Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,058
» Son Üye: Doo92
» Toplam Konular: 2,832
» Toplam Yorumlar: 3,062

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 1199 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 1199 Ziyaretçi

Son Aktiviteler
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 6,390
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 23,464
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 343
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 5,340
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 841
%100 Etkili Şans İlmi Hav...
Forum: BÜYÜLER
Son Yorum: Gümüşkurt
18-09-2023, Saat: 23:51
» Yorumlar: 0
» Okunma: 708
Baş Melek Cebrail'in ismi...
Forum: Gabriel (Cebrail)
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:38
» Yorumlar: 0
» Okunma: 622
Samsunlu Spiritüalist ark...
Forum: SAMSUN SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: Gümüşkurt
17-09-2023, Saat: 15:30
» Yorumlar: 0
» Okunma: 471
Ra'yı gördüm ne anlama ge...
Forum: Bilinçaltı
Son Yorum: spiruelistra
28-05-2023, Saat: 13:43
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,626
MUCİZE YARATAN KELİMELER
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Emka
29-01-2023, Saat: 16:53
» Yorumlar: 11
» Okunma: 95,819

 
  Et Yiyen Virüs Tehlikesi
Yazar: Spiritüeller - 02-06-2016, Saat: 18:11 - Forum: GÜNCEL HABERLER - Yorum Yok

Suriyeli sığınmacıların kaldığı Avrupa’daki bazı kamplarda Cutaneous Leishmaniasis adlı bir hastalığın başladığı belirtildi. IŞİD kontrolündeki bölgelerden kaçan sığınmacılarda görülen hastalığın, Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşındığı düşünülüyor.

IŞİD kontrolündeki Rakka ve Deyr ez Zor gibi kentlerde sokaklardan kaldırılmayan cesetlerin neden olduğu düşünülen hastalığın, kum sineği adlı bir tür sivrisinek aracağılığıyla salgına dönüştüğü öne sürüldü.
Britanya basınının ‘Et yiyen bakteri’ ve ‘Et yiyen virüs’ başlıklarıyla gündeme getirdiği haberlere göre ‘şark çıbanı’ olarak bilinen enfeksiyonu taşıyan sineklerin ısırdığı sığınmacılar, önce Türkiye’ye geldi, buradan da Avrupa’ya geçti. Avrupa’daki kamplardaysa enfeksiyonu taşıyan çok sayıda sığınmacı var.

‘Ebola gibi bir salgına dönüşebilir’

Daily Mail’in haberindeyse biliminsanlarının, hastalığın, ‘Ebola’ gibi bir salgına dönüşmesi olasılığı üzerinde uyarılarda bulunduğu aktarıldı.

Britanya merkezli bazı gazetelerde çıkan haberlerde, Gaziantep’teki Nizip sığınmacı kampında da bu tür pek çok vakanın görüldüğü öne sürüldü. Buna göre kampta, halihazırda enfeksiyondan mustarip yüzlerce Suriyeli bulunuyor.
Independent’tın aktardığına göreyse yine Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılarda bu tür vakalara rastlanıyor.
Hastalığın, sivrisinekten daha küçük bir tür olan kum sineğinin ısırmasıyla insana bulaşmasının ardından, iki ila altı ay arasında baş göstermeye başladığı, solunum yoluyla bulaşmadığı, ancak yara temasıyla başka bir insana geçmesinin mümkün olduğu kaydedildi.Avrupalı uzmanlara göre hastalığın önüne geçilebilmesi için erken teşhis çok önemli. Bunun için de doktorlara gerekli eğitimlerin verilmesi ve sığınmacı kamplarındaki koşulların geliştirilmesi gerekiyor.

‘Elimizde böyle bir veri yok’

Nizip’teki sığınmacı kampına dair iddiaları sormak için AFAD’ı aradık. Ancak telefonlarımıza cevap veren olmadı.
Salgınla ilgili ellerinde herhangi bir bilgi olup olmadığını sorduğumuz Gaziantep Tabip Odası yetkilileriyse bu tür bir vakadan haberdar olmadıklarını söyledi: “AFAD kapalı bir kurum, kolaylıkla iletişim kuramıyoruz. Dolayısıyla duymadığımız, hastalığın yaşanmadığı anlamına gelmiyor.”

Konuyu danıştığımız İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Samet Mengüç de bölgeden kendilerine bu yönde bir vakaya dair bilgi gelmediğini söyledi. Kampların AFAD’ın yönetiminde olduğuna dikkat çeken Mengüç, “Zaten bu tür vakalar yaşansa da bizimle paylaşılmıyor. Genelde kendi kontrollerinde süreci yürütüyorlar”dedi.

Bu konuyu yazdır

  Kayıp Koloni’nin İzleri 425 Yıllık Haritada
Yazar: Spiritüeller - 02-06-2016, Saat: 17:42 - Forum: GİZEMLİ MEDENİYETLER - Yorum Yok

croatoan-map.jpg?w=600&h=380
John White’ın haritası. Fotoğraf: AP

Tarihçiler, İngiliz yerleşimcilerin 16’ıncı yüzyılda Amerika’da kurduğu ancak geride iz bırakmadan kaybolan “Kayıp Koloni”ye ne olduğunu, 425 yıllık bir haritayla çözebileceklerine inanıyor.

Tarihe “Kayıp Koloni” olarak geçen olay, Kraliçe Birinci Elizabeth’in ünlü kaşif  Walter Raleigh’a Yeni Kıta’da bir koloni kurulması için izin vermesine dayanıyor. Raleigh, Virginia’daki Roanaoke Adası’nın kuzey ucuna 1585 yılında 107 yerleşimciyle koloni kurdu. Ancak, yerlilerle olan çatışmalar ve İngiltere-İspanyol savaşının patlak vermesiyle, İngiltere’den gelen yeni yerleşimciler ve erzak desteğine rağmen, koloni üç yıl sonra hayalet kasabaya dönüştü.

Kayıp Koloni’ye ne olduğunu ortaya çıkarmak isteyen Birinci Koloni Derneği ve  British Museum yetkilileri, Kuzey Carolina Üniversitesi’nde ABD’li araştırmacılarla bir araya geldi. Araştırma ekibi, kaşif John White tarafından 1580’de çizilen ve 1866 yılında British Museum tarafından korumaya alınan haritayı inceleyerek Kayıp Koloni’nin başına ne geldiğini anlamaya çalışıyor.

Araştırmacı ekipte yer alan ve Kayıp Koloni hakkına bir kitabı bulunan tarihçi James Horn, “Harita, Kayıp Koloni yerleşimcilerinin batıya hareket ederek Chowan ve Roanoke nehirlerinin kesişimi olan Albemarle Sound’a gittiklerini ortaya koyuyor… Amaçları bir yerleşim kurmaktı. Harita üzerindeki işaret, bize yerleşimlerini nereye koymak istediklerini gösteriyor” dedi.

ESRARENGİZ İZLER
425 yıllık haritada iki ekleme yer alıyor. Bir tanesi, haritadaki bir hatayı düzeltmek için kullanılmış. Ancak diğeri, bugün Kuzey Carolina’nın kuzey doğusundaki Bertie bölgesinde bulunan bir kalenin üzerini kapıyor. Kaleyi kapatan ek parçanın üzerinde, daha silik çizilmiş ve bir başka kaleyi anımsatan çizim yer alıyor.
ABD’li ve İngiliz araştırmacılar, bir kaleyi çağrıştıran işaretin, yerleşimcilerin gittiği noktayı temsil ettiğini düşünüyor. Araştırma ekibinin yaptığı açıklamada, “Birinci Koloni Derneği, bu işaretin, Jamestown’a giden yolu işaretlediğini düşünüyor. Bu eşi benzeri olmayan, önemli bir keşif” ifadesi kullanıldı. Kayıp Koloni dahil olmak üzere birçok başarısız koloni girişiminin ardından 1607’de kurulan Jamestown, 83 yıl boyunca Virginia’nın başkenti oldu.

croatoan-map1.jpg?w=600&h=410
Silik kale sembolü. Fotoğraf: AP 

Kaşif White, Kayıp Koloni hakkında izler taşıyan haritayı, 1585’te Ralp Lane’nin komutasında Roanoke Adası’na düzenlenen seferde çizdi. 1587 yılında, White’ın önderliğinde, 116 yeni yerleşimci koloniye geldi. Erzak getirmek için İngiltere’ye geri dönen White, savaş nedeniyle 1590’a kadar koloniye geri dönemedi.

White, üç yıl sonra geri döndüğünde koloniden geriye iz kalmamıştı. White,  “yerleşimcilerin birçoğunun ana karaya doğru 80 km ilerlemeyi planladıklarını” not buldu. Eline geçen bir diğer bulgu, bir deri parçasına yazılmış “CROATOAN” kelimesiydi. Birçok tarihçi, yerleşimcilerin stoklarının tükenmesiyle koloniyi terk ettiklerini, büyük kısmının ana karaya hareket ederken, 10-20 tanesinin de bugün Hatteras Adası olarak bilinen yerde yerli kabilelerle yaşamaya başladığına inanıyor.


