkas tipli, açık renk saçlı varlıklardır.

• Zeta Reticuliler
Bu insan benzeri varlıklar, Reticulum adını verdiğimiz güney takım yıldızındaki Zeta 1 ve Zeta II ikiz yıldızlarından gelmektedirler. Zeta Retucililer 1 m.- 1,5 m. boyundadırlar; genelde zayıf görünümlü, vücutlarına oranla büyük kafalı ve saçsızdırlar. Gözleri büyük ve kapaksızdır. Ağız, burun ve kulakları çok küçüktür. Zetalar, türlerini değiştirmek ve bugünkü hallerine gelebilmek için genetik mühendislik ve klonlamadan yararlanmışlardır. Zetalar dünyamızı sıkça ziyaret etmekte ve insanlar tarafından genellikle “gri varlıklar” olarak adlandırılmaktadırlar. Zeta Reticulilerin türlerinde değişime gitmeden önceki temel genetik özellikleri insan ırkına benzemektedir. Zetalar, dönüşümleri sırasında beden yapılarını da değiştirmişlerdir. Bu, onların neden dünyayı ziyaret ettiklerini ve genlerimizle ilgilendiklerini de açıklamaktadır. Dönüşümleri sırasında kendilerini duygulardan arındırmakla hata yaptıklarını düşünen Zetalar, yeni bir değişim için orijinal genlerini aramaktadırlar.

maxresdefault.jpg

• Andromedalılar
Spiritüel varlıklar olan Andromedalılar, Andromeda galaksisinden gelen çok eski, meleğimsi bir ırktır. Bu varlıklar, Pleiadeslilerin ve tüm insan evriminin liderleridir. Aynı zamanda tamamen farklı bir evrim kolu olan ve hem suda hem de karada yaşayabilen Cygnusian ırklarını da yönetmektedirler.

andro.jpg

• Arcturuslular
Bootes takım yıldızındaki kırmızı dev yıldız Arcturus, Dünyadan yaklaşık 36 ışık yılı uzaklıkta bulunmaktadır ve olağanüstü parlaklığı sayesinde Mart-Kasım ayları arasında kuzey yarım küreden görülebilmektedir. Arcturus uygarlığı, galaksimiz içindeki en gelişmiş uygarlıklardan biridir. 5. Boyutta bulunan Arcturus uygarlığı dünyanın gelecekteki prototipi olarak kabul edilmektedir. Arcturuslular, fiziksel olarak kısa boylu ve zayıftırlar. Boyları 90- 120 cm. arasındadır. Birbirlerine çok benzeyen bu varlıklar, bu durumun birbirleriyle kıyaslanmayı önlemesinden dolayı memnundurlar. Tenleri yeşilimsi renktedir. Büyük, badem biçimli gözleri vardır. 3 parmaklıdırlar. Arcturusluların gözleri, koyu kahverengi ya da siyahtır. Fakat görmelerini sağlayan ana organları, gerçekte gözleri değil telepatik bilinçleridir. İşitme duyuları ise telepatik özelliklerinden bile daha ileridir.

hqdefault.jpg

• Vegalar
Vegalar, Dünya’dan yaklaşık 26 ışık yılı uzaklıkta bulunan Lyra takımyıldızındaki en parlak yıldız olan Vega’dan gelmektedirler. Bu varlıklar 1.80- 2.10 cm boylarındırlar. Kalın ve dayanıklı derileri vardır. Vegaların temel saç renkleri siyahtır; fakat aralarında koyu kahverengi saçlılar da bulunmaktadır. Bazı Vegaların ise çok az saçı vardır ya da hiç saçı yoktur. Vegalar iki sınıfa ayrılmaktadır. İlk sınıftaki Vegalar insan benzeri varlıklardır. Oldukça çarpıcı gözleri vardır, fakat Zetalardan farklı olarak gözkapakları mevcuttur. İkinci tür Vegalar ise insana benzememektedirler. Böcek ve sürüngenleri andıran bir görünümleri vardır. Bu sınıftaki Vegaların saç renkleri genellikle yeşilimsidir. Derilerinde ve kanlarında bulunan bakır, vücutlarına yeşil bir renk vermektedir.

6_VEGALAR-.jpg

• Santorlar
Santorlar, Dünyamızdan yalnızca 4.2 ışık yılı uzaklıkta bulunan Alfa Merkezi Sistemi’ndeki en yakın komşularımızdır. Santorlar, teknolojik ve ruhsal açıdan bize yakın güneş sistemlerindeki en gelişmiş medeniyetlerden biridir. Siriuslular, Pleiadesliler ve Venüslülerle aralarında yakın bir bağlantı bulunmaktadır. Alfa Merkezi Sistemi, 3 yıldızdan oluşmaktadır; bunlar astronomik literatürde Alfa A,B,C olarak adlandırılmaktadırlar. Bunlardan Alfa C yıldızı güneş sistemimize en yakın olanıdır. Santorlar, diğer medeniyetlerle birlikte, özellikle son 4000 yıldır dünyadaki evrimi izlemekte, ve insanlara evrimlerindeki bir sonraki adım olan Yeni Çağa geçişlerinde yardım etmektedirler. Santorların teknik yetenekleri hayal edebildiğimizin çok ötesindedir. Devasa uzay gemilerinin yapımı ve yıldızlar arası seyahat, ancak Santorlar’ın da sahip olduğu maddeleşme ve madde boyutundan ileri bir boyuta geçme yeteneği ile mümkündür.

30incin2679061.png

• Nordikler
Nordikler, geldikleri yıldız sistemini hiçbir zaman açıklamamışlardır. Oldukça güzel görünümlü varlıklardır; sarı saçlıdırlar, bu yüzden çoğu kez “sarışınlar” olarak adlandırılırlar. Gözleri koyu mavi renktedir. Boyları 1.50- 1.80 cm arasında değişmektedir. Nordikler, Dünyadaki sorunları çözmek için uğraşmaktadırlar. Kendilerine değil de başkalarına odaklanan varlıklarla çalışmayı tercih ederler.

greys-zeta.jpg

• Maviler

Maviler de Nordikler gibi hangi yıldızdan geldiklerini açıklamamaktadırlar. Kısa boylu varlıklardır ve yarısaydam, mavimsi bir tenleri vardır. Gözleri büyüktür ve badem biçimindedir. Oldukça spiritüel varlıklardır ve her insanın kendi yolunu takip etmesi gerektiğine inanırlar.

Bu konuyu yazdır

  DOĞUM TARİHİNİZDEKİ ŞİFREYE ŞAŞIRACAKSINIZ
Yazar: Spiritüeller - 26-02-2017, Saat: 02:34 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorumlar (16)

Doğum tarihinizdeki şifreye şaşacaksınız!

Rakamların büyüsüne inanır mısınız? Peki ya bütün hayatınızı şekillendireceğine? "Doğum tarihinizdeki şifreler" kitabının yazarı Nilda Ferhan Efeçınar, doğum tarihimizdeki kodun hayatımızdaki yerine işaret ediyor.

KODUNUZU NASIL HESAPLAYACAKSINIZ?

Doğum Tarihi şifresinde KOD hesaplaması nasıl oluyor, birkaç KOD örneği verebilir misiniz?

