Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,058
» Son Üye: Doo92
» Toplam Konular: 2,832
» Toplam Yorumlar: 3,062

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 1437 kullanıcı aktif
» 1 Kayıtlı
» 1436 Ziyaretçi
Emka

Son Aktiviteler
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 6,222
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 23,320
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 285
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 5,276
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 770
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 650
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 558
Samsunlu Spiritüalist ark...
Forum: SAMSUN SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:30
» Yorumlar: 0
» Okunma: 412
Ra'yı gördüm ne anlama ge...
Forum: Bilinçaltı
Son Yorum: spiruelistra
28-05-2023, Saat: 13:43
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,574
MUCİZE YARATAN KELİMELER
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Emka
29-01-2023, Saat: 16:53
» Yorumlar: 11
» Okunma: 95,627

 
  Telepati İçin Egzersizler
Yazar: Spiritüeller - 31-05-2016, Saat: 23:50 - Forum: TELEPATİ - Yorum Yok

İyi bir algılayıcı olmak için ilk adım,şuurlu zihnimizi sakinleştirmeyi öğrenmektir.Bu çalışmalardan zevk almasını bilmelisiniz çünkü bir oyun gibidir.Her hangi bir alıştırma üzerinde çok zaman harcamayın çünkü aynı alıştırmayı tekrar tekrar yapmak yerine,çabucak birinden diğerine geçmek daha iyidir.

Bu alıştırmaları kesinlikle kendinizi zorlamdan,rahat ve huzurlu bir zihinle yapmalısınız.Yorgun yada keyifsiz olduğunuz zamanlarda kesinlikle alıştırma yapmayın.Sıkıntı,stres ve her türlü heyecansal halleriniz telepati yeteneğinizin su üstüne çıkmasına engel olur.Bu nedenle mümkün olduğunca sakin bir şuur hali içinde çalışmalarınızı sürdürün.Parapsikoloji Laboraturlarında yapılan çalışmalarda,telepati alıştırmalarını sakin bir zihinle yapmayan araştırmacıların psişik güçlerini,yanlış cevaplar verecek şekilde kullandıkları tespit edilmiştir.

Bu durumda insanlar,psişik yeteneklerini çalışmaya katmadan rasgele yaptıkları tahminlerin ötesine geçememişlerdir.Telepatik alış,özellikle duygusal olarak birbirlerine yakın olan kişilerin arasında daha kolay ortaya çıkabilmektedir.Psişik çalışmalarınızı sürekli aynı odada yapınız.

Böylece odanız sizin enerjilerinizle dolar ve başka enerjiler orada barınamaz.Odanızın aurası gün geçtikçe daha yüksek seviyeli bir hal alacaktır.Çalışma yaptığınız odanın aurasını düşürmemek için kesinlikle,o odada münakaşalara girmeyin, kızgınlık, öfke, kin, kıskançlık gibi negatif enerjileri odanızda üretmeyin ve başkalarının da üretmesine izin vermeyin. Fırsat buldukça odanızda pozitif enerji yayma çalışması yapın.

 Gevşedikten sonra tüm odanızı temizleyecek olan sevgi,şefkat,merhamet gibi pozitif yüklü enerjilere konsantre olun.Odanızda özellikle çalışmadan bir saat önce sadece mavi bir ışık yakın. Mavi rengin enerjileri polarize etme özelliği vardır. Ruhsal olgunluğunuz arttıkça sizi saran biyomanyetik enerji alanınız yani auranız da buna bağlı olarak güçlenecektir.Bu da bilgilerinizin artmasıyla doğru orantılıdır.

Auranızı güçlendirici imajinasyon ve telkin çalışmalarında bulunun.Kendinizi pozitif bir enerji alanıyla sarabilirsiniz.Bunu yapmak için gözlerinizi kapatın,gevşeyin ve kendinizi parlak bir ışıkla çepeçevre kuşatılmış olarak imajine edin.Beyaz ışığın,hem ön hemde arkanızdan genişleyerek başınızın üstünden geçtiğini ve ayaklarınızın altına kadar sizi kuşatmasını isteyin.Beyaz ışık olumsuzlukları yok etme gücüne sahiptir.Koruyucu bir kalkan görevi yapar. 

Bu uygulama için bir verici ve bir alici gerekiyor.İlk olarak verici ve alicinin birer kağıt kalemi olmalı.Verici çizmeyi kararlaştırdığı nesneyi önce zihnide çizmeli sonra kağıda çizmeye başlamalı,çizerken de onu alıcının zihnine yansıttığını düşünmelidir. Alıcı ilk zihinsel görüntüyü alınca çizmeye başlamalıdır. İlk telepati denemesinde alıcının çizdiği,vericininkinin aynısı olmasına gerek yoktur,sadece mantıksal bir benzerlik olması bile yeterlidir. 

Spiritual-Telepathy.jpg

İnsanlarda telepatik yeteneğin bulunup bulunmadığının ortaya çıkarılması ile ilgili,laboratuarlarda yapılan denemelere çok benzer bir testte budur.Eğer bu çeşit bir denemeden daha önce geçmediyseniz,telepati çalışmalarınıza başlamadan önce bunu uygulamanız isabetli olacaktır.Her şeyden önce zihni tüm düşüncelerden arındırmalısınız.Teste başlamadan önce birkaç dakika tam bir sessizlik ve sükunet içinde bedeninizi ve zihninizi dinlendirmelisiniz.

Test için kağıt,kalem,bir takım Zener kartı (Zener kartınız yoksa kendiniz de yapabilirsiniz.Yeter ki ters çevirdiğinizde ön yüzlerinde hangi şeklin bulunduğu belli olmasın.Bunlar üzerlerinde beş ayrı şekil 'artı-daire-kare-yıldız-dalgalı' taşıyan 25'lik bir deste karttır.),sessiz bir oda,iki iskemle,bir küçük masa gereklidir.Süjeyi rahat bir iskemleye ve odanın bir ucuna oturtun.Test sırasında alıcıyla verici arkaları birbirine dönük olarak oturmalıdırlar. Göndericinin önünde, üzerinde Zener kartları bulunan küçük masa ve her iki süjenin elinde birer kalem bulunmalıdır.Verici süje kartları karıştırarak, içlerinden birini zihnine projekte ettiğini hissedince kalemiyle (hazır olduğunu belirtmek için) masaya bir defa vuracak.Bunun üzerine alıcı süje,vericinin zihnine hangi şeklin projekte edilmiş olduğunun 'görmeye'çalışacaktır.