KAFALARI KARIŞTIRAN SEMBOL
Tarihçiler, Kayıp Koloni’nin yaklaşık 95 üyesine ne olduğunu, kale sembolünün sakladığına inanıyor. Haritadaki iki eklemenin, White’nın kullandığı kağıt ve mürekkeple hazırlandığı anlaşıldı. Bir tanesi Pamlico Nehri ve etrafındaki yerleşimcilerin çizimini düzeltmek için kullanılmıştı. Diğeri ise silik bir kale sembolü içeriyordu.
Kayıp Koloni’nin başarısı, Walter Raleigh’in Yeni Kıta’ya yapmak istediği seferleri gerçekleştirmek ve Amerika’ya yerleşimcileri çekmek adına büyük önem taşıyordu. Kraliyet Ailesine sunulmak için büyük titizlikle hazırlanan haritanın, üzerinde neden yama yapıldığı soru işaretleri oluşturdu.

 croatoan-map2.jpg?w=600&h=410
John White’ın haritası. Fotoğraf: AP

Yama yapılan kalenin neden tekrar silik çizildiği kesin olarak bilinmezken, tarihçiler, yerleşimcilerin, koruma duvarıyla örülmüş küçük bir kasaba yerine daha büyük bir yerleşim inşa etmeyi planlamış olabileceğini öne sürdü.

KAZI İMKANI AZ
Arkeologlar, bölgede yapılacak kazılarla, Kayıp Koloni’ye ne olduğunu anlayabileceklerini düşünüyor. Ancak bugün bölgenin büyük kısmı yerleşim alanı ve golf sahaları altında kalmış durumda. ABD’li arkeolog Nicholas Luccketti, gerekli izinlerin alınması ve ön hazırlıkların yapılmasının uzun zaman alacağını belirtti.
Yine de ele geçmiş bazı bulgular var. Salmon Creek bölgesinde bulunan bir seramik parçacı, Kayıp Koloni hakkında önemli bilgiler ortaya koyuyor. Araştırma ekibindeki Brent Lane, “Bu seramik parçası, araştırmaların sürmesi gerektiği yeri gösteriyor… Kayıp Koloni yerleşimcilerinin izini bulmak için 400 yıldır araştırmalar yapılıyor… Ancak ne yeterli teknolojiye ne de bugün haritada bulduğumuz ipucuna sahiptiler” dedi.

Kaynak: Ntvmsnbc

Bu konuyu yazdır

  Telekineziyle Yapılabilecekler ve Bazı Yöntemler
Yazar: Spiritüeller - 02-06-2016, Saat: 17:29 - Forum: TELEKİNEZİ - Yorum Yok

TELEKİNEZİ İLE YAPABİLECEKLERİNİZ

1) Cisimleri oynatmak

Magazinlerinizi, gazetelerinizi, bardaklarınızı vs.

2) Cisimlerin şeklini değiştirebilmek

Kaşık, çatal, anahtar vs.

3) Psişik enerji topları

Bunlar insan enerjisi ile oluşan enerji toplarıdır. Onları oluşturup fırlatabilirsiniz.

Eğer ilerlediyseniz;

Pencereleri açıp kapayabilir, kapıları kitleyip ve de ışıkları açıp kapayabilirsiniz. 

1) CİSİMLE BİR OLMAK

Şimdi bir mum yakın. Rüzgarsız bir ortamda olun ve mum ışığı ile özdeşleşin. O an sadece siz varsınız. Mum ile birliktesiniz. Gözlerinizi mum ateşine odaklayın(Gözlerinizi kırpabilirsiniz). Mum ateşini sizin ekstra bir uzuvunuz olduğunu ve onu kolunuzu veya bacağınızı oynatabildiğiniz gibi oynatabildiğinizi hayal edin. Düşünmeye devam edin... Ne zaman ki onu kendinizin bir parçası olarak kabul ettiniz, ateşi istediğiniz gibi oynatmaya çalışın! Bu egzersizi 5-10 dakika yapın ve sonra mumu söndürün.
(Not: Bu deney küçük bir kağıt parçası gibi hafif cisimleri oynatma amaçlı olarak da denenebilir.)

2) BALON VE ENERJİ TOPLARI

Bu daha ileri bir kademedir. Enerji topları cisimleri oynatabildikten sonra denenmelidir. Sürtünmesiz bir yüzeye balonunuzu şişirdikten sonra koyuyorsunuz. Sonra iki elinizi birleştirip, avucunuza enerji yolladığınızı düşünüyorsunuz. Nefes alıyorsunuz ve nefesi verirken avuçlarınıza doğru gittiğini düşünüyorsunuz ve oluştuğunu hissettiğiniz enerji birikimini elinizden balona doğru yönlendirip, balonu itmeye çalışıyorsunuz.

3) GÖRÜNTÜLEŞTİRME

Adım 1: 
Vücudunuzun enerji ile doldurun.

Adım 2:
Önünüze bir kağıt parçası veya bir taş koyun.

Adım 3:
Gözlerinizi taşa odaklandırın.

Adım 4:
Şimdi gözlerinizi kapatın ve taşın-kağıdın görüntüsünü gözleriniz kapalıyken hayalinizde canlandırmaya(görüntüleştirmeye) çalışın.

Adım 5:
Sonra enerjinizin o cismin etrafında dolandığını hissedin.

Adım 6:
Cismi sırasıyla sola, sağa, geriye, öne ve daha da ileri ittiğinizi düşünün.

Adım 7: 
Şimdi gözlerinizi açın.

Eğer bir sonuç alamıyorsanız 6. adımı sürekli tekrarlayın.

4) TÜNEL

Küçük bir cisim seçin. Ayrıca hafif olsun. Küçük bir yüzük veya hafif bir metal parçası.

Kafanızı boşaltın. Rahatlayın ve sizi etkileyen tüm negatif şeylere gülün. Yok olduklarını göreceksiniz. Konsantre olun.

Cisimle kendi aranızda bir tünel kurun. Bunu hayalinizce canlandırın. Sadece o cismi görün. O cisim dışında her şey o tünelin dışında. Sadece o ve siz!

Şimdi düşünce gücünüzün ellerini o cisme yönlendirin ve onu ittiğinizi düşünün.

Hemen olacak diye bir şey tabii ki yok. Ümidinizi kaybetmeyin! 

PSİŞİK ENERJİ TOPLARI YAPABİLMEK (Psiball)

BAŞLANGIÇ

Enerji topları yaratabilmek, vücut enerjini şekillendirebilmekle ilgili bir şeydir. Bazı durumlarda, bu cisimleri oynatabilmekten daha kolaydır.

ALIŞTIRMA 1

Ellerinizi önünüze doğru getirin ve avuç içleriniz yukarı gelecek şekilde durdurun. Gözlerinizi kapayın ve rahatlayın. Avuç içleriniz arasındaki boşlukta oluşan enerji topuna yoğunlaşın. Sürekli bu enerji topunu güçlendirdiğinizi ve daha da büyüttüğünüzü hissetmeye çalışın. Bunun elinizdeki magnetizmanizdan ve üçüncü gözünüzle ilgili bir bağ olduğunu unutmayın.

ALIŞTIRMA 2

Ellerinizi yuvarlak bir şey tutar gibi yapın ve gözlerinizi kapatın. Kol kasınızı sıkın ve ordaki enerjinin ellerinize aktığını düşünün. Bu enerjinin bir enerji topunu oluşturacağına inanın. Eğer ellerinizdeki titreşimi hissediyorsanız gerçekten çok iyi! Şimdi hissettiğiniz şeyi bir şeye doğru fırlatın ve ne olduğunu görün!

KAVANOZ YÖNTEMİ

İhtiyaçlar:

Bir kavanoz(kapağıyla beraber)
Bir pinpon topu
Bir ip
Bir dikiş iğnesi
Bir Soloteyp

Yapımı:

Kavanozun kapağını açıyorsunuz. Dikiş iğnesini alıp deliğinden kavanozun boyunun 4'te 3'ü kadar bir ip geçiriyorsunuz ve iğnenin ucunu pinpon topunu bırakmayacak şekilde pinpon topuna batırıyorsunuz. Sonra iğneye geçirilmiş ipin ucunu kavanoz kapağının kapanınca içeriye bakan yüzeyinin ortasına yapıştırıyorsunuz. Ve son olarak kapağı kapatıyorsunuz. Karşınızda kavanozun tabanına, sağına ve soluna deymeden tam olarak ortasından iple asılmış duran bir pinpon topu var.

Kullanımı: 

Bu aleti düz bir yere koyuyorsunuz ve aranızda 1,5-2 karış olacak şekilde bu kavanoza yaklaşıyorsunuz. Lütfen dirseklerinizi kavanozu koyduğunuz yere koymayınız. Ve size anlattığım yöntemlerden birini deniyorsunuz. Yani enerjinizle kavanozun içinde asılı duran pinpon topunu oynatmaya çalışıyorsunuz. Benim en sevdiğim ve az da olsa ilerleyebildiğim yöntem budur.

