Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 1374 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 1374 Ziyaretçi
|
Son Aktiviteler |
Nereden Başlamalıyım?
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: desdinova
07-04-2025, Saat: 11:03
» Yorumlar: 0
» Okunma: 247
|
Ayahuasca çayi hakkinda b...
Forum: ŞAMANİZM
Son Yorum: Gümüşkurt
29-12-2024, Saat: 23:19
» Yorumlar: 0
» Okunma: 353
|
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 786
|
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 706
|
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,553
|
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,934
|
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 26,144
|
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,323
|
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,576
|
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,857
|
|
|
GEÇMİŞE GİDİP HZ. İSA’NIN FOTOĞRAFINI ÇEKTİĞİNİ İDDİA EDEN RAHİP ERNETTİ |
Yazar: Spiritüeller - 03-06-2016, Saat: 18:43 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER
- Yorum Yok
|
 |
İTALYA’NIN VENEDİK ŞEHRİNDE KATOLİK BİR RAHİP VE VATİKAN’IN EN BÜYÜK ŞEYTAN ÇIKARCISI (EXORCİST) OLAN PALLEGRİNO ERNETTİ; 1950’LERDE, CHRONOVİSOR ADINI VERDİĞİ BİR İCATLA GEÇMİŞİ GÖREBİLDİĞİNİ İDDİA ETTİ.
Aynı zamanda kuantum fiziğinde derece yapmış bir rahip olan Ernenetti’ye, Enrico Fermi ve Wernher von Braun gibi ünlü bilim insanları da yardım ediyordu.
Chronovisor, bir kabin ve kontrol sisteminden oluşuyor ve geçmişteki elektromanyetik radyasyonu çözümleyerek çalışıyordu.
Bu icatla ilgili en çarpıcı iddialardan biri de; icadı kullanarak İsa’nın çarmığa gerildiği zamana gidip fotoğrafını çektiğiydi. Ancak bunu dünyaya açıklamaya çekindi ne de olsa kendisi bir rahipti.
Bir rahip arkadaşının anlattığına göre Vatikan, Ernetti’ye icadı yok etmeyi emretmişti çünkü bunu kullanılanlar Vatikan’a göre Tanrıya karşı gelmiş sayılıyordu. İddiaya göre Chronovisor’a el konulup herkesten saklandı.
Kim bilir, belki de Vatikan, bugüne kadar icat edilmiş en değerli buluşun üzerinde oturuyordur!
|
|
|
Durugörü Yeteneğini Elde Etme Çalışmaları |
Yazar: Spiritüeller - 03-06-2016, Saat: 18:16 - Forum: DURUGÖRÜ
- Yorum Yok
|
 |
Gözden gelecek uyaranlardan tamamen uzaklaşmak için biraz loş veya hafif mavi ışıkla aydınlatılmış sessiz, gürültüsüz bir oda tercih edilmeli, orada fazla hareket etmeden, rahat bir pozisyonda oturulmalıdır. Zihnen ve bedenen çok yorgun olunduğu zaman, yapılacak deneylerden iyi sonuçlar almak imkansızdır. Hele deneylere yeni başlayanlar, en dinç ve dinlenmiş zamanlarını seçmelidirler.
Zaman için, genellikle öğleden. sonra saat 17.00 ile 21.00 arası en uygundur. Bu saatlerde ruhsal melekelerin, en çok açık bulunduğu, tesir alma yeteneklerinin arttığı kabul edilir. Deneye başlarken midenin çok dolu olmaması ve çok boş da olmaması lazımdır; Sonucu almak için telaş, sabırsızlık, acelecilik kesinlikle doğru değildir, Tam bir huzur ve sükün içinde, güvenle, ümitle deneylere başlamalı, sabırla sonuçları beklemelidir.
Her gün deney yapmak, düzenle aynı saatte deneye oturmak yararlıdır. Fakat uzun zaman deneye devam edip yorgun düşünceye kadar uğraşmak hiç doğru değildir. Yorgun düştükçe alıcılık yeteneği azalır. Deney sırasında, zihni meşgul eden her türlü düşünceyi kovup, ümitle göreceğimiz şeyin ne olduğunu araştırmak ve bunun zihinde doğmasını beklemek gerekir.

Zihinde ya görmek istediğimiz şekil doğrudan belirir ya da o şekle ilişkin bir duygu veya anlam zihnimizde canlanıverir. Eğer, birkaç şekil birden geliyorsa,biraz bekleyip bunlardan birinin kuvvetlenmesini istemek gerekir. Söz konusu bu şartlarda, rahat bir koltuğa ve sandalyeye veya divana, bedeni yormayacak bir sekilde oturmalıdır. Önünüzdeki telepati kartlarının yüzleri aşağı gelmek üzere konmalıdır.
Daha önce bu şekillere bakılmadan paket iyice karıştırılmalıdır. Sonra elinizi en üstteki kağıda hafifçe koyarak tesirleri almaya, yani en üstteki kartın ne olduğunu bilmeye çalışmalısınız. Aklınıza gelen şekil üzerinde fazla tereddüt etmeden ne olduğunu, bir kağıda sırayla yazmalısınız.
Doğru mu, yanlış mı diye kontrol etmeden en üstteki kağıdı paketten çekip yüzü yere gelmek üzere' koyunuz. Sonra çekeceğiniz kagıtları da sıra ile bunun üzerine koyunuz. 25 kartın da çekilip üst üste konması ve böylece sıra ile tahmin ettiğimiz şekillerin yazılması bittikten sonra, sıra ile kontrollere başlanacaktır. Kontroller bittikten sonra doğru olarak bilinen kartların sayısı sayılır. Bilindiği gibi Telepati Kartları 5 tür şekilden oluşan 25 lik bir desteden ibarettir. Yani 5 tane kare, 5 tane yıldız, 5 tane daire, 5 tane artı işareti ve 5 tane de dalgalı hat vardır. Buna göre doğru tahmin etme sayısı 5 den aşağı olursa bir kıymet ifade etmez, en aşağı 5 den yukarı olmalıdır.
