Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 1193 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 1193 Ziyaretçi
|
Son Aktiviteler |
Nereden Başlamalıyım?
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: desdinova
07-04-2025, Saat: 11:03
» Yorumlar: 0
» Okunma: 546
|
Ayahuasca çayi hakkinda b...
Forum: ŞAMANİZM
Son Yorum: Gümüşkurt
29-12-2024, Saat: 23:19
» Yorumlar: 0
» Okunma: 491
|
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 905
|
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 822
|
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,789
|
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 9,227
|
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 26,564
|
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,458
|
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,738
|
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 2,009
|
|
|
Evinizde Pozitif Enerji Yaratacak 7 Bitki |
Yazar: EvrimBilge - 04-02-2018, Saat: 16:38 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorumlar (1)
|
 |
EVİNİZDE POZİTİF ENERJİ YARATACAK 7 BİTKİ
Beyaz Yelken Çiçeği
Beyaz yelken çiçeği sizi koruyan ve ruhsal, zihinsel ve fiziksel olarak sizi barış içinde tutan evinizin peri annesidir. Bu bitki gölgeli yerlerde hayatta kalabilir, çünkü evin saflığınıyoğunlaştırmak için evin herhangi bir köşesinde tutulabilir.
Yasemin
Bilinen güzel kokusuyla Yasemin, büyüleyici bir özelliğe sahiptir. Bu bitki evde huzuru ve ahengi korur ve sağlıklı ve romantik bir ilişkiye teşvik eder.
Biberiye
Biberiye, çevrelediği havadaki toksiklik seviyesini azaltarak bir nevi kurtarma görevini yerine getiriyor. Bu bitki saf bir yaşam standartı sağlar ve ayrıca stresin azaltılmasına yardımcı olur.
Para Bitkisi
Para Bitkisi de “feng shui” kültürünün önemli bir parçası ve evinde ekonomik refah getirdiği düşünülüyor. Bu inanç, tüm dünyadaki insanlara Para Bitkilerinin yardımı ile evlerini güzelleştirmelerine yol açıyor.
Orkide
Orkide, evde bulunan insanların ruh halini yükselten tatlı bir kokuya sahiptir. Bu bitki aynı zamanda geceleri oksijeni serbest bırakmayı sağlayan benzersiz bir biyolojik özelliğe sahiptir. Bu nedenle, Orkide eğer yatak odasında tutulursa, huzurlu bir uyku sağlayacaktır.
Adaçayı Bitkisi
Adaçayı, olumlu bir pozitiflik hissi bırakmak için olumsuz atmosferi saran bitkidir. Bu bitki, az bakım ve pozitif enerji sağlaması sebebiyle ev hanımları tarafından sevilir.
Kasımpatı
Bu özel bitki, iyileştirici güçlere sahiptir ve evde huzur ve saflığın sağlanmasından sorumludur. Çevrenin zehirliliğini gidermeye yönelik bir uzman olan Kasımpatı, evde bulundurulabilen en sevimli bitkilerden biridir.
Kaynak:http://filoji.com/evinizde-pozitif-enerji-yaratacak-7-bitki/
|
|
|
Su düşüncelerimize nasıl tepki veriyor? |
Yazar: EvrimBilge - 03-02-2018, Saat: 20:17 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorumlar (2)
|
 |
Su ile ilgili bilim insanlarının ilgisini en çok çeken çalışmalardan biri Kuantum Fiziği hakkında hazırlanan “Ne biliyoruz ki?” belgeselinde adı geçen Masuru Emoto’nun çalışması.
Yeryüzünde en farklı element su olsa gerek. Kokusu tadı ve rengi olmayan fakat gökyüzünde yağmur damlası halinde iken ışığın yedi rengiyle gökkuşağını oluşturan bir element.
Canlılar için hayati önem taşıyan su hakkında kaynak kelimesi belki de en uygun ifade. Şöyle bir düşününce hayat ilk defa su içinde ve su ile gerçekleşmiştir. İlk yaşam formu suda oluşmuştur. İnsan bir çeşit sudan meydana gelmiştir.
Dünyaya adapte olurken amniyo sıvısı denilen suda dokuz ay boyunca yaşar. Ve İnsan yapısında %85 oranında bulunur. Her türlü metabolik faliyette yer alır.
Bilim insanlarının ilgisini çekerek pek çok farklı açıdan değerlendirilmiştir. En ilgi çekenlerden biri de “Ne biliyoruz ki?” adındaki Kuantum fiziğiyle ilgili belgeselde adı geçen Masuru Emoto‘nun çalışmasıdır. Emoto, suyun en ilerici element olduğunu, bu yüzden olaylara tepki verebileceğini düşünmüştür.
50 adet petri kabına 5cc su damlatılmıştır. Üzerlerine farklı sözcükler yazılarak -20 °C’ de 3 saat dondurulmuş, -5 °C’de görüntülenmiştir. Sonuçta sevgi, aşk, ilahi aşk, teşekkür ederim v.b. gibi ifadelerde birbirinden güzel kristallerin oluştuğu gözlenmiştir.
Kin, nefret barındıran sözcüklerde ise aksine şekilsiz, kristalize olmayan bir yapı ortaya çıkmıştır. Sonuçta iyi ve kötü için bir tepki vermektedir. Ve en güzel kristallerin aşk, sevgi (love) ve şükür (gratitude) kelimelerinde oluştuğu gözlenmiş.
Emoto, niyetin tüm bunları tetikleyen güç olduğu düşüncesinden bahsetmekte. Ayrıca yaşam olgusunun aşka ve şükretmeye dayandığına inanmakta.
Oksijenin ateş ve aşkı simgelediğini, şükrün de iki hidrojen atomu ile temsil edildiğini; Aşkın İki kez şükretmeye eşdeğer olduğunu düşünüyor.
Bunun su moleküllerini nasıl etkilediğinin bilimsel yönü de hala bilinmemekte. Belgeselde çok çarpıcı bir kelime kulağa çalınıyor.
“Eğer düşünceler bunu suya yapabiliyorsa kendi düşüncelerimizin bize neler yapabileceğini düşünün!”
Yaşadıklarımız, hissettiklerimiz vücutlarımızdaki suyla kayıt ediliyor, belki de bir şekilde toplanıyor. Kimin ne hissettiğini içindeki su ele verebilir mi? Tıpkı aşık bir kişinin beynindeki farklı alanların görüntülenebildiği gibi ele verir miydi hislerimizi?
Gözümde canlandırdım yere düşen damlaları, yerde toplanan, akan suyu düşündüm. Hepimiz sevgiyle dolu olsak nehirler daha bir coşkuyla çağlar mıydı? Değdiği toprak sevgiyle yeşertmez miydi tohumları? Sonra tüm şevkiyle yeşeren büyüyen orman geldi gözümün önüne. Olan olmadı, biten de bitmedi… Dışarıda sevgiyle, şefkatle büyüyen bir ağaç var. Tüm karanlıklara rağmen dallarında iyilikle parlayanlar; bu karanlığı aydınlatan ışıklar.