MANTAR VE SU YÖNTEMİ

İhtiyaçlar:

Üstü açık bir kap
Bir şişe mantarı
Su

Yapımı:

Üstü açık kabınızı alıp içine su dolduruyorsunuz ve içine şişe mantarınızı koyuyorsunuz.

Kullanımı:

Amacınız her zamanki gibi şişe mantarını düşünce gücünüzle oynatabilmek. 

PUSULA YÖNTEMİ

İhtiyaçlar:
1 pusula

Kullanımı:

Bu yöntemdeki tek sorun, yanınızda bir insanın daha olması gerekiyor. Gözlerinizi kapatıp pusulanın ibresini düşünce gücünüzle değiştirmeye çalışıyorsunuz. Arkadaşınız da size bunu rapor ediyor. Bu yöntem paranormalite bilginleri tarafından en basit yöntem olarak düşünülmektedir. 

NOT: Pusulanın ibresinin nereyi gösterdiği önemli değil.

Neden TELEKİNEZİ yeteneğimi kullanamıyorum? 

1) Enerjini yönlendirememekteki neden insanların duygularıdır. Örneğin stres. Stres ilerlemenizi ve düşüncelerinizi tamamen etkisi altına alır.

2) Öncelikle şunu bilmeliyiz ki bunun hiç bir zararı yoktur. Sinirsel ağ bu özelliğe zemin yaratır. Suçluluk, korku, güvensizlik ve yargılama duyguları bu olayı önlemeye yeter de artar. Enerji akımınızı keser! Öncelikle bu olayın gerçek olduğuna kesinlikle inanmanız gerekiyor.

3) Kafanıza takmayın, rahatlayın! Bu güzel özelliğinizi düşünün. Bu bir yarış değil sadece bir test. 

4) Önyargılı olmayın. Sürekli kendinizi niye yapamıyorum diye sıkmayın.

5) Düş kırıklığına uğramayın ve kendinize kızmayı bırakın. Eğlenin!

6) Bur da başarısızlığa uğramanız sizin kim olduğunuzu göstermez. Sadece cismin oynamadığını gösterir.

Bu konuyu yazdır

  Duruişiti ileri Geliştirme Teknikleri
Yazar: Spiritüeller - 02-06-2016, Saat: 15:45 - Forum: DURUİŞİTİ - Yorum Yok

Tıpkı durugörü gibi, duruişiti de onunla ilişkili çakraları temzilediğimizde gelişir. Kulak çakraları başın içinde ,sağ ve sol kulakların yakınındadır. Onlar başın ortasına, içeri doğru otuz derecelik bir açıda bulunur, enerji frekansaları -durugörü yoluyla- menekşe kırmızı olarak görünür.

Kulak Çakralarını Temizlemenin Yöntemi


1.İki-üç kez çok derin nefes alın.

2.Kulaklarınızın hemen içinde bir menekşe-kırmızı disk imgeleyerek kulak çakralarınızı gözünüzde canlandırın yada hissedin. Bu disklerin içe ve yukarı doğru, otuz derecelik bir açıda bulunduklarını görün yada hissedin

3.Derin bir nefes daha alarak parlak-beyaz bir ışığın kulak çakralarınızın içini temizlediğini imgeleyin. Onları aynı anda yada sırayla temizleyebilirsiniz

4.Beyaz ışık çakraları içeriden ovalayarak temizlerken, içinizden meleklerinizden başınızı kuşatmalarını isteyin. Sonra meleklerin kulak çakralarınızda bulunan tüm acı verici anıları alıp götürmesine izin verin. Sizin onlara yardım etmeniz gerekmez, sadece yardım edilmeyi isteyin yeter. Aslında, bizim çabalarımız çoğunlukla onların yolunu kestiğinden, melekler sizin onlara yardım etmeye çalışmamanızı tercih ederler. Onun yerine, onlar sizin Tanrı'nın sesini işitmenizi engelleyen eski duyguları, düşünceleri ve anıları temizlerken sadece meleklerin şifalandırıcı gücüne açık olun.



How%2Bto%2Bdo%2Bclairaudience.jpg



5.Meleklerden ilahi rehberliği işitmekle ilgili her türlü korkunuzu temizlemelerini isteyin. Buna bir ses tarafından ürkütülme korkusu, Tanrı tarafından kontrol edilme korkusu ya da Tanrı'nın zamanını yada dikkatini hak etmediğiniz korkusu dahildir.

6.Derin bir nefes daha alarak, meleklerin kulak çakralarınızı sevgiyle ve çok parlak bir ışıkla aydınlattıklarını görün yada hissedin. Sonra, yardımlarından dolayı onlara teşekkür edin.
Kulak çakralarınızı temizledikten ve korkularınızdan kurtulduktan sonra, semavi alemden aldığınız duruişiti mesajlarında belirgin bir artış göreceksiniz. İlahi rehberliği egonuzun sesinden ayırt etmenize yardımcı olan tipik özellileri hatırlayın. Hatırlayacağınız gibi, gerçek rehberlik daima olumlu, yüceltici, tekrarlamalı ve sevencidr. Egonun sesi ise olumsuz, eleştirile, zorlayıcı ve kötümserdir.

Not: Kulak çakraları temizlenip, duruişiti geliştikçe öncelikle uğuldamalara ve çınlamalara benzer şeyler yaşayabilirsiniz. Bu uğuldamalar daha sonra tıkanıp açılma halini alabilir. Daha ileri ki zamanlarda bozuk radyo frekansı gibi cızırtı halini alır ve önceleri uyku ile uyanıklık arasında sesleri duymaya başlarsınız. İlerledikçe normalde de bu yetinizi kullanabilirsiniz. Pek yaygın olmayan bir alandır. Açıkçası tam sınırları hakkında bilgi yok. Ama ilerledikçe uzakta konuşulanları duyabilirsiniz, varlıkların konuşmalarını deşifre edebilirsiniz.

Bu konuyu yazdır

  Mutluluk Ve Enerji Veren Kokular
Yazar: Spiritüeller - 02-06-2016, Saat: 15:15 - Forum: KOKULAR - Yorum Yok

Bitkiler güneş ışınlarından aldıkları yaşam enerjisi ile büyürler. Bu nedenle bitkilerin özünden elde edilen esans ve kokular yaşam enerjisi içerirler ve olumlu titreşimler yaratırlar. Esans ya da kokular bizleri yalnızca duygusal olarak değil, beyne taşıdığı mesajlarla fiziksel olarak da etkiler.

Portakal: Kış aylarının vazgeçilmez meyveleri arasında yer alan portakal, mevsiminde tüketildiğinde vücut için oldukça faydalıdır. Bununla birlikte portakalı koklamak bile bünyemize iyi geliyor! Portakal özlü yağlar stres seviyesini düşürüyor, daha iyi odaklanmamıza yardımcı oluyor. Siz de stresli ortamlardan uzaklaşmak için yanınızda portakal kokusu taşıyabilirsiniz.

Limon: Sakinleştiren bir koku olduğu için aromaterapide kullanlan Limon da tıpkı portakal kokusu gibi, vücudumuzu rahatlatarak enerji veren kokular arasında yer alıyor. Bu kokunun en önemli özelliği, insanı anında canlandırmasıdır. Stresi, gerginliği ve günün yorgunluğunu limon kokusuyla üzerinizden atabilirsiniz. 

Greyfurt: Strese karşı birebir olan greyfurt, kokusuyla da insana enerji veriyor. Canlılık verici etkisiyle depresyona da iyi geliyor. Cildimizin yorgunluğunu almak için de bir parça greyfurt yeterli. 


89488.jpg

Okaliptüs: Okaliptüs sevimli koalaların ellerinden düşürmediği gıdalardan bir tanesidir. Kokusu ise insana huzur verir ve beyindeki dalga hareketliliğini artırır. Böylece zihnimizdeki tüm yorgunluğu okaliptüs koklayarak atabilir ve enerji depolayabiliriz! 

Biberiye: Biberiye kokusunun da okaliptüs ile aynı etkilere sahip olduğu bilim insanları tarafından onaylandı. Biberiye ayrıca hafızaya da iyi geliyor. 

Nane: Suyunuza birkaç yaprak nane atın ve tazeliğin kokusunu içinize çekin! Mentol kokusu sinüslerimizi açıyor ve bu da daha rahat nefes almamızı sağlıyor. Yani nane kokusundan enerjimizi yükseltebiliyoruz. Tansiyona da iyi gelen nane kokusu, baş ağrıları için de birebir.

Karabiber: Karabiber, enerji veren kokular arasında yer alıyor. Ayrıca sigarayı bırakmak isteyenler için de birebir. 2013 yılında yapılan bir araştırmaya göre, karabiber kokusu sigara içme isteğini azaltıyor. 