O kadar kolay ki sadece toplayacaksınız, diğer numaroloji sistemlerindeki gibi toplamı tekrar toplamayacaksınız.

Örneğin;

21.10.1968 doğumlu kişi 

( 2+1+1+1+9+6+8 = 28 ) 

KOD 28’dir.

09.12.1999 doğumlu kişi 

( 9+1+2+1+9+9+9 = 40 ) 

KOD 40’tır.

24.03.1976 doğumlu kişi 

( 2+4+3+1+9+7+6 = 35 ) 

KOD 32’dir.

01.05.2000 doğumlu kişi 

(1+5+2 = 8) 

KOD 8’ dir. (Tulkus çocuklardan)


HANGİ KOD NE ANLATIYOR?

KOD 28’ler:

Olumlu Yönleri; Doğumlarıyla yüksek manevi enerjiler hediye edilmiştir. İnsanlığa faydalı olmak içi çalışırlar. Yaratıcı ve sanatçı olurlar. Uyum ve düzeni yaşamdaki ahengi severler. Çok yardımsever olurlar, sevgiye çok önem verirler ve empati yetenekleri çok gelişmiştir bu nedenle çok iyi bir eş ve iyi bir ortak olurlar. Adaletlidirler ve hakkı gözetirler. Güce hayrandırlar ve güç sahibi olduklarında bu güçlerini insanlık adına kullanırlar. Sezgileri yüksektir ve şifacılık enerjileriyle çevrelerine çok faydalı olurlar.

Olumsuz Yönleri; Fazla verici olup kendilerine haksızlık edebilirler. Fedakâr davrandığında hayal kırıklığına uğrarsa o kişilere bazen de hayata karşı geri çekilebilir ve duvar örebilirler. Otorite konumunda olanlarla anlaşamayabilir ve onlarla güç savaşına girebilirler. Hak ve adalet savaşlarında kendilerini yıpratabilirler.

En temel Korkuları ; Pişman Olma Korkusu, Değersizlik Korkusu, Otorite Korkusu, Güçsüzlük Korkusu, Rezil Olma Korkusu. Bu korkular dönüşene kadar korkularıyla yüzleşecekleri çeşitli deneyimler yaşamaya devam ederler.

Ruhsal Tekamülleri İçin Yapmaları gerekenlerden birkaç örnek verirsem;

Sakin olmalısınız, içsel öfkenizi yönetmeli, iç enerjiniz yaratıcılığınızı kullanacağınız alanlara yönlendirmelisiniz. Olumlu alanlara yönlendirilmeyen iç öfke bağımlılık ya da kilo yapar bu konuya dikkat etmelisiniz.

Ne çok alıcı ne çok verici olmalısınız. Kendi sınırlarınızı koruyup başkalarının sınırlarına da girmemelisiniz. Önce çok verici olup sonra kırgınlık yaşayıp geri çekilmek, karşınızdakine ters ve soğuk davranmak yerine başta dozuna göre vermelisiniz.

İstediğinize “evet” istediğinize “hayır” diyebilmeli ve kendiniz için de başkalarından bir şey isteyebilmelisiniz. Sadece yapmak istediklerinizi yapmalı “ aman ayıp olur, el âlem ne der” gibi düşüncelerden uzak kalarak hiçbir şey için kendinizi mecbur etmemelisiniz.

Yaratıcılık enerjinizi kullanmalı sanatla, dansla ve sporla ilgilenmelisiniz. Böylelikle bağımlılık enerjisinden kurtulup özgürlüğünüze sahip olabilirsiniz.

Maneviyatınızı güçlendirmeli, kendinizi aydınlatıp şifalandırırken başkalarının da yaşamlarına ışık tutmalısınız.

Olumlamalarından birkaç örnek vereyim;

· Ben kendime ve kendi yeteneklerime çok güveniyorum. Ben özgüven sahibiyim.

· Her zaman ve her durumda sakinim ve sağduyulu hareket ediyorum.

· Ben hoş görülüyüm ve herkesi olduğu gibi kabul ediyorum.

· Ben esnek bir yapıya sahibim ve yaşamda kendimi çok rahat hissediyorum.

· Bana armağan olarak verilen şifa enerjimi hem kendim için hem de başkaları için rahatlıkla kullanıyorum. Ben güçlü bir şifacıyım.

· Benim güçlü sezgilerim var ve ben güzel mesajlar alıyor, doğru yorumluyorum.

· Yüksek manevi güçlerimi kolaylıkla harekete geçiriyorum.

Enerjilerini yükseltmek ve kendilerini yapılandırmak için zikredecekleri Esmalar;” Ya Halim”, “Ya Kuddüs”, “Ya Kaviyy”, “Ya Selam” vs.

dogun-tarihi-sir-kod-1.png

KOD 40’lar:

Olumlu davranışları; Onlar bu dünyaya sanki başka bir dünyadan sevgi ve bilgelik getirmeye gelmiş gibidirler. Yaradan tarafından yüksek manevi enerjiler armağan edilmiştir. Çok iyi niyetli ve özel kişiliklerdir. Dünyanın çok güzel bir yer olmasına çalışırlar. Yardım etmeyi çok severler. Muhteşem hayal güçlerini kullanacakları mesleklerde çok başarılı olurlar. Sadıktırlar, eğlencelidirler, parlak ve pratik zekâlıdırlar. Analiz yetenekleri yüksektir. Sezgileri çok güçlüdür. Manevi değerleri yüksektir.

Olumsuz Davranışları; Dünya onlara çok acımasız görünebilir ve korkabilirler bu seferde hayal dünyalarına kaçıp orada yaşayabilirler. Kendileri çok güçsüz hissedebilirler. Kırılgan ve alıngan olabilirler. Dönem dönem de agresif davranabilirler. Sorumluluk alamayabilirler, işlerini erteleyebilirler. Odaklanma sorunları yaşayabilirler. Takıntıları olabilir, obsesif davranabilirler.

En temel Korkuları; Güvensizlik Korkusu ve özgüven eksikliği, Suçlanma Korkusu, Yetersizlik Korkusu, Güçsüzlük Korkusu, Başarı-Başarısızlık Korkusu, Çaresizlik Korkusu … Bu korkular dönüşene kadar korkularıyla yüzleşecekleri çeşitli deneyimler yaşamaya devam ederler.

Ruhsal Tekamülleri İçin Yapmaları gerekenlerden birkaç örnek verirsem;

· Öz disiplin sahibi olup kendi yaşamınızı planlamalısınız ve verdiğiniz kararları iradenizi kullanarak uygulamalısınız.

· Yapılacak olan işleri ya da sorumlukları gözünüzde büyütmemeli, hedefinizi küçük hedef parçalarına bölüp adım adım ilerlemelisiniz.

· Başarısız olmaktan korkup herhangi bir işe başlamaktan vazgeçmemeli, kendinize güvenmeli ve cesur olmalısınız. Ya da tam tersi sorumluluk almaktan kaçındığınız için başarılı olmayı ret etmemelisiniz.

· Hayal dünyanızı sadece projelerinizde ve olması arzu ettiğiniz durumların canlandırılmasında kullanmalısınız, gerçek yaşamdan hayal dünyasına kaçıp sığınmamalısınız.