Yapısında yanıcı Hidrojen ve yakıcı Oksijen içeren su nasıl oluyordu da serinletiyor, hayati önem taşıyabiliyordu?
Tam da bu özelliğiyle bana insanı anımsattı. Yanıp yakabilecek iken serinleten büyüten, kötülüğü elinde tutar iken iyiliği seçen insanı. İnsanı meleklerden farklı kılan bu olmalıydı. İnsanın kötülüğü kontrol etmesi, saklaması bana suda saklanan yanıcı ve yakıcılığı akla getiren, hatırlatan başlıca sebep oldu.
Ne kadar anlatmaya çalışsam da eksik kalıyor bir şeyler. Ancak kaybetmeye ya da yitirmeye başladığımızda bir şeyleri önemini anlıyoruz, insanoğlunun bu kaderi olmamalı! Bizim yapmamız gereken suyu koruyup kollamaktır. Ve suda olduğunu düşlediğimiz güce inanmaktır belki de…
Ve Emoto’nun da dediği gibi:
“Water, we love you. Water, we respect you. Water, we thank you.”
“Su, seni seviyoruz. Su, sana saygı duyuyoruz. Su, sana teşekkür ediyoruz”
Kaynak: indigodergisi
|
|
|
SU’NUN ŞİFA GÜCÜNDEN FAYDALANMAYA NİYET EDİN. |
Yazar: EvrimBilge - 03-02-2018, Saat: 19:58 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Rahatsızlıklarınızdan Tamamen kurtulmak için içtiğiniz SU’nun şifa Gücünden de FAYDALANMAYA.. NiYET edin.
Suyun hafızası var.. ‘Benim endişelerimi temizlesin’ düşüncesiyle içilen su, bedende bu komutu yerine getirir.
Suyun hafızası var.. Su bütün evrenin ve kainatın başlangıç noktasını oluşturuyor. Ve insanı bedenlenmesinde etmen olan en önemli madde.
Su olmadan ne yeryüzü, ne gökyüzü, hiç bir canlı olamazdı.
Bedenin yüzde 70’i su ama beyinle birleştiğinde bu su anlam kazanıyor. O zaman H 2 0’dan çıkıyor. Ve ona hangi dalga boyunu yüklersen o frekansa bürünüyor. Moleküler yapısı dönüşüyor, bedene şifa katıyor.
Örneğin zihninizden “Bütün kuşkularım, korkularım arınsın, bedenim bunlardan temizlensin” diye geçirip, suyu içtiğinizde, o kesin şifadır. Çünkü, sözlerle suya frekans yüklemiş oluyorsunuz. Düşündüğün anda beyin onu tanımlayarak bir dalga boyu yayıyor. Ve sen suya doğru bakarak bunları söylediğinde kayda alıyor. Bütün bunlar düşünülerek içildiğinde, bedenin ihtiyacı olan bir işleve bürünüyor. “Beni üzüntülerimden temizlesin” diye içildiğinde bedene o şekilde aktarılıyor ve komutu yerine getiriyor.
Huzura kavuşmak, dertlerden kurtulmak için önce derin bir nefes almak, yaşam enerjisini bedene aktarmak sonra da bu düşüncelerle suyu içerek şifa bulmak mümkündür.
Ben uzun yıllardır, bu uygulamayı hayata geçiriyorum. Hem sağlıkta hem estetikte hem de şifada.
İnsanların huzura kavuşması için bedeni arındırmak çok önemli. Bir insana şifa olsun diye frekans yükleyerek verdiğimiz su, o kişinin bedenini temizler.
Suyla ilgili uygulamalar onlarca. Örneğin büyüyü çözer, akıp gitmesini sağlar. Eve konulan bir kase su, bütün odalardaki negatif enerjileri yok eder.. Bedene doğru bir şekilde yüklendiğinde şifa aracıdır. Nasıl ilaçlar şifa katıyorsa, ”SU” bunlar arasında en önemli maddedir.
Yarın için düşüncelerinizi, niyetlerinizi ve dileklerinizi bir kağıt bardağın üzerine yazın, suyun bunların tezahürüne yardım etmesi için. Bazen bu, “yarın şaşırtıcı şekilde yaratıcı olacağım ve sevgiyle parıldayacağım” gibi genel iyi bir prensip olabilir veya “yarın bu durum ile zorluğumu çözmeyi diliyorum” gibi spesifik olabilir.
Bunu tam bir zihinsel berraklık ve şükran ile yaptıktan sonra, suyun yarısını için ve suyun büyük yoğunluk ile yansıttığını ve evrene büyütücü bir anten olarak davrandığını bilerek uykuya dalın. Bedeninizdeki içtiğiniz su sizin niyetinizi taşıyor ve hala ”HER ŞEY” e bağlı olan bardakta kalan su ile bağlantılı ve mesajınızı evrene göndermenize yardım ediyor. Onun yapısı düşüncenizi gerçekten değiştiriyor ve bu bilim tarafından kanıtlanabilirdir.
Siz uyurken, bilinçaltı zihniniz hem bedeninizdeki suyla hem de bardaktaki suyla iletişim kurmaya devam eder ve sizin konsantre olduğunuz şeye yapısını değiştirir, sabahleyin uyandığınızda ve bardakta kalan suyu içtiğinizde, tam tamına hayallerinizi içiyor olursunuz !
Bu, onları tüm varlığınızda daha da güçlü yansıtır. Bunu her gece yapın ve nelerin olduğunu görün, mucizeler katlanır ve sağlık daha hızlı şekilde güçlenir.
Su, insanların sahip olduğu en güzel, değişken ve düşünceden etkilenen fiziksel maddedir.
Su, varlığımızın hologramında nihai fiziksel tezahürdür ve eğer suyunuzu severseniz, o da sizi sever ve yolunuzda size yardım eder.
Su canlı ve farkındadır.
NİYET ÖRNEKLERİ:
***Suyun yüksek benliği ile bağlantı kuruyorum ( bunu reiki bilenler sembollerle yapıyorlar) bu suyun kendi PH değerini
7,5’e yükseltmesini ve ben bu suyu içtikçe suyun bedenimdeki tüm dna dizilişlerini orjinal haline getirmesini, dokuları onarmasını istiyorum… şifa olsun, şifa olsun, şifa olsun, oldu bile çok şükür.. teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim..
**Yarın ………….. duruma çözüm üretmeyi ve yaratıcı eylemlerle bu sorunu halletmeyi seçiyorum.
***Bütün kuşkularım, korkularım arınsın, bedenim bunlardan temizlensin.
***Suyun ruhu, zihni ve bedeni seni çok seviyorum… bedenimi DNA sarmallarımdan başlayarak, tüm hücrelerimi ve dokularımı yenilemeni, bedenimin bütün fonksiyonlarını dengelemeni istiyorum.. şifa olsun, şifa olsun, şifa olsun, oldu bile çok şükür.. teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim.