Bu konuyu yazdır

  Vücudun Şifa Haritası - Eller
Yazar: Spiritüeller - 02-06-2016, Saat: 15:06 - Forum: SAĞLIK - Yorum Yok

el-refleksoloji-noktalari.jpg

El refleksoloji noktaları
Vücudumuzda her organın bağlı bulunduğu bölgeler nokta ve oklarla aşağıda ki resimlerde gösterilmektedir. Yaşamsal organlarımızın bağlı bulunduğu sinirler bu bölgelerde sonlanıyor. İşte bu noktalar ve oklarla işaret edilen bölgelere yaşadığınız rahatsızlıklarda kendi kendinizi tedavi etme olanağını elinize sunuyor. Üstelik bu işlem refleksoloji ayak haritası ismi taşımaktadır. Refleksoloji konusunda detaylı bilgilere sahip olanlar, bu konuda uzmanlaşmış kişilerin bulunduğu merkezlere de giderek masaj yaptırabilirsiniz.  

Bu konuyu yazdır

  Nesilleri Müzik Yoluyla Kontrol Eden Frekans
Yazar: Emka - 02-06-2016, Saat: 14:34 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER - Yorum Yok

Duygularımıza tercüman olan, ona eşlik eden hatta duygularımızı değiştiren yegane şeydir müzik. İlkel kabilelerde yaşayanlardan, uzay istasyonlarındaki insanlara kadar herkes her koşulda müzik dinleyebilir, dinlemek ister.
‘Müzik ruhun gıdasıdır’ tabiri de kulağımıza aşina olduğu kadar yavan değildir aslında. Müzikteki farklı frekanslar insanı mutlu edebilir, rahatlatabilir, sinirlendirebilir ve strese sokabilir. Ses dalgalarının yarattığı titreşimlerin su moleküllerini değiştirebildiğini biliyoruz. Vücudumuzun %80’ni suyla kaplı olduğundan, müzikten fiziksel olarak etkilenmemek de çok zor bir durum.
Peki şuan TV’de, radyoda, dinlediğimiz her müziğin altında bir komplonun yattığından bahsetsek? Ersin İpek, hazırladığı yazıda, bu komplonun nasıl çıktığını ve bu zamana kadar nasıl ilerlediğini anlatıyor.
İşte bizi müzikle zehirleyen frekans: A=440 Hz
1. Sevgiyi temsil eden 528 Hz varken neden 440 Hz?

528 Hz içimize huzur verip, bizi iyileştirme gücüne, diğer frekanslar da kendi çaplarında pek çok etkiye sahipken, neden şu anda dinlediğimiz tüm müzikler 440 Hz frekansına ayarlı?

2. Her şey “Standard Tuning” dediğimiz müziğin A=440 Hz’e sabitlenmesi ile başladı
giphy.gif
Bu sabitlemeyi ise müziği askeri anlamda ticarileştiren Rockefeller Grubu yaptı. Müzik endüstrisinin bu standart frekans ile tekelleşmesi, kitleleri sürü psikolojisi altında tutmanın, insanları asabiyete, kedere sürüklemenin, psikososyal kışkırtmalara açık hale getirmenin zeminini hazırlamış ve bunlar sonucunda artan hastalık oranları ve mali krizler sayesinde de Gruba üye ticari şirketlerin kâr elde etmesinin etkili yollarından biri olmuştur.

3. Alternatif müzik frekansı olan A=444 Hz (C=528 Hz) bastırıldı
[img=600x0]
Bastırılan bu frekans, yani “iyi titreşimler” ise her türlü hastalığı ve stresi iyileştirebilecek güçtedir. Ama ne yazık ki önce sansürlenmiş, daha sonra ise standartlar değiştirilerek unutturulmaya çalışılmıştır.

4. Müzik aletleri ve sesleri kitlesel histeri yaratmak üzerine akortlanıyor
[img=600x0]
1770’de dünyanın en soylu ailelerinden Rothschild ailesi, İlluminati planlarını başlattı. Amacı bankalar aracılığıyla yaratılan bir network ağı ile kendisi ve yandaşları tarafından yönetilecek küresel bir dünya sistemi kurmaktı. Öyle bir güç ki tüm uluslararası kurumsal şirketleri ve hatta hükümetleri yönetecekti. Bu sayede Amerikan hazinesi başta olmak üzere dünyanın sayılı ülkelerini avuçlarının içine aldılar.

5. Işık ve ses, üretilebilen ve ölçülebilen matematiksel frekans değerlerine sahiptir
giphy.gif
Şimdi komplo teorilerine kulak asacak olursak, bu mutlak güç, biyoenerjetik yolla, belli frekans ayarları ve elektromanyetik manipülasyonlarla “bilincimizi” kontrol altına alırken biyolojimizi, psikolojimizi ve davranışlarımızı değiştiriyor.

6. 1. ve 2. Dünya Savaşları arasında müzik frekansları üzerine bilimsel araştırmalar yapıldı
[img=1139x0]
Rothschild ve Rockefeller çalışması ve Amerikan Donanması işbirliği ile “savaş-çıkaran” frekanslar üzerinde çalışıldı. Amaç kitleleri kontrol altında tutmak ve psikopatoloji, duygusal çöküş ve kitlesel histeri yaratmaktı. 2. Dünya Savaşı sırasında ise Savunma Bakanlığı işbirliği ile havadan yapılan operasyonlarda bu ses frekansları etkili şekilde kullanılmaya başlandı. Buna radyolar da dâhil oldu.

7. İlk çalışmalar Elvis, İngiliz grup British Invaders ve Beatles’la başladı
giphy.gif
Beatles’in bir konseri İsrail’de iptal edildi, sebebi ise “kitlesel histeri yaratması, cinsel istekleri tetiklemesi ve saldırganlığı tırmandırması” olarak belirtildi. 1938’de Rockefeller Grubu İngiliz-Amerikan radyosu ve televizyon kartelleri kurarak Nazi hareketiyle Yahudi düşmanlığı başlattılar.

8. 1. Dünya savaşı sırasında Rockefeller tarafından radyo tekeli kuruldu
[img=600x0]
1.Dünya savaşı sırasında Rockefeller tarafından yönetilen askeri radyolar devreye girdi ve bütün ekipmanlar seferber edildi. Radyodan savaş esnasında gönderilen komutlar hiç son bulmadı. Amerikan Donanması, General Electric işbirliği ile 1919’da kendi ulusal radyosunu kurarak bu tekele alternatif oluşturdu ve bugünkü Amerikan Radyosunu (RCA) doğurdu.

9. 1938’de dinleyicilerin duygularını kontrol altına almaya yönelik araştırmalar başladı
giphy.gif
1938’de frekanslar standarda sabitlenmeden önce, mekanik olarak dinleyicilerin duygularını kontrol altına almaya yönelik araştırmalar başladı. Bu sayede kitlelere ticari ilgi alanları önceden dayatılabilecekti. Bu araştırmalar derhal kitlelerin ikna edilmesi için kullanılmaya başlandı.

10. NBC ve CBS halkın üzerinde deneysel çalışmalar yaptı
[img=600x0]
NBC ve CBS, kendi taraflarına daha fazla takipçi çekebilmek uğruna halk üzerinde çeşitli ses efektleri kullanılarak psiko-galvanometre denemeleri yapıldı. Bu ölçümlere göre de halkın nasıl yönlendirileceği tayin edildi.

11. A=440Hz, petrokimya ve ilaç devleri tarafından 2. Dünya Savaşında kullanıldı
[img=600x0]
Hitler’in Almanyası Polonya’yı işgal ederek savaşı başlattı. Tüm dünyadaki müzisyenlerin istememesine rağmen bu standart Nazi propagandalarıyla Hitler karşıtı tüm ülkelerde kafadan kabul edildi.

12. Bu titreşimler, beyne özgü duygusal ve sevgisel zihni baskılıyor ve yaratıcılığı köreltiyor
[img=600x0]
Yapılan tüm araştırmalar A=440Hz’in insanların kalp ve kuyruk sokumu arasındaki enerji merkezleriyle (çakralar) uyumsuz olduğunu gösterdi. Tersine kalp üzerindeki çakraların ise uyarıldığı gözlendi. Teorik olarak, titreşimler egoları ve sol beyni tetikliyordu. Ancak sağ beyne özgü duygusal ve sevgisel zihni baskılıyor ve yaratıcılığı köreltiyordu. 3.Göz denen çakranın kapanmasıyla da insanoğlu farkındalığını hiçbir alanda kullanamaz hale gelecekti.

13. “Şeytanın İntervali”
[img=588x0]
Metafiziksel olarak, A=440 Hz ile A=444 Hz arasındaki interval, müzik âleminde “Şeytanın İntervali” olarak kabul edildi. Bunun nedeni ise ahenkten uzak, iğrenç denilebilecek bir tınının bu iki notanın aynı anda çalınması ile ortaya çıkmasıydı. Bundan önceki müzik çalışmalarında yer alan A=444 Hz’in ise doğayla ve insanla daha uyum içinde olduğu gözlemlendi. Eğer insanoğlu spiritüel olarak bastırılırsa, A=444 Hz’in (C=528 Hz) müziksel tınısı dini olarak kabul edilmezdi, öyle de oldu. Bu kiliselerin de işine gelmiş oldu.