Yukarıda anlatılan şartlarda sabırla çalışmalara devam edersek ve kuşkusuz durugörü yeteneğimiz de varsa mutlaka başarılarımız artacaktır. Şunu da belirtmek gerekir ki, bu yetenek az çok herkesde vardır. Bazı kişilerde ise çok fazladır. Özellikle hassas kimselerde, rüyaları genellikle gerçekleşenlerde bu yetenek doğal olarak fazladır.
|
|
|
Durugörü Teknikleri |
Yazar: Spiritüeller - 03-06-2016, Saat: 18:11 - Forum: DURUGÖRÜ
- Yorum Yok
|
 |
Durugörü, beş duyu organımız dışında eşya ve düşünceleri algılama ve görme yöntemidir.
Durugörü üç çeşittir:
Birincisi; Basit Durugörü’dür. Basit Durugörü, genellikle gözlerin kapalı olduğu sırada göz önünde beliren anlam ve mesaj taşımayan bir takım imajların görülmesidir. Çoğunlukla gözler kapalıyken beliren birtakım imajlardan oluşur. Durugörünün ilk aşamasıdır. İnsanların belli bir bölümünde bu yetenek kendiliğinden işler durumdadır. Ve bu oran hiç de küçümsenemeyecek boyutlardadır.
Bu seviyede bir durugörüye sahip olan kişiler, gözlerini kapadıklarında istedikleri imajları rahatlıkla görebilirler. Bu imajlar ya kendi isteklerine bağlı olarak görülür, ya da bir takım imajlar otomatik olarak gelip geçer.
İkincisi; Mekan İçinde Durugörü‘dür. Mekan İçinde Durugörü; uzakta meydana gelen olayları ya da yerlerin algılanması ve görülmesidir. Normal olarak görülmesi mümkün olmayan uzaktaki bir yerin veya kapalı, saklı olan şeylerin görülerek tariflerinin yapılabilmesi bu seviyeli bir durugörü yeteneğinde mümkündür
Üçüncüsü; Zaman İçinde Durugörü’dür. Zaman İçinde Durugörü; geçmiş ya da gelecekten bilgi veren kahinlerin kullandıkları yetenektir.Durugörünün en gelişmiş safhasıdır. Durugörünün bu safhasında görülen imajlar geçmiş bir zaman diliminde meydana gelmiş olan bazı olaylarla ilgili olabileceği gibi gelecekte ortaya çıkacak olan bazı olaylarla ilgili de olabilir. Burada da adeta bir film seyredermişçesine olaylar izlenebilir. Bu derece gelişmiş bir durugörü yeteneğine sahip olan kişilerin sayısı bir hayli azdır. Çok ender olarak görülür.
Durugörü özelliğinizi güçlendirmek için önce ufak testlerle kendinizi geliştirebilirsiniz.
Durugörü Teknikleri
Gözlerinizi kapatın ve gözünüzün önünde bir nesne canlandırmaya çalışın ve o nesneyi renklendirmeye çalışn bu çalışmayı yaptıkça bir üst seviyeye çıkın hayal ettiğiniz yerleri görün, bir akrabanızı, sevdiğinizin simasını gözünüzün önünde canlandırmaya çalışın.
Önünüze 3 renkte kalem koyun ve gözlerinizi kapatın kalemleri elinize alın ve karıştırın daha sonra yere koyun ve bir kalemi seçin daha sonra bu kalemin hangi renk olduğunu düşünmeye çalışın acele etmeyin kaleme yoğunlaşın gözleriniz kapalıyken bile o kalemin hangi renk olduğunu görmeye çalışın.
Duru Görü Teknikleri Hakkında Detaylı Bilgiler
Gözönünde Canlandırma
Aşağıdaki egzersiz, gözönünde canlandırma becerinizi geliştirmede size yardımcı olacaktır.
3 adet siyah fon kağıdı alın. Beyaz bir kağıdın üzerine daire ve ortasına bir nokta, artı ve tepesi yukarıya gelecek tarzda bir üçgen çizin ve bunları keserek her birini ayrı ayrı siyah fon kağıtlarınızın tam ortalarına yapıştırın. Şekillerinizin eni ve boyu 10 cm olmalıdır.
Hazırladığınız fon kağıtlarınızdan birini alın ve karşısına geçip oturun. 2 dakika süre ile gözlerinizi siyah fon üzerindeki beyaz şeklinize odaklayın… Sonra gözlerinizi kapatın… Neler olduğunu hissedin. Gözlerinizi ilk kapattığınız an şeklin hala gözünüzün önünde bulunduğunu fakat belli bir süre sonra yavaş yavaş kaybolmaya başladığını farkedeceksiniz. Yapacağınız egzersizlerle bunun süresini uzatmaya çalışın. Kendinizi kasmadan tam tersine serbest ve rahat bırakarak bu çalışmaları her gün sürdürün… Böylece her geçen gün gözde canlandırma yeteneğinizin hızla gelişmeye başladığına şahit olacaksınız…
İmajinasyon ve Durugörü
Durugörü yeteneğinin temeli imajinasyona dayanır.
Peki o halde imajinasyon nedir?
Ancak durugörü yeteneğine sahip kişiler tarafından görülebilen bu görüntülere imaj, bu görüntünün ortaya çıkmasına sebebiyet veren mekanizmaya da imajinasyon denmektedir. İşte bu, imaj ve imajinasyonla ilgili yapılabilecek en basit tanımdır.