· Yaşamınızın sorumluluğunu elinize almalısınız ve yaşamınızı siz yönlendirmelisiniz.

· Başkalarına verdiğiniz öğütleri önce kendiniz uygulamalısınız.

· Körü körüne inatçılık davranışınızdan vaz geçmelisiniz.

· Eleştirme, yargılama ve suçlama dilinden kendinizi çıkarmalısınız, kendinize ve başkalarına karşı hoşgörülü ve esnek olmalısınız. Siz suçlanmaktan da korkmamalısınız çünkü korktukça daha çok suçlanacağınız deneyimler yaşayabilirsiniz.

· Erteleme huyunuzdan vazgeçmeli her şeyi zamanında yapmalısınız.

Olumlamalarından birkaç örnek vereyim;

· Ben kendime ve kendi yeteneklerime çok güveniyorum. Ben özgüven sahibiyim.

· Her zaman ve her durumda sakinim ve sağduyulu hareket ediyorum.

· Ben hoş görülüyüm ve herkesi olduğu gibi kabul ediyorum.

· Ben esnek bir yapıya sahibim ve yaşamda kendimi çok rahat hissediyorum.

Enerjilerini yükseltmek ve kendilerini yapılandırmak için zikredecekleri Esmalar; ” Ya Aziym”, “Ya Cebbar”, “Ya Kaviyy”, “Ya Muktedir” vs.

KOD 32:

Olumlu Yönleri; Yardım etmeyi insanlara faydalı olmayı isteyebilirler. Sorumluluk aldıkları zaman işlerini en güzel şekilde yerine getiriler. Huzurlu olmayı istedikleri için uyum sağlamaya çalışırlar ya da sağlıyormuş gibi görünürler. Macerayı ve özgürlüğü severler.

Olumsuz Yönleri; Ketum davranışlar gösterebilir duygu ve düşüncelerini saklayabilirler, içten pazarlıklı davranabilirler. Planlarını sessizce uygulayabilirler. Kendi istekleri ön planda olduğu için karşı tarafın duygu durumuna önem vermeyebilirler. Özgürlüklerine düşkün olmalarına rağmen kendilerini esarete alacak durumları yaratabilirler. Gerçek kimliklerini saklayıp rol yapabilirler. Arzuları için etik davranışları hiçe sayabilirler. Bunu da masumane bir tavırla yapabilirler. Maymun iştahlı davranabilirler.

En temel Korkuları; Esaret Korkusu (özgür olamama), Pişman Olma Korkusu, Sorumluluk Alma Korkusu, Kaybetme Korkusu, Anlaşılamama veya Yanlış Anlaşılma Korkusu. Bu korkular dönüşene kadar korkularıyla yüzleşecekleri çeşitli deneyimler yaşamaya devam ederler.

Ruhsal Tekamülleri İçin Yapmaları gerekenlerden birkaç örnek verirsem;

· Kendiniz olma özgürlüğüne sahip olmalısınız bunun için de olumlu dil kalıplarıyla kendi duygu ve düşünceleriniz ifade etmelisiniz.

· Ne çok alıcı ne çok verici olmalısınız. Kendi sınırlarınızı koruyup başkalarının sınırlarına da girmemelisiniz. Önce çok verici olup sonra kırgınlık yaşayıp geri çekilmek, karşınızdakine ters ve soğuk davranmak yerine başta dozuna göre vermelisiniz.

· Başkalarını kendinizden üstün görmemelisiniz. Kendinizi hiçe saymamalı kendinize değer vermelisiniz.

· Daha cesur olup arzu ettiğiniz yaşamı inşa etmelisiniz.

Olumlamalarından birkaç örnek vereyim;

· Ben kendime ve kendi yeteneklerime çok güveniyorum. Ben özgüven sahibiyim.

· Ben kendimi her zaman ve her yerde özgür hissediyorum. Ben özgürüm

· Ben duygu ve düşüncelerim her zaman ve herkesin yanında olumlu dil kalıpları kullanarak ifade ediyorum

· Ben geleceğime güvenle bakıyorum

· Ben cesaretle yaşamı kucaklıyor ve özgürce yaşıyorum.

Enerjilerini yükseltmek ve kendilerini yapılandırmak için zikredecekleri Esmalar; “Ya Halim”, “Ya Kuddüs”, Ya Muhyi”, “ Ya Batın” vs.

KOD 8’ler:

Olumlu Davranışları: Bu gruptan daha çok sanatçılar, yazarlar, eğitmenler çıkabilir. Adaletli bir yapıya sahiptirler. Güce hayranlık beslerler ve kendileri güçlü bir pozisyona geçtiklerinde insanlığa faydalı hizmetlerde bulunurlar. Yüksek manevi güçlere sahiptirler. Bolluk ve bereket bilincindedirler. Etik değerlere sahip olurlar. Sayılan ve sevilen liderler olurlar.

Olumsuz Davranışları: Güçlü insanlara öfke duyarlar, kendilerini güçsüz görebilirler, manevi bağlarını koparabilirler, kıtlık bilincinde yaşayabilirler. Pişman olacakları davranışları yapabilir vicdan azabı çekebilirler.

En temel korkuları; Pişman Olma Korkusu, Değersizlik Korkusu, Değersizlik Korkusu, Değersizlik Korkusu, Otorite Korkusu, Güçsüzlük Korkusu… Bu korkular dönüşene kadar korkularıyla yüzleşecekleri çeşitli deneyimler yaşamaya devam ederler.

Ruhsal Tekamülleri İçin Yapmaları gerekenlerden birkaç örnek verirsem;

· Otorite ve güç konumunda olan kişilerle arkadaşınızmış gibi anlaşmalısınız.

· Başkalarını kendinizden üstün görmemelisiniz. Kendinizi hiçe saymamalı kendinize değer vermelisiniz.

· Bir gün siz güç ve nüfuz sahibi olduğunuzda baskıcı bir tutum sergilememeli adaletli bir yönetici ya da lider olmalısınız.

· Otorite ile anlaşmalı ve otorite konumuna geldiğinizde adaletli ve hoşgörülü bir yönetici olmalısınız.

· Herkesin gittiği yoldan değil cesur olup kendi inandığınız yoldan gitmeli ve fark yaratmalısınız.

Olumlamalarından birkaç örnek vereyim;

· Otorite ile uyum içerisindeyim.

· Yüksek manevi güçlerimi kolaylıkla harekete geçiriyorum.

· Ben çalışmalarıma rahatlıkla odaklanıyorum ve dikkatimi veriyorum.

· Benim çok güçlü bir zihnim var.

· Ben her şeyi kolaylıkla öğreniyor, hafızama kaydediyor ve rahatlıkla hatırlıyorum.

· Tüm sınavlarımda kendimden sakinim ve kendimden eminim.

· Ben elimi attığım her işte kolaylıkla başarı yakalarım bunu biliyorum.