14. Duyarlı müzisyenler akortlarını ve dijital ayarlarını 444 Hz’e göre yapmaya başladı
giphy.gif
Günümüzde pek çok aklı başında müzisyen akortlarını ve dijital ayarlarını 444 Hz’e göre yapmaya başladı. Ancak bunların sayısı az miktarda iken, başta Madonna olmak üzere pek çok ünlü, standart tınılarla, nakaratlarla ve özel olarak imal edilmiş parça sözleriyle gençliği programlanabilir insanlar haline getirmektedir. Müzik biyoenerjetik olarak titreşimlerinizi ele geçirerek, bilinçaltınızda hâkimiyet kurarak, vücut kimyasını, psikonörolojiyi ve insan sağlığını denetim altına alabilir.

15. Her organa ait özel ses tonlamaları var
[img=600x0]
Her organa ait özel ses tonlamaları, o organa ait hücrelerin titreşimini artırarak iyileşmesini sağlamaktadır. Bu uygulama ise uzak doğuda A= 444Hz yani C=528Hz frekansında, en saf ve katıksız titreşimlerle yapılır. Kişi tüm stresinden arınır, hücreleri şifa ve sevgiyle dolarak hastalıklara veda eder.

Bu konuyu yazdır

  Ekin Çemberlerinin Sırrı
Yazar: Emka - 02-06-2016, Saat: 13:56 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER - Yorum Yok

Son birkaç on senedir muazzam güzellikte piktogramlar dünyanın bir çok ülkesindeki tahıl ekim alanlarını kaplamaya başlamıştır. Bu ülkelerin en başta gelenleri Avustralya, Kanada ve Amerika Birleşik Devletleridir. Hatta ilginin artmasıyla son zamanlarda Japonya’da da benzeri oluşumlar tespit edilmeye başlanılmıştır. İngiltere son on beş sene içinde tespit edilen 3,000 kadar ekin halkası ile dünyanın en zengin ülkesidir. 1980li yıllarda önceleri basit dairelerden oluşan halkalar tespit edildiyse de ilerleyen zamanlar içinde kompleks oluşumlar açığa çıkmaya başlamıştır. Bu oluşumların nasıl meydana geldiklerini veya kimler tarafından yapıldığını bilmemekteyiz. Ancak oluşumları ile ilgili bazı küçük bilgilerde edinmedik değil. Biyolog ve Ekin Halkaları konusunda uzmanlaşmış Dr.Wiliam C.Levengood ekinleri bu hale sokan her ne ise onların hücreleri üzerinde bazı ancak mikrodalga ile oluşabilecek hızlı değişikliklere de sebebiyet verdiğine inanmaktadır. Hücrelerde oluşan bu değişimler aynı zamanda tohumlanma oranı da arttırmaktadır.

Zaman içinde çok değişik biçimlerde Ekin Halkaları görülmeye başlanmıştır. Bunların bazıları bize haklarında bilgi sağlarken bir kısmı ise sadece karışık matematiksel şekillerdir.


1678 tarihli eski bir el yazısı eserde çiftliğin ekinlerini biçen Şeytan tasvir edilmiştir. Ancak bu çiftçinin hatasıdır. Çünkü kitaba göre çiftçi ücret konusunda ekin biçicilerle anlaşamamış, istedikleri ücreti fazla bularak onlara bu ücreti vermektense ekinini Şeytan’ın kaldırmasını tercih edeceğini söylemiştir. Akşam olunca ekinleri içinden bir ateş yükselir ve etrafı aydınlatan bir ışık çıkar. Ertesi gün çiftçi bir kısım ekinlerin ‘hiçbir ölümlü tarafından yapılamayacak kadar düzenli şekiller bırakılarak biçildiğini’ görecektir.


Bu resme baktığımızda ise yıllar içinde Ekin Halkalarının nasıl komplike bir hal aldığı daha iyi anlaşılmaktadır. Tabidir ki , bununla birlikte konu hakkında teorilerde çeşitlenecektir.
kayipdunya.jpeg?w=614[/url]
Resimde ilginç biçimde Güneş Sisteminin oluşturulduğu görülmektedir. Herşey tamam olmasına rağmen Dünyanın bulunduğu kısım boş bırakılmıştır. Bir çok kereler insanlığa uyarı mesajları gelmiştir. bir keresinde nükleer bir üsde UFoların görüldüğü bildirilmiştir. Atom bombaları kendiliğinden devre dışında kaldığı günümüzde eğer bu da bir uyarı ise üzerinde düşünmek gerekir. Sizce Dünyanın olduğu kısmı boş bırakmak neyin mesajı olabilir?
tezgah.jpeg?w=614[/url]
Dünyanın her yanında araştırmacılar Ekin Halkalarını araştırmaya devam etmektedirler. Her gün bir yenisi açığa çıkarılmaktadır. İşin uzmanları bu yüzey şekillerinden hengisinin gerçek hangisinin sahte olduğunu eskiye nazaran daha çabik bir şekilde ayırt edebilmektedirler. Zaman zaman aldatmacaları hazırlayanlar kendilerini ele vermektedirler.
Bazı Ekin Halkaları o kadar güzel yapılmaktadırlar ki, uzmanlar bunların insan eli ürünü olup olmadığı konsunda oldukça tereddütte kalmaktadırlar. “Gerçek” Ekin Halkalarında mahsül üzerinde garip değişiklikler görülmektedir. Aşağıdaki resimlerde bunların bazılarını görebilirsiniz.
tahrip.jpeg?w=614[/url]
Ekinlerin baş kısımları patlamaktadırlar. Dışarıdaki halkalarda bulunan tohumlar içerdeki halkalardakilere nazaran 5 kat daha yavaş büyüme göstermektedirler. Uzmanlar bunu anlamak için Rodox adını verdikleri bir test işlemini uygulamaktadılar. Test sonuçlarına göre bitkilerini mitokondirilerinde normalden daha fazla hava birikmektedir. Bu da bize halkaların oluşum sırasında yüksek bir basıncın etkili olduğun kanıtlamaktadır. Bu ciddi havalanma sorunu elektriksel basınçtan kaynaklanıyor olabilir. Aynı sonuç uzun süre elektrik etkisinde kalan insanlarda da görülmektedir.
Bazı çok kompleks oluşumlar ekin halkaları fenomenine yeni ilginçlikler katmaktadır. Sanki bunları yapanlar bir bilmece sormaktadırlar. Belki de uzmanlar için bu oluşumlar her zaman bir sır olarak kalacaklardır. Örneğin Hollada’nın Assen yakınlarında bulunan aşağıdaki şekiller içinde beyaz bir toz ve jöle benzeri bir madde tespit edilmiştir.
hollanda2.jpeg?w=614[/url]
Bu beyaz toz iyice incelenmiş ancak Dünya üzerinde bilinen hiç bir maddeye benzemediği sonucuna varılmıştır. Eğer bu esrarengiz madde olayın gerçekten araştırılması gereken bir muamma olduğunu kanıtlamaya yetmiyorsa bir de 1998 yılı yaz aylarında bulunan Cherhill eteklerindeki oluşuma bakmak yeterli olacaktır. Bu Halkalar üzerinde ölmüş çok sayıda sinek bulunmaktadır. Biçimleri bozulmadan korunmuş olan sineklerin tümünün dili ekinler üzerine yapışmış vaziyettedir.
sinekler2.jpeg?w=614[/url]
Diğer bir kısım sinek ise yaralanmış görünmektedir. Ölü sinekler sadece halkaların içinde yer almakta, cıvar ekinlerde bulunmamaktadırlar. Bu keşiften sonra oluşumlarda ölü böcekler dikkat çekmeye başlayacaklardır.

Bu konuyu yazdır

  11 enerji Düşmanı
Yazar: Emka - 02-06-2016, Saat: 12:56 - Forum: SAĞLIK - Yorum Yok

 
İnsanı yorgun düşüren 11 enerji dusmani Cep telefonu, floresan ışık, küf gibi etkenler enerjimizden çalıyorlar. Bilim adamları, kronik yorgunluk ile tüm bu etkenler arasında şaşılacak bağlantılar olduğunu tespit ettiler. 


