Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,077
» Son Üye: kuyucadisi
» Toplam Konular: 2,836
» Toplam Yorumlar: 3,067

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 2309 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 2309 Ziyaretçi

Son Aktiviteler
Nereden Başlamalıyım?
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: desdinova
07-04-2025, Saat: 11:03
» Yorumlar: 0
» Okunma: 669
Ayahuasca çayi hakkinda b...
Forum: ŞAMANİZM
Son Yorum: Gümüşkurt
29-12-2024, Saat: 23:19
» Yorumlar: 0
» Okunma: 520
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 941
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 862
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,870
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 9,272
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 26,644
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,488
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,787
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 2,033

 
  Sürüngen İnsansılar - Reptilian Humanoid
Yazar: Emka - 10-09-2017, Saat: 14:11 - Forum: REPTİLİANLAR - Yorumlar (1)

Dinazoradamlar (dinosauroids), kertenkeleadamlar (lizardmen), Draconialılar ve Saurialılar gibi ifadeler de kullanılmaktadır. Sürüngen insanımsılar, doğaüstü güçlere sahip ve zekaca çok gelişmiş sürüngen-insan karışımı varlıklardır. Mitolojide, bilim kurguda ve okült çevrelerde geçen bir kavramdır. Bu teorilerden bazılarına göre Alpha Draconia adı verilen bir yıldız sisteminden gelmişlerdir. Riley Martin, John Rhodes ve David Icke gibi komplo yazarlarının kitaplarında bu yaratıklardan bahsedilmektedir.

Komplo yazarı David Icke, dünyayı ve insanlığı kontrol altında tutan bir sürüngen insanımsılar grubundan bahsetmektedir. Hayli ileri bir iddiasına göre George Bush ve İngiliz Kraliyet ailesi bu sürüngen insanımsılar soyundandır

David Icke, 1990'dan beri, "dünyayı gerçekte kim ve ne kontrol ediyor konusunun ful – time araştırmacısı" oldu.

Icke, Dünyanın "Elit" veya "Illuminati" olarak adlandırılan gizli bir grup tarafından yönetildiğini söylüyor. Gizli dünya hükümetinin, Babil Kardeşliği olarak bilinen Reptilian insansılar (sürüngen) ırkından oluştuğunu ve George W. Bush, Kraliçe Elizabeth II ve Kris Kristofferson dahil, bir çok seçkin figürün gerçekte Reptilian olduğunu yazdı.

Icke, Rothschild ailesi olarak bilinen küçük bir Yahudi grubunun da "Reptilian soyundan" olduğunu, Adolf Hitler'i finanse ettiğini ve...Nazilerin Musevi katliamını desteklediğini iddia etti. Icke, Rothschild'ların Yahudi değil, reptil (sürüngen) olduğunu belirtti.

Icke, dünyayı uzaylıların yönettiğini söylüyor. Bu uzaylı sürüngen-insan melezlerinin de köklerinin Orta Doğu'da, yani Türkiye, İran ve Irak'ın bir bileşimi olan bölgedeki dağlarda yerin altında olduğunu ve oradan çoğalıp dünyayı kontrol altına aldıklarını anlatıyor. Tarihin çeşitli dönemlerinde aynı bölgeden tekrar tekrar çoğalıp yayıldıklarını söylüyor. Başka bir yazısında da bunların yerin altındaki mağaralarda yaşadıklarını söylüyordu.

Gizli hükümet
Icke'nin fikirlerinin kalbinde, dünyanın Rockefellers and the Rothschilds gibi bankerler ve işadamları tarafından finanse edilen gizli bir hükümet tarafından kontrol edildiği, Nazilerin Musevi Katliamının, Oklahoma şehrinin bombalanmasının ve 11 Eylül 2001 saldırısının, onlar tarafından finanse edildiği ve organize edildiği inancı vardır. Bu bireyler dünya çapında gerçekleşen olaylar düzenliyorlar, sonra elit kesim halkın 'bir şey yapılmalı' karşılığını alıyor ve sonra kontrolü/gücü arttırıyorlar. Icke, bundan problem – reaksiyon – çözüm olarak bahsediyor.

Reptilian İnsansılar
1999'da Icke, Gezegenin Babil Kardeşliği olarak adlandırılan Reptilian (sürüngen) insansılar ırkı tarafından kontrol edilen Yeni Dünya Düzeni tarafından yönetildiğini yazdı. Şöyle yazdı: "Benim kendi araştırmam, Reptilian kontrolünün ve manipülasyonunun başka bir boyuttan dördüncü boyutun alt bölümünden yönetildiğini öne sürüyor.

"Diğer insanlar, bunu alt astral boyut olarak bilir, kara büyü ritüelleri olan demonların ve kötü niyetli varlıkların yuvası…" Icke'ye göre, reptil melezi Reptilian – insan DNA'sı, onların eğer insan kanı içerlerse, sürüngenden insan formuna değişmelerini sağlıyor.

Reptilian grubu bir çok ünlü/seçkin insanı ve pratik olarak her dünya liderini kapsıyor.Örneğin,İngiltere'nin Ana Kraliçesi, George W. Bush, Hillary Clinton, Harold Winson, Tony Blair. Bu insanların ya kendileri Reptilian veya sürüngenler için çalışıyorlar. Rothschilds, Rockefellers, İngiliz Kraliyet ailesi ve ABD'nin ve dünyanın geri kalanının idareci politik ve ekonomik aileleri bu AYNI soydan geliyor. Züppelik nedeni ile değil, genetik yapılarının sağladığını taşımak için – Reptilian – memeli DNA kombinasyonu onların şekil değiştirmesini sağlıyor çünkü. Icke, Galler Prensesi Diana'nın öldürülmesinin nedeninin, Diana'nın, Charles ve Camilla'nın satanik bir ritüel ile kurban edilen bir çocuğa sahip olduklarını keşfetmesi olduğunu söylüyor.

Ayrıca, Diana'nın sırdaşı Christine Fitzgerald'a göre, Diana'nın, İngiliz Kraliyet ailesinin sürüngenler ile bağlantıda olduğunu ve Diana'nın onların şekil değiştirdiklerini gördüğünü yazdı. Reptilian olan George W. Bush'un, 11 Eylül olayında anahtar bir rol oynadığını yazdı. Icke, ırksal ve etnik bölünmelerin sürüngenler tarafından geliştirilen bir illüzyon olduğuna ve ırkçılığın Illuminati'nin gündemini ateşlediğine inanıyor.

Tanrıların Oğulları
Sürüngen ırkı 200,000-300,000 yıl önce bir Annunnaki-insan hibridi(Adam?) olarak ortaya çıktılar. Ben eminim ki, dış dünyadan gelen ırklar ayrıca, yeryüzündeki geniş insan çeşitliğinin üretilebilmesi için insan soyu ile çiftleşti. Fakat, ben burada sürüngen gruplar üzerine odaklanıyorum, çünkü onların arzuları insanların yaşantılarını kontrol ve manipüle etmektir. Açıkçası buradan daha karanlık bir hikayeye geliriz, fakat yeteri kadar ve neler olup bittiğini göstermek için elimizde kanıt yoktur. Daha da bakınca, daha açık görüngüler şunlardır: sürüngenler Marsta yaptıklarını, burada da yapmışlardı. Türler arası çiftleme ile ana popülasyona sızmışlar ve ele geçirmişlerdi. Bu bana, onlar yeryüzüne geldiklerinde, zaten Martianların arasında sürüngen-aryan melezlerin zaten var olduğunu gösteriyordu. Annunakiler ve Martianlar veya Aryanlar için birinci temel yerleşim, milattan önce 4800'ler civarındaki Venüs afetinden sonra, Türkiye, İran ve Irak dağlarıdır. Ne zaman ki sular geri çekildi, onlar ve hibritleri buradan yeniden ortaya çıktılar. Kurak ve cansız topraklarda gelişmiş uygarlıkları(Sümer, Mısır, Babylon(İsrail) ve İndus Alley) yaratanlar onlardı. Annunaki sürüngenlerinin göründükleri önemli bir merkez de Caucasus dağlarıdır ve bu merkez de onların hikayede tekrardan ve tekrardan çıktıkları bölgeydi. Ben bu bölgede bu türlerin, çok daha önemli planlanmalara ve düzenlenmelere gittiklerini hissediyorum: muhtemelen insan-sürüngen hibrid geçiş türünü ürettikleri mekan yeraltında. Bu bölge ile ilgili bir araştırma da, insanların Rh (veya rhesus) kan grup numaraları ile ilgili. Sık sık doğumdan kısa bir süre sonra yeni doğan bebekler, mavi bir renk almaktadırlar. Bu durum “mavi kan” ve diğeri de “gerçek mavi” olarak isimlendirilen kraliyet kan bağıyla aynı orijinden olduklarını göstermektedir. Mavi kan bağının Martianlara ait oldukları ve Martianların da kendi kan bağlarıyla birlikte geldikleri yerler olduğu söylenir/speküle edilir. Beyaz insanlar, siyah ve Asyalılara göre Rh(-) negatif kan grubuna daha uzaktırlar.

2016-01-Reptilian%2BOriginal.jpg

Problem-reaksiyon- çözüm
Problem – reaksiyon –çözüm David Icke tarafından geliştirilen bir terimdir. Icke, bunu bir kriz (problem) yaratma, bu krizi çözmek için bir eylem çağrısını (reaksiyon) bekleme, sonra eyleme geçme (çözüm) stratejisi olarak tanımlıyor,bunun arkasına gizli bir gündem, güç kazanma var. Örneğin, bir hükümet bir problem yaratır, suçu başkalarına atar; insanlar, kendi haklarını vermeye istekli olarak hükümetin yardım etmesini isteyerek reaksiyon gösterir ve hükümet krizden çok önce planlanmış olan çözümü sunar.

Örnekler David Icke'den:
İnsanların hoşuna gitmeyecek bir şey ortaya koymak istiyorsunuz. Bu, polise daha fazla güç, temel özgürlüklerin daha çok erozyona uğraması, hatta savaş bile olabilir. İnsanlara bunları açıkça önerirseniz, insanların bunlara karşı reaksiyon göstereceğini bilirsiniz. Böylece, önce bir PROBLEM yaratırsınız, suç oranını arttırırsınız, daha fazla şiddet yaratırsınız, terörist bir bomba, hükümetin çökmesi, ya da savaş çıkarmak için Saddam Hüseyin gibi Illuminati kuklalarından birini alırsınız.Birisinin bu problem için suçlanacağından emin olursunuz, bunların arkasındaki gerçek insan olan sizin suçlanmayacağınızdan emin olursunuz. Böylece, bir "avanak" yaratırsınız, Amerika'da Timothy McVeigh veya Lee Harvey Oswald için bu terim kullanılıyor. Sonra, ürettiğiniz olay ile ve kimi suçladıkları ile ilgili insanların neler düşündüklerini anlatmak için kendi medyanızı kullanırsınız. Bu bizi ikinci aşamaya getirir, insanların REAKSİYONU – "Bu devam edemez ; ONLAR bununla ilgili ne yapacaklar ?"