* ALINTI
|
|
|
Evde Himalaya Tuz Lambası Bulundurmanın Faydaları Nelerdir |
Yazar: EvrimBilge - 03-02-2018, Saat: 19:53 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Çoğunlukla pembe-turuncu renk karışımı olan himalaya tuz lambası içindeki yoğun minerallerin sebebiyle bu renk karışımı oluşmuştur. Ülkemizde Çankırı tuz lambaları da aynı işlevi görmektedir. Hatta yapılan araştırmalarda Çankırı tuz lambaları daha yoğun bir mineral içeriği olduğu söylenmektedir. İşte bu Himalaya tuz lambası veya Çankırı tuz lambasının evde bulundurmanın faylarından bahsedeceğiz.
1 : Konsantrasyonu Geliştirir
Tuz lambaları ruh halinizi rahatlandırmak için etkili yollardan biridir. Gün sonunda evinize gittiğinizde rahatlamanızı ve gevşemenize yardımcı olacaktır.Ayrıca vücudunuzdaki negatif iyonları yok ederek daha rahat konsantre olmanıza yardımcı olacaktır. Mutluluk hormonu serotinlerin sentezlenmesini uyarmaktadır.
2: Daha İyi Uyumanızı Sağlar
Ortamdaki pozitif yüklü yoğun parçacıklar aşırı maruz kalma uykunuzu rahatsız edebilir. Çünkü pozitif yüklü parçacıklar beyinde kan ve oksijen ihtiyacını azaltmaktadır. Buda düzensiz bir uyku geçirmenize sebep olur. Daha rahat bir uyku çekmek için odanızın köşesine tuz lambasından koymanızı tavsiye ederiz.
3 : Hava Temizleme ve Deoderize
Bu lambaların ortamdaki toz, polen, sigara dumanı gibi havayı kirleten unsurlar için inanılmaz bir temizleme gücü vardır. Ortamdaki kötü havayı kendi içine çekerek lambanın içinde hapseder. Bu sayede daha temiz bir ortam havasına kavuşursunuz.
4 : Enerji Seviyenizi Arttırın
Pozitif iyonlar enerjiyi bedenimizden uzaklaştırır.Sürekli yorgun veya uyuşuk hissediyorsanız bulunduğunuz ortama bir tuz lambası koyduğunuzda 2 hafta içinde farkı göreceksiniz.
5 : Meysimsel Rahatsızlıkları Engelleyin
Tuz lambaları ile mevsimsel rahatsızlıklar,günlerin kısalması veya erken akşam olması gibi sizi etkileyen unsurların en iyi şekilde sizi korur.Meydana gelen uyuşukluğu önlemede etkili yollardan biridir.
6 : Çevre Dostu Işık Kaynağı
Tuz lambaları genellikle düşük ışık seviyesinde olarak gözünüze zarar vermeden rahatça kullanabileceğiniz bir ışık kaynağıdır.
Emir Kaboğlu
|
|
|
HAYATINIZDAKİ HERKES BİR ÇAKRANIZDA TAHT KURAR |
Yazar: EvrimBilge - 03-02-2018, Saat: 19:33 - Forum: Çakra
- Yorum Yok
|
 |
Bedeninizin duygularınızın aynası olduğunun farkında mısınız? Peki hayatınızdaki herkesin çakralarınızdan en az birinde taht kurup yerleştiğini biliyor musunuz?
Tüm düşünceleriniz ve duygularınız, vücudunuzun bir bölgesinde hücresel olarak iz bırakır. Duygular, kimyasal olarak bedeninizde üretilen moleküllerdir. Bu moleküller, enerji döngüsünü doğru tamamlayamaz iseler, hücrelere atıklarını bırakırlar. Bu enerjisel atıklar, genellikle ilgili endokrin bezin olduğu bölgeye etki eder. Kelimeleriniz dışarıya çıkamayıp boğazınızda düğümlendiyse, boğaz çakrası alanında, kalbiniz kırıldıysa, kabullenemediyse kalp çakra alanınızda, özünüzden gelen yaratımı dışarıya doğuramadıysanız sakral alanınızda enerjisel blokajlar vardır.

Her endokrin bezin görevi, kendisinin ilgili olduğu alanda sizin yaşamınızı kolaylaştırmaktır. Örneğin kök çakradan sorumlu böbreküstü bezlerininin görevi, size yaşama çoşkusu ve sevinci vermektir. Ürettiği hormon adrenalindir. Yaşama çoşkunuzu ketleyen olaylar ve kişiler kök çakranızda yerleşir. Çok susturulan, haklarını arayamayan, zorla sabır göstermesi istenen insanlarda boğaz ve tiroid sorunları görülür. Bir kişi ya da olay karşısında susuyorsanız; o olay ya da kişi boğaz çakranıza blokaj olarak yerleşir. Yakınlarınıza, kendinize, hayata gelecek konusunda güvenmiyorsanız dalak ve pankreas sorunu yaşarsınız. Size yapılanı hazmedemediyseniz, kızgınsanız karaciğerinizde yani solar çakranızda sorun vardır. Güvenmediğiniz eşiniz, işiniz, arkadaşınız solar çakranıza yerleşir.

Kısacası kavram ve kişiler ile sizin ilişkiniz hangi duyguya bağlı ise, o duyguyu üreten endokrin bezin sorumluluk alanında enerjisel blokaj ve zamanla da fiziksel rahatsızlık yaşarsınız. Bedeninizdeki her hastalığa karşı hayatınızda en az bir kişi vardır. Üstesinden gelmeniz gereken her duygu için yaşamınızda görev almış kişilerdir onlar. Yüksek bütünden baktığımızda ise en değerli öğretmenlerinizdir o kişiler. Her çakranın dolayısıyla her endokrin bezin sorumlu olduğu bir farkındalık seviyesi vardır bu nedenle. Siz sırasıyla aştıkça yukarıya doğru yükselir farkındalık seviyeniz.
Duygularınızın, blokajlarınızın ve kişilerinizin bedeninizde hangi bölgede olduğunu tespit edebilirsiniz. Aranızdaki iletişimi bir türlü dengeye getiremediğiniz kişilerin bağlı olduğu endokrin bezi tespit ettiğinizde daha kolay şifalandırırsınız. Hipokratif tıpta bir hastalık semptomunun hangi organa bağlı olduğunu tespit etmek gibidir bu. Yerini ve sebebini bildiğiniz bir hastalığı yenmek kolaydır.
Maddesel-organsal anatomi ile birlikte “Enerjisel Anatomi”yi bilmek, mucizevi şifaların kapılarını açar. Enerji bedeni, nefes ile direk bağlantılıdır. Enerjisel Anatomiye göre tedavi etmenin yolu da nefesten geçer.
