Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,075
» Son Üye: rahmanmutlu
» Toplam Konular: 2,836
» Toplam Yorumlar: 3,067

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 1435 kullanıcı aktif
» 1 Kayıtlı
» 1434 Ziyaretçi
rahmanmutlu

Son Aktiviteler
Nereden Başlamalıyım?
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: desdinova
07-04-2025, Saat: 11:03
» Yorumlar: 0
» Okunma: 252
Ayahuasca çayi hakkinda b...
Forum: ŞAMANİZM
Son Yorum: Gümüşkurt
29-12-2024, Saat: 23:19
» Yorumlar: 0
» Okunma: 360
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 791
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 711
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,561
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,947
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 26,156
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,331
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,583
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,862

 
  KADER SAYINIZI HESAPLAYIN
Yazar: Spiritüeller - 25-06-2016, Saat: 03:57 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

KADER SAYISI NEDIR ? 
Bu sayi var olusunuzun gerisindeki amac ve ozellikleri belirliyor.Icinizde sakli olan ozellikler, dusunce biciminiz,kisiliginiz ve yasamdaki amaciniz gizli bu sayi da   dogumdan olume kadar bu sayinin isiginda yolunuzu cizeceksiniz.

KADER SAYINIZI NASIL BULACAKSINIZ ? 

Yasam carkinizin kader sayisini bulmak icin dogdugunuz ayin degeriyle dogum gunu ve yilinin sayilarini yan yana toplamaniz gerekiyor.

Aylarin sayi degerleri: 

Ocak..................................1

Subat..................................2

Mart...................................3

Nisan..................................4

Mayis.................................5

Haziran...............................6

Temmuz..............................7

Ağustos...............................8

Eylul....................................9

Ekim....................................1

Kasim..................................2

Aralik..................................3

Sira kader sayinizi bulmaya geldi.

Tablodan dogdugunuzun ayin degerini bulup gun ve yil ile birlikte toplayin.

Ornegin; 3 Nisan 1964 'te dogmussaniz 3+4+1964=1971  1+9+7+1=18 1+8=9

Kader sayiniz 9


Resim_1465381770.jpg

KADER SAYISI 1
 "ÖNCÜ" Öncü, lider, yol gosterici ve planlayicisiniz. Gercekten guclu bir kisiliginiz var.  Yeriniz kaptan kosku.Baskalarina boyun egmek sizin icin yabanci bir kavram.  Son derece yaratici ve yeteneklisiniz.Dusuncelerinizi bir an evvel yasama gecirmek, gerceklestirmek icin gerekli olan mucadeleci ruhu sizde mevcut. Yukselme hirsi ise yasaminizin temelini olusturuyor.  Arzu ettiginiz basariya ulasmak icin yilmadan calisiyorsunuz.Yoneticilik yeteneginiz oldugu icin Olaylara hemen hakim
olabiliyorsunuz.Yasamin her alaninda bu yeteneginiz gecerli. Kararlilik, guc ve irade hirsinizin Araclari.  Ve siz bu araclari Buyuk bir beceri ile kullaniyorsunuz.  Zaman zaman bu Niteliklerin olumsuz yonlerini sergilediginiz oluyor.  Boyle durumlarda son derece saldirgan olabiliyorsunuz.  Oysa istediginizi elde etmenin yolu iliskilerinizde inceligi elden birakmadan halletmek.Bazen elestiren ve emreden oluyorsunuz ama size elestiri yapildiginda kahroluyorsunuz.Aslinda son derece hassas bir kalbiniz var.Bu durumda kalbinizin sesini dinleyin.Kisa zamanda hem liderliginizi hemde dostlarinizi yeniden kazanirsiniz.

KADER SAYISI 2
"YARDIMCI" Sizi baskalarindan ayiran iki yonunuz var.  Taktik ve insan iliskilerinde gosterdiginiz ustalik ve beceri ile ustesinden gelemeyeceginiz hic bir sey yok.Yasaminizdaki anahtar kelime isbirligi. Uyumsuzluk ve tartismali konular sisteminizi hemen etkiliyor. Bu yuzden basiniza boyle bir sey geldiginde butun gucunuzle durumu duzeltmeye calisiyorsunuz. Zarif bir insansiniz bunun yani sira baskalarini da cok dusunuyorsunuz kirmamaya calisiyorsunuz.  Bu yuzden cevrenizden dostlariniz hic eksik olmuyor. Kader Carkinin diger sayilarindan daha mucadeleci bir ruha sahipsiniz ( 9'dan sonra ). Ancak yasamin guzel zevklerinden hic mahrum kalmiyorsunuz.  2 rakami toparlayiciligin sayisidir.  Ruhunuzun birlestirici yonunu alevlendiriyor. Mutluluguzun temel kosulu ise uyum yaptiginiz hersey de sanki bir sihir var.Cunku bir kavrami ele alip onun icini doldurmakta ustunuze yok.
Baskalarinin yardima ihtiyaci oldugunda ortaya cikiyorsunuz ama gerektigindehic kimsenin yardimi olmadan isinizi kendi basiniza halledebiliyorsunuz.

KADER SAYISI 3
"SECICI" Örgutlenme yetenegi ve yoneticilik sizde toplaniyor. Becerikli bir insansiniz bu ozelliginiz sayesinde basari ve mutluluk dolu bir yasam sizi bekliyor Insanin dogasini ve zaaflarini iyi bildiginiz icin insanligi duzeltmek amacina yonelik meslekler seciyorsunuz.  Aslinda cok bagislayici ve halden anlayici bir insansiniz.  Otorite en onemli silahiniz.  Yonetici olarak girdiginiz her yerde bu silahi kullaniyorsunuz.  Ne kadar buyuk bir toplulukla calisirsaniz basariniz ve kazancinizda o derece buyuk olacaktir. Endustri, sirket ve orgutlerde yonetici yeteneklerinizi en iyi sekilde kullanabilirsiniz. Cok cesur bir insansiniz.  Amaclariniz ve yapmaniz gerekenleri cok iyi biliyorsunuz.  Amaciniz herkesin hareket ozgurlugunden faydalanmasini saglamak. Ama bu da size gore belli bir disiplin icinde olmali.  Kendi ozgurlugunuz icin baskalarini incitmekten hoslanmiyorsunuz. Dogal olarak baskalarinin da bunu size yapmasina izin vermiyorsunuz.   

KADER SAYISI 4
"DUVARCI" Yasam carkinizin sayisi kareyi simgeliyor. Bu adalet ve esitlik demektir.Siz ise bu karenin tam ortasinda dort tarafiniz cevrili oldugu icin kipirdayamiyorsunuz.  Biraz da hareket ve renk lazim degil mi hayatinizda? Sadece yukariya dogru gelisebiliyorsunuz.  Kare yasamin tum pratik yonlerini 
temsil ediyor.  Ama olaylara degisik acilardan bakmayi basaramiyorsunuz. 
Yasam carkina gelecekte olacak iyi seylerin temeli diye de bakabilirsiniz.Sabirli ve sebatli birisiniz calismaya her an hazirsiniz.  Aynen bir duvarustasi gibi araclariniz mantik ve yontemdir.  Sizin icin belirli kaliplar var,onlarin disina cikmayi ise hic akliniza getirmiyorsunuz.  Sadik ve guvenilir 
bir kisisiniz.  Ancak muhafazakarlik sizi kisitliyor.  Ayrintilar ise sizinbazi cabalarinizin sonuclanmasini engelliyor. Kendi fikirlerinizi baskalarina zorla kabul ettirmeye calismazsaniz ilerlemeniz daha kolay olacaktir.  Bir sanatcinin yada mimarin size kavram olarak sundugu bicimi tum ayrintilari ile gozunuzde canlandirabilirsiniz. Bundan sonra da kendi pratik yaklasiminizla projeyi kagidadokebilirsiniz. Kimse sizin icin gorev ve sorumluluklardan kaciyor diyemez cunku nerede guvene ihtiyac varsa orada sizi buluyorlar.

KADER SAYISI 5
"YAZICI" Dogustan Merkur ozellikleriniz var.  Enerji canlisiniz.  Ince bir zekanizin yani sira iyimser bir kisiliginiz var.  Yasam sizin icin cesaret gerektiren bir macera.  Eglenmesini dahasi yasamasini cok iyi biliyorsunuz.  Yasamin degiskenligi sizin degisik ve cesitlilige olan duskunlugunuzle tam bir uyum icinde oldugundan yasama rahatlikla ayak uydurabilirsiniz.  Dunyanin merkezi olmaktan hoslaniyorsunuz.  Ama olmadiginizi bir turlu kabul etmek istemiyorsunuz. Ozgurlugunuze cok duskunsunuz.  Ve hic bir seyin sizi ozgurlugunuzden alikoymasina izin vermiyorsunuz. Sozcukleri kullanmada cok basarilisiniz.  Bundan dolayi konusmaya dayali  mesleklerde cok basarili olursunuz.  Eglence ve yazin dunyasinda bir yildiz gibi parlayabilirsiniz.Ancak ustun konusma yeteneginiz bazen sorunlarada yol acabilir.  Bilmediginiz konulara dalarak mahcup olabilirsiniz. Degisken bir karakteriniz var.  Bu kotu bir ozellik degil.  Kimileri icin bir zevk de denilebilir.  Size gore akilli insan zamana ayak uydurmak zorundadir. Ihtiyaclarinizin neler oldugunu biliyor ve bu ugurda yapmaniz gerekenlerden kacmiyorsunuz.  Sizin icin mutluluga giden yol buradan geciyor. Her ne pahasina olursa olsun almak.  Mutluluk kendinizi ifade etmek ve basariya ulasmaktir.