Bu ONLARIN, yarattıkları probleme açıkça ÇÖZÜM sunmalarını sağlar – küresel gücü veya daha fazla temel özgürlüklerin sınırlanmasının bir merkeze bağlanması gündemlerini ilerleten yeni yasalar. Bu teknik insan zihni ve duyguları üzerinde her zaman kullanılır. Bazı komplo teoristlerinin inandıkları, problem – reaksiyon – çözüm taktiğinin örneklerinden bazıları: Hitler'in gücünün boyutunu hızlandıran Reichstag Yangını (tarihçiler bunun nedenini bilmiyor), İspanya – Amerika Savasını hızlandıran USS Maine (ACR-1) in batması (nedeni bilinmiyor) ve Küba'nın işgâli için halk desteği üretmek için ABD planı olan Northwood Operasyonu.

Reptilian Humaned ve Illuminati
Dünyayı kontrol etmeye çalışan ve kendi global faşist devletini sunmayı bekleyen güç, yani benim “Illuminati” adını verdiğim şebeke, eğer önceden tahmin edilemezse koskoca bir hiçtir.

New York ve Washington şehirlerinde yaratılmış olan inanılmaz korku, tüm insanlığın genel zihninde, bir “Problem – Reaksiyon – Çözüm” zinciridir ve bu büyüklükte bir olayın gerçekleşmesini -geçmiş yazılarımda da okuduğunuz gibi- birkaç yıldır bekliyordum. Bir savaş veya nükleer bir terörist aracı olabileceğini düşünmüştüm, ama görevine başlama gününde de yazdığım gibi, global planın hız kazanarak öne sürüleceği Bush başkanlığı döneminde muazzam bir şeyler olacaktı.

Dünyanın global merkezi faşizme hızla itilmekte olduğu süre de bile, olaylar Illuminati planının öngördüğü zaman takvimine uyacak hızda gelişmiyordu. Ve globalleşme planlarına ve özgürlüğe yaptıkları tecavüzlere karşı çıkan kesim, gün boyu artmakta. Planın birdenbire, muazzam bir sıçrayışla, gelişmesini ve sunulmasını sağlayacak “çözümler”in sunulması için, insanlığın toplu olarak zihinlerini korku, panik ve güvensizlik duygularıyla sarsacak ve dağıtacak, devasa büyüklükte etkisi olan bir şeylerin yaratılmakta ve yapılanmakta olduğu açıktı. Bu, ayinsel olarak oldukça önemli 9. ayın 11. gününde Amerika'da gördüklerimizdir – 911 Birleşik Devletler'deki acil durumlar için kullanılan numaradır. Ayinsel ve gizli kodlar, Illuminati'nin yüklendiği her şeyin altında var.

Ve, bu zihni felç eden gaddarlıklar, Illuminati planının, insanoğlunun zihinsel, duygusal, ruhsal ve fiziksel kölelikleri için başlattığı dönemin sonu değil, tam tersine başlangıcıdır. Terörizm tehdidini (“kendi” terörizmleri!!), “özgür ve demokratik” dünyanın, (etki olarak) bir dünya ordusu ve dünya hükümeti oluşturması ile suçlu gördükleri güçlerin - ki gerçek suçlu güçler bu “özgür” dünyanın güçlerinden başkası değil - bulunduğu ülkelere ve ülkelerin insanlarına savaş açma hakkı olarak kullanarak, daha fazla ölüm ve yıkım yaratılacaktır. Müslüman insanlar ile olası bir savaş da son olmayacak ve esas son için bir araç olacak – yine ayni güçlerin yönettiği, geriye kalan komünizm güçleri ile bir çatışma. Unutmayın ki, Illuminati her ülke, her “terörist” grup ve bu terörizme “karşı” olan her kuruluş içerisinde işlev görmektedir. Yalnızca, her “taraf” içerisinde temsilciye sahip olarak, Illuminati oyunu kontrol edebilir ve oyunun sonucunu başlamasından evvel bilebilir. Illuminati'nin İslam dünyasında yöneticileri var, tıpkı sözde “özgür dünya”da (yakında göreceğimiz gibi) olduğu gibi. Örneğin; Saddam Hüseyin, bilinçli bir Illuminati piyonunun - baba George ve oğul George Bush gibi - her özelliğine sahiptir. (bak...kitap: and the truth shall set you free)

Bu ayinci, duygusuz, sürüngen zihnin tahmin edilebilirliği, ABD felaketini takip eden haberler dünyasında çok rahat görülebilir.Bu tür durumlarda her zaman ne olduğuna bir göz atın ve göreceksiniz ki, plan hemen hemen her olayda hep aynidir. Olay gerçekleşmeden önce, başkasının cezasını çekecek, kurban edilecek avanak daima suçu üstlenmeye hazırlandırılmıştır. Böylece halkın düşünceleri ve zihni tehlikeli spekülasyonlar yaratmaktan uzaklaştırılmış ve önceden belirlenmiş bir hedefe yönlendirilmiş olur. Kennedy suikastinden sonra, bu hedef Lee Harvey Oswald idi; Oklahoma olayından sonra Timothy McVeigh; ve şimdi de karşımızda Osama Bin Laden.

Bin Laden, çok fazla yanlış bir yola sevk edilmiş olabileceği gibi, bu hafta olanlardan benim sorumlu olduğum kadar sorumludur. Başkan Kennedy ölmeden de ÖNCE, nasıl Lee Harvey Oswald'ın geçmiş bilgileri açığa çıkarılmışsa, şimdi de felaketin gerçekleşmesinden hemen sonra en kesin bir düzen ve ahenk ile Bin Laden ismi tanıtılmış durumda.

Elle tutulur bir şey değil de daha çok ağızla, bu adamın Afganistan dağlarından, muazzam büyüklükteki bu operasyonu gerçekleştirmiş “Dev Adam” olduğu fikri, normal zeka seviyesine sahip herkesle dalga geçmekten başka bir şey değil ve saçmalıktan ibarettir. (bak...Bin Laden ile görüşmüş gazeteci Robert Fisk'in makalesi) Burada, bir bomba paketinden veya zihni kontrol edilmiş herhangi bir fanatiğin bombalı arabasını Kudüs'teki bir restaurant içerisine sürmesinden bahsetmiyoruz. Dört ticari dev uçak ayni anda Amerikan hava boşluğunda Amerikan havaalanları üzerinden kaçırılmalı ve de yüksek derecede spesifik hedeflere 45 dakika içerisinde uçurulmalıdır. Bu nasıl olabilmişti? Çünkü içeriden yapılan bir işti, nedeni bu.. Amerika Birleşik Devletleri'nin içerisinden yönetilip yönlendirilmiş ve dünya boyunca bulunan Illuminati örümcek ağının diğer bölümleri ile birlikte A.B.D. “İstihbaratı”nın yüksek mertebeleri tarafından planlanmış bir işti.

Şimdi, emrine amade zihni kontrol edilmiş servete sahip bir ordu ile, zihnin programlanması ve onu aktif hale getirecek tetiğin çekilmesi ile, Illuminati bu insanlara herhangi bir şeyi yaptırabilir. Bu uçakları kaçırıp onları binalara doğru uçurmadan sorumlu olan kişiler, bilinçli zihinlerinde, inanmaya programlanmış oldukları “neden”e inanmışlardı. Ama gerçekte, onlar bu uçakları kaçırıp uçurmuyorlardı, onların programları bunu yapıyordu. Zihin kontrolü, şimdi o kadar ileri ki, böyle bir programlama neredeyse çocuk oyuncağıdır.

Tanrı aşkına, bu terör A.B.D. İstihbaratı'nın bir başarısızlığı değildi. Planı ortaya çıkarmakla yükümlü değildiler ve uçaklara silahlar sokmak, eğer sistemi kontrol edenlerden destek alıyorsan, düşünüldüğünden çok daha kolaydır. Duydum ki, bu bir başka “Pearl Harbor” olayı imiş, evet öyledir. ..And The Truth Shall Set You Free kitabında, diğer kitaplarda ve çalışmalarda okuyabilirsiniz ki Amerikan hükümeti Japonlar'ın Pearl Harbor'a saldıracağını önceden bilmekteydi, ve buna rağmen hiçbir önlem almadılar, hiçbir şey yapmadılar. Niçin ? Çünkü bunun olmasını spesifik bir neden için istiyorlardı – Başkan Roosevelt'in (Bush'lara kan bağından akraba olan) daha önce, -yalnızca seçilmek uğruna-, “Amerika bir savaşa karışmayacak” demesinin tam tersine, Amerika'nın 2. Dünya Savaşı'na girişini garanti altına almak için Pearl Harbor olayına gereksinim duyuyorlardı. Problem – reaksiyon – çözüm. – ve bu haftanın korkunç olaylarında da gerçekleşen aynen bu.

Saldırıların kötü sonuçlarından hemen sonra, “Suçu bin Laden'e atın” kampanyası, daha önceden hazırlanmış bir plan gibi, sunuldu. Cumhuriyetçi Senatör ve Illuminati yardakçısı, Orrin Hatch, örneğin, CNN'e, FBI'dan yüksek rütbeli bir bilgi aldığını ve bin Laden'in benzeri görülmemiş saldırıların arkasında olduğunu söyledi. FBI'da yapmış olduğu kısa toplantıya dayanaraktan, Hatch “Biraz bilgim var” dedi. “FBI'dakiler, bu olanların arkasında Osama bin Laden'in bulunabileceği ve bu dehşetlerin onun imzası olabileceği sonucuna vardılar”. Tamam, daha fazla devam etmene gerek yok Orrin, mesajı aldık ve sen de görevini yaptın.

Daha sonra, çok uygun bir şekilde, iki uçağın kaçırıldığı Boston havaalanı'nda bulunan şu kiralık arabanın hikayesi elimize ulaştı ki bu araba... evet... hazır olun... Kuran'ın bir kopyasını ve ticari uçakları nasıl uçuracağımızı gösteren bir kılavuz video kasetini içermekteydi!!! Periler ülkesinde miyim, harikalar diyarında mı ? Arabada, Bin Laden'den teröristlere görevlerinde şans ve başarı dileyen bir mektup bulduklarını iddia etmediklerine çok şaşırdım. Belki de bunu yarın “bulmayı” planlıyorlardır, ha? İnanılmaz bir saçmalık, tabii ki öyle, ama birçoğu buna inanacak. Ve, önümüzdeki günlerde ve haftalarda, “bin Laden bağlantısı”nın, daha birçok imal edilmiş “kanıt”larının, sistematik olarak ortaya çıkarıldığını göreceğiz.