Tüm yaşantımız boyunca çok çeşitli imajlar yayınlar ve dışarıdan da çok çeşitli imajlar alırız. Örneğin karşınızdaki bir kişi elmayı düşünürken, aslında onu imajine etmektedir. Yani onun şeklini zihninde canlandırmaktadır.
Siz bunu iki farklı şekilde algılayabilirsiniz. Ya sezgisel olarak elma kelimesi zihninizde belirir, ya da elma kelimesi değil, elmanın görüntüsü zihninizde canlanır.
Birincisine telepati, ikincisine ise durugörü adı verilir. Görüldüğü gibi telepati ile durugörü arasında hem büyük bir paralellik, hem de büyük bir fark bulunmaktadır. Bu tanımdan ortaya çıkan önemli bir sonuç vardır. O da aslında tüm Duyular Dışı Algılamalarımızın temelinde imajinasyon gerçeğinin bulunmasıdır.
İmajinasyonla ilgili buraya kadar yapmaya çalıştığımız tanımlardan da anlaşılacağı gibi, yaşamımızın her anı imajinatif faaliyet içinde geçer. Uyurken bile rüyalarımızla yine imajinatif faaliyetimiz devam eder.
Tüm varoluşumuz süresince çeşitli imajlar yayınlar ve çeşitli imajları alırız.
Yayınlanan İmajlar: Kendi şuurumuz ya da şuuraltımızdan yayınlanan imajlardır.
Alınan İmajlar: Dışarıdan bize gelen imajlardır. Bunların ancak çok küçük bir kısmının farkında olabilmekteyiz. Ancak büyük bir çoğunu hiç farketmeyiz bile…
Fark edebildiklerimiz çoğunlukla beş duyumuza çarpanlardan ibarettir. Farkında olamadıklarımızın çoğu şuuraltımız tarafından algılanmaktadır. Ve yine bunların büyük bir bölümü şuuraltımıza büyük etkilerde bulunurlar. Hatta kendimizin zannettiği birçok düşüncelerimizin oluşmasında bile büyük bir etkide bulunurlar.
Görünmeyen Gözlerinizi Açın…
Durugörü çalışmalarında fiziki gözlerin hiç bir etkisi yoktur. Görülen tüm imajlar duyular dışı bir algılama ile farkedilmektedir. Bu nedenledurugörü yeteneğiniz çalışmaya başladıktan sonra gözlerinizin açık ya da kapalı olmasının hiç bir önemi yoktur.
Gözlerinizin açık ya da kapalı olması sadece uyguladığınız teknikle ilgili bir ayrıntıdır.
Şimdi, Durugörü çalışmalarınızı başlayabilirsiniz; bu çalışmaları evinizde kendi başınıza uygulayabilirsiniz…
Bu metotda fiziki gözlerinizi kapatıp, görünmeyen gözlerinizi açacaksınız… Şimdi bu metodu görelim… Siz kendinize bu metotlardan hangisi uygun görüyorsanız onu seçebilirsiniz…
Aşağıdaki teknik tamamen kendi kendinize yapacağınız telkinlere dayanır.Gözlerinizin kapalı olduğu bu tekniği uygulayabilmek için yatağınıza uzanın ve nefes alma tekniklerini de kullanarak derin bir şekilde gevşeyin.
“Zihninizi tamamen boşaltın… Zihninizi biraz sonra çıkacak görüntülere kaydırın… Zihninizin derinliklerinden, karanlıklar içinden çıkacak olan ışığı düşünün… Sadece ışığa konsantre olun… Kendinizi asla zorlamayın… İlk denemelerde göremeseniz bile zaman içinde kendi kendinize telkin ettiğiniz tüm imajları rahatlıkla görebileceksiniz… Acele etmeyin… Kendinizi serbest bırakın… Birazdan karşınızda ışığı göreceksiniz… Önce hafif bir dumana bakıyormuş gibi bir his duyacaksınız…
Yoğun ve kuvvetle aydınlatılmış bu dumana bakın… Dumanı izlerken gittikçe zayıfladığını hissedeceksiniz… Yavaş yavaş kaybolacak… Kaybolurken siz o dumanın içinden çok sevdiğiniz bir yeri göreceksiniz… Belki de evinizin çok sevdiğiniz ya da kendinizi rahat hissettiğiniz bir bölümü… Dumanın içine bakın… Birazdan dağılıp gidecek ve sizin sevdiğiniz yer ortaya çıkacak… Onu gittikçe daha net olarak göreceksiniz… Duman kalkıyor… Ve siz birazdan orayı açık olarak göreceksiniz… Oraya bakın… Bakın oraya… Bütün dikkatiniz o hayale yönelmiş olsun… Bütün dikkatiniz o hayale yöneldi…
Görüntünün kesinleşmesini ve berraklaşmasını bekleyiniz… Kendinizi serbest bırakın… Gevşeyin… Daha çok gevşeyin…Görüntü gittikçe daha berraklaşıyor… Görüntüyü izliyorsunuz… Görüntü kaybolabilir… Telaşlanmayın… Yeniden ortaya çıkacaktır. Dikkatinizi o görüntüye yönlendirin… Onu tekrar görüyorsunuz… Onu izleyin… Şimdi de görüntünün içinden bir çiçek çıkmasını isteyin… Bunu düşünün… Çiçek karşınızda beliriyor… Bütün dikkatinizi bu görüntüye yönlendirin… Bütün dikkatiniz bu çiçek üzerinde… Dikkatinizi her ayrıntısı üzerinde tutunuz… Rengine dikkatle bakın… Şimdi başka bir renk seçin…