KADER SAYISI 6
"OGRETMEN" Sizin dunyanizin yoneticisi asktir.  Aslinda kime asik oldugunuzun cok da onemi yoktur.  Ve evrendeki goreviniz bu Felsefiyi ogretmektir.  Amaciniz ise baskalarina yardim etmektir.  Aska ve ilgiye olan asiri ihtiyacinizin arkasinda kendinize olan guvensizliginiz yatar. Ailede gerceklestirdiginiz huzuru, cevrenize sonrada tum dunyaya yaymak amaclarin en onemlisi.  Kabaliga, bayaliga asla tahammul edemiyorsunuz. Ikili iliskiler tercihiniz.  Kalabalikta kendinizi savunmasiz hissediyorsunuz.  Muzikten, guzel sanatlardan anliyorsunuz. Yasamin guzelliklerine olan sevginizi bu alanlarda uzmanlasarak dile getiriyorsunuz.  Kendinizden cok baskalarini dusunme ozelliginiz, sizi genclerin danismani, yaslilarin sirdasi ve dunyanin ogretmeni yapiyor. Cok ender elestiriyorsunuz.  Aslinda sizi rahatsiz eden cok az sey var.  Yaninizda sevgiliniz olsun yeter.  Gorevlerinizin size yukledigi sorumluluk aslinda gorundugunden de agir.  Ancak bu agir gorevlerin onemini gayet iyi biliyorsunuz. Yasamdaki gorevlerinizi yerine getirerek buyuk mutluluga ulasabilirsiniz. 

KADER SAYISI 7
"MiSTiK" Gozlemci bir yapiya sahipsiniz herseyin ardindaki nedeni aramaniz en buyuk ozelliginiz.  Yuzeysel hic bir sey sizi tatmin etmiyor. Tersine merakinizi korukluyor.  Mistik konulari, yeni ve eski ilim alanlari ilginizi fazla cekiyor.  Tipki bir doktor gibisiniz.  Sorunlu insanlar aradiklari huzuru sizde buluyor. Sizin elinizde adeta sihirli bir guc var.  Mesafeli tavriniz sizi diger insanlardan ayiriyor.  Ancak yasamin derinliklerine inenler sizi anlayabilir,suskun donemlerinize bir anlam verebilir.  Nitekim zaman zaman boyle manasizca icinize kapandiginiz oluyor.  Insanlar ilk tanisdiklarinda sizden cekiniyor.  Dogustan itibarlisiniz adeta.  Yeriniz ne olursa olsun daima ilgi uyandiriyorsunuz.  Felsefi ve kulturel konulara ilginiz buyuk.  Ancak tam olarak  cozebilmiz degilsiniz.  Muzik yazmak, kesifler yapmak yaraticiliginizi kullanabileceginiz alanlardan.  Sizin icin sanatcilarin eserlerinden yararlanmadan yasamak yasamak degil.  Bazen yasam sizin icin bir dus kirikligi olsada daha ogreneceginiz cok sey var. Genelde karamsar ve suskun bir yapiya sahipsiniz.Yalniz da yasamayi basarabilecek nadir kisilerdensiniz.  Hayat konusunda bazen umutsuzluga dustugunuz de oluyor.  Ancak felsefi bakis aciniz yasamin nereden kaynakladigini ortaya cikaracak kudrette. 
 
KADER SAYISI 8
"SANATCI" Herseyi net olarak ifade etme yetenegine hatta herseyi net olarak hissetme yetenegine sahip olmasanizda, zekanin yasaminizda buyuk bir onemi var.  Cok cesitli konulardan zevk aliyorsunuz. Zamaninizi buyuk kismini da hayallere ayiriyorsunuz.  Fakat yasamin salt eglence olmadiginin farkindasiniz. Cok yonlu olmak en buyuk ozelliginiz.  Cok ve cesitli yetenekleriniz var. Cabuk kavramak da bunlardan biri.  Fakat insanlar hakkinda kolay yanilgiya dusuyor, gercek yuzlerini cok gec farkedebiliyorsunuz.  Bilgiye aninda ulasmanin yollarini biliyorsunuz.  Ancak bilime yeteneginiz ve duskunlugunuz fazla degil. Cunku zamaninizin cogunu gercek bir bilim adami gibi bilime adamak yerine daha sanatsal ve sportif faaliyetlerden hoslaniyorsunuz.  Hossohbet ve eglencelisiniz. Bu ozellikleriniz de kolay arkadas edinmenizi sagliyor. Pek cok insan sizi seviyor ama sizi gercekten anlayan cok az insan oluyor.  Bunun sebebi karmakarisik ruhunuzun derinliklerine inebilmeyi cok az kisinin basarabilmesi. Ugrastiginiz size zevk veren konulardan cabuk bikiyorsunuz.  Olaylari genelde oldugu gibi kabulleniyorsunuz.Yani fazla dert edinmiyorsunuz. 

Zaten mucadele etmekten de hoslanmiyor cabuk pes ediyorsunuz.  Kivrak zekaya sahip oldugunuzdan baskalarini acimasizca elestirmek ten kacinmiyorsunuz.  Sozcukleri kullanmadaki yeteneginiz iyi bir elestirmen, yazar, konusmaci, ya da sunucu olmanizi saglayabilir.  Sevgisiz yasamayan bir insansiniz.  bu yuzden sizi seven ve anlayan biriyle birlikte olmadikca mutlu olmaniz mumkun degil. 

KADER SAYISI 9
"METAFIZIKCI" Yasaminiz, perdenin gerisindeki esrari, ruhun ve gizli ilmin ardindaki anlami cozmekle geciyor. Yasaminizin amaci gercegi yalnizca gercegi ogrenmek Bu konuda cok basarili oldugunuz da bir gercek.  İnsanlari tanimak icin genellikle 5 dk. gozlemlemeniz yeterli.  Hayati seviyor fakat cok az kisiyi sevmeye deger buluyorsunuz. Hayatinizin her alaninda comert ve kusursuz olmak istiyorsunuz. Karsinizdakilerin de en az sizin kadar kusursuz ve guvenilir olmasini bekliyor, bu yuzden zaman zaman cok aci cekiyorsunuz. Cok guclusunuz fakat cabuk incinen altin bir kalbe sahibisiniz. Cok az insana gercek sizi tanima firsati veriyor, onlara da fazlaca deger veriyorsunuz.  Psikolojik olaylari anlama yeteneginiz muazzam.  Ancak sizin disinizda gelisen olaylar sizi ve ruh halinizi fazlasiyla etkiliyor.Bagimsizliginiza ve ozgurlugunuze duskunsunuz .  Yine de sevgiyi herseyin ustunde tutuyorsunuz.  Hayatiniz karisikliklari cozmek uzerine kurulu oldugu icin mucadele etmekten yorulmuyorsunuz.  Hemen her seviyeden insanla anlasma yetenegine ve sonsuz sabra sahipsiniz. Insanlarin ihtiyaclarini onlar soylemeden anliyor ve yardimlarina kosuyorsunuz. Cok iyi bir dinleyici, gozlemci ve yol gostericisiniz bu yuzden iyi bir psikolog veya konusmaci olabilirsiniz.

Kaderiniz isminizde saklı astroloji burçlar yorumlar spiritüeller isimler kaderi nasıl etkiliyor çok şaşıracaksınız
 

Bu konuyu yazdır

  AŞK İKSİRİ NASIL YAPILIR?
Yazar: Spiritüeller - 25-06-2016, Saat: 00:08 - Forum: İKSİR - Yorum Yok

Aşk iksiri yapmaya başlamadan önce mutlaka bir iksir kazanınız olmalı… Bu kazan sadece aşk iksiriniz de dahil bu tip karışımlarınız için kullanılmalıdır. 
Kazanınızın etkisini arttırmak için kazana güçlendirici tılsımlar ekleyebilirsiniz. (Tüyler, yarı değerli taşlarla bezeli ipler, kuru dal parçaları, deniz kabukları, cam kırıkları dizileri…) 
İksir için sıvı ya su ya da sirke olmalıdır. İçilecekse su kullanmalısınız… Önceden kaynatılmış ve dinlendirilmiş olmasına dikkat edin.

Malzeme (özellikle sinameki ve safran kullanılır) suya atılır ve kısık ateşte dinlene dinlene demlenir.
Demlendikten sonra tortu alelade bir yere değil akan suya atılmalıdır. Suya atma imkanınız yoksa ayak altı olmayan bir toprağa gömün.
Demlediğiniz aşk iksirini sevdiğiniz adama içirecekseniz eğer içinden bir bardak kadar ayırdıktan sonra kalan iksire siyah göz kaleminizi batırarak gözlerinize kalem çekin. O bardaktaki iksiri içerken mümkün olduğu kadar gözlerinin içine bakmalısınız.

Kalan iksiri de içmek için değil efsunlamak için kullanmalısınız bunun için her ne kadar önermesem de Voodoo bebeği kullanabilirsiniz.

