Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,075
» Son Üye: rahmanmutlu
» Toplam Konular: 2,836
» Toplam Yorumlar: 3,067

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 1113 kullanıcı aktif
» 1 Kayıtlı
» 1112 Ziyaretçi

Son Aktiviteler
Nereden Başlamalıyım?
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: desdinova
07-04-2025, Saat: 11:03
» Yorumlar: 0
» Okunma: 270
Ayahuasca çayi hakkinda b...
Forum: ŞAMANİZM
Son Yorum: Gümüşkurt
29-12-2024, Saat: 23:19
» Yorumlar: 0
» Okunma: 366
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 796
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 715
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,574
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 8,965
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 26,199
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,343
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,591
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,874

 
  KOZMİK DİL
Yazar: Mutlakguc - 07-04-2017, Saat: 16:12 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Kozmik dil nedir? Bazı kişiler birden anlaşılmaz bir dilde ve oldukça hızlı bir şeyler konuşabilirler. Kendisi bile neler söylediğini bilmez. Telepati yeteneği olan biri ana çizgilerle bir şeyler anlayabilir, fakat o da her şeyi tam olarak algılayamaz. Bunun dışında bazı kimseler birkaç farklı dilde konuşabilmektedir. Çoğu kişi bu olağandışı yetenekleri olağanüstü yetenek diye düşünerek övünür. Bu olağanüstü yetenek değildir, xiulian uygulayıcısının özel yeteneği de değildir. Aynı zamanda kendi düzeyini de bu şekilde yansıtma değildir. Peki bu nedir? Bunun anlamı sizin düşüncenizin başka boyutlardan gelen bir ruhun yönetimi altına girmiş olmasıdır, sizse bir de bundan hoşlanıyorsunuz. Onu kabul etmekten mutlusunuz ve seviniyorsunuz. Fakat ne kadar çok sevinirseniz o da sizi o kadar kontrol altına almaktadır. Bir gerçek xiulian uygulayıcısı olarak kendinizi nasıl başka birinin kontrolüne verirsiniz? Aynı zamanda o çok alçak bir boyuttan gelmektedir. Bu yüzden xiulian uygulayıcılarımızın bu tür zahmetlere girmeleri hiç gerekmiyor. 

Tüm canlılar içinde ruhu en değerli olan insandır. Bu tür ruhlara kendinizi nasıl teslim edersiniz? Kendi bedeninizi bile reddetmektesiniz. Ne kadar yazık! Bazıları insan bedenine bizzat yerleşir, bazıları ise belli bir mesafeyi korur. Fakat bu ruhlar sizi yönlendirir, sizi kontrol altında tutar. Eğer onların dilinde konuşmak isterseniz, bir şeyler söylemenize izin verir. Bu tür şeyler bir de başkalarına geçirilebilir. Bir başkası da öğrenmek istedi diyelim, cesaretlenerek ağzını açar ve aynı şeyleri çıkar. Bu tür ruhlar grupla gelir. Eğer siz de konuşmak isterseniz içlerinden biri size yerleşir ve siz de konuşmaya başlarsınız. 

etki-tepki-kozmik-yasa.jpg

Böyle bir durum neden ortaya çıkmıştır? Daha önce belirttiğim gibi, bu ruhlar da kendi hiyerarşi düzeylerini yükseltmek istemektedirler. Fakat onun boyutunda sıkıntı çekilmiyor, dolayısıyla xiulian'i uygulama ve düzeyini yükseltme olanağı bulunmuyor. Bu yüzden o kendine bir çıkış yolu olarak, insanlara iyi işler yapmasında yardım etmeye karar verir. Fakat bunu nasıl yapacaklarını bilmiyorlar. Kendi yaydığı enerjinin hastalar üzerinde bir çeşit sakinleştirici etki yarattığını, hastayı tamamen iyileştiremese de kısa bir süre için ağrılarından kurtulmasını sağladığını bilmektedir. Bu yüzden insanın ağzından çıkaracağı enerji ile bu tür bir etki yapabilmektedir. İşte işin özü burada. Bazı kimseler buna cennetin dili ya da Buda dili derler. Bu Buda'ya hakarettir! Bence bundan daha saçma bir şey olamaz! 

Buda'ların nadiren konuştuğu herkes tarafından bilinmektedir. Eğer O bizim boyutumuzda konuşmaya başlasaydı bir deprem etkisi yaratırdı! O kadar korkunç bir gürültü olurdu ki. Bazı insanlar şöyle der: "Ben Göksel Gözüm ile Buda'nın benimle konuştuğunu görmüştüm." O sizinle konuşmamıştı. Aynı şey bazıları benim Fa Bedenimi gördüğü zaman da gerçekleşir. O sizinle konuşmadı. O stereo sesli zihin niyeti yayar. Siz bunu duydunuz ve onun konuştuğunu sandınız. Genelde Buda yalnız kendi boyutunda konuşabilir. Eğer onun sesi buraya kadar ulaşsaydı ne dediğini net olarak duyamazdınız. Çünkü boyutların arasında zaman farkı vardır. Onların boyutunda iki saat, bizim boyutumuzdaki bir seneye eşittir. Bu bizim boyutumuzdaki zamanın onlarınkinden yavaş geçmekte olduğunu belirtmektedir. 

Eskiden bir söz vardı: "Cennette bir gün, yerde bin yıl geçmişti", bununla yüce Aydınların bulunduğu, zaman ve boyut kavramlarının olmadığı Sonsuz Mutluluk Dünyası, Renkli Mineli Dünya, Falun Dünyası, Lotus Dünyası gibi cennetler kastedilmektedir. Orada zaman bizim boyutumuzdan daha hızlı geçmektedir. Eğer birinde olağanüstü Göksel Kulak yeteneği oluşursa diğer boyutlardaki sesleri duyabilir. Fakat ne duyarsa duysun sesleri net duymak imkansızdır: duyduğu her şey kasetçaların çok hızlı konumdayken çıkardığı sesler gibi ya da kuşların cıvıltısını andırır. Onları ayırt etmek olanaksızdır. Tabii ki, bazıları olağanüstü yeteneğe sahip olmaları ve zaman farkını kaldırabilmeleri şartıyla müzik ya da bazı konuşmaları duyabilir. Ve ancak o zaman kulaklarına kadar ulaşan sesleri duyabilirler. Gerçekler böyledir. Kimileri buna Buda dili demekte oysa bu tamamen farklı bir şeydir. 


İki Aydın karşılaştıklarında tek bir gülümseme birbirlerini anlamalarına yeter. Çünkü onlar hitap edilenin kulağında stereo sese sahip olan telepatinin sahipleridir. Onlar birbirine gülümsediklerinde bu onların düşüncelerini birbirine aktarmış oldukları anlamına gelir. Bir tek bu yöntem kullanılmaz. Bazen farklı bir yönteme de başvurulur. Tantrizm'deki Tibet Lamalarının el işaretlerine çok önem verdikleri bilinir. Lamaya "el işareti" nedir diye sorarsanız emsalsiz bir yoga der. Bu tam olarak ne demektir? O da bilmiyor. Gerçekte ise bu yüce Aydınların dilidir. Kişiler fazla iken o çok güzel, büyük el işareti yapar. Büyük el işaretleri değişiktir. Kişi sayısı azken o gene küçük ve çok güzel el işaretleri yapar. Değişik küçük el işaretleri de çok zor, çok zengindir - çümkü onlar da bir dildir. Eskiden tüm bunlar Göksel Sırlar sayılırdı. Biz her şeyi açıkladık. Tibet'te gong uygulamasına hizmet eden ancak birkaç hareket kullanılmakta. Bu hareketler bir araya getirilerek bir sistem oluşturulmuştur. Onlar gong uygulamaları için, sadece bir dil niteliğindedir, gong uygulamasının ancak birkaçıdır. Gerçek el işaretleri ise çok karmaşık ve zordurlar. 

Bu konuyu yazdır

  ZAMAN MAKİNASI
Yazar: Mutlakguc - 07-04-2017, Saat: 16:06 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Karadeliklerin doğasını daha iyi anlamak için, Einstein'in genel görelilik kuramını ve dolayısıyla alan kavramını göz önünde bulundurmamız gerekir. Çünkü evrensel çekim kuvveti, Newton'un ortaya koyduğu gibi, iki kütle arasındaki kuvvetin bu iki kütle ve aralarındaki uzaklığa bağlı bir büyüklük değil, bu kuvvete kaynaklık eden gökcisminin oluşturduğu eğri uzayın geodeziklerini izlemesi şeklinde ifade edilir. Başka bir deyişle bir cismin çevresindeki çekim alanı, yine o cismin içinde bulunduğu uzay- zaman yapısını bükmesi, burması ile oluşur. Bu nedenle kütle çekimi dediğimiz şey, uzay-zamanın kendisinden kaynaklanan bir özelliktir (durumdur).

Bunu kafamızda canlandırabilmemiz için uzayı sadece eni ve boyu olan iki boyutlu bir yüzeyle temsil edilen çarşaf gibi düşünüp dümdüz (ki bu gerçekte üç boyutlu uzayı temsil etmekte) gergin biçimde bir arkadaşımızla iki ucundan sıkıca tutalım. Şimdi bu yüzeye bir elma konulduğunda çarşaf hemen gerginliğini kaybederek elmanın kendi etrafında üçüncü boyuta (yani gerçekte dördüncü zaman boyutuna) çökmesine neden olacaktır. (1) Elma yerine bir karpuz koyduğumuzda ise ellerimizdeki gerginlik biraz daha artarak karpuzun ağırlığıyla ilgili olarak çarşaf biraz daha çökecektir. Karpuz yerine ağır bir gülle konulduğu takdirde de çarşafın yüzeyi o kadar çökecektir ki, artık ucundan elle tutmak bile zorlaşacaktır. Çünkü cisimler kütleleri ile doğru orantılı bir biçimde yüzeyi eğriltip bükmektedirler. Eğer güllenin ağırlığı çarşafın dayanma sınırından fazla ise o zaman çarşaf bir külah halini alıp yırtılacaktır.

Bunu uzay zamana monte ettiğimizde ise, yırtılmayla beraber ya evrenin (çarşafın) başka bir bölgesiyle birleşecek ya da ayrı evrenler (çarşaf düzlemine paralel diğer çarşaflar)olarak nitelendirilen yapılarla huni biçiminde bağlantı kuracaktır. Bununla birlikte bir misketi alıp çarşafın yüzeyine fırlattığımızda, misket iki boyutlu yüzeyde ilerlemesine karşın üçüncü boyutta oluşturduğu çukur ve neden olduğu eğik yüzey etrafında dairesel harekete zorlanacaktır. İşte Güneşi çarşaf yüzeyine konan karpuz, dünyayı da misket olarak düşünürsek, dört boyutlu uzay-zamanda yerküremiz dümdüz hareket etmesine karşın üç boyutlu uzayda, dördüncü boyuta olan eğrilik yüzünden dairesel hareket ederek sanki aralarında çekim kuvveti varmış gibi algılanmasına neden olmaktadır. Başka bir deyişle çekim eğrilik biçiminde açığa çıkmaktadır. Dolayısıyla madde; uzay-zamanın nasıl büküleceğini, uzay-zaman ağıda; maddenin nasıl davranış sergileyeceğini belirler.

Tüm bunları göz önüne aldığımızda, aslında gravitasyonel (yerçekimi) kuvveti, cisimlerin uzay-zamandaki hareket şekillerinin oluşturmuş olduğu bir yanılsamadır. Bir adım daha ilerlersek, evrende asıl var olan sadece ve sadece uzay-zamandır. Madde (dağ, taş, sandalye,...) ve enerji (dört temel kuvvet) ise, gerçekte var olmayıp uzay-zaman kumaşındaki birer buruşukluktan, eğrilikten, büğrülükten ibarettir. Yani madde ve enerjinin her biri bu uzay-zaman kumaşında bir yumruğa, tümsek ve çukura karşılık gelir. Bu nedenle güneşin etrafında dönmekte olan dünyamız, gerçekte bir uzay-zaman çukuru etrafındaki eğimde yol almakta olan daha küçük bir çukurdur. Beyaz cüce ve nötron yıldızları bu çukurların yani eğimin en güçlü olduğu yerler iken, karadelikler ise, uzay-zaman ağının, kumaşının delindiği yırtıldığı yerlerdir. Bu yırtığın oluşturduğu uzay-zaman kumaşındaki aşırı bükülmeler (buruşukluklar), karadeliklerin o muazzam çekim güçlerine karşılık gelmektedir. Bu durumun en büyük ispatlarından biride, kütlesi sıfır yani kütlesiz fotonların (yada elektromanyetik dalgaların)büyük gök cisimlerinin yanından geçerken yollarından sapmalarıdır. Eğer gerçekten çekim gücü (kuvveti) bildiğimiz klasik anlamda mevcut olsaydı, fotonların (Elektromanyetik dalgaların) bu gök cisimlerinin yanından geçtiklerinde hiç etkilenmemeleri gerekirdi. Oysa durum bunun tam tersidir. Demek oluyor ki, fotonlar(elektromanyetik dalgalar) Newtonsal çekim etkisiyle değil, gök cisimleri tarafından meydana getirilmiş eğri uzayı takip etmelerinden ötürü sapmaya uğramışlardır. Yada hareket ettikleri uzay eğrildiği için fotonlarda doğal olarak o uzayla birlikte bükülürler. 

Böylece, eğri uzay-zamanın içinden geçen ışık ışınları da, yolundan ayrılarak bükülür. Bu yüzden de örneğin, güneş tutulması sırasında güneşin yanında görülen yıldızlar gerçekteki yerlerinden biraz sapmış (kaymış) olarak görünmektedir.

Bununla birlikte uzay-zaman eğriliğinin bir başka özelliği de,özel rölativite teoreminde olduğu gibi fiziksel kavramların hıza bağlı değişimlerinin ona eşdeğer çekim altında da gerçekleşmesidir. Tıpkı, bir cismin ışık hızına yakın bir süratte sahip olacağı kütlenin,eşdeğer çekim altında da (kütleyi hızlandırmadan) aynı ölçüm sonucunu vermesi gibi...