Ve işte soru: Kim faydalanıyor ? Illuminati bir dünya hükümeti ve ordusu, bir dünya para birimi ve sistemi ile merkezi global finans diktatörlüğü ve kontrolü istiyor. Mikroçiplenmiş insanlar ve sürekli, her an her türden gözaltında bulunacak bir topluluk ve medeniyet istiyor. Ve kendilerini, korkmaya inandırılıp programlanmış oldukları şeylerden kurtarabilecek yetkililere gücünü ve sorumluluğunu veren korku dolu, yumuşak başlı, boyun eğen, köle gibi itaat ve hizmet eden bir insanlık istiyor.

Yeterince komik ve ilginç olaraktan, “Amerika'da gerçekleşmiş bu korkunç olaylardan kim faydalanıyor?” sorusunun yanıtı çok basit: Yukarıda sayılan isteklerini sunmak isteyen herhangi biri. 9-11 felaketi şu anlama gelir:

* Illuminati, şimdi, kendi propaganda makinesinin halkı suçlu olarak görmeye inandıracağı herhangi birine misilleme yapma ve ondan intikam alma mazeretini elinde bulunduruyor. Müslüman hedeflere karşılık yapılacak saldırılar,dünya üzerinde, özellikle de Orta ve Yakın Doğu'da muazzam tesirli anlaşmazlıklar, çarpışmalar, zıtlıklar ve karışıklıklar çıkarabilecek potansiyele sahiptir ve Illuminati'nin çekebileceği olası bir tetiktir. Bu olasılığın sonrasında, çarpışmaları ve anlaşmazlıkları artırıp genişleterek, Rusya ve Çin'in de karışmasını sağlayabilecek fırsatlar sayısız olabilecek derecede fazladır. Bir Üçüncü Dünya Savaşı, Illuminati planının bir parçasıdır ve şimdi yaşadığımız olaylar, domino taşları düştükçe, bunu gerçekleştirmeye yetecek yolu açabilir.

* Blair ve diğer “dünya liderleri”nden gelen “Amerika ile birleşmiş özgür dünya” deyimi, “terörizme karşı savaş”ı savaşmak için bir dünya ordusu ve polis gücü kurmak için bir araya gelmenin kodudur. Şimdiden, Bilderberg kontrolü altındaki NATO (beklemede olan dünya ordusu) bu tür bir destek için söz vermiş durumda ve toplu bilincin o kadar anlaşılabilecek bir şekilde beyni yıkanmış ki şu anda birçok insan, asılsız ve katı olarak kanıtlanmamış hedeflere karşılık yapılacak Amerikan ve NATO terörist saldırılarını, sırf terörizme karşı savaşmak adına, destekleme durumunda ve hevesindedir. Bu siyasetteki hayret verici çelişki, A.B.D. şehirlerindeki zulümleri takip eden, böğürmekte ve şiddetini artırmakta olan beyin yıkama sayesinde, kör olmuş çoğunluğun bakış açılarından kaybolacaktır.

* Böylesine dikkatlice hesaplanmış bir “intikam alma ve misilleme” planı sonucunda, anlaşmazlık ve çarpışmalar artarken ve kızışırken, askeri gücün merkezileşmesi için baskı ve Amerikan ile dünya nüfusunun gücünü teslim etmeye hevesliliği ve istekliliği, Illuminati propaganda makinesinin şeytani etkisi altına girmiş her ülkeye istenilen anda saldırı ve işgal yapabilecek bir dünya ordusu yapılanıp oluşana dek hızla artacaktır.

* İnsanlığın bütünsel zihni, özellikle de Amerikalı halkınki, şu anda anlaşılabilir bir şekilde derin bir travma altındadır. Bu insanlar, bütünsel bir travma-temelli zihin kontrolüne tabi tutulmuşlar ve bunun tesiri altına girmişlerdir ki herhangi bir zihin kontrol edicinin veya araştırmacısının size söyleyebileceği gibi, travma geçirmiş bir zihin, öneriye açık bir zihinle eş anlamdadır. Bu nedenle, travma sonrası atılacak olan adım, olayları istenilen modelde görüp algılamak için halkın beynini yıkayacak programlamadır.

* “Yeni Dünya Düzeni”nin, yani merkezi kontrole sahip faşist global devletin, karılaştığı ve karşılaşmakta olduğu en büyük engellerden biri de, birçok Amerikan insanın sahip olduğu ruhtur. Self-determinasyon (kendi geleceklerini kendilerinin belirlemesi hakkı) haklarının global askeri, politik ve ekonomik kontrole verildiği gerçeğiyle yüzleştikleri anda, birçoğu buna hiddetle karşı çıkacaktı. Ülkelerinin ve sistemlerinin getirdiği bütünsel emniyet, güven ve gurur anlayışı, muazzam büyük askeri ve ekonomik güçlerinin oluşturduğu temeller üzerine kurulmuştu. Bu, aslında, John Wayne mentalitesinin bütünsel bir versiyonu – “bize bulaşmayın, bizimle uğraşmayın – burası Amerika”.. Bu mentaliteden doğan şey, bir millet ve ülke olarak kendilerine duydukları bütünsel güvendir. Ve şimdi, hep beraber gördüğümüz gibi, kendi güven anlayışları, bu güçlü kimlikleri ve tek başına ayakta durabilecek kuvvete sahip oldukları inançları, yıkılıp yok olma tehlikesi altına girmiş bulunmaktadır.

* İlginç olan da, kaçırılan uçakların hedeflerinin, Amerika'nın güçlü kimliği ve güvenliğinin en büyük simgeleri olmasının –yani Pentagon; askeri kudretlerinin simgesi, ve Dünya Ticaret Merkezi'nin ikiz kuleleri; ekonomik kudretlerinin simgesi – hiç bir şekilde tesadüf olmamasıdır. Bu, esas olarak Amerika'ya yapılmış bir saldırı değildir, Amerika'nın imajına ve hayaline yapılmış bir saldırının ta kendisidir. Ruhlarını ve inançlarını kır, “Amerikalı” olma ayrıcalıklı anlayışlarını kır,; Amerika'nın kendine olan güvenini kır; onları muazzam bir korku ve esaslı bir güvensizliğin içine bırak; ve Amerika'nın Illuminati global ve merkezi diktatörlüğü altına girmesine izin vermeyecek en büyük ve belirgin engeli aşmışsın demektir. Şimdi, bu bahsettiğimiz Amerikan ruhu, güçlü kimliğinin ve güvenliğinin sarsılması ile daha da fazla zedelenmiştir – tıpkı geçmişte Oklahoma olayında ve okullardaki silahlı saldırılarda olduğu gibi -. Ama, buna ek olarak da, her şey çarpıcı olarak artacaktır. Bu noktada, Amerikalıların bu oyunların bir kuklası olmayı reddetmeleri ve terörizmi kınayan yetkililerin ayni terörizmden sorumlu olduklarını fark etmeleri yaşamsaldır.

* Amerika'yı 1996'da ilk kez ziyaret ettiğimde, “Özgürlük Ülkesi”nin gerçekte nasıl kontrol altında bir topluluk olduğunu gördüğümde (hâlâ daha Kanada kadar kötü değil) sersemlemiştim. Şimdi, bu trajedinin arkasından, Amerika Birleşik Devletleri ve diğer ülkeler, işgal ve saldırı tesiri altında gözaltında tutulabilecek kaleler olma yolunda emin adımlarla ilerlerken, Amerikan insanının ağzından “Biri Bizi Gözetliyor” toplumunun hızlı genişlemesine karşılık tek bir aksi söz çıkmayacağı kesinlik kazanmıştır. Problem – Reaksiyon – Çözüm... “Teröristleri durdurmak” için insanların mikroçiplenmesi kampanyasının sunulmasını ilerleyen zamanda dikkatle izleyin lütfen.

* Bir ekonomik felaket, Illuminati'yi ve planını açığa çıkarıp üzerinde araştırma yapanlar tarafından, çok önceden tahmin edilmişti. Tek para birimine ve global ekonominin merkezi kontrolüne karşı çıkanlar engelini aşmak için, Illuminati'nin ihtiyacı olan şey şu anki sistemi yok edecek büyük bir küresel ekonomik çöküntü yaratmak ve çöküntünün üstesinden gelmek için tek yolun merkezi global kontrolden geçtiği düzmecesini insanlara kabul ettirmektir. Problem – Reaksiyon – Çözüm... Bu, saldırıların neden Amerika'nın ekonomik sisteminin kalbinde patlak verdiğinin bir başka sebebi ve göstergesidir – ve bu, ayni zamanda, niçin katliamdan günler önce global ekonomik durgunluğun dünya medyasında sıvalandığını açıklamaktadır. Şimdi, böyle bir çöküntüyü dilediklerince yaratmak için ellerinde bomboş bir kağıda sahiptirler ve yakında global ekonomik kuruluşların “ekonomik krize bir yanıt bulmak ve çare düzenlemek” için biraraya geldiklerini göreceğiz. Aslında, ülkelerin G7 toplantıları bu işlemi çoktan başlatmıştır.

Bu, yukarıda sayılanlar, New York ve Washington şehirlerindeki ölüm ve yıkımın, Illuminati planına sağladığı avantajlardan sadece bir kaçıdır – ki üstüne basa basa vurguluyorum, bu Amerikan felaketi, A.B.D. sınırları içerisindeki güçler tarafından bizzat düzenlenmiştir. Bu felaketlerden sorumlular ve onların kişilikleri, insan olmayan varlıklar tarafından sahiplenilmiştir ve birçok insanın bir ineğin ölümüne ve kesilip acı çekmesine duyduğu saygı ve acıma duygusu, bu sorumluların insan hayatına duyduğu saygı ve acıma duygusu ile eşdeğerdedir. Sürüngen zihni, gelişmemiş bir duygusal seviyeye sahiptir ve bundan dolayı da ne kadar korku ve ahlâksızlık içine batarsa batsın, bu durumun sürüngen zihninde hiç bir duygusal karşılığı yoktur. Bunun örneklerini görebilmek için, yalnızca, bu kadar muazzam acılarla dolu görüntüler sonrasında, duygusuz, belli başlı hareketlere dayalı, önceden yazılmış konuşmaları yapan George W. Bush ve İngiltere Başbakanı Tony Blair'i izlemek yeterlidir. Ayni klasmana, Prenses Diana'nın cinayetinden sonra ekranlara yansıyan İngiltere Kraliçesi de girmektedir. Reagan, en azından profesyonel bir aktördü. Bush ve Blair bir okul müsamelesinde bile yer alamaz.