Bu konuyu yazdır

  ZENER KARTLARI
Yazar: Emka - 25-02-2017, Saat: 16:25 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Zener kartları, ESP / Duyu ötesi algı testlerinde kart tahmin alıştırmalarında kullanılmak üzere, algısal psikolog Karl Zener tarafından tasarlanan 25'lik kart setidir. Her biri 5'erlik daire, kare, dört kollu eşit haç, beş ucu sivri yıldız ve hareli karttan oluşan bu set, ESP kartları diye de bilinir.[2] Zener kartları, psişik güçlere sahip insanları ortaya çıkarmak için dizayn edilen testlerde kullanılmaktadır.

ESP’nin bilimsel saygınlık kazanması ise elbette romanlar, söylentiler veya efsaneler üzerindeki çalışmalarla olmadı. Profesör Rhine, bazı insanların telepatik güçleri olduğunu kanıtlamak için bugün Zener Kartları olarak bilinen testi, denekler üzerinde uyguladığında, telepatik güçlere sahip olduğuna inanılan deneklerin 25 destedeki tüm kartların arkasındaki şekilleri doğru bildiği gözlendi. İstatistiksel anlamda, şans olarak açıklanması mümkün olmayan bu başarılı deneyler sonrasında bilimsel platformda yankı uyandıran Profesör Rhine’nin deneyleri başka bilim insanları tarafından da farklı denekler üzerinde uygulanıp, benzer sonuçlara ulaşılınca, bilim dünyası, insan beyninin “açıklanamayan” bir güce sahip olduğunu resmen kabul etmiş oldu.[3]

Rhine'nin deneyleri, bazı insanların duyudışı algılama yeteneğine sahip olduğunu gösterdi. Bulgularını "Duyudışı Algılama" adlı kitabında topladı. Ancak bu kitap ilgiyle karşılandığı gibi deneylerin matematiksel geçerliliği konusunda eleştiriler de aldı. Rhine, bunun üzerine deneylerini daha sıkı biçimde denetledi ve 1937 yılında "Zihnin Yeni Cepheleri" kitabını yazdı. Bu kitabındaki istatistikleri, Amerikan Matematik Kurumu tarafından geçerli olarak kabul edildi. Bundan sonra Duke Üniversitesinde ayrı bir parapsikoloji laboratuarı kuruldu.1940'lı yıllarda Rhine, artık sadece duyudışı algılamanın varlığını kanıtlamaya çalışmıyor, aynı zamanda bunun ortaya çıkış nedenlerini de araştırıyordu.[4]


b190159c-da8c-4ea9-816f-985eb86d51de_560_420.jpg

ESP

Çoğunluk, ESP'nin var olduğu görüşünde birleşmektedir. Hem de ESP'nin doğası gereği araştırılması zor olduğu halde. Çünkü bu deyim, birisinin görünüşte beş duyusundan hiçbirini kullanmaksızın bilgi sahibi olabileceği fenomenini kapsamakta ve telepati ile geleceği görebilmeyi de içermektedir.

Zaman zaman altıncı hissin fiziksel olduğu ve burun içindeki bir bölgenin Dünya'nın elektromanyetik alanını algılayabildiği düşünülür. Bu da pekala yön belirleme duyumunun kaynağı olabilir.

Hayvanlar gibi insanların da yeryüzünde gezinen ve hava basıncıyla değişime uğrayan titreşimleri algılayabilmesi olasıdır. Beyin, herhangi bir anlam taşıyıp taşımadıklarına bakmaksızın bu titreşimleri algılayabilir.

Beynin karmaşık yapısı ve işleyişi hakkında pek çok şey biliyoruz. Ama hala keşfetmeye muhtaç olduğumuz çok şey var. fMRI taramaları kullanılarak yapılan araştırmalara karşın, beyni okuyabilecek bilgisayarlar üretebilmiş değiliz.[1]

Deja Vu

Deja Vu, Fransızcada "zaten görmüştüm" anlamına gelmekle birlikte, yaygın kullanımı "ben bu anı daha önce de yaşamıştım" anlamındadır.

Bu, gerçek anlamda hatırlamaktan oldukça farklıdır. İzlediğiniz filmin bir yerinde onu daha önce de izlemiş olduğunuzu hatırlamak bir deja vu değildir. Çok daha farklı ve garip bir duygudur deja vu. Yapmadığınızı bildiğiniz halde bir şeyi daha önce de yapmış olduğunuz hissine kapılmaktır.

Belki asıl şaşırtıcı olan, deja vu'nun genellikle son derece sıradan ve hiç de dramatik olmayan anlarda gelişmesidir. Acaba bu, şimdiki hayatımızı daha önce de yaşadığımızı mı göstermektedir? Yoksa bilinçaltımız olayları bilincimizden bir mikro-saniye önceden kaydetmekte ve bu yüzden de algı bilincimize eriştiğinde onu hafıza mı sanmaktayız? [1]

Telepati

Telepati, fikir ve görüntülerin bazen birbirlerinden çok uzakta olan bir beyinden diğerine aktarımıdır. Kabile toplumlarında bu çok olağan bir olgu olarak kabul görürdü.

Bilimsel toplumlar ise telepatinin özel bir yetenek olduğunu ve yalnızca ruh ve mistikle açıklanabileceğini kabul etmektedir.

Sihirbazların hileleri bilindiğinden telepatiye de kuşkuyla bakılmasını olağan karşılamak gerekir. Ama yine de açıklanması gereken birçok şey olduğu kesindir.

Sevdiklerinin hasta ya da tehlikede olduklarını, haber kendilerine geleneksel kanallardan erişmeden çok önce "bildiklerini" söyleyen pek çok insan var. Aynı şekilde daha telefon çalamadan arayan dostunu düşünenlerin sayısı hiç de az değildir.[1]


Kaynaklar:

[1] Judy Allen, "Bilinmeyenler Ansiklopedisi", Gün Yayıncılık, İstanbul 2006, s.24-25.
[2] Cenk Tekin, "Ruh ve Doğa Ötesi Bilimleri Sözlüğü", Paragraf Yayınları, Ankara 2005, s.249.
[3] "Kahin mi Şarlatan mı?", Chip Dergisi, Şubat 2003, s.145.
[4] The Joy of Knowledge Encyclopaedia.
[5] Gizli İlimler Kütüphanesi

Alıntı Tolga yazıcıer

Bu konuyu yazdır

  ENERJİ FREKANSIMIZI YÜKSELTMEK İÇİN YAPABİLECEKLERİMİZ
Yazar: Emka - 24-02-2017, Saat: 17:15 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Enerji Alanınızı Birikimlerden Temizlemek Frekansınızı Yükseltir 

Işığınız bir elekten geçer gibi parlar, siz bu ışığın geçtiği kadarsınız. Ortak bir merkez tarafından bir soğan gibi yuvarlak katmanlarla çevrili olduğunuzu düşünün. En yakınınızdaki katmanlar fiziksel bilgiler içerir, bunun ötesindekilerde sırasıyla duygusal bilgiler, düşünce kalıplarınıza dair bilgiler ve en uzaktakilerde de ruhunuz ile hayattaki amacınızla ilgili bilgiler bulunur. Bunlar farkındalığınızdaki oktavlar gibidir.  Ruh seviyesinde korku ya da blokaj yoktur -sadece berrak, meditasyon yapanların saf bir farkındalık duygusu yarattığını ifade etmek için kullandıkları tabirle şefkat dolu mücevher ışığı vardır. Ama fiziksel, duygusal ve zihinsel katmanlarda kafanızın karıştığı ve korktuğunuz eski deneyimlerden kaynaklı fonksiyon bozukluklarını, sabit fikirleri ve donmuş duyguları bulursunuz. Bu kısaltılmış kalıplar gölgelere benzer; kendi doğrunuzu ve sevginizi yaşamadığınız hareketsiz yerlerdir. Parçalandığınız ya da bir şeyden kaçtığınızda da delikler ve gediklerle karşılaşırsınız ve bunlar da bloklar gibidir.