Bunu gördüğü zaman,alıcı süje önündeki (yada elindeki) kağıda yazacak ve bunu belirtmek için kalemiyle bir yere vuracak ki,verici zaman geçirmeden ikinci kart konsantre olsun ve deney bu şekilde 25 kart tamamlanıncaya kadar devam etsin. Her bir kart üzerinde en az 30 sn konsantre olarak düşünülmelidir ve vericinin konsantrasyonu çok önemlidir. Vericinin deney sırasında zihnini meşgul etmemelidir.Alıcı şahıs kesinlikle mantık yürütmeden içine doğacak olan düşünceyi beklemelidir.Hem alıcının hemde vericinin gözleri açık yada kapalı olabilir ancak,verici için gözlerin açık olarak şekle bakması daha iyidir.Böylece konsantrasyonunu daha iyi sağlayacaktır. 

2-3 adetin doğru olarak bilinmesi tesadüfle açıklanabilir. Bir kaç deneme sonunda eğer bu oranın üzerine çıkılamıyorsa çalışmadan gerekli verim alınamıyor demektir.Bu alıcıdan yada vericiden kaynaklanabilir.Böyle bir durumda eşler birbirine uyum sağlayamamış olabilir,eşlerin değiştirilip tekrar denenmesi yararlı olabilir. 5 adet,kritik bir sayıdır.Bu yüzden bu sayıya 'sınır rakamı' denir.İlk çalışmalarda bu sayı yeterli olmasına karşın, bir kaç ay içinde bu sanır aşılamıyorsa yine çalışmalarınızın veriminin yeterli olamadığını düşünebilirsiniz.Eşinizi değiştirerek denemelere devam edebilirsiniz. 5-10 adet, telepatik algılama yeteneğinizin çalışmaya başladığını gösterir.

Denemelere devam ettikçe, oranınızın arttığını göreceksiniz. Başka eşlerle de denemeler yaparak daha verimli algılamalar yapabilip yapamadığınızı kontrol ediniz.Veriminiz artmıyorsa aynı eşle devam ediniz.Bu noktada verici olmaya mı yoksa alıcı olmaya mı yatkınsınız, kesin olarak bir ayırım yapmanız gerekiyor.Hangisine daha yatkınsanız o yönde çalışmalarınızı sürdürünüz. 10-15 adet,telepati yeteneğinizin varlığını gösteren yeterli orandır. 15-20 adet,ileri seviyede telepati yeteneklerinin hem alıcıda hemde vericide gelişmiş olduğunu gösterir. 20-25 adet,çok ender olarak görülen ve tam başarının yakalandığı en üst seviyedir.Eşler arasındaki büyük uyumun da göstergesidir.... 

Bu konuyu yazdır

  Kaşık Bükme
Yazar: Spiritüeller - 31-05-2016, Saat: 23:44 - Forum: TELEKİNEZİ - Yorum Yok

Kaşık Bükme

Kaşık bükme, paranormal yollarla ve fiziksel güç kullanmaksızın ya da normal şartlarda gereken fiziksel gücü kullanmaksızın nesnelerde deformasyon oluşturmaya verilen genel addır.

Telekinezi / Psikokinezi

Kaşık ya da diğer metallerde deformasyon oluşturma telekinezi ya da Psikokinezi de denilen herhangi bir cismi uzaktan hareket ettirme ya da çok az uygulanan bir temas gücüyle etkide bulunmaya verilen addır. Bu fenomenle ilgilenen parapsikologlar ve amatör ilgililer tarihte geçtiğine inanılan olağanüstü öyküler ya da mûcizelerin bir telekinezi biçimi olduğuna inanmaktadırlar. Fakat fenomene "Telekinesis" adının verilmesi çok yeni bir tarihe rastlar. Tabir Alman-Rus psişik araştırmacı Aleksander N. Aksakof tarafından 1890'da kullanılmıştır. Psikokinesis tabiriyse 1914’te Amerikalı yazar ve yayımcı Henry Holt tarafından "On the Cosmic Relations" adlı eserinde geçmiş ve Amerikalı ünlü parapsikolog J.B.Rhine tarafından da benzeri fenomenleri tanımlamakta kullanılmıştır.

Batı'da Ünlü Telekinetikler

Metalleri hareket ettirdiği bilinen en ünlü ilk Batılı telekinetik Polonya doğumlu Stanislawa Tomczyk'tır. Stanislawa hiptonik haldeyken kimi küçük nesneleri havaya kaldırabiliyordu (levitasyon). Stanislawa, 1910'da Warsaw'da Fizik laboratuarında bir grup bilim insanının gözetimi altında telekinetik yeteneklerini sergilemiştir.

Bir diğer ünlü telekinetik Rus Nina Kulagina'dır. Kulagina filme de alınan gösterilerinde metal çubuklar, kibrit çöplerini dokunmaksızın hareket ettirebilmekteydi.

1970'li yıllarda bu tip olayları yapabildiğini iddia eden kimi insanlar ortaya çıkmıştı. En ünlüleri arasında Uri Geller de bulunan bu kişiler televizyon şovlarında ve biliminsanlarının laboratuarlarında bu tip yeteneklerini sergilediler.

Kimi biliminsanları ve James Randi gibi ünlü ve profesyonel kimi illüzyonistler bu tip yeteneklerin gerçekte bir hile ve el çabukluğundan başka bir şey olmadığını öne sürmüşlerdir. Randi ayrıca pek çok hileli yolun olduğunu iddia ettiği kaşık bükme gösterilerinden bazılarını da gerçekleştirmiştir.

2001 yılının Nisan ayında Arizona Üniversitesi psikoloji profesörü Gary Schwartz'ın yönetimi altında 60 kadar öğrenci zihin güçlerini kullanarak çatal ve karışları bükmeleri istenmiş ve denemelerde çeşitli derecelerde başarı sağlanmıştır.

Cuchara.Matrix.jpg

Sahne Gösterisinde Kaşık Bükme

İllüzyonistlerin kaşık bükme gösterileri diğer illüzyon gösterilerinde olduğu gibi seyircinin dikkatinin başka yöne çevrilmesi sırasında el çabukluğuyla kaşığa ya da metale yapılan fiziksel müdahaleyle ya da önceden hazırlanan çeşitli tekniklerle gerçekleştirilir. James Randi illüzyonistlerin kaşık bükme numaralarından örneğin kaşığın en zayıf yerinden daha önce kırılma noktasına yakın bir dereceye kadar bükülmesi gibi çeşitli hilelerini televizyonda kamuya açıklamıştır.