Acaba George W. Bush bu yok edici katliamların o gün gerçekleşeceğini biliyor muydu? Ne sanıyorsunuz ?? Peki ya Tony Blair? Ne sanıyorsunuz ?? Fakat, buna rağmen, onlar da, çok daha kuvvetli güçler tarafından kontrol edilmekte olan bu oyundaki piyonlardır ve de amaçlarına ulaştıktan ve rollerini oynadıktan sonra, onlar da katliamlara maruz kalanlar kadar kolay harcanabilecek şahıslardır. Kendi görüşümce; ben, “global terörizm” senaryosunu sağlamlaştırmak maksadı ile Bush'un veya Blair'e çok yakın birinin kurban edilmesine, bir saniyeliğine bile şaşırmam. Ve, muhakkak ki, eğer Bush giderse, yeni başkan seri katil Dick Cheney olacaktır. (bknz.."The Biggest Secret"). Bulunduğumuz noktada, kazıklar çok derine saplanacaktır, çünkü global faşizme geçiş için son darbe, son itiş başlamıştır.

Dünya artık eskisi gibi olmayacak, bu doğru, fakat her tehlike içerisinde bir fırsat vardır. Ve savaşı değil barışı, ‘birkaçın diktatörlüğünü' değil ‘herkes için özgürlüğü' arayan bizler, bu büyük çoğunluk... şimdi yapmamız gereken şey aynanın karşısına geçip kendimize bakmak ve bu delilerin tımarhanelerini yaratmalarını nasıl durduracağımızı kendimize sormak.

Şikayet etmek artık yeterli değil. Kaçmak da artık bir seçenek değil, çünkü yakında kaçabilecek hiç bir yer kalmayacak. Zaman, bazı kıçları bazı sandalyelerden kaldırma ve oturup onları boklarını yemeyi durdurma zamanıdır. Medyadaki telefon katılımlarını bombardımana tutup başka bir gerçeklik versiyonu sunma şansını elde edebilir ve ne zaman sizi hattan koparırlarsa, tekrar tekrar bağlanabilirsiniz; herkese, gerçekte ne olduğunu görebilmelerini sağlayan yeni bir bakış açısına hangi kaynaklardan ulaşabileceklerini söyleyebilirsiniz; bu veya diğer konulardaki makaleleri bildiğiniz herkese e-mail, fax, posta aracılığı ile yollayabilirsiniz; özgürlükler tehdit edildiği anda faşist devlete karşı BARIŞCIL protestolar organize edebilirsiniz; insanları belirli toplantılarla biraraya getirebilir ve medyanın size sunmayacağı bilgiyi tartışma ve özümseme imkanı yaratabilirsiniz; KORKULARINIZI KAYBEDİN VE BU KÜSTAH DİKTATÖRLÜĞÜN YÜZÜNE KARŞI TAHAMMÜLSÜZ OLUN. UNUTMAYIN; BU DİKTATÖRLÜK YALNIZCA ONDAN KORKTUĞUMUZDA VE ONUN TARAFINDAN YILDIRILDIĞIMIZDA KURTULUP YAŞAYABİLİR.

Eğer yalnızca, ilk olarak, hayatımızı bu yönde adamaya, mükemmel bir kararlılıkla, karar verirsek ve hiç bir yıldırma ve göz korkutma seviyesi ve sonuçlarından etkilenmeyip o muazzam kararlılığımızı kırmazsak, yapılabilecek çok ama çok şey vardır.
Tıbbi olarak, Dimethyltryptamine adlı uyuşturucu ilacı alanların halüsinasyon esnasında sürüngen-insan karışımı yaratıklar gördükleri rapor edilmiştir.

Kaynak:gizliilimler

Bu konuyu yazdır

  Resme Dikkatle Bakın Gözünüze En Çok Takılan Şey Sizi Anlatıyor
Yazar: Emka - 10-09-2017, Saat: 13:17 - Forum: SPİRİTÜEL TESTLER - Yorum Yok

Resme Dikkatle Bakın Gözünüze En Çok Takılan Şey Sizi Anlatıyor

Resimde-Ne-Goruyorsunuz-ilginc-Bir-Test-...tler-1.jpg

Yukarıdaki Resme bir bakın..! Resim'de gözünüze en çok hangi kısmı takıldı veya Bu Resim'de en çok dikkatinizi çeken şey ne oldu? 

Resimde-Ne-Goruyorsunuz-ilginc-Bir-Test-...tler-2.jpg
1- ALTI AYRI PARÇAYA BÖLÜNMÜŞ LALE DİKKATİNİZİ ÇEKTİYSE: Bu aralar duygularınızla değil, mantığınızla hareket ediyorsunuz. Yeni kararlar alma aşamasındasınız bu iş ya da aşk hayatınızla ilgi olabilir. Eğer lalenin içinde var olan karışık çizgilere gözünüz takıldıysa ve onların ne olduğunu anlamaya çalıştıysanız; kafanız karışık ve yoğunlaştığınız bir konuyu sürekli düşünüyorsunuz. Lalenin altı ayrı parçadan oluştuğunu fark ettiyseniz; sizinde kafanız tıpkı lale gibi bölünmüş ve her biri ayrı bir şey düşünüyor. Üstünüze yıkılan sorumluluk çok ve bazen altından kalka bilir miyim diye düşünüyorsunuz.


Resimde-Ne-Goruyorsunuz-ilginc-Bir-Test-...tler-3.jpg
2- LALENİN ETRAFINA AÇILAN İKİ DAL DİKKATİNİZİ ÇEKTİYSE: Düşüncelerin yoğunlaştığı ve kendinizi yalnız hissettiğiniz bir dönemdesiniz. Hangi anlamda olursa olsun çok sevdiğiniz biri ile konuşmak size iyi gelecektir. Zaten güvendiğiniz birinden akıl almaya ihtiyacınız olduğunun farkındasınız. Eğer dallara dolanmış sarmaşığı fark ettiyseniz; hayata olan kırılganlığınız azalmış ve bir yerler yeniden hayata tutunmaya çalışıyorsunuzdur.


Resimde-Ne-Goruyorsunuz-ilginc-Bir-Test-...tler-4.jpg
3- RESMİN ORTASINDA BULUNAN ÇİÇEK VE ETRAFINDAKİLER DİKKATİNİZİ ÇEKTİYSE: Bu sizin duygusal anlamda yüreğinizin dolu olduğunu (doludizgin aşkı yaşadığınızı) gösterir. Yani aşk kapıyı ya çaldı ya da çalacak. Etraftaki diğer çizgilere ve salyangoza benzeyen şekle takıldıysanız; karşıdaki insana kendinizi rahat ifade edemediğiniz için canınız yanıyor ve bu kendi iç dünyanıza kapanmanıza neden oluyor. Ben büyük çiçeğin üzerindeki, iki ince dalı gördüm diyorsanız; iki insan arasında karar veremiyorsunuz, ama birine duyduğunuz aşkın diğerine duyduğunuz aşktan çok daha fazla olduğunun farkındasınız.


Resimde-Ne-Goruyorsunuz-ilginc-Bir-Test-...tler-5.jpg
4- BİR DALLA UZATILAN ELMA DİKKATİNİZİ ÇEKTİYSE: Hayatta çok çalışıp az kazandığınızı artık ektiklerinizin biçme zamanının geldiğini düşünüyorsunuz. Bu elma sizin hayatınızda verimi ifade ediyor çok çalışıp birçok şeyi ihmal ettiğinizi de. İki işle aynı anda uğraşıyorsunuz ve çalışmaktan zevk alıyorsunuz, emeğinizin karşılığını almak sizi mutlu ediyor.


Resimde-Ne-Goruyorsunuz-ilginc-Bir-Test-...tler-6.jpg
5- RESMİN SONUNDA VAR OLAN HAYAT KÖKLERİ DİKKATİNİZİ ÇEKTİYSE: Siz de eğer burayı görenlerdensiniz; hayatta kopamayacağınız tek yer aileniz. Çünkü onlarla iyi diyalog kurabildiğiniz bir çocukluk geçirdiniz. Onlar sizin için çok değerli ve ailenin bütün sorunu sizin sorununuz. O kadar ki kendinize dahi vakit ayıramıyorsunuz.

Bu konuyu yazdır

  DÜNYA ÇAPINDA BARIŞ MEDİTASYONU 16 EYLÜL’DE KAÇIRMAYIN
Yazar: Emka - 10-09-2017, Saat: 03:09 - Forum: MEDİTASYON - Yorum Yok

Bildiğiniz gibi, Küba Füze Krizinden bu yana dünya en tehlikeli açmazların ortasında. Kuzey Kore’de bir diğer hidrojen bombası patlatılması ve dünya toplumunun yoğun kınaması ile, yüzbinlerce insanın hayatına mal olabilecek nükleer bir çatışmanın eşiğindeyiz.
16 Eylül’de New York saati ile 16:00’da (Türkiye saati ile 23:00) milyonlarca insana katılın ve durum kontrolden çıkmadan önce dualarınızı ve meditasyonunuzu barışcıl çözüme odaklayın.

James Twyman senkronize meditasyona odaklanmak için Kuzey ve Güney Kore arasında DMZ’ye davet edildi. 16 Eylül’de gruplar halinde veya kendi başınıza 15 dakika Kore yarımadasında barışa odaklanmanızı istiyoruz. Geçmişte bu küresel meditasyonlar çatışmaları çözmekte etkili oldu ve Kuzey Kore ile nükleer savaş potansiyel faciasında sizlere her zamankinden çok ihtiyacımız var.

bir-ayna-meditasyonu-osho.jpg

James Twyman’dan Bir Mektup:

Bu belki de şimdiye kadar organize etmek için çağırıldığımız en önemli dua nöbeti. Odaklanmış dünya çapındaki meditasyonların Evrendeki en güçlü kuvvet olduğuna inanıyorum. Bunun nedeni bunların ürettikleri güce tekrar tekrar tanık olmamdır. Çatışmalar şiddetlenirken Irak, Bosna, Sırbistan ve Kuzey İrlandayı içeren bir çok ülkede bulunma şansım oldu. Geçen yıl Golan Tepesinde durup Suriye sınırındaki ISIS’in elinde olan bir köye bakıyordum ve milyonlarca insan senkronize meditasyona katıldı. Sonuç şaşırtıcıydı. Günler içinde, her şeye ragmen liderler ateşkes görüşmeleri için Münih’e çağırıldı. Benzer mucizeleri olan başka birçok örnek verebilirim, ama bunların hepsi bize tek bir şeyi anlatıyor – bir araya geldiğimiz ve dualarımızı barışa odakladığımız zaman, herhangi askeri seçenekten daha güçlüyüz.