Voodoo bebeğini bez parçaları tahtalara dolayarak, ya da çamur ya da benzeri bir malzemeden küçük bir heykelcik yaparak hazırlayabilirsiniz. Burada dikkat etmeniz gereken iki bebek olmalı biri sizi diğeri onu temsil etmeli… Birini hangi malzemeden yaptıysanız diğerini de aynı yapmalısınız. Endişelenmeyin ne bebeğinizin ne de heykelciğinizin mükemmel olması gerekmiyor. Sadece temsil etmesi önemli.
Bebeklerin kalp hizasına bir daire çizerek önce annelerinizin adını , kendi isimlerinizi yazmalısınız. 
Voodoo bebeklerinin yüzü birbirine dönük biçimde sımsıkı bağlayın. Bağladığınız bez parçasını kalan iksire batırıp sıkmalısınız. 
Bağlama işlemi esnasında içinizden gelen kelimeleri 40 kez tekrarlayın. Örneğin; “Birbirimize sonsuza dek bağlı kalalım ve bizi ayırmak isteyen her kim olursa olsun yanımıza yaklaşmasın..” gibi.
Bebeklerinizi kimsenin göremeyeceği bir yere asın ve 3 gün asılı kalmasını sağlayın. Sonrasında ateşe akıp yakmanız gerekecek.

love-potion-happy-valentine-s-day-2015.jpg

Bu konuyu yazdır

  ÖLÜMSÜZLÜK İKSİRİ
Yazar: Spiritüeller - 24-06-2016, Saat: 23:47 - Forum: İKSİR - Yorum Yok

Birçok tradisyonda rastlanan bir semboldür. İslamî tradisyonda ab-ı hayat adını alır. Ölümsüzlük ve sonsuz gençlik verdiğine inanılan ab-ı hayat, Tevrat ve Kuran'da sözü edilen Hızır'la ve 'balık' sembolüyle ilişkilendirilir (Hızır'ın ab-ı hayatı bularak ölümsüzlüğe kavuşması öyküsü, İbrani tradisyonunda Yeşua ile İlya'nın öyküsü, Kuran'da Musa Peygamber ile Hızır'ın ya da Yuşa'nın öyküsü olarak anlatılır.) 
Bu mucizevi içeceğin eski Türkler'deki adlarından biri bengisu'dur. Eski İran tradisyonunda ise haoma ya da homa adıyla bilinir. Beyaz renkteki haoma'nın 'Dünya Dağı 'dan  edinilebileceği belirtilir.
 
Grek mitolojisinde ölümsüzlük içeceği nektar'dır, adı "ölümsüz" (ambrotos) sözcüğünden  türetilen   ambrosya  ise ölümsüzlük yiyeceğidir. Çiçek özleriyle ilişkilendirilen ambrosyanın bal gibi tatlı olduğu belirtilir. Grek mitolojisine göre ilahların ölümsüzlüklerini ve yaralanamaz oluşlarını borçlu oldukları bu besinlere kimi insanlar da ulaşabilirler. Nektarı içen ya da ambrosyayı yiyen insanlar gençlik, mutluluk ve ölümsüzlük kazanırlar, yani bir bakıma ilahlaşırlar. Kimi Batı tradisyonlarında söz konusu içecek 'yaşam suyu çeşmesi' olarak ifade edilir.
 
Ölümsüzlük içkisi Hint tradisyonlarında, Vedalar'daki adıyla soma'dır. Bu, ölümsüzlük ve mükemmellik özsuyudur. İlahların içeceğidir, gücü sınırsızdır. İnsanlar içinde "Göğe" ulaşmaya yönelmiş kişilerden bazıları bu içecekten içebilecek dereceye varabilirler. Yükselebilmiş olanlara takdim edilir. Bu, ruhsal olarak içilen bir içecektir, içmeyi başaranlar ilahlar safına katılır. Bu besinin Hint'teki diğer adı amrita'dır.
 
Aden cennetindeki 'yaşam ağacı'nın meyvesi, Hesperid'ler bahçesinin altın elmaları ve Çin'deki sivangumu şeftalileri ölümsüzlük içkisi sembolünün çeşitli versiyonlarından başka bir şey değildir. Sembol, çeşitli tradisyonlarda değişik adlarla, içecek ya da yiyecek olarak ifade edilmiştir. Hepsindeki ortak nokta ölümsüzlük sağlamalarıdır.
 
Bu kavram "dış simya "ya ezoterik öğretiyle, özellikle Hermetika metinleri aracılığıyla geçmiş, fakat ezoterik anlamıyla değil de, egzoterik anlamıyla ele alınmış ve imal edilebilecek bir sıvı sanılmıştır. Ölümsüzlük içkisini kimi okültistler evrenin her yerinde gizil halde mevcut evrensel yaşam gücü olarak yorumlamışlardır.
 
Ölümsüzlük içkisi sembolü, kimi teozofların deyişiyle "yukarı sular" denilen, esîrî tesirlerin yüksek karakterde olanlarını simgelemektedir. Yani bu sembol, Neo-spiritüalist deyişle Yüksek İdare Mekanizması 'nın çok ince vibrasyonlu yükseltici tesirlerini ve bunların yükseltici niteliğini simgelemektedir. Ölümsüzlük içkisinden içme, belirli bir tekâmül düzeyine ulaşmış, şuur ve idraki belirli bir düzeye erişmiş ve ince vibrasyonları alabilecek duruma gelmiş bir insanın geçici aralıklarla da olsa, zaman zaman, çok ince vibrasyonlu bu yükseltici tesirleri alabilmesini, yüksek plânlardan gelen bu tesirlerle beslenmesini simgeler. Bu irtibat halinin, eski inisiyasyonlardaki inisiyelerde görüldüğü gibi süreklilik kazanmasını kimi mistikler, 'fenafillah' (-yanlış anlaşılma sonucu verilmiş bir isimdir-), kozmik temas, kozmik şuurla temas, 'kurtuluş'  aydınlanma gibi çeşitli adlarla ifade etmiştir.
 
Bu aşamada, insan maddeye dönük nefsani duyguların kölesi olmak yerine, kendini diğer varlıkların tekâmülüne şuurlu olarak yardım etmesini sağlayan vazife sezgisinin uyarılarına teslim etmiştir.Ölümsüzlük    içkisinden    içenlerin ölümsüzlüğe kavuşması sembolizminde ya da bir başka deyişle varlığın doğum-ölüm çemberinden kurtulması sembolizminde, varlığın artık dünyada reenkarne olmasına gerek kalmadığı bir tekâmül düzeyine ulaşmış olması, yani 'Dünya gezegeni okulu'ndan alacak bir dersinin kalmamış olması ifade edilir. (Fakat bu, tekamülünün bitmiş olduğu anlamına gelmez, okul değiştirme anlamına gelir.)

389697_10150668989794909_2013247105_n.jpg

Bu konuyu yazdır

  İKSİRİN ÖZELLİĞİ VE ÖNEMİ
Yazar: Spiritüeller - 24-06-2016, Saat: 22:31 - Forum: İKSİR - Yorum Yok

İksirler yenileyici ve şifa verici olduğu inanılan içkilerdir. Bu terim ilk önceden simyagerler tarafından (aynı zamanda felsefe taşı olarak bilinen) basit metalleri altına dönüştüren, hastalıkları tedavi eden ve yaşamı uzatan maddeyi tanımlamak için kullanılırdı. Simyagerler her ne kadar bu kelimeyi türetmişlerse de, böyle bir madde konusundaki inanç simyadan önce de vardı ve sürekli olarak mitoloji ve din tarihinde rastlanır.

Kelimenin Kökeni
Bu kelime, Latince elixir kelimesinden kaynaklanır ve eliksir de Arapça el-iksir kelimesinin Latinceleşmiş bir şeklidir. Grekçe'de tıp ve simya dönüşümü için kullanılan kuru bir toz olan xerion kelimesine akrabadır.

Özelliği ve Önemi
Din, mitoloji ve peri hikayelerinde bir yerlerde yaşlıyı genç kılan, hastayı iyileştiren, ya da ondan bir yudum, soluk ya da parça ısıracak kadar şanslı, bilge ya da kurnaz olana bolluk ve sonsuz yaşam veren bir ot, pınar, taş, sarhoş edici içki ya da cadı kazanında hazırlanan zehirleyici bir karışım olduğu fantezisi oldukça yaygındır. Gılgameş Destanında Uruk'un görkemli kralı sonsuz yaşamın sırrını bulmak için yolculuğa çıkar ve denizin dibinde sonsuz yaşam otunu bulma şansını sahip olur. Onu yerinden söker fakat dikkatsiz bir şekilde onu ortalıkta bırakır ve bir deniz yılanı onu çalar.