Çiçek sizin seçtiğiniz bu renge bürünecek… Renk değişimi düzenli olacak… Çok yavaş bir şekilde gelişecek… Aradaki bütün renklerden geçip sizin tercih ettiğinize yaklaşacak… Sonunda çiçeği sizin tercih ettiğiniz renkte görene kadar dikkatle çiçeğe bakın… Zihniniz bomboş… Siz bütün dikkatinizi incelemekte olduğunuz görüntüye yönlendiriyorsunuz… Görüntü iyice netleşti… Çiçeğin kokusunu bile hissedebiliyorsunuz… Koklayın… Bu koku sizi daha da gevşetiyor… Zihniniz bomboş… Çiçeği son bir kez koklayın ve bırakın gitsin… Zihniniz bomboş… Görüntü kayboldu… Zihninizi yeni bir görüntüye hazırlayın…”
“… Şimdi de kendinizi televizyonunuzun karşısında düşünün… Daha önce seyrettiğiniz bir programı orada yeniden izleyebilirsiniz… Ekran tam karşınızda duruyor… Kendinizi onu seyrederken düşünün… Programın bir parçası az sonra ekranda belirmeye başlayacak… Tüm dikkatinizi ekrana yönlendirdiniz… Onu seyrediyorsunuz… Sanki gerçekten ona bakıyormuşsunuz gibi son derece net görüntüler gelmeye başladı… Programı seyredin… Bekleyin… Program gittikçe netleşiyor… Bomboş bir zihinle görüntülere bakın… Aynı zamanda sesini de duyuyorsunuz… Hepsi çok canlı ve gerçek bir izlenim veriyor…
Az sonra gözlerinizi açacaksınız… Şimdilik bu sakin ve hoş durumda kalın… Kaslarınızın gevşek durumunu koruyun… Hafızanızın boşluğunu koruyun… Biraz sonra gevşeme halinden çıkmadan gözlerinizi açacaksınız… Sakin ve rahat durumunuzu koruyun… Evet… Şimdi yavaşça gözlerinizi açın… Ve ilgisiz bir seyirci gibi çevrenize bakın… İlgisizce bakın… Çevrenizdeki cisimlere bakın… Hepsinin çevresine bakın… Cisimlerin çevresinde renkli haleler göreceksiniz… Şayet renklen açık olarak görüyorsanız bir sonraki cisme geçin… Bu deneyden çok memnunsunuz… Özellikle bazı cisimler çok renkli haleler çıkartıyor…
Bu cisimlere geçin… Tekrar gözlerinizi kapatın… Zihniniz bomboş… Vücudunuz gevşek… Bu harikulade bir gevşeme durumu… Uyanınca kendinizi tamamen yenilenmiş hissedeceksiniz… Biliyorsunuz ki alıştırmanın her tekrarı gevşemenize ve kolaylıkla düşüncelerinizi sakinleştirmenize yardım edecek… Bu alıştırmanın her tekrarı gittikçe daha kolay bir şekilde istenilen şuur durumuna girmenize yardım edecek… Ve duyu dışı algılamalarınız kolaylıkla gelişecektir… Her zaman düşüncelerinizi kontrol edebileceksiniz… Görüntülere hakim olacak ve durugörü algılamanızı geliştireceksiniz… Görüntüler denetiminiz altında olacak…
Sadece görmek istediğiniz görüntüler belirecek… Düşünceleriniz yapıcı yararlı ve pozitif olacak… Yaşamınız mutlu verimli ve başarılı olacak… Az sonra yavaş yavaş bu gevşemiş şuur durumunu terketmeye başlayacak ve normal şuurunuza geri döneceksiniz… Bunun için kendinizi hazırlayın… Gittikçe gevşeme şuurundandan çıkıyorsunuz… Normal uyanık halinize dönünce yenilenmiş olduğunuz, iyimser olduğunuzu ve yeni bir enerjiyle dolu olduğunuzu hissedeceksiniz… Normal şuurunuza geri dönüyorsunuz… Ellerinizi, ayaklarınızı ve başınızı oynatın ve kendinizi gerin… Tamamen uyandınız… Son bir kez gerinerek gözlerinizi açın…”
Yukarıda aktarılan metotlarla yapacağınız pratik uygulamalar sizde belli bir süre sonra basit durugörü yeteneğinizin işlemeye başlamasına imkan sağlayacaktır. Şu ana kadar görmüş olduğunuz imajların büyük bir bölümü sizin şuuraltınızdan kaynaklanan ya da sizin iradeniz sonucu sizin düşüncelerinizin sonucu ortaya çıkan görüntülerdi… Ancak psişik vizyonunuzu mükemmelleştirmek için hiç bir zaman çaba göstermekten vazgeçmemek gerektiğini unutmayınız. Henüz keşfedilmeyi bekleyen sınırsız derinlikler ve imkanlar sizi beklemektedir. Bu araştırma alanında son yoktur…
Çalışmalarınız ilerledikçe mekan içinde durugörü ve hatta zaman içinde durugörü yetenekleriniz de gelişmeye başlayacaktır. Eğer böyle bir ideale ulaşmayı hedeflediyseniz, yapacağınız tek şey muntazam ve düzenli olarak çalışmalara devam etmektir. Bu aşamalara gelebilmek ve bu aşamaları kalıcı halde tutabilmek için mutlak surette egonuza hakim olmanız şarttır. Eğer bunu başaramazsanız mekan içinde durugörü ya da zaman içinde durugörü yeteneğine ulaşsanız bile bu yeteneğinizi uzun bir süre elinizde tutamazsınız.