Zihninizi sakinleştirdiğinizde, hiçbir şey düşünmezsiniz ve bir şey düşünmediğinizde hiçbir şeye direnç göstermezsiniz ve direnç göstermediğinizde ve hiçbir şeye direnç göstermeyen düşünceler beslediğinizde Varlığınızın titreşimi yüksektir, hızlıdır ve saftır.

Abraham/Esther Hicks

Şimdi ruhunuzun yaşamınızı, bedeninizi ve kişiliğinizi yaratmak için oktavlarla bilgelik, niyet ve enerji yolladığını hayal edin. Birçok gölge ya da katı yer ve kim olduğunuza dair alandaki boşluklar yüzünden bütünlüğünüzün sadece belli bir yüzdesi elekten geçen ışık misali açıklıklardan geçebilir. Yüksek boyutlarda her yerde bir gölge ya da gedik vardır, sizin yaşamınızda ve bedeninizde de benzer bir kasılma ya da bilinçsiz yerler olacaktır. Duygusal bir travmanın hatırası ve bunun etrafında oluşmuş inançlar bedenin üzerine gölgelerini düşürecek, belki de kronik ağrılara, hastalıklara ya da orjinal yaraya tekabül eden bir noktada incinmelere sebebiyet verecektir.

Bastırılmış duyguları ve inançları anlayıp rahat bırakarak şifa bulduğunuzda, alanınızdaki karanlık noktalar kaybolur ve ondan sonra ruhunuzun mücevher ışığı daha fazla parlayabilir. Burada dünya üzerinde frekansınız yükselir, daha bilge ve daha sevecen bir insan olursunuz, bedeniniz iyileşir ve hayatınız daha iyi bir hale gelir. Demek ki, ruhunuzu bloke eden duygu ve düşüncelerden, sağlıksız duygusal alışkanlıklarınızdan, arınırsanız frekansınızda doğal olarak yükselecek.

kuantum_dalgafonksiyonu-1024x682.jpg

Ruhu bloke eden şeylerden sıkça karşılaşılanlar arasında önceden üzerlerini kapattığımız sağlıksız duygusal alışkanlıklar bulunur: Kurban, mağdur ya da egemen güç olmak, kendini ya da başkalarını suçlamak, inatçı ve söz dinlemez olmak, başkalarını kurtarmak ve kurtarılmayı istemek ve başka şeylerle oyalanmak, geciktirmeler ve ertelemelerle gerçeklerden kaçınmak…Bunlara bir de şunları ekleyin: Başkalarını kıskanmak, saldırmak/kavga etmek, şikayet edip olumsuz konuşmak (ben yapamam, nefret ederim) ya da çirkin bir dil kullanmak (küçümseyerek konuşmak, dedikodu yapmak) ve akla gelebilecek en kötü senaryoları detaylarıyla kurgulamak. Budist rahibe Pema Chödrön bu tepkileri yemi yutmuş balıklar gibi “oltanın ucuna takılmak” diye niteliyor.

Bu olta iğnelerinden kurtulduğunuz ya da bu davranışları değiştirip yerlerine sağlıklı duygusal alışkanlıklar koyabildiğiniz zaman, olan bitene karşı çıkmayı bırakıp olayları sadece olduğu gibi kabul ettiğinizde ruhunuzun mücevher ışığının size daha fazla enerji vermesine izin vermiş olursunuz. Ve bunu her yaptığınızda mevcudiyetiniz önemli bilgileri ortaya çıkarır, sevecen bakış açınızı güçlendirir ve bundan sonra ne yapacağınızı bilmenize yardımcı olur. Bir şeyin üzerindeki etiketi kaldırdığınız ya da sabit bir fikir ya da bir tanıma yatırdığınız enerjiyi geri çektiğiniz zaman bir gölgeyi daha silersiniz ve yaşamınıza daha fazla mücevher enerjisi dolar. Aynı şey “rol yapmayı kestiğinizde” ve sağlıklı beslenip bayağı bir kilo verdiğinizde, sigarayı bıraktığınızda ya da bedeninizi bağımlılık yaratan maddelerle kirletmekten vazgeçtiğinizde de geçerlidir.

Ruhu bloke edenler arasındaki diğer bir kategori ise erken yaşlarda hayatta kalmak için farkında olmadan edindiğimiz düşünceler, inançlar ve dünya görüşleriyle ilgilidir. Bunlar, kim olduğunuzla ve burada bulunma amacınızla hiç ilgili olmayabilirler. Bu üst üste binmiş tabakalar ilk olarak, anne-babanızın inanç yapıları ve bedensel duruşlarını farkında olmadan benimsediğiniz “radar” döneminizde ortaya çıkmıştır. Aslında gözü pek bir gazeteci olmanız gerekirken, bu tabakalar size kibar ve alçakgönüllü olmanız gerektiğini söylüyor olabilir. Bu düşünceler size ağırlık yapan ıslak battaniyelere benzer, bıraktığınız alışkanlıklara dönüp eskisi gibi davranmanıza neden olur. Bu fikirler aslında size ait değildir ve belki de onları kimden ödünç aldıysanız ona geri vermeyi hayal edebilirsiniz ya da enerji sahanızdan buharlaşıp uçtuklarını, yok olduklarını görebilirsiniz. Bu ödünç fikirleri tanırsınız çünkü sonlarında “meli-malı” ekleri bulunur ya da bunları kendi kendinize söylemeyi denediğinizde başka birinin sesinin yankılandığını duyarsınız.

ŞUNU DENEYİN!