"İnsanüstülük Taslayanların İçyüzü" adlı eserinde psişik ve doğaüstü kabul edilen kimi fenomenlerin arkasında yattığını iddia ettiği hileleri ortaya koymaya çalışan Metin And'a göre Geller'in 50 çeşit kaşık bükme numarası ya da tekniği bulunmaktadır.

Kullanılan Teknik ve Metotlar

Sahne gösterileri ve illüzyonistlerin kullandığı göz boyama yöntemlerinin dışında da kaşık ya da herhangi bir metal ya da cismin parapsikologların Psi denilen zihinsel ya da ruhsal güçle etkilenebileceği öne sürülmektedir. Özellikle Amerika'da telekinetik gücün kullanılması üzerine kimi kişiler eğitim ve grup çalışmaları düzenlemekte ve katılımcıların bu güçleri kullanarak kaşık ya da çatal bükebilmeleri öğretilmektedir.

Houck Metodu

Bir başka kaşık bükme 1981’den bu yana mühendis Jack Houck tarafından yine onun tarafından düzenlenen "PK Partileri"nde tanıtılmaktadır. Bu partilerde misafirlere bedenlerinden geçen bir enerji akışının kaşığın belirli bir noktasına yöneltildiği hayal edilerek kaşığa bükülme emri verilmesiyle gerçekleştirilir. Daha sonra misafirler dikkatlerini başka bir yöne yönlendirerek kaşık ya da metali unuturlar. Metal bir süre sonra şaşırtıcı bir şekilde ellerinin küçük bir hareketiyle kolayca bükülmeye başlar. Houck ve takipçileri bunun psikokinetik bir fenomen olduğuna inanmakta ancak kimi kişiler bunun sadece gündelik tecrübenin dışında ve fakat sıradan bir fenomen olarak görmektedirler.
Houck'un metodunun anlatıldığı bir web sayfasında grup halindeki uygulamaların tek başına yapılanlardan daha hızlı sonuç verici olduğu belirtilmektedir. Katılımcılar bir araya geldikten sonra bir süre yeme içme vs. şeylerle vakit geçirirler daha sonra ortaya konulan metal eşyalardan herkes kendisine iyi hissettiren birini seçip alır ve daire şeklinde oturur, ışıkların gücü azaltılır ve müzik varsa kapatılır.

Katılımcılar gözlerini kapatır. Katılımcılara kaşık ya da çatalı baş ve işaret parmakları arasında tutmaları gevşeyip zihinlerini temizlemeleri, yavaş ve derinden nefes alıp vermeleri ve kendilerini en rahat, huzurlu hissedecekleri bir yerde -plaj, orman, göl kenarı vs.- bulunduklarını hayal etmeleri söylenir. Tüm sıkıntı ve dertlerden uzaklaşırlar, uykulu değil ancak tamamen gevşemişlerdir, huzurludurlar.

Daha sonra katılımcılardan başlarının birkaç adım ötesinde altın bir enerji topunu hayal etmeleri istenir. Ondan yayılan sıcaklık ve enerjiyi hissetmeleri istenir. Bu enerji topundan sıcak bir ışın çıkıp katılımcıların alnına ulaştığını ve onların da bu sınırsız enerjiyi emdikleri hayal edilir. Enerjinin sıcaklığı alından omuz ve kollara yayılır. Güçlü ve canlı fakat yine huzurlu ve gevşemiş olan katılımcının kolunda hissettiği enerji oradan bilek ve eline akar ve dirseğiyle eli arasında bu akış devam eder. Enerjinin sıcaklığının baş ve işaret parmağına geldiği ve oradan istenilen yere gidebileceği hayal edilir. Katılımcının üçe kadar sayıp gözlerini açması ve enerjinin elinde tuttuğu çatal ya da kaşığa akması için ona 3 kez "Bükül" diye bağırması istenir.

Fakat bu noktadan sonra dikkatin dağıtılması ve katılımcıdan dikkatini tümüyle vermeden yoğunlaşması istenir. Hatta dikkatin belirli bir düzeyde dağıtılması için herhangi bir konuda (kaşık bükmek değil) ateşli bir tartışmaya bile girilebilir ya da tanıdığınız biriyle metal bükmek dışında bir konuda da konuşabilirsiniz. Konu üstünde daha yoğun düşündükte işlerin daha da zorlaştığını göreceksinizdir. Bu yüzden dikkatinizin başka bir yöne kayması gereklidir. daha sonra metali alıp istediğiniz bir noktadan kolayca bükebildiğinizi göreceksiniz. Fakat metalin kolaylıkla bükülebilecek noktaya gelişi birkaç dakika alabildiği gibi saatler de sürebilmektedir.

Aynı sayfada deneylerini paylaşan katılımcı 18 katılımcıdan sadece ikisinin bükmeyi başaramadığını belirtmekte ancak başarısızlık karşısında yılmayıp denemelere devam edilmesini önermektedir.

Dikkat: Yukarıdaki metotta kaşık elle bükülür ancak zihinle öylesine eriyik bir kıvama gelir ki bu çok rahatça yapılır.

Rick Tobin ve Ellie Crystal'in Metodu

Ellerinizi yıkayın ve çatal ya da benzeri bir metal nesneyi elinize alın. Rahatça oturun, gevşeyin, gözlerinizi kapayım zihninizi her türlü düşünce ve duygudan arındırın. Daha sonra parmak uçlarınızla nesnenin yüzeyini yavaşça ovalayın ve yüzeyin size ne hissettirdiği üzerine yoğunlaşın. Metaldeki moleküler enerji akışını hissetmeye çalışın ve nesnenin büküldüğünü hayal edin ve asla güç uygulamayın.
Hipnotik Telkin

Bu yöntemde kişi hipnotik trans haline sokulur ve gerekli telkinlerle psişik gücünü tam olarak kullanabileceği, kaşığın kendi isteğiyle büküleceği telkini verilir ve bu duruma tam bir inanç duyması sağlanır. Bu yöntemle de eğer kişiye yapılan telkin güçlüyse ve bilinçaltı kısıtlamaları tam olarak kaldırılabilmişse kaşık bükülecektir.

Sinemada Telekinezi

Bilim Kurgu sinemasında çığır açan bir film olarak görülen 1999 yapımı Matriks'te Neo bir oğlan çocuğunun güç kullanmaksızın bir kaşığı büktüğünü izler. Çocuk Neo'ya kaşığı bükmenin imkansız olduğunu ancak algısını "büküp" dünyada geri kalan diğer her şey gibi kaşığın da gerçekte olmadığını kavraması gerektiği söyler.