Gılgameş'in kaybettiği şeyi bulmak için sayısız insan çabalamıştır. Sağlık, bolluk ve sonsuz yaşamı bağışlayabilen sihirli bir maddenin varlığı konusunda inanç insanların ölüme meydan okuması kadar eski bir düşünsel dilektir. ölümü yaşamın doğal sonucu olarak kabul etmekten uzak, her yerde insanlar ölümü cehalet ve kötü niyetin sonucu olarak görmüşlerdir. insanların bir zamanlar ölümsüz oldukları ve hâlen olmaları gerektiği inancı ölümün dünyaya nasıl girdiğini anlatan mitolojik öykülerde içerilmektedir. Gılgameş Destanındaki gibi bir deniz yılanın ölümsüzlük otunu çalması motifi dünyanın her tarafında tekrarlanmaktadır. Hepsi bir yılan ya da deniz canavarının kutsal bir ölümsüzlük pınarı, yaşam ağacı, gençlik pınarı, altın elma vs. koruduğu mitinin varyasyonlarıdır. Bütün bu mitlerin arkasında tanrıların kıskanç olduğu ve ölümsüzlük iksirini insanların ulaşamayacağı yerlerde sakladığı korkusu yatar. insanlar öz hakkı olan ölümsüzlüğü geri kazanmak için tanrıları ayartmak ya da atlatmak için gerek fiziksel, gerekse de ruhsal olarak büyük çaba harcamışlardır.

Yaşam Suları
Mısır, Hint, Grek, Babil ve İbrani yaratılış efsanelerine göre hayat, her şeyin özünü taşıyan ilkel madde olan sudan çıkar. Tufan efsanelerinde hayat sulara (şekilsiz biçim) geri döner, buradan yeni şekillerle yeniden ortaya çıkabilir. Vaftiz töreni suyun hayatın kaynağı olduğu ve dolayısıyla yeniden doğma ve ölümsüzlüğün kaynağı olduğu inancından doğmuştur. Bu şekilde su en son büyüsel ve tıbbi madde olmaktadır. Arındırır, gençliği yeniler ve bu yaşamda ve gelecek yaşamda ölümsüzlüğü temin eder. Bu sihirli "ab-ı hayat"a (yaşam suyu) birçok isim verilmiştir-soma, haoma, ambrosya, şarap-her biri insanlara ve tanrılara bilgi, güç ve ölümsüzlük başlayabilecek kutsal bir içecektir.


Hem aylık yinelenmesinden dolayı, hem de hayatın kaynağı su üstündeki kontrolünden dolayı ay yinelenmenin en son sembolüdür. Ayı deniz suyu, yağmur, bitkisel yaşam, dişi bereket, doğum, ölüm, inisiyasyon ve yinelemeye ilişkilendiren sembolizm Neolitik çağına kadar iner. Güneş de güçlü bir yineleme ve ölümsüzlük sembolüdür. Güneş ve ayla ilgili mitolojik ve dinî bağlantılar, insanların bu gök cisimlerine ilgili sıvı, bitki, hayvan, mineral ve metalleri kullanarak neden iksirler hazırlamak istediklerini açıklar.

olumsuzluk-iksiri-bulundu--2014-05-01_m.jpg

Bu konuyu yazdır

  SÜPER DÜNYALILARIN YENİ IRKI DOĞUYOR
Yazar: Emka - 24-06-2016, Saat: 22:02 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

BİLİM ADAMLARI SÜPER DÜNYALILARIN YENİ IRKININ DOĞMAKTA OLUP OLMADIĞINI SORUYOR

 Bilim adamları beklenmedik ve sarsıcı bir keşif yaptı - insanlar arasında çok fazla sayıda yeni ve daha önceden görülmemiş mutasyonlar belirlendi. Yakında insanlar arasında büyüleyici x - men'lerin olacağını öne sürenler var. Bu süper dünyalılar gişe rekorları kıran ünlü filmlerde olduğu gibi gizli laboratuarlardan çıkmıyorlar, doğal olarak doğuyorlar. Diğer bilim adamları daha az iyimser ve öngörülmeyen gelişmenin insan bedeninde bilinmeyen değişimlere yol açabileceğini düşünüyorlar. Bu beklenmedik ve ürkütücü keşif ABD Cornell Üniversitesi ve Kaliforniya Üniversitesi bilim adamları tarafından yapılan bir araştırmanın sonucudur. Tüm dünyadan binlerce insanın genlerini inceledikleri zaman, insanlığın son yıllarda yeni, daha önceden görülmemiş mutasyonlar edindiği ortaya çıktı. Bilim adamları 14,002 insanda 202 geni araştırdı. İnsan genomu 3 milyar baz çiftini kapsar; bilim adamları bu çiftlerin 864,000 ini inceledi. Bu genomun yalnızca küçük bir parçası iken, 14,002 insanın örnek büyüklüğü insanlarda dizilim araştırmasında şimdiye dek en büyük sayıdır. Bu proje Kaliforniya Üniversitesinden John Novembre ve İngiltere'deki ilaç şirketi GlaxoSmithKline'den Vincent Mooser tarafından yönetildi, 14,000 insandaki 202 gen dizilimiyle değişkenlerin %95 inden fazlası nadir idi ve değişkenlerin %74 ü araştırmadaki sadece bir veya iki kişi tarafından taşınıyordu. John Novembre, "Nadir bir varyasyon olacağını biliyordum, ama bu kadar çok olacağı ile ilgili bir fikrim yoktu!" dedi.

Araştırmada 10,621 insanda 12 hastalıktan biri vardır, bu hastalıklara koroner kalp hastalığını, multiple sclerosis, bipolar rahatsızlığı, şizofreni, osteoartrit ve Alzheimer's dahildi; 3,381 kişinin hastalığı yoktu. Novembre, "En geniş örnek büyüklüğü kalıpları öncesinden çok daha net olarak görmemizi sağlıyor." "Eğer nadir değişkenler uzak yıldızlar gibiyse, bu türde geniş örnek büyüklüğü Hubble Teleskobuna sahip olmaya benziyor; öncesinden çok daha fazlasını görmemizi sağlıyor." Bir sürü varyasyon görüyoruz ve bu nadir değişkenler proteinlerde değişiklik yapıyorlar. Bu şekilde, bu araştırmanın insanlardaki hastalığın genetik temeli için önemli çıkarımları var. Bir çok hastalığa kısmen nadir değişkenlerin neden olduğu fikri ile tutarlı." Novembre "Elli yıl önce yapılan araştırma mutant genin bin kişi arasında sadece bir insanda olduğunu gösterdi ve şimdi beş insanda var" diye açıkladı.


Com.jpg


Mutasyonlara neden olan nedir?

Daha önceleri genetik anormalliklere radyasyonun, virüslerin, transpozonların ve mutajenik kimyasalların neden olduğu düşünülüyordu, ama şimdi bilim adamları mutasyonlar ile sonuçlanan bir başka faktörü tanımladılar - aşırı nüfus artışı!
İnsan nüfusu artışı çok büyük sayıda genetik değişkenleri açıklamaya yardımcı oluyor. "Gerçek şu ki, kısmen insan nüfusunun çok hızlı büyümekte olduğu gerçeğinden dolayı bu kadar çok nadir değişkenler görüyoruz. İnsan nüfusu çok arttığı için, mutasyonların gerçekleşme fırsatı da arttı. Gördüğümüz değişkenlerin bazıları çok genç, ziraatin icadına ve hatta Sanayi Devrimine kadar gidiyor; bu büyüme genomda mutasyon için bir çok fırsatlar yarattı, çünkü büyük nüfuslarda ebeveynden çocuğa kromozomların çok fazla iletilmesi var." Aşırı nüfusun sonucu olarak, nadir gen değişkenlerinin gerçekleşmesi daha olası. Ve bilim adamları yakında insan bedeninde bilinmeyen değişimlere yol açan yeni türde mutasyonların olabileceğini göz ardı etmiyor.

Yeni X - men ırkı mı doğuyor?

Mutasyonlarda faydalar gören bilim adamları var. Kaliforniya Üniversitesinden Profesör Darren Kessner Dünyalılar arasında yakında büyüleyici "X - Men" grubunun olacağını işeri sürdü. Bu varlıklar gizli laboratuarlardan çıkmıyorlar, doğal olarak doğuyorlar. "Yeni mutasyonlar miras kalan varyasyonun kaynağıdır, bunların bazıları hastalığa ve işlevsizliğe yol açabilir ve bazıları evrimsel değişimin doğasını ve hızını belirleyebilir. Bunlar heyecan verici zamanlar." Hem yararlı hem de zararlı mutasyonlar tamamen normal bir fenomen olarak her zaman var oldu, ama mutasyonların sayısı dramatik şekilde artarsa, insan bu gelişmenin insan ırkı için ne ima edeceğini merak ediyor...

Bu konuyu yazdır

  ARZULARINIZIN LİSTESİNİ YAPIN !
Yazar: Emka - 24-06-2016, Saat: 20:52 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Niyet ve Arzu Yasası'.

Deepak Chopra bu yasayı şöyle anlatıyor;
'Eski bilgeler 'Ben O'yum, sen O'sun, her şey 'O ve O'ndan başka da bir şey yok' demişlerdir. Bedeniniz evrenin bedeninden ayrı değildir.
Mekanik kuantum seviyesinde kesin, net köşe ve sınırlar yoktur. Sinir sisteminiz kendi kuantum alanınızdaki enerji ve bilgi içeriğinin farkına varır ve siz bedeninizde kendini hissettiren bu içeriği bilinç ve farkındalıkla değiştirebilirsiniz'. Daha basit bir anlatımla; niyet ve arzularınızla, bilinçli olarak çevrenizin ve dünyanızın enerjisini, içeriğini değiştirebilirsiniz.
Bu da isteklerinize kavuşmanızı sağlar.
Burada en birincil hareket 'dikkat'. Dikkat enerjiyi verir, niyet ise dönüştürür. Yaniiii, dikkatinizi yaşamınızda neye yönlendirirseniz o gelişir, o büyür ve onu deneyimlersiniz.
Dikkatinizi uzaklaştırdığınız şeyler ise solar, kaybolur, yok olur.