Dolayısıyla uzay-zaman eğriliğinin (çekiminin) fazla olduğu yerdeki zamanın da dıştan bakan gözlemciye göre yavaşladığını söyleyebiliriz. Yani, uzayın derinliklerinde, tüm çekim kaynaklarından uzaktaki saatler normal hızda ilerlerken çekimin yoğun olduğu bölgelere yaklaşıldığında, çekimsel eğrilik nedeniyle saatler normalden daha yavaş ilerler. Bununla ilgili olarak, bir binanın alt katındaki saatlerin, üst kattakilerden ve yeryüzünden gittikçe uzaklaşan tüm saatlerden daha yavaş çalıştığı deneysel olarak gösterilmiştir.

Tüm bunların ışığında karadeliklere tekrar dönersek, yıldızı oluşturan parçacıklar arasındaki çekim kuvveti üstün gelmeye başlayınca çökme hızlanır. Saniyeler içinde elektronlar, nötron ve protonların birbirlerinin içine girmesiyle yıldızın boyu olağan dışı küçülür. Çekim kuvveti, yıldızın hacmini küçülttükçe yıldızın çevresindeki uzay-zaman eğriliği de gittikçe artar. Bunun sonucu olarak da yıldız yüzeyinden ayrılan ışınlar da giderek daha büyük oranda eğilmeye başlarlar. Bu bükülme sonunda öyle bir kritik aşamaya gelinir ki, tüm ışınlar tekrar yıldız yüzeyine geri dönerler. Yıldızdan çıkan ışınlar ne yönden olursa olsun eğri uzay zaman tarafından geri döndürüleceğinden, yıldız simsiyah kesilir ve hiçbir cisim ışıktan hızlı hareket edemeyeceği için de (fakat bu algıladığımız evren için geçerlidir) artık yıldızdan dış evrene hiçbir şey kaçamaz ve sonucunda çekim öylesine güçlü hale gelir ki, yıldız tam anlamıyla evrenden yok olur.

Işığın artık kaçamayacağı kritik yarıçapa olay ufku, yıldızın çökerek bir karadelik oluşturması için meydana gelecek büyüklüğe de 'schwarzchıld' yarıçapı denir. Her ne kadar olay ufkundan bahsederken sanki burada somut bir şey varmış gibi algılansa da gerçekte burada fiziki yada maddi olan hiçbir şey yoktur. Burada sadece sonsuz bir biçimde bükülmüş, eğrilmiş uzay-zamandan yada mutlak boşluktan başka bir şey yoktur. (2) Buna 'saf kütle çekim topuda' denilmektedir. Bununla birlikte olay ufkunun ardında ne olup bittiğini anlamanın hiçbir yolu yoktur. Bu ufkun ardında kimseyle haberleşemezsiniz. (Mesaj gider, ama oradaki mesaj asla gelmez) Çünkü orası, bizim uzay zamanımızdan soyutlanarak evrenimizin bir parçası olmaktan artık çıkmıştır ve yıldız da olay ufkunun altında tüm kütlesini merkezdeki sıfır hacimde ve sonsuz yoğunluktaki bir DÜŞSEL TEKİLLİK noktasında toplamaya yönelik çökmesine devam eder.

201504010927_3-2.jpg

Bir karadelik ne kadar kütleli ise, yoğunluğu da o kadar fazladır. Eğer Güneş bir karadelik olabilseydi schwarzchıld yarıçapı 3 km, güneşin 150 milyar katı kütleye sahip olan Samanyolu Galaksisinin 450 milyar km ve tüm algılayabildiğimiz evrende kapalı bir evren haline getirecek kadar madde bulunmuş olsaydı onun da yarı çapı 300 milyar ışık yılı kadar olacaktı. Ayrıca yapay bir karadelik oluşturmak için de 1600 ton demiri cm' nin yüz milyonda birine sıkıştırmak gerekirdi. Bununla beraber, eğer dünyamızın tüm kütlesi 1 cm yarıçaplı bir misket içine sıkıştırılabilseydi, suyun yoğunluğunun santimetre küpte bir gram olduğu yerde dünyanın beş gram olan yoğunluğunu trilyar kez artırmış olurduk. Bir karadelik yaratmak için ya bir nesneye çok büyük kütle eklemek yada hiçbir kütle eklemeyip sadece o nesnenin boyutlarını dolayısıyla çapını olabildiğince küçültmemiz gerekir. Bu durumda cismin kütlesi sabit olmasına karşın yoğunluğu artacaktır. Çünkü bir cismin sahip olduğu kütlesel çekim kuvveti o cismin kütlesiyle doğru, cisimden olan uzaklığının karesiyle ters orantılıdır. Yani, cisme olan uzaklık arttıkça çekim kuvveti azalmakta, yaklaştıkça artmaktadır. Mesela bir top büyüklüğündeki cismi milyon kez küçülttüğümüzde, cismin yarı çapı da küçüleceğinden cismin yüzeyindeki çekim kuvvetini de bir önceki durumuna göre milyon kere milyon artırmış oluruz. Bunun ilginç yanı, dünya böyle halde iken Ay'ın yine onun çevresinde dönmesini sürdürebilmesidir. Ay'daki bir insan bu misketi asla göremezdi, fakat çekimini algılayabilirdi. Aynı şekilde güneş de beyaz cüce olma durumuna geldiğinde yakın gezegenleri yutmasına karşın (bu sırada kuvvet dengelerinin bozulmadığını varsayarsak), dış gezegenler yörüngelerinde hareket etmeye devam ederdi. Ancak gerçekten kuvvet dengeleri bozulacağı için dış gezegenler dağılarak güneş sisteminin dışına itilirler.

Çünkü evrende önemli olan hacim değil, kütledir. Yani bir şey hacimce ne kadar büyük olursa olsun, eğer kütlesi seyrekse başka deyişle yoğunluğu az ise, kendinden daha yoğun olan fakat çok küçük bir kütlenin çekimine kapılmak durumundadır. Bununla beraber Güneş'ten üç defa büyük çöken bir yıldızın, karadelik haline gelmesi benzer değişle yıldızın çökme hızının ışık hızına ulaşması, saniyenin 67 milyon birinde, güneşten on kat daha kütleli bir yıldız için saniyenin 4 milyonda biri, milyon kez daha büyük bir yıldızın da çökme süresi diğerlerine göre oldukça uzun bir dilim olan saniyenin dörtte biri kadar olmaktadır.

page_zaman-makinesi-bulunmus_169012266.jpg

Karadeliklerin doğasını daha da derinden algılamak için, karadeliğe doğru hareket eden bir gözlemci ile ona dışarıdan bakan ayrı bir gözlemcinin birbirlerini ve çevrelerini nasıl algıladıklarını bilmek amacıyla bir uzay gemisinin olduğunu ve ana gemiden de ayrı bir aracın karadeliğe doğru gönderildiğini düşünelim. Ayrıca bu süreç içinde de hem duran, hem de hareket halindeki gözlemcilerimiz birbirlerine her saniye mavi renkli bir sinyal göndersinler. Dıştan bakan gözlemci ilkin hiçbir şey fark etmez ve gönderdiği her saniyelik sinyale karşılık gelen sinyalleri aynen almaya devam eder (çünkü değişimler ışık hızına çok yaklaştıkça açığa çıkmaktadır). Fakat hareketli olan karadeliğe yaklaşmaya başladıkça, dıştaki gözlemciye gelen sinyallerin zaman aralığı yavaş yavaş artmaya,mavi renkli ışığın dalga boyu da kırmızıya kayarak kızıl renkte görünmeye başlar. Bunun nedeni çekimin yol açtığı etkinin fotonlar üzerindeki belirtisidir. Yani enerjisini azaltır. Tıpkı, Dopler etkisi olarak bilinen yasaya göre,evrenin genişlemesiyle birlikte bizden uzaklaşan cisimlerin gönderdiği ışınların hız nedeniyle kırmızıya kayması gibi. Başka bir deyişle araç karadeliğin olay ufkuna yaklaştıkça, dıştaki gözlemci her saniyeye karşılık, sırasıyla artan bir zaman aralığıyla sinyalleri almaya başlar ve tam araç olay ufku sınırına geldiğinde,bu zaman genişlemesi 1 saniyeye karşılık sonsuz bir süreye uzayarak (ki zaman durmuştur artık) bu uzay zaman ağında aracın donmuş görüntüsünü algılar hale gelir. (3)

Şimdi de araçtaki bir gözlemci, dışarıyı nasıl algılar onu görelim. Öncelikle o da anormal bir şeyle karşılaşmaksızın hareket etmesine rağmen, çekim etkisi arttıkça (gelen sinyallerin dalga boyları kısalarak mavi rengin üstündeki renk yelpazelerine kayar), geride bıraktığı cisimlerin kenarlarını önünde görmeye başlar. Nedeni de hareketin(çekimin) yol açtığı uzay zamanın eğilip bükülmesidir. Işık hızına yakın bir sürate ulaştığında ise, her şeyin sıkışıp küçücük dairesel pencereye dönüştüğünü ve baktığı uzayın kütlesinin azaldığını (şeffaflaştığını) boyutların uzayıp arttığını ve zamanın da hızlandığını görür.

Tam olay ufkunda ise, hızı ışık hızına ulaşarak (olay ufkuna giren tüm nesneler, çekim etkisiyle sırasıyla moleküllerine, atomlarına, parçacıklarına ve nihayetinde fotonlarına yani en temel bileşenlerine ayrılıp ışık hızıyla hareket ederek, enerji, mikrodalga aslına dönerler.) kütlenin sıfır, zaman ve boyutların da sonsuz olmasıyla, dinsel verilerdeki gök katlarının kitabın sayfalarının dürülmesi gibi, dairesel pencerede kapanarak TEKİLLİKTE yok olur. Yani, evrenin tüm tarihi tüketilmiş, uzay-zaman, madde, enerji de anlamını yitirmiş olur.

Dıştan bakış açısına göre, karadeliğin olay ufkundaki cismin donmuş görüntüsünün algılanmasına karşın, hareketli olan cisim olay ufkunun ardına geçerek ışıktan hızlı takyon boyutuna girer. Burada soyut olan zaman, somut, somut olan uzay da soyut hale dönüşür (ve bilinen tüm yasalar ters işler). Bu boyutta zaman başka deyişle Nedensellik ilkesi ters işlediğinden, hareketli cisim merkeze doğru ilerledikçe tükenmiş olan evrenin tarihi, gelecekten geçmişe doğru akmaya başlar ve karadeliğin tam merkezine ulaştığında ise evrenin ilk oluşum anındaki safhaya ulaşır. Ve burası aynı zamanda karadelik küresinin tam merkezi, kurt deliğindeki hortumun da tam orta noktasıdır. Yolculuktan anlaşıldığı üzere bu nokta da evrenimize ve evrenlere ait tüm bilgi en ufak detayına kadar mevcuttur. Yine bu nokta da başlangıç ve son birleşiktir daha doğrusu aynıdır. Dolayısıyla bu nokta da evrenimiz ve evrenlere ait son hareket bellidir. Sonraki süreçte ise (olay ufuklarını bir huniye benzetirsek, huni hortumlarının birleştiği bu nokta dan), hortumun diğer bölümüne doğru hareket ederken evren soyut (takyonik) olarak zamanda ileri doğru akmaya başlar ve everenin sonu geldiğinde diğer kurt deliğinin olay ufkunda takyon enerjisi bildiğimiz anlamda enerjiye dönüşüp safha-safha yoğunlaşırken zamanda gelecekten geçmişe doğru giderek evrenin herhangi bir uzay ve zamanına geri döner ve orada açığa çıkar.

delorean_tijdmachine-940x470.jpg

Şimdi de bu nokta ya madde planından giderek değil de, direkt tepe nokta dan bakacak olursak; bu nokta evren ve evrenlere ait bütün programlara sahip bir biçimde big-bang nokta ve noktaları olarak kainatı meydana getirir. Benzer bir ifadeyle; Mutlak Bilince ait hülyalı düşünceler bu nokta ile beraber filizlenerek big-bang patlamalarıyla önce bildiğimiz türden enerji boyutunda sonrada sırasıyla yoğunlaşarak algılayıcısına göre maddesel evrenleri meydana getirmektedirler.

İşte evrenimiz, t=0 anı olan bu nokta ile 10 üssü (-43) saniye arasında soyut bir halde süper uzayda iken, 10 üssü (-43) sn de Süper Uzay sona ererek soyut haldeki enerji Planck kütleli akdelik noktasının olay ufkundan bildiğimiz anlamda kuantlaşma ile birlikte enerji ve madde şekline dönüşür.