İnanç ve Hayal- Dini-Mistik Hayat ve Telekinezi

İnanç ile gündelik, sıradan hayatta alışkın olmadığımız pek çok şeyin gerçekleşebileceği inancı aslında oldukça eski zamanlara kadar gitmektedir. Eski dünyada kişinin inanç ve hayal dünyasıyla fiziksel gerçeklik dünyasının varlığın birbirleriyle organik ilişki içinde olan çeşitli katmanları olduğu kabul edilmekteydi oysa bu anlayış Avrupa'daki felsefi ve bilimsel değişimler sonucunda önce Ruh dünyasının yadsınması daha sonra da Zihin ile Madde arasında derin bir uçurum koyulmasıyla neredeyse kaybolmaya yüz tuttu. Fakat farklı dinlerin peygamberleri, veli ve azizleri inancın muhteşem gücü hakkında sözler, deyişler sunmuşlar ve inananlar ya da en azından dindar kimseler de bunun gerçekliğinden asla şüphe etmemişlerdi. Örneğin İsa peygamber denizdeki kasırgayı istekleriyle durduramamalarını havarilerin yetersiz inancına bağlamış ve onları azarlamıştı. İslam tasavvufunda Muhyiddin Arabi hayalin yaratıcı gücü olduğunu apaçık bir şekilde belirtmiştir. Arabi insan-ı kâmil ile ilgili açıklamalarında onun bütün rûhânî enerjisini yoğunlaştırarak (ki buna himmet adını vermektedir) herhangi bir nesneye tesir edebileceğini hatta mevcut olmayan bir nesneyi dahi varlığa büründürebileceğini ifade eder. 

Arabi'nin varlık görüşünde Varlık âlemi 5 katmandan oluşmaktadır. Hisler Alemi, Misâl Alemi (hayalin denk düştüğü âlem budur), Ruhlar Alemi, Müteal Akıllar Alemi, Zat Alemi. Her insan kendi hayal âleminde bir şeyi var kılabilir ancak İnsan-ı Kâmil ya da Arif hayalinde var olan şeyi himmeti yani rûhânî gücüyle zihninin dışına yansıtabilir. Fakat arifin gerçekte mevcut olmayan bir şeyi varlığa büründürmesiyle Tanrı'nın bir şeye mevcudiyet vermesi arasındaki derin fark arifin varlık verdiği şeyin onun himmeti sürecinde mevcudiyetini koruması ve sonra kaybolmasıdır. Ayrıca arif himmet kuvvetinin kendisinin kuvveti değil sadece Tanrı'nın kuvveti ve onun Kaviyy isminin tecellisi olduğunu bilir ve bu marifeti onu kendi isteğiyle himmet gücünü kullanmaktan sakındırır.

Tibet Budizm'inde lamaların eğitimlerinde de benzeri şekilde hayaldeki bir varlığa his dünyasında gerçeklik kazandırılmaya çalışılır. Tibet'in o dönemde yabancıların girmesinin yasak olduğu Lhasa'ya giren ilk Batılı olan ve lamalar arasında bir süre kalarak çalışmalarını gözlemleyen Aleksandra David-Neel de eserinde öğrencilerin inzivaya kapanıp Yidam'ını (koruyucu yarı-tanrı) günde bir öğün yedikler yemek ve uyku dışında hayal etmeye devam etmesi ve belirli mistik deyişlerin tekrarlamasıyla fiziksel dünyada varlık kazandırması ve hatta onun ayaklarına temas etmesi istenir. Yaratılan ve tulpa denilen bu varlıkların eğer onları meydana getiren kişinin belirli bir zihinsel ve ruhsal aydınlanma derecesine ulaşmamış olması durumunda tehlikeli olacağı uyarısını yapan Neel'in kendisi de belirli ayin ve konsantrasyonları uygulayarak bir Tulpa gerçekleştirdiği söyler.

Bu konuyu yazdır

  Düşünceleri Uğruna Diri Diri Yanmak
Yazar: Archilles - 31-05-2016, Saat: 20:24 - Forum: Öldürülen Bilim İnsanları - Yorum Yok

1548 yılında doğmuş olan, İtalyan filozof, rahip, gökbilimci ve okültist Giordano Bruno. Rönesans felsefesini biçimlendiren filozofların en önemlilerinden biri ve şair yönüyle de edebiyata en yakın duranı. Ona “doğacı coşkunluğun düşünürü” demek hiç de yanlış olmaz. Aristotelesçi kapalı evren görüşünden ilk sıyrılanlar arasında yer alan Giordano Bruno, Kopernik'in tezini de cesaretle savunmasıyla biliniyor. Tabii engizisyon bunu kabul eder mi?

 Bruno, soylu bir ailenin çocuğu olarak 1548 yılında İtalya'nın Nola kasabasında dünyaya geldi, on altı yaşındayken Dominiken tarikatına girdi.

 Bruno daha on bir yaşındayken mantık ve diyalektik öğrenimine başladı.

O yaşlarda Aristotales'nun eserlerini arkadaş toplantılarında okuduğu rivayet edilir. Daha on beş yaşına yeni vardığında engizisyona hakkında yüz elliyi aşkın suç duyurusunda bulunmuştu bile.

 Kopernikus sistemi ile tanışınca, Bruno tarikat mensubu bir kişi olmaktan sıyrıldı ve buna bağlı olarak Hıristiyan inancıyla arasındaki bütün bağları koparttı.

 Kiliseye karşı bir sistem içinde yer aldığından din sapkınlığı ile suçlandı, engizisyon baskısından kurtulmak için Roma'ya ve ardından Kuzey İtalya'ya kaçtı.


s-5c4172d268e65bb56342aa8171b247cc763219f7.webp

Bruno evrenin sonsuzluğu yanında evrenin birliği ilkesini de benimser: Buna göre Ortaçağ felsefesinde temel alınan gök ile yer ayrılığını reddeder.

Bruno, Tanrı'nın ve evrenin birbirinden farklı iki öz olmadığı, ama aynı gerçekliğin iki sonsuz görünümü olduğunu kabul eder.

 Ona göre her şey Tanrısal kuvvetin görünüşüdür.

Ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım, ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım. Aydınlık ve karanlık arasındaki, bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. Bundan dolayı her yerde zorlukla karşılaştım ve cehaletin babaları olan resmi akademisyenlerin yanı sıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesinde hedef olarak yaşadım.”

Düşüncelerinin açıklanmasının kendisi için çok tehlikeli olduğunu bildiği halde, bu cümlesinden de anlaşılacağı gibi, yazı ve konuşmalarında düşüncelerini hep böyle açıkça ifade etmiştir.

