Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı/E-Posta:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 3,077
» Son Üye: kuyucadisi
» Toplam Konular: 2,836
» Toplam Yorumlar: 3,067

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 963 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 963 Ziyaretçi

Son Aktiviteler
Nereden Başlamalıyım?
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: desdinova
07-04-2025, Saat: 11:03
» Yorumlar: 0
» Okunma: 530
Ayahuasca çayi hakkinda b...
Forum: ŞAMANİZM
Son Yorum: Gümüşkurt
29-12-2024, Saat: 23:19
» Yorumlar: 0
» Okunma: 476
Sürekli Aynı Sayıyı Görüy...
Forum: MELEK MESAJLARI
Son Yorum: Stannis
03-10-2024, Saat: 18:13
» Yorumlar: 0
» Okunma: 897
Bize ait olmayan sahte an...
Forum: Zihin
Son Yorum: cinsiyetsiztirmavi
29-08-2024, Saat: 01:28
» Yorumlar: 0
» Okunma: 814
RUHLARIN YAZDIRDIĞI SÖYLE...
Forum: ENTERESAN BİLGİLER
Son Yorum: Shfz
20-08-2024, Saat: 01:26
» Yorumlar: 1
» Okunma: 62,767
Nuh’un Gemisi’nin Çözülem...
Forum: TARİH
Son Yorum: Emka
21-02-2024, Saat: 21:57
» Yorumlar: 3
» Okunma: 9,205
DEMON İSİMLERİ LİSTESİ VE...
Forum: DEMONLAR
Son Yorum: Debriyaj_Balatasi
15-02-2024, Saat: 02:30
» Yorumlar: 1
» Okunma: 26,516
Trabzon'da ki Majisyenler
Forum: TRABZON SPİRİTÜELLERİ
Son Yorum: koavemaji
02-02-2024, Saat: 14:11
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,444
11:11'in Manevi Önemi ve ...
Forum: EVRENSEL ENERJİLER
Son Yorum: zeynepbuhan
10-11-2023, Saat: 18:49
» Yorumlar: 1
» Okunma: 6,724
Sürekli Şiddetli Baş Ağrı...
Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI
Son Yorum: Gümüşkurt
25-09-2023, Saat: 19:23
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1,993

 
  EKMEKTE MUTLULUK HORMONU TESPİT EDİLDİ
Yazar: Emka - 20-06-2016, Saat: 04:22 - Forum: BİLGİ PAYLAŞIMI - Yorum Yok

ekmekte-mutluluk-hor-abc3b0474079acdc0574.jpg


Ekmekte ‘Mutluluk Hormonu’ Bulundu

Kilo aldırdığı için çok sayıda uzmanın kara listesinde olan ekmek ile ilgili Hacettepe Üniversitesi’nden farklı bir araştırma sonucu geldi. Üniversite, 2 yıl süren araştırmaların sonunda, maya ile yapılan ekmekte yüksek oranda “mutluluk hormonu” olarak da bilinen melatonin bulunduğunu açıkladı.

“MAYALI EKMEK BİNLERCE YIL ÖNCESİNE DAYANIYOR”

Hacettepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Vural Gökmen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, mayalı ekmeğin tarihçesinin binlerce yıl öncesine dayandığını belirtti.
Uzmanların “ekmek yemeyin” tavsiyesinin neden insanlar üzerinde etkili olamadığı fikrinden yola çıkarak ekmek yeme davranışının neden binlerce yıldır değişmeden devam ettiğini ortaya çıkarmak için bilimsel araştırmalara başladıklarını anlatan Gökmen, ilk önce literatür incelemesi yaptıklarını aktardı.

“EKMEĞİN MAYALANARAK KABARMASIYLA MELATONİN HORMONU ARTIYOR”

“Melatoninin ekmeğin mayalanarak kabarmasıyla birlikte yüksek oranda arttığını gördük”
Ekmeğin nesiller boyunca tüketilmesinin nedenlerini ortaya çıkarabilmek için, ekmeğin mayalanması sırasında sinir sistemini uyaran nörotransmitter özellik gösteren ve mutluluk veren maddelerin bulunup bulunmadığını saptamak üzere çalışmalara başladıklarını söyleyen Gökmen, şöyle devam etti:

“MAYA, KARBONA VE AZOTA İHTİYAÇ DUYAR”

“Melatonin, mutlu olmanın altyapısını oluşturan önemli bir molekül olarak tanımlanıyor. Uyku sırasında salgılanan ve mutluluk hormonlarından biri olarak da bilinen melatoninin ekmeğin mayalanarak kabarmasıyla birlikte yüksek oranda arttığını gördük. Ekmek yapımında kullanılan maya, karbona ve azota ihtiyaç duyar.

“DÖNÜŞÜM SIRASINDA MELATONİN HORMONU ÇIKAR”

Karbonu şekerden, azotu aminoasitten alan maya, kabarma işlevini yerine getirir. Bu dönüşüm sırasında da ortaya melatonin hormonu ve diğer bazı nöroaktif maddeler çıkıyor. Bu mekanizmayı çözümledik.

“MELATONİN EN ÜST SEVİYEYE ÇIKIYOR”

Kabarma sırasında hamurda melatonin en üst seviyeye ulaşıyor. Pişirme sırasında ekmek kabuğundaki melatonin bir miktar azalıyor, ancak ekmeğin iç kısımlarında melatonin seviyesi korunuyor.

“EKMEK YENDİĞİNDE KANDA DAHA ÇOK MELATONİN OLABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ”

Böylece ekmekteki melatonin hormonunun temel nedeninin mayadan kaynaklandığını bulduk. Ekmek yendiğinde kanda daha çok melatonin olabileceğini ve nörotransmitter özellikteki bu maddenin kan-beyin bariyerini geçerek karar verme mekanizmalarını etkilediğini düşünüyoruz.

“EKMEK KEYİF VERİCİ MADDELER İÇERİYOR”

Ekmek yeme davranışının, sağlıklı ya da sağlıksız olmaktan bağımsız olarak değerlendirildiğinde, binlerce yıldır devam etmesinin sebebinin içerdiği keyif verici maddeler olabileceği görüşündeyiz.”

Ekmeğin 10 bin yılı aşkın süredir sofrada durmasının sebebi melatonin hormonu
Araştırma sonuçlarını bir uluslararası bilimsel dergide yayımladıklarını belirten Gökmen,

“Yayınımızda, ekmeğin 10 bin yılı aşkın süredir sofrada durmasının sebebinin mayalanma sırasında melatonin hormonunun doğal olarak ortaya çıkması, yani ekmek tüketim alışkanlığının sinir sisteminin bu hormon tarafından uyarılmasından kaynaklanabileceğini bilimsel olarak göstermiş olduk.

“BU ÇOK ÖNEMLİ BİR SONUÇ”

Çalışmamızla yakından ilgilenen epifiz araştırmaları alanında uzman dünyaca tanınmış Prof. Reiter, ‘bu çok önemli bir sonuç ve bu konudaki araştırmalara devam etmelisiniz’ dedi. Araştırmalarımıza göre, ekmek-melatonin ilişkisi literatüre ilk kez çalışmamızla girmiş oldu.” diye konuştu.