Başka İnsanların Üzerinizde Oluşturduğu Katmanları Temizleyin

Uğruna yaşadığınız töre ve değerlerin bir listesini yapın, hatta doğru bulduğunuz olumsuz olanları bile bu listeye yazın. Hangileri annenizden geliyor? Babanızdan gelenler hangileri? Aralarında modası geçmiş ve aslında size uygun olmadığını düşündükleriniz var mı? Varsa bunları kimden aldıysanız o insana iade edin ya da yok olmaya bırakın.
Para, iş, ilişkileri ebeveynlik sağlık, yaşlanma, din, politika ve ölüm hakkındaki düşüncelerinizi ve tavırlarınızı yazın. Bu fikirleri nereden, nasıl edindiniz? Bunlara ihtiyacınız var mı? Hepsini birer birer askıya almayı deneyin. Sabit fikirlere ve kurallara sahip olmak yerine her bir alanın size spontane olarak nasıl olabileceğiniz ve ne yapacağınızı öğretmesine izin vermek nasıl olurdu? Bu alanlar nasıl genişleyebilir ya da değişebilir?
Eğer cahillik ve ilgisizlik, mahrumiyet ve çaresizlik, unutkanlığı ve değersizlik duygusunu veya şikayet etmeyi artıran alışkanlıklarına takılıp kaldıysanız bu tür gedikleri doldurabilecek yegane şey anda mevcudiyettir: Her şeyin altında yatan, her şeye sinen sevgi dolu şefkat ve merhamet niteliğinde bir varoluş. Odaklanın, mevcudiyetinizle dolun ve sağlıksız duygusal alışkanlıklarınıza karşı “zihnen mevcut” olduğunuzu göreceksiniz. “Bilmem” dediğinizi işitince, “Bununla ilgili neler biliyorum?” demeye çalışın. Kendinizi bir arkadaşınıza, “Ben iyi dans edemem” derken bulduğunuzda bu düşünceyle ilginç, kendinize has ya da yaratıcı şekillerde hareket ettiğinizi düşünerek eğlenebilirsiniz. Dans etmenin size has haliyle yaşamak, bu hareketleri hayatınızın bir parçası yapmak nasıl olurdu? Hiçbir zaman yeterli paranız olmadığı kasetini yine başına sardığınızda kendinize şunu diyebilirsiniz: “Dur bir dakika! Şimdiye dek hayatta kalabilecek ve belli bir seviyede yaşayabilecek kadar param oldu. İyiyim ben. Durumumu istediğim zaman, daha enteresan bir şey elde edebileceksem değiştirebilirim. Şu an bana göre enteresan bir şey var mı? Ne yaratmak istiyorum” Siz kendi hikayenizin yazarısınız. Size gizemli bir şekilde bir yaşam hediye edildi ve aynı zamanda da kendi tavrınızı, ruh halinizi ve hareketlilik seviyenizi seçmekte özgürsünüz. Bu dünyada sizi gerçek siz olmaktan alıkoyabilecek güçte hiçbir kuvvet olamaz.

Nehirlerde hiç acele yoktur. Oraya, suyun kenarına gittiğinizde akış hızıyla hareket etmeye başlarsınız ve bu hız sizi bu gezegen üstündeki yaşamdan çok daha eski bir akışa bağlar. Bu hızı kabullenmek bir günlüğüne bile olsa bizi değiştirir, kendi kalp atışlarımızın sesinin ötesindeki ritimleri hatırlatır.

Jeff Rennicke

KISACA…Olumsuzluklara takılı kalmış olmak dört nedenle olur: Düşük kişisel titreşim, iradenin yanlış kullanımı, dalgalar ve döngülerle uyumlu yaşamamak ve anın içinde tam olarak mevcut olup tam bir farkındalık içinde bulunamamak.

Korktuğunuzda ve bu korkuyla sağlıksız duygu alışkanlıklarıyla savaş -ya da- kaç yöntemleriyle başa çıkmaya kalkıştığınızda kişisel vibrasyonunuz düşer. Kişisel vibrasyonunuz düştüğünde bir şeye takılıp kalmak kolaydır çünkü düşük frekanslar daha olumsuz deneyimlere neden olur. Bir dalgayı durdurmaya ya da arzu ettiğiniz gibi zorla hareket ettirmeye çalışırsanız yaşam akışınızda geri tepmeler ve deformasyonlara neden olursunuz. Bu deneyimi bir kenara bırakıp boşluk ya da olumsuz gerçekliklere konsantre olmaya çalışırsanız mevcudiyetin eksikliği deformasyonlara ve pürüzlere neden olur.

İrade gücünün doğru kullanımı zor kullanmak, kontrol etmek ya da direnmek değil şöyle olmalıdır: (1) Daha yüksek bir titreşim seçin, (2) İçinde bulunduğunuz dalga hareketine uyum sağlayarak “akışla” birlikte hareket edin, (3) O an her ne oluyorsa, “onunla kalmayı, onunla birlikte olmayı”, ruhunuzun bilgeliği ortaya çıkabilsin diye her durumda daha fazla mevcut olabilmeyi seçin… Ruhunuzu bloke eden düşünceleri ve kişiliğinize uygun olmayan ödünç alınmış düşünce katmanlarını yok ederek mücevher ışığınızın hayatınıza ve bedeninize dolması için daha temiz bir alan açabilirsiniz. Bunu yapmak için kuvvete ya da zor kullanmaya hiç ihtiyaç yoktur -frekansınız kendi araç gerecine bırakıldığında doğal olarak kendiliğinden yükselir. Kendinizi olumsuz titreşimlerden arındırmanız bugün kolaydır çünkü bedeninizdeki ve dünyadaki ivme kazanan frekans uzun süre takılıp kalmayı zorlaştırır ve korkulardan arınmak hemen anında mümkün olabilir.


Kaynak: Frekans - Penney Peirce
Alıntı: Tolga Yazıcıer

Bu konuyu yazdır

  TESADÜF DİYE BİR ŞEY YOKTUR!
Yazar: Mutlakguc - 24-02-2017, Saat: 04:46 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Her hareketiniz evrende bir dalga yaratır. Düşüncelerinizi bilinçsizce diğerlerine iletirsiniz. Eş zamanlılık bir olmanın kanunudur. Hepimiz birbirimize bağlıyız. Herhangi biri veya herhangi bir şeyle sizin aranızda ayrım yok. Hepimiz bağlantılıyız.


Eş zamanlılık

Her tesadüfün size bir mesajı vardır.

Her şey, geçmiş, şimdi ve gelecek birbirine bağlıdır. Hepimiz eş zamanlıyız. Ne kadar küçük olduğu önemli olmaksızın herhangi bir hareket sonunda hepimizce hissedilir. Normalde bir şeyi, almaya hazır olduğunuzda aldığınızı fark ettiniz mi? Hiç her şeyin doğru gittiği mükemmel bir gün geçirdiniz mi? İnsanların ve şeylerin tam da doğru zamanda ortaya çıktığı bir gün? Bu, eş zamanlılıktır. Eğer birkaç saniye erken veya geç varmış olsanız bir şeyler aynı şekilde sonuçlanmazdı. Siz doğru zamanda doğru yerdeydiniz. Bu şans veya talih değildi. Her şeyle mükemmel bir uyum içindeydiniz.

Dedikleri gibi, ''öğrenci hazır olduğunda öğretmen ortaya çıkar''. İstediğiniz ''şey''le uyumlandığınızda, o ''şey''le karşılaşmanız daha olasıdır. Bu yüzden benzer insanlar her zaman karşılaşılaşırlar. Onlar aynı frekansa uyumludurlar.

Titreşiminiz aradığınız şeye uyuyorsa, onunla karşılaşmak kaderinizdir. Frekansınız isteğinizle aynı ise evren istediğiniz şeyi size vermek için her zaman bir yol bulacaktır. Radyoyu açarsanız, doğru frekansı ayarlamadığınız sürece hiçbir şeyi net duyamayacaksınız. Sadece uyumlandığınızda ''birliği'' hissedebilirsiniz. Siz bilinçli olarak çevrenizdeki dünyayı değiştiriyorsunuz!