 Dinsizlik ile suçlandığı için hiçbir yerde kalıcı olarak yaşayamadı, sürekli gezdi, Cenevre’ye geçti, ardından Güney Fransa, Paris ve Londra'da devam etti yaşamına.

1582 yılında Sorbonne Üniversitesi'nde bir kürsü elde etti, Londra'da yapıtlarının bir bölümünü bastırdı


 Londra'dan kısa bir süreliğine yine Paris'e geçen Bruno, bu defa da Almanya'ya gitti ve eserlerini yayımlatma çabalarını sürdürdü.

Daha sonra Zürih'e geçen Bruno, bir İtalyan aristokrat tarafından Venedik'e davet edilince bu daveti kabul etti.

 Burada Galileo Galilei ile tanıştı, ama Mocenigo adlı bir aristokratla çatışınca, onun tarafından Engizisyon'a teslim edildi.

Bir rivayete göre Bruno aşıktı, hem de evli bir kadına. Rivayet gibi görünse de Bruno'nun İtalya’ya dönme nedenlerinden birisi de bu kadındı. Ancak kadın evliydi ve kocası da durumu anlayınca Bruno’yu engizisyonun eline vermek için elinden geleni yapacaktı. Bazı kaynaklara göre Bruno’yu engizisyona gammazlayan en yakın arkadaşlarından birisidir.

Ona, düşüncelerinden vazgeçmesi ve sonsuz evren görüşünün din sapkınlığı olduğunu kabul etmesi durumunda kilise tarafından affedileceği söylendi.

Engizisyonun elinde yaklaşık 7 sene kaldı Bruno. Bu zaman dilimi içinde kendisine ne yapıldığı ve neler olduğu hiç bilinmiyor. Kayıtlar ise nerededir, hala saklanıyor mudur bilinmiyor.

 Ama o, gördüğü bütün işkencelere karşın, görüşlerinden taviz vermedi ve ölüme mahkûm edildi.

s-a2e55c184f30f39d029b695371dd541b5a06df92.webp

Ölüm kararını Bruno'ya bildiren yargıç, ondan şu cevabı almıştır: "Ölümümü bildirirken siz benden daha çok korkuyorsunuz".

 Kilisenin bu kararı, 1600 yılının Şubat ayında, Roma'da Campo de' Fiori meydanında Bruno'nun diri diri yakılması ile yerine getirildi.

Campo dei fiorinin o kaldırımlarında getirildiğinde yüzünde öfke vardı, ama bir yandan da artık bitiyordu. Önce o dilini kestiler Bruno’nun bir daha konuşamasın, insanların zihnini zehirleyemesin, bir daha ruhundakileri kelimelere dökemesin diye. Sonra da odunları dizdiler etrafına… Yaktılar.

Giordano Bruno, "Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı'yı kullanırlar." diyerek gitti.

Bugün yakıldığı yerde heykeli var ve haklı olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak o 8 yıl işkence görmesine karşın, düşüncelerinden, fikirlerinden, inandıklarından zerrece ödün vermeyen, karanlığın aydınlığa çıkması için kendini ateşe vermekten çekinmeyen bir insan. Örnek alınacak çok yönü olan, ilham veren biri.

Bu konuyu yazdır

  Deccal’in kullandığı gizli silahlar
Yazar: Emka - 31-05-2016, Saat: 20:19 - Forum: DECCAL - Yorum Yok

Günümüzde gelişen teknolojinin ve iletişim araçlarının, bilhassa internetin toplumların kültürlerini doğrudan etkilediği açıkça görülmektedir. Bu etkinin yönünü olumsuza çevirmek amacındaki Deccal ve taraftarları da kendi sistemlerini yaymak için teknolojiyi etkin biçimde kullanmaktadırlar. Örneğin internet; eğitim, ticaret, bilim, haberleşme gibi alanlarda insanlığa son derece faydalı bir araçtır. Ayrıca tüm dünyaya Kuran ahlakının öğretilmesi için de büyük bir fırsattır.

imam-mehdi-660x330.jpg

Ancak çağımızın bir gereği olması ve birçok ihtiyacımızı karşılaması yanında özellikle genç nesiller, internetten büyük zararlar da görmektedir. Bunun nedeni ise, dünya genelinde ahlaksızlıkları yaygınlaştırmayı, insanların zihinlerinin boş ve faydasız konularla doldurmayı isteyenlerin internet aracılığıyla kumarı, cinsel sapkınlıkları, satanizm gibi sapkın inanışları yayma gayreti içinde olmalarıdır.

Din ahlakında yeri olmayan bu davranışlar, dinsizlik telkinlerinin önemli bir destekleyicisi konumundadır. Kumar oynamaya alışan, şiddet içerikli bilgisayar oyunlarının etkisi altına giren, işinden ve uykusundan olduğu halde saatlerce boş ve faydasız konularla zihinlerini doldurmaktan vazgeçemeyen bu kişiler, bu oyun ve oyalanma içinde dünyada asıl bulunma amaçları olan Allah'a kulluk etmeyi unutabilmektedirler.

Kaynak: Nedir.com

Bu konuyu yazdır

  Deccal'in fikir sistemi
Yazar: Emka - 31-05-2016, Saat: 20:16 - Forum: DECCAL - Yorum Yok

Arapça bir kelime olan Deccal, "yalancı, hilekar; zihinlerde, gönüllerde iyi ile kötüyü, hak ile batılı karıştıran; bir şeyi yaldızlayıp gerçek yüzünü gizleyen; her yeri dolaşan kötü ve uğursuz kişi" gibi anlamlara sahiptir. Peygamberimiz (sav)'in ahir zamanı anlatan pek çok hadisinde Deccal, kıyametin en önemli alametlerinden biri olarak yer almaktadır. 
Günümüzde dünyanın durumu ise, Peygamber Efendimizin hadislerinde tarif ettiği ahir zaman ile büyük benzerlikler göstermektedir.