  • 1- Derin uykuda bizi rahatsız edenler: Gürültü stres yaratır ve stres tansiyonu yükseltir. Sonuçta sürekli halsiz ve uykulu oluruz. Bunun için size önerimiz, yatak odanızdan saat gibi ses çıkarabilecek tüm eşyaları kaldırmanız olacaktır.
  •  2- Kahve ve çay: 6 fincandan sonrası zarar!Kafein uyarıcı etki yapar, yani beyne daha fazla enerji emri verir. Günde3 fincan kadar çay veya kahve içersek, bu canlandırıcı özellikten iyi şekilde faydalanırız. Fakat miktar ikiye katlanırsa, kafein ve tein, vücudumuzdaki demiri emer. Bu durumda beyin ve kalbe yeterli oranda oksijen gitmez. Sonuçta kendimizi çok yorgun hissederiz. 
  •  3- Karbonhidrat: uyku hapı etkisi yapar Tüm karbonhidratlar, aç karnına yenildiği zaman ağırlık yapar. Siz siz olun, aç karnına bu besinleri tüketmemeye özen gösterin.
  •  4- Su eksilirse dikkatiniz de dağılır : Her gün yaklaşık 8 bardak su içmemiz gerekiyor, yoksa hissedilir bir biçimde enerji boşluğuna düşeriz. En iyisi, her saat başı içine biraz limon suyu sıkılmış bir bardak su içmektir.




mreklam3560.jpg



  •  5- Cep telefonu hipnozdan beter: 20 dakikadan uzun telefon görüşmelerinin uyku hipnozu gibi bir etki yaptığı ortaya çıktı. Dolayısıyla, uzun süreli ve sık olarak telefonla konuşmak bizi yorar.
  •  6- Duş alacağımıza yatağa geri dönelim daha iyi : Suyun sıcaklığı vücut sıcaklığının çok üzerindeyse bünyemiz uyku getiren hormonları fazlasıyla salgılamaya başlar. Akşamları iyi uyumak içinsıcakla, sabahları enerji depolamak için ılık suyla yıkanın!
  •  7- Bazı besinlere karşı dayanıksız olabilirsiniz: Her şeyi doğru yaptığınız halde zinde değilseniz, "çölyak" hastası olabilirsiniz. Bu bünyenizin tahıl nişastalarını işleyememesi anlamına gelir. Baş ağrısı ve yorgunluktan şikayet eden bu kişilerin buğday, arpa gibi tahıllardan uzak durması gerrekir. 
  •  8- Kola bünyeyi aside boğar : Az harekete bir de aşırı kola, çay ve et tüketimi eklenirse, bünyede aşırı asit meydana gelir. Sonuçta da dolaşım bozuklukları, migren, bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi rahatsızlıklar yaşanır. 

  •  9- Gürültü de yorar: Uzun süreli gürültüye maruz kalan insanların enerjisi tükeniyor. Bağıra çağıra konuşan insanların arasında olmak bile insanı yormaya yetiyor.
  •  10- Floresan ışığı kronik esnemeye neden olur: Floresan ışık, öğrenme ve konsantrasyon yetimizi yüzde 60 oranında düşürür. Gün içinde saatlerce bu ışığa maruz kalan birinin bağışıklık sisteminin zayıfladığı ispatlandı. Bu da kronik yorgunluğa neden olabilir. 
  •  11- Küften uzak durmalı: Bulunduğunuz ortam yeterince havalanmıyorsa küf oluşabilir. Bünye, küfe tıpkı mikroplarda olduğu gibi karşılık verir, bununla mücadele eder. Bu da açıklanamayan sürekli yorgunluğa neden olabilir. 

 BİR ÖNERİ

Zencefil ve karanfilli bir kek vücudunuzdaki mutluluk hormonlarının üretimini artırır, sizi canlandırır. Muskat da "myristicin" adı verilen bir madde içerir ki, bu madde doping ile çok büyük benzerlik taşır.

Bu konuyu yazdır

  Ruhun Sesini İşitmek – Karanlık ve Işık Dengesi
Yazar: Emka - 02-06-2016, Saat: 06:42 - Forum: KRYON - Yorum Yok

Selamlar sevgililer. Ben Manyetik Hizmetten Kryon’um. Günün enerjisi, partnerim ile ilk deneyimim gerçekleştiği zamankinden çok farklı. Beklediğimiz şekilde çok şey gerçekleşti. Partnerim potansiyelleri öğretiyor ve 1989 da onunla tanıştığım zaman sunduğum bilgi şimdi olduğu gibi gerçekti. Ona bin yıllık dönemde nükleer savaş olmayacağını, bilinç değişimi olacağını ve gezegenin manyetik ızgarasının yer değiştireceğini anlattım. Şimdi bilim İnsan bilinci ile sözünü ettiğim ızgara arasında bağlantı oluşturdu. Sözünü ettiğim her şey meydana geldi.
Şimdi sunacağım şey hayal edebileceğiniz en ezoterik şeylerden biridir: Özgür seçim ve bunun sizi nereye götürdüğü ve İnsan bilincinin gelişimi ile ilgili hikaye anlatacağım. Bu karmaşık değil, ama biraz garip olabilir.
İnsanlık özgür seçime sahip, sadece Ruhun müdahalesi olmadan yapmayı dilediği şeyi yapmak değil, aynı zamanda kendisini nereye götüreceğine ve kendi bilinç seviyesine ve enerjisine karar verir. İnsanlık nasıl işleyeceğine ve düşüneceğine ve kendisiyle işbirliği yapıp yapmayacağına karar verir. Bu, insanlığın özgür seçimidir. Tüm bu özgür seçim bilmecesi İnsanların sınavı değildir, daha çok karanlık ve ışık arasında bir sınav ve savaştır.

Ruhunuzun ebedi olduğunu ve tekrar tekrar ve tekrar yaşadığınızı anlattık. Bu gezegendeki yaşam deneyimleriniz çok ve engin. Bir çok nesillerde kendinizi yükseltebildiğinizin, insanlığın bilincini artırabildiğinizin ve Dünyada barış olan şeye mezun olabildiğinizin mümkün olduğunu düşünüyor musunuz? Eğer böyleyse, bu tamamen farklı bir var oluş paragidması gerektirirdi. Bu kadar çok değişebilir misiniz? 1989’da geldim, çünkü şu anda bu tam potansiyel ve sözünü edeceğim şey tarafından ölçülür.

Yakın Tarihiniz
1980 lerde olayların oldukları şekilde gerçekleşmesinin tam nedeni, deneyimlediğiniz “joker (beklenmedik durum)” dir, ki bu Sovyetlerin çöküşüydü. Bunu yalnızca uzmanlarınız beklemiyordu, tüm gezegen için şok oldu. Bu büyük, beklenmedik değişimler değişen zamanların ve insanlığın artan bilincinin anlatıcıları, habercileridir. İnsan doğası değişmeye, büyümeye ve “bilincin oyun alanı” dediğim şeyden çıkıp “bilincin zarafeti”ne büyümeye başlıyor. Bu, yeni İnsan türünün ve yeni toplum türünün sadece başlangıcı olan birlikteliği ve barışı yaratan bilinç olacak.
Daha önce bu mesaja “Ruhun Sesini İşitmek” veya “Tanrının Sesini İşitmek” başlığını verebileceğimizi söyledim. Elbette bu bir metafordur. Spiritüel olarak uyumlanmış insanlar normalde gökten gelen bir sesi işitmezler. Ruhun sesini işitmek kendi Yüksek Benliğinizden gelen sezgiyeuyumlanmanın metaforudur. Yüksek Benlik, ebedi ruhunuza bağlanan ruhsal kısmınızdır. Çoğu arayıcının ona bağlanmak için çaba gösterdiği şeydir ve bu kendi yaşamınıza ve gezegene yardımcı olur.

Bu sezginin işitilmesinin veya ayırt edilmesinin çok zor olmasının nedeni, düşük, sürekli bir parazit olmasıdır, bu mesajı karartır veya üzerini örter. Bu, çok büyük karanlığın ışığı nasıl örtebileceğinin verebileceğimiz en iyi metaforudur. Ama bu parazitin gürültü seviyesi azalmaya başlıyor. Daha iyi, daha net bir mesaj aldığınız zaman ne olur? Değişirsiniz, dünya değişir; etrafınızdakiler de daha iyi işitir ve hatta işitmek istemeyenler farklı bir şeyin gerçekleşemekte olduğunu bilir.
Tekrar, bu işitme bir metafordur. Anlam, sezginin bütünlüğe sahip olup olmadığını ayırt etmek, kendi yaşamınızda neler olup bittiğini ve gelmekte olan potansiyellerin hissini geliştirme yeteneğini ayırt etmektir. Tüm bunlar Ruhun sesini işitmektir. Bu, “büyümeye başlayan” ve yüksek bilince sahip olan İnsan Varlığıdır.


kryon.jpg


DNA’nın Bilinç İle İlişkisi
Öğretmemizin en zor olduğu şey, partnerimin yıllardır öğretmekte olduğu şeydir. Zor çünkü size daha önce bu şekilde anlatılmış olan bir şey değildir. Bilinciniz çokboyutlu bedeniniz ile ilişkilidir. Bu fikre yaklaşmanızın en kolay yolu bu metafordur: DNA’nız yüzde 100 çalışmıyor. Bunun yerine, yüzde otuzlar bölgesinde çalışıyor. Yapmak için tasarlanmış olan şeyin yarısını bile gerçekleştirmiyor. DNA’nızın etrafında bağlanacak ve ona okuma yüzdesi verecek olan enstruman yok. Ama bu ölçüm metaforu, insanlığın potansiyel bilinci söz konusu olunca, nerede olduğunuzu size anlatabilmemiz için yapabileceğimiz en iyi şeydir. Size anlamanız gereken bazı bilgiler vermek istiyorum – tüm bunların nasıl başladığı ve neler olduğu.