Kehanet yeteneğine sahip olmak demek aslında zaman içinde durugörü yeteneğine sahip olmak demektir. Bu açıklamadan hareket ederek, dünya üzerinde ortaya çıkan bilinen ya da bilinmeyen tüm kahinler bu yeteneğe sahip kişilerdi diyebiliriz. Bunların içinden en tanınmışı şüphesiz ki Nostradamus’dur. Eğer onun hayatını konu alan filmi izlediyseniz, kendisinin durugörü yeteneğinin nasıl çalıştığım ve gelecekte ortaya çıkacak bazı olayları sanki televizyon ekranından seyredermişçesine nasıl izlediğini görmüşsünüzdür.
Ancak hemen ifade etmeliyiz ki, bu derecede ileri seviyeli bir durugörüye sahip olmak hiç de kolay değildir. Belli bir ruhsal olgunluk ve büyük bir sorumluluk ister… Nostradamus kendisine düşen bu sorumluluğu son derece büyük bir alçak gönüllülükle yerine getirmiş ve gelecekle ilgili almış olduğu tüm bilgilerini açık bir şekilde değil şifrelendirerek geleceğe emanet etmiştir. Bir başkası olsa böbürlene böbürlene bunları aktarmaya kalkabilirdi.
Yine konu açıldığı için hatırlatmadan geçmek istemiyorum, eski Sufi Geleneği’nde de bu prensip aynen uygulanırdı. Durugörüsü gelişen hiç bir Sufi gelecekle ilgili aldığı bir bilgiyi açık bir şekilde değil, üstü örtülü bir şekilde vermeye aşırı bir özen gösterirdi. Bu yolun edebi budur… Bu edebe uyamayacak olanlara bu yolun kapısı uzun süre açılmaz…
İşte bu nedenle yaptığınız çalışmalardan ve elde ettiğiniz gelişmelerden kimseye söz etmeyin…
|
|
|
BİLİNCİN EVRİMİ |
Yazar: Emka - 03-06-2016, Saat: 16:19 - Forum: Bilinçaltı
- Yorum Yok
|
 |

İnsanlıgın evrim sıçraması;DNA sarmallarının içerdigi gen parçacıklarında kayıtlı depolanmıs tüm ataların insan bedenli yaşamları boyunca deneyimledikleri olayların duygu kayıtlarının silinmesi ile olusacaktır. 1985 yılında (8=5 bilinç ve algının birleşmesi) yapılan arastırmada bilim;insanlıkta var olan DNA lrın yùzde 99,99 ununu aynı oldugunu ispatlamıştır. Geriye kalan 0,01 lik kısım içın varlıgn mevcut yasamındaki kimligini olusturan bilgilerdır. Insanların herbirınin 99,99 aynı dna sahip olması ne demek? Insanligın var oldugu gùnden bugune kadar yasamıs tüm peygamber,kral,hükümdar,bilimadamı vb olan insan varlıklarda da aynı genetik kullanılmış demektir. Yani bizlerin atası olan tarihte gelmış gecmis çok radikal gelismelerı saglamıs herbir ınsan varlıgının tasıdgı genler bızlerin atagenlerı olarak dna sarmallarımızda mevcut demek. Pekala tüm bu varlıkların bedenli yasamlarında deneyimledikleri korku,acı,nefret,intikam hislerını kaydetmis genler aynen insanlıktada mevcutsa o zaman insanlık mevcut günlük yasamlarında herhangi bir olaydan ötürü acı hissettignde - gercekte atagen kayıtlarına ulasacak kadar evrimleşmisse_ o zaman günlük yaşamındaki acı o kaydı tetikler ve acı blokaji ortaya çılarak tahliye edilir. İşte evrim sıçraması olarak ifade edilen bilincin benlik bilincinden önce mesih bilincine sonrasında da kuantum bilince geciste tüm bu atagen depolarının sıfırlanması gereklidir. Ve bu çok acılı süreci herbir insan varlıgına yaşatarak insanlıgn çok uzun süre acı,ızdırap duygularıyla basa cıkmaya calısmasındansa Mesih-Mehdi kavramları ile iki bedenli varlık yaratılarak dogdukları günden itibaren tüm atagenler onlara yüklenmiş ve onlar herbir kayda eriserek depolanmıs tüm tarihi kimliklerin yasamlarında kaydettikleri duyguları günlük yasamlarında yasayarak bu kayıtları tahliye ederek insanlıgı çok derin bir ugraştan kurtarmıslardır. Beklenen 'kurtarıcı' kavramı sadece bunu ifade etmektedir. Bu da asli YARATICININ insanlıga en bùyük yardımıdır... <3
Kaynak : TURKUM FIRATER
|
|
|
ECKHART TOLLE - VAR'LIK VE AYDINLANMA |
Yazar: Emka - 03-06-2016, Saat: 15:30 - Forum: ECKHART TOLLE
- Yorum Yok
|
 |
Doğuma ve ölüme tabi sayısız yaşam formunun ötesinde sonsuz,ve daima-mevcut-olan bir (tek) yaşam vardır bir çok kişi onu tanımlamak için tanrı sözcüğünü kullanır;Ben genelde ona varlık derim varlık sözcüğü hiç birşeyi açıklamaz tanrı sözcüğüde öyle bunula birlikte,varlık sözcüğü açık bir kavram olma avantajına sahiptir o,sonsuz ve görünmez olanı sonlu bir varlığa indirgemez onun zihinsel bir imgesini oluşturmak olanaksızdır hi. kimse varlığa tek başına sahip olduğunu idda edemez o sizin kendi özünüz ve mevcudiyetinizdir ve ona kendi mevcudiyetinizin hissi olarak bir anda ulaşabilirsiniz böylece,varlık sözcüğü varlık deneğiminden bir adım uzaktadır
VARLIK SADECE HER FORMUN ÖTESİNDE DEĞİL
Aynı zamanda her formun Derinliklerinde de bulunur çünkü o her formun en içteki , görünmez ve yok edilemez özüdür bu onun sizin en derin benliğiniz , gerçek doğanız olduğu , ve sizin ona ulaşabileceğiniz anlamanıa gelir ancak onu zihninizle kavramayı çalışmayın onu anlamaya çalışmayın onu ancak zihin sessizleştiğinde bilebilirsiniz siz orada mevcutken dikkatiniz tam ve yoğun bir biçimde şimdide bulunurken varlık hissedilebilir ama o asla zihnen anlaşılamaz varlığın farkındalığını yeniden kazanmak ve o ''hissetme - idrakinde'' kalabilmek aydınlanmadır.