Ekmekte ‘Mutluluk Hormonu’ Bulundu

Bu konuyu yazdır

  Sicilya’dan Hatay’a RUH Göçü
Yazar: Emka - 19-06-2016, Saat: 19:57 - Forum: Reenkarnasyon - Yorum Yok

Reenkarnasyon diğer adıyla ruh göçü, dünyanın pek çok ülkesinde ve pek çok kültürde gerçekleştiğine inanılan bir kavramdır. Bu tür konularla ilgilenen araştırmacılar, dinlerin çoğunda reenkarnasyondan bazen açıkça bazen de üstü kapalı bir şekilde bahsedildiği üzerinde durur. Diğer taraftan çoğu bilim ve ilim insanı da reenkarnasyonu kesin bir dille reddederler. Fakat bazı yaşanmış olaylar var ki, bunu başka bir kavramla açıklamak mümkün olmuyor. Bu da onlarda biri…


İskenderun’un tanınmış ailelerinden Cöcenler’in ikinci çocukları doğduğunda, bebeğin gözleri oldukça ilgi çekmişti. Bakışları çok etkileyiciydi. Yeni doğmuş bir bebeğin gözlerindeki bu bilinçli bakış, anneyi oldukça şaşırtmıştı.
Aradan geçen 3 yıl boyunca minik Asude tüm isteklerini bakışlarıyla anlatıyor ya da ondan istenileni bakışlarıyla anladığını belirtiyordu. Ancak tek kelime bile konuşmuyordu. Bu hiç alışık olunmadık bir durumdu. Anne Hatay Hanım ve baba Cemil Bey, kızları 1,5-2 yaşına geldiğinde minik Asude’ye testler uygulamaya başladılar. Bebeğe arkadan sessizce yaklaşıp alçak sayılabilen bir ses tonuyla sesleniyorlardı. Asude hemen arkasını dönüp ismini söylediklerini anladığını bakışlarıyla belli ediyordu.

Olaya bilinçli bir şekilde yaklaşan aile, o bölgedeki tüm doktorlara götürdükleri kızlarının fiziksel bir rahatsızlığının olmadığı cevabını alıyor, ancak çocukları hala konuşamıyordu. Aile bu işin sırrını çözebilmek için yurtdışına gitmeye karar verdi. Gittikleri birçok ülkede doktorlar da, yaptıkları incelemeler sonucunda Türkiye’deki meslektaşlarından farklı bir şey söylemeyip minik Asudenin kulak ve dil yapısında konuşmasını engelleyebilecek hiçbir şeyin bulunmadığını söylemekten ileri gidemediler.
Türkiye’ye geri döndükten 2 yıl sonra Asude, 5 yaşına girdiğinde konuşmaya başladı, ancak sarf ettiği kelimelerde bir tuhaflık vardı. Minik Asude. Türkçe değil farklı bir dil konuşuyor ve kısa süre sonra bu dilin İtalyanca olduğu anlaşılıyordu.


[b]34c5b8d0-6d5d-4d0d-a353-35cdf01acf71.jpg[/b]


Bu gelişmeden sonra olay iyice içinden çıkılmaz bir hal alıyordu. Bu inanılmaz olay çevrede hemen duyuluyor, insanlar Asude’yi dinlemeye geliyorlardı. Aile garip, garip olduğu kadar da inanılmaz ama gerçek olan bu olay karşısında ne yapacağını bilemiyordu.
İki ay sonra ise tekrar başa dönüldü. Asude yine konuşmamaya başladı. Kendisiyle İtalyanca konuşulduğunda anladığını belli etmesine rağmen cevap vermiyordu.
Aile tüm bu gelişmeler karşısında tam anlamıyla büyük bir çıkmaza giriyor, her çareye başvuran aile sonunda Ankara’da böyle olaylarla yakından ilgilenen Prof. Dr. Coşkun Şarman’dan randevu alarak Ankara’ya gidiyordu. O günleri anne şöyle anlatıyor:

“Kızımız Asude kucağımda muayenehaneye girdiğimde, içimde bu işin sırrını artık çözebileceğimiz duygusu vardı. Prof. Dr. Coşkun Şarman bizden, başta Asude’nin beyin tomografisi olmak üzere birçok tahlil istedi. İki gün içinde istenen bütün raporları getirdiğimizde ise sonuçların mükemmel olduğunu, kızımızın hiçbir hastalığı olmadığını söyledi. Yaşadığımız bu olayın sebebini sorduğumuzda ise; Bu olayın dünyanın her köşesinde nadir de olsa yaşanan bir Reenkarnasyon (tekrar doğuş) vakası olabileceğini örnekler vererek anlattı. Sonrasında neler yaşayabileceğimizi sorduğumuzda, geçmiş yaşamıyla ilişkisinin ya 7 yaşında ya da buluğ çağına gireceği 14 yaşında sona ereceğini, konuşmaya ise yine 7 yaşında ya da 14 yaşında başlayacağını söyledi.

İskenderun’a döndüğümüzde hesap yapmaya başladık. Asude henüz 5 yaşında olduğuna göre ya 2 sene sonra ya da 8 sene sonra normal hayata dönecekti. Sonunda birinci şık gerçekleşti ve kızımız 7 yaşına 3 ay kala kırık bir Türkçe ile geçmiş hayatını anlatmaya başladı. Bu anlatım 10 yaşına kadar sürdü. Anlattıkları son derece ilginçti; ‘Benim gerçek evim Sicilya Adası’nda. Benim öbür babam çok güçlü ve yakışıklıydı. Odam da şimdiki odamdan çok daha güzeldi’ der geçmiş yaşamındaki odasının en ince detaylarını anlatırdı. İtalya mafyasının en büyüklerinden birinin kızı olduğunu söylerdi. ‘Ben en büyük baba’nın kızıydım. Evimizi yüzlerce kişi koruyordu. Okul dönüşü arabamız tarandı ve yanımdaki korumalarla birlikte öldürüldüm. Odamda kuşlarım vardı. Onları yatmadan önce siyah örtülerle örterdim. En sevdiğim yiyecek Mortedella’ der ve çok sayıda İtalyan yemeğinin yapılışını tarif ederdi.”

Daha sonra Asude, ısrarla kendisini Sicilya Adası’ndaki evine götürmelerini istedi. Anne-baba ise kızlarının bu isteğini yerine getireceklerini söyleyerek yıllarca kızlarını oyaladılar.
Sonuçta, Asude’nin eski yaşamına geri dönme isteği 10 yaşında aniden bitiverdi.
Fakaaat bitmeyen ve bugüne kadar süren garip bir hobisi hala devam ediyor: Silahlar…

Bu konuyu yazdır

  PLEİADESLİLERDEN MESAJ
Yazar: Spiritüeller - 19-06-2016, Saat: 19:45 - Forum: NOTLAR - Yorumlar (1)

Sevgililer sizi selamlıyoruz,

Değişim rüzgarları dünyasal planınızda esmeye devam ediyor. Bu zamanda her birinizi kaderinizin enerjisinin bu akışı ile hareket etmeniz için ilerlemeye çağırıyoruz. Bu kutsal akışın sizi götürmesine, kader yolunuzla buluşmak için olmanız gereken yere sizi taşımasına izin verin. Çünkü bu sizin ileriye ‘sonraki adımınız’. Bırakmanızın ve hakkınız olanı almanız için doğru konuma yerleştirilmenize izin vermenizin zamanıdır.