Konunun daha iyi anlaşılması için tekrardan maddesel boyuttan yola çıkarsak; 10 üssü (-33) cm çaplı Planck aralığı yada karadeliğin tam olay ufkuna geldiğimizde bildiğimiz uzay-zaman yapısı ortadan kalkıp tek bir nokta olarak süper uzaya açılırız. Bu boyutta ise, bizim evrenle birlikte sonsuz evrenlere ait big-bang noktaları bulunur. Bu noktalara bir açıdan baktığımızda bunlar tünellerin ağzıdır. Dolayısıyla süper uzayın girişi tünellerin ağzından meydana gelmiş bir yapıdır (dokudur) diyebiliriz. Bu boyutta noktalar bir diğerinin aynısı olduğu için her bir tünelde de diğer tüm tünellere ait olan bilgiler mevcuttur. Bizim evrene ait olan big-bang noktası yada bu tünelin ağzından içeri girdiğimizde (ki bunların hepsi boyutsal iniştir) evrenimize ait tüm oluşlar deminde dediğimiz gibi sonsuz gelecekten geçmişe akarak bize göre t=0 anında en başa döner. Yalnız t=0 sınırında süper uzayın tavanında görünen tüm tünellerde bu nokta da birleşirler ki buraya mistik dille 'Nur üstüne Nur' denmektedir. Yani öyle bir nokta düşünelim ki, süper uzayın tabanı olan bu noktadan huni biçiminde sonsuz tüneller çıkmakta ve süper uzayın tavanı olan tünellerin ucundan (ağzından) big-bang patlamalarıyla somut enerji ve maddesel evrenler oluşmakta.

t=0 anından öncesinde ise ne olduğuna bilim cevap verememektedir. Bunun cevabını sufizm de buluyoruz. Mistisizm bu noktanın öncesinde, bize göre soyut olarak ifade ettiğimiz takyonlara bile soyut bir boyut olan mana boyutunun olduğunu söyler. Resulullah da 'Allah var idi ve Onunla birlikte hiçbir şey yok idi' şeklinde ki ifadesiyle bu boyutta Allah'ın kendi kendine var olduğunu belirtmektedir. Bir başka anlamda burası Salt İlim boyutudur. Bu boyutta kesinlikle bir yaratılmışlık söz konusu değildir ve yaratılmışlığa ait olan tüm olaylarda şekilsiz ve suretsiz bir biçimde burada mevcuttur. Yaratılma bu t=0 anından itibaren başlamıştır. Gerçi bu andan itibaren tüm boyutlarda da Ondan ayrı bir şey yok fakat bu boyutlar yoktan var edilmiştir. Üstelik bunlar bile bize göre anlatımlardır.

Bununla birlikte; dini terminolojide Hz Muh(sav) in miraç hadisesinde, Sitrei Münteha olarak isimlendirdiği ve Cebrail (as) ın 'bir adım daha atarsam yanarım' (ki varlığım bir üst boyut itibariyle devam eder anlamında) dediği bu nokta, tüm enerji biçimlerinin sona erip bittiği ve Allah'a ait olan manaların başladığı sınırdır ki, bu boyutta zaman kavramının her türüne yer yoktur. Çünkü bu sonsuz ve sınırsız boyuttaki zaman birimi 'An' olarak ifade edilmektedir.


Burada çok önemli bir husus da; manaların enerjiye yani soyuttan somuta dönüştüğü ilk anda, sınırda ki sonsuz-sınırsız enerji boyutunda da yine zaman ve mekanın varlığı mevcut değildir. Bu yapıda da zaman birimi 'An' dır ve her şey yine şekilsiz ve suretsiz bir biçimde bir Bütün olarak mevcuttur. Uzay-zaman dediğimiz şey, bu ilk andaki Bilinçli Enerjinin çeşitli oranlarda, terkiplerde yoğunlaşması sunucu big-bang patlamalarıyla bildiğimiz enerji ve madde biçiminde görünmesiyle meydana gelmiştir. İşte tam bu t=0 anı olarak kabul ettiğimiz ve tüm sonsuz tünellerin birleşim noktası olan bu nokta da ki sonsuz enerjiye mistik dille Allah'ın Kudret Sıfatının mazharı olarak Ruhu Azam, İlim Sıfatının mazharı olarak Aklı Evvel (Kozmik Bilinç), Kimliğine de Hakikatı Muhammediye ismi verilmektedir. Dışarıdan bu nokta (aslında böyle bir şey olmaz ama anlatım sadedinde) 0 (Hiçlik) noktası olarak algılanırken, aynı şeye içeriden bakıldığında bu noktanın sonsuz-sınırsız bir Bilinç ve Enerjiye sahip bir yapı olduğu görünür. işte Kainattaki tüm yaratılmışlar varlığını ve bilincini bu Melekten alırlar.

Bu konuyu yazdır

  PSİŞİK SALDIRILARDAN KORUNMA ALEVİ
Yazar: Mutlakguc - 07-04-2017, Saat: 15:59 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Psişik Koruma Alevi

Başmelek Mikail, Psişik Koruma Alevi enerjisini, Psişik saldırılara karşı savunma sunması için sağlamıştır. Bu koruma çok önemlidir, özellikle dış enerjilerin bombardımanına sürekli tutulduğumuz zamanlarda yaşadığımız için. Psişik saldırılar kişilerin algıladıklarından çok daha sık olmaktadır. Sürekli olmaktadırlar.

Bizler psişik saldırılara karşı doğal savunma donanımlarımızla doğarız. Ruhani bağışıklık sistemi, eğer karşılaşacak olursanız, belli psişik saldırılardan koruma sağlayacaktır.

Bazı durumlarda, ruhani bağışıklık sistemi etkili psişik saldırılar, travma, hastalık veya enerjinize negatif etkiler nedeniyle aksayabilir. Bu gerçekleştiğinde kişi psişik saldırılara karşı çok savunmasız hale gelir.

Bazen de ruhani bağışıklık sistemi çok güçlü olan bir kişi, psişik saldırının içinde bulabilir kendisini, özellikle bu saldırı şiddetli, ısrarlı veya geniş katılımlı bir grup tarafından uygulanmakta olabilir.

Şifacılar, zaman zaman psişik saldırılara duyarlı olurlar, çünkü karanlık enerjilerin hedefindedirler. Bununla beraber şifa talep edenler yoğun negatif enerjiyle dolarlar. İşte bunun için şifacının kendisine sürekli koruma yapması gerekmektedir.

negative-energy.jpg

Psişik Koruma bunun için önemlidir.

Psişik Koruma Alevi, bireyi sadece psişik saldırılardan korumayı amaçlamaz, her uyandırıldığında ruhani bağışıklık sistemini de onarır. Bu yolla Psişik Koruma Alevi, psişik saldırılara kalkan olurken, ruhani bağışıklık sistemini de güçlendirip dengelemektedir.

Psişik Saldırılar
Psişik saldırı, birisinin başka bir kişiye zarar vermek için ruhani planda, psişik enerji kullanmasıdır. Üç temel psişik saldırı vardır:

Psişik taciz, bir kişi birisine etkin olarak ve kötülük amacıyla onun enerji alanına, kötü niyetlerle saldırır. Psişik tacizlere örnek olarak, birisine nefret göndermek, etkin bir biçimde birisinin yanılmasını veya hata yapmasını dilemek, beddua etmek verilebilir.

Psişik Vampirlik, bir kişinin bir başkasının enerji alanını sömürmesidir. Psişik vampirlik bilinçli olarak da kötü amaçlarla gerçekleştirilebilir. Bilinçdışı kötü niyet olmaksızın da gerçekleşebilir. Bilinçdışı psişik vampirlik oldukça yaygındır.

Psişik Kirlilik, zayıf bir enerji sistemi negatif enerjiye maruz kaldığında oluşur. Kötü niyetli olmadığı halde bir kişi eğer etrafında çok negatif enerji bulunuyorsa karşılaştığı birisinin enerji sistemini kirletebilir. Sürekli başkalarının yanında huzursuz ve gergin hissediyorsanız veya çabuk öfkeleniyorsanız ve sebepsiz alınganlaşıyorsanız muhtemelen enerji sisteminize negatif enerji almışsınızdır onlardan.

Böyle kişilere karşı olabildiğince enerji sisteminizi korumak iyi bir fikirdir. Mümkün olduğunca az ilişki kurmalısınız onlarla. Kendi ailenizi seçemeseniz bile, arkadaşlarınızı, işinizi ve erkek arkadaşınızı seçebilirsiniz gibi... Ruhunuzu yükselten kişilerle olun, onu yok etmeye çalışanlarla değil!

Psişik Kirlilik çok yıpratıcı olabilir, kontrolsüzleşebilir şunlarla neticelenebilir:

Depresyon
Anksiyete
Hastalık
Talihsizlik
Kazalar
Kayıplar
Maddi Sıkıntı

Psişik Koruma Alevi'nin Kullanımı

Bir kez uyumlandıktan sonra Psişik Koruma Alevi'ni etrafınızda koruyucu ve şifalandırıcı bir alan oluşturması için çağırabilirsiniz.

“Başmelek Mikail, lütfen beni Psişik Koruma Aleviyle sar” 

şeklinde çağrılabilir. Bir durumu, yeri ya da birisini korumaya almak içinse,

“Başmelek Mikail, lütfen ... durumu ... yeri ... filancayı Psişik Koruma Aleviyle sar” denir.

Psişik Koruma Alevi sadece sizi ve alevle sardıklarınızı psişik saldırılardan korumakla kalmaz. Sizin de dışarıya psişik saldırıda bulunmanızı engeller. (Kötü niyetiniz devam etse de dışarıya çıkmayacaktır.)

Psişik Koruma Alev'ini her gün çağırmalısınız. Kalktığınızda ve uyumaya hazırlanırken birer kez çağırın.

Psişik Koruma Alev'ini negatif enerjili kişilerle karşılaştığınızda ve onların bulunduğu ortamlarda yine çağırmanız faydalı olacaktır.(Dikkatli olun bazen en hoş görünen insanlar görndükleri gibi değillerdir.) İç güdülerinize güvenmelisiniz. Koruma alevini kullanmak zararsızdır, mümkün olduğunca istediğiniz iş için kullanabilirsiniz.

Ruhani bağışıklık sisteminiz güçlendikçe, Psişik Koruma Alevini çağırmanız daha az önemli hale gelecektir.

Uyumlama

Psişik Koruma Alev'ine uyumlamanızı Başmelek Mikail'i çağırarak alabilir veya tazeleyebilirsiniz.

“Başmelek Mikail, lütfen beni Psişik Koruma Alevine uyumla”

Eğer uyumlamaya daha çok enerji katmak isterseniz, gökkuşağı renklerinde bir alev hayal edin ve uyumlanacak olan kişiyi onunla sarın. Başmelek Mikail'i çağırdığınız sürece başka uyumlama yöntemlerini kullanmanızda sakınca yoktur.

Uyumlama tazelemelerinde zaman sınırı veya tekrar sınırı yoktur. 
30-45 dakika kadar meditasyona oturmalısınız ve Başmelek Mikail'i çağırmalısınız.

Bu enerji herkesle özgürce paylaşılabilir...

Bu konuyu yazdır

  EVRENLER TANRILARIN VÜCUTLARIMI
Yazar: Mutlakguc - 07-04-2017, Saat: 15:32 - Forum: ENTERESAN BİLGİLER - Yorum Yok

Gelişen bilimsel realite Kuantsal var oluş düzeyindeki evrenin,bir ve bütün olduğunu söylüyor.Tasavvuftaki Vahdedi vücud anlayışına paralel olan, bu bir ve bütün olma halinin gerçekleşmesi konusunda neler söyleyebiliriz?

Yokluk bilinci olan Allah varlık bilinci haline,yoklukta potansiyel olarak barındırdığı,bilinç ve imkanlarını(Bilgi,güç,cevher)Tanrısal var oluşlarda yüz göstererek gerçekleştiriyor.Allah ın bilincini ve imkanlarını varlıklaşarak taşıyan bu tanrısal var oluş kategorisi ,gene Allah adına Evrensel var oluş programlarının tatbikatına başlıyor.

metal.jpg

Varlık alemlerinin bir ve bütün olan yapısı,Holografik teknolojik yapılanma ile, iç içe dürülmüş boyutları kapsamakta.Bütün alemler ise Tanrısal varların varoluşlarında doğal olarak içerdikleri İlahi yasalar olan İlahi fizik kuralları ile yapılandırılmakta.İlk yaradılan Tanrısal varlar Lahud alemleri daha sonra onların evladi bilinçleri olan Meleküt ve Ceberrüt alemleri ve kuantsal var oluş kategorsi varları olan İnsan oğlu,iç içe ve bir vücut olmalarını yaşamakta.

Maddenin kuantsal yapısının,Bilinçten etkilendiği, gözlemci olduğu zaman ile olmadığı zaman başka özellikler gösterdiği tespit edilmiş durumda .

Maddenin insani bilinçten etklilendiğini gösteren bu savdan yola çıkarak,Tanrısal performansa sahip bilinçlerin(Tanrısal varlar) maddeye nasıl hakim olacağı konusunda bir fikir elde edebiliriz.

Bu konuyu yazdır

  MELEKLERLE KONUŞMAK
Yazar: Emka - 07-04-2017, Saat: 13:55 - Forum: MELEK MESAJLARI - Yorum Yok

Melekler insanlardan farklidir, onlar kendi özgür iradelerine ilgi duymazlar. Onlarin iradeleri saglam olarak ve daimi olarak Ilahi Irade ile uyumludur. Onlarin amaçlari Tanri?nin çocuklarina spiritüel olgunluga ve mükemmelige giden yollarini bulma ve Cenneti Dünyada tezahür ettirmede yardim etmektir. Bu orijinal mavikopyadir ve tamamlanma için zaman gelmektedir.

Herbirimizin meleklerle ilgili kavramlari gözden geçirmemiz ve daha yakindan bakmamiz büyük önem tasir. Meleklerle yillar süren çalismalar sonucunda, kocam Michael ve ben bazi prensipler kesfettik.

Bunlar ;
Kendi - açiklama: Bu, onlarla ilgili nasil hissettigimin dürüst bir degerlendirmesini ve olaylarin ve durumlarin incelenmesini gerektirir. Bu, onlarla ilgili nasil ?hissetmem gerektigi? anlamina gelmez veya diger insanlarin onlarla ilgili nasil hissettigi, en içerdeki çocuksu benligimde nasil dürüst olarak derinden hissettigim anlamina gelir. Melekler, durumu gerçek nese getirecek bir sekilde düzeltmek için uygun planlar yapmak için bu duygusal bilgiyi isterler.

Daima su sözleri hatirlarim :Küçük çocuklar gibi olmadikça, cennetin kralligina giremezsiniz?

Onlari çagirma eylemi veya davet etme. Melekler zeki varliklardir ve Ilahi Takdire hizmette dürekli mesguldürler. Çogu insan meleklerin onlarin yoluna yönlendirilen herhangi bir düsünceyi az yukarida bekledigini düsünür ve sonra buna yanit verdiklerini düsünür. Bu bazen gerçeklesebilir, ancak çogunlukla ciddi durumlari düzeltmek için gerekli melek türü etrafta durup beklemez, onlar çok mesguldür ve çagirilmalari gerekir.