Gezegende bilinç testine başlamak zorunda olsaydınız, en iyi şey ona düşük ve yükseğin orta noktasında sahip olmak olurdu. Çünkü bu metafor için, aynı miktarda karanlık ve ışık ile başlamak zorunda olurdunuz. Başlangıçta bu şekilde idi. Tasaram budur.
Geçmişte size insanlığın tarihini verdik. Tüm geçmişiniz son derece kısadır, çünkü galaksi ve güneş sisteminiz 4 milyar yıldan fazla süredir buradadır. Bildiğiniz şekliyle insanlık sadece 200,000 yıl önce başladı. “İnsanlar” demedim, “Bildiğiniz şekliyle insanlık” dedim, çünkü tüm test yaradılış hikayesi ile, ışık ve karanlık bilgisinin tohumlanması ile başladı. Değiştirilmiş DNA’sı olan İnsanlardan söz ediyorum – sadece 23 kromozomu olan sizler. Sonra tüm İnsanlar için bunun gelişmesi için başka bir 100,000 yıl vardı. Sonra Lemurya ve bazı diğer “tohum bölgeler” bir diğer 50,000 yıl öğretmeye yardımcı oldu. Tohumlama gerçekten tamamlandığı ve test çalıştığı zaman, sadece dündü! Sizler yenisiniz! Zamanın uzunluğuna baktıysanız Dünya 24 – saat olarak burada oldu, “uyanmış” bir İnsan buraya geldiğinde karşılaştırdığınız zaman, son saniyede gelmiş oldunuz! Tüm bilinen tarih bu zaman saatinin son saniyesinde gerçekleşti!

İroni şu ki, bunu dinleyenler ve dinleyiciler arasında olan bazıları tüm bu süre boyunca buradaydılar. Yaşlı ruh, bu açıklamayı size bir çok kez verdik: Akaşanızdan Atlantis’i, batan adaları, savaşları ve kaosu hatırlıyorsunuz. Bu sizin “burada olduğunuz ve bunu yaptığınız” anlamına geliyor. Felaketleri gördünüz ve bir çok tarihi şey gerçekleştiği zaman oradaydınız. Bunlar gerçekte açıklığa kavuşturamayacağınız bir hafızaya kazındı, ama bunu kendinizle taşıyorsunuz. Bu sizin yaşlı bir ruh olduğunuz ve belki, gezegenin başlamasına yardımcı olduğunuz anlamına geliyor!

Kızkardeşlik [Dr. Amber Wolf tarafından yaratılan Lemurya Kızkardeşliğine değiniyor] harika bir örnektir. Kızkardeşlik toplantılarına gelmeye eğilim hissedenleriniz için, içinizde pozitif kadim bir anı olarak “çınlayan” başlayan bir bilinci kutlayacaksınız. Bu, kadınlara sezgisel güçleri için ve toplumun şamanik liderliği için itibar edildiği bir zamanı kutlar. Bunu tüm insanlığa hayat verenlerden daha iyi kim yapar? Bu, başlangıçta ışık/karanlık testinin başlangıcı olan eşitlik ve bilgelik zamanını temsil eder.

Testin başında DNA yüzde 30’a ayarlandı. Başlangıcın eşit olduğunu söyledim, ama bu eşit görünmüyor, öyle değil mi? Yüzde hızla 35’e çıktı, adil bir test yaratmak için, çünkü karanlık ile tam eşitliğe sahip olmak için onun ait olduğu yer burasıdır (%35). Şimdi, dinlemeye devam edin, bunun neden adil olduğunu öğreneceksiniz. Size bilmeniz gereken bir şey vereceğim: Bu rakamlar size ışığın karanlık üzerindeki gücünü gösterir. Çalışan yüzde 35 DNA’ya sahip olduğunuz zaman, gezegendeki yüzde 65 karanlık ile dengelendi.
Bu rakamları gerçekten anlamayanlar için, açıklayayım. Işık ve karanlık dengesi aslında eşittir, ama ışık daha güçlü olduğu için, sadece yüzde 35 ışık bunu gerçekleştirir. Bu size karanlığın sizden daha zayıf olduğunu göstermelidir. Gezegende daha az ışık yüzdesine sahiptiniz ve yine de karanlığın büyük yüzdesi ile eşittiniz. Işık daha güçlüdür ve düşük bilinç ile bile eşit olmak için daha fazla yüzdeye gereksiniminiz yoktur.

DNA Etkililiğinin Yüzdesinin Süreci
Şimdi size yüzde 35 DNA etkililiğinde nelerin gerçekleştiğini anlatayım. Bu bilinçte ve biyolojide etki gösterir. Yüzde 35’te, gezegende cinsiyet dengesinin sezgisel anlayışı vardır – kim ne yapar ve neden yapar. Bugün Lemurya Kızkardeş toplantılarında kutlanan şey budur. Dünyanın cinsiyetlerinin birbirlerine saygı gösterdikleri ve dişil cinsiyetin Ruh ile daha fazla temasta olduğunun anlayışına sahip olunan bir zaman vardı. Kadınlar sadece çokboyutlu şeyler ile biraz daha fazla temasta olanlar değildi, ayrıca çocukların öğretmenleri olarak tüm insanlığa (her iki cinsiyete) annelik yapanlardı. Tüm erkekler anne tarafından korunur, sevilir ve öğretilirdi. Bu nedenle, onlar Dünyanın tüm toplumlarına rehberlik edenlerdi.

İnsanlık büyüdükçe özgür seçim ile, DNA etkililiğinin yüzdesi aşağıya inmeye başladı. DNA yüzde kaybetmeye başlar başlamaz, cinsiyet dengesi işlevsiz kaldı. Gezegende herhangi bir yerdeki herhangibir toplumu test etmek isterseniz, kolay bir test var: Onlar kendi kadınlarını nasıl algılıyor ve onlara nasıl davranıyor? DNA işlevselliği ne kadar yüksek ise, ilahi dişi o kadar onurlandırılır. Test budur! Gezegende aynı zamanda bile, farklı kültürler farklı DNA bilinci yaratır. Bu nedenle Dünyada yüzde 25 te olan bir kültüre ve yüzde 37 de olan bir kültüre sahip olabilirsiniz – ve eğer varsa bunlar çatışacaktır.

Orta Çağlarda veya belki daha önce, gezegen yüzde 25 e düştü. Bundan şüpheniz varsa, tek yapmanız gereken cinsiyet işlevsizliğine bakmaktır. Kadınlara artık saygı gösterilmedi ve şaman olmaktan ikinci sınıfa, hatta üçüncü sınıfa indiler, sonra hayvanlar ile aynı görüldüler. Hiç denge yok! Yüzde, hayatta kalma modu bilincine düşmeye başlayınca bunlar olur. Bu zaman sırasında bilinçte zarafet yoktur ve sanata veya kültüre takdir yoktur. Savaş, nefret, umursamazlık, öfke, dramanın işlevsizliği ve korkunun devam ettirilmesi vardır.

Sonra yakın zamanlarda, ortalama yüzde tekrar yükselmeye başladı ve 30 ve 31’e çıktınız. Tarih kadınların sonunda görüldüklerini, tekrar saygı görüldüklerini gösterdi. Bu yavaşça gerçekleşti ve çok etkileyicidir. Daha zarif toplumlarda, kadınlara kısmen oy verme hakkı verildi ve daha da iyileşti. Ortalama 32 ye çıktınız. Bu, Sovyetler Birliği çöktüğü zamandı, bu da nükleer savaşı devre dışı bırakıyor. Ayrıca bu Armonik Kavuşumu kutladığınız zamandı ve ben 1989’da partnerimi eğitmeye başlamak için geldim.

Sevgililer, gezegende hala muazzam cinsiyet işlevsizliğini barındıranlar var. Düşük bilinçli toplumlar daha iyi bir şeyler görmeyi “arayamazlar.” Karanlık ışığı göremez ve bunu size 1993 te söyledik. Bir gün geçmişe geri bakıp, “Bizde yanlış olan neydi? Görünür olanı neden görmedik?”diyeceksiniz. DNA yüzde 25 te ve 30 da olduğu zaman en kuvvetli olan kazanır. Bu hayatta kalma bilincidir ve başka her şey çok az önemlidir. Yüzde 35 ve üzerinde işleyen dengeli bir toplum görmek isterseniz, cinsiyet dengesine bakın. Saygı ve takdir orada olacaktır.
Kadim insanlardan öğrenin

Size partnerimin her zaman sözünü ettiği başka bir şey daha vereyim: Gezegendeki en eski toplumu, en uzun yaşayan kültürü bulun. Sonra geçmişte neye inandıklarını ve ne yaptıklarını bulmak için büyüklerinin öğretilerine bakın. Kayıtları ne söylüyor? Kayıtlarının ne söylediğini size anlatayım: kadınlar şamanlardı! Onların daha iyi sezgisel yeteneklere sahip oldukları kabul ediliyordu. Size rehberlik edebilen, Tanrının sesini hissedebilen ve görebilen birini hayal edin? Bu onlar için açıktı! Bu cinsiyet dengesidir. Erkekler bunu biliyordu ve buna bağlıydılar ve kadınlar erkeklerin en iyi yaptıkları şeyler için erkeklere bağlıydılar, avlanmak, toplamak. Cinsiyet dengesi! Bu sistem çok uzun süredir burada olan bu gezegenin yerli toplumlarının çoğunda hala vardır. Asla değişmedi.