Dünya planınızın boyutsal konumunda gerçekleşen bir değişim oldu. Dünya planınızın içindeki merkezi çekirdeğin manyetik enerjisi değişti, gezegene gelen bilincin saf ışık gücünün büyütülmesini yarattı. Bu ışık bilinci içinizde uyumlanmanız için yeni bir yolu vurguluyor. Bu yol vizyonunuzu illüzyondan Gerçeğe ayarlamaya başlamanız için her birinizi desteklemek üzere burada. Ego zihnin yanlış algılamaları olmaksızın, açılmanızı ve kendinizi berrak bir şekilde algılamanızı sağlıyor.

Bu yeni vizyon sizi realitede şu anda kim olduğunuzun daha tam ve gerçek boyutsal perspektifini deneyimleyebilmenize götürüyor. Vizyonunuzun bu yeni yönünde yeniden konumlanmanıza izin verdikçe, doğal olarak yeniden uyumlanabileceğiniz kutsal doğanızın daha derin damgalarının ifşaatı olur. Bunlar, yüksek benliğinizin çok boyutlu saf kaynak veçhelerini taşır.

Saf kaynak enerjinizden gelen bu veçheler, kutsal doğanızda var olan kendi yaratım enerjinize geri uyumlanmanızda sizi desteklemek için tasarlanmıştır ve yaratım özünüzde sabitlenmenizi sağlar.
Bu zamanın önemli bir yanı, çok boyutlu Benliğinizin içine ulaşma ve doğal parçanız olan, doğal olarak sizin olan şeyi kullanmaya başlama istekliliğinizdir. Zamanın her anında sizin olanı sahiplenme. Kendi yaratma yeteneğinize bilinçli olarak sahip çıkarak, içinizdeki yaratım enerjinizin otomatik açılışı olur, kalp merkezinizde, kalbinizin arzusundan yaratmaya ve oluşturmaya başlayan örüntü eylemi.
Yaratım enerjinizin bu girişiminin eylemini algılayabileceksiniz. Kendi enerjisel örüntünüz , dünya planınızda yaratım enerjinizi bilinçli eyleme geçirme yeteneğine sahiptir.

Hatırlayın, ‘Mesih enerjisi’ gezegeninize demirlendi. Bu, yolunuzdaki her biriniz için büyük fırsatlar yaratmaya, arzu ettiğiniz şeyi tam olarak alma sürecinizde size olanak sağlamaya devam ediyor. Bu alıcılık damgası enerjisi sizi güçlendirmek için tasarlanmıştır, her birinize örülmüştür ve her seviyede yaratımlarınızı/bolluğunuzu tam olarak işleyebilmeniz ve alabilmeniz için sizi desteklemek üzere tasarlanmıştır. Alıcılık enerjisi öncelikle sizi geride tutan eski ayrılık illüzyonlarının ötesine geçmek için, bolluğunuzu yaratmanızda ve sonra bir çok seviyelerde bolluğunuzu almakta size aletler sağlıyor. Bu, kalbinizin arzusunu doğal olarak tezahür ettirme yeteneğinizde büyük bir rol oynayan kendini kabullenme ve kendini sevme süreçlerini içeriyor.

Gerçek rolünüz, burada dünya planında çok boyutlu seviyede haklı yerinizin kabullenmesi ve anlaşılması vasıtasıyla kolayca onaylanıyor.

Burada gezegeninizde önemli bir rol oynadığınızı kabullenme haline tam olarak girdikçe, içinizde aktive olmaya başlayan boyutsal bir yeniden ayarlanma olur. Bu yeniden ayarlanma, evrenin geri kalanı ile ilişkinizde kim olduğunuzun kendi bilinçli perspektifinizde yeniden yapılandırılmasını ve bu dünya planında bulunarak oynadığınız önemli rolün yeniden yapılandırılmasını kapsar. Kalp yerinizde bu enerjisel Gerçeği almanızın büyük önemi vardır, çünkü bu Gerçek kalbinizde demirlenirken, Tanrı bilinci veçhenizde gerçekleşen daha derin bir hizalanma olur.

Bu sürecin önemli bir parçası, burada bu dünya planındaki yeriniz, rolünüzü sahiplenmektir. ŞİMDİ BURADAYIM!

Bu Gerçeği yeniden onaylayarak, dünya planında bu zamanda burada bulunmaya ‘evet’ dediniz. Burada olma önemli rolünüze sahip çıkıyorsunuz. Rolünüzün ayrıntılarını tam olarak anlamanız gerekmez. Yerinize sahip çıkma eylemi, içinizde devasa enerjisel değişimi harekete geçirmek için yeterlidir.

Consciousness.jpg

ROLÜNÜZE/YERİNİZE SAHİP ÇIKMA PROSESİ:
1) Kalp merkezinize açılın (bunu bir elinizi kalbinize koyarak ve kalbinizdeki elinizin bağlantısına bilinçli nefes alarak yaparsınız). Sonra kalbinizde derinleşmekte olan farkındalığınızı hissedin. Kalbinizde bu bağlantıyı oluşturmalısınız.

2) Şimdi, kalp yerinize SUN DAH sesini seslendirin. Kalbinize bağlantının bir çiçeğin güneşe açılması gibi açılmaya başladığını hissedin. Kalbinizin kendi eşsiz ses frekansınız tarafından nasıl beslendiğini hissedin. Nefes alın ve nefesiniz kalbinize gitsin.

3) Bu noktada bu dünya planına demirlenmenizi tam olarak sahiplenebileceğiniz kalbinize bu bağlantının genişlediğini hissetmeye başlarsınız. “Yerime sahip çıkıyorum.”. “Şimdi ve burada yerimi demirliyorum.” Kalbinizin bu Gerçeğe nasıl tepki verdiğini hissedin!

TEZAHÜR ADIMLARI:
1) Bu, şimdi tezahür yeteneğinizi getirebileceğiniz/aktive edebileceğiniz yerdir. Kalbinizin arzusunun içeriğini kalbinize getirin. Bunu, kalbinizin arzusunu (tezahür ettirmeyi dilediğiniz şeyi) kalp enerjinizde tutarak yaparsınız. Kalp yerinize tamamen alınıncaya kadar, nefesinizi kalbinizin arzusuna esen yumuşak bir rüzgar gibi kullanın. Kalbinize tamamen çözününceye kadar bekleyin.

2) Sonra, kalp yerinizde SUN DAH sesini kullanın. Kalbinizin içinde ve dışarıya doğru yaratım akışının dokuyucu enerjisini hissedin. Dokuma tamamlanıncaya kadar sesi kullanın.

3) Tezahür ettirme yeteneğinize yumuşakça tanık olun ve sahiplenin, kim olduğunuzu onurlandırın. Sonra nefes alın ve bırakın, her şeyin zamanın bu şimdi anında el altında olduğunu bilin.
Bu basit hareket sizi 3 ncü boyut illüzyonunun ötesine, ego zihnin ötesine götürür. Kendi eşsiz ışık frekansınıza, 4 ncü/5 nci/ 6 ncı boyutsal akış içindeki Gerçeğin kendi akışınıza doğal olarak ilerler ve uyumlanırsınız.

Bir destek ekibi olarak burada oynadığımız rol, benliğinizdeki enginliğe yeniden girmeniz ve keşfetmeniz için, yüksek boyutlu yerleri açmak, size rehberlik yapmaktır. Gezegeninizde insanlığın geçişinin tamamlanmasını sağlamak için oluşturulmuş evrensel ekibin parçası olarak rolümüzü oynamaya devam edeceğiz.