Genellikle esim ve ben birlikte dua ederiz ve meleklerin dikkatlerini kendi boyutlarindan bizimkine çevirmelerinin 90 saniye sürebildigini kesfettik. Onlari bize güçlü bir sifaci tarafindan ögretilen kadim ve etkili bir yola göre çagiriyoruz. Gözlerimizi kapatiyoruz, konsantre oluyoruz ve ya yüksek sesle ya da sessizce imgelememizde onlarla konusuyoruz. Tipik olarak sunlari söylüyoruz :

?Evrensel Bilinçliligi simdi bizim farkindaligimizda olmasi için çagiriyoruz. Ilahi sevginin yasayan alevini auralarimizda yanmasi için davet ediyoruz ve Sevginin, Bilgeligin ve Gücün Kudretli Meleklerinin bize simdi gelmesini istiyoruz.

melekler.jpg

Meleklerin geldigini ve dinledigini hissetmemizi saglayan ince bir degisim gerçeklesene kadar bekliyoruz. Sonra devam ediyoruz :

...............için yardiminizi istiyoruz [problemi ve durumu belirtin ve ONUNLA ILGILI HISLERINIZI BELIRTIN!]. Örnegin, su sekilde olabilir :

Mali durumumuzla basa çikmaya çabalayarak gece gündüz çalismaktan yorulduk. Her zaman bununla ilgili üzüntülüyüz, ne kadar çok çabalarsak çabalayalim, asla yeterli olana sahip olmadigimiz görünüyor. Eger bu miktari yakalamissak, ya araba bozuluyor veya vergiler geliyor ya da evi tamir etmek gerekiyor. Acil durumlar olmadiginda bile, zihinsel, duygusal ve fiziksel olarak her zaman çalismaktan çok tükendik, spiritüel yolumuzda olmaya yetecek enerjimiz yok. Bu yillardir devam ediyor.Tüm hayatimiz önümüzden geçiyor ve aydinlanma için susuzlugumuz giderilmiyor veya dünyayi daha iyi bir yer yapmak için hizmet için arzumuz bir yere ulastirmiyor.

Mali yardim istiyoruz. Bunu nasil yapacaginizi bilmiyoruz, ama hepinizin güçlü oldugunu ve sizinle her seyin mümkün oldugunu biliyoruz. Bize berrak rehberlik, tanima ve güç vermenizi istiyoruz, böylece getirdiginiz seyi karistirmayalim.

Bu durumu ilgili herkesin hayrina olacak bir sekilde çözmenizi istiyoruz ve onu zamaninda yapmanizi istiyoruz. Gelismesinin otuz yil alacagi bir sey istemiyoruz, mümkün oldugunca çabuk rahatlama istiyoruz, böylece yasamlarimizi iyilestirmeye ve aydinlanmaya ulasmaya ve hizmet etmeye daha çok enerji ve zaman verebiliriz.

Bu noktada bir ara veririz ve hislerimizi kontrol ederiz. Bir süre sonra sunu ekleriz :
Bize simdiye kadar verdiginiz her sey için tesekkür ederiz. Sagligimizi, evimizi, iliskilerimi takdir ediyorum. Çogu kisim için, ama eger çalisacaksak, iyileseceksek, meditasyon yapacaksak ve Tanri?nin çocuklari olmanin nesesini deneyimleyeceksek gerçek ve pratik bir seviyede mali durumumuzda gerçekten yardima gereksinimimiz var.

Ilerideki yardiminiz için tesekkür ederiz, çünkü daha yüksek bir seviyede bunu önceden isittiginizi ve duamizi yanitladiginizi biliyoruz. Yaptiginiz plani, dikkatimiz dagilarak veya zihnimiz kapali olarak veya baska seylerle mesgul olarak karistirmamamiz için bize berrak bir sekilde rehberlik etmenizi istiyoruz. Sizi seviyoruz ve simdiye kadar olandan daha çok yardiminiza gereksinim duyuyoruz. Sizinle sürekli bir temelde yakin iliski istiyoruz ve dünyayi daha iyi bir yer yapmak için dünyaya isik olmayi istiyoruz. Bu yapildigi için tesekkür ederiz. Amin.

Sonra sessizlesiriz ve tesekkür etme üzerine meditasyon yapariz. Bu gerçekten olaganüstü bir histir.

Bazen, eger çok yogun duygular içindeysek, aglariz veya hatta hayal kirikligimizi, umutsuzlugumuzu veya kizginligimizi ifade ederiz. Kendimize ve birbimize karsi ve meleklere karsi ne kadar çok dürüst olursak, özellikle duygularla ilgili olarak, daha iyi hissettigimizi ve dualarin daha mucizevi sekilde yanitlandigini ögrendik.

Bir baska önemli not : Bazen bu islemi birkaç gün tekrarlamak zorundayiz.... her seferinde duygularimizla ve problemlerimizle ilgili daha dürüst oluruz. Çogunlukla durumda gerçekten önemli bir degisim almak için meleklerle üçten fazla toplanti yapmak gerekmez.

Bu basit yolu baskalari ile paylastim, onlar için de iyi çalisiyor. Anahtar, özellikle duygular ile ilgili kendine dürüst olmak, meleklere karsi dürüst olmak. Basitçe onlari çagirin ve onlarla konusun, bir komsunuzla konusur gibi.

Bu konuyu yazdır

  KADERDEKİ ÇIKMAZLARI ÇÖZMEK
Yazar: Emka - 07-04-2017, Saat: 11:38 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

1. Büyük Düşünmek:


Kaderimizin kanunu şudur: Düşünceler eylemlere yol açarlar. Eylemler alışkanlıkların nedenidir. Alışkanlıklarımız bizim karakterimizi, kişiliğimizi belirler. Karakterimiz ise kaderimizi örgüleyen en önemli nedendir. Yaratıcımız geleceğimizi belirleme gücünü bize vermiştir. Herkes yürüdüğü yolun sonunda var olana ulaşır. Tırmandığınız merdivene bakarak sonunda nereye yükseleceğinizi anlayabilirsiniz. Dolaysıyla büyük sonuca giden yol büyük düşünceden başlar.

Hayat nehri Kızılırmak'tan daha kıvrımlı, Niagara'dan daha akıntılı ve tehlikelidir. Niagara nehri boyunca ilerlerken, bazı akıntı kollarının sizi inanılmaz güzelliklerle dolu vadilere götürdüğünü görürsünüz. Ama bazı kolların ucunda sonu ölüm olan şelaleler vardır. Tehlikenin başına geldiğinizde artık her şey bitmiş olur. Sona gelmeden önce yolunuzu değiştirebilirsiniz. Çoğu zaman geç kalmış olmazsınız. Ama bir gün gelir her şey bitmiş olur. Tedbir almazsanız geleceğiniz öyle bir ölüm bataklığına saplanır ki yeniden dirilmek için ne bir çaba gösterebilirsiniz, ne de göstereceğiniz çaba geleceğinizi kurtarabilmek için yeterli olabilir.

Büyük olduğunu düşündüğümüz insanların çoğu çocukluk yıllarını bizden daha ağır şartlarda geçirdiler. Ağır hastalıklarla boğuştular, yetim kaldılar, çevreleri tarafından terk edildiler. Bazılarının geri zekalı olduğu düşünülüyordu. Açlığı, fakirliği çektiler. Onların isimlerini tarihe altın harflerle yazdıran sırrı biz neden kullanmayalım 

kader.jpg

Siz işe girmeye karar verdiğinizde hangi görevler için başvurursunuz  Çoğu kimse "bir iş olsun da ne olursa olsun" anlayışındadır. Az istediğiniz için kaderiniz size az veriyorsa niçin ona küsüyorsunuz  İnsanların çoğu büyük işlere layık olmadıklarını düşünürler. Kendilerine güvenmezler. İnanılır gibi değil.

Vanlı bir çocuk tanırım. Öğrenim görmek için Ankara'ya geldiği zaman, şehir içi otobüs bileti alacak parası yoktu. Öyle ki eski Ankara terminalinden Demetevler semtindeki arkadaşlarının evine bir gece yarısı iki saat yürüyerek gitmek zorunda kalmıştı. O genç Anadolu'nun tertemiz ruhunu yansıtıyordu. Onun hakkında inanılmaz bir gelecek beklemiyordum. Küçük bir tezgahın başında ticarete başlayan Kayatürk şimdi her ay milyarları yönetiyor. Büyük düşünmeyi öğrenmeseydi, işini bu kadar büyütebilir miydi  Kader herkese istemeyi bildiği kadarını vermiştir. Düşünsenize, niçin kaderin sahibi: "Dua edin cevap vereyim." "Dua etmezseniz ne öneminiz var." Diyor 


2. Coşkunuzu Güçlendirin

Coşkunuzu güçlendirmek için önerdiğimiz yollardan sonuncusu konuşmalarınızda  güçlendirici  kelimeleri kullanmanızdır. Olumlu yük taşıyan güçlendirici kelimeleri her kullanışınızda ruhunuzun güçlendiğini görürsünüz. Dinleyen herkes güçlü kelimelerinizin etkisiyle sizde sihirli bir güç olduğunu sanır.

Güçlendirici kelimeleri kullandıkça manevi gücünüzün, özgüveninizin, coşkunuzun arttığını göreceksiniz. Bu kelimeler, onları her tekrar edişinizde sizi daha güçlü ve etkileyici gösterecek. Dahası mıknatıs gibi bir çekiciliğe sahip olacaksınız.(Güçlendirici kelimelerin altı çizilmiştir)
Başarı için dayanma gücüne, cesarete ve özgüvene ihtiyacımız var. Küçük bir engel karşısında hemen ümitsizliğe kapılan, kendini çaresiz hisseden bir insanın durumu çok acıdır. Oysa büyük kelimeler hayatımızı aniden değiştirebiliyor. Öyle ki en zayıf olduğunuz anda güçlendirici kelimeleri beş dakika tekrar ederseniz tüm duygularınızı değiştirebilirsiniz. Zihniniz, duruşunuz, yüz hatlarınız değişir(Zayıflatıcı kelimelerin altı çizilmiştir)

Büyük ve güçlendirici kelimeler arasından en önemlilerini size aktarmak istiyoruz. Bu kelimeleri ve bunların eş anlamlılarını sık sık kullanın. 

Kendinizi ve yaptıklarınızı bu kelimelerle tanımlayın. Çılgınca tanımlayın

Enerji yükü en fazla olan güçlendirici kelimeler:
 Büyük, farklı, şimdi, hızlı, fırsat, harika, bedava, kazançlı, yeni, kolay, heyecan verici, kesin, canlı, güzel, temiz, ilginç, muhteşem .

Diğer güçlendirici kelimelerden bazı örnekler:
Sır, başarı, zafer, yapmak, cesaret, önem, sevgi, saygı, barış, oyun, gülmek, yardım, vermek, yükselmek, eğlenmek, sevinmek, coşmak, kahramanlık, şeref, dürüstlük, tazelik...

Bu kelimelerin her birinin eş anlamlısı olan onlarca kelime bulabilirsiniz. Büyük kelimeleri diğerlerinden ayırmalı ve onları her fırsatta yüzlerce kez tekrar etmeliyiz.

Eş anlam açısından size bir örnek vermek istiyorum. "Büyük" kelimesinin yaklaşık eş anlamlıları arasında "Heybetli, kocaman, koskoca, çaplı, cesametli, devasa, muazzam, çarpıcı, azametli, ihtişamlı, muhteşem, şahane, haşmetli, görkemli, göz kamaştırıcı, göz alıcı, yüce..." gibi kelimeler yer alır.

Bu kelimeleri kullanarak kendinizi tanımladığınızda neler hissetmeye başladığınızı, gücünüzün nasıl devleştiğini göreceksiniz: İsterseniz bunu hemen şimdi yapın ve nasıl kudretli bir padişaha dönüştüğünüzü görün:
"Kendimi muhteşem hissediyorum. İnanılmaz harikalıkta işler başardım. Ben son derece güçlüyüm. Son derece başarılıyım. Harika bir insanım. Başarmak çok kolay. Ne kadar zevkli işler yapmışım! Şimdi mükemmelleşiyorum. Azamet ve heyecan kuşatıyor beni. Gücün ruhumda dolaştığını görüyorum."

Bu sözleri, bunlara benzer cümleleri kendiniz hakkında yüzlerce kez tekrar edin. Kanatlanıp uçmaya başladığınızı göreceksiniz. "Hayır yalan söylüyorsunuz" diyecek size çevreniz. Ruhunuzun derinlerine fısıldayan şeytandan aynı olumsuz telkinleri işiteceksiniz. İnsanlar kendi yalanlarının kurbanı oldular. Yıllarca kendimize yalanlar söyledik. Güçsüz olduğumuzu, bahtsız ve başarısız olduğumuzu söyledik. Şimdi söylediğimiz bu yalanların esareti altında inliyoruz. Ne olurdu birileri çocukken bize bizi uçuracak yalanları nasıl söyleyeceğimizi öğretseydi.
"Sevinçten coşuyorum" derseniz yalan mı söylemiş olursunuz  Eğer bu sözü söylemeye devam ederseniz idam sehpasında bile sevinçten coşarsınız. Eğer "sıkıntıdan içimi kemiriyorum" demekte ısrar ederseniz padişah koltuğunda ölüm acısı yaşarsınız. 

Tekrar ediyorum. Kendi yalanlarımızın kurbanıyız. İnandığınız tek doğru vardır. O da mutlak olan doğru değil, kendimize ısrarla söylediğimizdir. Hangi yalanı kendinize ısrarla söylerseniz tüm ruhunuz ona inanacaktır. Alt bilinciniz neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilmez. Sadece ona en çok söylediğinizi doğru kabul eder. Bizim tek doğrumuz kendimize ısrarla söylemeye devam ettiğimizdir.

Kendinize kırk gün deli olduğunuzu söylerseniz gerçekten deli olursunuz. Kırk gün akıllı olduğunuzu söylerseniz gerçekten akıllı olursunuz. Ona ne olmak istediğinizi söyleyin. Beyniniz olmak istediğiniz gibi olmakta zorluk çekmeyecektir. Her renge girebiliriz, her farklılığı ustalıkla başarabiliriz.