Arzularının listesini yap!

'Niyet' sonsuz bir planlama ve organize etme gücüne sahiptir. Niyet hayat orkestranızın şefidir.
'Ha bu arada gerçek bir niyet olmadan arzu işe yaramaz' diyor Chopra 'Çünkü niyet sonuca bağlı olmayan bir arzudur. Şimdinin farkındalığı ile yapılan eylem en güçlü etkiyi doğurur'.
Sonuç odaklı değil, şimdide niyetinize odaklı olmanız gerekiyor özetle.
Gördüğünüz gibi yine 1. yasaya dönüyoruz. Çünkü şimdide olmadığın sürece, arzu ve niyet yasasını da uygulayamıyorsunuz. Bütün yasalar sırasıyla birbirine bağlı. Müthiş bir sistem.

Gelelim 'Niyet ve Arzu Yasası'nı nasıl uygulayacağımıza;

1. Tüm arzularınızın listesini yapacak, bu listeyi daima yanınızda taşıyacaksınız.
Sessizliğe girmeden, meditasyona başlamadan önce bu listeye bakacaksınız. Geceleri uyumadan, sabah uyanınca da bu listeye bakacaksınız.

2. Listenizdeki dileklerinizi özgür bırakacak ve üretkenlik haznenize teslim edeceksiniz.
Yani işler ters gittiğinde kurcalamak, kurmak, paniklemek, olumsuzluğa düşmek yok. Bunun bir kozmik plan olduğunu, işlerin böyle de yolunda olduğunu kabul etmek var.

3. Tüm eylemlerinizde 'şu anın' farkındalığını uygulamaya çalışın ve kendinize birinci yasayı hatırlatın. Problemlerin şu anı bozmasına izin vermeyin. Şimdiyi olduğu gibi kabul edin.
Ben size söyleyeyim sevgili 'kişisel gelişimci' okurlar. Ben bu kitabı alıp yaşam koçum yaptım, yürekten inandım, sizinle paylaşmayı görev bildim.
Tüm dikkatimi verdiğimde, hadiseden kırılmalar -kopmalar yaşadığım anları fark ederek yine bu yasalara dönerek yaptığım çalışmalar hayatımı nasıl tatlı tatlı değiştiriyor anlatamam.

Sadece bilme hali yetmiyor, bildiğini uygularsan, tembelliği, umutsuzluğu bırakır sımsıkı sarılırsan mucizeler başlıyor




AYŞE ÖZYILMAZER


bipolar%2Bmania%2Band%2Bspirituality.png

Bu konuyu yazdır

  HAYATTAN SONRA HAYAT
Yazar: Emka - 24-06-2016, Saat: 14:41 - Forum: NOTLAR - Yorum Yok

Bizler Bilinciz
Bu Dünya planına Kozmik Bilincin bir zerresi olarak geliriz.
 
Kaynaktan gelirken, Benliğin yapısı olarak Eterik Beden ile geliriz.
Bu Dünya planına eşsiz deneyimler yaşamak için geliriz.
 
Deneyimlerimiz için, rahmi seçeriz,
Anne babamızı, ortamımızı ve durumları seçeriz.
 
Yaşamın tüm tasarımı Benlik için bilinirdir.
 
Doğum
 
Anneyi seçtikten sonra, bilinç zerresi annenin rahmine girer.
Bilinç annenin rahmine girdikten sonra, cenin hayat kazanır.
Fiziksel beden Eterik Bedendeki Kozmik Enerjiye ve Nedene uygun olarak şekillenir.
Bilinç ilk nefesi alıncaya kadar kaynağa sık sık yolculuk yapar.
 
Annenin rahminden çıktıktan sonra, ilk dışsal nefesini alır.
Bu, Doğum olarak bilinir.
 
Yaşam
 
Birinci günden yedi yaşına kadar, kaynağın farkındalığına sahibiz.
Yedi yaşından itibaren zihin şekillenmeye başlar ve 14 yaşına kadar tamamen oluşur.
Entellekt aktivasyonuna 14 yaşından itibaren başlar ve 21 yaşına kadar tamamen gelişir.
21 yaşından 28 yaşına kadar, insan beden, zihin ve entellektin birleşimini deneyimler.
Yirmi sekiz yaşından itibaren, hayat Kendini Bilmeye bağlıdır.
 
Eğer insan Benliğin farkındalığına sahip değilse, Bilinci beden ve zihin arasında yatar.
Bu nedenle, tüm sefalet başlar.
Durumları anlayamaz.
Olaylar onun için daha kritik hale gelir.
 
Gizlenmiş katılığa biçimlenir.
Katılık Kozmik akışı bloke eder.
Bundan dolayı fiziksel hastalık, stres ve gerilimlerden sıkıntı çeker.
Günlerini farkındalıksız olarak geçirir.
Yaşamının temel amacını anlayamaz.
 
Ölüm ve Ötesi
 
Eğer insan hayatını farkındalıksız olarak ve bir şey anlamadan geçirirse,
O zaman, çocukluktan gençliğe, yaşlılığa ilerler ve sonunda bu Dünya planından, bu Dünya planına geliş amacını tamamlamadan göçer.
Ölüm dediğimiz şey budur.
Ölümden sonra bile, yanlış anlayışa sahip katı zihin katmanı Bilincin Kaynağa ulaşmasına izin vermez.
Yanlış anlayış nedeniyle,
Kendi Cehennemini yaratır ve düşük Astral Dünya varlığı olarak kalır.
 
Eğer insan hayatına Benliği ile başlarsa,
Tüm durumlarda her zaman vecd dolu olur.
Ölümden sonra bile, düşük frekanslarda olmaz.
Kaynağa geri döner.
 
Üçüncü göz vasıtasıyla, astral yolculuk vasıtasıyla yüksek bilgileri,
yaşam ve ölüm bilgisini elde ederek insan beden, zihin ve entellektin, Benliğin ve yaşam gücünün mükemmel anlayışına sahip olur.
 
Bilincin enerji ve bilginin birleşimi olduğu anlar.
Bilinç daha fazla enerji ve bilgi edinmek ve yaratmak için bu plana gelir.
Her zaman bu anlayış ile yaşayarak, tüm yaradılışın var oluşu ile ilgili
daha yüksek anlayışa sahip olur.
 
Bu anlayışla insan mucizevi bir yaratıcı haline gelir.
O zaman söylediği her şey tezahür eder,
Düşündüğü her şey tezahür eder,
Yaptığı her şey bir yaratım olur.
 
Bu aydınlanmadır.

1_d.jpg

Bu konuyu yazdır

  İŞKENCE ŞEKİLLERİ VE KULLANILAN ALETLER
Yazar: Emka - 24-06-2016, Saat: 14:25 - Forum: Engizisyon - Yorum Yok

Kafa Ezici: Kurbanın kafası kase biçimli başlığa yerleştirilir, çenesi de alt tarafındaki çubuğa dik gelecek şekilde oturtulur. İşkenceci , vidayı yavaş yavaş çevirir ve suçlunun kafası sıkışmaya başlar. Kase ve çubuk birbirine yaklaştıkça ilk başta dişler kırılır. Daha sonra kafası kırılan suçlu yavaş ve ağrılı bir biçimde ölür. Bu alet ortaçağda, özellikle İspanyol engizisyonunda kullanılmıştır. Kafa eziciyle yapılan işkence yarım bırakıldığında suçlanan kişinin göz, çene ve beyninde hasar kalabiliyordu.

Kazığa Oturtma: 15. Yüzyılda Romanya’da uygulanan bir işkence yöntemiydi. Kazıklı Voyvoda yada Kont Dracula olarak bilinen Eflak prensinin kullandığı bir işkence türüdür. Suçlu ucu sivri bir kazığa oturtulur, yavaş yavaş kendi ağırlığıyla kazık vücuduna saplanırdı. Bu yöntemde kazık anüsten girip vücudu yavaşça delerek göğüsten çıkardı. 3- 4 gün süren bu işkencenin verdiği acı dayanılmazdı. Kont’ un söylediğine göre bu şekilde en az 20.000 kişi kazığa oturtulmuştur.

Gergi: Mahkumun eklemlerini yerinden çıkartmak için tasarlanan bu alet tahta bir çerçeve, ikisi alt tarafa sabit ve ikisi de üst kısma kulplarla bağlanmış olarak üzere 4 halattan oluşuyordu. Üst taraftaki kulplar çevrilemeye başlandığında kollar gerilir, kemikler kırılır. İşleme devam edildiğinde kollar ve bacaklar yerinden çıkmaya başlar ve kopmayla sonuçlanır. Daha sonraları gergi aleti geliştirilerek çiviler eklenmiştir. Suçlu direndiği takdirde çiviler vücuduna batıyordu.