Bu anda olduğunuz her şeyi kutluyoruz ve deneyiminizde benliğiniz için atmanız gereken her adımı onurlandırıyoruz.
Kutsamalar,
Pleiadesliler

Bu konuyu yazdır

  ÜÇÜNCÜ GÖZÜNÜZÜ AÇMAK
Yazar: Emka - 19-06-2016, Saat: 18:01 - Forum: MEDİTASYON - Yorumlar (2)

Sevgililer,


Ben, Gaia üçüncü gözünüzü açmakta size yardımcı olmak için geri dönüyorum. Bilincimden gelen aktarımlara açık olduğunuzu bilmekten sevinçliyim. Bedenimin, Dünya gezegeninin insanlarının HEPSİ ile iletişimleri memnuniyetle karşıladığımı size tekrar hatırlatıyorum.

BİRLİKTE yüksek boyutlara ilerlerken, herkes OLDUĞUMUZ gezegeni kavrayacak ve kucaklayacak! GEZEGENİMİZİ temizlemede ve iyileştirmede bana yardımcı olma hizmetiniz için minnettarım.
Birliğe birleşmeden önce doğal olarak gerçekleşen bu aşırı kutupluluk zamanlarında, “Yıkım Güçlerinin” “Yapım Güçlerinden” daha kuvvetli olduğu görünebilir.
Korku daha kuvvetli olduğu için karanlığın daha kuvvetli göründüğünü hatırlayabilmeniz için, büyük geçiş zamanları sırasındaki diğer enkarnasyonlarınızı hatırlamanızı istiyorum. İnsanlığın en büyük korkusu her zaman, her gün içine daha fazla girdiğimiz “BİLİNMEYEN”den korku oldu.

BİLİNMEYENİN bu büyümesi nedeniyle, Üçüncü Gözünüzün açılmış olması önemlidir. Üçüncü Gözünüz kapalı olduğu zaman, gerçekliğinizi yalnızca insan gözleriniz vasıtası ile algılarsınız.
Diğer taraftan, Üçüncü Gözünüz açık olduğu zaman, gerçekliğinizi Ruhun Gözleri aracılığı ile algılarsınız. Bu nedenle, daha fazlasını BİLECEĞİNİZ için, BİLİNMEYENden daha az korkarsınız. Her şeyden önce, tüm yaşam ile BİR olduğunuzu BİLİRSİNİZ.

Şimdi, lütfen Üçüncü Gözünüzü açmakta size rehberlik yapmama izin verin. Aşağıda Teta Dalgası Meditasyonu var. Meditasyonda ustalaşmak ve bütünleştirmek için zamanınız olması için, bu mesajı bir kaç kez okumayı dileyebilirsiniz. Lütfen, gereksinim hissettiğiniz kadar çok tekrarlayın.
Üçüncü Gözünüzü Açma, fiziksel dünya bedeninizde Yüksek Boyutlu Işığın yüklenmesi ile başlayan çok daha büyük bir sürecin başlangıcını işaret eder. Bu Işık yüklendiğinde, çakra sisteminiz bu yüksek frekanslı Işığın dünyasal bedeninize kabul edilmesi ve bütünleştirilmesi için yeniden – ayarlanmaya gereksinim duyar. 

En sonunda, bütünleştirilmiş Yüksek Işık birinci çakradan başlayarak ve Üçüncü Gözünüzü açmaya doğru yukarı doğru çalışarak rezonant frekansı her çakrada yükseltir. Aslında, bazılarınız bu işlemi önceden tamamlamış olabilirsiniz.

tumblr_static_tumblr_static_f4tw2ezh91k4...wo_640.jpg


TETA BEYİN DALGALARI

Teta Beyin Dalgaları (4 – 7 cps) uykuda gerçekleşir ve meditasyonun en yüksek halinde baskındır. Normal olarak, teta dalgalarını yalnızca uykuya dalarken, bazı rüyalar sırasında ve Delta uykusunun derinliklerinden geri dönerken deneyimlersiniz.
Uykuya dalarken ve uyanırken teta bilincinden ortaya çıkan algıladığınız resimler yüksek frekanslardan gelen mesajlardır. Teta Dalgası meditasyonları sırasında, içsel vizyonunuzda canlı imgelerin yanıp söndüğü uyanık bir rüyadasınızdır. Bu halde, yüksek boyutlardan gönderilen bu bilgiye son derece alıcısınız.

Teta Dalgası “Şamanik Bilinç Hali” yüksek planlara yolculuk yapmanıza izin verir. Saniyede 4,5 kez vurulan davulun sürekli – ritmik vuruşu Şamanı, Şamanik transın en derin bölümüne aktarmanın anahtarıdır.
Tibet Budistlerinin ilahilerinin sürekli ve ritmik monoton ses tonu, keşişleri ve diğer dinleyicileri çok mutlu meditasyon alemlerine aktarır. Teta Dalgası meditasyonu ile, Üçüncü Gözünüzü açabilirsiniz ve hepimizi Evrensel Enerji ve Galaktik Bilinç ile birleştiren Delta Dalgalarına erişebilirsiniz.
Sonra yeni keşfedilmiş Gamma, Hiper Gamma, Lambda ve Epsilon’un son derece yüksek ve düşük beyin dalgalarına erişebilirsiniz. Teta dalgaları ayrıca öğrenme ve hafızaya giriş kapısı olarak tanımlanmıştır. 
Teta meditasyonu yaratıcılığı artırır, öğrenmeyi güçlendirir, stresi azaltır ve sezgiyi ve diğer duyular dışı algı yeteneklerini uyandırır. Teta bilinci yaratıcı ilhamlarınıza, ruhsal rehberliğinize ve zirve deneyimlere bağlanmanızı sağlar.
Teta bilinci dördüncü/beşinci boyutun ve ötesinin “zamansızlığına” portal açar. Bu nedenle, teta bilincinde iken, aynı anda fiziksel dünyanın farkında olurken yüksek boyutlardan uyarılar alabilir ve hatta anlayabilirsiniz.
Çokboyutlu uyarının bu alınışı Teta bilinci için doğaldır, ama günlük, Beta Beyin Dalgaları için imkansızdır ve Alfa Beyin Dalgası düşünceniz için zordur.
Bilgiyi 3B’ye, ardışık zaman/uzaya tercüme edebilmeniz için, Teta Meditasyonunda iken alınan çok boyutlu bilgileri Alfa Dalga bilincinize aktarmayı öğrenebilirsiniz.
Bir resim çizerseniz, onu yazın, şarkısını söyleyin, dans edin veya o uyarana girin, o zaman zihninizi mesajları “deşifre etmek” için eğitebilirsiniz.
(Bu meditasyona başlamadan önce, sizi sevgiyle dolduran bir imgenin zihninize gelmesine izin verin ve onu Üçüncü Gözünüzün içine yerleştirin.)