Kullandığımız aktif kelimeler çevremizin kullandığı kelimelerden inanılmaz derecede etkilenir. Çoğumuz içinde yaşadığımız çevrenin kopyacısı oluruz. Trabzon da  da , Eskişehir de  gali , Diyarbakır da  lo  seslerinden kurtulamadığımız gibi, çevremizdeki insanların kullandığı kelimelerden de kurtulamayız. İki kelimeden ibaret olan isminizin anlamının bile karakterinizi değiştirebildiğini bildiğiniz halde kullandığınız kelimeleri ayıklamayı ihmal eder misiniz 

Şurası gerçek: Sanatla ilgilenen insanlarla sanat konusunda, bilimle ilgilenenlerle bilimsel alanda konuşursunuz. Konuştuğunuz alan, üzerinde düşündüğünüz alana dönüşür. Öfkeli insanların yanında öfke kelimelerini duydukça onları kullanır hale gelirsiniz. Bu kelimeler kendilerine bağlanan anlamları bilincinize çağırır. Bu çağırma işlemi tekrar ettikçe, artık otomatikleşir ve öfkeyi bizzat yaşayan ve yaşatan insanlar oluruz.
Sözünü ettiğimiz gerçekten emin olmak istiyorsanız farklı kültürlerden insanların konuşmaları ve duyguları arasındaki ilişkileri inceleyebilirsiniz. Ortak dili kullananlar arasındaki duygu ve tutum benzerliğini fark edeceksiniz.


3. Hedef Belirlemek

Başarı aynı yönde sonuna kadar gitmektir.  Nereye gideceğini bilen kişiye yol vermek için dünya bir yana çekilir.  Hangi yönde nereye kadar gidiyoruz  Tam olarak ne istediğinizi bilirseniz, çevrenizdeki güçler size nasıl yardımcı olacaklarını bilirler. Zihninize ne yapmak istediğinizi söylerseniz onu yapmak için çalışır.
 
Nereye gideceğini bilmeyen gemiye hiç bir rüzgar fayda vermez.  sözü hedefsizliğin gerçek sonucunu ortaya koyuyor. Ne yapmak istediğinizi bilmiyorsunuz, ama çevrenizde binlerce fırsat rüzgarı uçuşmaya devam ediyor. Hedefiniz yoksa fırsatları nasıl kullanacağınızı, yelkenlerinizi ne şekilde ayarlayacağınızı bilemezsiniz.

Kendilerini başarısızlığa mahkum edenler hedefi, zihinde dolaşıp duran hayallerle karıştırırlar. İsteklerin, dileklerin hedef olduğunu sanırlar. Sonuçta hedefsizliklerini değil de talihsizliklerini suçlarlar. Onlara, isteseler neler yapabileceklerini söyleseniz, inandıramazsınız. Büyük işler başaranların, bunu sadece hedeflerine borçlu oldukları konusunda ikna olmazlar.

Her başarı, sahibinin bizzat kendisinin ürettiği bir şaheserdir. Başkasının ürettiği eseri satın alabilirsiniz, ancak kendi başarınızı satın alamazsınız. Uzun bir yolculuğa çıktığımızda mutlaka dikkate almamız gereken bir gerçek var: Öncesinde acı tattırmayan sonrasında zevk tattıramaz. Hamuruna alın teri damlamayan bir bina gösteremezsiniz. Ağlamamışsanız gülemeyeceksiniz. Uykularınız hiç kaçmamışsa, huzurlu uykulara kavuşamayacaksınız. Denizlerin derinlerindeki inciye ulaşmak istiyorsanız, derinliklerde dolaşmayı ve ahtapotla yüzleşmeyi göze almalısınız. Merak etmeyin, başaranlara zarar vermeyen acılar size de zarar vermeyecektir. Hedef belirleyebilmek için uykusuz kalmanız gerekiyorsa bunu göze alın.

Hedef sahibi olduğunuzda tüm duruşunuz ona hizmet edecektir. Geçen tüm saniyelerinizde zihniniz hedef üzerinde düşünecek, konuşmalarınızı, ilginizi ve öğreniminizi hedefiniz belirleyecektir. Böylece dikilen bir ağacın beslenerek büyümesi gibi, hedeflerle dolu bir zihinde yaşatılan arzular içten içe inşa olmaya ve yeşermeye devam edecektir. Hedefsiz insan kökleri kesilmiş ağaç gibidir, yeşermez. Kökleriniz canlı mı  Her gece uyumadan önce, sulanmak isteyen büyük bir hedef kendisini size hatırlatıyor mu 
Hedef üzerinde çalışırken dikkat etmemiz gereken belli kurallar vardır. Bu kuralları sistemli şekilde uygulayabildiğimiz ölçüde hedefimiz elimize verilecektir.


4. Arzu Geliştirme

Başarmak üretmektir. Üretmiyorsanız başarılı olamazsınız. Her başarının içinde, var olmanın ayrı bir hikayesi yer alır. Tüm başarıların ortak bir özelliği, içlerinde güçlü arzu barındırmalarıdır. Başarı büyükse ona yol açan arzu da büyüktür. Ne kadar başarılıysanız o kadar arzulusunuz. Kainatı yaratan arzu en büyük arzuydu. Küçük arzuyla bir mektup, büyük arzuyla bir kitap yazarsınız.

Bugününüz geçmişteki arzularınızın eseridir, geleceğinizi de bugünkü arzularınız belirleyecek.Kaderinizi başka hiçbir şey değil arzularınız yani dualarınız belirler. Yaptıklarınız, yapmadıklarınız; yapacaklarınız ve yapmayacaklarınız yani her şeyiniz, yani tüm kendiniz arzularınıza bağlı. Üreteceğiniz her şey ne istediğinize, nasıl ve ne kadar istediğinize veya istemediğinize bağlıdır.

Herkeste var olan sıradan arzulardan söz etmiyorum. İstemekten, dilemekten, basitçe ümit etmekten söz etmiyorum. Üzgünüm: Sözünü ettiğim arzuyu ifade edecek başka bir kelime de bulamıyorum. Burada herkesin bildiği arzudan değil, çok az insanın bildiği arzudan söz ediyorum.
Kainattaki tüm güç ilişkileri arzu kanuna dayanır. Arzu, manevi gücün doğduğu kaynaktır. Ne kadar çok arzuya sahip olursanız o kadar güçlü olursunuz. Yani arzu ne kadar şiddetli ise sonuç o kadar güçlüdür. Bir Batılı düşünür şöyle der: "Duygularınızın şiddetini bilseydim gelecekte atacağınız adımların büyüklüğünü söyleyebilirdim." Arzu duygudur ve tüm duygular arzu duygusunda birleşirler. Arzu, yerine göre sevgi olur, yerine göre nefret olur. Tüm duygular arzulamakla arzulamamak arasındaki çizgi üzerinde dizilirler.

Edison çok istemeseydi elektriği bulmak uğrunda yüzlerce defa bıkmadan deney yapabilir miydi  Kolomb çok istemeseydi aylar süren Amerika yolculuğuna dayanabilir miydi  Gemisinde defalarca isyanlar çıktı. Tayfalarının çoğu öldü. Yıldırıcı okyanus dalgalarıyla boğuştu. Çok arzulamasaydı o zorluklara dayanmaya devam edebilir miydi  O insanların arzuları çok güçlüydü. Ne kadar güçlü olacağınızı ne kadar şiddetli istediğiniz belirler.

Zor sanılan başarı aslında ummadığımız derecede kolaydır. Başaranlarla başarmayanlar arasında harcadıkları çabalar açısından neredeyse hiç fark yoktur. Oysa onların dağlar ile taşlar kadar birbirlerinden farklı olduklarını sanırız. Bir cümleyi yazmakla, yazmamak arasındaki fark çok küçüktür. Bir sigarayı içmekle içmemek arasındaki fark çok küçüktür. Ama bu iki küçük eylemin sonuçları arasında korkunç farklar olduğunu görüyoruz. Cümleyi yazarsanız kitap yazarsınız. Sigarayı içerseniz ömrünüzü kısaltırsınız. Bu küçük fark bize büyük bir fırsat veriyor. Bu sayede biz de tüm başarılı insanlar gibi başarıyı yakalayabiliriz. Baş döndürücü bir başarıya imza atabilmek için baş döndürücü işler yapmak zorunda değiliz. Büyük iş yapmak çok iş yapmaktan ziyade farklı iş yapmaktır.
 Üzerinden koşarak geçtiğiniz vadide, güzel kokularını gizleyen çiçekler dikkatinizi ekmeyecektir. 



5. Yöntem Belirlemek

Nasıl yapılabileceğini bilseydiniz okuduğunuz kitabı yazabilirdiniz. "Nasıl " sorusuna cevap verseydiniz mevcut arzularınız sizi çoktan kendilerine kavuşturmuş olurdu. Yöntemini keşfetmediğiniz iş, alsa yapamayacağınız iştir.

Yöntem belirlerken üç farklı alan üzerinde çalışacaksınız: Yeterli bilgi toplamak, hedefi kesinleştirmek ve hedefi planlamak. Yeterince bilginiz yoksa nasıl yapacağınızı bilmeyeceksiniz. Hedefiniz kesin değilse tam olarak onu yapamayacaksınız. Belirsiz hedefler arasında dolaşıp duracaksınız. Hedefinizi planlamamışsanız merdiveni adım adım çıkamazsınız. Gittiğiniz yolu kontrol edemezsiniz. Bir adımı ihmal etmek tüm adımların boşa çıkmasına neden olur. Binanızın direkleri ne kadar güçlü olursa olsun, temel zayıfsa binanız çökmeye mahkumdur.

Şu sorulara cevap arayın: Niçin berber dükkanında çalışan çıraklar bir süre sonra kendi berber dükkanlarını açıyorlar  Niçin lokantacıların hemen hepsi daha önce başka bir lokantada çırak olarak çalışmışlardı  Niçin tüm ustalar yanlarında çalıştıkları ustaların mesleklerini seçtiler Çünkü çıraklar nasıl yapacaklarını ustalardan görerek, onları izleyerek öğrendiler.

Şimdi farklı fırsatlarımız var. Artık nasıl yapılacağını öğrenmenin çıraklıktan başka yolları vardır. Ben bu kitabı yazabilmek için bir yazarın yanında on yıl boyunca çıraklık yapmak zorunda kalmadım. Evimde elektrikli aletler bozulduğunda onları tamir etmeyi bana özel bir kurs öğretmedi. Hatta çok iyi kullandığıma inandığım bilgisayarı başkalarının sözlü anlatımından veya uygulamalarından öğrenmedim.
Tam olarak gerçekleştirmek istediğiniz hedef üzerinde bilgi toplamayı alışkanlık haline getirmelisiniz. Hedefinizi ne kadar arzuluyorsanız, onunla ilgili bilgileri de o kadar zevkle öğreneceksiniz. Öğrenmeyi zevkli kılan öğrendiklerinizin arzularınızla ilişkili olmasıdır. İstemediğiniz konularda öğrenmeye çabalamak canınızı sıkacaktır. Size sevmediğiniz konuları yettiği kadar, ama hedefinizle ilgili konuları amansız bir çabayla öğrenmenizi öneriyorum.

Bir kitapta neyi öğrenmek istiyorsanız onu öğreneceksiniz. Elinizdeki kitapta yazarın dikkatinizi çekmek için kelimeler üzerinde ne gibi oyunlar oynadığını araştırmamışsanız bunu öğrenmeyeceksiniz.

Kesin hedefin gerçekleşme ihtimali bulanık hedefe göre en az yüz defa daha fazladır. Kesin olmayan hedef, uğrundaki binlerce saatlik emeği boşa çıkarır. Çoğumuzun başaramama nedeni hedefsizliğimiz değil, ama hedefimizin bulanıklığıdır. Kesinlik: Tam olarak neyi, tam olarak nasıl, tam olarak nerede, tam olarak ne zaman ve tam olarak ne kadar yapmak istiyorsunuz  İçlerinde bu sorulara cevap bulmadığınız hedefler uğrunda boşuna ömrünüzü tüketir misiniz 


Bir insan zengin olmak ister. Basitçe "zengin veya milyarder olmak istiyorum" der. Zihninizde rasgele dolaşan bir hedefin çocukça bir hayalden hiç farkı yoktur. İnsanın, nasıl yapılabileceğini araştırmadığı bir hedefi istemeye devam etmesi, onu hedeflemesi anlamına gelmez.

Bu konuyu yazdır

  POZİTİF ENERJİ UYGULAMASI NASIL YAPILIR
Yazar: Emka - 07-04-2017, Saat: 10:34 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

Düşünce, insanın temel yaratıcı yeteneğidir. Düşünce ve imajinasyon (tahayyül-hayal etme gücü) hareketten önce vardır. Her düşünce belli bir etkiye sahip olan yaratıcı bir süreçtir.

Hayatımızı iyiye doğru yöneltmek istiyorsak eğer, gereken olumlu sebeplerin oluşması için bir tür aşırı çaba göstermeliyiz. İmajinasyon gücümüzün, hayatımızı her an yeniden yapılandıran bir yaşam sanatçısı olduğunu unutmayın.

Eğer bir insan,  Pozitif düşünüyor ve davranıyorum, ama yansımalar asla pozitif değil.  diye düşünüyorsa, yanılıyordur. Pozitif düşünce, bizi sevindirmeyen, mutlu kılmayan ve onaylamayan olayları dikkate almamak anlamına gelmez ki; aksine,  Gerçek pozitiflik, her durum ve şart altında elinden gelenin en iyisini yapmaktır. 