LÜTFEN BU KONUYU FACEBOOK PROFİLİNİZDE PAYLAŞIN TANIDIĞINIZ HERKESE GÖNDERİN. Bu meditasyon ile ilgili bilginin yayılması o kadar önemli ki, gerçek bir değişimi etkilemek için yeterli gerekli sayıya ulaşabiliriz. 16 Eylül’de New York saati ile 16:00 da (Türkiye saati ile 23:00) yaptığınız şeyi bırakmanızı ve bu duanın zaten önceden yanıtlandığını HİSSETMENİZİ istiyoruz.

Sihrin bulunduğu yer burasıdır – Kore yarımadasında barışın zaten önceden var olduğunu önceden hissetmek.

Meditasyon tamamlandığında lütfen minnettarlık duygusunu üretin ve gün boyunca bu duyguya geri dönün. Orada bulunacağım ve sizin ve milyonların ürettiği enerjiyi topraklayacağım. Bir kez daha, lütfen bunu mümkün olduğunca çok kişiye gönderin ki tüm dünyaya yayılan barış enerjisini tezahür ettirebilelim.

Bu konuyu yazdır

  10 Adımda Pozitif Düşünme Alışkanlığı Edinmenin Yolları
Yazar: Archilles - 08-09-2017, Saat: 01:39 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

Hepimizin zihninden gün içinde türlü türlü düşünceler geçiyor. Kafamızın içinde yaşanan bu diyaloglar, kişisel yorumlar, etkili kelimeler, olaylar, alışkanlıklar hayatımızın geri kalanını belirliyor. Eğer zihninizin içinde negatif düşünceler geziniyorsa, bunun hayatınızın her köşesini etkilemesi neredeyse kaçınılmaz. Zihninde negatif düşünceler taşıyan bir kişi, etrafı kapkara bir gözlük camından gören birinden farksızdır. Negatif düşünceler hayatın renklerini soldurur, gerçekleri olduğundan farklı algılamamıza neden olur.

Pozitif düşünmenin ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Peki bu düşünme şekli nasıl kazanılır ve bir alışkanlık haline getirilir?

1. Hayatınızdaki negatif şeylerin yerine başka şeyler koyun
Gün içinde zihninizde olup bitenler, aslında nasıl düşündüğünüzü ve nasıl hissettiğinizi belirler. Bu yüzden zihninizin içinde olup bitenleri sorgulamaya başlayın. Kendinize şu soruyu sorun: Hayatımdaki 3 olumsuzluk kaynağı neler? Bu, size yakın birisi de olabilir, sürekli ziyaret ettiğiniz bir internet sitesi veya uygulama da olabilir, bir televizyon programı da olabilir, bir şarkı da olabilir. Sonra yeni bir sayfa açın ve hayatınızda bu üç şeyle daha az vakit geçirmek için neler yapabileceğinizi sıralayın. Kendinize bir eylem planı çıkarın ve önümüzdeki bir hafta boyunca bu planı uygulayın.

2. Olumsuz bir durumla karşı karşıya olduğunuzda, bu durumun iyi veya yardım edici yönlerini düşünün
Hayata olumlu bakan ve olumsuz bakan iki kişi arasındaki en büyük fark, engellerle veya zor durumlarla karşılaşıldığında ortaya çıkar. Zorluklarla veya engellerle karşılaştığınızda olumsuz duyguların esiri olmamak için kendinize şu soruları sorun:

En iyi arkadaşlarım veya ailem bana nasıl bir destek verdi?
Bu durumun içindeki tek iyi taraf nedir?
Bu durumdan öğrenebileceğim tek şey nedir?
Bir sonraki sefer benzer bir durumla karşı karşıya kalırsam farklı olarak yapabileceğim şey nedir?

3. Düzenli egzersiz yapın
Negatif düşüncelere kapılıp zor günler geçirdiğiniz zamanlarda, 20-30 dakikalık bir egzersiz bile kafanızın içindeki düşünceleri değiştirmenize yardımcı olabilir. Egzersiz sırasında içinizde biriken gerilim, endişeli düşünceler dağılır ve kendinizi daha güçlü hissetmeye başlarsınız. Zihninizi odaklama becerinizi geliştirir. Bu da olaylarla başa çıkma gücünüzü artırır.

4. Pireyi deve yapmayı bırakın
Ufacık meseleleri, zihninizin içinde büyütmekten, hayatınızın sorunu haline getirmekten vazgeçin. İlerlemek istiyorsanız ve endişelerinizin, korkularınızın hayatınızı ele geçirmesini istemiyorsanız bundan vazgeçin. Bir şekilde pireyi deve yapmaya başladığınızı hissettiğinizde kendinize şu soruyu sorun: Bu sorun 5 yıl sonra hala hayatımda olacak mı? Ya da 5 ay sonra?

%25C5%259E%25C3%25BCkretmek-Subliminal-Telkin-CD.jpg

5. Şükredin
İnsan hayata olumsuz bir çerçeveden baktığı zaman, aslında günlük hayatta şükretmesi gereken birçok şeyi ıskalayabilir. Hayatınızda çok fazla olan, farkına bile varmadığınız, küçüklüğünüzden beri sahip olduğunu ancak başkalarının sahip olmadığı pek çok şey olabilir. Gece yatağa girdiğinizde veya sabah gözlerinizi açtığınıda gün içinde yediğiniz yemeklere, başınızı sokacak bir eviniz olmasına, temiz su kaynaklarına sahip olmanıza ve ailenize, arkadaşlarınıza şükredin.

6. Yaşadığınız anda kalın
Eğer olumsuz düşüncelere kapılmış gidiyorsanız, büyük ihtimalle geçmişte yaşanmış bir şeyi düşünüyor olabilirsiniz. Onu tekrar yaşıyor, ne yapmanız gerektiğini veya neler yapabileceğinizi düşünüyorsunuzdur. Veya gelecekte yaşanabilecek bir şeyi de düşünüyor olabilirsiniz. Hiç olmadı bunların ikisinin karması olabilir. Bundan kurtulun ve şimdi, şu anda olup bitenlere odaklanın. Gününüzün büyük bir kısmını geçmişi veya geleceği değil de yaşadığını anı düşünerek geçirdiğiniz zaman, zihninizde daha az olumsuz düşünceler oluşacak ve sahip olduğunuz güzel şeylere daha fazla odaklanabileceksiniz. Yaşadığınız anda kalabilmek için 2 basit yöntem var; birincisi etrafınızda olan biten dünyayı 1-2 dakika boyunca gözlemleyebilirsiniz. İkincisi de 1-2 dakika boyunca nefesinize odaklanabilirsiniz.

7. Hiçbir şeyi içinizde tutmayın
Eğer negatif duyguları içinizde, zihninizde tutmaya devam ederseniz, bir süre sonra bu duygular sizi ele geçirmeye başlar. Bu negatif duygulardan kurtulmak için bir başka yöntem de konuşmak, iletişim kurmak. Yaşadığınız olumsuz duyguları, bir yakınınızla paylaşabilirsiniz. Böylelikle zihninizin hava almasını sağlarsınız. Karşınızdaki kişi sizi dinlerken, konuya yeni bir bakış açısı getirebilirsiniz.

8. Bir başkasının hayatına dair olumlu şeyler yapın
Eğer olumsuz düşünceler arasında sıkışıp kaldıysanız, bundan kurtulmanın yollarından biri de başkasının hayatına olumlu bir şey sunmak. Sevdiğiniz bir kişinin hayatına dair olumlu bir şey yaptığınızda ve onun ışık saçtığını gördüğünüzde, siz de daha mutlu olabilir ve kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz. Bir başkasının hayatına olumlu şeyler katmak için aşırı çaba harcamanıza gerek yok; nazik olun, yardımcı olun, size ihtiyacı olduğunda yanında bulunun yeter.

9. Yavaşlayın
Çok hızlı gittiğinizde, hızlı düşündüğünüzde, hızlı yaşadığınızda, hiçbir zaman işler iyi gitmez. Stres artar ve yaşananları net bir biçimde düşünmek imkansız hale gelir. Bu durumda da negatif düşünceler zihninizi sarmaya başlar. Oysa yavaşladığınız zaman zihniniz ve bedeniniz de sakinleşir. Böylece olaylara karşı olumlu bakış açısına sahip olmak daha kolaylaşır.

10. Güne pozitif başlayın
Güne nasıl başlarsanız, büyük ölçüde kalanı da öyle gider. Olumsuz bir bakış açısıyla başlarsanız, gününüzün geri kalanında olumlu duygular taşımak çok kolay olmayabilir. Güne başlarken olumlu duygulara tutunun. Yatağınızın yanına veya aynanızın önüne olumlu duyguları anımsatacak bir not bırakın. Günün ilk saatlerinde, olumlu konuşmalar yapmaya özen gösterin.

Kaynak:uplifers

Bu konuyu yazdır

  Bolluk Bereket için Feng Shui
Yazar: Archilles - 08-09-2017, Saat: 00:48 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

Feng Shui ile ilgili uzun zamandan beri öğrendiğimiz bazı bilgiler vardır. Bizler bu bilgileri sadece okuyoruz fakat inanmıyoruz. Yani inanmadan başladığımız her şey başladığı gibi bitiyor. Feng Shui bir enerjidir. Kişiye sağlık, mutluluk, başarı ve zenginlik getirdiği düşünülmektedir. Çin de 3000 yıl önceden başlayıp bugünlere kadar gelmiştir. Kimilerine göre batıl inanç olduğu düşünülmektedir. Fakat hayata, yaşama, insanların varoluş amaçlarına bakılacak olursa her şeyin bir enerji alış verişi olduğu anlaşılmaktadır. Feng Shui de temizlik ve sadelik önemlidir. Enerjinin doğru akması için yaşam alanımızın her köşesi büyük önem taşımaktadır. Uyuduğumuz odadan, su içtiğimiz bardağa hatta evimizde bizlerle yaşayan bitkiler ve hayvanların varlığına kadar önem taşımaktadır. Bazı teorik bilgiler var.  Fakat Feng Shui profesyonel olarak bu işi yapan uzmanlar tarafından yaşam alanınıza gelinip bakılarak pusulaya göre yapılması daha sağlıklı olur.