TETA DALGASI MEDİTASYONU

Burnunuzdan nefes alın ve verin.
* Nefes alışınız ile, bir çiçeği koklar gibi burnunuza çekin, ama nefes almayı uzatın.
* Nefesinizin ağzınızın tavanında hareket ettiğini hissederken burnunuzdan nefes verin.
* Nefes verirken çıkan sese yoğunlaşın.
* Şimdi, nefes verişinizin Üçüncü Gözünüzün merkezindeki imgeye gideceğini hayal edin.
* Sonra, tamamen topraklandığınızı hissedinceye kadar Kalp Çakranızdan nefes aldığınızı ve Üçüncü Gözünüzden nefes verdiğinizi imgeleyin.
* Hazır olduğunuz zaman, Taç Çakranızdan nefes aldığınızı ve Üçüncü Gözünüzden nefes verdiğinizi imgelemeye başlayın.
SADECE nefes alışınızın ve verişinizin sesine, aynı zamanda içsel vizyonlara odaklanın.
* Pasif şekilde zihninizden geçerlerken düşünceleriniz gözlemleyin, sonra bunları bir sonraki nefes verişiniz ile SALIVERİN.
* Sakince TÜM duyguların farkındalığınıza gelmesine izin verin. Sonra bunları sonraki nefes verişinizle SALIVERİN.
* Sadece nefesinizin sesine ve içsel vizyonlarınıza odaklanın.
* İçsel vizyonunuzun giderek gelişmesine ve/veya değişmesine İZİN VERİN.
* Eğer ilgisiz düşünceleriniz olursa, odağınızı İçsel Vizyonunuza yerleştirirken, bunları geri plana atın.
* Bu egzersizi beş veya on dakika tekrarlayın.

Tebrikler! Ne deneyimlerseniz deneyimleyin, BENLİĞİNİZ için “zaman” ayırdığınız için kendinizi ödüllendirin. Önemli olan BENLİĞİNİZİN uyanmasına sürekli adanmanızdır. Farklı insanlar kişiliklerine göre, farklı türde meditasyon yaparlar. Bazıları daha aktif meditasyona gereksinim duyabilir, örneğin koşma, dans etme veya enstruman çalma gibi.

Ama, bu aktivitelerin çoğu gözler kapalı iken yapılamaz; ve teta dalgasına erişmek için gözlerinizi kapatmalı ve dışsal uyaranları kapatmalısınız. Bundan dolayı, kısa bir meditasyon için oturmadan önce, egzersiz yapmayı, yoga yapmayı, şarkı söylemeyi, enstruman çalmayı deneyebilirsiniz. Bu bedeninize gerilimini çözmesi ve daha kolayca “dingin kalması” için bir şans verir.

Gerçek, çok boyutlu BENLİĞİNİZE uyanma sürecine katılmayı seçmeniz en önemli şeydir. Ben, Gaia çabanızı takdir ediyorum ve aradığınız şeyi bulacağınızı BİLİYORUM.

Hatırlayın sevgililer, tamamlanmayı yolculukta bulursunuz. “Bir hedef için çabalama” üçüncü boyut programlamasını salıverin. Hepiniz bu anda mükemmelsiniz. ÇABALAMAYA gereksiniminiz yok.
Bunun yerine, zaten OLDUĞUNUZU HATIRLAYIN!

Teşekkür ederim,
Gaia

Bu konuyu yazdır

  10 Madde Oku Hayatını Değiştir
Yazar: Nesrin Kaya - 19-06-2016, Saat: 09:42 - Forum: NOTLAR - Yorum Yok

hayal-g%25C3%25BCc%25C3%25BC.jpg




Hayata Dair Küçük El Kitabı” binlerce küçük öneri getiriyor. Bunlardan bir kısmını açıklamaya çalıştım. Bu diziyi diğer önerilerle devam ettirmememin başlıca nedeni kendi hayatımızda önerilerden çok deneyimlerimizin akılda kalıcı olduğu. O nedenle deneyinlerinizen ders almayı unutmayın deyip son 10 öneriye geçiyorum…

İrademizi ve kendimizi kontrol etmek zordur. İnsanın kendisiyle vermesi gereken savaşın kazananı yine kendisi olur.

1- Sarhoşken kimseye görünme. Eğer madde bağımlısı olduysanız zaten bununla yaşamayı öğrenmişsinizdir. Bu durumda bu durumdan kurtulmak için kendi isteğiniz gereklidir. Buradaki kasıt arada sırada bu duruma düşenler ile ilgili. Hangi nedenle olursa olsun içerken ölçülü olmanız ve kendinizi kontrol edemeyecek kadar alkol almamanız gerekir. Az çok bu sınırı bilirsiniz. Biraz rahatlayıp, keyifleneyim derken ipin ucunu kaçırıyorsanız, yapmayın. Buradaki görünmemekten kasıt eve girip kendiniz kilit altına alıp, şişenin dibini görmek değildir. Sadece sarhoş olmayın ve sonucunda da böyle bir durumda kimseye görünmeyin şeklinde anlaşılmalıdır.

2- Sigaradan arınmış bir yaşama ve çalışma alanı yarat. Sigara içiyor da olsanız çevrenizdekilerin temiz hava soluma hakkına saygı göstermeniz gerektiğini unutmayın. Aslında ihtiyacınız da olmayan bu madde bağımlılıktan kurtulmak daha yüksek bir hayat kalitesiyle yaşamanıza yol açacağı için bu zararlı alışkanlıktan uzak durmak için elinizden geleni de yapın. Ancak işinizin hiç de kolay olmadığını belirteyim. Zararını en iyi bilen doktorlar bile kullanmaya devam ederken sizin bırakmak ve gerçekten ihtiyacınız olmayan bu maddeden uzak durmak için benliğinizdeki vahşi canlıyı da ikna etmeniz gerekiyor. Bu konuda profesyonel yardım almak işinizi kolaylaştırabilir.

3- Kimseye, yorgun ya da bunalımlı görünüyorsun deme. Olumlu bir hava yaymak istiyorsan öyle bile olsa karşındaki kimsenin görünümü ile olumsuz bir yorum yapma. Bunun iki nedeni var. 1. Kendini gerçekleştiren bir kehanet etkisi yapıp karşındakini daha da kötü hissettirebilir. “Neyin var, neden moralsizsin” gibi sorular; morali düzgün insanları bile bezdirip, gerçekten moralsiz bir duruma sokabilir. 2. karşındaki kişinin, taşmak için bir damla suya ihtiyacı olan bir bardak halinde olabileceğini unutma. Böyle bir durumda iyi bir dost, bardaktan bir fırt alır. Üzerine, göre göre su eklemez. Bir iki hoş beşten sonra kendi isterse derdini sana söyler zaten.

4- Kumar oynama. Kolay kazancı kim sevmez? Kumar kolay kazanç yöntemi değildir. Kolay kayıp yöntemidir. En basitinden, en karmaşığına kadar kumarda hep ya kasa, ya da başkaları kazanacaktır. Elindeki küçük birikimi bu şekilde harcamak yerine daha iyi değerlendirebilmek ve binlerce yol bulmak için sadece daha iyi düşünmek yeterlidir.

5- Zor bir sorunla karşı karşıya kaldığında “bunu başarmamak imkansız” de. Moby Dick avına çıksan bile yanında balık sosu götür. Her şeyin nasıl gerçekleştirilemeyeceğini düşünüp yapmamak yerine, bir işin gerçekleştirilebilmesi için gereken yöntemleri bulmaya çalışmak daha yapıcı ve sonuç odaklı olacaktır. Bir işe başlarken iyimser olmak da, morali yüksek tutmak da iyi motivasyon sağlar. İnsanın bir işi başarmakta önündeki en önemli engel yine kendisidir. Bu nedenle başarmak üzere yola çıkmak en iyisidir.