Aydınlanma sözcüğü insan üstü bir başarı fikrini çağırıştırır ve ego bunu böyle tutmayı sever oysa aydınlanma sizin varlık ile birliği hissetmenizden bu doğal halinizden başka birşey değildir. o ölçülemez ve yok edilemez bir şeyle aslında siz olan ama yinede sizden çok daha büyük bir şeyle birlik halidir. O ,ismin ve formun ötesinde bulunan gerçek doğanızı bulmaktır.
|
|
|
KRYON - BİLİMİN ÖN YARGISI |
Yazar: Emka - 03-06-2016, Saat: 14:23 - Forum: KRYON
- Yorum Yok
|
 |
Daha önce bana sorulan bir soru vardı: “Ezoterik dünya bilim vasıtası ile bir gün bileceğimiz bir şey midir?” Ve yanıt evettir. Şu anda, henüz hakkını kazanmamış olan dünya nedeniyle, eğer ayrı tutulmasaydı ve lineerleştirilmeseydi çok daha fazla anlaşılacak olan, ayrı tutulan ve lineerleştirilen çok şey var. Bundan daha önce söz ettik – gezegendeki en yüksek eğitimi veren üniversiteler ve kolejler tüm araştırmaları kategorilere ayırmaya karar verdiler. Bu uzmanlaşma ve verimlilik için yapıldı, ama bir bedeli var.
Fizik, kimya, biyoloji ve tıbbın hepsine sanki bunlar bağımsız bilimlermiş gibi yaklaşılıyor. Elbette, bunlar birbirleri ile ilişkili, ama eğitim kampüslerinde bunların hepsini bir araya koymak için bir “bütünleştirme binası”nın olduğu yer yok. Bazıları şöyle diyecektir, “Pekala, elbette, bunu bu şekilde yapmak zorundayız, çünkü her birinin kendi araştırma müfredatı olmalı. Bunları biraraya getirebileceğimiz yol yok, çünkü bağımsız olarak araştırılmalılar. Her biri ile ilgili bilinecek çok şey var.” Size bir şey söyleyeyim, sevgili İnsan: Aslında bu şeyleri biraraya koymanın bir yolu var. Henüz bunu düşünmediniz ve bu bulmacanın “bütünleştirme” aşamasını göz önüne almadınız. Her şeyin her şey ile ilişkisinin derinliğini bilseydiniz, değişikliğin gerekli olduğunu hemen anlardınız. “Bütünleştirme adımlarınız” veya gözden geçirmeleriniz var. Ama bu bile kayıp.

Bir şey başka bir şeye yol açar ve keşifler yapılır. Ama bilimin tek bir alanının izole edilmiş özelliklerini araştırdığınız için, çoğu zaman keşifler yalnızca tek bir bilimi zenginleştiriyor. Kimya daha fazla kimyaya götürüyor, vs ve sadece kimyacılar dahiller. Yalnızca diğerlerine bütünleştirilerek çözülebilen bağımsız araştırmaların her birinde asıl bulmacalar var. Ama çoğunlukla bunlar bulmaca olarak kalıyor, çünkü hiç kimse araştırmanın diğer alanlarına, “etrafına bakmıyor”. Bilimin, gezegenin manyetik alanının yaşam için gerekli olduğu fikrini öne sürmesinin sadece son zamanlarda olduğunu biliyor muydunuz? Size bunu 1993’de söyledim, yine de tüm araçlarınız ile bile bilimin bunu göstermesi zor. Bilimleri ayırmanın önyargısı bir çok şeyi sizden uzak tuttu. Fiziği biyoloji ile birleştirmek istemediniz.
Tüm bunları bütünleştirmenin yolları var, özellikle kimya ve fiziği. Sevgililer, bunu yapmaya başladığınız zaman, büyük keşife yol açacak, ama o ayrı olduğu sürece bu gerçekleşmeyecek. Bir alanda uzmanlarınız ve başka bir alanda uzmanlarınız var. Bazen bunlar bir araya gelip parti yapıyorlar, hepsi bu kadar. Uzman oldukları şeyi tartışmak için bir araya gelmiyorlar. Bu şeyleri nasıl ayırabilir ve tam bir bilim adamı olabilirsiniz?
DNA’nın yüzde 90 dan fazlasının kod – içeren kimya değil, veri olduğunu keşfetmeniz 20 yıldan fazla sürdü. Tüm bu zaman boyunca, buna “çöp” denildi, çünkü ona yanlış tanı koydunuz. Onu dilbilimciler keşfetti. Kimya modellerini değil, dil modelini gördüler. Sadece kimyacılar ve biyologların karmaşık ve bilinmeyen kimya bulmacalarına bakması yanlıştır. Varsayımlarınız ve önyargılarınız bu güzel bilgiyi onlarca yıl sizden uzak tuttu.
|
|
|
3500 Senelik Alfabe Bulundu |
Yazar: Spiritüeller - 03-06-2016, Saat: 14:14 - Forum: GİZEMLİ MEDENİYETLER
- Yorum Yok
|
 |
Mısır’da 20 yıl önce bulunan 3500 yıllık bir çömlek parçasının ‘alfabe kitabı’ olduğu ortaya çıktı
Mısır’da Luksor yakınlarında 20 yıl önce bulunan tablet parçası, 3. Tuthmose hükümdarlığında yaşamış bir devlet görevlisi olan Senneferi’nin mezarından çıkmıştı.