head-1058432_960_720.jpg


Tarihe Devam
DNA yüzdesi 32 olduğu zaman, partnerim ile konuştum ve ona ayarlanma seçimi verdim [1989]. İleri DNA’nın kartopu yuvarlanıyordu. Bu gezegen kendisini yüzde 35’e yükseltmeye başlıyordu, tekrar eşit dengeye. Belki karanlığın diğer tarafa kaçacağı yüzde 36 ye bile çıkar.
Sevgililer, yüzde 35’in eşit karanlık/ışık olduğunu söyledik, ama şimdiye kadar bunu hayatınızda hiç görmediniz! Aslında, bundan daha yukarı çıkıyor ve karanlık diğer yola kaçıyor. Bu, dedikleri gibi, gizlendiği yerden çıkmaktır, karanlığın daha önce saklandığı bir çok yerden sıkılıp çıkarıldığı anlamına geliyor. Gezegende kendi ülkenizden bile genç insanları askere alan karanlık bir orduyu hayal edin! Bu karanlık ordu Amerikalıları askere almıyor, karanlığı askere alıyor! Bu karanlığa yatırım yapan ve çok genç Akaşa ve çok eski bilince sahip olan İnsanları temsil ediyor. Onlar diğerleri ile istekle işlevsiz oluyorlar ve gerçekte neler olup bittiği hakkında ipucuna sahip değiller. Karanlık yüksek seviyeye bakamaz. Aptal, aptal olduğunu bilmez. Beni dinleyin, karanlık yukarı bakıp ışığı göremez. Yüksek amaca kördür. Sadece karanlığın kuvvetini görür. Işığı anlamaz, bu nedenle bilge değildir ve bozguna uğratılabilir. Kaybedeceğini anlamaz. Tek görebildiği kendisidir. Bu çok açık, öyle değil mi?

Şu anda olan şey söylediğimizi destekliyor. Bu gezegende şu anda neler oluyor? Bunu daha önce söyledik; Tam şimdi ben konuşurken, bu ülkede şimdiye dek sahip olduğunuz en işlevsiz politikaya sahipsiniz. Nedeni? Devam etmekte olan muazzam bir değişim var! Çatışma, drama ve birçoklarının garip davranışları kendisi işlevsiz olan eski oluşturulmuş hükümetten yorulmuş olanları temsil ediyor. Düşünce şu, “Şimdi ve geçmişte sahip olduğumuzdan daha iyi bir şey olacak mı!” Yüksek bilinç daha iyi bir şeyi görebildiği zaman gerçekleşen şey budur.
Bu hepiniz için farklıdır ve DNA’nın yüzdesindeki devam eden artış nedeniyledir. Bu herkes içindir ve sadece bu odadakilere benzer inanç sisteminde olabilecekler için değildir. Bütünlük, şeffaflık ve insanlar için çalışan bütünlüğe sahip olan sistemleri arzu etme yakında. Bu, işlevsizlik yerine, yüksek yerlerde bütünlüğü arzu etmektir. Bu uyanıştır! Eski enerjiden yorgun düşen bir nüfusa sahipsiniz, çünkü sesi işitmeye başlıyor.

Bunu Kim “İşitiyor”?
Ruhun sesi seçilmiş bir kaç kişi için değil, tüm insanlık içindir. Ama, yaşlı ruhlar olan seçilmiş bir kaç kişi bunu daha iyi anlayacaktır ve mesajın ne ile ilgili olduğunu ayırt edebilecek ve daha iyi bilecektir. Karanlığın gürültüsü, karışıklığı ve paraziti ışığa daha eşit hale geldikçe, bir çok insan ilk kez Ruhu işitmeye başlayacak. Bunun Ruh olduğunu bilmeyecekler, bunun yerine “bizim için daha iyi olan şey duygusu” ve yeni olan bir sezgi olacak. Bu odada olmakla ilgilenmeyen kitleler için, her şey yeni bir başlangıç, yeni bir farkındalıktır. Ne işittiklerini ve hissettiklerini bilmiyorlar. Sadece değişmek istediklerini “doğru olan şeyin” yeni hissini biliyorlar. Bu gezegendeki yaşlı ruhlar bu berrak mesajın ne olduğunu tanıyacaklar ve bundan mesajlar ve rehberlik almaya başlayacaklar. Fark budur! Ama tüm insanlık bir seviyede değişimin farkında.

36 ya doğru emekliyorsunuz. Etrafınızdaki olaylar ile bile, bu gezegendeki karanlığı defederken, 36 da olacaksınız. Şimdi, bu sizin kazanmakta olduğunuz anlamına geliyor. Ayrıca Tanrının sesini gizleyen gürültünün parazitinin azalmaya başlayacağı anlamına geliyor. Sezgi geçmişte olduğu gibi, işittiğiniz şeye emin olmadığınız yere, o kadar hızlı yelken açmayacak. Sezgi daha uzun süre kalacak ve sizinle daha net bir sesle konuşacak. Hatta onu durdurabilecek ve inceleyebileceksiniz!

Şu anda sezgiyle olan problem, onun parazit – gürültü ile kaplanmasıdır. Bu bir metafordur, sevgililer. Anladığınızı umuyorum. Parazitle kaplı, sezgisel düşüncelerinizin anlaşılması zor ve belli belirsiz olduğu anlamına geliyor, çünkü bu altta yatan enerji onun görülmesini ve net bir şekilde işitilmesini engelliyor. Beyninizin içindeki mantık “Bu doğru değil. Sadece senin hüsnükuruntun veya hayal gücün” diyerek, her zaman onu aklınıza sokmaya devam ediyor. Bunların hepsi DNA’nızın düşük yüzde rakamı olan şeyin parçasıdır. Yüzde 36 ya doğru çıkmaya başladıkça, her şey değişir. Beyninizin mantığı değişir, çünkü o DNA’dadır. Bir uyanma var, daha etkili DNA var ve siz farklı şekilde düşünmeye başlıyorsunuz. Psikoloji araştırmalarında size anlatılmış olan İnsan doğası ile ilgili her şey tamamıyla başka bir şeye dönüşmeye başlıyor. Bilgelik, sahip olmayı dilediğiniz bir şey olmuyor, sezgisel hale geliyor. Toplum genel olarak değişmeye başlıyor. Çözülemez olana çözümler ortaya çıkmaya başlıyor. İnsanlık büyümeye ve oyun alanından mezun olmaya başlarken yeni, daha bilge düşünce medyada işitilmeye başlıyor. Birbirine yardımcı olma programları gerçekten işe yaramaya başlıyor. Fakirler için fark yaratacak projeler için fonlar daha fazla elde edilebilir.
Siz 35 tesiniz. Burada eşitlik var, karanlığı ve ışığı görmeye başlıyorsunuz ve bu her şeyi değiştiriyor. Tarihe bakıyorsunuz, uzun bir yol geldiniz, ama buraya gelmeniz uzun sürdü. Sevgililer, bu süreci daha önce gördük ve kartopu yuvarlanıyor. Bunu durduracak yol üzerinde hiç bir şey yok. Yüksek bilincin bu kartopunun yolunda, ezilecek ve mahvolacak her tür şey var. Bunun bir kısmı sizin “kurum” dediğiniz şeydir. Bazı çok büyük kurumların çökmesini izleyin! Kartopu onları aşağıya indirecek.

Alarma geçmeyin ve korku yaratan belirli türde şeyler gerçekleştiği zaman, bunun gezegenin sonu olduğunu düşünmeyin, çünkü bu sadece 35’te olmak, 36 ya gitmek ile ilgilidir. Hatırlayın, karanlık tepki vermeye ve ışıktan korkmaya başlıyor. Karanlığın ışığınıza saldırmak ve sizi korkutmak için elinden geleni deneyeceği yerde, sonuçlar bir çarpışmadır. Ama, siz doğru zamanda doğru yerdesiniz ve hüküm süreceksiniz. Yeterince söyledim.

Buradan çıktığınız zaman, bu mesajı anlamanızı umuyorum. Dinlemek zorundaysanız, tekrar dinleyin. Bu, gezegenin ışık ve karanlık miktarı ve sizin nerede olduğunuz ile ilgilidir. Sizin kazanmakta olduğunuz ve bu nedenle geldiğiniz gerçeği ile ilgilidir. Daha önce hiç kazanmadıkları ve kaybetme bilincine sahip oldukları zaman, kazananlar ile konuşmak zordur. Çoğunlukla çalışmakta olduğunuz şey budur. Kryon’un bu mesajı hiç değişmez, çünkü gerçeği temsil eder.
Ve öyledir.

KRYON
 (Çeviri: Saffet Güler)

Bu konuyu yazdır