6- Formda ol ve öyle kal. İnsan vücudu kolayca tembelliğe alışır ve çalışmasını yavaşlatır. Bu durumda alınan kaloriler daha çok depolanır. Az hareket etmek, vücudun sağlıksızlaşmasını kolaylaştırır. İhtiyacınız olduğunda gerekli gücü kullanamazsanız bir süre sonra daha da güçsüzleşirsiniz, çünkü kaslarınız kullanılmamaları halinde azalırlar. Günlük egzersiz yapmak, metabolizmanızı hızlandırır, kaslarınızı güçlendirir. Hareketsiz kalmayın.

7- Can sıkıntısını egzersiz yaparak dağıt. Normal şartlarda kafanızda halledemediğiniz sorunlardan egzersiz yaparak uzaklaşabilirsiniz. Sorunlardan kısa süreli olarak uzaklaştığınızda hele bir de spor yapıyorsanız. Kimi zaman çözümü birden bire bulabildiğinizi göreceksiniz.

8- Tasa yastığı sertleştirir. Seni rahatsız eden konular varsa, gece yatmadan önce, ertesi gün sorunu çözmene yardımcı olabilecek 3 konu not et. Böylece uyumak için geçecek o değerli sürede kafanızda birşeyler olmadan rahatlar ve dinlenebilirsiniz. Uyurken günlük sorunlarınızı çözemezsiniz. Ancak sorunları uykuda çözmeye çalışıp, uykusuz kalırsanız günlük sorunları çözmek için ihtiyacınız olan kuvvete ve düşünce gücüne ulaşamazsınız. Uyku bozuklukları tedavi edilmezse başka sorunlara yolaçabilir. Kendi başınıza çözemezseniz yardım alın.

9- İç huzurun için, değerlerinle çelişmeyen kararlar al. İnsan doğduğu andan itibaren değerler bütünüyle yoğrulur. Genellikle aileniz ve çevreniz sizin iyi bir birey olabilmeniz için çabalar. Edindiğiniz bu değerlere aykırı kararlar almanız halinde huzurunuz bozulabilir. Özetle iyi olmayan kararlar almayın ve bu nedenle de iç huzurunuzu kaybetmeyin.

10- Amaçsız bir yaşamdan sakın. İnsan yapısı gereği bir hedefi olduğunda yaşamdan daha çok keyif alır. Çünkü gerçekleştirmesi gereken şeyler vardır. Bu nedenle yoğun bir işiniz de olsa başka küçük hedefler belirlemek ve hobiler edinmek insanın kendini gerçekleştirme kapasitesini de artırır. Bu nedenle Emekliliğinizde de uğraşabileceğiniz hobiler edinmek iyi bir fikirdir. Yapacak bir şeyleri olmayan insanların genellikle yaşamak için bir nedenleri de kalmaz.

Bu konuyu yazdır

  BAŞMELEK GABRİEL Günlük Mesajı 18.06.2016
Yazar: Emka - 19-06-2016, Saat: 08:06 - Forum: Gabriel (Cebrail) - Yorum Yok

415418.jpg



BAŞMELEK GABRİEL - Günlük Mesajı – 18.06.2016 Cumartesi
DOĞADA SİZİN İÇİN OLAĞANÜSTÜ BİR ŞİFA VARDIR(There is Incredible Healing Available to You From Nature)

Doğada sizin için olağanüstü bir şifa vardır. Güneşin, henüz yeni yeni keşfetmeye başladığınız şifa özellikleri vardır. Genel sağlığınız için çıplak cilde günde on dakika güneş tavsiye ediyoruz. Toprak da enerjileri temizleyip dönüştürmek için muhteşemdir. Basit bir şekilde toprağa uzanın, ondan sizi temizlemesini, sahip olduğu denge ve bilgelikten size bağışlamasını isteyerek Doğa Ana’ya bağlanın.

Akar suyun olduğu ormanlarda yürümek özellikle akciğerler için şifadır. Derin bir nefes alın, şifanın ciğerlerinize dolduğunu ve sonrasında sağlığın tüm bedeninize yayıldığını hissedin. Tuzlu su fiziksel, duygusal ve enerjik açıdan son derece arındırıcıdır. Bu harika şifa araçları beyin kimyasallarınızı dengelemeye fayda sağlarken, mutlu ve pozitif hissetmenize yardımcı olur. Aynı zamanda sizi gezegenle, değişken enerjilere daha kolay uyum sağlamanıza yardım eden, daha yüksek bir rezonansa sokar. 

Doğaya erişiminizin olmadığı bir yerde yaşıyorsanız ne olur? Şanssız değilsiniz! Sadece meditasyon yapabilir ve ruhunuzu gezegendeki böyle yerlere göndererek enerjiyi o şekilde özümseyebilirsiniz. Ya da eğer dilerseniz, meditasyonunuz esnasında arzu ettiğiniz tüm destekleyici öğeleri içeren özel bir şifa alanı yaratabilirsiniz. Size tekrar söylüyoruz ki ihtiyacınız olan size daima verilir ve en basit onarımlar genellikle en etkili olanlardır. Tek yapmanız gereken onları niyetinizle ve açık bir kalple kullanmayı hatırlamaktır. ~Başmelek Gabriel

Bu konuyu yazdır

  VÜCUDUMUZUN 24 SAATİ MUTLAKA OKUYUN !
Yazar: Nesrin Kaya - 19-06-2016, Saat: 01:52 - Forum: SAĞLIK - Yorum Yok

vücudun 24 saati...


06.00 : kortizon salgılamasıyla organizma uyanıyor. bu uyanma vücut için kendini yavaşca kalkmaya hazırlama işareti. metabolizma hareketleniyor, günün işleri için enerji ve protein hizmete hazır oluyor.

07.00 : vücut hâlâ zayıf. spor yapmaktan kaçının. kalbe ve dolaşıma gereksiz yüklenirsiniz. spor yerine kahvaltı edin, sindirim bu saatte mükemmel çalışıyor.

08.00 : libidonun en yüksek olduğu saat. fazla miktarda hormon salgılanıyor. sigara tiryakileri için de durum aynı. kahvaltı sigarası damarları her zamankinden daha fazla çok daraltıyor.

09.00 : vücudun dinç, kuvvetli olduğu saat. herhangi bir hastalık için iğne olacaksanız bu en doğru zaman. iğnenin ateş ve şişme gibi yan etkileri ender olarak görülüyor, vücut röntgen ışınlarına karşı daha dirençli oluyor.

the-human-body-by-gil-lederman.jpg

10.00 : organizmanın kendine gelme, 'ben burdayım' deme saati. fazla enerjik, vücut en yükes ısı seviyesinde. verimliliğimiz de öyle. 'kısa süre belleği' iyi durumda. bir önemli ayrıntı: 10.00 ile 12.00 arası enfarktüs olaylarına sık rastlanıyor.

11.00 : vücudun tam formunda olduğu, verimli olmaya programlı bir saat. kalp ve dolaşım o kadar zinde ki yapılan muayenelerde kalpteki bir bozukluk gözden kaçabilir. hazır cevaplık tavan yapar, özellikle hesap işleri, matematik ödevleri rahat ve iyi bir şekilde, zorlanmadan çözülür.