Yahuda’ nın Beşiği ( Judas Sandalyesi ): Kazığa oturtmanın benzer bir yöntemidir. Suçlu piramit şeklindeki kazığa, vajinası yada anüsüne denk gelicek şekilde oturtulurdu. Yukarıdan aşağıya ağırlık verecek şekilde iplerle bağlanan suçlunun giderek açılan vajina yada anüsü ölüme kadar devam eder. İşkencenin utanç boyutunu arttırmak içinde tamamen çıplak bırakılır. Bazen ölümü hızlandırmak veya acısını arttırmak için kurbanın ayaklarına ağırlık bağlanırdır. Bu alet her türlü hijyenden yoksun olduğu için suçlu birde enfeksiyonun verdiği acıyla da baş etmek zorunda kalır.

Iron Maiden ( Demir Bakire- Nuremberg Bakiresi ): Bir çok tipi bulunan bu alet ilk olarak Nuremberg’ de ortaya çıkmışır. Mumya tabutuna benzeyen bu aletin içinde demirden sivri çiviler bulunmaktaydı. Bu çiviler hayati organlara denk gelmezdi. Çünkü amaç yavaş ve acı veren bir ölümdü. Suçlu kişi bu tabutun içinde ayakta durmak zorundaydı, ayakta durmaktan yorulduğunda vücuduna batan çiviler yaralarını daha derin hale getirmekteydi.

Çift Çatal: İspanyol engizisyonunun din karşıtı olanlara uyguladığı işkence tekniğidir. Metal bir tasmanın ortasında çatala benzeyen sivri kazıklar bulunur. Suçlunun boynuna takılan bu aletin aşağıda ve yukarıda bulunan dişleri çene ve göğse denk gelir. Kurbanın hareketini engellenir, eller arkadan bağlanır. Çok acı veren bu alet hayati organlara batmaz, iç organlara ilerlemez.

İşkence Tekerleği ( Catherina Tekerleği ): Suçlu tahta bir tekerleğin üzerine kolları ve bacaklarından bağlanır, her zaman da ölümle sonuçlanırdı. İşkencelerin en uzun süreni bu yöntemle olanıydı. Tekerlek yavaşça döndürülür, işkenceci demirden sopasıyla suçlunun kol ve bacaklarını kırardı. Kol ve bacaklar iyice ezildiğinde suçlu bu şekilde ya tekerleğin üzerinde bırakılır kuşların canlı canlı kurbanı yemesi sağlanır, ya da yüksek bir kazığa konur susuzluktan ölmesi sağlanırdı. Bu şekilde infaz edilen suçlu günlerce acı çekerdi.

Testere İşkencesi: En çok kullanılan ve kolayca her yere kurulabilen işkencelerden biridir. Suçlu kafası aşağı sarkacak şekilde ayak bileklerinden bir askıya bağlanır bütün kanın beyne akması sağlanırdı. Eller arkadan bağlanır direnmesi engellenirdi. Kan akışı sağlandığında suçlu bacaklarının arasından kesilmeye başlanırdı. Baş aşağı olduğu için suçlunun bilinci uzun süre kaybolmaz ve acı çekmesi sağlanırdı. Zina, ayaklanma, büyücülük, itaatsizlik, hırsızlık gibi suçlardan hüküm giyenlere uygulanırdı. Bu infaz yönteminin çok uygulanmasının nedeni kullanılan aletlerin hemen her evde bulunabilmesi ve hızlı bir şekilde uygulanabilmesidir.

Göğüs Kerpeteni ( Göğüs Koparıcı ): Kadın suçlular için uygulanılan bir işkence yöntemidir. 19.yüzyılın başlarına kadar Fransa ve Almanya’ nın bazı bölgelerinde uygulanmıştır. Zina yapanlara, bilerek düşük yapan kadınlara, dinden çıkanlara, büyücülük yapanlara, tanrı ve dine küfür edenlere karşı kullanılırdı. Bu alet bazen kızdırılır, bazen de soğuk olarak kullanılırdı. Göğüs ucunu yada göğsü tamamen koparıp suçlunun kan kaybından ölmesine neden olurdu.

Sorgulama Koltukları:Bu koltukların tahtadan veya demirle yapılmış birçok çeşidir bulunmaktadır. Bu koltuklar tamamen demir veya tahta çivilerle kaplıdır. Suçlu koltuğa sıkıca bağlanır ve vücudunu delen çivilere rağmen kıpırdayamazdı. Tamamı demirden yapılmış işkence koltıklarının ısıtılıp daha da acı vermesi sağlandığıda olurdu.
  
Garotte: İspanya’ da ortaya çıkmıştır. Dünyada benzerleri kullanılmıştır ancak İspanyolların geliştirdikleri daha özellikli ve kapsamlıdır. Demirden yapılan tasma biçimindeki boyunluğun arka tarafında omuriliğe denk gelicek şekilde yapılmış vidalı yada çivili bir demir parçası bulunur. Maksat suçluyu konuşturmaktır. İspanyol modelinde ise suçlunun omuriliğini sıkıştırıp, dayanılmaz acılar içerisinde yavaşça ölmesi sağlanırdı.
  
Vajina ve Rektum Armudu ( Tıkama Armudu): Bu aletin adı şeklinden gelir. İki veya üç vida ile genişleyen parçalardan oluşur. Vajina veya rektuma sokulan alet açılabildiği kadar açılır ve tedavi edilemez hasarlara yol açardı. Tıkama armudunun kullanıldığı suçlar ise zina, homoseksüellik, şeytani seks ayinlerine katılma, ensest ilişki kurma gibi suçlara uygulanırdı.

Metal Kafes ( Tabut ): Suçlu insan biçimindeki kafese koyulur, güneş alabileceği şekilde bir ağaca yada direğe asılırdı. Çevresinden geçen insanların zaman zaman taş attıkları olur, akbaba ve kuşlar saldırırlardı. Tüm bunlara ek olarak suçlu yorulduğu halde oturamazdı.

Kedi Pençesi ( İspanyol Gıdıklayıcısı ): Kedi pençesine benzeyen bu alet bir sopanın ucuna takılarak kullanılır. Uzun, sivri ve keskin tırnakları vardır. Bağlı ve asılı olan suçlunun etini ince ince yırtar. Kas ve kemiklere etki etmezdi. Suçlunun etini kemiğinden ayırırdı. Bazen işkencecinin eline takıldığı da olurdu.
  
Aşağılama Maskeleri: Direğe bağlanan suçlunun başına geçirilen maskelerin içinde burun ve ağza baskı yapan toplar vardı. Bu toplar suçlunun çığlık atmasını engelliyordu. Başına maske geçirilen kişiyle insanlar alay ediyorlardı. Bazen psikolojik işkencenin yanında fiziksel işkencede uygulanırdı. Maskelerin çeşitleri çoktu. Eşek, domuz gibi hayvanlara benzeyenleri olan maskeler suçluya aptal bir görünüm verirdi. Böylece suçlanan kişi rencide olurdu.

Timsah Makası: Bu işkence aleti vatan hainlerine, hükümdarlara suikast girişiminde bulunanlara ve bunu başaranlara kullanılırdı. Pense benzeri bir alet olan bu makasların içlerinde jiletler bulunurdu. Ateşte kızdırılıp suçlunun penisi koparılırdı ve kan kaybından ölmesine neden olurdu.

Filistin Askısı (Strappado veya Ters Askı ): Suçlunun kolları vücudunun arkasında birleştirilir ve bu şekilde yüksek bir direğe iple asılırdı. Bazen vücuda fazladan ağırlıklar eklenirdi. Bu işkence sonucunda suçlunun kolları yerinden çıkardı.

Ezme: Suçlu yere yatırılır ve üzerine aşamalı olarak ağır taşlar koyulurdu. Cellat bu süreyi istediği gibi uzatabilirdi. İşkence sonucu suçlu nefessiz kalarak ölürdü.

İspanyol Eşeği: Judas sandalyesinin benzeri olan bu alet daha uzundur. Suçlu eşeğe biner gibi bu alete bindirilir ayak bileklerine de verilmesi istenen acıya bağlı olarak ağırlık bağlanırdı.

Çöpçünün Kızı: Londra kulesinin teğmeni William Scevington’ un icadıdır. suçlu çömelir ve etrafına metal bir çevçeve geçirilir. Ağzından ve burnundan kan boşalana kadar sıkılır.

Diz Bölücü:Bu alet dizi bacaktan ayırır ve kullanılamaz hale getirmek için kullanılırdı. İki odun parçasının arasında yine odundan yapılmış sivri kazıkla bulunurdu. Dizleri arasına koyup vidaları sıkıştırmaya başladıklarında parçalanarak kopardı. Bu alet başka organların parçalanmasında da kullanılabiliyordu.

Kurşun Süzgeci: Bir sapın ucuna takılı süzgeçten oluşan işkence aletidir. İkiye ayrılabilen bu aletin alt kısmına erimiş metal, kızgın yağ, kaynar su gibi işkencede kullanılacak maddeler koyuluyordu. Süzgeci suçluya doğru sallayarak içindeki kaynar maddelere maruz bırakılıyordu.

Sarkaç: İşkence masasına yatırılıp bağlanan suçlunun üzerine çok büyük ve ağır bir balta sallandırılıp yavaş yavaş ip sarkıtılıyor. Her sarkıtılmada suçlunun vücudu doğranıyor.