Günlük hayatta yeni zorluklarla karşılaşmak engellenemez. Zaten bu tür değişimler ve meydan okumalar bize atak yaptırır. Gelişmek, değişmek, güçlenmek ve karşılaştığımız zorlukları olumlu olaylar hâline getirerek çözümlemek insan hayatının amacı ve anlamıdır. Hayatın acılıkla, katılıkla, negatiflikle sunduğu her şeyi tatlandırmak, güzelleştirmek ve pozitif enerjinin pırıltılı ışığıyla yıkamak için buradayız. Her zorluk onu aşmamız için bize bir olanak sağlar ve  ruhsal farkındalığımızı  artmasına neden olur.

hummingbird-691483_640.jpg

 Yaşamanın  öncelikle  öğrenmek  anlamına geldiği gerçeğinin tam olarak şuuruna varırsak, hayatla ilgili görevlerimizi de hakkıyla yerine getiririz.
Düşüncelerimizin her biri bir yaratma eylemidir. Hepimiz de buraya yaratıcı yönümüzü geliştirmek için geldik. Düşüncelerimizle yaratıcı enerjiye şekil veriyoruz. Ve daha sonra bu eylemimiz, hayatımızda bir durum veya olay olarak ortaya çıkıyor.
Pozitif düşünmek ve pozitif enerjiyle uygulama yapmak, üstelik bu olumlu enerjiyi başkalarına da yansıtmak demek, tüm deneyimlerin özellikle de acı ve ıstırap dolu deneyimlerin bize  Öğrenmek ve Uygulamak  için olanaklar sunduğunu fark etmek; geçmişin tüm acı anılarını affetmek, onları sevgiyle kendimizden uzaklaştırmak demektir.

Şuurlanmanın ve gelişimin hangi aşamasında bulunursak bulunalım, insan olmanın erdemli vazifesini bilgece yerine getirme şansına eşit olarak sahibiz. Kim olursak olalım, büyük küçük demeden ne hizmet yaparsak yapalım, hizmetimizi pozitif enerjinin verdiği güçle olumlu ve doğru yapmak olanaklarıyla donatılmış durumdayız. Yeter ki,  Pozitif enerjinin tüm varlığımızdan yansıyabilmesi için sadeleşmeyi ve terki göze alalım ve pozitifin bilgisine gönül kaplarımızı açalım.

Bu konuyu yazdır

  DÜŞÜNCELERİN MEDİTASYONLA POZİTİFE YÖNLENDİRİLMESİ
Yazar: Spiritüeller - 06-04-2017, Saat: 23:37 - Forum: MEDİTASYON - Yorum Yok

Düşüncenin kontrol altına alınması için meditasyon zikir veya yaratıcı imgeleme uygulamaları son derece değerli programlar ve uygulamalardır. Meditatif çalışmalarda zihnin farklı bir vibrasyona, titreşime geçişi sağlanmaktadır ve o yüksek titreşim aracılığıyla gerçek ihtiyaçlarımızla, gerçek olmayanlarını ayırabilmek zaman içinde daha kolay hale gelir. Gerçek olmayan ihtiyaçları tamamen nefsaniyetimiz, nefsimiz ve egomuzdan ötürü yaratmışızdır. Bu yüzden de egonun terbiye edilmesi, kontrol altına alınabilmesi öncelikle zihinsel boyuttadır.

pozitif-psikoloji-nedir.jpg


Düşüncelerin derlenip toparlanması neyi, neden, ne zaman ve nasıl düşündüğünü bilmek ve fazlalıklı düşünceleri, zararlı düşünceleri adeta bir bilgisayardaki koruyucu program gibi dışarı atabilmek çok önemlidir. Çok fazla zararlı düşünceyi bir arada zihinde bulundurmak, otomatik şartlandırmalarla yaşamda hiç durmadan bir şeyler istenmesi gerektiğine ve hep daha fazlasına sahip olunması gerektiğine inanmak çok zararları olan düşüncelerdir. Ama maalesef kendi üzerinde disiplin uygulamayan ve hiçbir iç çalışma yapmayan toplum bireylerinin büyük bir çoğunluğuna, geneline de bu düşünceler hakimdir.


Her zaman her şeyin en iyisine sahip olmak gibi yanlış bir kanı yaygındır. Neye göre iyi diye sormak gerekir ya da gerçek iyi nedir? demekte yeterlidir. Bu tip soruları sormadan hiç durmadan istemek egonun yüksekliğini gösterir. Oysa ki burada anlaşılması gereken şey, tüm ezoterik ve doğu öğretilerinin temeli olan ?ne kadar az şeye sahip olursanız aslında o kadar çok şeye sahip olacaksınız!? bilgisidir ve bunu anlamak insan tekamülü için hem çok önemli bir aşamadır, hem de insanı bir realiteden diğerine sıçratacak güçte bir bilgidir.

Bu konuyu yazdır

  BİLİNÇ ALTINI SIFIRLAMAK
Yazar: Spiritüeller - 06-04-2017, Saat: 23:06 - Forum: Bilinçaltı - Yorum Yok

Bir bahçen olduğunu düşün, ona bakmadığında neler olur  Muhtemelen yabani otlar türer ve istediğin bitkiler, meyveler yetişmez.


Bilinçaltımızda aynen bir bahçedir ve biz ona bakmaksak yabani otlar türer.

Nedir bu yabani otlar 

Dr. Emoto'nun yaptığı su deneyi ve bu konudaki onlarca deney göstermiştir ki düşünceler hatta sadece kelimeler bile bedenimizi etkiliyor ve yeniden şekillendirebiliyor.

Gönül isterdi ki barış içinde herkesin pozitif düşenebildiği bir dünyada yaşayalım. Ama maalesef gazeteler, televizyonlar ve insanlar hep negatif şeylerden bahsediyorlar ve bahsettikleri de direk bizim bilinçaltımıza bir tohum olarak gidiyor.

Onun içindir ki o düşünceler bilinçaltımızda büyümeden biz onları ayıklayıp kendi istediğimiz sevgi, bolluk, neşe çiçeklerini yetiştirelim.

Bilinçaltımızı Temizleme

Bilinçaltımıza 'Şimdi tüm suçluluk duygularım yok oluyor' dediğimizde genelde hiç bir şey olmaz. Çünkü bilinçaltını en etkili şekilde duygularla etkileyebiliriz. Aynı örneği şöyle yapabiliriz 'Şimdi suçluluk duygularımı sevgiyle yanan mor ateşe bırakıyorum'

Şimdi aşağıda bilinçaltımızı temizleyecek çok güzel bir meditasyon örneği veriyorum, hangi sıklıkta duş alıyorsan o sıklıktada bilinçaltına duş aldır.

Rahat, sakin ve huzurlusun 
Bir yolda ilerliyorsun  Yol  Toprak  Parke taşlı  Asfalt  Veya çimen kaplı olabilir  Dikkat et  Yolun kenarında ağaçlar çiçekler, evler varmı dikkat et  Hava,güneşli veya yağmurlu olabilir. Olsun  Güneş hayat. Yağmur berekettir 

Büyük bir kapının önündesin. Kapının yan tarafında yanan mor alevi görüyorsun  Üzerindeki eski elbiselerini çıkar ve mor alevin içine at. Artık bu eski elbiselere ihtiyacın yok  Bu eski elbiseleri sana başkası giydirdi  Bunları tek tek mor alevin içinde yakarak, bunların yerine daha renkli daha rahat kıyafetler giyeceksin  Mor alevin dönüştürücü gücünü biliyorsun 
Eski elbiseleri mor alevin içine attıkça, özgürleşiyorsun  Rahatlıyorsun  Evrenin, boşlukları pozitif enerjiyle doldurduğunu biliyorsun.

Elinde küçük küçük kâğıtlar var 1. kâğıdı okuyorsun... Kâğıtta büyük harflerle güvensizlikler yazıyor  Güvensizlikleri mor alevin içine at  Güvensizlikler mor alevin içinde erirken içine özgüven duyguları yerleşiyor  Hisset  Rahatsın  Huzurlusun güvendesin  Şimdi 2. kâğıdı alıyorsun 2. kâğıtta. Büyük harflerle  Pişmanlıklar yazıyor. Tüm pişmanlıkları mor alevin içine at  Pişmanlıkların tecrübeye dönüşmesini sevinçle seyret  Bu sevinci içinde hisset 3 kâğıtta suçluluklar yazıyor  Suçlulukları mor aleve at  Suçluluklar mor alevin içinde eriyerek  Özgürlüğe dönüşüyor  Hisset  Özgürce nefes al  Dördüncü kâğıtta  Korkular yazıyor  Korkuları mor alevin içine at  Korkular mor alevin içinde erirken senin içinde güvenlik duygusu gelişiyor. Hisset 5. kâğıtta  Depresyonlar ve bağımlılıklar yazıyor depresyonları ve bağımlılıkları mor alevin içine at  Depresyonlar ve bağımlılıklar mor alevin içinde erirken her şeyden ve herkesten özgürleşiyorsun  Hisset  Elindeki kâğıtta ertelemeler yazıyor  Mor aleve at  Ertelemeler mor alevin içinde erirken  Rahatlayıp, seni tutan her şeyden kurtulduğunu biliyorsun...


Şimdi elinde tuttuğun kâğıtta  Ve diğerleri ,..yazıyor  Bu kâğıdı mor alevin içine attığın anda o, mor alevin içinde erirken  sen, yeni doğmuş bir bebek gibi yeni ve daha güzel bir hayata başlamak üzere istediğin planı yapabileceğini biliyorsun 

Eski elbiselerin  Seni kısıtlayan her şey mor alevin içinde eriyerek yok oldu  Dönüşüme uğradı
Derin rahatça nefes al 
Şimdi kapının tokmağını tut  Kapıyı aç  İçeri gir  İçerisi adeta cennetten bir köşe  Etrafına bak  Bahçedeki güzelliklerin. Renk cümbüşünün farkında ol  Bahçenin içinde renk renk çiçekler  Çeşit çeşit meyve ağaçları var. Farkında ol  Derin nefes al  Hayatının bahçesinde özgürce sevinçle ilerle  Hayatının bahçesinde sevinçle ve özgürce ilerlerken  Bolluk içindeki ağaçlardan sarkan meyvelerden hangisini canın isterse al  meyvelerin tadını, dilinde damağında hissederek ye  Çiçeklerin.. meyvelerin  Ve toprağın birbirine karışan kokularını içine çek  Cıvıl cıvıl neşeyle öten kuşları dinle Bu muhteşem konser, içindeki coşkuyu arttırıyor  Neşeleniyorsun  Burası senin hayat bahçen  Buranın mimarı sensin  Buraya istediğin ağacı ve çiçeği dikebilirsin... Hayatının bahçesine istediğin kişiyi davet edip sohbet edebilirsin  Şimdi büyük köklü bir ağaç görüyorsun  Ağacın dibine otur  Sırtını ağacın güçlü ve güven veren gövdesine daya  Ağaçtan sana yansıyan gücü ve güveni hisset 

Yaprakların arasından sızan güneş ışınları tenini ısıtıyor  Hisset  Ağacın dallarında ötüşen kuşları dinle  Ağacın dallarından sarkan meyvelerin tadına bak  Toprağın çiçeklerin ve ağaçların birbirine karışan kokularını içine çek  Etrafındaki renk cümbüşünün, ahengin ve uyumun farkında ol  Şimdi ayağa kalk  Bir çukur kaz  Burada bulunmasını istemediğin çiçek veya bitki varsa. Hepsine, bu zamana kadar hayatına kattıkları renk ve ahenk için teşekkür edip toprağa gömerek evrene hediye edeceksin. Şu sözleri benimle birlikte 3 kere söyle 
BU ZAMANA KADAR HAYATIMA KATTIĞINIZ RENK VE AHENK İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM 
Şimdi artık burada bulunmasını istemediğin çiçekleri nazikçe yerlerinden sök. Ve sevgiyle çukura koy  sen bunu yaparken ben susacağım 

Şimdi bu söktüğün çiçeklerin yerine istediğin çiçekleri dikeceksin  Onlar hızla büyüyüp bol bol çiçek açtıkça sen daha mutlu ve sana doyum veren bir yaşam süreceksin 
Şimdi yanında duran. İlk çiçeği eline al. Kalbine götür  Kalbini çiçeğin enerjisiyle doldur  Bu çiçek duygularının çiçeğidir  Şimdi duygularının çiçeğini hızla büyüyüp renk renk çiçekler açması için toprakla buluştur  Duygularının çiçeği hızla büyeyecek  renk renk çiçekler açacak ve sen onu daima olumlu ve güzel duygularla besleyeceksin  Kendini  Ve çevrendeki herkesi  Duygularının çiçeğini.. kalbinden akan enerjiyle besle  Derin bir nefes al 
Şimdi ikinci çiçeği al ve kalbine götür  Kalbinin her zerresini çiçeğin enerjisiyle doldur 
Bu çiçek özgüvenin çiçeği  Kalbinin her zerresinin özgüvenle dolduğunu hisset  Özgüvenin çiçeğini toprağa dik  Özgüvenin çiçeği hızla büyüyüp renk renk çiçekler açtıkça sen  An be an daha büyük bir özgüvenle dolacaksın  Şimdi özgüvenin çiçeğini kalbinden akan enerjiyle besle  Derin nefes al 
Şimdi diğer çiçeği eline al bu çiçek hayatın sana sunduğu maddi imkânların çiçeğidir  Senin önceliğin  para  İş  Ev  Araba  Her şey ama  Her şey olabilir  Olsun  Maddi imkânlarının çiçeği toprağa dikildiği anda hızla büyüyüp renk renk çiçekler açtıkça senin istediğin her ne ise hayatında derhal gerçekleşecek
Şimdi maddi imkânların çiçeğini kalbine götür  Kalbinin her zerresini maddi imkânların çiçeğinin enerjisiyle doldur  Şimdi çiçeği toprağa dik ve ona kalbinden enerji yansıt.