12.00 : dinlenme saati. dikkat azalıyor ve insanı uyku basıyor. midedeki asit miktarı fazlalaşıp, beyindeki kan akımı azalıyor. zira kan sindirim organlarını desteklemesi için mide tarafından kullanılıyor. öğle uykusu uyuyabilen kişilerde istatistiklere göre enfarktüse %30 oranında az rastlanıyor.


13.00 : vücut formdan düşüyor. verimlilik gün ortalamasının %20 aşağısına iniyor. bütün organlar en alt düzeyde çalışıyor, sadece safra öğle yemeğini hazmetme faaliyeti gösteriyor.

14.00 : bitkin oluruz. çünkü tansiyon ve hormon düzeyi düşüyor. diş doktorundan korkanlar için en uygun randevu saati. çünkü bu saatte acı az hissediliyor. lokal anestezi uzun süre devam ediyor. (30 dk.).

15.00 :
enerji geri geliyor, bellek tam formunda. ikinci verimlilik dönemi başlıyor ama sabahkinden az.


16.00 : spor için en iyi saat. tansiyon ve dolaşım çok iyi durumda.

17.00 : organların faaliyeti üst düzeye çıkıyor.kuvvet artıyor, oksijen harcanıyor, böbrekler ve mesane çok çalışıyor. tırnaklar ve saçın en çabuk uzadığı zaman. midedeki asit miktarı fazlalaşıyor. 17.00'ye doğru mide kanaması geçirme riski artıyor.

18.00 : akşam yemeği için ideal saat. pankreas bu saatte özellikle aktif.

19.00 : kan basıncı ve nabız tembelleşiyor. bu nedenle kan basıncı düşüren ilaçlara dikkat, tehlikeli olabiliyorlar. antidepresanların tesiri de bu saatte daha fazla.

20.00 : karaciğerdeki yağ düzeyi düşüyor ve kirli kan kalbe her zamankinden daha fazla akıyor. alerjisi olanlar ve astımlılar ilaçlarını bu saatte almalı. etkisi hemen görülüyor. antibiyotikler de az dozda alınsa bile etkileri en üst düzeyde oluyor. (yemeği kesiyoruz)

21.00 : sindirim organlarının günlük görevi sona eriyor. gelen her şey midede sabaha kadar hazmedilmeden kalıyor ve bu çok tehlikeli. kalan yemekler bağırsak sahasındaki mukozaya hücum ediyor.

22.00 : vücudun polisi akyuvarlar aktif hale geliyor. sigara içenler dikkat! bu saatten sonra vücut nikotin gibi zehirleri çok zor atıyor.

23.00 : organizma gün boyunca aktif faaliyet gösteren stres hormonunun salgılamasını durduruyor. sakinleşip, rahatlıyoruz. ( tatlı rüyalar)

24.00 : uyurken deri hücreleri durmadan çalışıyor, gündüz olduğundan daha sık bölünüyor. ilk rüya safhası, yarım saat içinde rüya görmeye başlıyoruz.

01.00 : verim en alt düzeyde. bu saatte çalışanlar hata yapabiliyor, dikkat azalıyor, çünkü vücut kendini uyumaya programlıyor.

02.00 : araba kullananlar dikkat: görme zayıflıyor, tepkiler yavaşlıyor, kazalar bu saatte çok oluyor.

03.00 : bedenin de ruhun da en karanlık safhası. melatonin hormonunun salgılanması tembel ve kararsız yapıyor. intihar edenlerin sayısı fazlalaşıyor.

04.00 : stres hormonundan enerji kazanıyoruz. enfarktüs krizleri saat 04.00 ile 06.00 arasında çok oluyor; çünkü kan basıncı oldukça yükselip, damarlar geriliyor. doğum yapma olasılığının en yüksek saati.

05.00 : erkeklik hormonu salgılanması artıyor. strese hormonu bizi faaliyete geçiriyor ve gündüz değerinin tam 6 katına çıkıyor. vücudumuz harekete geçiyor kaybolan enerji yeniden geri geliyor.

ve yeni bir gün başlıyor

Bu konuyu yazdır

  YILDIZ KAYMASI GERÇEK DEĞİLMİ?
Yazar: Emka - 19-06-2016, Saat: 00:34 - Forum: UZAY - Yorum Yok

170132.jpg




Yıldız kayması, tarih boyunca adeta mucize olarak görülmüş bir olaydır. Bu gök olayı insanlar tarafından bir yıldızın gökyüzünden kayması ve dünyaya düşmesi olarak tanımlanmıştır. Normalde astroloji içinde yıldız kayması olarak bilinen bir durum yoktur. Aslında bu gök olayı meteor yağmurudur. Dünyanın çekim alanına giren uzaydaki meteorlar, kendilerine has hızla atmosfere doğru gelir. Aynı hızla hava moleküllerine sürtünen meteor, bu esnada oldukça yüksek sıcaklıklara ulaştığından yanmaya başlamaktadır. Meteorlar uzayda serbest dolaşan kuyruklu yıldızların yüzeyinden kopup ayrılan parçalardır. Aynı kuyruklu yıldızın hızına sahip olan bu parçalar, onun çevresinde birlikte yola devam eder. Fakat dünyanın yörüngesine yaklaştıkları sırada, atmosferin çekim alanından etkilenir ve atmosfere yönelirler. Meteor olarak bilinen bu parçalar gerçekte kuyruklu yıldızın parçalarıdır. İşte meteorların atmosferden etkilenerek yanmaya başlaması halk arasında yıldız kayması olarak tanımlanır.


Yeryüzünden bakıldığında görülen bu gök olayı yanıltıcı şekilde yıldız kayması olarak algılanır. Meteorlar atmosfere girdiğinde oldukça azı yeryüzüne ulaşabilir. Genellikle yüksek sıcaklıklarda yanarak yok olurlar. Çok nadir olarak parçalanmadan yeryüzüne inenler de vardır. Bazıları daha büyük olduğundan, yeryüzüne çarparak hasarlara yol açabilir. Eğer 1-2 metrekarelik bir meteor bu şekilde yeryüzüne ulaşırsa, kendi büyüklüğünün üzerinde kraterlerin oluşmasına neden olabilir. Kendisinde bulunan yüksek enerjiyi çarpmanın etkisiyle yeryüzüne dağıtır ve çok sert kayaların bile parçalanmasına yol açabilir.

Yapılan araştırmalarda dünyaya her saat ortalama 5 tane meteor düştüğü belirlenmiştir. Bazen bu sayı yüze kadar çıkmaktadır. Meteor yağmuru denilen gök olayında, atmosfere giren meteorların sayısı oldukça fazla olmaktadır. Dünyanın yer aldığı samanyolu galaksisinde, dünya her 33 yılda bir Lenoids denilen meteor kuşağına girmektedir. Dünya güneşin çevresindeki turunu bir yılda tamamladığı içinde, her yıl aynı süreçte meteor yağmurları olur. Bu durum aynı zamanda dünyanın çekiminden etkilenen kuyruklu yıldızların yörüngesi ile de bağlantılıdır. Dünyadan bakıldığında yıldız kayması şeklinde görülen gök olayı aslında bu meteorlardan kaynaklanır.