Tablette 3000 yıl önce Mısır’da kullanılan el yazısıyla yazılmış ve tamamlanmamış kelime listesi bulunuyor. Tabletteki eğitici kelimeler alfabetik sırayla okumayı öğretmek amacıyla yazılmış.
Hollanda’nın Leiden Üniversitesi’nden Mısırbilimci Ben Haring tarafından deşifre edilen çömlek, modern dilin alfabe tablosu olarak nitelendirildi. Haring, çömlek üzerinde yer alan ilk harflerin antik Mısır, Arapça ve Etiyopya parşömenleri ve yazıtlarında rastlanan Halaham (HLHM) olduğunu belirtti.
3500 yıl öncesine ait en eski okuma öğretme kitabı olarak bilgiler sunan tablette, sağdan sola okunan kelimelerin anlamları da yanlarına tasvir edilmiş. Tablette geçen kelimelerden biri ‘sevinmek’. Tabletin sol üst köşesinde yer alan çizim de sevinen bir adamı gösteriyor.
Haring, Near Eastern Studies dergisinde yayımlanan araştırmasında MÖ 15. yüzyıla ait olmasına rağmen çömlekte düzenli bir alfabe bilgisi gözlenebildiğini söyledi. Haring, çömlek üzerinde yazıların incelenerek en eski alfabenin yeniden canlandırılabileceğini belirtti.
|
|
|
Mısır’da 1300 Yıllık Bir Büyü El Kitabı Deşifre Edildi |
Yazar: Spiritüeller - 03-06-2016, Saat: 14:08 - Forum: BÜYÜLER
- Yorum Yok
|
 |
Araştırmacılar Mısır’da birçok büyü ve duayı barındıran bir el kitabını deşifre ettiler. Neredeyse 1300 yıllık olan kitap; aşk büyüleri, şeytan çıkarmalar ve lepistirosis isimli günümüzde de öldürücü olabilen bir hastalığın tedavisi üzerine bilgiler içeriyor. Kitap, “kodeks” denilen, ciltlenmiş parşömen kağıdı üzerine yazılmış. Mısır dilinin son evresi olan Kıpti dilinde yazılan kodeks, resimlerle birlikte 20 sayfa uzunluğunda. MS 1.yy’dan sonra Mısır dili, Yunan alfabesinin uyarlanmış bir çeşidi olan Kıpti alfabesiyle yazılmaya başlanmış
Eski Mısır’da Büyü ve Ritüel
Avustralyalı araştırmacılar Malcolm Choat ve Iain Gardner’In “Ritüel Gücün El Kitabı” olarak adlandırdığı kodeks, çizimler ve kuvvet verici sözlerle sona eren uzun bir dua serisiyle başlıyor. Devamında ise kötü ruhlar ya da hastalıklar tarafından ele geçirilmiş kişileri tedavi etmek, veya iş ve aşk hayatında başarı getirmek için yazılmış reçeteler ya da büyüler var. Mesela kitaba göre, birini kendinize boyun eğdirtmek için iki çivinin üstüne sihirli sözleri söylemeli ve bu çivileri onun kapısının sol ve sağ dikmelerine çakmalısınız.
Kodeksteki Hristiyan ögeler
Kodeks, 7. ya da 8. yüzyıla tarihlendiriliyor. Bu dönemde birçok Mısırlı Hristiyandı. Kodeksteki birkaç duada İsa peygamberden bahsediliyor fakat duaların çoğu Adem ve Havva’nın 3. oğlu Şit peygambere bağlılık duyan bir grupla ilişkili. Tarihi kaynaklara göre Hristiyanlığın ilk yıllarında aktif olan Şit yandaşları, 7. yüzyılda kilise tarafından kafir olarak görülüyordu. Bu kodekste Şit ve Hristiyan ögelerin bir arada olması, kodeksin bir geçiş dönemine ait olduğunu düşündürüyor. benzer bilinen diğer belgeler daha çok Hristiyan özellikler taşıyor.
Araştırmacı Choat, ritüel ve büyüyle ilgilenen insanların aslında rahip ya da keşiş olmadığını düşündüğünü, ama “büyücü” damgasından korkulması nedeniyle de kesin bir bilgiye sahip olamadıklarını söyledi.
Büyü El Kitabı nasıl bulundu?
Kodeksin kaynağı da hala bir sır. Macquarie Üniversitesi kodeksi Michael Fackelmann isimli, 70 ve 80li yıllarda dünyada başka birçok koleksiyona da eser sağlayan bir tarihi eser satıcısından almış. Fackelmann’In kodeksi nerden aldığı ise bilinmiyor. Yazılma biçimi Yukarı Mısır bölgesinden olabileceğini gösteriyor. Kodeks şu an Sidney’deki Macquarie Üniversitesi müzesinde.
|
|
|
Misofonya Hastalığı |
Yazar: Spiritüeller - 03-06-2016, Saat: 00:09 - Forum: HASTALIKLAR
- Yorum Yok
|
 |
Misofonya, işitsel bir hastalık değil duyma ile ilgili bir algı bozukluğudur. Bazı ince, ritmik, hafif seslere karşın aşırı hassas olma durumudur.
Bir misofonya hastasının, hastalığının en şiddetli dereceye ulaştığı vakitler sabah, uyanma ile gelen ilk saatler ve gece yarılarıdır. Özellikle uykusuzluk durumunda aşırı şiddetlenebilir. Günümüzde her 10 insandan 2’sinde bulunabilen bu hastalık hakkında herkesin bilgisi olmalı, kimde olduğu belli olmaz?