Bu konuyu yazdır

  ÖNEMLİ UYARI!
Yazar: Mutlakguc - 24-02-2017, Saat: 04:05 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Değerli takipçiler, sizlere sevgi ve saygılarımı sunarak önemli bir konu hakkında uyarı yapma ihtiyacı hissettiğimden bu yazıyı yazıyorum. Pek çok kez bu konu gündemimizde oldu.

Sizlere  çeşitli yazılar, videolar ve örneklerle odaklarımız konusunu, hayatımızda olan önemini aktarmıştım. Sizlere tepkisiz ve izlemeci olmayı tercih etmenizi sevgiyle önermiştim.

Şimdideki yoğunluk bu konuyu tekrar dile getirmeme nedendir. İnteraktif ortamda yaptığımız tüm paylaşımların öz enerjimizde ve kabul odaklı olmasına lütfen dikkat edelim.

Hiç kimseye karşı hedef göstererek veya küçümseyerek, tepki içerikli paylaşımlarda bulunmamaya dikkat edelim.

Olumlu enerjiniz öz enerjiniz ile bakmayı seçerek, şifalama yeteneğinizi bedene getirmek için adım atın.

Şimdi hatırlayalım :

Kurguda neye odaklanırsak bize o enerjiden dönüşler olacaktır. O nedenle odak konularınızı tek tek inceleyiniz ve dikkatli doğru odak seçimleri yapınız.

Egosal enerjiye girerek yaptığınız zarar verici, incitici, kırıcı, dışlayıcı, bölücü, egosal, mutsuzluk, çaresizlik, hastalık, isyan, yakınma, şikayet içerikli paylaşımların kimse için kazanımı yoktur. 

Dostluk, kabul, teslimiyet, şükür odaklı kalarak öz enerjinizi aktive edersiniz. 

Egosal enerjiden eğer uzak kalmayı seçerseniz, kendiniz için iyi bir adım atmış olacaksınız.

Egosal enerji kaynaklı paylaşımlara lütfen son verelim. Bu tip egosal enerji ile açığa çıkan tepkilerin faydası yoktur. Bu konuyu size önemle hatırlatırım. 

Odağımız ve tepkiler önemlidir.

BU KONU HEPİNİZİ İLGİLENDİREN ÖNEMLİ BİR KONUDUR. Buna özellikle dikkat edelim...

Bu konuyu yazdır

  ÇEKİM YASASININ SIRRI
Yazar: Emka - 23-02-2017, Saat: 18:27 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

İnsanın enerjiden oluştuğu artık bilim tarafından kanıtlanmış bulunuyor. Evrendeki en küçük yapıtaşları birbirleri ile iletişimlerini çekim yasasına göre yapmaktadırlar.

Madem en küçük atomlar arasında bile bir çekim yasası var, daha komplike ve sofistike varlıklar olan insanlarında kendilerine özgü bir çekimleri vardır.

Çekim yasasını iyi bilirsen, karşına gelecek olayların ve gelecekteki yaşantının nasıl olacağını da bilirsin.


Bir radyo düşün. Güzel dinlendirici bir müzik dinlemek istiyorsun. Radyonu doğru frekansa ayarlamazsan dinleyeceğin şey sadece cızırtı olacaktır. Doğru frekansa geldiğin zaman ise güzel bir müzik ziyafeti çekebilirsin.

İnsan için de aynı şey geçerlidir. Frekansını doğru ayarladığın zaman beklediğin güzel yaşamı kendinize çekersin, aksi durumda ise hayatına sadece cızırtı ve karmaşa çekmiş olursun.

101d60a12e52619db65d7a2c58c0cdf4.jpg


“Herşey üst üste geliyor”, “Bir başladı mı gerisi gelir” gibi lafları duymuşsundur. Çekim yasası o kadar hatasız işliyor ki, bu cümleleri bir çeşit atasözü haline getirmiştir. Frekans iyi ve doygun hayatın başlangıcıdır.

Hayatını değiştirmek için çekim yasasından yararlanmaya karar verdiğin zaman, güzellikler ve beklentiler bir anda hayatına girmeyecektir. Yanlış yollara saptığın, baltayı taşa vurduğun, lastiği patlattığın zamanlar olacaktır fakat devamlılığı olduğu sürece hayallerini hayatının içine katmış olacaksın.

Bunu yine radyo örneğinden ele alırsak, doğru frekansa girene kadar cızırtı ve başka tür radyo kanalları da radyona takılacaktır. Sen hareketli bir müzik dinlemek isterken, aslında uzun hava çalan bir radyo programına denk gelebilirsin. Yukarıda da bahsettiğim gibi, eğer radyonun frekansını ayarlamaya devam ettiğin sürece en sonunda istediğin müziği bulacaksındır.

Sen de yaydığın frekansı doğru aralığa getirene kadar biraz zaman geçeceğini aklında çıkartma. Unutma ki radyoyu daha yeni kullanmaya başlıyorsun. Radyoyu sürekli kullanan ve radyo istasyonlarını artık ezberlemiş biri, anında istediği müziği açabilecekken, sen teker teker tüm kanalları dolaşmak zorunda kalacaksın fakat bir süre sonra istediğin herşeyi çok hızlı bir şekilde hayatınıza çekebileceksin.

Buradaki püf nokta istikrardır, devamlılıktır. Binlerce insan çekim yasasını kullanmaya karar verip, bu işe yaramıyor diye bıraktılar. Eski sıkıntılı ve konforsuz yaşantılarında geri döndüler. Halbuki doğru yönlendirilselerdi, henüz daha ilk adımı atıyor olduklarını, koşamadıklarını bilselerdi muhtemelen şu an bu binlerce yıllık öğretiyi çözmüş olacaklardı.

Kelimelerim sana ulaşıyorsa, hayatındaki eksiklikleri gidermeyi istiyorsan ve bu eksiklikler için evrene ve çekim yasasına bir şans vermeyi düşünüyorsan doğru yerdesin.


İlk denemelerini yapabilecek kadar bilgi sahibi olamayabilirsin fakat çekim yasası ile alakalı ne düşündüklerini benimle  ve ziyaretçiler için paylaşabilirsin, değil mi?

Bu konuyu yazdır

  DÜNYA YA BENZER 7 GEZEGEN DAHA KEŞFEDİLDİ exoplanet discovery
Yazar: Emka - 23-02-2017, Saat: 14:46 - Forum: GÜNCEL HABERLER - Yorum Yok

NASA dün akşam saatlerinde uzun süredir üzerinde çalışılan bir keşfi açıkladı. Ajansların flaş olarak geçtiği haber büyük ses getirdi. Dünya'dan 40 ışık yılı uzakta bulunan 7 yeni gezegen keşfedildi. Büyük keşfin ardından açıklamalar da peş peşe geldi. Google da 7 yeni gezegenin keşfedilmesinin ardından 'Exoplanet discovery' Doodle'ı hazırladı. 

Bern Üniversitesinden Prof. Brice- Olivier Demory, Jüpiter büyüklüğündeki Trappist-1 adındaki serin yıldızın etrafından dönen 7 gezegenden üçünün yıldıza içinde hayat bulunabilecek yakınlıkta olduğunu, diğer dördünün de hayat bulunma ihtimali olduğunu söyledi. 