Hadislerde bu dönemde fitnenin (karmaşa ve bozgunculuğun), anarşinin ve şiddetin yaygınlaşacağı dünyada huzurun kalmayacağı insanların açlık, fakirlik, kıtlık gibi pek çok sıkıntı ile mücadele edeceği, kötülüğün ve fesadın yaygınlaşacağı bildirilmiştir. Bu dönemde, karmaşa ve huzursuzluğun yaygınlaşmasına neden olan, insanları ahlaksızlığa ve kötülüğe iten, kitleleri inkara ve isyana yönlendiren, terörün ve şiddetin kaynağı haline gelen fikri altyapı ise Deccal'dir. Deccal'in ahlaksızlığı yaymada kullandığı metod iyiyi kötü, kötüyü iyi göstermesi olacaktır.
Bu konuda bildirilen hadislerden biri şöyledir: Deccal çıkar. Maiyetinde su ve ateş vardır. İnsanların su olarak gördüğü yakıcı bir ateştir. İnsanların ateş olarak gördükleri de soğuk ve tatlı bir sudur. Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hadislerinde, kıyamet kopmadan önce Deccal'in muhakkak çıkacağını belirtirken, Deccal'in nasıl bir ortamda ortaya çıkacağını da bildirmiştir. Deccal'in çıktığı dönem; din ahlakının yaşanmadığı, Allah'ın açıkça inkar edildiği, ahlaksızlığın, karmaşanın, savaşların, çatışmaların çok yaygınlaştığı, terörün, cinayetlerin ve şiddetin günlük hayatın bir parçası haline geldiği bir dönem olacaktır.
Tarih boyunca dünya üzerinde anarşi ve kargaşanın yaşandığı dönemler olmuştur, ancak Deccal'in neden olduğu karmaşa ve kaos ortamı, tarihin hiçbir döneminde eşi görülmemiş büyüklükte olacaktır. Peygamberimiz (sav) de bir hadisinde bu konuya dikkat çekmiştir: Allah Hz. Adem'i yaratmış olduğu günden bu yana, Deccal'in fitnesinden daha büyük bir fitne olmamıştır.


Kaynak: Nedir.com

Bu konuyu yazdır

  DECCAL NEDİR?
Yazar: Emka - 31-05-2016, Saat: 20:14 - Forum: DECCAL - Yorum Yok

Süryanice «yalancı» anlamına gelir. Bazı dini inanışlarda kıyamet günü ortaya çıkacak kötü bir kimsenin adıdır. Bu inanışlara göre Deccal kıyamet alametlerinden biridir.
Alnının ortasında tek gözü olan iri cüsseli, korkunç bir yaratık olarak tasvir edilir. Deccal, islam dinine göre ahir zamanda, Mesih'in ikinci kez yeryüzene gelmesinden önce insanlığın dini inançlarını kullanıp saptırarak kötülüğe ve sapkınlığa yönelteceğine inanılan şeytanı temsil eden insandır.
Alnının ortasında sadece müslümanların görebileceği kefere (kafir) yazısı vardır. Kendisini peygamber olarak tanıtacak ve dünya ya fitne yayacak olan kişidir. Onun ölümü yalnız isa tarafından olacaktır ve kıyametin 6. alametidir. Hadislerde genelde bir kişilik olarak tasvir edilmektedir, ancak bu bir kişi olabileceği gibi, şiddete ve vahşete eğilimli, şeytani özelliklere sahip ve insanlara zulmeden bir ideoloji de olabilir.
Kitabın ilerleyen bölümlerinde de Deccaliyet bu yönü ile ele alınacak, tüm dünyaya etki eden sapkın bir fikir akımı olduğu gösterilecektir. Bu fikir akımı, adeta bir büyü gibi kitlelere etki eden, tüm saçmalığına ve yanlışlığına rağmen takipçileri olan ve hatta kendi içinde çeşitli mezhepleri bulunan bir akımdır. Bu akımın, kendi çarpık ideolojisini dünyaya hakim kılmak için, insanları korku ve tedirginliğe iterek karmaşa ve anarşi meydana getirmesi, yeryüzünde huzur ve güvenlik bırakmaması, kitapta üzerinde durulacak bir diğer önemli konudur.
Söz konusu akımın, hedefine ulaşmak için en yoğun şekilde kullandığı yöntemlerden biri, savunmasız insanlara yönelik olan şiddet ve terör eylemleridir. Diğer bir deyişle terör, Deccal sisteminin en önemli aracıdır. Bu araç, Deccal sisteminin takipçileri tarafından adeta bir ayin şeklinde, yani büyük bir histeri ve feveran içinde kullanılır.
Bugün halen dünyanın çeşitli bölgelerinde devam eden savaşlar, çatışmalar, kanlı terör eylemleri, vahşi katliamlar, cinayetler ve soykırımlar, ahir zamanın en önemli şeytani gücü olan Deccal'in eseridir. Bu sistemin ana hedefi, insanları imandan, güzel ahlaktan, manevi derinlikten, sevgiden, şefkatten ve tüm insani meziyetlerden uzaklaştırıp, onları sevgisiz, saldırgan, vahşetten ve şiddetten zevk alan vahşi birer hayvan haline getirmek ve bu şekilde dünyayı kanlı bir arenaya çevirebilmektir.
Ancak bu planın hiçbir zaman galip gelemeyeceği ve Deccal'in sisteminin mutlaka yok olacağı asla unutulmamalıdır. Oluşturduğu kaosun ve meydana getirdiği fitnenin boyutları her ne olursa olsun, Deccal'in fikir sistemi, hak olmayan tüm diğer fikir akımları gibi Allah'ın bir kanunu gereği yenilmeye ve yok olmaya mahkumdur. Ve bu yenilgi, Allah'ın izni ile, ihlasla Allah'a yönelen ve yeryüzünde imanın ve güzel ahlakın yayılması için çaba gösterenlerin yaptıkları fikri mücadele ile gerçekleşecektir. Bu, Allah'ın iman edenlere bir vaadidir. Bir kuran ayetinde, hakkın ortaya konmasının, batılı yok edeceği şöyle haber verilir: De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur." (İsra Suresi, 81)


Kaynak: Nedir.com

Bu konuyu yazdır

  DECCAL'IN ÖZELLİKLERİ NELERDİR
Yazar: Emka - 31-05-2016, Saat: 20:12 - Forum: DECCAL - Yorum Yok

Hadislerde geniş bir şekilde ‘deccal’in özelliklerinden ve yapacağı işlerden bahsedilir. Buna göre ‘deccal’ bir insandır ve olaganüstü yetenekleri vardır. Rüzgar gibi hızlıdır. Yağmur yağdırıp, bitkileri yeşertebilecek. Yanında su ve ateş bulunacak. Fakat gerçekte onun suyu ateş, ateşi de sudur. Bir gözü kördür ve patlamış üzüm gibidir. Alnında kafir yazılıdır. Genç bir kimsedir, esmer ve parlak tenlidir. Kısa boylu olmasına rağmen heybetlidir.