Can suyu olsun  Maddi imkânlarının çiçeği hızla büyüyüp renk renk çiçekler açsın. Ve önceliğin her ne ise derhal gerçekleşsin  Derin derin nefes al  Şimdi diğer çiçeği eline al  Bu çiçek bağışlamanın çiçeğidir  Affetme duygusu  Sevginin sesi  Kokusu  Tadı  Rengi ve dokusu  Bu güzel çiçeğin enerjisiyle kalbinin her zerresini doldur  Bedeninin  Zihninin her zerresini bu güzel çiçeğin enerjisiyle doldur  Şimdi bağışlamanın çiçeğini toprağa dik  Bağışlamanın çiçeğini kalbinden. Zihninden  Tüm varlığından taşan enerjiyle besle.. büyüt  Şu sözleri söyle  BEN KENDİMİ VE BENİ ÜZEN HERKESİ AFFETTİM  VE ÖZGÜR BIRAKTIM  BİR PLAN GEREĞİ BULUŞTUĞUMUZU, BİZLERİ GELİŞTİREN BU DENEYİMLERİ YAŞADIĞIMIZI BİLİYORUM  ARTIK HEPİMİZ ÖZGÜRÜZ  Sen, sadece barışçı düşünceler üretiyorsun  Derin derin nefesler al  Tekrar ağacın dibine otur  Ağaçtan sana yansıyan enerjiyi  Gücü  Güveni hisset.


150219124444_subconscious_624x351_bbc_nocredit.jpg


Sen kişisel mutluluk duygusunu  Özgüven duygusunu  Ve güvende olma duygusunu elle tutulur  Gözle görülürcesine somut bir şekilde hissediyorsun  Yaşıyorsun 

Bu hisler çoktaaan gerçekleşti. Kesinlikle, tam söylediğim gibi oldu.

çok büyük bir hızla. Çok daha güçlü bir biçimde bütünüyle gerçekleşti 

Sana sunulan çözümlerle kendini  Daha mutlu hissediyorsun 

Kendini an be an daha mutlu hissediyorsun 

Her gün her koşulda  Çok daha iyimsersin  Sen, kendine. Kendi çabalarına, kendi kararlarına  Kendi fikirlerine  Çok daha fazla güveniyorsun 

Artık bulunduğun her ortama özgüveninin enerjisini yansıtıyorsun.

Derin nefes al 

Kendini görüyorsun. Özgüvenin enerjisini çevrendeki insanlara. Dünyaya, evrene özgürce yansıtıyorsun 

İçindeki özgüvenin tamamıyla ve tümüyle farkındasın

Sen kendine güveni olan, özgür ve kararlı bir insansın.

Düşünme biçimin, konuşman, her halin kendini ifade ediş tarzın, kendine güveni olan bir insan olduğunu belli ediyor.

Özgürsün, kendi içinde güven dolusun.

Daima olumlu duygular üretiyorsun  Olumlu duygular ürettikçe hayatın daha eğlenceli bir hal almaya başladı.

Olumlu düşünce tarzı hayatını daha olumlu bir hale getiriyor. Her olayın olumlu yanını görebiliyorsun 

Kendinle barışıksın. Kendini koşulsuz seviyorsun. Olumlu düşüncenin etkileri an be an belirgin bir şekilde artarak devam ediyor.

Sen kendini ve seni üzmüş olan herkesi affettin ve özgür bıraktın.

Kendi değerini biliyorsun. Ve kendine yaşamın boyunca sevgi dolu bir hayat yaşamak için izin veriyorsun

Zihnin sakin ve parıl parıl parlayan bir su gibi  Daima doğru zamanda doğru yerde bulunuyor ve doğru şeyi söylüyorsun 
.Her zaman fiziksel ve duygusal olarak rahatsın.
Zihinsel olarak uyanıksın. Zihnin berrak ve sana doğru cevapları kolaylıkla veriyor

Zihnin senin rehberin. Sen, yapman gereken her ne ise en doğru şekilde yapıp, onun rehberliğine karşılık veriyorsun
.Doğru zamanda doğru yerde bulunuyor doğru şeyi söylüyorsun.
Kendinle gurur duyuyorsun!

Hayattaki bütün olumlulukları aklından geçiriyorsun  Amaçlarını, kazandığın başarıları.

O kadar çok başarı kazanmışsın ki, doğal olarak, başarılı olmayı sürdüreceğini biliyorsun.

Bütün amaçlarına ulaştın ve kendine en sağlıklı en olumlu yaşamı kurdun.



Kendini görüyorsun 

Boyuna göre en ideal kilodasın. Kendini çok iyi hissediyorsun


Artık bir yetişkinsin ve ihtiyaçsızlık hissin daha güçlü(kendi kendini idare edebiliyorsun).

En güzel duyguları kendi kendine üretiyor ve içinde yaşatıyorsun. Bunu yapmak çok kolay... Güvende hissetmek, sevildiğini hissetmek, rahat hissetmek, sevildiğini ve korunduğunu hissetmek. Ne kadar kolay

Kendin için daima en iyi olanı yapıyorsun, kim olduğunla/kendinle gurur duyuyorsun,

Kendinden hoşlanıyorsun ve dahası kendini seviyorsun.

Kendine güveniyorsun ve kendinin harikulade biri olduğunu kabul ediyorsun.

Sen güvendesin ve korunduğunu biliyorsun ve hissediyorsun
, gözetiliyor ve seviliyorsun, aranılan bir kişi olduğunu biliyorsun hissediyorsun,

Kendini seviyorsun ve kendi kendinden memnunsun. Sen kendinin en iyi dostusun.


Birileriyle kaynaşmak durumunda kaldığın zaman, kendini daima iyi ve rahat hissediyorsun


Şimdi burada bulunmak senin en doğal hakkın, sen çok iyisin, sen kâinatın evladısın, tıpkı ağaçlar ve yıldızlar gibi.

Burada var olmak senin en doğal hakkın

Sen evrensel planın bir parçası olduğunu kabul ettin 

Kendinle barış içindesin, sakinsin, sükûnet içindesin huzurlusun 

Sen her anı şimdi ve burada yaşıyorsun

Her gün taze bir başlangıçtır biliyorsun

Her gün taze bir başlangıçtır ve her sabah dünya yeniden uyanır

Her günü geldiği gibi kabul edip güneşin ışığından zevk alıyorsun, kuşların sesini dinleyip çocukların gülüşüne katılıyorsun.

Şimdi ve burada hayattan tam manasıyla zevk alıyorsun.


Düzenli olarak gelişen ve olgunlaşan bir kişiliğin var

Sahip olduğun gücün ve yeteneklerin farkındasın

Seçmiş olduğun hedefleri başarabildiğin için kendine güveniyorsun

Kendine inanmayı öğrendin, kendine minnettarsın ve kendine iyi davranıyorsun

Karşına daima üstesinden gelebildiğin durumlar çıkıyor

Başın dik, mutlu ve kararlı bir şekilde yürüyorsun.

İnsanlar sana saygı duyuyorlar, çünkü sen, kendine ve onlara saygı duyuyorsun

Güvenilir ve dürüstsün özeleştirini de dürüstçe yapıyorsun.

Etrafındaki güzellikleri görüyorsun.


Pozitif bir başarıdan diğerine geçiyorsun
,
.İnsanlar onlardan hoşlandığının farkında ve senin maksadının iyi olduğunu hissediyorlar. Biliyorlar.



seni daha yüksek bir potansiyele taşıyan davranışların için motivasyonun sürekli gelişiyor

Yani şimdi sen dopdolu zengin ve değerli bir hayatın tadını çıkarıyorsun

Başladığın işi derhal bitiriyorsun.

Sana karmaşık gelen işlerin bir taslağını çıkarıyorsun.
Baş edebileceğin parçalara bölüyorsun.

Hedeflerini parçalara bölüyorsun,her parçayı Ne zaman başlayıp ne zaman bitireceğin ile ilgili bir zaman çizelgesi hazırlıyorsun. Ve başladığın işi mutlaka bitiriyorsun.

Şimdi sen başladığı işi bitiren bir insansın.

Şimdi sen eylem yapan birisin.

Kendi içinde rahatsın ve huzurlusun

Yeteneklerini sergilerken rahatsın. Ve kendine olan inancın istikrarlı bir şekilde artıyor

.Anlamaya ve kabul etmeye başladın

.Diğer insanların düşündükleri ve hissettikleri onların meselesidir. Onların yaşamlarının bir parçasıdır. Onların davranış biçimlerinin bir parçasıdır.

.Kişiliğin sana doğru yolu daima gösterir. Diğerlerinin gördüğü basitçe kendi yaşam deneyimlerinin sonucudur.

.Sadece kendi düşünceleri ve daha fazlası değil. Ve sen onların hiçbirinden mesul değilsin.

Görmediğimiz duymadığımız ya da görmeyi duymayı hayal etmediğimiz hiç bir şey bizi etkilemez

Sadece onlara karsı aldığımız tavır bizi değiştirir. Gördüğümüz duyduğumuz hiç bir şey bizi değiştiremez ya da incitemez. Burada söylenilenler bile seni değiştiremez.

Sadece bu söylenilenlere karsı aldığın tavır etkiler ve değiştirir. Gördüğün ve duyduğun şeylerin seni etkilemesi kendi özgür iraden ile seçtiğin tavra bağlıdır.

Hangi şeylere tepki vereceğin hangilerinin seni harekete geçireceği hangilerini umursamayacağin senin secimindir.

Umursamadığın şeyler senin için hiç bir şey ifade etmez. Umursamadığın şeyler, senin için hiç bir şey ifade etmez

Şimdi derin nefes al rahatsın huzurlusun  Evrenden gelerek, başının üzerinden bedenine giren  Enerjinin farkındasın  Enerjinin başının içine yayıldığını hisset  Beyninin tüm kıvrımları, başını oluşturan tüm hücreler. Enerjiyle doluyor. Enerji aşağıya doğru akarak bütün bedenine yayılıyor  Şifa veriyor  Tüm bedenin enerjiyle pırıl parlıyor  Enerjinin bedenini oluşturan hücre çekirdeğine dolduğunu hisset  Enerji DNA na doluyor hisset  DNA nda bedeninin orijinal hali kayıtlı  Bedeninin orijinal hali  Genç, dinç, dinamik, boyuna göre en ideal kilo  Dış görünüş  Bedeninin en mükemmel hali DNA  nda kodlanmış durumda  Bedeninin her bir hücresinin çekirdeğine. Her bir atomuna kadar dolan enerji, bedeninin kendisini taze hücrelerle yenilemesi için aktive etti  Kan dolaşımın mükemmel  Kan değerlerin dengeli  Kanın, damarlarında özgürce ve dengeli aktıkça  Bedenini oluşturan bütün hücreler yenileniyor 


edenin olduğundan daha genç, daha dinç ve mükemmel görünüyor  Ve zaten böylesin  Kendini görüyorsun  Enerjiyle pırıl pırıl parlıyorsun. Bedenin her an gençleşiyor  Bedenin DNA sarmallarına kodlanmış olan orijinal halini muhafaza ediyor. Sağlıklı, genç, dinç ve dinamik bir bedene sahipsin enerji bedeninde var olan. Her bir hücreye. Her bir organa  Her bir dokuya ve sisteme doluyor  Endokrin sistemin mükemmel bir denge içinde çalışıyor  Sindirim sistemin mükemmel bir dengeyle çalışıyor. Kan dolaşım sistemin harika. Solunum sistemin. Her nefeste özgürlüğün tadına varmanı sağlıyor. Bedenini oluşturan her bir hücre, her bir organın  Sağlıklı ve güçlü  Her bir sistemin dengeli ve güçlü  Kendini görüyorsun  Sağlıklısın. Kendini genç dinç ve dinamik hissediyorsun  Evet, öylesin  mükemmel görünüyorsun  Enerji, bedeninin tüm hücrelerinden dışarıya akıyor. Senin etrafında, seni koruyan bir kalkan oluşturuyor  Bu kalkandan sana sadece ve sadece. 

Pozitif olan geçebiliyor  Enerji cildinin tüm hücrelerinden taşarak etrafına yayılıyor  Bedeninin etrafındaki bu enerji senin etrafında muhteşem bir çekim alanı oluşturuyor  Sana gelmesine izin verdiğin her şeyi ve herkesi sana çekiyor  Hızla sana getiriyor  Bedeninin etrafındaki mükemmel çekim alanı ile önceliğin olan her şeyi, herkesi. Hızla kendine çekebilsin.biraz sonra senden önceliğin olan şeyin veya kimsenin adını söylemeni isteyeceğim aklına ilk gelen şey doğrudur sen onu tanımlarken ben birkaç saniye susacağım  çekim alanınla kendine hızla çekmek istediğin şeyi veya insanı düşün ismi her ne ise açık ve net bir şekilde 3 kere söyle şimdi // ismini söylediğin şey veya insan her ne ise.

enerjini genişleterek ona yansıt enerjini onunkiyle buluştur. Ona enerjini sevgiyle ve saygıyla yansıt sen bunu yaparken ben birkaç saniye susacağım.. Şu anda bu meditasyonu yapan herkes  Enerjisini alabildiğine yukarı göndersin  Enerjinizi öyle bir yükseltin ki enerji düzeyinde  Birbirinizle buluşun ve birbirinizin isteğine güç kazandırın  Birleştirilmiş enerjiler mucizeler yaratacak kadar güçlüdür  Şimdi hep beraber  Yukarıya. Daha yukarıya daha yukarıya  Ulaşabildiğiniz kadar yukarıya  Şu anda hepiniz birbirinize sevgiyle destek oluyorsunuz  Muhteşem bir çekim alanı oluşturdunuz   Gücü hissedin  İçinizden birbirinize destek olduğunuz için teşekkür edin  Sadece teşekkür ederim demeniz yeterli  İstediklerinizi size hızla getirecek  Dünyaya. 