HXTVKAm.jpg

Feng Shui de temel alınan bazı kurallar vardır. Chi, Ying Yang, Elementler, Bagua (Yön haritası) ve kişilerin doğum tarihleri… Birçok kural esas alınarak profesyonel kişilerce gerekli çalışmalar yapılır. Genel bilgiler vermek gerekirse, Feng Shui için yaşam alanınızda öncelikle temizlik yapıp gereksiz, kullanmadığınız her şeyi atmanız gerekmektedir. Öncelikle uyuduğunuz odadan başlamak gerekirse odanızın köşeleri açık ve temiz olmalı. Yattığınız yatak kesinlikle kapıya bakmamalı. Odada ayna bulundurmamalısınız ya da bulunduruyorsanız ayna kesinlikle yatağınızı görmemeli. Odanızda aynanın yatağı görmesi var olan ilişkinizde araya 3. Kişileri çekme enerjisini taşır.  Yatak odasının içinde ufak bir oda olması da Feng Shui için uygun değildir. Yatağın tam üzerinde lamba olması da insan sağlığı için olumsuz olduğu düşünülmektedir. İnsanı psikolojik ve ruhsal yönden rahatsız eder. Yatak başı mutlaka duvara gelmelidir ve mutlaka yatağın bir başlığı olmalıdır. Yatak odanıza vahşi hayvan, kaplan, aslan, kartal gibi resimler asılmamalıdır. Kesici alet de bulundurulmamalıdır. Bu zamanla çiftlerin arasını ya da var olan ilişkinizi bozabilir. Yatak odanız da bitki bulundurmamalısınız. Özellikle kaktüs gibi diken şeklinde olan bitkiler bulundurulmamalıdır. Yatak başı pencere ya da kiriş altında olmamalıdır. Duvara yaslanmış olmalıdır. Kapınızın karşında tuvalet, şifon, koridor, asansör olmamalıdır. Yatağınızın altı mutlaka boş ve temiz olmalıdır. Odanızda eski ilişkilerinizden ya da size olumsuz insanları ya da ilişkileri anlatacak herhangi bir eşya, kıyafet bulundurmamalısınız. Aksi takdirde eski ilişkinizden kalan herhangi bir şeye her baktığınızda o kişiyle ilgili yaşanmışlıklarınız aklınıza gelecek ve onun enerjisinden çıkamamış olacaksınız. Ve bu sizi var olan enerjide tutacak ve size yenisinin gelmesini engelleyecektir.

Aşk, bereket, kariyer sağlık köşelerinizi de bulabilmeniz için sırtınızı odanızın giriş kapısına vererek karşıya baktığınız da sol köşe bolluk-bereket köşesi, sağ köşe aşk ve ilişkiler köşesi, kariyer köşesi ve sağlık köşesini bulabilirsiniz. Ve bu köşelere gerekli objeleri ve simgeleri yerleştirebilirsiniz. Mesela aşk köşenize mutlaka öpüşen kuş çifti, çift mum (pembe, kırmızı, beyaz) öpüşen ya da sarılan çift biblolarını koyabilirsiniz. Ama koyacağınız her şey mutlaka çift olmalı yani tek hiçbir şey olmamalı. Eğer bir resim ya da pano asmak istiyorsanız mutlaka birbirine aşkla bakan ya da sarılan çift resimleri koymanız önerilir. Sol köşemiz bolluk bereket köşesidir. Ve bu köşe sizin refahınızı, zenginliğinizi derinden etkilemektedir. Bu köşeye balık figürleri, bibloları, ağlarda sayısı balık olan bir sahili andıran resimler, filler (7 fil) ya da akvaryumda altın renkli olan balıkları koyabilirsiniz.

Kısaca özetlemek gerekirse, bolluk bereket için her şey öncelikle bilinçte başlaması gereken bir durum benim nacizhane fikrim. Önce bilinç bolluğuna sahip olmalı insan, daha sonra yalın, temiz ve net. Her şey de olması gerektiği gibi…

Bilinç bolluğu ve güzel enerjiler beslemeniz dileğiyle…


Suheyla Halis

Bu konuyu yazdır

  Bolluğun Akışına İzin Vermek
Yazar: Archilles - 08-09-2017, Saat: 00:44 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

Bolluk içinde olmak…

Aslında hayatımızın her evresinde gönlümüzden geçirdiğimiz bir dilek bu, dile getirsek de getirmesek de... İçimizde bir yerlerde hep saklıdır bolluğa kavuşma isteğimiz. Ama ne yapmamız gerektiğini, nasıl hareket edersek bolluk içinde yaşayacağımızı bir türlü yerli yerine oturtamayız. Bu konuda yazılan pek çok kitap, yazı ve hatta nette gezinen bilgilere bir yanımız aşinadır aşina olmasına ama iş uygulamaya geldiğinde kolay olmadığını görürüz. Ve eğer birazcık sabırlı, birazcık hayata karşı inatçı ve azimli değilsek vazgeçeriz hemen.  Tüm o bolluk hayallerimiz olduğumuz yerde sadece düşlerimizi süsleyen bir parantez olarak kalır ne yazık ki. Oysaki zoru başarmak güzeldir, hem de ne güzel…

İçimizde barındırdığımız her duygu ve düşünceyi kısıtlamadan, olumsuz cümleler içinde kullanmadan, tamamen olumlu şekliyle tutmak, hatta olmuş gibi yapıp enerjinin çoğalmasına yardımcı olmak.

Bir anlamda gelecek olan güzelliklere, kafamızdaki olumsuz düşünceler nedeniyle set çekip mani olmamak. Bir şeyi isterken ya da düşünürken elimizdekilerin kıymetine kıymet katarak, artırarak istemek, gönülden geçirmek…

Evrenin akışında olmak aslında. Bir tür nehirde yüzerken o akışın gücünü arkamıza almak, ters yöne yüzmemek. Suyun gücünü hayatın güzelliklerini kendi lehimize çevirmek…

Bu akışta olunca çevremizdeki her şeye pozitif baktığımız için de tüm güzellikleri fark etmemiz, etrafımıza da aynı pozitif enerjiyi yaymamız an meselesi. Böylece bir bumerang gibi bizim yaydıklarımız katlanarak bize geri dönerken, çoğaltacak yüreğimizdeki her şeyi; sevgiyi, aşkı, hayata bağlılığımızı, şükran duygumuzu, tebessümlerimizi… Öyle değil mi?

Tam tersine yoksunluğu içimizde yaşatmak ise ne büyük hata. Sahip olamadıklarımıza bakıp üzülmek, hatta bazılarının yaptığı gibi başkalarında olan şeyleri kıskanmak, bizi giderek güçsüz yapmaya başlıyor. Güçsüz ve mutsuz. Hayatın güzel yönlerini bir yana bırakıp hep eksikleri görür hale geliyoruz ve içten içe üzülüyor, daha agresif, yüzü gülmeyen, negatif insanlar haline geliyoruz. Bu ruh halindeyken hayata asılmak, çalışmak, hatta hayal kurmak bile eziyet gibi geliyor. Kendimize hayrımız dokunmadığı gibi etrafımıza yaydığımız negatif enerjiler bize geri döndükçe biz daha da diplere iniyoruz. Oysaki tek fark düşünceyi, duyguları olumlu tutmakla ilgili. Aklımıza gelen olumsuz düşünce ve duyguları da (ki gelmemesi mümkün değil) hemen o anda, fark eder etmez değiştirmeye çalışmak.

Hâlbuki bizler ne yapıyoruz? İşin daha zor kısmı olan bu farkındalığı, bu hep tetikte olma halini (ki öyle olmayınca düşüncelerin hemen olumsuza kayma ihtimali hayli yüksek, böyle diyor uzmanlar, haklılar da; hele bu son zamanlarda dünyaca yaşadıklarımızı düşünürsek) hemen bırakıp; işin kolayına kaçıyoruz. Yoksun olduğumuz şeylerle yaşadığımız dünyamızı değiştirmek için kılımızı dahi kıpırdatmak istemiyoruz neredeyse. O cesaret, o özgüven yok çünkü içimizde ya da var ama yeterli değil, korkuyoruz.

Neden mi? Değişimlerden, hayatımıza sokacağımız yeniliklerden, o tek düze ve belki de hiç sevmediğimiz hayatı yaşamak istemediğimiz, hep söylendiğimiz halde yapamıyoruz. Elbette  birazcık cesaret gerek, birazcık inanç gerek ve olmazsa da; üstelik elimizdekileri kaybetmek zorunda kalsak dahi bunun dünyanın sonu olmadığını anlamak gerek. Her insan bu dünyaya yalnız geliyor, paylaşıyor ve sonunda yine yalnız gidecek. Hayatın bizi zorladığı en dip anlarda bile bir umut ışığı olacağını hiç unutmayalım yeter.

abundance-600x410.jpg

Bolluk akışını kapatan ise bizim en büyük fren mekanizmamız olan kontrolümüz. İster istemez bunu uygulamada tutuyor ve akışın o büyük gelişine kendimizce setler çekiyoruz. Oradan bize ancak cılız bir su akışı kalıyor.  Evrende çağlayan misali akarken ve birçok kişi bundan nasiplenirken hem de.

Hepimiz doğal olarak yaşantımızda her şeyin bolluk içinde olmasını istiyoruz; sevginin, aşkın, paranın, arkadaşların, sahip olduklarımızın daha da çoğunu. Ama buradaki küçük detayı hep atlıyor, görmezden geliyoruz. Çünkü bunun nasıl olacağına kafa yoruyoruz. Hani ‘’ benim etim ne budum ne’’, ‘’nasıl olur da tüm hayallerime sahip olurum’’ diye düşündüğümüz anda her şey bitiyor. Bolluk gelecekken gelemiyor, bizim setlerimize çarpıyor. Bir şeyi istemek gönülden arzu etmek yeterli, nasıl ve ne şekilde olacağına kafa yormamak lazım. Çünkü bunu yaparken ister istemez olumsuz düşünmeye başlıyoruz kendi içimizde.

Ve yine aynı noktaya geliyoruz. Kendimizi sevdiğimiz, saygı duyduğumuz ve güvendiğimiz ölçüde cesur oluruz ve bu cesaret bize bolluk kapılarını ardına kadar açar. Çünkü içsel düşüncelerimizde herşey olumlu sinyaller üretip,  etrafımıza da olumlu sinyaller gönderir.

Kontrollü olmaya devam eder, kaybetme duygularını içimizde yaşatırsak dışardaki bolluk bize teğet bile geçmez. Unutur gideriz dünyayı, güzellikleri. Kendi olumsuzluklarımıza odaklanıp onlarla yaşamaya başlar, geçmişi hatırlayıp kendimizi suçlarız hatta başkalarını da (ki bu durum daha da tehlikeli). 