Bu konuyu yazdır

  SOLUCAN DELİĞİ TEORİSİ
Yazar: Emka - 18-06-2016, Saat: 19:49 - Forum: TEORİLER - Yorum Yok

solucan-deli%25C4%259Fi-e1428619035790-1024x486.jpg


Solucan Deliği Teorisi 1935 yılında solucan deliklerini ilk kez öne süren ünlü fizikçiler Albert Einstein ve Nathan Rosen, bu teorik köprülerin varlıklarını genel görelilik kuramına bağladılar. Adına solucan deliği ya da Einstein-Rosen köprüleri denilen bu yollar, teorik olarak uzay-zaman içinde iki farklı noktaya bağlanan ve seyahat süresini kısaltan kuramsal vasıflardır. 

Solucan deliklerinin iki ağzı (giriş-çıkış ya da çıkış-giriş) ve bu ağızları birbirine bağlayan bir boğazları bulunur. Ne oldukları ve ne olabilecekleri bilinmediği için haklarında öne sürülen bilgiler tamamen teoriktir, ağızları muhtemelen küresel biçimlidir. Boğaz kısmı düz ve gergin olmakla birlikte boğaz etrafında rüzgarlar olabilir. Einstein’ın genel görelilik teorisi, matematiksel olarak solucan deliklerinin varlığını tesciller ama bugüne kadar herhangi bir solucan deliğinin varlığı tespit edilememiştir. Teoriye göre bir solucan deliğinin iki ağızı da, birer karadeliğe çıkar. 

Kimileri bunların birinin karadelik, diğerinin akdelik olduğunu savunur. Fakat bir yıldızın ölmesi sonucu oluşan karadelik tek başına solucan deliği oluşturamaz. Solucan Deliğinden İçeri Bilimkurgu kitapları, filmleri ya da dizilerinde solucan deliklerinde seyahatin geçtiği hikayeler çokça bulunur ama, gerçekte henüz bir solucan deliği bulamasak ta, içinden sanki kapıdan geçer gibi kolayca geçip evrenin ucunda diğer tarafa gitmek bu kadar kolay bir deneyim olmaz bir takım sorunlarla karşılabilirdik.

Bu konuyu yazdır

  EVREN BİZİM İÇİNMİ YARATILDI?
Yazar: Emka - 18-06-2016, Saat: 19:05 - Forum: EVREN VE BİLİM - Yorum Yok

Dünya’daki varlığımızın çoğunda, biz insanlar kendimizi çok önemliymişiz gibi gördük. Sonra bilim çıkageldi ve bizlerin nasıl tamamen önemsiz olduğunu düşündürdü. Biz evrenin merkezi değiliz. Özel değiliz. Biz sadece, milyarlarca galaksinin arasından, bizsiz 13.8 milyar yıldır var olan birinin, sıradan bir yıldızının yörüngesinde dönen, küçücük bir gezegende yaşayan bir maymun türüyüz.


Fakat belki biz kendimizi başarısız olarak görmek için çok aceleciydik.  Hala dünyanın merkezi olduğumuza dair bir anlayış var.

Bilim ayrıca bize fizik kurallarının saçma bir şekilde, neredeyse inanılmaz bir biçimde, sizin için ve benim için “ince–ayarlı” olduğunu öğretti. Elektromanyetik gücü ele alın. Yıldızların proton ve nötronları bağlayıp karbon oluşturması için mükemmel bir şekilde ayarlanmış bir değere sahiptir (biliyoruz ki yaşamın yapı taşıdır). Ya da protonların ve nötronların içini saran güçlü nükleer kuvvet. Eğer bir nebze daha güçlü olsaydı, tüm dünya hidrojenden yapılmış olurdu; daha zayıf olsaydı hiçbir biçimde hidrojen olmazdı. Her iki durumda da, bildiğimiz gibi bir yaşam mümkün olmazdı. Boş uzayda barındırılan enerji miktarı bile zeki yaşamın gelişimine olanak sağlamak için mükemmel bir şekilde ayarlanmıştır. Hepsi bu değil. Toplam olarak, yaşam için tam doğru olan yaklaşık 12 parametre tanımlandı.

Evren neden bu kadar mükemmel? Çoğu fizikçi, bazı bakımlardan, başka türlü olamayacağını tartışıyorlar. Bu sorgulama  “antropik prensipler” olarak bilinen birkaç farklı cevaba sebebiyet verdi.

Spektrumun bir sonu bizi merkeze tamamen geri koyuyor. Bu olağanüstü antropik prensip, evrenin çok mükemmel olduğunu, ya zeki bir yaratıcı tarafından ya da daha muhtemel olarak, kozmosun kendini zeki yaşama iten bazı temel özelliklerinden dolayı, bizim için yaratılmış olması gerektiğini öneriyor. Bu kitapta, The Goldilocks Enigma, Arizona State Üniversitesi’nde kozmolog olan Paul Davies, tereddütle yaşamın bir doğa kanunu olma olasılığını ileri sürüyor. O buna “yaşam prensibi” adını veriyor. Ayrıca bunun teolojiye yaklaştığını kabul ediyor.

Çoğu fizikçinin bu gibi fikirlere ayıracak zamanı yoktur. Pasedana, Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nde kozmolog olan Sean Carroll, “Yani bu tamamen bizim için mi? Bu tamamen tuhaf” diyor.

Belkide, o halde, tam tersi durumdur : Antropik prensibin diğer bir formülüne göre, evren sadece biz varolduğumuz için var.  Biz onu bilincimizle hayalimizde canlandırıyoruz.

Aynı zamanda prensibin bazı akıl almaz eksik versiyonları da mevcuttur. Evrenin neden bizim için mükemmel şekilde yapılmış gibi göründüğünü açıklamaya çalışıyorlar, öyle olmasa dahi. Özetle, bu zayıf antropik prensip, bizim evreni gözlemlemek için etrafta olduğumuzu, basitçe bizim varlığımıza olanak sağlamak zorunda olduğunu söylüyor.

Bu sıklıkla, fiziki kuralların ve kanunların farklı olduğu, evrenin diğer bölgelerinin –ya da diğer evrenlerin– var olduğunu ima etmek için tutulur.  Böylece, işlerin neden böyle olduğunu sormak, neden bu bölgedeyiz sorusunu sormak anlamına gelir. Bu durumda, antropik prensip sadece bizim yaşam türümüze misafirperver olan yerlerin, var olabileceğimiz muhtemel tek yer olduğuna işaret ediyor.

Bu sorgulama hattı, hem kuantum mekaniği hem de standart kozmolojiden açığa çıkan, çoklu evrenlerin var olma olasılığıyla desteklendi. Diğer birçok evrenle birlikte, her birinin kendi fiziksel değişmezleri ve kurallarıyla, bizim ince-ayarlı evrenimizin gizemi buharlaştı. Biz sadece karbon-tabanlı yaşam için ince-ayarlı olan evren içerisinde olabiliriz.

Fakat antropik prensibin bu versiyonu ince-ayarı açıklasa dahi,  kozmos tanımımızın içine insan gözlemcilerini sıkıca tekrar koyarak, bizi hala bazı eski(kendi kendini tayin etmiş) ihtişamımıza geri kavuşturuyor. Davies, “Gördüğümüz evreni açıklamak isterseniz, onu gördüğümüze dair mutlak gerçek, bu açıklamanın bir parçasıdır. Bu, bilim tarihindeki, resimden gözlemciyi büsbütün çıkaran bir U-dönüşünün bir parçasıdır” diyor.

13062651_10153575003433317_962679020_o.jpg

Bu konuyu yazdır