Şifayı bulabilmek için, önce blokajın yeri enerji bedeninde tespit edilmelidir. Dedektif Nefes Uygulaması, bedeninizdeki blokajların yerini, çakralarınızın aktifliğini, hayatınızdaki kişiler ile ilişkilerinizin hangi çakra alanınızla bağlı olduğunu keşfetmenize yardım eden bir nefes uygulamasıdır.
Dedektif Nefesi Uygulama:
Sessiz bir ortamda bir sandalyede beden dengeniz eşit olarak oturmalısınız. Sırtınız ve omurganız dik, bel hafif çukur, omuzlar hafif yay hareketiyle geriye atılmış olmalıdır. Kuyruk sokumunuz dışında kalan sırtınızın diğer kısımları sandalyeye dayanmamalıdır. Ayaklar yere temas etmeli, elleriniz ise dizlerinizin üstünde sakince durmalıdır. Oturuş pozisyonunu aldıktan sonra gözlerinizi kapatın.

Bir soruna ya da hayatınızdaki bir kişiye odaklanarak, derince bütün dairesel nefesler alın. Nefesiniz kalp bölgenizden başlayarak dışarıya doğru genişlesin. O kişi ya ya da kavramla ilgili tam konsantrasyon sağlayana kadar nefes alıp vermeye devam edin. Bunun için süre sınırınız yok. Ne zaman hazır hissederseniz o zaman alabildiğiniz kadar büyük derin bir nefes alın ve bir süre bekleyip güçlü ama acele etmeden ağzınızdan “haaaaaa” sesiyle nefes verin. Bu sırada boğazınızdan çıkan enerji yuvarlak ve derin olmalıdır. Nefesinizi verirken hiç acele etmeyin, nefesiniz tamamen bitene kadar nefesi izleyerek bitirin. Dışarı çıkardığınız hava tamamen bittikten sonra da bir süre gözler kapalı ağzınız açık bekleyin. Bu işlemi sadece üç kere tekrarlayın. Eğer yeterli bulmuyorsanız bir süre ara vermeden tekrarlamayın.

Bu sırada bedeninizi gözlemleyin, bedeninizde hangi bölgede titreşim, acı, sıkıntı, ateş, yanma olduğunu keşfetmeye çalışın. Sorunun hangi çakra bölgesinde olduğunu verdiğiniz nefesin sesini izleyerek keşfedebilirsiniz. Nefesiniz en alttan başlayarak sırasıyla kök, sakral solar, kalp, boğaz, bölgesinden dışarıya çıkmaya başlayabilir. Tıkanmanın nereden başladığını algılamaya çalışın. Kişiler arasındaki farkı anlayabilmek için örneğin üç kişi seçip, her birisi için üçer kez çalışıp, aralarındaki ses-nefes-titreşim farkını keşfedebilirsiniz.
Çalışma bittikten sonra kişileriniz ile ilgili titreşim aldığınız çakranın sorumluk alanını hatırlayın ve o kişi ile ilgili yaşam dersinizin nasıl isabetli olarak çakıştığına şaşıracaksınız. O kişi ile iletişiminizi şifalandırmak için o çakranız ile nefes çalışmaları yapabilirsiniz.
Tüm yaşamınız özgür nefeslerle dolsun…
Nesrin Dabağlar
|
|
|
Seçeneklerden Hangisini Kendi Ailenize Daha Çok Benzettiniz? Sonuçlar Şaşırtabilir |
Yazar: Emka - 03-02-2018, Saat: 04:21 - Forum: SPİRİTÜEL TESTLER
- Yorum Yok
|
 |
Aile, güven ve sadakat gibi konulara bakış açınızı göstergebilimsel olarak ortaya çıkarmayı hedefleyen bu basit test, ilk bakışta pek bir anlam ifade etmese de, yaptığınız seçimin ifade ettiği anlamın sizin kişiliğinizle oldukça iyi örtüştüğünü gördüğünüzde çok şaşıracaksınız. Daha fazlası için Filoji’yi takip etmeyi unutmayın!
Yapmanız gereken şey aşağıda gördüğünüz 3 temsili görsel arasından kendi ailenize en yakın gördüğünüz seçeneği seçmek.
Lütfen fiziksel benzerlik ya da aile bireyi sayısını kriter olarak düşünmeyin. Sadece içgüdüsel olarak size en yakın gelen aile tipine odaklanın ve onu seçin. Hazırsanız başlayalım;
Yukarıdaki seçeneklerden hangisini seçerdiniz?
1 Numara Diyorsanız;
1 numaralı aile figürünü seçtiyseniz, bu farklı bir baba figürü ile büyüdüğünüzü gösterir. Farklı kelimesi ile kastedilen şey, aslında baba figürünüzün sizin üzerinde olan etkisine bir atıfdır. Örneğin, sert mizaçlı ve sevgi sözcükleriyle arası pek iyi olmayan bir baba profili bu tanıma gayet uygundur. Çok çalışmak zorunda kalan ve uzun saatler işle ilgilenmek, çalışmak zorunda kalmış bir baba figürüde bu tanıma uygundur.
Resmi dikkatli incelerseniz, çocukla annesi arasındaki bağın çok daha yakın olduğunu göreceksiniz. Aynı durum sizin aile yapınızda da geçerli olabilir. Örneğin, çocukluğunuzda ya da gençliğinizde, bir isteğiniz olduğunda ilk olarak annenizle görüşmeyi tercih ediyor olmanız gayet mümkündür. Aynı şekilde anne figürünü incelediğimizde kadının çocuğa dönük olduğunu görüyoruz. Bu durum annenin önceliğinin mutlak bir biçimde çocuğu olduğu anlamına geliyor. Kadının ortadaki figür olması bu aileyi bir arada tutan, çekip çeviren kişinin anne olduğunun göstergesidir. Eğer bu resme yakınlık hissettiyseniz, bu durum sizin aileniz içinde geçerlidir.
2 Numara Diyorsanız;
Eğer kendi aile yapınıza en yakın gördüğünüz aile tipi bu görselde ise bu durum, sizin daha çok kendi kendini yetiştirmiş bir insan olduğunuzu kanıtlar. Çünkü resimde çocuk tam merkezde konumlanmış vaziyette ve aileyi bir arada tutmaya çalışan birey konumunda. Aslında anne babası onu sevmesine rağmen, ne annesi ne de babası çocuğa gerekli ilgiyi veremiyor. Çocuğunu sevmesine rağmen, zaman zaman onu ihmal edebilen, inciten bir anne figürüyle ve sevgi dolu ve sevecen olmasına rağmen gereken önderliği ve yönlendirmeyi yapamamış bir baba figürüyle büyümüş olma ihtimaliniz bir hayli yüksek.