Tüm bu işkencelerin dışında kırbaçlamak, falaka, metalden sıcak ayakkabı giydirip etlerin kemikten ayrılmasını sağlamak, demirden sıcak elbise giydirmek, canlıyken derinin yüzülmesi, iç organların çıkarılıp suçlunun görebileceği şekilde yakmak, burnundan yada ağzından ölene kadar su vermek, ayakları ve elleri bağlanmış şekilde boyunlarına ağır taş bağlamak yada çekiçle vurmak, kulak, burun,dudaklar, cinsel organ gibi uzuvları kesmek, saat başı vücudun herhangi bir yerine çivi çakmak, gözleri çıkarmak, dilini kesmek, aç bırakmak, civa veya kızgın yağ içirmek, kol ve bacakları bağlanan suçluyu ayrı yerlere koşturulan atlarla parçalamak, parmak kırma aletiyle parmakları kırıp kopartmak, vahşi hayvanlara atılma, bekaret kemerleri gibi işkenceler de uygulanıyordu.



iskence321.jpg

Bu konuyu yazdır

  Engizisyon Mahkemesi işleyişi
Yazar: Emka - 24-06-2016, Saat: 14:15 - Forum: Engizisyon - Yorum Yok

Mahkeme işlemleri basitti. Sanık ya piskoposluk sarayında ya da bir manastırda yargılanırdı. Mahkeme bir sorgucu kurulundan, noterden ve iki hukuk uzmanından oluşurdu. Bu uzmanlardan biri kilise dışından seçilebiliyordu. Mahkemelerde suçlanan kişinin bir avukatı yoktu. Sadece, sorgulamalarda itiraf edip etmediğine tanıklık etmek için bir kraliyet temsilcisi hazır bulunuyordu. Sorgucular, mahkemede suçlamalarını hem Latince hem de suçlunun anadilinde yapmak zorundaydılar. Sorgucular, çoğunlukla suçlu sıralarından çok daha yüksekte bulunan bir kürsüde otururlardı. Sorgucu konuşmasına, önce suçlunun kimliğinden, işinden, ailesinden söz ederek başlar ve daha sonra sözü işlenen suça getirirdi. Sorgucular psikolojik taktik konusunda çok uzmandılar. Suçluyu çelişkiye düşürüp, erken ve acele bir itiraf peşindeydiler. Bazı sorgucular bu konuda öyle uzmanlaşmışlardı ki, suçluyu giyiminden, bakışından ve duruşundan saptayabiliyorlardı. Engizisyon sorgucularının en ünlülerinin başında Bernardo Gui geliyordu. Çeyrek yüzyıl boyunca kendini soruşturmalara adayan bu Dominiken din adamı, sorgulamalarının büyük bir çoğunluğunu, 1324 yılına kadar Fransa’nın Toulouse kentinde sürdürdü. Başpiskopos ilan edildiğinde, o güne kadar tam 930 kişiyi yargılamış ve cezalandırmıştı. Suçunu itiraf etmekte direnenler için işkence uygulanması, belki de engizisyon adının bu denli tiksinti ve ürperti yaratmasının nedeni..

İşkence

Tarihin şahit olduğu Hıristiyanlığın gerçek insanlık dışı vahşi yüzüdür. Aslında, Ortaçağ boyunca bu yönteme çok fazla rağbet edilmemişti. İşkence uygulamasının kurumlaşması 14. yüzyıldan sonra Roma hukukunun kabul edilmesinden sonra gerçekleşti. İşkence, mahkeme boyunca söylediklerinde çok büyük kuşkular ve çelişkiler olan suçlular için, ancak ve ancak başpiskoposun onayıyla yapılırdı. Engizisyon mahkemelerinin uyguladığı işkenceler konusundaki tartışma, günümüzde de tüm hızıyla sürüyor. Bir grup tarihçi, bu işlemlerin acımasızlığını ve zalimliğini dile getiriyor. Onlara göre, bazı yazılı kaynaklarda işkence gören kimi suçluların vücutlarının normalden 30 santim daha uzadığı belirtiliyordu. Yine kurbanın ağzına, büyük hunilerle bir seferde litrelerce su, hatta kimi zaman idrar boşaltılıyordu. Günahkârların kalçaları kızgın kerpetenlerle sıkılıyordu. 1486 yılında Alman engizisyon sorgucuları tarafından kaleme alınan “Cadıların Tokmağı” adlı el kitabı, engizisyon mahkemesinin uyguladığı bazı işkence yöntemlerini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyordu. Dinin afyon olduğu hakikat ancak ve ancak Hıristiyanlık için söylenebilir,burada bilime karşı verdiği savaş açıkça görülmekte ve insanlık için Hıristiyanlığın değerlerinin ne kadar ilkel ve barbar olduğu açıkça görülmektedir. Katolik kilisesi, Ortaçağ’da gücünü sağlamlaştırdıktan sonra, kabul edilmiş doktrinlere karşı çıkanları toplum düşmanı olarak ilan etmeye başladı. Ancak, pişmanlığı reddedenler de vardı: ;Roger Bacon (1220-1292):Britanya İmparatorluğu’nda yaşayan Kelt bilim adamı, deney yöntemini ilk savunan Ortaçağ aydınlarındandı. Büyüteci bulan ilk olarak tarihe geçti. Fransisken öğretisini eleştirdiği için 15 yıl hapis yattı. ;Ockhamlı William (1285-1347):İngiliz filozof, varlık konusundaki yalınlık ve tutumluluk ilkesiyle ünlüydü. “Nesneler zorunlu olanlar dışında çoğaltılmamalıdır” sözü, “Ockham’ın usturası” şeklinde adlandırılıyor. Papalığa karşı imparatorluğu desteklemenin İncil’e uygun olduğunu söylediği için mahkum edildi. Ancak, Münih’e kaçarak yaşamını burada sürdürdü. ;Giordano Bruno (1548-1600):Aristotelesçi kapalı evren görüşünden ilk sıyrılanlar arasında yer alan İtalyan filozof, Kopernik’in tezini savundu. Evrende, Dünya’dan başka birçok gezegenin bulunduğunu söyledi. Aykırı görüşler beslediği için Roma’da kazığa bağlanıp, diri diri yakıldı. 1633 yılının 22 Haziran günü, Roma, tarihinin en önemli günlerinden birine tanık oluyordu. Engizisyon mahkemesinde yargılanan Galileo Galilei’nin son sözleri merakla bekleniyordu. Ünlü bilgin acaba düşüncelerinde direnecek miydi, yoksa “itiraf” mı edecekti? Yüzlerce izleyici ve jüri sıralarını dolduran onlarca din adamının ortasında, kendisini tarihle hesaplaşmak üzere bir av gibi hisseden Galilei’nin ağzından şu sözler döküldü: “Ben, ‘Güneş evrenin merkezindedir’ dediğim için yargılanıyorum ve bu tür aykırı görüşleri nefretle kınıyorum, lanetliyorum. Aynı zamanda Kutsal Katolik Kilisesi’ne yapılan tüm yanlışları da…”
69 yaşındaki bilim adamı, kendisi gibi Güneş’i merkez kabul eden görüşü savunanlardan Giordano Bruno’nun kazığa bağlanıp yakılmasından sonra, pek kahramanca davranamamıştı. Ama yine de, bugün engizisyon denince akla “Galileo Galilei’nin duruşması” geliyor. Nitekim 2000 yılında papa, bin yıl kutlamalarını fırsat bilerek, başta büyük bilim adamları olmak üzere, bir zamanlar din adına gerçekleştirilen bu uygulamalardan dolayı özür diledi! Bruno (1548-1600), evrenin sonsuzluğu fikrini ortaya attığı için kilise tarafından çok ağır ve uzun işkencelere tâbi tutulduktan sonra diri diri yakılmıştır. Galile de bu akıbetten kurtulabilmek için engizisyon mahkemesi önünde, Dünya’nın Güneş etrafında döndüğü yolundaki iddiasından dönmek zorunda bırakılmıştır. Bu tür örnekler, Ortaçağ ile sınırlı değildir. Çok daha yakın dönemlerden bir isim olarak Paganini (1782-1840), ölmeden önce günah çıkartmayı kabul etmediği için, uzun yıllar boyunca ölüsüne gömülecek yer verilmemiştir. Nice’te ölmesine rağmen, oğlunun başvurusu üzerine, Papa, üç yıl kadar süren incelemelerinin sonucunda, tahnit edilmiş olan nâşının Cenova yakınında geçici olarak defnine izin vermiştir. Bu büyük müzisyenin cesedi, daha sonra gene kilisenin baskısıyla, iki kere daha gömüldüğü yerden çıkarılarak değişik yerlerdeki mezarlara nakledildikten sonradır ki nihayet 1896’da Parma’da bugün bulunduğu mezara gömülebilmiştir.