Günümüzde çok rastlanan bir psikolojik rahatsızlıktır ve ciddileşmesi durumunda sosyal yaşamı etkileyecek pozisyona gelebilmektedir. Makalenin görselinden de bilgi edinebilirsiniz.
Misofonya Belirtileri
Geceleri yüksek sesle müzik dinlemekten rahatsız olmak.
Sabahları alarm ile uyanınca aşırı asabi olmak.
Sabah uyanırken kullandığı alarm sesini günün herhangi bir vakitte duyduğunda tedirgin olmak, huzursuzlanmak.
Gereksiz gürültüleri durduramadığı vakitlerde öfkelenmek, hemen parlayacak durumda olmak. (Arabaların oluşturduğu ses kirliliği, insanların haykırırcasına gülüşleri, özellikle ağız şapırdatması ve gereksizce çıkartılan ritmik ağız sesleri.)
Özellikle sessizlik ve odaklanma esnasında çıkarılan gereksiz gürültüler. (Masaya kalem vurmak, yere ayak tabanını
vurmak, saatin tik-tak sesi gibi.)
Gündüzleri değil, geceleri sevmek. (Sessizliğinden dolayı.)
Bebek ağlamasına karşın cani bir öfke beslerler, gerçekten o sesi kesmek adına canice şeyler düşünürler.
En belirgin özellikleri ise Alarm Öfkesi, Bebek Ağlaması ve Ağız Şapırdatma durumudur.

Misofonya Hastaları Nasıldır?
Misofonya hastaları genellikle az konuşan insanlardır, doğa seslerinden ve akustik bir yankıdan aşırı haz alırlar. Dağa çıkıp bağırarak seslerinin yankılarını duymak içlerinde bir huzur dalgalanması oluşturur.
Slow müzik dinlemekten hoşlanırlar, ve sesten bir anlam beklerler. Onlar için sesin bir ahengi, bir anlamı olmalıdır. Bu nedenle onlara bir şeyler hatırlatan veya sözlerini beğendikleri müzikleri tercih ederler, ve yine bu nedenle gereksiz pop şarkılardan nefret ederler!
Misofonya Nasıl Tedavi Edilir?
Buradan size bu konuda bir bilgi vermem kesinlikle yanlış, size tek önerim bir psikiyatriste görünmenizdir. Belirli ilaçlar kullanmanız söz konusu. Bu arada, ben hastalığımı seviyorum, “Neden tedavi olmuyorsun kardeşim!” diyorsanız eğer..
Açıkçası Misofonya bir hassaslık sendromuda sayılabilir.
|
|
|
Ölü Organizmalar Geliştirilen Yeni Bir Yöntem Sayesinde Tekrar Dirilebiliyor |
Yazar: Spiritüeller - 03-06-2016, Saat: 00:04 - Forum: GÜNCEL HABERLER
- Yorum Yok
|
 |
BBC'nin haberine göre Cerrah Robert Rhee ve ekibi şimdiye kadar domuzlar ve fareler üzerinde yaptıkları deneylerde %90 başarı sağladı.
kan kaybından dolayı ölü olduğu resmileşmiş (silahlı yaralanmalar, trafik kazaları gibi nedenlerden kaynaklı) insan bedenleri, hızla soğutulma ünitesine alınıyor. bir yandan beden sıcaklığı düşürülürken diğer taraftan kan vücuttan çekilip yerine tuzlu bir solüsyon enjekte ediliyor. buradaki amaç tuzlu su sayesinde soğuma hızını maksimuma çıkarıp vücudun iç kısımlarına seri bir şekilde ulaşmak. soğutmanın amacı ise bedenin özellikle beyindeki kalıcı hasarların önüne geçebilmek. metabolizma hızı, soğuk ile birlikte minimuma inmesiyle doktorlar, derhal hastayı ameliyata alıyor ve gerekli tedavi uygulanıyor. ardından tekrar kan verildiği vakit hasta (ölü diyelim) gözlerini tekrar açıyor. unutmadan bu yöntemin asıl amacı doktorlara zaman kazandırmak. zira aşırı kan kaybından dolayı yaralılara müdahale olamıyor pek zira oksijensizlikten dolayı hücreler dakikalar içerisinde hasara uğruyor. işte bu yöntem bunun önüne geçiyor.
üstelik robert ve arkadaşının şimdiye kadar domuzlar ve fareler üzerinde yaptıkları deneylerde başarı oranı %90 civarında. hatta denekler 1 gün sonra hayatına devam etmeye başlıyor.
insanlar üzerinde deneylere geçiş ise etik kurallar ve yasalarla boğuşuyor an itibari ile fakat önümüzdeki senelerde haber kaynaklarında şöyle bir haberle sarsılmamız mümkün, "yılın olayı ölü diriltildi."
düşünebiliyor musunuz 1 gün sonra gömülecek bir birey ayağa kalkabilecek.
2. dünya savaşına kadar enfeksiyon kapan uzuvların direkt kesilmesi, öte yandan günümüzde penisilin ile hastaların %100'e yakınının uzuvlarının kesilmeden iyileşebilmesi. gün gelecek insanlar, aynı bizim bu örnekte gördüğümüz gibi şuanki kayıpların aslında çok basit nedenlerden dolayı olduğuna bakıp hayretlere düşeceklerdir.
söylemeden de geçmeyelim bu işlem ölümün hemen ardından 1 dakika bile kaybetmeden uygulanması gerekiyor. ölümün üstünden saatler geçmiş bir bireyin yaşama olasılığı yok günümüzde.
|
|
|
|