Ahir zamanda doğudan gelecek ve müslümanların oturduğu şehirlerin birinde ortaya çıkacak. Bir çok yeri dolaşacak ama Mekke, Medine ve Mescid-i Aksaya giremeyecek. Önce peygamberlik sonra ilahlık davasına kalkışacak, karşı gelenleri cehennem adını verdiği yere atacak. Ama aslında onun cehennemi cennet gibi, cenneti ise cehennem gibidir. Bir rivayete göre Hz. İsa tarafından Şam yakınlarında öldürülecek. (Müslim, Fiten/20, Hadis no: 2932-2937, 4/2247. Buharí, Fiten/26-27, 9/74-76.) Bütün peygamberlerin ümmetlerini ‘deccal’ fitnesine karşı uyardıklarını, Peygamberimizin de dualarında sık sık ‘deccal’ fitnesinden Allah’a sığındığını bildiren hadisler bulunmaktadır.


Rasulüllah (sav) buyurdu ki: “Hiç bir peygamber yoktur ki, ümmetini yalancı köre (deccala) karşı uyarmamış olsun. Dikkat edin o kördür. İki kaşının arasında kafir yazılıdır.” (Müslim, Fiten/20, Hadis no: 2933, 4/2248. Tirmizí, Fiten/62, Hadis no: 2245, 4/516. Buharí, nak. İbni Kesir, el-Mesihu’d Deccal, s: 42. S. Havva, H. İslam Akaidi, 9/366) Hadislerden anlaşıldığına göre ‘deccal’ bir insandır. Çıkacak yeri ve zamanı tam net değildir.

Kaynak: Nedir.com

Bu konuyu yazdır

  Yunan Mitolojisi Tarihçesi
Yazar: Archilles - 31-05-2016, Saat: 18:45 - Forum: Yunan Mitolojisi - Yorum Yok

Yunan mitolojisi, eski Yunanların inançlarını, yaşadıkları şiddetli fırtınaları, volkanları, depremleri yansıtan hikayelerdir. Yunan mitolojisi, nesilden nesile ağızdan ağıza yayılan efsanelerdir bu yüzden anlatılanlar çeşitlilik gösterir.

Dünyanın Yaratılışı:
 Tanrıların Savaşı Yunanlara göre, her şeyden önce derin bir kaos vardı. Var olan sadece geceydi, ötesi boşluk, sessizlik, sonsuzluk ve karanlıktı. Sonra, her nasıl olduysa, aşk ışık ve gündüzle geldi. Onunla beraber, Gaea, yani dünya çıkageldi. Kısa bir süre içerisinde, Gaea, kendi başına Uranüs’ü (cennet) yarattı. Uranüs, Gaea’nın her şeye ortak olan bir arkadaşı oldu ve beraber yeni tanrıları yarattılar. Fakat Uranüs çok kötü bir baba ve kocaydı. Kendi çocuklarından nefret ederdi. Bu durum Gaea’yı çok kızdırıyordu ve bir gün, en genç tanrı olan Cronus babasının tahtını ele geçirdi. Dünya’nın en güçlü tanrısı Cronus’tu. Kendi kız kardeşi Rhea ile evlenen Cronus, babasının tahtını ele geçirdiğini unutamıyor, kendi çocuklarının da onu bir gün alt edebileceğinden korkuyor ve bu durum onu her geçen gün daha hırslı hale getiriyordu. En sonunda çocuklarını diri diri yemeye karar verdi. Rhea, çocuğunu doğurunca onu Cronus’a götürür, onları yemesini izlerdi. Fakat tanrılar ölümsüzdü, sonsuza kadar Cronus’un midesine hapis olmuşlar, orda büyümeye devam ediyorlardı.

Bu durumdan bıkıp usanan Rhea, son doğurduğu çocuğu Zeus’u Cronus’a teslim etmedi, onun yerine kocasına bir taş götürdü. Hiç bakmadan taşı midesine indiren Cronus, bir çocuğunu daha alt ettiğini düşünüyordu. Fakat Zeus bir mağarada diğer canlılar tarafından yetiştiriliyordu.

Yıllar sonra gücünü toplayan Zeus, babasına savaş açtı ve kardeşlerini sürdükleri hapis hayatından kurtardı. Artık Yunan Mitolojisi yeni tanrıları ve tanrıçalara sahipti: Olimpuslular


Olimpuslular

Zeus, en güçlü tanrı ve lider olmasına rağmen, kardeşlerine yetkiler vermiştir. Zeus, Poseidon, Hades, Hera ve Demeter Cronus’un öz altı çocuğudur. Diğer olimposlular Zeus’un çocuklarıdır fakat nasıl doğdukları bilinmemektedir. Hades hariç her tanrı, Olimpus adı verilen dağda yaşamaktadır. Cronus’un kızları ve oğulları olan Olimpuslular ve onların çocukları mitolojinin merkezini oluşturmuşlardır ve her birinin kendine özgü önemli özelliği vardır.

1) Zeus
Babasını alt ettikten sonra, Zeus sadece Olimpusluların değil bütün evrenin hakimi olmuştur. Şimşek ve kartal onun simgesidir. Zeus istediği kişinin kılığına bürünebilir bunun sayesinde pek çok savaş kazanmıştır.

2) Poseidon
Zeus’un erkek kardeşi ve denizlerin tanrısıdır. Poseidon, aynı zamanlarda depremler de yaratabilir. Üç dişli mızrak Poseidon’un simgesidir. Poseidon’un denizleri ve atları yarattığı söylenir.

3) Hades
En büyük kardeş olan Hades, Zeus’un oyunları sonucunda yeraltında yaşamaktadır ve oranın tanrısıdır. Antik Yunan yasalarına göre, yaşı büyük olan her konuda bir avantaja sahiptir. Bu duruma göre, tahtın sahibi hadesti. Fakat Zeus’un ısrarları sonucunda, 3 erkek kardeş, Hades, Zeus ve Poseidon, kibrit çöplerini çekmeye karar verdiler. Zeus bir oyun sonucu en kısa çöpü Hades’e çektirip, onu Tartarus (evren)’in derinliklerine yollamıştır.

Hades’in kurallarına göre eğer yalnız bir genç kız, kendi başına kırlarda çiçek toplarsa çok büyük bir felaket meydana gelecek demektir. Bir gün, Persephone adında bir genç kız, kırlarda çiçek toplamaktadır. Karanlıktan uzanan siyah bir el, genç kızı yerin altına çekmiştir. Kötülerin ve Ölümün tanrısı Hades, kraliçesini seçmiş bulunmaktadır. Hadesle Persephone’nin anlaşmasına göre, Persephone yılın altı ayını yerin üstünde, diğer altı ayını ise yerin altında yaşamaktadır. Hades ne kadar zengin olsa da, çok fazla görünen bir tanrı değildir. Üç başlı bir köpek onu korur. Bir gün Poseidon Hades’i utandırmak için mızrağı ile yere vurduğunda, depremler sayesinde yer yarıldığından Hades’in çirkin yeraltı ülkesi görülmüştür. İntikamı seven Hades’in, 70.000 kişilik ölüler ordusu ile Atlantik denizini kuruttuğu söylenir.