Bolluğun herkese yetecek kadar çok olduğunu bundan bizim kısmetimize de kocaman parçalar düşeceğini hissetmeye çalışmak asıl olan. Kolay mı değil, çünkü o zaman belki de elimizdekileri kaybedeceğiz. Buna hazır mıyız, bu cesaret var mı bizlerde? Elbette buna kolay cevap vermek mümkün değil. Hani tabiri yerindeyse ne yardan ne serden vazgeçemiyoruz çoğu zaman. Hem elimizdekiler bir yanımızda dursun sırtımızı onlara yaslayalım diye düşünüyor, hem de hayallerimiz olsun diye bekliyoruz. Ama en ufak bir çaba dahi göstermeden… bu durumda o hayaller gerçekleşir mi, elbette ki hayır. Yeni hayaller kurulabilir mi? Hangi ruh haliyle? Buna gücümüz kalır mı?

Sözün özeti; herkes kendi düşünceleri duyguları ve hayata karşı gösterdiği cesaret kadar hayatın bolluklarından yararlanır.  Sevgisini paylaştığı, yüreğini herkese açtığı, gönül gözüyle baktığı ölçüde mutlu olacak; bu mutluluk ona özgüven ve yaşamında değişiklikler yapma cesareti verecek ve bolluk akışı hiç bitmeden devam edecek.

Sevginin, saygının, aşkın, hoşgörünün, anlayışın, empati kurmanın, gönül gözümüzle bakmanın esirgenmediği, özgürce  paylaşıldığı bir dünya o kadar güzel ki… Buna tüm kalbimizle inanalım yeter bence. Bundan daha güzel bolluk olabilir mi insan hayatında?

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

Bu konuyu yazdır

  Bolluk Bilincine Nasıl Sahip Olabiliriz?
Yazar: Archilles - 08-09-2017, Saat: 00:41 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

Bolluk bilincinden kastımız yalnızca çok zengin olacağımızı düşünmek ya da öyleymiş gibi, zengin olmuş gibi davranmak değildir. Bolluk bilinci yaşamımızda, bedenimizde, tüm hücrelerimizde bu bilince sahip olmaktır. Yani bir nevi kıtlık enerjisinden çıkmış olmak aynı zamanda her isteğimizin, arzumuzun yerine mutlaka gelebileceğine, sahip olabileceğimize olan inanç sistemimizdir. Zihnimizde yer alan öğrenilmiş çaresizliklerimize ve sınırlamalarımızı artık dur demenin zamanı geldi. Evren öyle bir enerji, öyle bir titreşim halinde ki; beynimizden geçen olumlu olumsuz her şeyin gerçekleşebilme ihtimalini bir düşünsenize…

Tabi burada şöyle bir ayrım var. Bir şeyi isterken ne kadar çok isterseniz isteyin, isterken o dileğinizin olmuş gibi olduğunu düşünüp o andan neler hissedebileceğinizi de o düşüncenize katarsanız evren olması için elinden gelen her şeyi yapacaktır.  Ve isteğiniz yerine gelecektir.

Bolluk bilinci, yaşamınızda ki her şeyin sınırsız olabileceğini düşünme biçimidir aynı zamanda.  Neye nasıl inanırsak onu benimsediğimiz için onun olmasını sağlarız.

Bankoboev.Ru_boginya_vetrov-1080x675.jpg

Şöyle bir örnek vermek gerekirse; sigara içmeyi seviyorsunuz ve size zarar vermeyeceğine inanıyorsunuz diyelim. Eğer gerçekten buna bu şekilde inancınız varsa emin olun siz sigara içtiğiniz için hastalanmazsınız.  Çünkü bilinç seviyeniz onun size zarar vermeyeceğine bir kere inanmış. Oysa hem içip aynı zamanda hastalanacağım korkusunu taşırsanız ayda 1 tane bile içseniz hasta olacaksınız çünkü bilinç seviyeniz sizi buna inandırmış. Ve onun olmasını bekler durumda bulursunuz kendinizi.

İnsanların hayatında sınırsız sayıda öğrenilmiş çaresizlikleri vardır. Ve bu öğrenilmişlikler görevlerini yerine getirmek için zamanla yarışırlar. Oysa o kara kutunuzdan çıkmanız gereken o kadar çok şey olmuştur ki; ama siz ondan bu benim başıma niye geldi sorgusundan çıkıp alacağınız ya da aldığınız derse odaklansanız bir daha başınıza gelmeyecek. Çünkü level-up yapmış olursunuz… Bir basamak daha atlamış olursunuz.

Başkalarının sahip olduklarına takıldığımızda ben neden sahip değilim döngüsüne girdiğimizde odağımız kıtlık, yokluk olduğundan onu çekmeye devam ediyoruz. Oysa bilsek, evrende her şey sınırsız, sonsuz ve herkese ve bize yetecek kadar var hiç kimse bu döngüye girmemiş olur.

Kıtlık bilinci de bunun tam tersi, evrende ki her şeyin sınırlı ve herkese yetecek kadar olmamasına olan inanç sistemidir.

Olumsuzluğa değil, yokluğa kıtlığa değil, olumluya ve bolluğa, her şeye sahip olacak kadar gücünün yetebileceğine inanmak önemlidir.

Bolluk bilincinizin en üst seviyede olması temennimle…

Sevgiler…

Yazar: Suheyla Halis

Bu konuyu yazdır

  Feng Shui İle Çevrenizdeki Enerjiyi Gücünüz Yapın
Yazar: Archilles - 08-09-2017, Saat: 00:37 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

Feng Shui, çevrenizdeki pozitif enerjinin, davranışları yönlendirdiğini savunan eski Çin öğretilerinden biridir. Bu öğretiye göre, işyerinizde ve evinizdeki eşyaların yerleşimi, bu yerlerdeki enerji dağılımını etkileyerek, sizin mutluluğunuzu, başarınızı ve sağlığınızı etkiliyor.

Bu eski öğretiye, dünyanın her yerinde pek çok kişi inanıyor ve eşyalarının yerleşimini bu öğretiye göre yapıyor. Konu ile ilgili pek çok kiyap yayımlanmış. Bunlar, zaman zaman en çok satan da olmuşlar. Aslında Türk geleneklerine uygun yerleşim biçimlerinin çoğu, Feng Shui kurallarına da uygun. Burada aklımıza, geçmişte belki onların bizden etkilenmiş olabileceği bile geliyor. Ama kim bilir?İşte pozitif enerjiyi arttırdığı söylenen bazı Feng Shui kurallarından iş hayatına uygulananlardan bir bölümü:Yüzünüz her zaman kapıya dönük olacak şekilde oturun. (Misafir gidilen yerlerde bile tavsiye edilir.)Otururken arkanızı duvara verin.

(Sırtınızı sağlam bir yere dayayın.)Ofisinizdeki güç noktasını bulun. Burası, giriş kapınızın en uzak çaprazıdır. Masanızı buraya yerleştirin.Yüzünüz duvara dönük olarak oturmak zorundaysanız, duvarı genişlik veren bir manzarayla veya su manzarasıyla kaplayın.Oturduğunuz yerin arkasına bir dağ resmi koyun. (Çin´de Feng Shui isimli bir dağ vardır. Feng; rüzgar, Shui; su anlamındadır.)Odanızda kırmızı renkli bir eşya bulunsun. Kırmızının yoğun kullanıldığı bir resim de olabilir.Açık değil, kapaklı kütüphane ve dolaplar seçin.Duvarların birleştiği köşeleri, taze bitkilerle örtün.Hiçbir zaman önünüzde görüşü kapatacak bir kolon bulunmasın. Zorunluluk halinde, kolonu arkanıza alın. Bir kirişin altında da oturmayın.Odanızda, cam kenarlarında olsa bile kaktüs bulundurmayın.Pencereniz diğer binaların keskin köşeleri gibi hoş olmayan görüntülere bakıyorsa, perde kullanarak bu görüntüleri engelleyin.Ofisinizde sekiz köşeli ayna bulundurmayın.Uzun bir koridorun sonunda oturmaktan kaçının. Oturmak zorundaysanız, koridor girişini ışıklandırın.Çiçekleri, odanızın güneydoğu tarafına yerleştirin. Yapma çiçek kullanabilirsiniz; ama, kurutulmuş çiçekler kullanmayın.Masanızdaki dosyalar, yüzünüzün görünmesini engellemesin.

Feng-Shui.jpg

Masanızın orta bölümünü her zaman boş tutun.Müşterilerin ödeme yaptıkları yer (yazar kasa), dükkanınızın güneydoğusunda olsun.Arka tarafı bir tuvalet olan duvarın önünde kesinlikle oturmayın.Duvarların aynalarla kaplanması, genellikle satışları ikiye katlar.Yaratıcı enerji, parlak ve aktif renklerle gelir. Ofisinizi renkli resimler, bitkiler ve parlak ışıklarla süsleyin.Düzgün geometrik şekilli odalarda oturun. Mümkün değilse, girinti çıkıntıları ayna kullanarak azaltmayı deneyin.Çalışanları yüzleri birbirlerine bakar şekilde oturtmayın.Bilgisayarınızı, telefonunuzu, ve hesap makinenizi batı ya da kuzeybatı yönüne yerleştirin.İçinde su bulunan araç gereçleri veya resimleri arkanıza almayın. Yüzünüz hep onlara bakmalı. Dağ ve yüksek bina resimlerini ise, yüzünüzün baktığı yöne asmayın.Yüksek tavanlı binalar, şans getirir.Cam veya sağlam görünüşlü olmayan merdivenler, parayı ve şansı kaçırır.

Cam kapılarda olduğu gibi.Giriş kapınız cam ise, tam karşısı (resepsiyon masasının arkası) duvar olmalı. Giriş kapınızın tam karşısına bir saat koymayın.Patronunuza, doğum gününde bile kesinlikle kırmızı çiçekler göndermeyin. Diğer renkler olabilir. Ama, mümkünse sarı çiçekleri tercih edin.İşyerinize her zaman ön kapısından girin.Yeşil renkli giysiler, güçlü enerji sağlarlar. Beyaz renk giysiler ise, otoriteyi çağrıştırır.Çantanızı siyah renkli ve metalik anahtarlıklı olanlardan seçin.Hiddetlendiğinizde, hiddetinizi yavaş konuşup, derin nefes alarak yok edin.Toplantılarınızı yuvarlak veya elips masalarda yapın.Cam mobilya kullanmayın.Çalışma yerleriniz bol ışıklı olmalı. Sarı ışıklar, güneybatı ve kuzeydoğu, beyaz ışıklar kuzeybatı ve batı yönlerden gelmeli.Patronsanız, mutlaka kuzeybatı yönünde oturun.Hafif sesli bir müzikle çalışın. Müzik enerji demektir.Ofisinizi vahşi hayvan resimleriyle süslemeyin.İşyerinizde çalışan kadın ve erkek kişiler, eşit sayıda olmasa bile, bir denge içinde olmalılar.