Resmi iyi incelerseniz, annenin, çocuğunu ileri doğru cesaretlendirdiğini ve dolayısıyla onun iyiliğini istediğini anlayabiliyoruz. Ancak bunu yaparken, çocuğa gereken sevecenliği veremediğinden, çocuk ilgiyi babasından aramakta. (babasının pantolonunu tutuşuna dikkat edin) Bu bağlamda bu resmi kendi aile yapınıza benzetiyorsanız, hem anneniz hem babanız tarafından çok sevildiğinizi bilmenize rağmen içten içe size o kadar da iyi ebeveynlik yapamadıklarını düşünüyor olabilirsiniz. Özellikle gençlik yıllarınızda hayatı tamamıyla kendi yöntemlerinizle tanımış olma ihtimaliniz bir hayli yüksektir.
3 Numara Diyorsanız;
Bu görselde temsil edilen aileyi kendi ailenize benzettiyseniz bu mutlu bir çocukluk ancak sancılı bir gençlik geçirdiğinize işaret eder. Hem annenizi hem babanızı çok sevmekle birlikte, babanızla biraz daha yakın olma ihtimaliniz hayli yüksektir.
Resmin çözümlemesini yaptığımızda, annenin, babaya yakınlık şeklinden kocasını sevdiğini zaten anlayabiliyoruz. Buna ek olarak anne, yüzünü çocuğuna dönmüş biçimde yani ona olan ilgisi ve sevgiside kendini belli ediyor. Yani hem sizi hem de babanızı seven, ailesine sevgi ile bağlı sevecen bir anne figürü ile büyümüş olabilirsiniz. Aynı şekilde resmin ortasında yer alan figür olan baba hem anneye hem de çocuğa güven veren bir baba tipi konumunda.
Çocuk figürü anneden aldığı ilgi ve babadan aldığı güven ile ailenin en ileri atılmış üyesi. Bu durum sizin kendinize güvenli ve kendinden emin bir birey olduğunuza ve keşfetmeye, atılıma, öğrenmeye değer veren bir yapıya kavuştuğunuza işaret eder. Ancak bu özgüvenli yetiştirme tarzının sonucu olarak, özellikle gençlik yıllarınızda, fazla başına buyruk olmuş olmanız ve okul veya diğer sosyal çevrelerde problemler, kavgalar yaşamış olma ihtimalinizde bir hayli yüksektir.
Not: Her ne kadar göstergebilimsel ve psikolojik temelleri olsa da, burada yorumlanan imgelerin hiçbiri yüzde yüz doğru çıkamaz. Bunların özünde birer tahmin olduğunu lütfen unutmayın. Sağlıkla kalın!
Kaynak: Filoji.com
|
|
|
B12 Azalınca Pilimiz Bitiyor |
Yazar: Emka - 03-02-2018, Saat: 03:42 - Forum: SAĞLIK
- Yorum Yok
|
 |
Yorgunluk ya da halsizlikten yakınıyorsanız, kafanızı bir türlü toparlayamıyor, konsantrasyon zorlukları yaşıyorsanız, uyumanıza rağmen dinlenemiyor, sabahları bitkin uyanıyorsanız, kulak çınlaması, dengesizlik, baş dönmesi gibi sorunlarınız varsa, -daha bitmedi-, depresyon tedavisi görecek kadar hayattan koptuysanız bu tür sorunların B 12 vitamini azlığından kaynaklanabileceği aklınızda olsun.
B12 vitamini kan yapımında da beyin-sinir sistemi fonksiyonlarında da bedene destek takımının adeta “golcüsü”, “iş bitiricisi”, kısacası maçın kaderini tayin edicisidir. Eğer yeteri kadar B12’niz yoksa kan hücrelerinizin oksijen taşıma kapasitesi azalır.
Oksijensizlik enerji üretimini azaltacağından yorgun, bitkin düşmek kaçınılmazdır.
B12’niz eksikse beyniniz yeteri kadar asetil kolin üretemez. Dolayısıyla öğrendiklerine odaklanma, öğrenme ve bellek gücünden yeterice yararlanma şansınız azalır.
B12’niz eksikse beyin hücreleriniz uyarı üretme fonksiyonlarını yerine getiremez. Beyninizden çıkan uyarılar kaslarınıza, kaslarınızdan alınan duygular beyninize rahatça iletilemez. Sonuçta dengeniz bozulur, başınız döner, olur olmaz zamanlarda düşmeye başlarsınız. Kas gücünüz ciddi biçimde azalır. Kendinizi adeta pili bitmiş bir oyuncak gibi hareketsiz, isteksiz, beceriksiz bulursunuz.
NE YAPMALI?
B12 eksikliği kolay oluşmaz. Çünkü karaciğerinizdeki B12 dokusu en az iki yıl size yetebilir. İşte bu nedenle, B12 eksikliği çaktırmadan, sessiz ve derinden gelişir.
B12 noksanlığına bağlı; unutkanlık/hafıza bozukluğu ya da megolablastik anemi (ya da kansızlık) belirtilerinin başlıcaları;
⚠️ Yorgunluk
⚠️ Halsizlik
⚠️ Bitkinlik
⚠️ El ayak uyuşmaları
⚠️ Karıncalanmaları
⚠️ Kas güçsüzlükleri
⚠️ Denge bozuklukları
⚠️ Baş dönmeleri
⚠️ Odaklanma zorlukları
⚠️ Kafa karmaşası
⚠️ Uyku sorunlarıdır
⤵ SORUN NE?
B12 noksanlığı son yıllarda daha sık görülen bir sorundur. Çünkü hem B12 zengini yiyecekleri daha az yiyoruz (et, tavuk, balık, süt ürünleri) hem de B12 emilimini bozacak ilaçları gereksiz ve sık kullanıyoruz. (antiasitler, reflü ilaçları, antibiyotikler, metformin gibi) Ya da yanlış yere vejetaryenlik peşinde koşuyoruz.
Eğer pilinizin yavaş yavaş zayıflamaya başladığını düşünüyorsanız bir laboratuvara uğrayıp B12 vitamini seviyenizin ölçülmesini isteyin.
Laboratuvar raporundaki rakam 500’ün hele hele 300’ün altındaysa pilinizi yeniden şarj etmenizin tek çaresinin B12 takviyesi olduğunu unutmayın.
Prof. Dr. Osman Müftüoğlu
PAYLAŞALIM HERKES FAYDALANSIN
|
|
|
Bazen Bir Kapı Kapanır Ama Koca Bir Evren Açılır |
Yazar: Emka - 01-02-2018, Saat: 21:19 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Bir kapıyı kapadığınızda bunun nedeni genelde gurur ya da korkaklık değildir. Bunu yaparsınız çünkü verdiğinizi geri almamışsınızdır, çünkü artık iradeniz yoktur, çünkü yapbozun parçaları ruh halinize ve hayallerinizle uyuşmamaktadır. İşte o zaman, yeni kapılar açmak için korku eşiğinden geçersiniz.