Evrene şifa verecek kadar güçlü bir enerji topu oluşturdunuz bu güçlü enerji topunun rengi, kokusu,dokusu, sesi,tadı varmı dikkat edin  Bu muhteşem şifa ve çekim gücünün tüm evrene iyilik götürmesine ve isteğinizi size getirmesine izin verin tüm evrene şifa verecek.. size istediğiniz,nesneyi ve insanı getirecek olan büyük enerji topunun patlamasına izin verin..
Derin bir nefes al  Derin ve rahatça  Rahatsın huzurlusun. Sükûnet içindesin 

Kuyruk sokumundan evrenin merkezine akan enerjiyi hisset. TOPRAKLANIYORSUN  ARINIYORSUN. Derin derin özgürce nefes al  Rahatsın huzurlusun ve sakinsin  Ayağa kalk  Etrafına bak  Burası senin özel yerin  İstediğin anda buraya gelebilir  Buradaki çiçeklerin yerine başkalarını dikebilir  Ve buraya istediğin kişiyi davet edebilirsin  Şimdi önündeki yoldan yürüyerek bahçe kapısına ilerle  Etrafındaki ağaçların  çiçeklerin farkında ol  Çiçeklerin ve toprağın birbirine karışan kokusunu içine çek  Ağaçlarda ötüşen kuşların sesini dinle. Canın hangisini çekerse ağaçlardan sarkan meyvelerden al ve tadını dilinde, damağında hissederek ye  Bahçe kapısındasın  Kenarda duran yeni elbiselerini giy  Yeni elbiselerinin dokusuna, kokusuna, rengine dikkat et  Şimdi yolunun etrafına bak değişikliklerin farkında ol  Derin nefes al  Şimdi ben 3 e kadar sayacağım  Hazır olduğunda gözlerini aç şimdi ve buraya geri dön

Bu konuyu yazdır

  TELEPATİ İLE SEVGİ AÇILIMI
Yazar: Spiritüeller - 06-04-2017, Saat: 18:51 - Forum: TELEPATİ - Yorum Yok

Sevdiğiniz erkek ne yapıyor şu sırada? Aklından neler geçtiğini biliyor musunuz? Belki de az önce karşılaştığı bir sarışın güzeliyle kaçamak yapmanın hayalini kuruyordur. Niye olmasın. Düşüncelerini okuyacak kimse yok ki. Ama, o kadar da imkânsız değil öğrenmek.
"Nereden bileyim ben, şimdi ne düşünüyor?" diye hayıflanmayın. Hem de ne falcıya ne de başkasına danışmaya gerek kalmadan, kendi kendinize okuyabilirsiniz onun aklından geçenleri. Nasıl mı? Aynen karşınızdakinin yaptığı gibi, düşünerek bulacaksınız.
Herkes her an bir şeyler düşünür. İnsanın aklından neler geçmez ki. Hiç kimse de diğerinin farkında değildir. İşte bütün bu düşünceler, aklımızdan geçenler, çevreye sürekli yayın yapan bir radyo istasyonu gibi olmamızı sağlar. Eğer karşınızdakinin hangi dalga boyunda düşüncelerini yaydığını anlarsanız, onları yakalamak işten bile değildir.
Şu sırada İstanbul Radyosu'nun müzik programını dinleyeniniz var mı? Nasıl duyuyorsunuz o yayını? Elbette yakınınızda bir radyo olmalı. Radyonuz zaten bu yayınlara göre imal edilmiş, başka tür bir yayını isteseniz de alamaz.

BİLGİSAYARLAR, BEYNİNİZİN YANINDA HİÇ KALIR
Şimdi de başka bir aletten bahsedelim. Hem de çok yakınınızda duruyor. Nereye gitseniz sizinle birlikte olan beyniniz. Öylesine mükemmel bir yapısı var ki, ne radyo ne de bilgisayar, hepsi yanında hiç kalır. Üstelik, kullanması bedava. Elektrik kesildi, pil bulamadık diye endişe yaratmıyor. Sonra, sadece yayınları almakla kalmıyor, bir de istediğiniz yayını programlayıp gönderiyor. Ama, yalnız düşünce türünden olan yayınlara göre yapılmış.

Kendi beyninizi size yeniden pazarlayacak değiliz, daha fazla reklama gerek yok. Doğuştan sahipsiniz bu mükemmel alete. Bütün mesele, onu kullanmasını yeterince bilmek. Önce şunu belirtelim, her an düşünce yayını yapıyorsunuz. Ama, kontrolsüz ve programsız bir yayınınız var. İşte bu dağınıklık yüzünden, başka yayınları da alamıyorsunuz. Daha doğrusu, alıyorsunuz ama farkında değilsiniz.
Şimdi gelelim "insan" marka beynin kullanma talimatına. Önce, kendi yayınlarımızı en düşük düzeye getirmeliyiz. Kısa bir süre için de olsa, ıvır zıvır şeyler düşünüp zihninizi gereksiz yere meşgul etmekten kurtulmalısınız. Böylece, düşünce yayınına harcanan enerji ve dikkatinizi alıcı durumunda kullanabilirsiniz.

Diyelim ki şu an aklımızı kurcalayan bir şey yok. Zihnimiz sakin. Beynimizin alıcı düğmesi açılmış demektir. Sıra geldi istasyon ayarına. Kimin düşüncelerini duymak istiyoruz? Yani, yayın yapan istasyon kim? Aklımızdan yalnız onu geçireceğiz. Boş verin şu sırada onun nerede olduğuna veya ne yaptığını hiç tahmin etmeye çalışmayın. Çünkü o zaman, farkında olmadan başka düğmeleri kurcalıyorsunuz demektir. Görüntü ayarı değil bizim istediğimiz. Şu an sadece düşünce dalgalarını almaya çalışıyoruz.
Yayın yapan istasyonu tanımanız, bilmeniz işinizi kolaylaştırır. Sarı çizmeli Mehmet Ağa'nın kim olduğuna dair hiçbir bilginiz yoksa, adamın ne düşündüğünü de bulamazsınız. Beyninizdeki ayar düğmesi, o kişiyle olan his bağınıza göre düzenlenmiştir. İster âşık olduğunuz, isterse nefret ettiğiniz birisi olsun. Yeter ki aranızda duygusal bir köprü kurulmuş olsun. Eğer o kişinin de size karşı duygusal bir tavrı var ise, yayın çoktan başlamış demektir. Hem de karşılıklı.


mind.jpg


SADECE ONU DÜŞÜNÜN
Gelin, sevilen bir kimsenin düşüncelerini okumaya çalışalım. Çünkü, sevgi bağı en güçlü ve en etkili istasyon yayını demektir. Nefret de öyle. Aklınızdan yalnız sevdiğiniz kişiyi geçirin. Ama, birlikte olduğunuz tatlı anların hayaline kendinizi kaptırmadan. Sadece onu düşünün. Zihninizde onun adını yankılandırın. Hayal mi kuruyoruz? Hiç de değil. Kendinizi sevdiğiniz kişinin titreşimlerine uygun bir ortama getiriyorsunuz. İşte size istasyon ayarı.

Radyo dinlerken aynı anda gürültü yapılsa veya gazete okumaya çalışsanız, ne anlarsınız? "Kesin şu gürültüyü, duyamıyorum!" İşte kendi kendinize bunu söyleyin, eğer gelen düşünceleri alamıyorsanız. Başka bir şeyle meşgul etmeyin zihninizi. Bütün dikkatinizi o sevdiğiniz kişiden gelen titreşimlere verin. Aman, dikkat. Sakın ola gergin bir biçimde kasılıp beklemeyin. Tam tersi olur, kendinize parazit yapar hale gelirsiniz.
"Alo, alo. Beni duyuyor musun? Bak dinle, ben şimdi ne düşünüyorum." Değil elbette. Kafanızın içinde telefon kulübesi olmadığına göre, böyle sesler duyacak değilsiniz. Beyninizdeki alıcının ses ayarı değişik bir duyarlılıktadır. Onun ne düşündüğünü kulağınızla duymayacaksınız, içinizde hissedeceksiniz. Bir anda olur bu, genellikle. Başlangıçta çoğu kez kısa ve tek bir duygudur. Çünkü insan, ister istemez o duyguyu aldığı an düşünce üretmeye ve hayal kurmaya başlar. Bunun önüne geçemediği için, alıcı durumundaki beynin ayarını bozar ve karşıdan gelen düşünceleri okuyamaz.

Sakin bir halde, yalnız sevdiğiniz kişiyi aklınızdan geçirirken, içinize onunla ilgili bir duygu gelebilir. Bir anda, şimşek hızıyla çakıp sönen bir parıltı gibidir. Bunu izleyen diğer düşünce ve duyguların size ait olduğundan şüphe etmeyin. Bütün mesele, aradaki o bir anlık dış yayını yakalamak ve ayırt etmektir. Yoksa, kendi düşüncelerinizle karıştırabilirsiniz.
Derler ki, kadınların beyni erkeklerinkinden daha küçükmüş. Çağımızda zaten elektronik aletlerin en küçükleri en büyük işleri başarıyor. Tabiat, bu üstünlüğü yıllar öncesinden kadınlara vermiş olmalı. Çünkü, kadınlar bu alanda da erkeklerden daha yetenekli. Duygu derinliği ve zenginliği, telepatik haberleşmenin vazgeçilmez bir yanı. Aman yanlış anlaşılmasın, sırılsıklam âşık olmak değil bu derinlik. İnanılmaz bir hayal kurma gücüyle de ilgisi yok. Zekânın duygularla birleştiği yerde, telepatik yetenek ortaya çıkıyor.

ÖNCE ZİHNİNİZİ BOŞALTIN
Kimi insanda düşünceleri alma kapasitesi, düşünce göndermekten daha fazladır. Bazılarında da tersine olabilir. Çevresine hâkim olmaktan hoşlanan kişilerde, alıcılık oranı daha düşüktür. Başkalarının davranışlarından çabuk etkilenenler ise verici yayınını pek beceremeyebilirler. Ama, bu özellikler o kadar önemli değildir. Yeter ki, bu işin tekniğini iyi bilelim.
Başkalarının düşüncelerini okumak yerine, onlara kendi düşüncelerinizi aktarmak isteyebilirsiniz. Bunun için biraz daha karışık bir yöntem denemek zorundasınız. Başlangıçta, aynen alıcı durumundaki gibi zihninizi durultmanız gerekecek. Parazit düşüncelerden kendinizi kurtaracaksınız.

Bu sükûneti elde ettikten sonra, sıra geliyor antenlerinizi düşünce yollayacağınız kişiye yöneltmeye. Bildiğiniz bir kimse ise, işiniz kolay. Duygusal bağ yine burada önemli. Şimdi ilk önce, boşalttığınız zihninizde o kişinin kendisini düşünün. Yüzünü gözünüzün önüne getirin. Ama, tam olarak. Başka bir şey düşünmeden.
Eğer düşündüğünüz kişi o an sakin bir ortamda ise, zihni çok meşgul değilse, işiniz kolay demektir. Gözlerinizi kaparsanız daha iyi sonuç alırsınız. Kapalı gözlerinizin önünde o kişinin yüzünü bütün detaylarıyla görmeye çalışın. Size baktığını hayal edin. Sanki onun beyninin içine giriyormuşsunuz gibi, sadece onu düşünün. Sonra, tek ve kesin bir cümle ile iletmek istediğiniz düşünceyi ona söyleyin. Açık ve belirgin biçimde. Bu ses zihninizde yankılansın. Başka bir şey düşünmeden, aynı şeyi yavaş ve etkili bir biçimde, sanki karşınızda duruyormuşçasına onun yüzüne söyleyin.

Duygusal ilişkilerde, bazen insan kendi kendisini engeller. Araya başka düşüncelerin girmesiyle, bütün benliğini bu işe veremez. Bir yandan kuşkuludur veya aslında bu işe girişmeye isteği tam değildir. Bu gibi hallerde, düşünce yayını yerini bulamaz. Önce kendinizden emin olmalısınız, karşınızdakine düşündüğünüz şeyi iletmeyi gerçekten istemelisiniz. Yoksa, beyin kendi engelleme mekanizmasıyla bu yayını önleyebilir.

KONUŞMADAN DA ANLAŞABİLİRSİNİZ
Bu gibi haberleşmeler, az da olsa bazen kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Durup dururken birden aklınıza birisi gelir, onunla ilgili bir düşünceyi yakalamışsınızdır. Daha sonra aynı kişiyi gördüğünüzde, bir de bakarsınız ki, o sırada sizi düşünüyormuş. "Aaa, vallahi şimdi ben de seni düşünüyordum. Şu işe bak, nasıl da karşıma çıkıverdin." Veya bir telefon zili, açarsınız. Kulağınızda, az önce birden aklınızdan geçen kişinin sesi: "Ayol, bir arayıp sorayım dedim. Hayırsız, nerelerdesin!"

Bilimsel olarak bu tür haberleşmelerin deneyleri yapılıyor, yarım yüzyılı aşkın bir süredir. Bizim de aramızda deneyebileceğimiz kadar kolay bir şey. Mesela, tanıdığınız bir kişiyle anlaşıyorsunuz. Filanca gün, falan saatte, ikiniz sakin bir ortamda oturacaksınız. Gözlerinizi kapayacaksınız. Hiçbir şey düşünmeden. Sonra, belirli saatte ikinizden birisi basit ve tek bir şeyi düşünecek. Diğeri de onun düşündüğünü almaya çalışacak.
Bu iş için, "Zener Kartları"ndaki beş sembol en kolay iletilebilen şekilleri göstermekte. Artı işareti, kare, çember, yıldız ve dalgalı paralel çizgiler kullanılıyor bu kartlarda. Düşünce gönderen kişi, bu sembollerden yalnız birisine sürekli bakıp diğerine aktarmaya çalışıyor. Alıcı da zihnini boşaltıp gelen düşünceye açık bir halde bekliyor. İstatistiklere göre, çoğu kez normalin üstünde başarılı sonuçlar alınıyormuş.

Bazen öyle ilişkiler vardır ki, duygusal coşkunun derinliğinde insan sevdiği kişiyi düşünmeden edemez. Sevgilinizi aklınızdan geçirirken, birden ruhunuzun taa içinde bir gül daha açar. İşte o an, düşünce âleminde birleşmenin zevkini tadarsınız. Hiç kuşkusuz, o da aynı duyguları yaşamaktadır aynı anda. Arada kilometreler olsa bile.

Bu konuyu yazdır