Google, ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesinin (NASA), 7 yeni gezegen keşfedildiğini açıklamasının ardından, bunu doodle yaptı. Doodle uygulamaları, dünya ülkeleri için önemli gün ve tatillere, kültürel olaylara ve tarihte yer alan önemli kişilere yer vererek, dikkati çekmeyi amaçlıyor.

TRRR.jpg

ABD'nin Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA),  Dünya’dan 40 ışık yılı uzakta 7 yeni gezegen keşfedildiğini açıkladı.

Güneş Sistemi dışında Samanyolu Galaksisi içindeki Kova takımyıldızı  içindeki Trappist-1 ismi verilen yıldızın yörüngesinde keşfedilen gezegenlerin  Dünya'ya benzerlik gösterdiği belirtildi. Bilim adamları, gezegenlerden üçünün su varlığını ve canlı yaşamını  destekleyebilecek yapıda olduğunu ifade etti.

Yaklaşık Jüpiter büyüklüğünde sönük bir yıldız olan Trappist-1’in  etrafında sıkı bir ağ oluşturan gezegenlerin karasal ve kayalık yapıda olduğu,  canlı yaşamına olanak verip vermeyeceklerinin anlaşılması için atmosferlerinin  daha detaylı incelenmesinin gerekeceği belirtildi.

Keşfi yapan Liege Üniversitesi Öğretim Üyesi Michael Gillon ve ekibi,  yıldızın etki bölgesinde Dünya'ya benzeyen daha fazla gezegenin olabileceğini  ileri sürdü.

"Tüm bunlardan çıkarılacak sonuç şu ki dünya dışındaki yaşamları  keşfetme yolunda tarihi bir adım attık." diyen araştırma ekibinden Cambridge  Üniversitesi Öğretim Üyesi Amaury Triaud, "Samanyolu Galaksisi içinde Dünya  büyüklüğünde çok sayıda başka gezegen olduğunu öğrenmek inanılmaz bir şey." dedi.

Diğer bir ekip üyesi Liege Üniversitesinden Emmanuel Jehin de  "Galaksimizde 200 milyondan fazla yıldız var. Bunların her birinde 10 tane Dünya  benzeri gezegen olsa artık gerisini siz hesap edin." diye konuştu.

Gillon ve ekibi geçen baharda Trappist-1 ve çevresinde üç gezegen  keşfettiklerini bildirmişti. Şimdiyse sayı yediye çıktı. Ekip, sayının yakın  zamanda daha da artabileceğini vurguluyor.

Araştırmanın yeni bulguları "Nature" dergisinde  yayınlanacak.


Haber Milliyet

exoplanet discovery

Bu konuyu yazdır

  Görünce Hayret Edeceğiniz 10 Hibrit Hayvan (PhotoShop Değil)
Yazar: Emka - 21-02-2017, Saat: 22:53 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER - Yorum Yok

1. Eşek (Donkey) ve Zebranın çiftleşmesinden meydana gelen "Zonkey"

young-striped-zonkey.jpg

Eşeklerin kromozom sayısı zebralarınkinden 20 fazla olmasına Zonkeyler üreyebilmektedirler.



2. Bozayı (Grizzly Bear) ve Kutupayısından (Polar Bear) meydana gelen "Grolar Ayısı"

0.jpg

Diğer birçok hibrit hayvanlar gibi, Grolar Ayısı'da doğal yollarla meydana gelmektedir.



3. Katil Balina (Killer Whale) ve Şişeağızlı Yunusların (Bottlenose Dolphin) çiftleşmesinden meydana gelen "Wholphin"

4628_690099677768_21712316_40349831.jpg

Şu ana kadar dünya üzerinde sadece 2 tane Wholphin meydana gelmiştir. Bunlar da Hawaii'deki Sea Life Park'tadır. Wholphin'lerin 66 dişleri vardır, yani 44 dişi olan katil balinanın ve 88 dişi olan yunusun diş sayısının tam olarak ortalamasıdır.



4. Erkek Aslan (Lion) ve dişi Kaplandan (Tiger) meydana gelen "Liger"

563510f2dd4b9.jpg

Yeryüzündeki en büyük kediler bunlardır.



5. Yabani (Serval) Kedi ve Evcil (Domestic) Kedilerden meydana gelen "Savannah Kedisi"

491803-3-4-c4e7a.jpg

Savannah kedilerinin huyları kedilere nazaran köpeklere daha çok benzemektedir, çok sosyal hayvanlardır. Kolayca eğitilebilirler ve köpeklerde olduğu gibi küçük oyunları ve numaraları kolayca kavrayabilirler.



6. Deve (Camel) ve Lamadan (Llama) meydana gelen "Cama"

cama.jpg

Çiftleştiricileri Cama'nın devenin gücüne-dayanıklılığına ve lamanın ılıman yapısına sahip olacağını umuyorlardı, ama ne yazık ki bu böyle olmadı. Camalar davranış olarak develere, cinsellik olarak da lamalara benzediler.



7. Evcil Sığır (Domestic Cattle) ve Amerikan Bizonundan (American Bison) meydana gelen "Beefalo"

jackson003.jpg

Etlerinin bol olmasından ve sığırlara nazaran çevre faktörlerinden daha az etkilenmelerinden çiftçiler tarafından tercih edilmişlerdir.



8. Koyun ve Keçiden meydana gelen "Koyunkeçileri"

koyun.jpg

Genellikle ölü doğarlar, sağlıklı bir yavru oluşması çok nadirdir.



9. Dişi At ve erkek Eşekten meydana gelen "Katır (Mule)". Erkek At ve dişi Eşekten meydana gelen "Katır (Hinny)"

1262px-Hinny1.jpg

Katırlar dayanıklılıkları, zekaları ve uysal tavırlarıyla çok kullanılan hayvanlardandırlar.



10. Leopar ve Aslandan meydana gelen "Leopon"

leopon.jpg

İnkar edilemeyecek derecede harika görünen canlılardır.

Bu konuyu yazdır

  O ZAR ATMAZ!
Yazar: Mutlakguc - 21-02-2017, Saat: 13:48 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Sahip olunan öz değerlerin, var oluşunun en yüksek ifadesini yaşarken ve seninle birlikte yaratım alanına geçişini gerçekleştirirken, ayna olduğun tüm bilinç parçaları, senden aldıkları ışık ve hiza ile yolun başlangıcına ilerleyecekler.


Özün düşüşünü hedeflemiş egosal enerjetik yapı, ellerinde tuttukları sosyal imkanla ve kurgu sistemi ile bu düşüşü en kolay biçimde gerçeğe geçirmek için çalışırlar. Senin bir kaynak olarak, sana verilen özle, onları hizalaman ve onlara bir anne gibi yön vermen, söz konusudur.


Varoluşun en emek isteyen kısmı, hasadın gerçekleştirilişidir. Ürün insandır, tarla dünya denilen kurgudur. Ürünlerin aktarılacağı yer yaratımdır. Öz var oluşunun en yüksek halini vücuda getirmeden, yaratım alanına geçmez.


O elbette ki zar atmamıştır. Her vadenin bir doluş zamanı vardır. Sabır ve teslimiyet seni yükseltecek, isyan seni düşürecektir. 


Bu konuyu yazdır