Endülüs Örneği

2 Ocak 1492 sabahı Kardinal Don Pedro de Mendoza, El-Hamra Sarayı’nın Alcazaba denilen baş kulesine gümüş haçı dikerek İspanya’da Müslüman egemenliğinin sona erdiğini ilan etti. 500 bin nüfusu ile Avrupa Kıtası’nın en büyük şehri olan Gırnata İspanyollara teslim oldu. Kaçanlar kurtuldu, kaçamayan Müslümanlar da kitle halinde öldürüldü. Hâlbuki taraflar arasında imzalanan ahitname gereği Müslümanların can ve malına dokunulmayacaktı. Ama kral şehre girdiği gün, daha ahitnamenin mürekkebi kurumadan sözünü çiğnemişti. Papa’nın müsaadesiyle, Engizisyon Mahkemesi kuruldu. Hıristiyanlığı kabul etmeyenler yakıldı; malları yağma edildi. Kısa zamanda İspanya’da tek bir Musevi ve Müslüman bırakılmadı. Târihçilerin belirttiğine göre Engizisyon Mahkemesi, 18 sene içinde 24.000′ den fazla Müslüman’ın idamına karar verdi. Endülüs sadece insanı ile değil; tarihi, sanat ve ilmî eserleriyle, zengin kütüphaneleriyle, cami ve medreseleriyle beraber tarihten siliniyordu. Engizisyon Mahkemesi’nin kararıyla Gırnata’da 1 milyon cilt kitap yakılmıştı. Kardinal Ximenes, 80 bin el yazması eseri, bizzat eliyle yaktı. Ünlü “Karamazov Kardeşler” romanında, Ivan’ın ağzından şöyle bir öykü anlatıyordu:Hazret-i İsa yeryüzüne inip İspanya’ya gidiyor, atıp tutmaya başlıyor, Engizisyon mahkemesi baş rahibi Torquemada da onu kamu ve kilise düzenini bozmaktan tutuklatıp diri diri yakılmasına karar vermişlerdir.

Engizisyon ve İhbar Müsessesi

Engizisyon mahkemeleri, çoğunlukla “ihbar” müessesesi üzerine kurulmuştu. Eğer bir kişi kendi günahlarını gelip bir ay içinde itiraf ederse ve “özür dilerse” affedilirdi. Ancak bu süre içinde böyle bir davranışta bulunmazsa, ona karşı dava açılırdı. Davalı, mahkemede kendisini kimin ihbar ettiğini asla öğrenemezdi. Sorgucunun katedralde verdiği vaaz, daha sonra yazılı olarak kiliselerin kapılarına asılırdı. Böylece hiç kimse “Benim, mahkemenin geldiğinden haberim olmadı.” diyemezdi. Bu ilandan sonra, sorguculara ihbarlar yağmaya başlardı. Mahkeme bir ay boyunca bu ihbarları okur, değerlendirir ve ihbar edilenlerin kendilerini göstermelerini beklerdi. İhbarların tümü noter tarafından kayda geçirilir ve bir temele dayanıp dayanmadıkları ya da sadece çamur atma olup olmadıkları araştırılırdı. 1593 yılında tutuklanan ünlü bilim adamı Giordano Bruno, önce Venedik Senatosu’na sevgilisi olan bir kadının kocası tarafından zina suçuyla ihbar edilmişti. Halkın tepkisinden korkan Senato, bu ihbarı kendisi değerlendirmek yerine engizisyon mahkemesine havale etmişti. Mahkeme tutanaklarından, engizisyona gelen ihbarların yüzde ellisinin ciddiye alınmadığı açıkça görülüyor. Öte yandan, bugüne kadar pek bilinmeyen bir nokta, yanlış ihbarlarla suçlamada bulunan kişilerin de işkenceyle cezalandırılmasıydı. İhbarın üzerinden bir ay geçtikten ve iyice değerlendirildikten sonra, engizisyon bir ön sorgulama yapardı. Bu noktada çok dikkatli davranılır ve suçlanan kişinin saygınlığını yitirmemesine özen gösterilirdi. Çok nadir olarak, ön sorgulamadan önce tutuklama yapılır ve bu durumda mutlaka iki tanık gösterilirdi. Ancak, ön sorgulamadan sonra, suçlanan kişi “tehlikeli” olarak tanımlanırsa, hemen tutuklanır veya piskoposluk sarayının ya da kraliyet mahkemesinin zindanına atılırdı. Engizisyon kurallarına göre, tutukluların her türlü bakımından ve harcamalarından kilise sorumluydu. Belgeler, bu konuda oldukça ilginç uygulamalara tanıklık ediyor. Örneğin, bazı mahkumlar pahalı şaraplar sipariş ediyor; hatta bazıları, geceyi eşleriyle birlikte geçirmeyi talep ediyorlardı. 1632 tarihinde engizisyon, mahkeme boyunca Galileo Galilei’yi üç odalı bir evde ağırlamış ve kendisine bir de hizmetçi tahsis etmişti.


engizisyon2.jpg

Bu konuyu yazdır

  Engizisyon nedir?
Yazar: Emka - 24-06-2016, Saat: 14:07 - Forum: Engizisyon - Yorum Yok

Roma Katolik Kilisesinin Hıristiyanlığı muhafaza etmek ve karşı olanları veya yeni fikirler ortaya atanları cezalandırmak için kurduğu ruhban cemiyeti mahkemeleri. 1183 (H.578) tarihinde kurulmaya başladı ve 1807 (H. 1222)ye kadar tam altı asır devam etti. İtalya, İspanya, Fransa ile diğer Batı Avrupa devletlerinde kurulan bu korkunç malikanelerde sayısız insanlar, ya din uğruna veya yeni fikirler ortaya koydukları için, haksız yere öldürüldüler, yahut diri diri yakıldılar.

Engizisyon mahkemelerini papazlar idare ediyor, bütün muamelatları gizli yapılıyordu. papa Üçüncü İnnoceutius, Engizisyonun öncülerindendir. Suçlanan kimsenin avukatı veya kendisini müdafaa edecek bir sözcüsü olmazdı ve suçlamaların kim tarafından yapıldığını öğrenmek hakkı yoktu. Engizisyon ruhban cemiyetinin verdiği cezalar içinde “Haçlı seferlerine katılma gibi” cezalar da vardı. Sanıklarda pişmanlık duygusu görülmezse, cezası yakılarak öldürülmekti. Eğer suçlanan kişi ölmüş ise, onu mezar bile Engizisyondan kurtaramaz. Ölü mezardan çıkarılıp cesedi yakılır, mirasına da el konurdu. Almanya’da engizisyonun korkunç temsilcisi Konrad Von Malburg oldu. Mary Tuder, 

Engizisyon Mahkemelerinin İngiltere’de kurulmasına çalıştı. İtalya’da Üçüncü Paulus zamanında engizisyon faaliyetleri devam etti. Engizisyon mahkemeleri yalnız Hıristiyanlıktan çıkanları değil, bütün aydınları yok ediyor, fennin ve ilmin ortaya koyduğu yenilikleri günah sayıyordu. Dünyanın küre şeklinde (yuvarlak) olduğunu ve döndüğünü Müslümanlardan öğrenerek, Avrupalılara nakleden Galileo bile bu beyanatından dolayı yetmiş yaşlarındayken Engizisyon Mahkemelerine sevk edilmiş, hapishanede gözleri kör olmuştur. Daha sonra sözünü resmen geri alarak kurtulabilmiştir.


sokrates_1.jpg

Engizisyon mahkemelerinin İspanya’daki zulmü daha büyük olmuştur. 1232 tarihinden başlayarak Engizisyon cemiyeti, İspanya’nın her tarafında birer şube açtı. Müslümanlara, Yahudilere, bunlara taraftar, sevgisi olanlara ve savaşlarda Müslümanlara yardım edenlerin Hıristiyanlara yapmadıkları zulüm kalmadı. 1492’de son İslam devleti yıkıldıktan sonra Kral Ferdinand ve karısı Elizabeth, İspanya’daki müslüman ve Musevilerin tamamını yok etmek için, engizisyonu had safhaya çıkardılar. İspanya’daki Yahudilerle Müslümanlar tamamen imha edilinceye kadar bu mahkemelerde süründüler, oğlunu bile bu mahkemelerde idama mahkum ettiren İspanya Kralı Beşinci Ferdinand, “İspanya’da artık ne Müslüman, ne de dinsiz kaldı.” diye iftihar etmiştir.

Engizisyon mahkemeleri insanlık tarihinin lekesi, Hıristiyanlığın yüz karasıdır. İspanya’da engizisyonu Napolyon Bonaparte 1807 (H. 1222) senesinde binbir zorlukla kaldırmış, onun düşmesinden sonra, tekrar canlanan bu vahşet, bir müddet daha devam ederek tarihe karışmıştır.

Sayısı pek fazla olan Engizisyon Mahkemelerinin kaç kişiyi ölüme mahkum ettiği kat’i olarak bilinmemekte ise de milyonları geçtiği muhakkaktır. Çünkü yalnız İspanya’da küçük bir Engizisyon Mahkemesi 28.000 kişiyi ölüme mahkum etmiştir. Bu durum göz önüne alınarak sayısı çok olan bu mahkemelerin kaç kişiyi idam etirdiği düşünülebilir.

Engizisyon mahkemelerinin (cemiyetlerinin) kurulduğundan, ilga (kaldırılma) tarihine kadar yaptıkları zulüm ve cefanın derecesi ve öldürülenlerin adedi Lugat-ı Tarihiyye ve Coğrafiyye adlı eserde şöyle bildirilmiştir:

Engizisyonun şerrinden (zulmünden)

başka yerlere göç eden ……………… 5.000.000

Küreğe ve zindana atılarak telef olan 291.154

Korku ve işkenceden telef olan ………… 43.000

Diri diri yakılan……………………………….. 33.746

İdamdan sonra cesetleri yakılan ………. 18.027

İşkenceden yaralanan …………………….. 18.000

Toplam ……………………………… 5.403.920 kişi

Bu konuyu yazdır