4) Hera
Hera, Zeus’un karısıdır ve doğal olarak Tanrıların kraliçesidir. Hera’nın sembolü tavuskuşudur. Evliliğin ve doğumun tanrıçasıdır.

5) Hestia
Hestia diğer tanrılar ya da tanrıçalar kadar önde olan bir tanrı değildir. Hestia huzurun tanrıçasıdır. Eğer evinizde bir huzur, ailenizde bir mutluluk varsa Hestia sizi kutsamış demektir.

6) Demeter
Hestia gibi, Demeter’de diğer tanrı ve tanrıçaların gölgesinde kalmıştır. Demeter, yaşamın en önemli varlığının, tahılın tanrıçasıdır.


7) Athena
Athena, bilgelik tanrıçası olarak bilinir. Athena direkt olarak savaşlarla ilişkilendirilmese de, yine de yunan savaşlarında bulunmuştur. Diğer mitolojik tanrılar gibi, Athena’nın doğumuyla ilgili ilginç söylentiler vardır. Bunlardan biri, Athena’nın Zeus’un kafasından doğduğudur.

8) Apollo
Apollo çok popüler bir tanrıdır ve doğruluk ve kehanet tanrısı olarak bilinir. Yunan kralları için, apollo’yu her savaştan sonra ödüllendirmek artık normal hale gelmiştir. Her ne kadar Apollo’nun sembolü yay olsa da, genellikle lir ile resmedilir.

9) Hermes
Hermes, tuhaf görünen bir tanrıdır. Kafasına tas gibi bir kanatlı kask takar. Buna ek olarak, sandaletlerinde de kanatlar vardır ve bir asa taşır. Hermes, Tanrı’nın habercisidir. Kanatlardan anlaşılacağı üzere, Hermes bir yerden bir yere hızla gidebilir.

10) Artemis
Hestia ve Demeter gibi, Artemis de gölgede kalan tanrılardandır. Av tanrıçasıdır ve vahşi doğayı temsil eder.

11) Afrodit

Afrodit, aşkın ve güzelliğin tanrıçasıdır. Uzun sarı saçları ve inanılmaz güzelliği Rönesans döneminde bile kendini göstermiştir. Afrodit’e aşık olan krallar birbirileri ile savaşmışlar ve pek çok krallık yıkılmıştır.

12) Dionysus

Dionysus, şarap ve festival tanrısı olarak bilinir. Hayatın sürmesi için diğer tanrılar kadar çok önem arz etmeyen bir tanrıdır. Günümüzde, Yunanistan’da hala Dionysus adına festivaller düzenlenmektedir.

Bu konuyu yazdır

  Türk Mitolojisi
Yazar: Archilles - 31-05-2016, Saat: 18:36 - Forum: Türk Mitolojisi - Yorum Yok

Mitoloji ilkel dönemdeki insanların ve insanüstü varlıkların başından geçen olayları masalsı bir şekilde incelenip anlatılmasıdır.Özellikle ilkel dönem insanlarının doğa olaylarına,sosyal ilişkilerine ve dini inanışlarına olan bakış açılarını konu edinir.Mitoloji aynı zamanda efsane bilimi olarak da bilinmektedir.

Özellik olarak destanlara çok benzeseler de mitoloji ve destan ürünleri birbirinden farklıdır.Destanlar temelde tarihi olaylardan yola çıkılarak oluşturulmuştur.Destanlardaki hayal ürünü ve olağanüstü ögeler çıkartıldığında ortada kalan kısımlar tarihi bir gerçekliği anlatır.Ancak mitlerde gerçeklikten söz edilemez.Mitler tümüyle insanın hayal ürünü oluşturdukları hikayelerdir ve herhangi bir tarihi gerçekliği yansıtmazlar.

Mitolojik ögelerin oluşumunda eski dönemlerde insanların yaşadıkları doğa olaylarını olağanüstü güçlere bağlamaları ve bundan etkilenmeleri etkili olmuştur.Bu güçleri çözemedikleri için hayal güçlerini kullanıp mitolojik ögeler üretirlerdi.Bu mitolojik ögeler oldukça değişik ve olağanüstü özelliklerle ve görünümlerle tasvir edilirdi ki insanlar onları kahramanları olarak görürlerdi.

Türk mitolojisine baktığımızda genel olarak destanlara konu olan belli başlı bazı simgelerin mitoloji ögeleri olarak kullanıldığını görürüz.Bozkurt,Ay ve Yıldız , Su ,Işık , Ateş ve Ağaç Türk mitolojisinde yer alan ögelerdir.Türk mitolojisinin en ilksel örneklerini Altay dağları bölgesinde bulmak mümkündür.Uzun süre bu coğrafyaya hakim olmaları aynı zamanda de öncesinde bu bölgede yaşamış ırkların yapılarından da etkilenmeleri Türklerin bu bölgeyle alakalı değişik mitler oluşturmasına yardımcı olmuştur.Sadece Türk mitolojisinde yer alan bir mit olamamakla birlikte Orta Asya ‘ dan toplanan bütün yaratılış destanlarına göre,yeryüzü başlangıçta büyük bir okyanus ile kaplıydı.

Bu konuyu yazdır

  Sümer Mitolojisi
Yazar: Archilles - 31-05-2016, Saat: 18:30 - Forum: Sümer Mitolojisi - Yorum Yok

Sümer mitolojisi, Sümerler'in yıkılışlarına kadarki dönemde din ve bilimle ilgili kültürünü içerir. Birçok tanrı ve tanrıçaları vardır ve onlar Sümer mitolojisini oluşturur. Bu tanrılar ve tanrıçalar Yaradılış destanı, Tufan hikayesi gibi edebî eserlerinde açıkça belirtilmektedir. Sümer mitolojisine ait birçok figürün kısmen veya değişerek babil sürgünü sırasında Yahudi kültürüne geçtiği, oradan da değişik dini inanış ve kültürel anlatımlara kaynaklık ettiği düşünülmektedir.

Örneğin, yorulmak bilmeden gezen güneş tanrısı Utu her şeyi görür, adaleti korur, insanlara yardım eder. Bilgelik ve su tanrısı Enki insanların ve sihirbazların koruyucusudur.Venüs yıldızını simgeleyen tanrıça İnanna âşıkların ve savaşçıların koruyucusudur.

Bu konuyu yazdır