Ne var ki “bir kapı kapandığında bir başkası açılır” sözünü duymaya alıştığınızda aklınızda tutmanız gereken ufak farklılıklar vardır. Bu yeni kapılar, fırsatlarla dolu yeni evrenler, sihirli bir şekilde ortaya çıkıvermez. Sizin dışarı çıkıp onları bulmanız, onlarla barışmanız ve bunun olması için belli iç mekanizmalardan faydalanmanız gerekmektedir.
“Mutluluğa giden kapı içeri doğru açılır, sadece onu açmak için biraz kenara çekilmelisiniz çünkü kapıyı itmeye kalkarsanız tekrar kapanacaktır.”
– Sören Kierkegaard
Zaman zaman aynı duygusal kanala girme şeklindeki iflah olmaz alışkanlıktan muzdaribiz: acı çekme, kayıp şeylere bağlanma, asla başaramadıklarımızın ve yaşadığımız hayal kırıklıklarının acılığının hatırasına tutunma. Bir şekilde bu karmaşık duygular uçurumunda çoğu zaman “ne olur ne olmaz” diyen bir tabelayla sonsuz sayıda kapıyı açık bırakırız.
Ama bir an durup bu yarı açık kapılardan içeri giren esintiyi hissetmeliyiz. Sanki durmuş zaman, kurumuş göz yaşları ve gerçekleşmemiş hayaller gibi kokan soğuk bir rüzgârdır bu. Bu rüzgâr, bir zamanlar bize zarar vermiş seslerin yankısını taşır.
Kendi duygusal dengeniz ve sağlığınız için bu kapıları kapatmak gereklidir.
Kapatmaya cesaret edemediğimiz kapılar
Üzerinde adınız yazılı birçok kapının ardında bekleyen evrenlerden söz etmeden önce kapatmadığınız kapılara bir göz atın. Bir bölümü sonlandırmak, bir işten ayrılmak veya bir ilişkiye son vermek gerçekten neleri içerir?
Her şeyden önce bırakmayı bilmek, kimsenin bizi hazırlamadığı bir şeydir. Toplum ve hatta kendi yetişme şeklimiz tarafından hiçbir şeyden vazgeçmeksizin her şeye sahip olmamız gerektiğine ikna edilmişizdir.
Ne var ki bu hassas esaret eylemi üzerinde bir an düşünecek olursanız; olgunlaşma, büyüme ve belli bir hayat kalitesini elde etme şeklindeki basit eylemin nahoş rüzgârlar getiren her kapıyı kapamayı öğrenmek olduğunu fark edersiniz.
Hayat bizi mutlu olmak için sürekli kararlar almaya mecbur bırakır. Fakat bu eşikleri geçmeye ve canınızı yakıp sizi yoran şeylere kapıyı kapatmaya cesaret etmezseniz, bıraktığınız tek şey, mutluluğunuz olur.
Çünkü unutmayın, mutluluğun bir fiyatı yoktur, kuralları vardır ve bu kurallardan biri de cesur olmaktır. Nihayetinde ilerlemek için kendimizi zorlamalı, bir ayağı diğerinden sonra yere basmalı ve sağlıklı bir güç ve cesaret dozuyla kalbimizi yeni tecrübelere açmalıyız.
Bir bölümün sonuyla yüzleşmenin anahtarları
Şansımız varken korkup söylemediğimiz kelimelere tutunuruz. Kayıp fırsatlar ve asla cevabı olmayacak sonu gelmeyen “nedenler” yüzünden engelleniriz. Geçmişe bakıp şu anın solup gitmesini izlediğimiz bir çok zaman olmuştur ve bu sağlıklı ya da doğal değildir.
“Bir mutluluk kapısı kapandığında bir diğer açılır ama çoğu zaman kapalı kapıya öyle uzun süre bakarız ki bizim için açılmış olan kapıyı göremeyiz.”
– Helen Keller
Hiç kimse aynı anda iki yerde birden yaşayamaz. Ya ilerlersiniz ya da bir kitabın en acılı bölümünde sonsuza dek kalan güzel bir kitap ayracı olursunuz ve hikayenin nasıl sonlandığını öğrenemezsiniz. Bu doğru bir şey değildir. Kapıyı kapatmanız sayfayı çevirmeniz ve gerçekten olduğunuz kişi olmanız gerekmektedir.
Bir aşamayı bitirip yeni bir kişisel evren bulmak için stratejiler
Bir kapıyı kapatmak çok kolay değildir. Çünkü sadece sizi mutsuz eden şeyleri geride bırakmakla kalmazsınız. Bazen de kendinizi özdeşleştirdiğiniz, sizin olan ve sizi mutlu eden belli şeyleri bırakmanız gerekmektedir.
Bazı stratejilere ayrıntılı bir şekilde bakalım.
Kendinizle iç diyalog kurarak kişisel sorumluluğunuzu uygulayın. Neye tutunduğunuzu, kapıyı kapatmaya bir adım daha yaklaşmaktan sizi neyin alıkoyduğunu sorun kendinize. Korkularınızı tanımlayın, adlandırın onları ve rasyonelleştirmeye çalışın. Ve birkaç yıl sonra şu an olduğunuz yerde olmak isteyip istemediğinizi kendinize sorun.
Güçlerinizin farkında olun. Yetenekleriniz var. Bu yüzden erdemlerinizi, değerlerinizi ve başarılarınızı vurgulayın. Ve güçlü yönlerinizin sizi gerçekten destekleyen ve seven insanları da içerdiğini unutmayın.
Yakın geleceğiniz için bir plan tasarlayın. Altı ay sonra nerede ve nasıl olmak istediğinizi gözünüzde canlandırın. Bu görüntülerle gelen pozitif duyguya kendinizi bırakın. İçinize çekin bu pozitif havayı.
Fazla yüklerden kurtulmuş olarak ilerleyin. Her şeyi arkanızda bırakın ve kalbiniz çırılçıplak olarak zihniniz sakinleşmiş ve gözleriniz açık bir şekilde ilerleyin. Nefret, gücenme ve sırtınızda taşıdığınız, duygusal ağırlık nedeniyle sizi hastalandırıp tutsak eden o yükler olmadan ilerleyin.
Kapıyı kapayın ve yenilenmiş bir umutla etrafınıza bakın. Yeni ve muhteşem fırsatları arayan bir başka yıldızsınız bu evrende. Onları hissedebiliyor musunuz?