Kaynak:kişisel başarı

Bu konuyu yazdır

  Feng shuiye göre; Evimizde Aşk, Sağlık ve Para Köşeleri
Yazar: Archilles - 08-09-2017, Saat: 00:23 - Forum: KİŞİSEL GELİŞİM - Yorum Yok

Evimizin herhangi bir odasına girdiğimizde oda olarak hiç fark etmiyor yatak odası salon, mutfak veya oturma odası {banyo hariç, çünkü enerjiyi alıp götüren mekanlar, karanlık bölümler olmuyor}, sırtımızı bulunduğumuz odanın kapısına veriyor ve kollarımızı öne doğru uzatıyoruz...Kollarımız bizim pusulamız {dış kapı mı, bulunduğumuz oda mı? diyenler için yukarıda altını tekrar çizdim. Bulunduğumuz odanın kapısına veriyoruz.} Sağ karşı köşe aşk, evlilik ve iletişim köşesi...  Sol tarafı gösteren köşe bolluk, bereket ve para köşesi.  Tam orta kısım ise sağlık bölümü....

Bu köşelerle neler yapabiliriz?

Sağ karşı köşenin enerjisini nasıl yükseltebilirsiniz.? Köşemiz şayet müsait ise boş bir alansa hemen oraya kırmızı iki kalp koyuyoruz. Müsait değil diyelim, dolap veya kaldıramıyacağımız bir eşya var... O zaman oraya kırmızı iki mum koyabilirsiniz... Akşamları evinizdeyseniz haftanın belli günlerinde örneğin perşembe ve cuma { perşembe jüpiter günüdür, cuma ise venüs günüdür} kırmızı mum yakabilirsiniz... Aşk köşesinin renkleri yeşil, kırmızı, pembe, gümüştür. Ve bolluk köşesi evinizin her odasında da bunu yapabilirsiniz bir odada yapabilirsiniz. Özellikle parasal enerjiye ihtiyacı olanlar, maddi açıdan bolluk ve bereket içerisinde olmak istiyorum bir türlü olamıyorum diyenler ya da maddi açıdan hep zorluklar yaşıyorum nedeni nedir diyenler... 

Feng-Shui-certified-villa.jpg

Sırtınızı bulunduğunuz odanızın giriş kapısına verin ellerinizi iki yana açın, sol köşe bolluk-bereket köşesidir. Sol köşenin rengi mor... Mor renkli herhangi bir obje koyuyoruz.. Bunu yaparken Yaşamınız içerisinde size daima bolluğu düşündürecek olan mor rengi baktığınızda sürekli para bana geliyor yada ben bolluk içindeyim duygusuna kapılacaksınız.Ya da diyelim ki hayalinizde bir ev almak arzu ettiniz bi eve taşınmak maddi imkanınız yok. Hayalinizdeki evin resmini sol köşeye koymak o enerjiyi yüksek tutacaktır.. 

Sağlık köşesi odanın orta bölümüdür ve rengi yeşil ve beyazdır. Sağlığımız canlı tutmak istiyorsak sonsuza dek sağlıklı olmayı istiyorum, diliyorum ve çekiyorum duygusunu her daim hatırlamak için orta bölüme örneğin bir sehpanın üzerine yeşil bir obje koyuyoruz. Bu yeşil akik iki taş olabilir, yeşil bir kristal olabilir, iki beyaz kristal, yeşil bir örtü bulundurabilirsiniz- ki sağlık enerjisini her daim hatırlamak için "şükürler olsun ben sağlıklıyım", sağlık sorunu geçirdiyseniz "sağlıklı oldum artık" enerjisini bu objeler size hatırlatacak... Deneyin bakalım sağlıklı olmaya ne kadar önem vericeksiniz. O enerjiyi evinizde ne kadar hatırlatıyorsunuz ne kadar yaşatıyorsunuz kendinize... 

Kaynak: Nur Demir

Bu konuyu yazdır

  Enerji Akışınızı Bu Yöntemle Yenileyin
Yazar: Emka - 06-09-2017, Saat: 12:45 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Negatif duygu durumu yaşıyor olabilirsiniz. Depresyon, kaygı veya çaresizlik hissediyor olabilirsiniz. Tek istediğiniz negatif bu durumdan kurtulmak olabilir. Hayatınızın tam olarak size ait olmadığı hissi ile yaşıyorsanız bu yöntemi hayatınıza dahil etmelisin ve inanın bu durumda yalnız değilsiniz. Dünyadaki milyarlarca insan aynı duyguya takılıyor ve bu duygudan hayatları boyunca kurtulamıyorlar.

Beyni bir makineye benzetmeyi doğru bulmuyorum. Çünkü gerçekte çok muazzam bir yapısı var. Fakat durumu anlatmak için en hızlı örnek o. Bir makine düşünün. Makine işlevlerini tam olarak yerine getirmiyor. Yapmanız gereken basittir. Sorunu bulursunuz. Makinenin çalışmama sebebi bir dişlisinin bozulması olabilir.

 Dişli değiştikten sonra her şey düzelecek ve makine tam zamanlı olarak çalışacaktır. Dediğim gibi beyin çok daha farklı bir yapı. Ama yine de mantık doğrudur. Ruhsal problemlerin temelindeki olaylar da bir ana soruna bağlıdır ve diğer sorunların hepsi ana sorunla bağlantılıdır. Yapmamız gereken ana sorunu keşfetmektir.

(Psikolojik sorunlarınız da öncelikli olarak uzman doktor yardımı alınız.)

448b18b4-6a36-41dc-b7c7-83c62def15cb.jpg

Enerji Çözümü Yöntemi

Birinci Aşama
Ana sorun geçmişinizde bir yerlerde kilitli durmaktadır. Bu sorunu hatırlamıyor olabilirsiniz. Mesela çocukken anne ve baba kavgası ile büyüdüyseniz bu ana sorundur ve siz bunu şu anda bitmiş bir olay olarak görüyorsunuzdur. Ama gerçekte sorun psikolojimizde bir yara açmıştır. Öncelikle geçmişi hatırlamanız ve tüm geçmiş anılarınızı gözden geçirmeniz gerekmekte. Dediğim gibi beyin çok daha karmaşık bir yapı. 

Onun için her gün bir saatinizi sessiz bir yerde geçmişinizi hatırlamakla geçirin. Mutlaka sorunu keşfedeceksiniz. 

İkinci Aşama
Sorunu keşfettiğinizde yapmanız gereken basittir. (Bazılarımız için birinci aşamaya gerek kalmıyor çünkü sorunu zaten biliyoruz). Sorunu imajine etmek ve her detayını canlandırmak. Biliyorum bazılarınız unutmayı çok istediğiniz korkunç bir şeyi neden tekrar yaşamamız gerektiğini düşünebilirsiniz. Çünkü büyük bir travma yaşadığınızda unutamazsınız.  Beyin asla unutmaz. O sorun derinlerde sıkıntı yaratmaya devam eder. Depresyona ve kaygı bozukluklarına yol açar. 

Negatif duygu durumu yaşıyor olabilirsiniz. Depresyon, kaygı veya çaresizlik hissediyor olabilirsiniz. Tek istediğiniz negatif bu durumdan kurtulmak olabilir. Hayatınızın tam olarak size ait olmadığı hissi ile yaşıyorsanız bu yöntemi hayatınıza dahil etmelisin ve inanın bu durumda yalnız değilsiniz. Dünyadaki milyarlarca insan aynı duyguya takılıyor ve bu duygudan hayatları boyunca kurtulamıyorlar.

Beyni bir makineye benzetmeyi doğru bulmuyorum. Çünkü gerçekte çok muazzam bir yapısı var. Fakat durumu anlatmak için en hızlı örnek o. Bir makine düşünün. Makine işlevlerini tam olarak yerine getirmiyor. Yapmanız gereken basittir. Sorunu bulursunuz. Makinenin çalışmama sebebi bir dişlisinin bozulması olabilir.

 Dişli değiştikten sonra her şey düzelecek ve makine tam zamanlı olarak çalışacaktır. Dediğim gibi beyin çok daha farklı bir yapı. Ama yine de mantık doğrudur. Ruhsal problemlerin temelindeki olaylar da bir ana soruna bağlıdır ve diğer sorunların hepsi ana sorunla bağlantılıdır. Yapmamız gereken ana sorunu keşfetmektir.

(Psikolojik sorunlarınız da öncelikli olarak uzman doktor yardımı alınız.)

Enerji Çözümü Yöntemi

Birinci Aşama
Ana sorun geçmişinizde bir yerlerde kilitli durmaktadır. Bu sorunu hatırlamıyor olabilirsiniz. Mesela çocukken anne ve baba kavgası ile büyüdüyseniz bu ana sorundur ve siz bunu şu anda bitmiş bir olay olarak görüyorsunuzdur. Ama gerçekte sorun psikolojimizde bir yara açmıştır. Öncelikle geçmişi hatırlamanız ve tüm geçmiş anılarınızı gözden geçirmeniz gerekmekte. Dediğim gibi beyin çok daha karmaşık bir yapı. 

Onun için her gün bir saatinizi sessiz bir yerde geçmişinizi hatırlamakla geçirin. Mutlaka sorunu keşfedeceksiniz. 

İkinci Aşama
Sorunu keşfettiğinizde yapmanız gereken basittir. (Bazılarımız için birinci aşamaya gerek kalmıyor çünkü sorunu zaten biliyoruz). Sorunu imajine etmek ve her detayını canlandırmak. Biliyorum bazılarınız unutmayı çok istediğiniz korkunç bir şeyi neden tekrar yaşamamız gerektiğini düşünebilirsiniz. Çünkü büyük bir travma yaşadığınızda unutamazsınız.  Beyin asla unutmaz. O sorun derinlerde sıkıntı yaratmaya devam eder. Depresyona ve kaygı bozukluklarına yol açar. 

 
Üçüncü Aşama
Sorunu çözmek. Burada sorun size büyük bir acı ve yük olmakta ama bir türlü sorundan kurtulamamaktasınız. Bu yöntemi uygulayın.
Kabul Et- Affet - Yoluna devam et.
Sorunu oluşturan etkeni düşünün imajine edin ve sırasıyla bu 3 cümleyi söyleyin
"Seni anlıyor ve kabul ediyorum"
"Seni seviyor ve affediyorum"
"Seni serbest bırakıyor ve yoluma huzurla devam ediyorum".
1 aydan az olmamak üzere uygulayın etkisini göreceksiniz. 


Kaynak: Bilgi Erdemdir

Bu konuyu yazdır