Kaynak: Aklınızı Keşfedin
|
|
|
Duyguların Organlara Etkisi |
Yazar: Emka - 01-02-2018, Saat: 21:13 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
Duygular ve organlara etkisi geleneksel Çin Tıbbında 5000 yıl önce keşfedilmiştir. Psikoloji ve duygular çin tıbbına göre birbirine etki etmektedir. Belirli duygular beş büyük organa etki etmektedir. Belli çift organlar ve duygular ile bağlantılıdır. Kalp ve ince bağırsak sevinç ile ilişkilidir, dalak ve karın aşırı düşünme veya sadelik ile ilişkilidir, akciğerler ve kalın bağırsak keder ile ilişkilidir ve böbrek ve mesane korku.
!Herhangi bir rahatsızlığınızda lütfen uzman hekime başvurunuz.
Duyguların Organlara Etkisi
Sevinç
Sevinç, geleneksel Çin tıbbına göre derin tatmin duygusudur ve kalbe bağlıdır. Bir kişi aşırı sevinç duyduğunda, ajitasyon, uykusuzluk, ateş ve kalp çarpıntısı yaşayabilir.
Öfke
Öfke, kızgınlık, sinirlilik ile ilişkili bir duygudur. Çin tıbbı bu duygunun sırasıyla safra üreten ve depolayan karaciğerde ve safra kesesinde depolandığını iddia ediyor. Bu öfke baş ağrısı, baş dönmesi ve yüksek tansiyona neden olan birçok biyolojik işlemi etkileyebilir.
Kaygı
Kaygı Çin Tıbbına göre, akciğerleri ve kalın bağırsağı etkileyebilecek aşırı endişe duygusudur. Kaygı bir kişinin enerjiyi kullanamaması ve nefes darlığı ve kalın bağırsak iltihabı mustarip olmasına neden olabilir.
Keder
Keder, bir kişinin ağlamasına, akciğerlerde uyumsuzluk yaratmasına ve enerjinin vücuda dolaşmasını engelleyebilecek bir duygudur. Keder yaşamak, akciğerler ve solunum yolları hastalıklarına neden olabilir diyor Çin Tıbbı.
Melankoli
Çin tıbbına göre çok duygusal olmak dalağı etkileyebilir ve yorgunluk ve konsantre olmama neden olabilir. Aynı zamanda sindirim sistemini rahatsız edebilir.
Korku
Korku, böbreklerde uyumsuzluk yaratan ve istemsiz idrara çıkmasına neden olan bir duygudur. Aşırı korku, böbrekleri rahatsız edebilir.
Stres hangi organları etkiler?
Stres duygusu çok yoğun bir duygudur. Kalbi ve beyini zayıflatır. Bu duygu bedenimize ve psikolojimize en çok zarar veren duygudur.
Kaynak:bilgierdemdir.com
|
|
|
Bilim İnsanları Göz Renginiz ve Kişiliğiniz Arasında Bir Bağlantı Keşfetti! |
Yazar: Emka - 01-02-2018, Saat: 20:56 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
- Yorum Yok
|
 |
“Gözler kalbin aynısıdır” deyişini hepiniz duymuşsunuzdur ancak bilim bu deyimi gerçeğe dönüştürmenin bir yolunu buldu. Gözlerimiz fiziki bir parçamız ve bu yüzden bizim hakkımızda çok daha fazlasını söylüyor olabilirler.
İsviçre’deki Orebro Üniversitesi’ndeki bilim insanları tarafından yapılan bir araştırmaya göre, iris tabakasının üzerindeki desenler bizim sıcakkanlı mı yoksa güvenilir mi ya da nevrotik mi yoksa fevri mi olduğumuzla alakalı emareler gösterebilir. Araştırmacılar, irisin içindeki yapının karakterlerini yansıtıp yansıtmadığını görmek için 428 deneğin göz rengini karakter özellikleriyle karşılaştırdı. Buldukları ise göz rengimizin ön lobumuzda bulunan aynı genlerden etkilendiği ve bunun da belirgin bir biçimde aynı davranışları sergileyen insanların benzer iris rengine sahip olduğuyla ilişkili olduğudur.
Orebro Üniversitesi’ndeki araştırmanın başında olan Matt Larsson “Sonuçlarımız farklı iris rengine sahip insanların birbirlerinden değişik kişilik özellikleri geliştirmeye meyilli olduğunu ortaya koymuştur” demiştir. “Bu bulgular farklı iris yapısına sahip olan insanların karakterlerine istinaden farklı gezingeler geliştirmeye meyilli olduğunu desteklemektedir”.
Dr. Anthony Fallone tarafından Edinburgh Üniversitesi’nde yürütülen diğer bir araştırma da göz rengi ve karakter özellikleri arasındaki bağlantıyı araştırmıştır. Fallone “Gözler sinirsel olarak beyne o kadar yakın bir şekilde bağlıdır ki beyninizin dışarıdan gözüken tek parçası onlardır diyebiliriz. Beyin fonksiyonlarımızla alakalı hayati ipuçları verirler.
Liverpool’daki John Moores Üniversitesi’nde son sınıfların biyomoleküler bilimler dersine giren Dr. Jari Louhelainen “Önceden koyu göz rengi için tek tip, açık göz rengi içinde başka bir tip gen olduğunu düşünürdük ancak şimdi bunun doğru olmadığını biliyoruz. Şu anda bildiklerimiz bize göz renginin 12 den 13 e değişen rakamlarda insanların genlerindeki kişisel farklılıklarla bağlı olduğunu biliyoruz.” demiştir.
Koyu Kahverengi Gözler
Kesinlikle doğuştan lidersinizdir. Eğer bu tanımın doğru olmadığını düşünüyorsanız, insanların sizi aynen bu şekilde gördüğünü söylediğimizde şaşırabilirsiniz.
Çok fazla koyu olan ve neredeyse simsiyah gözüken bu gözler en az rastlanan göz rengidir. Genellikle kapalı bir kutu ya da gizemli olarak görülürler. Ancak Current Psychology’de yapılan ve Medical Daily’de yayınlanan bir araştırma, koyu renk göze sahip insanların genelde daha anlaşılabilir kişiler olduğunu ortaya koymuştur.
Sisteminizde ne kadar çok melanin varsa göz renginiz de o kadar koyudur. Personality and Individual Differences bir araştırma yayınladı ve bu araştırma “gözleri koyu renk olan insanların açık gözlülere göre daha az içme eğiliminde oldukları” bilgisini ortaya çıkardı. Fort Hays State Üniversitesş tarafından yapılan diğer bir araştırma, gözleri koyu renkli olan insanların hedeflere vurma gibi özellikler içeren sporlarda (tenis gibi) diğerlerine göre daha başarılı olduğunu bulmuştur.
Melanin beyin hücreleri arasındaki yalıtkan bağlantı işini görür. Melanin ne kadar fazla olursa beyin reaksiyonları da o kadar hızlı gerçekleşir.
Kahverengi Gözler
Prag’taki The Charles Üniversitesi, kahverengi gözlere sahip kişiler sadık, güvenilir, saygılı ve nazik olarak düşünülmekte birlikte çok itaatkar oldukları söylenemez tespitinde bulunmuştur.
Ve eğer bu tanımlamalara katılmıyorsanız belki de yeterince uyuyamadığınızdan huysuzsunuzdur.
Chronobiology International, kahverengi gözlü insanların açık renk gözlü insanlardan iki saat daha az uyuduğunu ve genelde uyku düzenleri daha düzensizdir. Aynı zamanda kahverengi gözlü kişilerin sabah uyanmakta daha fazla güçlük çektiklerini bulmuşlardır.
Kendi adıma konuşursam ben tam sabah insanıyım. Ancak gece yaptığım magnezyumlu tuz banyolarının buna yardımcı olduğunu düşünüyorum.
Mavi Gözler
Ruhsal ve fiziksel gücünüz sahip olduğunuz iki özelliğinizdir ancak çoğu insan sizde bunları görmez. Aslında, çoğu kişi genelde gerçek sizi göremez ve tanımadan önce sizi yargılayabilir. İnsanlar sizi gerçekten olduğunuz gibi biri olarak değil de utangaç, güvenilir olmayan ya da güçsüz olarak görebilir.
The Daily Mail, “2006 yılında Alman psikologların mavi gözlü çocukların yeni şeylere çekingen yaklaşmaya ve genelde etraflarındaki akranlarına daha az açık olmaya meyilli olduklarını bulduğunu rapor etmiştir”.
Mavi gözlü olduğunuz için insanların size daha farklı bir muamelede bulunduklarını düşündünüz mü? Medical Daily’de “birçok insan mavi gözlü insanların “rekabetçi” ve hatta “egoist” olduğunu hissediyor.
Tüm bu olumsuz tahminlere bakılmaksızın, Pittsburgh School of Medicine Üniversitesi tarafından yürütülen bir araştırmaya göre açık renk gözlere sahip kadınların doğum sırasında koyu renkli kadınlardan daha dayanıklı ve acı eşiğinin daha yüksek olduğunu keşfettiler. Aynı zamanda doğum stresini daha iyi idare ettiklerini de söylediler.
Pittsburgh School of Medicine Üniversitesi’ndeki Dr. Inna Belfer, “58 hamile kadının katıldığı bir araştırmada -24’ü koyu renk gözlü ve 24’ü açık renk gözlü- açık gözlülerin doğum sonrası stresi, depresyonu ve ruminasyonunda daha başarılı olduklarını söylemiştir”.
Eğer mavi gözlü biriyle birlikteyseniz, meraklı ama ihtiyatlı doğanızın diğerlerine daha soğuk geleceği muhtemel olabilir.
Gri Gözler
Gri gözler çok nadir görülür. Mavi gözün bir çeşididir ancak sadece biraz daha koyusudur.
Tech Museum of Innovation, “koyu gri gözlerde gözün ön kısmında daha fazla melanin bulunurken, solgun açık gri gözlerde daha az bulunduğunu söyler”.
Koyu gri gözlere sahip olmak daha dengeli biri olmaya ya da “duruma göre davranmaya” işaret eder. Kimin neye ihtiyacı olduğuna bağlı olarak sizde farklı insanlara farklı şekilde davranabilirsiniz. Duygularınız üzerinde ne kadar kontrolünüz olduğuna bağlı olarak bu iyi bir şey de olabilir kötü bir şey de.
Açık gri gözlere sahipseniz hayatta istediğiniz yere gelmek için biraz daha fazla çalışmanız gerekir. Ciddiye alınmak için çalışmak zorundasınız ancak yine de savunma pozisyonunu sürdürün. Tedirgin halinizi ve ürkeklik kabuğunuzu kırmak biraz zaman alabilir ancak size bu konuda yardımcı olanları derinden umursarsınız.
Ela Gözler
Tanımlanması zor bir renk varsa o da eladır. Ela denmesinin sebebi fındığın rengine olan benzerliğidir.
The Eye Doctor Guide’a göre, ela gözler yeşilden kahverengiye bakan gözlerdir. Ya da iki farklı renge sahip iris olarak tanımlarlar.
Ela gözlere sık rastlanmaz ve genç yaşınızdan itibaren bu göz renginin eşsiz olduğu söylenmiştir. Ela gözleri çevreleyen değişik renkler her bir kişide farklı farklı gözükür.
Ela gözleri olan kişileri anlamak zordur. Bu göz rengi kişiden kişiye gözdeki melanin miktarından dolayı değişerek farklı gözükür. Bu yüzden tek bir kişilik tipi belirlemek zordur. Ancak, bu göz rengine sahip olan insanların sahip olduğu tek ortak özellik dengeli bir kişiliğe sahip olduklarıdır- asla uç noktalarda dolaşmazlar.
Güney Avustralya Üniversitesi’nde görev yapan Dr. Matthew Leach, “ela gözlü insanların gözlerinde farklı renkler barındırmalarının sebebi karaciğer dengesizliği yüzünden bozulan kan dolaşımıdır” açıklamasını yapmıştır. Bu sebeple de ela gözlü insanların sindirim sorunları yaşamaları muhtemeldir.
Yeşil Gözler
Siz yeşil gözlülere söyleyeceğim şey şu ki sizi gerçekten çok kıskanıyorum. Çoğu insanın sizin gizemli, albenili ve seksi olduğunuzu düşünmesi gözle görülen bir gerçektir.
Impulse Corporation of Los Angeles, farklı göz renklerinin oluşumuyla alaka bir araştırma yaptı. Yeşil göz dendiği zaman çoğu insan “seksi” kelimesini kullanılır ve bu çok fazla duyulan bir yorumdur. Aynı zamanda katılımcılara göz rengini değiştirme şansı olsalardı hangisini seçerlerdi sorusu yöneltildiğinde çoğunluk “yeşil” cevabını vermiştir.
Yeşil göz rengine sahip olanların onları anlaşılabilir ancak dominant kılan bir melanin dengesine sahiptir. Aynı zamanda güçlü ve ihtiyatlıdırlar (aynı mavi gözlülerde olduğu gibi).
Göz Hastalıkları Uzmanı ve Cerrahı olan Doktor Hamadi Kallel, göz üzerine yıllardır sürdürdüğü araştırmalarından yola çıkarak yeşil gözlü insanların “bir gizem havasında bulundukları ve öz yeterliliğe sahip oldukları” kanısına varmıştır. Genelde ne yapacakları belli olmaz ancak sinirlenmeleri zordur. Şahsına münhasır, yaratıcı ve baskı altındayken bile doğru davranan insanlardır.
Şimdi tüm bu tanımları okuduğunuza göre, sizinkinin doğru olduğunu düşünüyor musunuz?
Kaynak:http://filoji.com/bilim-insanlari-goz-renginiz-ve-kisiliginiz-arasinda-bir-baglanti-kesfetti-peki-ya-sizin-goz-renginiz-ne/
|
|
|
|